Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde yaşananları hatırlayalım. O dönemde de tıpkı bugün olduğu gibi, iktidara yakın medya organları süreci büyük bir coşkuyla anlatıyor, insanları "hain" ve "düşman" ilan eden yayınlar yapıyordu. Gazeteler, manşetlerini çarşaf çarşaf yalan haberlerle dolduruyor, birçok suçsuz insanı FETÖ taktikleriyle itibarsızlaştırıp, haksız yere cezaevlerine gönderiyordu. Sonuçta, bu süreç sadece bireysel mağduriyetler yaratmakla kalmadı; ülkenin geleceğine de ağır darbeler vurdu. Yıllar sonra, aynı ekranlarda "Kandırıldık, affedin" sözleri yankılandı ve olay bir noktada kapanmış gibi gösterildi. Ancak bu sözler, kaybedilen hayatları, zarar gören insanları ve ülkeye verilen tahribatı telafi etmedi. Bugün ise benzer bir süreç yeniden başlatılmış gibi görünüyor. Fakat bu kez iktidarın elinde daha fazla medya gücü, daha otoriter bir yönetim anlayışı ve baskıyı artırmak için daha geniş bir hareket alanı var. Sürekli olarak bir düşman yaratma ve bu düşman üzerinden güç pekiştirme stratejisi izleniyor. Bu sürecin nereye varacağını kestirmek güç, ancak tarihe baktığımızda hiçbir güç veya iktidarın halkın büyük bir kesimi isyan noktasına geldiğinde ayakta kalamadığını görüyoruz. Yanlış anlaşılmasın; burada halkın isyan etmesi gerektiğini savunmuyorum. Ancak küçük bir kar topu zamanla büyük bir çığa dönüşebilir. Bugün yaşanan toplumsal ve siyasi gerilimler, iktidarın halk üzerindeki baskısını artırma çabalarıyla daha da derinleşiyor. Özellikle, iktidarın zayıfladıkça toplumu ve siyasi figürleri daha fazla kontrol altına alma girişimi mevcut. Ancak bu, çok ince bir çizgide yürümeyi gerektiren tehlikeli bir oyun. Gücü kaybetmemek adına her yolu denemek, demokrasiyi ve toplumsal dengeleri daha da kırılgan hale getiriyor. Sadece bir koltuk uğruna böylesine büyük risklere girilmesi, otoriterleşmenin hızlanması ve halkın üzerindeki baskının artması gerçekten üzücü. Boşuna hiçbir siyasi iktidar, bir ülkeyi arka arkaya çeyrek asır boyunca yönetmemeli demiyoruz. Demokrasi, sağlıklı bir değişim ve denge mekanizmasına ihtiyaç duyar. Aksi halde, iktidarın kökleşmesi yalnızca yönetimdeki yozlaşmayı ve toplumda derinleşen kutuplaşmayı beraberinde getirir. |
_____________________________
|