< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ccc123 -- 16 Ocak 2017; 16:12:43 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Bildirim
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ccc123 -- 16 Ocak 2017; 16:12:43 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Genç ise babasının tanıdığının desteği ile almıştır. 40-50 ise, babamda bmw x6 var, fotokopi faks vs. büro makinaları ticareti yapıyor. aylık geliri 15 civarı. dedem imam, yani babam sıfırdan aldı bu arabayı. baba parası, akraba desteği ıvır zıvır yok. amcam da aynı şekilde, avukat kendisi ve bir Skoda Superb bir de en son kasa Golf var. Ha bi amcam daha var, o 2000 model Corollaya biniyor. yani şunu dicem; imkansız değil böyle şeyler. ya bizim babamız fakir nasıl jipe binelim falan, yanlış düşünceler. Eğer istersen, babam gibi X6 çekersin altına, istemezsen de abinin hediye ettiği 2000 model corollaya binersin küçük amcam gibi.
şunu da eklemek istiyorum, annem ile bir arkadaşı aynı okuldan mezun oldular. İst Üni İng İşletme. Annem çoluk çocuk derken çalışmadı kariyer falan yalan oldu. Arkadaşı çocuk yapmadı işine devam etti ve şu anda Kazakistan Türkiye arası lojistik işi yapıyorlar, Kazakistanın en büyük distrübütörlerinden. Yine aynı yere gelicem, insan isterse öyle bi yürüyor ki. hepsi bu abicim işte. ha ben felsefe yaptım biraz, senin soruna cevap verelim, TICARET! :) |
Baba parası
|
100 bin artık arabalar için sıradan bir miktar oldu, ortalık 250 binlik arabalarla kaynıyor. Alanların çoğu kendi işinin sahibi insanlar.
|
Ticaret.
|
Konuyu açtığıma pişman oldum şuan 100 bine araç yok.
|
Cok gen yasta alanlari bilmem de mesela kari koca doktor aile, hicbir destekleri olmasa da krediyle alabilirler. 3-4 yilda oderler.
|
Bak hala...
Tamam abi. Sen beyninde kurduğun kısa yollarla beynini tembelleştir. "Araplar pistir" , "Fransızlar şövenist" , "Kürtler bölücü" , "Dolmuşçular maganda"... Hayat siyah ve beyazdan ibaret olsun sizin için. Daha rahat edecekseniz, daha mutlu yaşayacaksanız öyle olsun. Ancak ben bu kadar sığ düşünmeyi reddediyorum. Kusura bakma. Her koyun kendi bacağından asılır. "Hayat bayram olsa insanlar el ele tutuşsa" zaten benim hayat mottom. Ayda 5000TL ile evimi geçindiren bir adam olarak, iş yerinde yüzbinlerle oynuyorum. Kime ne bundan? Yarın işi kapatsam ben de çöt diye iş bulurum. 6 yıllık iş tecrübem, master'ım, iki yabancı dilim, iş vesilesiyle elde ettiğim onlarca kontağım var. Şirketin bütün finans işini ben üstlendim. Girerim bir inşaat firmasına, finans müdür yardımcısı olarak 3000 lira maaşımı alırım. Aynı hayat standardı ile de yaşamaya devam ederim. Hatun kazanıyor zaten 2500 lira. Bitti gitti. Ama ben böyle mutlu olmam. Zorla mı arkadaş! "Yok baban işsiz olsaydı görürdüm seni bik bik bik..." Maslow'ün ihtiyaçlar hiyerarşisini bilir misin? Bunu bilen birinin böyle ajitasyonlara girmesi lüzumsuz. Senin baban işsiz olsaydı bik bik bik dediğin an benim bu hiyerarşideki konumum zaten turuncu ile sarı arasına düşüyor. Ben bahsediyorum piramitin en tepesindeki mavi alandan. Anlamsız bir tartışma içine giriyoruz. Dediğiniz durumda dediğiniz duruma düşeceğimi ben de biliyorum. Çok garip bir algınız var. Neyse, özetle ben başka türlü çalışamam demiyorum, "böyle mutluyum, kendimi gerçekleştiriyorum" diyorum. Yoksa benim için bir firmaya gir, çalış, o da mümkün. Maddi ihtiyaçlarımı o da karşılar. Uçuk bir hayat yaşamıyorum neticede. Bu arada annem 35 yıl devlette çalıştı. Genel müdür yardımcısı iken, Refah-Yol hükümetinde kendisini kızağa çektiler. Abidik gubidik meselelerden yargıladılar. Mahkemeler patır patır düştü de, kadını soktukları durum rezillikti. Emekliliğini doldurduğu gün emekli oldu. Bugün 1400TL mi ne maaş alıyor. Ayda 1500TL ben onlara vereyim (ki katlarını veriyorum), devlet bana uzak olsun. Kafam girsin falan. Neticede muz cumhuriyetinde yaşadığımızı unutmayalım. Gerçekçi olmak lazım. Yüksek memur, bürokrat isen, Devlet teşkilatları kadar güvenilmez, kaypak zeminli, siyasi organlar yok bu ülkede. Giderim özel sektörde çalışırım. İlk 7-8 yıl devletten alacağım maaştan az maaş alırım, sürünürüm, çok çalışırım belki; ama hem seçeneğim fazla olur, hem dinamik kalırım, hem de kariyerimin ilerleyen safhalarında devletten alacağım cücük kadar maaşı katlamış olurum. Ha teknik personelsen sıkıntı yaşamazsın, veya alt düzey memur isen gene sorun yaşamazsın; ancak yukarılara doğru iş gitgide çirkinleşiyor. Bana uzak olsun. Kafam rahat olsun. Benim imkanlarıma sahip olmayan onlarca arkadaşım güzel güzel iş buldular çalışıyorlar. Hiçbiri devlet düşünmedi bile. Neticede özel sektörde seçenek çok daha fazla. Biz Y kuşağıyız neticede. Özgürlük önemli bizim için. Bir yerde şansın yaver gitmezse atlarsın başka bir yere... Böyle bölye tırmanırsın kariyer yolunu. Memur olup ne kısıtlayacağız kendimizi? Arkadaşlarımın çalıştığı gibi ben de çalışabilirim. Ama böyle daha mutluyum. Ne var bunda? Ayıp mı? Bu arkadaşlarım aynı hiyerarşide yeşil alanda iken, ben mavi alandayım... Dediğiniz gibi şans bu. Böyle olmaya da bilirdi. Çoğu da benden daha lüks hayatlar yaşıyor ha bu arada. Bir işe girmiş çalışırken mavi alanda olan arkadaşım da var. ÜZerinde daha çok insiyatif var ve hayalinin işini yapıyor. Optimizasyon işleri yapıyor. Hani Telekom'a bir optimizasyon yapıp, Türkiye'ye dağınık ve düzensiz olan depoları birleştirip, maksimum fayda optimizasyonu yapıp, gereksiz işgücünü kısan, bir imza ile 1000 çalışanın işten çıkarılmasına sebep olan şerefsiz vardır ya hani... İşte o adamın yaptığı işi yapıyor bu arkadaşım. Mutlu adam. Yaptığı işlerden sonra tıkır tıkır işler bir düzen görüyor her seferinde. Mutlu oluyor. Başkasına çalışsa da mavi alanda gene. Onun gibi olabilmeyi çok isterdim. Çok nadir oluyor böyle imkanlar, ama oluyor. Bir iş kurmak da atla deve değil. Araba almayıp iş kurulabilir. İş kurmak deyince insanların aklına fabrika, ofisler, binalar geliyor. Hiç de değil. İlk yıllar gerekirse evin ofisin olur. 40-50 lira ile bile iş kurulabilir. Türkiye'de Çoğu orta sınıf böyle bir yükün altına girebilir. Ancak o para büyük para olduğu için çoğunluk onun riskine giremez işte. Neyse. Hayat siyah ve beyaz değil. Ama bunu bu saatten sonra anlatmaya kasmayacağım. Dünya adil bir yer değil. Kusura bakma bu adaletsizliği ben yaratmadığım gibi, bu adaletsizliğin etkilerini minimuma indirmek için de gücüm yettiğince elimden geleni yapıyorum. Bu adaletsizliğe isyan edip, alakasız insanlara saldırmak yerine, adaletsizliğin kaynağına saldırman daha doğru olur. Ayrıca kimseyi de hayrına çalıştırmıyoruz. "Ekmeğini verdim" lafı kadar yanlış bir düşünce bence de yok. Bu bir iş ilişkisi, çalışan emeği karşılığında para alıyor. Bu konuda işveren çalışanın bütün haklarını vermek ZORUNDADIR. Zaten vermek zorunda olduğu hakları verdi diye teşekkürü hak etmez. Ve evet, tabii ki aynı işi daha az çalışanla yapmak mümkün olursa boşa fazla eleman çalıştırmaz. Neticede burası hayır kurumu değil. Önemli olan herkesin hakkını alabildiği huzurlu bir çalışma ortamı yaratıyor musun, yaratmıyor musun? İnsan olup olmadığın buna göre belli oluyor. İşveren olarak da insan olduğum için teşekkür edilesi bir varlık olduğumu düşünmüyorum. İşveren-çalışan ilişkisi aslında bu kadar basit bir mevzu. Protez şaklatarak "ışçısın sen ışçı kaaal" triplerine girecek bir durum yok. İşverenin çalışanın hakkını vermesi, vermemesi ile alakalı bir durum. Vermiyorsa insan değil zaten. Veriyorsa, verdiği için teşekkür etmeye gerek yok. Zaten işverenin temel yükümlülüğü bu. "Anne-Baban x olsaydı, anne-baban y olsaydı" diyalogları bizi bir yere götürmez. Neticede anne-babam makak maymunu olsaydı, kıçım açık geziyor olurdum. Veya hipopotam olsaydı, ben de hipopotam olurdum... İnsan olmaya da bilirdik yani. Dedem'in babası köyde imammış. Dedem ilkokulu köyde, ortaokulu Isparta'da, liseyi Afyon'da okumuş. Afyon'a geldiğinde ayağında çarık varmış. İstanbul'a gidip itü inşaata yazılmış. İller bankasına burs başvurusu yapmış. Kabul edilmiş. Üniversiteye başlamış. Dedem okumak için azmetmemiş olsa, muhtemelen o görgü-bilgi birikimi nesilden nesile aktarılmazmış. Babam belki bu kadar geniş fikirli ve girişimci olmazmış. Evet bu da benim şansım. Ama bunda hiddetlenecek birşey yok. İnsanların nasıl hayatlar yaşadığını anlamak için illaha içinde olmaya gerek de yok. Kendini onun yerine koyma becerisi olan herkes bunu yapabilir. Evet hayat zor arkadaş ve adaletsiz. İnsanın yaşarkenki görevi bu dünyayı daha yaşanabilir kılmak. Etrafındaki insanları da böyle değerlendir. O dünyayı daha yaşanabilir kılmak için ne yapıyor? Bu ne yapıyor? Bir insanın değeri böyle çıkar meydana. Sadece işverenler değil, insanların çoğunluğu kan emici ve sömürücü. Doğayı sömürüyor, çevresindekileri sömürüyor, başkasını umursamıyor... Trafikte bunu görüyorsun zaten. Orman kanunları geçerli. Kural falan yok. Kafasına basan yolu alıyor. İnsan bu. Kan emici, sömürücü ve hak yiyici. Bu dünyanın kanseri insan. Aralarında bazıları iyi, çoğu kötü. İşverenmiş, değilmiş, bunlar sonraki mevzular... |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ccc123 -- 23 Kasım 2015; 0:20:57 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ç.A.Y.D.A.N.L.I.K -- 12 Mayıs 2015; 11:39:42 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kaygerya -- 27 Kasım 2015; 10:17:37 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kliibapz -- 11 Mayıs 2015; 0:29:43 > |
|
|
|
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|