Şimdi Ara

Boardwalk Empire (2010 - 2014)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
929
Cevap
14
Favori
33.060
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • “Broadwalk Empire”dan İlk Fragman

    Pilot bölümün yönetmeni, Godfellas ve Casino gibi efsane mafya filmlerinin Oscar ödüllü usta yönetmeni Martin Scorsese. Başroldeki isim, unutulmaz rollerle tanıdığımız Steve Buscemi. Konu, 1920′lerde ABD’nin önemli kumar merkezlerinden Atlantic City’de yaşananlar. Senarist, “The Sopranos” ile Emmy kazanan Terence Winter. Yapımcılarından biri, “Entourage“ın da yapımcısı olan başarılı oyuncu Mark Wahlberg. Ve yayıncı kanal, HBO. Fazla söze gerek yok sanırım. Ancak sonbahara kadar sabretmemiz gerekecek.






    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Sen Aydınlatırsın Geceyi -- 12 Ağustos 2017; 1:2:37 >



  • Prohibition (yasaklar) döneminde ABD'de alkol yasağını işleyen nadide dönem dizisi. Nelson Johnson'ın aynı isimli kitabından uyarlanmıştır. 1920'lerde, Atlantic City'i merkezine alarak gidiyor. Alkol dağıtımının perde arkasını belli olaylarla gösterime sunarken, dönemindeki senatörlerin ne kadar kirli işlere bulaştığını da görüyoruz. Dizide saf, masum tek bir karakter bile yok. Karakter dizisi olmadığından dolayı sadece Nucky Tumpshon (Steve Buscemi) merkezli gitmez. Chicago, New York ve ilerleyen sezonlarda Harlem, Küba'yı içine alarak yolculuklar gerçekleştirir. Bazen bir bölümde aşık olunan karakter diğer bölümde görülmezken, diğer bölüm ana kahramanı olabilir. Ancak dizinin, Nucky karakterinin merkezinde geçtiğini özellikle belirtmekte fayda var. Dizi hiçbir zaman daha çok ölüm, daha çok aksiyon ya da toplu katliam düzeyinde gitmedi. Siyasi kısma da önem verildiğini belirtmekte fayda var. Demokratlar, cumhuriyetçiler arasındaki rekabetten doğan gerilimler senaryoya direkt olarak yansıyan öğelerin başında geliyor. Süslü hayatların gösterime tutulduğu kısımlar, şehir hayatının ücra bölgelerinin olduğu bölümlerle kesişebiliyor. Bu da zaten belli bir kılık içine bürünmüş 'yüzlerin' ellerini nasıl kana buladığını gözler önüne seren göstergelerden biri.

    İlk başladığı emekleme dönemlerinde genelde şaşalı hayatı ve baronların, metres yaşantılarını odak noktasına alırken; yasağın kabuklaşması ve rekabetin artmasıyla birlikte mafyatik çekişmeleri merkezine alır. Tabii burada önemli bir şey var ki... O da oyunculuklar. Gerçekteki tipleri modelleştirdiğinden dolayı burada oyunculuklar çok önemli referans oluyor. Her karakterin kendince bir tarzı var. Cast'te kullanılan çocukların oyunculuğu bile takdire şayan.

    Prodüksiyonu da ayrıca devasa. Kostümlerin başarısı hakkında söyleyenebilecek tek kelime yok. Mad Men, Masters of Sex gibi dönem dizilerini sevenlerin ayrıca kaçırmaması gerektiği kanaatindeyim.

    Ve gelelim dizinin nektar kısmına. Başta ortaya çıkıp kendini gösteren karakterler öyle çabuk rol değişimine gidiyorlar ki bence bu bile olağanüstü bir tanıklık öyküsü. Her şey bir yana çok erken bittiğini, final sezonunun da çok kısa bitirildiğini düşünüyorum. Karakterlere inecek olursak;


    Enoch 'Nucky' Thompson : Tam bir ticaret adamı. Nerede yükseleceğini ya da nerede sakin olacağını çok iyi biliyor. Steve Buscemi tarafından canlandırılıyor oluşu ayrı özel. Dizinin başladığı noktayla, bittiği nokta arasında 'duruş' olarak pek fark yok. Ancak hazinedarlık noktasından, aracı olma noktasına doğru düşüşü net şekilde ortada.

    Küçükken babası tarafından yok yere dayak atılıp, sevilmeyen evlat konumuna düşmüş. Amiral tarafından yavaş yavaş yanına devşirilmiş. Şerif yardımcılığından, Atlantic City'nin kemikleşmiş adamına kadar giden yol. Tabii özel hayatında da inişler çıkışlar mevcut. Bana göre en büyük hatası Margaret'ı yok yere sahiplenmek istemesiydi. Lucy ve memeleri varken çok daha manevi duygular beslemek isteyip, dizinin en gereksiz karakterine sahip olmak istemek büyük hatadır. Ama hiçbir zaman zevk düşkünü bir adam olmamayı başardı. Bu yüzden de doğru orantıda iş hayatında başarılı oldu. Fıkra anlatmayı seven yapısıyla dikkatleri çekti. Her ne kadar bu bayat fıkralar beni güldürmese de... Nucky çok ayran gönüllü bir karakterdi bakıldığı zaman.

    Eyaletler arası rekabette eli silahlı gibi görünen tiplerden değil. İşini genelde yardımcı oyuncularına yaptıran bir baş karakter. Damarına basıldığı anda tetiği çekecek cesareti de fazlasıyla var. Ancak kendini böyle pis işlerle oyalayacak bir adam değil. Beni en çok şaşırtan olay Jimmy Darmody'i öldürmesiydi. Ama öyledir ya, herkes öldürür sevdiğini. Eli dahil hep birlikte girdikleri Nucky'i devirme planının bu denli sonlanması işten bile değildi. Arkasına hep bir adamı aldı Nucky. Kardeşine fazla güvenmemesi gerekirken güvendi, arka çıktı. Fakat kendisini öldürme planını ortaya atan ilk kişi de kardeşinden başkası değildi.

    Billi Kent'in kendisi için hep özel olduğunu düşünüyorum. Bombalı saldırıdan sonraki böümleri Nucky'nin biraz daha bilinçaltına inerek giden bölümlerdendi. Kadınlara karşı her zaman ayran gönüllü olmasının da asıl sebebi, çocukluğunda/gençliğinde annesinin şiddet görmesiydi. Yeri geldi kendisine tokat atıldı fakat kadınlara karşı hiçbir zaman zorba bir tavır sergilemedi. Ceketinin ön cebinde çiçek taşıyan birinin kadınlara karşı katı olması zaten bir beyefendiye yakışmazdı. Margaret Schroeder gibi bir kadına bile dayandıysa varın gerisini siz düşünün. Çocuklarına olan babacan tavrı ayrıca özeldi. En başında metresi Lucy vardı. Bana göre Lucy'nin ayarsız tavırları Nucky'i sıkıyordu. Lucy ki, nadide göğüsleriyle ön plandaydı.

    Tabii dedik ya, duruş olarak dizi başlangıcıyla arasında pek düşüş yoktu diye. Jenerikte kullanılan bir karakteri seyircinin gözünden tepe taklak etmek zaten biçim bakımından imkansız. Dizinin sonunda Jimmy'in oğlu tarafından vurulsa bile yaşamaya devam ettiğini biliyoruz. Dramatik senaryo dahilinde bitirilmesi gereken yerde bitiriliyor. Çünkü; Gillian ile başlayan günah tohumu elbet bir yerde kendisini gösterecekti. Günden güne süslü hayatından eksilirken iş birlikçi yapısı sayesinde sonuna kadar ayakta kalmayı başarabilmiştir. Çünkü başkalarının düşman olarak gördüğü kişilere, Nucky öylesine yardımlar ve şantajlar yapmıştır ki dokunulmaz adam olarak yerini almıştır. Amiral, Gyp Rosetti gibi düşmanları alt edebilmesinin de yolu buradan geçti.

    Tek bir konuda asla affedemem. Genç ve güzel, her şeyden öte saf Gillian'ı, rozetini kaybetmemek adına Amiral'in önüne atmasıydı. Her renk aynı oranda kirlenir ancak öncelik her zaman beyaza aittir. Gillian gibi Boardwalk Empire tarihinde en soğukkanlı, katil kadını gördük ve izledik. Bu canavarı elleriyle yaratan Nucky Thompson'dan başkası değildi.

    Steve Buscemi'den kaynaklı çok da beğendiğim ve güldüğüm repliği de vardır: ''Tanrı olsaydı bana böyle bir surat verir miydi?''

    James Darmody : Karakteri, her zaman sanki üzerinde ölü toprağı varmış gibi izledim. Hareketleri hep bir garipliğin ve üzüntünün olduğu izlenimini veriyordu. Eğitimini gören bir adam durduk yere neden kendini gönüllü olarak savaşa yollar diyordum. Kendisini öldürmek istediğindendi. Vatan, millet yahut sakarya hikayeydi Jimmy karakteri için. Savaştan sakat bacağıyla döndüğünde de ölüydü. Tüm bunlara rağmen zeki bir adamdı. Ve en nihayetinde baba figürünü mutlak suretiyle 'Nucky' ile bağdaştırıyordu. Zaman zaman öfke kontrolünü yapmakta zorlanıyordu. Ölümü dizi içerisinde erken ya da geç diye ayıramam. Hiçbir ölüm erken ya da geç değildir. Senaristlerde geçmişine sadık kalarak fazla hayatta tutmadılar.

    Al Capone ile olan birleşimi dizi adına çok özel bir eküri yaratıyordu. Chicago genelevini beraber yönetip, çevredeki azılı suçlularla beraber savaştılar. Tabii kendisinden bir şeyler gördüğü, aynası olarak devam ettikleri bir arkadaşlığın özeti Richard ile başladı. Savaşta bir şeyler kaybeden dostuna bir nevi manevi babalık yapmak ilk gördüğü andan beri Jimmy'nin yapması gereken işlerden biriydi nitekim. Lâkin kendisi öldükten sonra dost bellediği Richard bir yaprak gibi savrulur oldu. Yapraklar ağaç kökünün çekildiğini hissettiği an kendini sonbaharın esintisine bırakır.

    En derin karakterlerden biriydi pek âlâ. Örneğin savaşa gitti, geldi. Karısıyla sözüm ona özlem gideren anlar yaşadı. Ancak şehrin kalıplaşmış fotoğrafçılarından birinde ilişki kokusu alınıyordu. Jimmy, direkt düşünen bir adam olduğu için aldatan kısmın hem cinsi tarafından olduğunu düşündü. Karısının lezbiyen olduğundan bi haberdi James. Tıpkı annesi, onu öptüğü andan itibaren kendinden taviz verip savaşa gitmesi gibiydi yaşadıkları. Öfkesini kişiden çıkarmak yerine ya diğer insanlardan ya da kendisinden çıkarıyordu. Duygularını bencilce pasifize edip hayatına öyle devam edebilmeyi istiyordu. Büyük bir ütopyaydı yaşadıkları. Kiminin hayalleri, fantazisi Jimmy karakterinin hayatı oluvermişti.

    İlk kez annesinin sekansa girdiği anda, bizim gördüğümüz durum; Jimmy'nin üzerine atlayan güzeller güzeli sevgilisiydi. Yaşları hem tutuyor gibiydi hem de mevcut ebevynin kucağına atlayıp dudaklarından öpeceğini bilmiyorduk. Annesi olduğunu öğrendiğim anda bir gariplik olacağını anladım. Çünkü her sahnede Gillian, öpücükleri oğlunun dudağına konduruyordu. Roma'nın ve tarihin meşhur ensest ilişkilerinin kokusu oğlunun isteksizliğiyle kolları kırılmış aileyi çevreliyordu sanki. Nitekim flashbackler başladığı anda Jimmy'nin istediği bu olmamasına rağmen sarhoş olmasından yararlanıp Gillian, bir nevi öz evladını ''hiçbir yanlış yok'' diyerek yatıştırıp yararlanıyordu kendisinden. Sigmund Freud'un tanımladığı Oidipus kompleksi ortaya çıktı.

    Margaret Thompson : Bu soyadını kendisine eklemek istemezdim. Ancak kilise onay verdikten sonra bana sadece istavroz çıkarmak düşer. Boardwalk Empire'ın en iğreti, gergin, gereksiz karakteri. Yabancı dizilerin çoğunda insanı izlerken küfürlere sevkedecek en az bir net karakter vardır. Burada insanların sinirlerinin bozulmasından ziyade durum bundan öte. Sahnelerinin boş olmasıydı asıl nokta. Kendi içinde kişisel boşluklara düşüp boş işlerle uğraşmakta üzerine yok. Sıkılır, kiliseye gider. Sıkılır, hastanenin konferans işleriyle uğraşır. Sıkılır, Owen ile birlikte olur. Yalnız bu aşuftenin iki bölümü var. Dizide gözükmediği belli dönemden sonra tekrar geri geldiğinde bu sıkıcılık az biraz üzerinden gitti. Olması gerektiği gibi yansıtıldığı için pek de sırıtmadı diyebilirim sonlara doğru.

    Kocasından dayak yiyen bir kadın. Ezilmiş, hor görülmüş. Nucky Thompson ile beraber belli bir sosyal düzeye ulaşınca böyle ezilen kadınlar kendilerini göstermek isterler. Kıyafetlerin ya da kokoş görünümün ötesinde, sürdüremediği ve içinde tuttuğu kişiliği yansıtmak için elinden geleni yaparlar. Nitekim böylesine boş işlerle uğraşması da bu yüzdendir. Söylediklerim sizleri yanıltmasın tabii ki. Karakter sinsilik bakımından çoğu kişiyle yarışabilir. Owen ile yaşadığı yasak ilişki kendisini kandırmasına da çokça sebebiyet verdi. Sevdiği adamı ölü halde bir kutunun içinde görünce ağır depresyona girmiş, kendisini de bir kutuya gömüp gözlerimizin önünden gitmiştir. Sorunlu bir oğlu, çocuk felcine maruz kalmış küçümencik tatlı bir kıza sahiptir.

    Diyeceksiniz ki bu karakterin hiç mi albenisi yoktu? Aksanıydı canlarım.

    Nelson Van Alden : Öncelikle önümü ilikliyorum. Michael Shannon öyle yerlere taşıyor ki bu karakteri, oyunculuğu adeta ulaşılamayacak seviyelere çıkarıyor. Öyle bir karakter düşünelim ki fbi ajanı olarak yola başlayıp; işportacılıkla hayatına devam etsin. Bununla da yetinmeyip bir zamanlar kovaladığı mafya babalarının arasında silah tuttu. Yapısal bakımdan böyle farklı tipleri oynayıp aynı çıtada kalmak büyük iştir.

    Diziyi izlemeye başladığım andan itibaren duruşu olarak gıcık oluyordum bu karaktere. Gelecekte çok daha büyük malzemeler çıkacağı için yavaş yavaş zevkle izlemeye başladım. Çünkü balık baştan kokar. Ajan olarak son derece hırslı, tuttuğunu koparan bir adam olarak görülüyordu Van Alden. Kişilik olarak bazı psikopatlıklara, kıvrılmalara yön tutuyordu. Bir kere koyu katolik bir adamdı. Böyle karakterler kasıntılık oluştururlar. Bulunduğu sahnelere gergin atmosfer hakim olmuştur. Margaret'ın gençlik fotoğrafına bakıp kendini sado mazo yöntemlere verdiği an fazlasıyla ilginç bir tablo oluşturdu. Zaman zaman çok büyük öfkeler saçarak dikkat çekti. Hele ki ortağını kutsamak adına gölün içine sokup boğması onun bütün çarpık, fanatik din anlayışını ortaya koyuyor; yetmiyor katil oluyordu. Bu hareket ilerde çok pahalıya patladı ve ezik işportacı olarak yoluna devam etti.

    Artık sert, taviz vermeyen Van Alden değil de daha çok arkadaşlarının abartılı şakalarına sesini çıkarmayan ve kendi yoluna bakan bir adam vardı. Kimliğini saklayıp işine devam etmeye çalıştı. Kimliğini gösterip sorgu yapan bir adam değil, kapıyı çalıp ütü satmaya çalışan toplumca sıradanlaşmış biriydi. Ve bir yerde dayanamayıp iş ekibinden birinin suratına ütüyü bastığı an yine kayışı koparmıştı. Van Alden hiçbir zaman ezik değildi. Öfkesini içinde tutan, tutmak zorunda olan bir karakter sonuçta. Herhangi bir olay dahilinde arama yapılıp kimliği açığa çıkabilirdi. Burada çalışırken rastgele gelişen Al Capone'un, Dean O'Banion ziyareti sırasındaki doğaçlama tavrı yavaştan kendisini yeraltı dünyasına dahil etmekteydi.

    Yarı tedirgin yarı kendinden emin şekilde merdivenleri tırmanıyordu Al Capone ismine doğru. Türlü şakalara, manyaklıklara maruz kalıyordu ama sessiz kalmak zorundaydı. Kendini tutuyordu çünkü aslında ajan olduğu öğrenilip ağzına silah dayandığı zaman soğukkanlı cevaplar verebiliyor fakat kapıyı kapattığı an ''altıma işedim'' diyordu. Mevcut bir kontrol varsa Van Alden asıl isimdi. Al Capone'nun boğazına sarılıp ananı avradını dediği anda ise hakkın rahmetine kavuştu.

    Karısı tam bir çocuk sevdalısı olmasına rağmen (ki karısının çocuğu olmuyor) hiçbir yönteme başvurmayarak karısını kafes hayatına alıştırırdı. Ayda yılda bir kez buluştular, onda da ''ay ama ben utanırım'' düşüncesi hakim olduğundan ışıklar kapalı şekilde seviştiler. Kimleeeer kimlerle bir araya geliyor... Bu gibi kadınlara her zaman acırım. Yetmediği gibi Nucky'nin eski metresi Lucy ile tanışıp 'doggy' yaptıktan sonra anlaşılıyor ki Lucy hamile. Hiç çocuk istemeyen adam nasıl performans gösterdiyse çocuğu kondurmuştu. Mahalle kafasıyla da Lucy'i kuluçkaya yatırıp bebeğin gelmesini bekledi. Bebeğine bakması için eve çağırdığı bakıcıyla da işi pişirip evlendi, fakat hata yaptı. 'Husband, husband' diye gezen bu psikopat kadın her adımda biraz daha sarı bir akrebe dönüşüp Van Alden'ı pasifize etti. En sonunda ölü Eli Thompson'ı bile elleriyle diriltip içine aldıktan sonra görevini tamamladı.

    Karakter olarak bana göre en 'orjinal' adamlardandır.

    Elias 'Eli' Thompson : Tipik bir Anadolu insanıdır Eli. Dayakçı babasının parıldayan küçük oğlu. Fakat hiçbir zaman yükselemeyen, abisinin gölgesinde kalan kardeş. Kıskançlığı dillere destan olup, Nucky'i öldürme planlarının başını çeken kişi. Hem de içten içe birçok kez denemiştir. En sonunda da ajanlara muhbirlik yapan bir haindir. Nasıl bir kardeş istemezsiniz sorusu varsa cevaba kesinlikle bu heriftir. Yaptığı salaklıklarla olayları daha da batırırken, gereksiz olan öfkesiyle de her zaman Nucky'nin kaşlarını çatmasına sebebiyet verdi.

    Şerifliği de aslında bu yüzden uzun sürmemiştir. Çok çocuğu vardır. Çocuklar küçükken başlarını okşayan baba konumundayken, evlatları büyüyüp tabiri caizse ele avuca sığmadığında onlara hakim olamamış biridir. Çünkü baskıcıdır, düşüncesini direkt olarak karşısındakinin fikrini alt etmesi üzeri inşa eder, kendini tutamaz kısaca. İnsanların istediklerinden ziyade, onun buyruğu altına girecek askerler üretmeye çalışır. Zaten kendi çalıştığı insanların grubu içerisinde öyle güvenilmez bir konuma düşmüştür ki, Gyp Rosetti'nin düzenlediği tuzağı herkese söylemesine rağmen elle tutulur bir şey elde edememiştir.

    En büyük hatası da Van Alden'ın ikinci karısına aldanmasıdır. Bu kısımlar psikolojik olarak çok iyi tasarlandı. İnleyen kadın ve resim ikilemiyle simgesel olarak oyalanırken böyle bir sonuçlandırma dillere destandı doğrusu.

    Al Capone : İzlemesi en zevkli karakter olduğu neredeyse herkes tarafından kabul edilir. Chicago'nun medari iftarı, John Torio'nun sağ kolu idi. Masa başında içki içip olmadık yerlerde fıkra anlatan adamdır Al Capone. Daha sonraları karakter yükselişi içerisinde biraz daha koyu bir elbise giydirilir kendisine. Kendisine yapılan şakalara 'babalar' dışında gülen birisi varsa onu dikkatle süzüp, sinirlenir. Ondan sonra hiçbir şey olmamış gibi durumu kabullenmiş gibi gösterip kendisine yapılan şakaya gülen yancı tipi sorgusuz sualsiz indirir. Kendi elleriyle oluşturduğu potansiyel güçle hem güler hem kızar. Kısacası tutun küçük enişteyi ki, ortalığı toz duman etmesin.

    James Darmody ile olan dostluğu samimidir. Al Capone'nun dost olarak gördüğü herkesle ilişkisi samimidir açıkçası. En acıklı öyküleri, sağır olan oğluyla yansımıştır izleyenlere. Oğluna, kendini koruması için gösterdiği sert üslupla karışık hareketlerden dolayı üzülüp ona sımsıkı sarılan bir adamdır. Bir insanın öfkesi ne kadar fazlaysa, yumuşak karnındaki merhamet çehresi o kadar fazladır. Böylesine sert bir adam olabildiği için çabucak yükselir. Dizinin sonunda aslında mahkemeye giden biri olarak gösterilir fakat yeraltı dünyasının devi olmayı başarmıştır bunun sonrasında.

    Chalky White : Kıymetini bilene dost, bilmeyene azılı düşmandır. Siyahi kısmın oy potansiyelinin baş temsilcisi, Nucky'nin iç dağıtımında ve işlerinde baş tacıdır. Siyahilerin kendilerini kabul ettirme çabası o zamanlar bambaşka tabii. Onların haklarını mutlaka korumak zorunda olduğunu bilir Chalky. En ufak pürüz durumlarında, kendilerine karşı yapılan saldırı anlarında belirli şartlarla bunların telafi edilmesini ister. Etmeyebilirsiniz... Ancak siyahilerin de oy hakkının bulunduğu durumlarda mecbur kalırsınız.

    Nucky ile en ufak bir pürüzü yoktur. En zor anlarında ona kucak açan azınlıkta adamlardan biridir. Tabii bunun karşılığını ne kadar aldı, orası muamma. Harlem'ın dahil olduğu sezonla birlikte Doctor Narcisse gelir ki, en büyük düşmanı oluyor. Eğer ki kiliseyi ve dini böylesine kirli dönemlerde kalkan olarak kullanmıyorsanız sonunuz pek iyi olmuyor. Chalky hiçbir zaman dini kullanan bir adam olmadı. Belki ailesine karşı yersiz bir katılığı vardı. Ancak insanları sömüren bir yapısı olmadı hiçbir zaman. Gittikçe daha çok düştü... Beyni yıkanmış, sömürülmüş bir kadına aşık oldu. İhaneti gördü. Yıllar sonra yine aynı kadına gitti, sesini özlediği için. Böyle bir adamdı Chalky. Adam gibi adamlardan olduğu için de bok yoluna gitmiştir.

    Arnold Rothstein : Dizinin poker face karakteri. Suratına baktığınız anda çokça oyunun, düzenbazlığın döndüğü anlaşılabilir. New York'un asillerinden biri olduğu için, bok püsür işlerle kendini çok oyalamaz. Yaşamında bilardoya ayırdığı zamanı hiçbir şeye ayırmamıştır. Mantığın, pragmatikliğin, soğukkanlı duruşun göstergesidir Arnold. Sert ve net bir üslup takınan bal porsuğu değil, çalıların arasında gezen sinsi bir jaguardır. En büyük tutkusu kumar, en büyük zaafı kumardır. Bir dönem şike yapmışlığı da vardır şerefisizin. Bu yüzden de Nucky'e 1 M$ bayılmıştır.

    Lucky Luciano ve Meyer Lansky ile ortaktır. Mafyatik bir görüntü içine girmez hiçbir zaman. Kirli bir iş varsa bunu başkaları yapar. Nucky'den sürekli içki alır. Ancak, Gyp Rosetti döneminde Tabor Heights bölgesinde ciddi bir sorun çıkmış ve istediği mallar eline gitmediği için net şekilde gerildiği görülmüştür. Eğer parasını veriyorsa verdiği gün içerisinde istedikleri gelmelidir. Gelmezse ve eğer istediği durumlar oluşmazsa şartlar gerekir. Hiçbir kadınla işi olmaz. Karısını bile dizide öldükten sonra görme şansı bulduk. Son sezonda tarihsel atlama yaşandığı için öldüğünü göremedik.

    Gillian Darmody : Son sezonu izlemesem, net olarak ağır hakaretler edeceğim biridir. Bir insanı geçmişi şekillendirir. Elbette ki yaptıklarının izahı asla yapılamaz. Ancak psikolojik olarak pek de sağlıklı bir karakter değildir.

    Nucky'nin, şerif yardımcısıyken yolları bir araya gelen saf, tatlı kız. Seyir boyunca merak ettim. Evet, bu iki karakter birbirini gördüğünde suratları sirke satıyor. Nucky'nin, pezevenkliğini yaptığını da biliyoruz. Ama nasıl bir hikayesi var. Nitekim geçmişte küçük bir kız olduğunuzu ve sığınacak yer aradığınızı düşünün. Sizi güvende tutacağını söyleyen şerif yardımcısı var. Fakat kız; şerif yardımcısının rozetini kaybetmemek için sübyancı bir amirale onu pazarladığını bilmiyor bile. Ve gidiyor, güveniyor. Amiral tarafından küçük yaşta tecavüze uğruyor ve arada çok fazla yaş farkı olmadan James'i büyütüyor. Kurtların sofrasına meze olan bir kuzudan bahsediyoruz.

    Geçmiş bize gösterilmese soğuk kanlı bir kevaşe diyebilirim net olarak. James'i zorla kendisiyle ilişkiye sürüklemesi, sayısız erkeğin altına yatması, James'e benzettiği genci kendi elleriyle öldürmesi, eroin çukuruna düşmesi, aşık olabileceği adam tarafınan hapse atılması, tımarhaneye kapatılması.

    Baktığımız zaman inanılmaz bir hayat öyküsü, entrikalar zinciri. Dizinin bana göre en güzel kadını.

    Richard Harrow : Ölümüne en çok üzüldüğüm karakter. Maske taktığınızda çocukların ağladığı kalıcı bir surat. Bu ağır hasarla birlikte devam etmeniz gereken hayat. Herkes içeceği içkileri düşünürken yemek bile yiyememenin getirdiği anlar. Öylesine hüzünlü, öylesine dolu bir karakter ki... Richard Harrow'u maskesiz düşünemiyorum diyebilmek, karakterin yaşam öyküsüne küfür olurdu.

    Jimmy ile hastanede tanıştıklarında sadece o ana vurgu yapılmak için yaratılan bir karakter olduğunu düşünmüştüm. Dizide kalıcı olması, bulunduğu anların çok daha özel şekillenmesine yardımcı oldu. Tommy'e ikinci babalık yapmasından tutalım da, Angela'nın karşısında poz verip utangaç tavırlarıyla duran masum adam portresine kadar çokça etkileyen yapısı var. Keskin nişancı olması dizi boyunca direkt ve etkili sahnelerin oluşumuna etki etti. Tam bir görev adamıydı Richard. Sonlara doğru ellerinin titremesi ve Narcisse yerine Chalky'nin kızını öldürmesi manevi anlamda onu bitirirken somut olarak da bizi etkiledi, ölümü tek kelimeyle epik bir şiir gibiydi. Maskesi kumsalda, yüzü denize dönük kanlar içinde Richard. Ancak cennetinde kendi evine huzurla dönen, savaşın kalıcı izinin olmadığı bir yüzle onu karşılayan sevdiceği...

    Herkesi unuturum da, seni unutursam kalbim kurusun.



    Lucky Luciano : Dizinin kendine hakim olamayan sert İtalyanlarından. Joe Masseria için çalışmaya başladıktan uzun yıllar sonra kendisinin fişini çekmiştir. Tabii arada karakter olarak çok büyük farklar var. Bir zamanlar Gillian'ı düdükleyen, Arnold'ın yanında yardımcı rol üstlenen karakter daha sonra yavaşça yükselip koltuğu devralmıştır. Gerçekte de çok büyük yerdedir kendileri.

    Eddie Kessler : Ben bir patron olsam, kesinlikle isteyeceğim tipte bir yardımcı. Nucky'den sürekli azar yiyen bir adam. Her işi bu kadar mükemmel yapmaya çalışıp azarlanması beni öfkelendiriyordu şahsen. Yılların emeği kolay değil. Daha sonraları da arka plandan kısa süreliğine olsa da kendisine fazla süre ayrılmaya başlandı. Ancak çok onurlu bir adamdı. Hizmet verdiği adam uğruna vuruldu. Ki bu adam, çocuklarının olduğunu ve aileye sahip olduğunu bile kimseye söylememişti.

    Ajanlara bir iki kelime bir şeyler söyledi. Sabah kahvaltıda Nucky, ona çift çorapları farklı olarak verdiğini söyledi. Mektubunu yazdı ve intihar etti. Dizide de olsa şu onurlu adamların kalbini kırmayın lan, yapmayın yani.

    Lucy Danziger : Yer ayırmasam çok üzülürdüm. 'Daddy' demek bir karaktere bu kadar mı yakışır. Bir kadının memeleri ekranda bu kadar güzel durur. Muziplikler, şakalar, minik bir çocuk hevesinde erotizm arzusu bu kadar mı güzel durur....

    Sonra döndüm ve dedim ki; Paz de la Huerta, Paz de la Huerta...


    Ayrıca her şey bir yana meme seçimleri için sanırım ayrıca özel denetim uygulayan set ekibine de sahip.

  • Oh my god... Bu dizi Emmy bırakmaz o kadar diyorum...
  • Promo #2

  • Gördüm bu diziyi. Kadro süper ötesi. Sonbahara kadar nasıl dayanırız bilmiyorum artık
  • Bu haber gerçekten süper ötesi, şu aralar çok iyi diziler çıkmaya başlıyor. Bununda müptelası olacağımıza Trailer'i izledikten sonra eminim..
  • Yeni Fragman

  • Rezarvuar köpeklerinden MR pink var sanırım ben şimdiden izlemek için can atıyorum umarım en kısa zamanda çıkarda izleriz bu arada yayın tarihi hakkında bir bilginiz varmı arkadaşlar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Blue Fox

    Rezarvuar köpeklerinden MR pink var sanırım ben şimdiden izlemek için can atıyorum umarım en kısa zamanda çıkarda izleriz bu arada yayın tarihi hakkında bir bilginiz varmı arkadaşlar.

    Aynen öyle MR Pink var dizide. Kesin tarih belli değil beklemedeyiz.


  • Dizi 19 Eylül'de başlıyor.
  • Güzele benziyorr.
  • HBO dizilerini sevmişimdir.Fragman fena değil takip edeceğim.
  • Ben de takip etmeyi düşünüyorum.İlk sezon 12 bölüm olacakmış.
  • Hbo olsun çamurdan olsun
  • Boardwalk Empire Trailer


    www.youtube.com/watch?v=DQC9EMKob4c
  • Anam trailer harika gözküyor. Sabırsızlandım şimdi. Yalnız Al Capone'da ki tipe bak
  • Ben de takip edeceğim. Bu yeni dizilerde hep 10-12 bölüm.
  • Sabırsızlıkla bekliyorum bu diziyi
  • Boardwalk Empire Trailer #2

  • Dizinin pilot bölümünün maliyeti 18 milyon $ mış.
  • Bu diziyi izlememek resmen hakaret olur bence.
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.