Şimdi Ara

Witcher 3 den sonra oyunların basit ve yavan kalması (3. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
110
Cevap
1
Favori
10.692
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
18 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Witcher 3 güzel oyun ama daha iyileri var.



    Dragon Age Origins, Mass Effect 2



    Half life serisi



    Total war oyunlari muhtesemdir.



    Sonra japon oyunlari var. Final fantasy 10 oynamistim oyun olarak berbat ama hikayesi cok iyidir.



    Yine hayatiniz boyunca duymamissinizdir Tales of Berseria yine oyun olarak fazla birsey ifade etmesede beni cok etkilemis oyundur.



    Burada Witcher 3 hayatimin oyunu diyorsaniz oynadiginiz oyun cercevedi kisitli demektir. Witcher evet cok guzel bir oyun ama en iyi oyun mu hayir degil.

    Xcom serileride cok iyi oyunlardir. Yine eskilerden derin iz birakmjs cok yapim var ama aklima gelmiyor su an. Witcher 2 ve 3de bu guzel oyunlara yakin bir oyundur ayrica ama bir mass effect veya bir origins kadar etkilendim mi hayir etkilenmedim. Benim icin bu dediklerinizi o oyunlar yasatmisti.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 11 Ağustos 2018; 13:41:24 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Periah kullanıcısına yanıt
    Arkadaşa göre Half-Life çöpmüş hocam.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: AMD En Eyisi Moruq

    Seni Absolution'u purist zorluk seviyesinde kimseye yakalanmadan oynamaya davet ediyorum,bakalım nerelerinden kan alacaklar.



    Emin ol senin en az 3 katı hardcore gamerim ben.
    Karşındakini yeteri kadar tanımadan onun hakkında konuşmamanı tavsiye ederim.Boş yapmayı kes artık.Çöp çöp oyunları iyi diye kime yutturmayı çalışıyon sen

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Daha kendi tavsiyene uymuyorsun sonra da benim uymamı bekliyorsun

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Witcher 3 güzel oyun ama daha iyileri var.



    Dragon Age Origins, Mass Effect 2



    Half life serisi



    Total war oyunlari muhtesemdir.



    Sonra japon oyunlari var. Final fantasy 10 oynamistim oyun olarak berbat ama hikayesi cok iyidir.



    Yine hayatiniz boyunca duymamissinizdir Tales of Berseria yine oyun olarak fazla birsey ifade etmesede beni cok etkilemis oyundur.



    Burada Witcher 3 hayatimin oyunu diyorsaniz oynadiginiz oyun cercevedi kisitli demektir. Witcher evet cok guzel bir oyun ama en iyi oyun mu hayir degil.

    Xcom serileride cok iyi oyunlardir. Yine eskilerden derin iz birakmjs cok yapim var ama aklima gelmiyor su an. Witcher 2 ve 3de bu guzel oyunlara yakin bir oyundur ayrica ama bir mass effect veya bir origins kadar etkilendim mi hayir etkilenmedim. Benim icin bu dediklerinizi o oyunlar yasatmisti.
    Nintendo NES,Nintendo 64 döneminden beri oyun oynuyorum.Baldurs Gateler,Warcraftlar,İcewind Dale,Chrono Trigger,Planescape,Arcanum,Vampire: The Masquerade – Bloodlines,Legacy Of Kain,The Legend Of Zelda Ocarina Of Time,Super Mario 64,Banjoo Kazooie gibi şaheserleri yalayıp yutmuş bir adam var karşında.Bence sizin oynadığınız çerceve dar yada biraz nostalji düşkünü birisiniz.1990lar'dan beri oyun oynayan benim için gelmiş geçmiş en iyi The Witcher 3'tür ikincisi ise The Legend Of Zelda Ocarina Of Time'dır.Karşınızdaki insani tanımadan onun hakkında hüküm vermemenizde size bir abi tavsiyesi olsun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AMD En Eyisi Moruq

    Arkadaşa göre Half-Life çöpmüş hocam.
    Okuma yazma bildiğine emin misin ? Half Life'a ne zaman çöp dedim ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sizin kadar eski bir oyuncu değilim Witcher 3'e bu kadar bağlanmanızda da bir gariplik yok çok güzel oyun ama işte kişiden kişiye değişen bir durum bu. Bende baya bir oyun oynamışımdır Witcher 1-2-3 oynadım ayrıca Witcher çok güzel bir seriydi ama hiçbir zaman bende işte bu havası uyandırmadı. Mass Effect 2 ve Dragon Age Origins ikiside en sevdiğim ve benim için Witcher 3'ün üstünde olan oyunlardır. Birde duygu muygu yok ama benim yıllarca başına esir eden Total War seisi vardır Total War hikayesi ile değil ama oyun yönüyle çok güçlü bir başyapıttır. Tabi Total War'da şu fantastik oyunları hiç oynamadım gerçekçi kısımdan bahsediyorum özellikle Attila ile oyunun geldiği boyut gerçekten mükemmeldir.

    Onun dışında bu oyunların ardından Final Fantasy 10 ( Remastered oynamıştım), tales of berseria, Half Life, Xcom hatırlamadığım pekçok mükemmel yapım var. Bu arada eskilerden Sanitariumuda oynamıştım ama eski oyunlar o dönemde oynanmadığı için değerini yitiriyor. Final Fantasy 10da aynı şekilde değerinden yitirmiş bir oyun.

    Kısacası özellikle Witcher serisi ile benim karşılaştırabileceğim ve benim için Witcher'dan açık ara önde 2 oyun var hocam bunlar Dragon Age Origins ve Mass Effect 2'dir. Onun dışında daha pekçok güzel oyun aklıma geliyor mesela insanlar unutuyor bir Dead Space vardı eskiden çok güzel oyundu. insanlar unutuyor bir FEAR vardı singleda bile sanki mültide kapışıyormuşsun gibi zorluyordu. Sonra Yeni çıkan 2. Prey oyunu güzel oyun olmasına rağmen fena harcandı. Kısacası bence Witcher oynasanız bile bu saydığım oyunların her biri kendi değerini gösterecek Witcher2ın altında kalmayacak yapımlardır.

    İlk Half Life'ı hala unutmam çocukken bir hikayesi olduğunu şans eseri keşfedip oynadığım beni benden alan ayrıca Half Life 2 ve ek paketleriyle çok başarılı bir seridir. Bu arada yaşım 28 yani sizin kadar olmasada bizde baya bir eskilerden geliyoruz : ) Yeni bir oyuncu olsam muhtemelen Witcher herşeyi silerdi ama biz neler gördük : ) Sizin içinde aynısını beklerdim ama zevkler renkler ne diyelim...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-386561231

    Nintendo NES,Nintendo 64 döneminden beri oyun oynuyorum.Baldurs Gateler,Warcraftlar,İcewind Dale,Chrono Trigger,Planescape,Arcanum,Vampire: The Masquerade – Bloodlines,Legacy Of Kain,The Legend Of Zelda Ocarina Of Time,Super Mario 64,Banjoo Kazooie gibi şaheserleri yalayıp yutmuş bir adam var karşında.Bence sizin oynadığınız çerceve dar yada biraz nostalji düşkünü birisiniz.1990lar'dan beri oyun oynayan benim için gelmiş geçmiş en iyi The Witcher 3'tür ikincisi ise The Legend Of Zelda Ocarina Of Time'dır.Karşınızdaki insani tanımadan onun hakkında hüküm vermemenizde size bir abi tavsiyesi olsun.

    Alıntıları Göster
    1-Nintendo Nes değilde SNES olmasın o. Oynadığın oyunlar Nes"e göre daha yeni oyunlar. Nes varken saydıkların daha portakaldı.

    2-Nintendonun tarihine ve kültürüne hakim olan bir oyuncu Mario 64 ün oyun dünyasının en büyük devrimi olduğunu bilir. Getirdiyi yenilikler oyun dünyasındaki her türden oyunu etkilemiştir. Ocarina of Time ise Mario64 ün grafik motorunu kullanılarak yapılmış, Mario 64 ün 3 boyut açık dünya devriminden aynı Gta3 ve daha nice açık dünya oyunları gibi ilham almış ve bu sayede kendi konseptini oluşturmuştur. Ha Ocarina of Time, günümüz aksiyon macera ve oyunlarının babasıdır ve günümüz orta çağ veya fantazi orta çağ temalı oyunlar açık dünya ve ufak h&s ögeleri dışında hala bir şey getiremedi için oyun dünyasına verdiği yenilikler bakımından dünyanın en iyi oyunu olarak tanıtılır bazı sitelerde. Ayrıca boss dövüşlerine çeşitlilik getiren ilk oyunda aynı şekilde Mario'dur. Mario 64 boss olarak her ne kadar günündeki oyunlara nazaran çeşitlilik sunsada aşırı derecede kolay bosslara sahiptir. Oot, Mario64'in boss sorunlarından ders alarak geliştirmiştir boss dövüşlerini ve bunun sonucunda boss fightları bakımından 5 gendeki çoğu oyumdan başka bir seviyededir ve DMC1 çıkana kadar da pozisyonunu korumuştur.Yani boss konusunda da devrimin başlangıcı yapan kişi gene SM64 tür.Kamera sisteminde devrim yapan oyunda Mario64 tür ve Gow'a kadar bu derecede yeni bir devrim yapılamamıştır.Kısa bi deyişle OoT, Mario64 ün ekmeğini yiyen fakat genede gölgesinde kalmayıp aksiyon adventure kısmında bir sürü devrimsel yenilikler barındıran bir oyundur. Banjoo Kazooie ise direk SM64 ün oğludur zaten. Sunshine, Galaxy, Odyssey bile onun yanında üvey oğlu kalır.

    3-Oyunları oynamış olmak, oyunları iyi bir şekilde yorumlacağını göstermez ve Bioware'nin izometrik fantazi role playing oyunlarını ve Arcanum'u Witcher'ın altında tutman ya bu oyunları oynamayıp yalan söylediğini veyahut oyunları yorumlamada çok zayıf olduğunu gösteriyor. Witcher, RPG ağırlıklı Rpg bakımından BG,NN,PT, İD gibi oyunlar ile kıyaslandığı zaman kraloyun kadar basit kalıyor. Bunu bu oyunlarla azcık haşırneşir olmuş adamlar kolaylıkla anlar zaten. Chrono Trigger, Dragon Quest, Xenogears, FF vs gibi jrpgler ise kendine has ve devrimsel oynanış mekanikleriyle zaten Witcher dan zamanında çok daha büyük sesler getirmiştir. O yılları hatırlayan biri bunun farkındadır zaten. Özellikle Xenogears başta olmak üzere çoğu jrpg anime tarzı hikaye anlatım biçimiyle beraber Witcher dan zaten çok daha duygusal ve bir o kadar epik hikaye ve kaliteli seneryoya sahiptir.

    4-Bir oyun çöp değildir fakat senin oyun kültürün veya oyunları değerlendiriş biçimin çöp olabilir bak. Bu arada oyunların yarısını oynamadığını düşünüyorum. Bu yoruma cevap gelirse o saydığın oyunlarda internette dahi bulamayacağın tamamiyle oyunların mekanikleri ve gizemleri ile ilgili sorular soracağım sana. Madem bir o oyuna çöp diyebilecek bir güveni buluyorsun kendinde HODRİ MEYDAN. Göster bakalım oyun kültürünü



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi BeyondG -- 11 Temmuz 2019; 22:2:31 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Rpg, jrpg, fps, tps, hack and slash gibi türlerde onlarca oyun oynamışımdır. Bunlar içerisinde açık dünya olupta bu açık dünyasından sıkıldığım yegane oyun witcher 3tür. Keşif hissiyatı yok gibi bişeydi. Hatta gibi değil yoktu. Skyrimdeki gibi bir göreve giderken 10 görev daha alma 30 yer kaşfetme muhabbeti witcher 3te yok gibi bir şey. Oyunun başındaki etrafı keşfedeyim haritada olabildiğince yer açayım o sırada da biraz zindan vs temizler levelde kasarım sonra da hikayeye devam ederim düşüncem 2 saat geçmeden yerle bir oldu. Witcher 3te elbette yapabildiğim kadar görev yaptım, konuşabildiğim herkesle konuştum ama görev harici nerdeyse hiç bir yer keşfetmedim hiçbişeyle ilgilenmedim. İhtiyaçta duymadım. Oyun hikayede ilerlemeye görev yapmaya zorluyordu sizi. Dolaşıyordum dolaşıyordum karşıma 2-3 yıkık dökük kulübe 7-8 dandik düşmandan başka hiçbişey çıkmıyordu. Soru işaretlerinden sadece 8-10 tane yapmıştım. 2. sefer oynarsam en fazla yapacağımda bu olur. Skelligedekilere bulaşmam bile.

    Witcher 3ün devrimsel hiçbir yanının olmadığına söyleyeyim. Bir ocarina of time değildir witcher 3. Güzel bir hikaye ve kaliteli yan görevler içeren özenle yapılmış bir oyundur sadece. Kötü mü elbette değil aksine çok iyi bir oyun. Hepsi bu. Rpg yapsam witcher 3 ten alacağım tek şey "Hacı yan görevlere özenmemiz lazım"dan başka bir şey olmaz.

    Oyun içinde yaşanan muhabbetler konusunda benim favorim hala Dragon Age Origins. Özellikle Morriganla Leliananın ateist-dindar tartışması, zevranla oghrenin denerimdeki bir görev esnasındaki muhabbetleri, morriganın sürekli alistaire laf sokması, oghrenin wynne'e her fırsatta yavşaması vs vs derken çok keyifli muhabbetler vardı oyunda. Witcherda da güzel muhabbetler var elbette ama dragon agedeki muhabbetlerden aldığım keyfi alamadım ben witcherdan.

    Şöyle de bir durum var. "Abi wiçır 3 ya, geralt abi ya karizma ya öff" diye takılanların bir çoğu grafiklerini beğenmeyip witcher 1'i zorluğundan şikayet edip witcher 2'yi oynamamış insanlar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Adol125

    Rpg, jrpg, fps, tps, hack and slash gibi türlerde onlarca oyun oynamışımdır. Bunlar içerisinde açık dünya olupta bu açık dünyasından sıkıldığım yegane oyun witcher 3tür. Keşif hissiyatı yok gibi bişeydi. Hatta gibi değil yoktu. Skyrimdeki gibi bir göreve giderken 10 görev daha alma 30 yer kaşfetme muhabbeti witcher 3te yok gibi bir şey. Oyunun başındaki etrafı keşfedeyim haritada olabildiğince yer açayım o sırada da biraz zindan vs temizler levelde kasarım sonra da hikayeye devam ederim düşüncem 2 saat geçmeden yerle bir oldu. Witcher 3te elbette yapabildiğim kadar görev yaptım, konuşabildiğim herkesle konuştum ama görev harici nerdeyse hiç bir yer keşfetmedim hiçbişeyle ilgilenmedim. İhtiyaçta duymadım. Oyun hikayede ilerlemeye görev yapmaya zorluyordu sizi. Dolaşıyordum dolaşıyordum karşıma 2-3 yıkık dökük kulübe 7-8 dandik düşmandan başka hiçbişey çıkmıyordu. Soru işaretlerinden sadece 8-10 tane yapmıştım. 2. sefer oynarsam en fazla yapacağımda bu olur. Skelligedekilere bulaşmam bile.

    Witcher 3ün devrimsel hiçbir yanının olmadığına söyleyeyim. Bir ocarina of time değildir witcher 3. Güzel bir hikaye ve kaliteli yan görevler içeren özenle yapılmış bir oyundur sadece. Kötü mü elbette değil aksine çok iyi bir oyun. Hepsi bu. Rpg yapsam witcher 3 ten alacağım tek şey "Hacı yan görevlere özenmemiz lazım"dan başka bir şey olmaz.

    Oyun içinde yaşanan muhabbetler konusunda benim favorim hala Dragon Age Origins. Özellikle Morriganla Leliananın ateist-dindar tartışması, zevranla oghrenin denerimdeki bir görev esnasındaki muhabbetleri, morriganın sürekli alistaire laf sokması, oghrenin wynne'e her fırsatta yavşaması vs vs derken çok keyifli muhabbetler vardı oyunda. Witcherda da güzel muhabbetler var elbette ama dragon agedeki muhabbetlerden aldığım keyfi alamadım ben witcherdan.

    Şöyle de bir durum var. "Abi wiçır 3 ya, geralt abi ya karizma ya öff" diye takılanların bir çoğu grafiklerini beğenmeyip witcher 1'i zorluğundan şikayet edip witcher 2'yi oynamamış insanlar.
    Ben de sizinle aynı durumdayım. Oyunu yeni aldım sayılır ve ağır aksak ilerleyen diyaloglar beni hiç sarmadı.
    Dövüş sistemi de zevksiz. Dragon age origins'in diyalogları, taktiksel savaşları, keşif hissi, arkadaşlıkları mükemmeldi.
    Skyrim'in görev çeşitliliği, yetenek ağacı ve verdiği özgürlük hissi inanılmazdı. Mass Effect'de yeni yer keşfetmek, karşına neyin çıkacağını bilememek ve yeni yetenek açtığında ya da silah aldığında yaşadığın his harikaydı.

    Fakat witcher'da diyaloglarda uykum geliyor. Atmosfer diyorlar ama grafikler bildiğin çizgi film gibi. Beni kesinlikle sarmadı.
    Açıkcası Assassins Creed Black Flag ve origins bile daha çok hoşuma gitti.

    Yine de senaryo bitene kadar oynamaya devam etmeye çalışıcam. Simya filan çok gerekmez inşallah. En nefret ettiğim şey simya.




  • freqX kullanıcısına yanıt
    Bazı düşmanlarda nadirende olsa gerekebiliyo ama skill olarak vermene çokta gerek yok. Dlcleri ana oyundan daha çok beğenmiştim ben. En sevdiğim mekan dlcdeki mekan zaten. Ana oyun bi yere kadar prenses başka kalede mantığıyla ilerliyor. Esas güzel kısmı ondan sonrası. Biraz sabır yani. Ayrıca gönüllü yamayla oyna resmi ile değil. Resmi odun biraz doğallık yok, gönüllü kat kat iyi resmiden. Grafiklere gelince ordan bi eleştiri getirmem ben witchera. Ayrıca witcher acden en az 5-6 gömlek daha iyi bi seri. Witcher '3le AC Origins kıyasında Originse daha iyi denebilecek tek şey grafik olabilir. Özetle Witcher iyi bi seri, witcher 3 gayet iyi bir oyun ama hepsi bu.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BeyondG

    1-Nintendo Nes değilde SNES olmasın o. Oynadığın oyunlar Nes"e göre daha yeni oyunlar. Nes varken saydıkların daha portakaldı.

    2-Nintendonun tarihine ve kültürüne hakim olan bir oyuncu Mario 64 ün oyun dünyasının en büyük devrimi olduğunu bilir. Getirdiyi yenilikler oyun dünyasındaki her türden oyunu etkilemiştir. Ocarina of Time ise Mario64 ün grafik motorunu kullanılarak yapılmış, Mario 64 ün 3 boyut açık dünya devriminden aynı Gta3 ve daha nice açık dünya oyunları gibi ilham almış ve bu sayede kendi konseptini oluşturmuştur. Ha Ocarina of Time, günümüz aksiyon macera ve oyunlarının babasıdır ve günümüz orta çağ veya fantazi orta çağ temalı oyunlar açık dünya ve ufak h&s ögeleri dışında hala bir şey getiremedi için oyun dünyasına verdiği yenilikler bakımından dünyanın en iyi oyunu olarak tanıtılır bazı sitelerde. Ayrıca boss dövüşlerine çeşitlilik getiren ilk oyunda aynı şekilde Mario'dur. Mario 64 boss olarak her ne kadar günündeki oyunlara nazaran çeşitlilik sunsada aşırı derecede kolay bosslara sahiptir. Oot, Mario64'in boss sorunlarından ders alarak geliştirmiştir boss dövüşlerini ve bunun sonucunda boss fightları bakımından 5 gendeki çoğu oyumdan başka bir seviyededir ve DMC1 çıkana kadar da pozisyonunu korumuştur.Yani boss konusunda da devrimin başlangıcı yapan kişi gene SM64 tür.Kamera sisteminde devrim yapan oyunda Mario64 tür ve Gow'a kadar bu derecede yeni bir devrim yapılamamıştır.Kısa bi deyişle OoT, Mario64 ün ekmeğini yiyen fakat genede gölgesinde kalmayıp aksiyon adventure kısmında bir sürü devrimsel yenilikler barındıran bir oyundur. Banjoo Kazooie ise direk SM64 ün oğludur zaten. Sunshine, Galaxy, Odyssey bile onun yanında üvey oğlu kalır.

    3-Oyunları oynamış olmak, oyunları iyi bir şekilde yorumlacağını göstermez ve Bioware'nin izometrik fantazi role playing oyunlarını ve Arcanum'u Witcher'ın altında tutman ya bu oyunları oynamayıp yalan söylediğini veyahut oyunları yorumlamada çok zayıf olduğunu gösteriyor. Witcher, RPG ağırlıklı Rpg bakımından BG,NN,PT, İD gibi oyunlar ile kıyaslandığı zaman kraloyun kadar basit kalıyor. Bunu bu oyunlarla azcık haşırneşir olmuş adamlar kolaylıkla anlar zaten. Chrono Trigger, Dragon Quest, Xenogears, FF vs gibi jrpgler ise kendine has ve devrimsel oynanış mekanikleriyle zaten Witcher dan zamanında çok daha büyük sesler getirmiştir. O yılları hatırlayan biri bunun farkındadır zaten. Özellikle Xenogears başta olmak üzere çoğu jrpg anime tarzı hikaye anlatım biçimiyle beraber Witcher dan zaten çok daha duygusal ve bir o kadar epik hikaye ve kaliteli seneryoya sahiptir.

    4-Bir oyun çöp değildir fakat senin oyun kültürün veya oyunları değerlendiriş biçimin çöp olabilir bak. Bu arada oyunların yarısını oynamadığını düşünüyorum. Bu yoruma cevap gelirse o saydığın oyunlarda internette dahi bulamayacağın tamamiyle oyunların mekanikleri ve gizemleri ile ilgili sorular soracağım sana. Madem bir o oyuna çöp diyebilecek bir güveni buluyorsun kendinde HODRİ MEYDAN. Göster bakalım oyun kültürünü

    Alıntıları Göster
    1-Bu foruma öyle çok giren, ciddiye alan bir insan değilim. Bilgi almak veya bilgi vermek için kullandığım daha kaliteli ve bilgili insanların yazı yazdığı kaynaklarda zaman harcamak bu forumda zaman harcamaktan daha rasyonel bir hareket benim için. O nedenle buraya verdiğim değer ile paralel olarak yazdığım yazıları genelde ikinci defa kontrol etmeden, üstün körü bir şekilde yazmaktayım. Yazım yanlışlarının, eksik harflerin sebebi de tam olarak bu umursamamazlıktan kaynaklanıyor. Hızlı bir şekilde yazıp gönder tuşuna basıyorum. Çünkü, bu forumda kaliteli bir şekilde tartışma yapabileceğim insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor ne yazık ki. Mesajınızı aylar sonra "şurada benim bir hesabım vardı bir bakayım ya" güdüsüyle hesabıma giriş yaparak gördüm ve kısmen saygılı olan üslubunuzdan dolayı kendimi size cevap yazma mesuliyetinde hissettim. Evet haklısınız SNES olacak o. Super Nintendo Entertainment System şeklinde de bir açılımı vardı yanılmıyorsam değil mi? Haklısınız. Ayrıca evet, o oyunların SNES'e göre daha yeni oyunlar olduğununda farkındayım. Zaten ben oyun dünyasına SNES ve Game Boy ile girdim ve Nintendo 64 ile o dünyaya aşık oldum. İlerleyen süreçte oynadığım RPG oyunları ile de o dünyayı literal olarak ciddiye almaya başladım.

    2-Super Mario 64'ü ergen yaşlardayken Almanya'dan gönderilen ve benim oyunlara aşık olmam konusunda temellerimi atan Nintendo 64 konsolunda deneyim etme şansına sahip oldum. Ağzımın salyaları akarak aylarca oynadım. 120 yıldızın tamamını toplayarak bitirdim ve halen daha şu an kullanmış olduğum bilgisayarda, "Project 64" isimli emülatörün yardımıyla tekrar tekrar ve tekrar oynamaya ve 120 yıldız toplamaya yeniden yeniden ve yeniden bıkmadan, usanmadan kastırdığım, harcadığım her vakitten doyumsuz zevk aldığım yegane oyunlardan biri bu oyun. 1996 yılında bu kadar kaliteli bir oyunun yaratılmasının beni, 2020'nin kuyruğuna geldiğimiz şu günlerde halen daha şaşırttığını bilmenizi isterim. Aynı konsolda pek çok oyun oynamaya da devam ettim. F-Zero X 64, Banjoo Kazooie, Super Smash Bros, Donkey Kong 64, TLOZ Majora's Mask, Paper Mario, Pokemon Stadium gibi ilk etapta aklıma gelen ve de şu an aklıma gelmeyen ama bana mükemmel vakitler geçirten nice oyun oynadım. Ocarina Of Time bu oyunlar içerisinde açık ara oynadığım en iyi oyundu. Halen daha benim için en iyi iki oyundan biri. Kendi nazarımda 5. nesil video oyunlarının halen daha zirveye oynadığını ve uzun süreler daha da o zirveden ayrılmayacağını düşünmekteyim. Nintendo 64 döneminde oynadığım oyunlardan aldığım hazzı şu an oynadığım AAA oyunların %80'inden alamamaktayım. Kapitalizm dünyasının pençelerini bildiğim ve sonuna kadar hak verdiğim ancak kesinlike tasvip etmediğim bir şekilde günümüzde oyun firmaları, spesifik kaygılarından ötürü oyunlarına geçmişteki oyunlardaki gibi tutku katmaktan, gerçek anlamda emek vermekten uzaklaştılar. Günümüzde oyunları tutkuyla ve aşkla yapan beşten fazla firma şahsi anlamda sayabileceğimi düşünmüyorum. Bu anlamda bahsettiğiniz ve devrim olarak nitelendirdiğiniz jenerasyonun ben, devrimden fazlası olduğunu düşünüyorum. Bu bölümde de size sonuna kadar hak veriyorum ki zaten yazdıklarınız spesifik şeyler değil. Hak vermekten başka şansım yok.

    3- Oyunları oynamış olmak iyi bir yorum yapılacağı anlamına benim için geliyor. Çünkü ben oyunları bitirdiğim vakit elde ettiğim doyuma göre değerlendirmekteyim. Credits ekranı akarken bitirdiğim oyun hakkında beynimden geçen düşünceler o oyuna verdiğim değerin tam anlamda bir tezahürünü içermekte. Witcher 3'ün RPG olarak o oyunlardan zayıf olduğu yadsınamaz bir gerçek bu konuda size antitez üretemem ancak ben Witcher 3'ü bitirdiğim zaman aldığım hazzı, credits ekranı akarken hissettiğim doyumu şu ana kadar hiç bir oyunda alamadım. Baldurs Gate, Icewind Dale, Arcanum, Planescape Torment, Divinity Original Sin, Pillars Of Eternity ve daha nice pek çok hardcore RPG adını rahatlıkla verdiğimiz oyunlar kesinlikle Witcher 3'ten çok daha iyi RPGler ancak kesinlikle Witcher 3'ten daha iyi bir oyun değiller. Dediğim gibi bu oyunları bitirdiğim zaman aldığım haz Witcher 3 bittiğindeki aldığım hazzın yanında solda sıfır kalmakta. Bu bölümdeki yazıyı daha fazla uzatmadan ekşi sözlük isimli sitede bulunan hesabımda yazmış olduğum yazıyla oyunları sınıflandırma biçimimi rahatlıkla anlayabileceğinizi düşündüğüm yazımı buraya koymak istiyorum. Ellerimi daha fazla yormak gerçekten istemiyorum. Bitirmem gereken oyunlar var.


    Edit: ekşi sözlük yazısının üstüne tıklamanız sizi yazmış olduğum entry'e götürecek.


    4- İster inanın ister inanmayın ama ben yazdığım oyunların tamamını oynadım. Halen daha pek çok oyun oynayıp bitirmeye devam ediyorum. Oyun repertuarım baya geniştir yani o konuda rahatlıkla emin olabilirsiniz. Ayrıca sizi belki de dahada çıldırtacak bir muzurluk yaparak bu oyunları oynamadığım konusundaki inancınızı daha da kuvvetlendirecek bir oyun adı daha vermek istiyorum. "Factorio". Evet Factorio'nun da bahsi geçen hardcore RPG oyunlarından daha fazla haz veren bir oyun olduğunu ve hatta bu oyunlardan çok çok daha iyi bir oyun olduğunu düşünüyorum. Bu arada gizemlerle dolu sorularınızı da gerçekten almak isterim. Kendime güveniyorum. Oyunlar benim hayatım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-386561231 -- 28 Temmuz 2019; 13:48:35 >




  • Bırakın milletin zevkini eleştirmeyi sana göre ultra iyi olan başkasına göre ultra çöp olabilir bu gayet normal.
  • Witcher 3 kesin çok iyi bir oyun ancak combat sistemi alışınca fazla kolay ve rpg'den ziyade aksiyon rpg bir oyun zaten.Yoksa Dragon age origins te witcher 3 te muazzam oyunlar.
  • Şuana kadar vaktimi harcadığım ve pişman etmeyen yegane oyun witcher 3 ,hikayesi sizi devam etmeye itiyor diğer oyunlarda bu yok ,90 lardaki oyunlar gibi merak uyandıran bir yapısı var ,her mekanı her köşeyi keşfetmeye itti beni zamanımı harcadığımada pişman olmadım hiç bir günde 6 saat aralksız oyun oynadığımı hatırlamam 2000 den sonra witcher 3 yıllar sonra bunu sağladı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Risni

    Witcher 3 kesin çok iyi bir oyun ancak combat sistemi alışınca fazla kolay ve rpg'den ziyade aksiyon rpg bir oyun zaten.Yoksa Dragon age origins te witcher 3 te muazzam oyunlar.
    Combat sistemine alıştıktan sonra kolay gelmeyen bir oyun var mı oyun piyasasında?Soulsborne oyunları bile combat sistemine alıştıktan sonra easy mode'a dönüşüyorlar. Bunlar nasıl argümanlar ya. Komiksiniz cidden.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-386561231 -- 10 Ocak 2020; 16:0:27 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bomboş bir konu. Fakeyse sıkıntı var ciddi ciddi NES'ten beri tüm oyunları oynayıp bunu düşünüyorsan doktora görünmelisin.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-386561231

    1-Bu foruma öyle çok giren, ciddiye alan bir insan değilim. Bilgi almak veya bilgi vermek için kullandığım daha kaliteli ve bilgili insanların yazı yazdığı kaynaklarda zaman harcamak bu forumda zaman harcamaktan daha rasyonel bir hareket benim için. O nedenle buraya verdiğim değer ile paralel olarak yazdığım yazıları genelde ikinci defa kontrol etmeden, üstün körü bir şekilde yazmaktayım. Yazım yanlışlarının, eksik harflerin sebebi de tam olarak bu umursamamazlıktan kaynaklanıyor. Hızlı bir şekilde yazıp gönder tuşuna basıyorum. Çünkü, bu forumda kaliteli bir şekilde tartışma yapabileceğim insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor ne yazık ki. Mesajınızı aylar sonra "şurada benim bir hesabım vardı bir bakayım ya" güdüsüyle hesabıma giriş yaparak gördüm ve kısmen saygılı olan üslubunuzdan dolayı kendimi size cevap yazma mesuliyetinde hissettim. Evet haklısınız SNES olacak o. Super Nintendo Entertainment System şeklinde de bir açılımı vardı yanılmıyorsam değil mi? Haklısınız. Ayrıca evet, o oyunların SNES'e göre daha yeni oyunlar olduğununda farkındayım. Zaten ben oyun dünyasına SNES ve Game Boy ile girdim ve Nintendo 64 ile o dünyaya aşık oldum. İlerleyen süreçte oynadığım RPG oyunları ile de o dünyayı literal olarak ciddiye almaya başladım.

    2-Super Mario 64'ü ergen yaşlardayken Almanya'dan gönderilen ve benim oyunlara aşık olmam konusunda temellerimi atan Nintendo 64 konsolunda deneyim etme şansına sahip oldum. Ağzımın salyaları akarak aylarca oynadım. 120 yıldızın tamamını toplayarak bitirdim ve halen daha şu an kullanmış olduğum bilgisayarda, "Project 64" isimli emülatörün yardımıyla tekrar tekrar ve tekrar oynamaya ve 120 yıldız toplamaya yeniden yeniden ve yeniden bıkmadan, usanmadan kastırdığım, harcadığım her vakitten doyumsuz zevk aldığım yegane oyunlardan biri bu oyun. 1996 yılında bu kadar kaliteli bir oyunun yaratılmasının beni, 2020'nin kuyruğuna geldiğimiz şu günlerde halen daha şaşırttığını bilmenizi isterim. Aynı konsolda pek çok oyun oynamaya da devam ettim. F-Zero X 64, Banjoo Kazooie, Super Smash Bros, Donkey Kong 64, TLOZ Majora's Mask, Paper Mario, Pokemon Stadium gibi ilk etapta aklıma gelen ve de şu an aklıma gelmeyen ama bana mükemmel vakitler geçirten nice oyun oynadım. Ocarina Of Time bu oyunlar içerisinde açık ara oynadığım en iyi oyundu. Halen daha benim için en iyi iki oyundan biri. Kendi nazarımda 5. nesil video oyunlarının halen daha zirveye oynadığını ve uzun süreler daha da o zirveden ayrılmayacağını düşünmekteyim. Nintendo 64 döneminde oynadığım oyunlardan aldığım hazzı şu an oynadığım AAA oyunların %80'inden alamamaktayım. Kapitalizm dünyasının pençelerini bildiğim ve sonuna kadar hak verdiğim ancak kesinlike tasvip etmediğim bir şekilde günümüzde oyun firmaları, spesifik kaygılarından ötürü oyunlarına geçmişteki oyunlardaki gibi tutku katmaktan, gerçek anlamda emek vermekten uzaklaştılar. Günümüzde oyunları tutkuyla ve aşkla yapan beşten fazla firma şahsi anlamda sayabileceğimi düşünmüyorum. Bu anlamda bahsettiğiniz ve devrim olarak nitelendirdiğiniz jenerasyonun ben, devrimden fazlası olduğunu düşünüyorum. Bu bölümde de size sonuna kadar hak veriyorum ki zaten yazdıklarınız spesifik şeyler değil. Hak vermekten başka şansım yok.

    3- Oyunları oynamış olmak iyi bir yorum yapılacağı anlamına benim için geliyor. Çünkü ben oyunları bitirdiğim vakit elde ettiğim doyuma göre değerlendirmekteyim. Credits ekranı akarken bitirdiğim oyun hakkında beynimden geçen düşünceler o oyuna verdiğim değerin tam anlamda bir tezahürünü içermekte. Witcher 3'ün RPG olarak o oyunlardan zayıf olduğu yadsınamaz bir gerçek bu konuda size antitez üretemem ancak ben Witcher 3'ü bitirdiğim zaman aldığım hazzı, credits ekranı akarken hissettiğim doyumu şu ana kadar hiç bir oyunda alamadım. Baldurs Gate, Icewind Dale, Arcanum, Planescape Torment, Divinity Original Sin, Pillars Of Eternity ve daha nice pek çok hardcore RPG adını rahatlıkla verdiğimiz oyunlar kesinlikle Witcher 3'ten çok daha iyi RPGler ancak kesinlikle Witcher 3'ten daha iyi bir oyun değiller. Dediğim gibi bu oyunları bitirdiğim zaman aldığım haz Witcher 3 bittiğindeki aldığım hazzın yanında solda sıfır kalmakta. Bu bölümdeki yazıyı daha fazla uzatmadan ekşi sözlük isimli sitede bulunan hesabımda yazmış olduğum yazıyla oyunları sınıflandırma biçimimi rahatlıkla anlayabileceğinizi düşündüğüm yazımı buraya koymak istiyorum. Ellerimi daha fazla yormak gerçekten istemiyorum. Bitirmem gereken oyunlar var.


    Edit: ekşi sözlük yazısının üstüne tıklamanız sizi yazmış olduğum entry'e götürecek.


    4- İster inanın ister inanmayın ama ben yazdığım oyunların tamamını oynadım. Halen daha pek çok oyun oynayıp bitirmeye devam ediyorum. Oyun repertuarım baya geniştir yani o konuda rahatlıkla emin olabilirsiniz. Ayrıca sizi belki de dahada çıldırtacak bir muzurluk yaparak bu oyunları oynamadığım konusundaki inancınızı daha da kuvvetlendirecek bir oyun adı daha vermek istiyorum. "Factorio". Evet Factorio'nun da bahsi geçen hardcore RPG oyunlarından daha fazla haz veren bir oyun olduğunu ve hatta bu oyunlardan çok çok daha iyi bir oyun olduğunu düşünüyorum. Bu arada gizemlerle dolu sorularınızı da gerçekten almak isterim. Kendime güveniyorum. Oyunlar benim hayatım.

    Alıntıları Göster
    Öncelikle söylemeliyimki Ekşide yazdıklarınızı ve insanlara olan tavırlanızı görmeseydim belki de bu yazıyda fikrinize saygı duyduğumu belirtip sizle aynı şu yazdığınız üslupla cevap verecektim. Fakat sonradan aslında ne kadar egoist ve kendini beğenmiş biri olduğunuzu anladım.

    Kendini kültürlü zanneden fakat "kanser" olduğunu birçok ifadesinde belli eden arkadaşım. Bu cevapta sadece Donanımhaberdeki yorumlarına değil Ekşide insanlara küfürlü ifadelerle yazdığın yorumlara da cevap vereceğim.

    1-Ekşideki Rusça küfür içeren nick sizseniz eğer burada "Kısmen saygılı olan üslubunuz"dedikten sonra hiç kendimle nasıl da çelişiyorum diye sordunuz mu kendinize? Her şeyin serbest olduğu bir sitede ağızınıza geleni söylüyorsunuz fakat kuralları daha ağır olan bir sitede üslubtan bahsediyorsunuz.Her ne kadar ben de karşımdakine çokta saygılı bir biçimde yaklaşmasam da en azından ben Youtube de bile millete karşı şurada olan üslubumu bozmuyorum.

    2-Sen bana şimdi burada değil de buradakilerden daha çok bilgili ve kültürlü, hardcore oyuncuların olduğu yerlerde takıldığını söyledin ve attığın link Ekşi mi cidden ? Ekşi ekşiliğini yitireli yıllar olmakla birlikte The Witcher 3 başlığı da oyunu övmesini, yermesini bilmeyen adamlarla dolu. Hardcore Gamer sayısı yüksek olan yerler için Gamefaqs'a git mesela(Undertale'nin kanser fanboyları heryerde olduğu için zamanında en iyi oyun olarak Undertale seçildi ve o zamandan beri sitenin yüzkarası olarak nitelendiriliyor o turnuva). Yani kanser sayısı az olmasa da bilir kişi sayısı da fazla. Onun dışında oyun içerikli videolar çeken youtuberların veya Twich yayıncılarının discordlarında birçok insan var bilgili. Hazır Ekşide mainstream haricindeki oyunları bilmeyen elemanları bulmuşsun Witcher'ı eleştiren sonra da onları eleştirip kendi egonu tatmin ediyorsun

    3-Ekşideki yazdıklarını okumasam çok samimi biri olarak gözükmüştün bana.Oysaki "ben zaten buradaki insanlardan daha bilgiliyim bu konuda.Konuyu derinleştirirsem bana cevap veremezler ve dediklerimi kabul etmek durumunda kalırlar" diye düşündüğün açıkça belli. Sen bu egoyu kastıktan sonra da sana burada konsolun Snes olduğunu söylemesem gram düzeltmeye niyetin olmayacaktı da.Bu arada Snes'i açmana gerek yok. Ben adının ne olduğunu zaten biliyorum.

    4-Bana otobiyografini anlatma. Oyunlara Gameboy ve ya Snes ile başlamış olman umrumda bile değil.Super Mario 64'ü övüp övmemen de beni ilgilendirmiyor ve kendini bilgili biri göstermek için gereksiz bir şekilde oyunların çıkış tarihini falan da yazma, çok göze batıyorsun.Sen burada oyunu sevmesen de ve ya türünü sevmesen bile bu onun bir başyapıt, bir devrim olmadığı anlamına gelmeyecek çünkü oyunu devrimsel yapan çokça nesnel yargılar mevcut.Oynanış olarak bile kendi yılına kadar çıkmış plartform oyunlarına göre kat be kat daha çok hareket mekanikleri içeriyordu. Mekan, parkur çeşitlilğinde eşi benzeri görülmemiş bir çeşitlilik sunuyordu. Daha önce söylediğim oyun dünyasında büyük değişimleri yapmasa bile kaliteli bir oyun olurdu Super Mario 64. Bak burada bile belli oluyor ki sen oyundan aldığın duygusal haza göre hareket ederken benim bakış açım duygusallıktan ziyede; Benim için bir oyunu diğer oyunlardan farklı kılan nedir, kendi dönemindeki oyunlarla karşılaştırılınca bize ne sunmuş, oyun dünyasına ne katmış vesaire gibi bir çok kritere göre inceliyorum.

    5-Bu oyunların bazılarını ben de yakın zamanda tekrar oynamayı denedim(3 yıl falan olmuştur gerçi) ve günümüzdeki Triple A ların %80 ninden daha fazla haz aldığını söylemen biraz komiğime gitti. Hadi Anthem, Fallout 76 vs gibi oyunları anlarım da %80' nedir arkadaş. En basitinden Enis Kirazoğlu'nun izlediğim son videosundan sonra şu aklıma geldi mesela:Symphony of the Night'ı çıkışından bir kaç yıl sonra oynama şansı bulmuştum ve o dönemde 6'ıncı jenerasyon konsolları az buçuk kendini göstermesine rağmen oyundan inanılmaz bir haz almıştım ben de. Fakat aradan zaman geçti ve Lords of Shadow çıktığında oynadım.Lords of Shadow'u bitirdikten 2 ay sonra gibi tekrar denedim Symphony of The Night'ı ve çok net bir şekilde söylemeliyim ki Lords of Shadow'dan çok daha fazla haz aldığımı anladım. Aynı şey FF15 ve önceki FF oyunları içinde oldu, 64 ve Odyysey için de oldu. Hatta son zamanlarda tekrar oynadığım Neverwinter Nights'ı zamanında sevmeme rağmen şuan inanılmaz sıkıldığımı farkettim. Teknoloji ve oyunların gelişmesiyle vuruş hissiyatı da oyunlar için ön plana çıktı ve herhangi bir oyun türü gözetmeksizin her türlü oyunu başka bir seviyeye taşıyabilecek bir önem taşımakta artık. Mishal 95-05 arası Bioware oyunlarını günümüzdeki aynı türün babası olarak nitelendirdiğim Divinity den bile rpg olarak daha detaylı bulsam bile sırf vuruş hissinin olmamasından dolayı katlanamamaya başladım.Ayrıyaten bu oyunların diyaloglarının uzunluğu zamanında göze çarpmasa bile şuan illallah ettiriyor. Ha tabi bu eleştirdiğim oyunların çıktığı zamanki oyun dünyasını hatırladığım için bu oyunların oyun dünyasında bahsettiğim güncel oyunlardan çok daha değerli oyunlar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim ama asla nostaljik duygularıma yenik düşmem sende olduğu gibi.

    6-Oyunları oynamış biri olmaktan çok oyunu hakkıyla ve anlayarak oymamış olmak daha önemli.Mishal oyun hakkında 40 dakika inceleme yapan biri ile o oyunu oturup bitiren arasında bir fark var. Seni o adam kadar ciddiye alabilmek için bana aldığın hazdan daha fazlasını göstermelisin.Mishal ben de The Last of Us'u çok seven biri değilim ve insanların neden çok sevdiğini anlayamıyorum bir türlü hatta bana göre Ps 2 de o dönemin en basit sıra tabanlı rpglerinden olan The Lord of The Rings:Third Age haz olarak Tlou dan fersah fersah üstündür benim için. Hatta bana göre gelmiş geçmiş en umderrated oyunlardan biri olan ve God Hand haz olarak belkide şuana kadar oynarken en çok haz aldığım oyundur fakat objektif açıdan asla ama asla bu oyunları TLoU ile bir tutamam çünkü ikisininde yenilikçiliğinin üstün olması dışında God Hand inanılmaz hataları da olan bir oyun. Duvarın yanında dururken öbür mekandaki düimanları bile görebiliyorsun. Oyunda zorluk seviyesi olmasına karşın bazı bosslar var ki easyde bile İsshin, Dmd Vergil, Midir yanında minyon kalır. Açar rahatlamak için Battletoads, Ninja Gaiden oynarsın o derece. Hele hele arena 51'i dünyada hilesiz geçen sayısı iki elin parmaklarını geçmez bence. Zamanında forumlarda 51'i geçtiğimi söylediğimde inanan bile olmamıştı. Onun dışında Def Jam Fight For New York vardı mesela. Son jenerasyonda çıkan hiçbir oyun beni Def Jam'ı bitirdikten sonraki yoklukta bırakamadı.Bunların dışında Dark Souls'un hikayesi ve loru benim için zirvedir mishal.Bayılarak oynadığım Witcher Dlcleri, The Ringed City'nin verdiği hazın %10'unu veremedi bana. Ha bunun çok mantıklı bir nedeni var ki o da Slave Knight Gael boss savaşı. Benim gözümde ve inan bana benim gibi bir çok insanın gözünde Gael;tasarım, hareket stili, müzikleri ve mekan tasarımı ile tüm zamanların gelmil geçmiş en epik boss fightıdır. Chakravartin, Jubileus, Senator Armstrong, Vergil, İsshin, Gehrman yanında halt etmiş ve bunun en büyük sebebide Gael savaşının serideki manevi önemi. Yukarıda bahsettiğim sebepler zaten iyi bir boss fightı için geçerli ve bunların hiçbiri Witcher da yukarıda bahsettiğim karakterlerin seviyesinde değil hatta yanına bile yaklaşamaz ki tür olarak aksiyon-rpg olan oyunu olduğu için en az Dark Souls kadar bosslardan sorumlu olması gerekir. Ekşide yaptığın gibi benim düşüncemin aksini söylersen oyunları oynamadığına emin olmuş olurum. Ya da oynamışta olabilirsin sonuçta sen Bloodborne'nun vuruş hissiyatını Witcher ile karşılaştırabilecek bir adamsın(büyük ihtimal Bloodborne'u da oynamadın zaten. "İster inan ister inanma"de istersen sonuçta şu ifadelerinden sonra kimse inanmaz). Haz değil de biraz daha objektif bir açıdan bakarsam Witcher'ın dlc leri süreden dolayı biraz daha öne çıksa da Souls'un Dlclerinde yaşadığın epik duyguyu yaşayamazsın. Her ne kadar Witcher sana epiklik haricinde başarılı hikaye anlatımıyla bir çok duyguyu yaşatabilse de hikayeye ayak uydurabilirsen asıl trajediyi Soulsta görürsün inan bana.

    Artık Ekşide söylediklene geçelim...

    1

    7-Ekşi de dediğin "genel olarak oyun camiası gelmiş geçmiş en iyi oyunları sıralarken genre defining ve o genre'nın en iyi oyunu şeklinde sıralarlar. the witcher 3 bir genre defining değildir ancak sahip olduğu genre'nın en iyi oyunudur. örneğini verdiğiniz half-life için genre defining bir oyun denilebilir. ama bir genre'yı yaratmak, o genre'da en iyi oyunu yapmaktan çok daha kolay bir iştir. çünkü genre yaratılırken muhayyel yeteneğiniz önplandayken bir genrenın en iyi oyununu yaratırken bunun da üstüne çıkmanız gerekmekte. yani witcher 3'ün devrim yapmak gibi durumu yok. witcher 3'ün olayı türünün en iyi oyunu olmasında yatıyor"

    -Güzel sallamışsın. Oyun camiası oyunları sıralarken böyle bir şey yapmıyor. Bu ikisi birbirinden ayrılmaz hiçbir zaman. Zamanında "most complate" ve "most influential" olarak ayrılırdı ki İgn, Watchmojo(günahım kadar sevmem), The Guardian vs bir sürü bu kuruluş bu tür sıralamalar yaptı fakat şuanda böyle bir şey de yok. Witcher evet belki jenerasyonun en complete oyunlarından biridir fakat oyun dünyasına yenilikçilik adına hiçbir şey sunmuyor. En complete olabilir mi desek aklıma direk Rdr2 geliyor. Fakat Rdr2 çıkana dek katılırım Witcher'a."Most Complete" dediğimiz teriminde tam olarak bir tanımı yok bu arada. Kısa sürede muhteşem bir deneyim sunan God of War ile uzun sürede iyi bir deneyim sunan
    fakat God of War gibi bir oyun deneyimi sunamamış Witcher 3 mü daha complate bir oyundur mesela ? God of War lineerliği sayesinde oyuncuyu çok daha kolay bir şekilde oyun içinde tutabiliyor. Witcher da Gow ile kıyaslanabilecek bir tempo olmamakla birlikte bu tempoyu yakalayamamasın sebebi de yan görevlerle dolu olması ve bir açık dünyaya sahip olmasından dolayı da gayet normal. Hatta açık dünya olupta temposunu korumakta en iyi oyun olabilir bu jenerasyonda. Rdr2'nin hikayesini daha çok beğensem bile benzersiz atmosferi bile bir süre sonra açık dünyada at sürmeyi sıkıcılaştıramamayı beceremiyor.

    8-Ekşide dediğin "the witcher 3'e 81 milyon dolar harcanmış. 81 milyon dolarlık bütçe witcher 3 kalibresinde bir oyun yapmak için oldukça düşük bir tutar. büyük ihtimal 81 milyonun büyük bir çoğunluğu oyunun yapımına harcanmıştır. bu boyutta bir oyun yapmak için 81 milyon gerçekten çok çok az meblağ. 10 saatlik bir oyun olan call of duty modern warfare 2 için harcanan 250 milyon doları göz önünde bulundurduğumuzda 200 saatlik bir oyunun yapım maliyetinin 81 milyon olması varolan bütçe sıkıntısını bizlere gösterebilir diye düşünüyorum"

    -Yani..? Cidden bu durum oyunu daha iyi yapan bir durumsa Undertale bana göre en iyi oyundur. Toby Fox
    elindeki imkanlarlar ile neler yapmış. Oyunu daha kaliteli yapıp oyunculara daha iyi bir deneyim sunmak isteyen, ucuza yapıp çok kar etmek yerine kaliteye önem veren Rockstar Abimizden bize ne(!) Bunun altında Cdpr'yi övmüştün ve Cyberpunk'a olan hype Witcher dan dolayı demiştin. Orada haklısın.

    -Grafiğin senin için pek umrunda olmaması kimse için bir şey ifade etmiyor. Oyun vardır grafik pek önem arza etmez(Çoğu indy oyunları, düşük bütçeli oyunlar) yeri ise geldiğinde gayette önem arz eder(Yüksek bütçeli Triple-A oyunlar, hikaye ve seneryo üzerine işlenen oyunlar)
    Witcher gibi bir oyunda grafik kesinlikle önemlidir ve grafiği de çokta kötü değil. Fakat grafikleri aynı yıl çıkan MGS5 ile aynı seviyede ve bi o kadar üstün animasyon kalitesine sahip olsaydı hikayeyi ve duyguları çok daha derin bir şekilde hissedebilirdin.

    -Adamın dediğini yanlış anlamışsın. Adam "oyunun aksiyonu tek bir tuş ile 20 vuruş yapnak üzerine kurulu" demekle oyunun combatını eleştirmiş ki haklı. Combay Witcher'ın en zayıf noktası. Ben Witcher'ı Enchanded Edition da oynadım ve bu mod Ölüm Marşını pas pas eder zorlukta. Fakat buna rağmen Ds2'nin bile yanına yaklaşamaş haz olarak. Bunu iki oyunu da oynayan biri rahatlıkla söyler ki istersen çeşitli forumlarda bunun için anket bile yapabilirsin.
    -Kimsenin Bioshock İnfinite'nin grafiklerine laf attığı yok. Adamlar oyun dünyasındaki en iyi ütopyalardan birini oluşturmuş.

    Şu yazdığına çok güldüm kopyala yapıştır yapacağım.

    Yazdığın "vuruş hissiyatı neden sıfır biraz açabilir misiniz acaba? 😆😁😁""""çünkü ben bu oyunu oynarken vurduğumu neredeyse bir bloodborne kadar hatta yer yer bloodborne'dan bile fazla bir şekilde hissedebiliyorum""""".😁😁😁( ki bloodborne gelmiş geçmiş en iyi combat sistemine sahip oyunlardan. belkide en iyisi.) arayüz ve oyun içi gibi eleştirileriniz eleştirmiş olmak, gömmüş olmak için yapılan eleştiriler. hiçbir tutar noktası olmayan, entry'i daha dolu göstermek için yapılmış gibi bir izlenim vermekten öteye gitmeyen bu eleştirilerinizi cevap vermeye değer bulmuyorum. buraları geçelim mümkünse"

    -Bunu okudum ve istemsiz bir şekilde güldükten sonra hazır Dost Kayaoğlu canlı yayındayken şu gülücüklerin arasındaki yazıyı aynen Dost Kayaoğlu'na yazdım ve yüzünü ekşilttikten sonra sana 300 saat Bloodborne dan daha iyi vuruş hislerine sahip bir oyunu oynamada başarılar diledi. Bak şu savunduğun şeyi Gamefaqs'ta bizzat Witcher 3 boardında sor insanlara. Bakalım nasıl bir tepki alacaksın. Dalga konusunu olursun veya troll olduğunu düşünürler. Ayrıyaten de Bloodborne için de en iyi combata sahip demekte hack&slash oyunları ile pek ilgili olmadığını gösteriyor. Bayonetta,Devil May Cry,MGR,Astral Chain,önceki God of War oyunları vesaire bir çok hack and slashlar ve farklı türde 2018 God of War, Sekiro,Nioh gibi oyunların combatları Bloodborne'dan üstün. Sekiro dışında kalan soulsborne oyunlarının iyi bir kombata sahip olmasının sebebi gene Bosslarında hareket çeşitliliğindeki yoğunluktur. Yoksa bana soulsborne oyunları içinde kaç farklı vuruş stili, kombo gösterebilirsin ?

    Şimdi gelelim beni asıl kızdıran noktaya... Ekşide yaptığın son yorumdan sonra şu yorumu yazma gereğinde hissettim kendimi. Son yorumda yazdıklarına cevap vereyim hemen.

    -Bu oyundan daha iyi combata sahip oyunlar mı istiyorsun cidden 😂 En basitinden Mk11 diyeyim sen de geri vitese takıp "onun zaten tüm olayı dövüş" diye bir cevap ver. Sen bana direk sayı ver ben sayayım sana olur mu ? Sekiro ile başlayayım mesela. Hadi bana savun kendini.

    -Lineer oyunlara öyle bir hitapta bulunabiliyorsan cidden orada da dediğin gibi bir ruh hastasısın.

    -Heavy Rain zaten oyuncuya hikayesini iyi bir şekilde anlatmaya çalışan ve anlatabilmişte. Witcher belkide en kompleks oyunlardan biri fakat her ne kadar getir götür işleti bol da olsa(umarım buna katılmamak gibi bir cahillik yapmazsın) Skyrim'in "yan görevleri" ile birlikte yapmaktan en çok zevk aldığım yapımlar arasında fakat diğer konularda ortalama ve ortalama üzerinde. God of War ve Rdr'nin yaptığı her şey en iyilere oynar. Gidipte Gow zaten 40 saatlik,lineer bir oyun Witcher ile aynı kopmlekslikte tutulur mu hiç dersen? Bu tür oyunlarda en önemli unsur olan combatın bu iki oyundaki devasa farkını hatırlatırım. Ayrıyaten animasyon kalitesi,ses tasarımı(müzikleri tartışmaya açık ki aksini belirten fanboydur)hikaye anlatımı(hikaye anlatımı dediğin sana hissettirdiği duygular olarak yorumlama yukarıda örnek verdim) vs gibi her oyunda olması gereken ortak karşılaştırmalarda daha üstün olduğu açıkça belli(Witcher bi kere çok sınırlı bir bütçe ile yapıldı dersen de bu aradaki kalite farkını değiştirmez) olan nesnel durumlar söz konusu.

    -Yahu adama youtuber incelemelerini atmakta nedir fanboyluğun kaçıncı safhasısın? Yıl 2020 ve hala İgn, Gamespot'un adil olduğunu düşünenler var. Easy Allies desen anlarım. Metacritic kullanıcı puanı en iyi oyun olduğu doğrudur. Fakat bu konuda güncel olarak en doğru ve kapsamlı sistemi Whatoplay kullanıyor. Orada Metacriticte yayınlanan Gamecritcs gibi hem Witcher'a hem de Gow'a 70 veren troll incelemeler yerine gerçekten belirli bir geçmişi olan saygın dergiler ve kuruluşlar yayınlanıyor. Kullanıcı skorları bir sürü farklı oyun sitesinin kullanıcı puanının ortalaması ile oluşuyor ve buna özel bir playscore belirleniyor.
    -Yahu en çok ödülü almışta kime karşı almış o ödülleri ? Sanki karşısında Zelda Botw, God of War ve ya Rdr 2 vardı. Gow karşısında Rdr2 varken yıl sonunda 200 ödülü geçmişti.

    Edit-Telefondan yazıldığı için yazım hataları olabilir. Complate fln filan takılma. Uzun bir yazı olduğu ayıklayamam bunları.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi BeyondG -- 25 Mart 2020; 23:3:45 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Ben arkadaşa bilerek cevap vermemiştim sen yazınca ben de detay yazayım.Combat yanısıra Witcher 3 ün ana hikayesi de klişe ancak işleniş muazzama yakın olduğundan göze fazla batmıyor.Souls serisi sevmem ancak oynadım ve yazdığıma karşı alakasız rezalet bir örnek.Wıtcher’a dönersek combat sistemi ise kesin tek düze ve bosslar dahil kolay.Geliştiriciler de bu durumu fark etmiş olacak ki dlc bosslarını çok daha zor yapmışlar.Oyunu da Deathmarch seviyesinde bile bence kurbağa boss’u dışında oldukça kolay.Son olarak Witcher 3 en sevdiğim 10 oyun arasına kesin girer ancak fanboyluk yapmaya gerek yok ve bu oyunun da eksiklikleri var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Risni -- 5 Nisan 2020; 11:6:2 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Yazı uzun olduğu için alıntı yapmak istemedim. @BeyondG

    1- Keşke bunu spesifik olarak değerlendirseydin be güzel insan. Saygılı üslub lafı sizin için geçerliydi aslında. Ekşi Sözlük denen siteyi ciddiye aldığım sanrısına nasıl kapıldınız gerçekten anlayamadım. Zaten direkt spesifik bir şekilde Ekşi Sözlük'ü hedef olarak göstermemişim yazdıklarımda. Bir daha okusanıza lütfen. :) Size o linki ellerimi daha önceden yeterince yorduğum için ve daha fazla meşgul olmamak amacıyla atmıştım. Tutmuş konuyu nereye çekmişsiniz ahaha... Açın sözlük profilimi ve birkaç girdimi okuyun. Sizce ben o siteyi ciddiye alıyor muyum? Türkiye'de ciddiye alınmaya hakedecek site var mı zaten? Oyun kültürüne sahip bir insan olduğunuzu düşünmem sebebiyle sizi ciddiye almıştım. Türkiye'de bu kültüre sahip insan miktarı oldukça az. Böyle insanları bulunca sevinip ciddiye alıyorum ben. Oyun kültürü olmayan, oynadıkları üç beş oyunla caka satanlarla da dalga geçiyorum ben. Büyük ihtimalle bu nedenden ötürü egoist olduğum sanrısına kapıldınız. Belli başlı konularda insanlara saygıyı katreyle vermek gerekiyor dostum. Laf-ı güzaf, üslub konusu spesifikti, size özeldi. Bu noktada mümkünse anlaşalım öncelikle.


    2-Ekşi linkini daha önceki sorularınıza cevap olması gayesiyle atmıştım. Ekşi Sözlük'ü kim ciddiye alır lan ahaha. :D Haklısınız mainstream haricinde oyunları bilmeyen insanlarla alay etmekten keyif alıyorum. Cahillik, bilgisizlik ve buna rağmen konuşmak alay edilecek bir meziyet bence. Bu konuda hiç erdemlilik kasamayacağım. Gelip gelip güzelim oyunun başlığının içine ediyorlar. Bu hoşuma gitmiyor. :)


    3-Adamına göre muamele diyelim biz buna. Evet, bu konuda bilgiliyim ve insanların bana cevap veremeyeceklerinin farkındayım. Bunun ego olduğunu düşünmüyorum. O kafayla bakarsak eğer belli bir konuda uzman olan insanların hepsini egolu iğrenç insanlar olarak sınıflandırmamız gerekirdi. Siz şimdi bu laflarımı da büyük ihtimalle yine ego olarak tasvir edeceksiniz biliyorum. Neyse ki nasıl düşündüğünüz pek umrumda değil. Sizin takdirinize kalmış bir durum bu. Ciddiye almadığım bir siteye yazdıklarımla ego seviyemi belirlemeniz gülünesi gerçekten. Benim sadece gerçekten tartışabileceğim insanlara ihtiyacım var dostum. Türkiye'de kaliteli bir şekilde tartışabilecek insan bulmak literal anlamda çok ama çok zor. Beni biraz anlamanı istiyorum.


    4-Oyunlarla ne seviyede içli dışlı olduğumu görmeniz gayesiyle yazılmış, kendine vuku bulmuş yazılar onlar. Üzgünüm ama, inceleme kriteriniz oldukça mantıksız geliyor bana. Aslında mantıksız doğru kelime değil. Tutarsız. Evet, oyunları sınıflandırma biçiminiz tutarsız. 2020 yılında çıkacak bir oyun mekaniksel anlamda nasıl bir devrim yapabilir sizce? Oyuncular olarak 1998 yılındaki kadar yeniliği aç değiliz. Bizim devrimden çok, zaman geçirdiğimiz bir entiteden zevk almaya ihtiyacımız var. Anlatmaya çalıştığım şu dostum, bir medya ögesinin verdiği haz, sektöre kattığı etkenlerden daha önemli. Senin kafanla bakarsak eğer Ubisoft oyunları oyun tarihinin en iyi oyunları olarak sayılmalı ama bilirsin işte bu çok abesle iştigal bir durum olurdu. :) Far Cry mekaniklerine benzeyen o kadar çok oyun var ki. Ve ne tesadüftür ki işin kolayına kaçan oyunlar bunlar hep. Far Cry senin bakış açınla bir devrim olmalı değil mi? Far Cry'ı hangi noktada sınıflandırıyorsun acaba? Ya da Assassins Creed'i? 1998 yılındaki oyun sektörünün pazar payının farkındasınız değil mi? Şu anki sektörle karşılaştırdığınızda objektifliğiniz sarsılmıyor mu? 1998 yılında çağdaşından farklı oyun yapmakla şu an çağdaşından farklı oyun yapmak aynı iş gücüyle mi tezahür ediyor? Şu an her oyun RPG, her oyun strateji, her oyun macera oyunu tabiri caizse. O zamanlar sınırlar daha netti. RPG mekanikleri belli başlı oyunlarda karşımıza çıkardı, bilirsin işte. Güzel dostum, şu listedeki oyunları incelediğimde insanların duygularıyla tıpkı benim gibi yaptıkları sınıflandırmanın daha kayda değer olduğunu düşünüyorum ve anladığım kadarıyla siz de bu konuda benimle aynı çerçeveden bakıyorsunuz. Sevindirici ama sektöre kattıkları şeklinde yapılan sınıflandırma tutarsızlık neticesinden ötürü ciddiye alınası bir sınıflandırma yolu değil. Sektöre tembellik katan oyunları, sırf sektöre farklı mekanikler kattığı için yüceltmemiz tuhaf olmaz mıydı? Misal, bir filmi güzel yapan sinema sektörüne kattığı yenilikler midir yoksa film bittiğinde bünyede bıraktığı hisler midir? Tarihin en iyi filmi Avatar mı sence? Sonuçta sinema sektörüne çok şey katmış bir film bu. Bu açıdan baktığında sınıflandırma biçiminin mantıklı olduğuna halen daha inanıyor musun? Bir üründen zevk almak objektiflik penceresinden bakılabilecek bir mevzu değil, olamaz zaten. Bu tarz insanların zevkine hitap eden ögelerde spesifik düşüncelerin çokluğu objektifliği yaratan etkendir. Yani bu şu demek, bir ürüne 1 kişi kötü diyorsa bu geçersizdir ama bir ürüne kişi 100 kişi kötü diyorsa orada durup bir düşünmek gerekir. 1000 kişi bir oyuna iyi derken aradan çıkan 1 kişinin bu oyun kötü demesi ciddiye alınacak bir durum değildir. Zevkine hitap etmeyebilir ama iyi olduğu herkesçe bilinen bir şeye kötü demek gülünç bir durum ne yazık ki. İyi, kötü korelasyonuna baktığımızda The Witcher 3 Wild Hunt açık arayla zirvede duran bir oyun. Umarım anlaşılır olabiliyorumdur. Sizin bu oyunu ama şöyle ama böyle de o yüzden en iyisi değil diyerek rasyonelleştirme çabanızın gülünçlüğünü benim çerçevemden bakıp görmenizi çok isterdim. Metacritic ne kadar doğru veri veriyor bilemiyorum ama elimizde Metacritic’in kullanıcı skorundan başka net karşılaştırma yapabileceğimiz bir düzenek yok malesef. Bu kullanıcı skorundaki rating oranıda bana bazı objektif sonuçlar sunuyor.


    5-Ben günümüz oyunlarının %80'inde geçmişteki oyunların ruhunu bulamıyorum. F-Zero X 64'ü ciddi ciddi günümüz yarış oyunlarından daha fazla haz alarak oynuyorum ben. Half-Life 2 şu an oynadığım “neredeyse” tüm FPS oyunlarından daha iyi lan. Aşkla yapılan oyunlarla, para kaygısıyla yapılan oyunlar bir değil işte dostum. Anlamak zor değil. Günümüzde oyun maliyetlerinin ne kadar arttığının farkındasınızdır diye tahmin ediyorum. Yapılan oyunların %80’i hatta daha fazlası sırf mali kaygılar güdülerek yapılmış, casual kitleyi hedefleyen bomboş oyunlar. Aşkla yapılmış oyun kıtlığı var be sektörde. Geçmişte yapılan oyunların hepsi aşkla, özveriyle yapılmış demiyorum size ama şu an 10 oyundan 1’i aşkla yapılırken, geçmişte 10 oyundan 3’ü aşkla yapılıyordu. Oyun sektörünün o zamanlar kaliteli işlere karnı açtı.Biz oyuncular olarak farklı ve kaliteli şeylere açtık. Arz, talep kalite içindi. Şu an insanların talebi başka insanlarla rekabet edebilecekleri bir oyun. Kalite artık insanlar için pek mühim bir etken değil. Bunun yanısıra geçmişten gelen tecrübeye ve oyun kültürüne sahip bizleri doyurmak hiçte kolay değil şu günlerde takdir edersiniz ki. Günümüzde oyun firmaları kaliteli iş yapmak derdinde değiller ne kadar daha para söğüşleriz kafasındalar. Bunun sizde farkındasınızdır diye tahmin ediyorum. Kırk yılda bir işte The Witcher 3 gibi, Divinity Original Sin 2 gibi, God Of War gibi, Red Dead Redemption 2, Disco Elysium gibi, The Last Of Us gibi, Path Of Exile gibi veya ne bileyim Grim Dawn falan gibi oyunlar çıkıyor. Oyun piyasasının şu an çok büyük bir çoğunluğu çer çöp. Haklı çıkmak için niye kendinizi bu kadar kasıyorsunuz ki? Cidden açın bir-iki saat Rage 2 oynayın sonra dönüp bir-iki saat Half-Life 2 oynayın. Aradaki ruh farkını hissetmeniz çok kolay olacak, emin olabilirsiniz. Half-Life 2’nin nasıl bir aşkla yapıldığının farkına varacaksınız. Vuruş hissi mükemmel, teknik detaylar muazzam vaoov ama ruh, atmosfer, sanat, hikaye bu konuları ne yapacağız? Teknoloji sizin için gerçekten bu kadar önemli mi ya? Bilemiyorum belki de renkler zevkler durumudur ama geçmişteki oyunlar daha kaliteli geliyor bana. Hepsi değil ama kaliteli olanları gerçekten çok kaliteli. Bunun yanısıra nostalji umrumda olsaydı sizce The Witcher 3 Wild Hunt'ın bu kadar misyonerliğini yapar mıydım acaba? Lütfen güldürmeyin beni be üstad. :) Ben nostaji sarhoşluğu yaşamıyorum. Benim aşkla, özveriyle, el bebek gül bebek yapılmış oyunlara ihtiyacım var. Bu ihtiyacımı da son zamanlarda işte Red Dead Redemption 2, God Of War, Divinity Original Sin 2, Disco Elysium gibi oyunlarla kapattım. Ama inanır mısın bunların hiçbiri yinede bir The Witcher 3 Wild Hunt hazzı vermiyor bana. Hayatım boyunca hiçbir oyunun bitmemesini bu denli arzuladığımı hatırlamıyorum. Bu oyunun yeri çok özel bende.


    6-Souls oyunlarında hikayeyi umursayan nadir insanlardansınız. Hoşuma gitti gerçekten ahaha. Souls oyunlarının fanboyu olan kimseler bile bu oyunları hikayesi için övmez be hocam. Paranızı souls oyunlarına gerçekten hikaye görmek için mi veriyorsunuz siz? Müstesna bir özellikmiş gerçekten. Saygı duydum. Souls oyunlarında hikaye işin süsü. Asıl mesele zorluk ve dövüş mekaniği. Soulsborne serisi benim için çok özel bir seri. Sizin bu oyunlar konusundaki duygularınızı anlayabiliyorum ama bu oyunlardan combatı çıkarıp zihninizde bir tahayyül etsenize. Elinizde ne kalıyor? Hiçbir şey değil mi? Siz kendinizi bu oyunlardan hikaye almak anlamında çok zorlamışsınız. Viki okuyarak öğrenilen bir hikayeyi üzgünüm ama ben ciddiye alamam. Kaldı ki Dark Souls’un sahip olduğu bir hikaye yok. Dark Souls’un sahip olduğu bir lore var ve bu lore sadece bir süs. Hadi ama dostum. Bilgisayarımda şu an üç adet Dark Souls oyunuda bitirmiş olmama rağmen halen daha yüklü olarak bulunmakta. Silmeye kıyamıyorum çünkü bu oyunları. Ekşi Sözlük'te Bloodborne'u incelemiştim ben.(İnceleme için tıklayabilirsiniz.) Bu konuda size bir şey kanıtlamak zorunda değilim. Oynamadığımı düşünmeye devam edebilirsiniz. Çokta umrumda değil. Biz burada realiteyi konuşuyoruz. Souls oyunlarını siz ve sizin gibi olan küçük bir azınlıktan başka kimse hikayesi için oynamaz. Bu bakımdan oldukça nev’i şahsınıza münhasırsınız. Bloodborne'un vuruş hissini Witcher 3'ten daha iyi yapan şeyi açıklayabilir misiniz acaba? Zorluk haricinde bir şey istiyorum sizden. Aynı oyunları mı oynuyoruz acaba? Delüzyon mu yaşıyorum yoksa ben? Bloodborne’un insana haz veren en mühim yanı zorluklarla üstesinden gelinen savaşların insan üzerinde bıraktığı haz. Tıpkı eski jenerasyon oyunlarda olduğu gibi. Oldukça yoğun hisler veren ama suni olmaktan kurtulamayan bir haz bu. Soulsborne oyunlarının özeti bu. Zorluk yoksa geriye kalan hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Bu durum Cuphead, Darkest Dungeon, Dead Cells, Blasphemous falan gibi oyunlarda da geçerli. Darkest Dungeon oynadınız mı bilmiyorum ama o oyundaki zorluğu çıkardığımız vakit tıpkı Soulsborne oyunlarında olduğu gibi elimizde oldukça basit ve yavan mekaniklere sahip, oldukça sıradan bir sıra tabanlı dövüş mekaniğine sahip bir oyun kalıyor. Bu oyunların büyülü olan kısımları tamamen sahip oldukları zorluk hocam. Bu oyunlardaki hikaye, dövüş sistemi ya da ne bileyim sahip oldukları görkemli bosslar falan tamamen cila. Sihirli kelime zorluk. Oyunları hakkıyla oynayan insanların The Witcher 3 Wild Hunt hakkındaki yorumlarından haberdar mısınız acaba? Hardcore oyun oynayan pek çok insan için son 10 yılın en iyi oyunu bu oyun be hocam. Yazdıklarınızdan yaptığım çıkarım sonucunda son 10 yılda çıkan oyunlara geçmişteki oyunlardan daha fazla önem verdiğinizi anlıyorum. Malesef diğer pek çok insan için realite bu. Eğip bükmeye gerek yok bence. Ayrıca aşağılarda yazmışsınız ama ben bu başlığa angaje bir fikir olduğu için buraya yazmak istiyorum. Bayonetta, Devil May Cry, Metal Gear Rising, Astral Chain, God Of War şeklinde sıraladığınız oyunların combat tarzlarının Bloodborne ile hiçbir alakası yok. Belki size absürd gelecek ama Hack&Slash dediğiniz tür bile kendi içinde alt kademelere ayrılıyor. Tıpkı RPG türünde olduğu gibi. Saydığınız oyunlardaki combat sistemi tamamen combo yapmak üzerine kurulu. Ne kadar çok kombo, toplanabilir eşya o kadar çok puan, orb veya karakter gelişimi, mekanik gelişimi vs. Ben buna Japon kafası Hack&Slash diyorum. Soulsborne oyunlarındaki combatın bu oyunlardaki combatla hiçbir alakası yok. Hatta o kadar farklı ki real time strategy ve grand strategy oyunlarındaki farka benziyor benim nazarımda. Uçuk kaçık uçmalı zıplamalı, havada, yerde spam basıp combo kasmalı bir combat sistemini, Soulsborne oyunlarındaki daha ağırbaşlı combata tercih edemem malesef ben ki ayrıca o yazımdaki Bloodborne örneği yalnızca vuruş hissi başlığına müntesip bir düşünceydi. Takdir edersiniz ki vuruş hissinin combat sistemiyle bir alakası yok. Nice sıra tabanlı combat sistemine sahip oyunun Japon kafası Hack&Slash combat sistemine sahip oyunlardan daha iyi vuruş hissi verdiğine şahit oldum ben. İstediğiniz şekilde dalga geçebilirsiniz önemli değil. Ben deneyim ettiklerimi söylüyorum. Neyse asıl konuya gelirsek eğer, Soulsborne oyunları “dövüş sistemi” anlamında Witcher 3’e benziyorlar ve aynı klasmandalar. Dodge yap vur, dodge yap vur, sonra bir daha dodge yap vur, arada sırada parry yap, yetmedi mi silaha büyü ekle öyle vur, yeniden dodge yap vur, düşman mekaniğini çöz, ona göre dodge yap vur şeklinde oynadığımız oyunlar bunlar. Soulsborne oyunlarının bu mekaniklere ekstradan zorluk getiriyor işte. Daha öncede dediğim gibi insanlarda bu oyunların combatını daha iyiymiş gibi gösteren etken tamamen emek verip bir şeyleri elde etmenin verdiği histe yatıyor. Yoksa mekanik anlamında ne farkı var bu oyunların Allah aşkına be yiğidim. Aynı oyunları oynuyoruz değil mi?
    Hm Dost Kayaoğlu'na attınız bu yazdıklarımı öyle mi? Şu Grand Theft Auto San Andreas gibi basit bir oyunu dahi PC'de auto aim ile oynayan zattı değil mi o? Sağlam nooblardan olan Dost abimizden bahsediyorsun değil mi? Bioshock İnfinite’i yerden yere vuran Dost abimiz değil mi? Oyunlar konusunda gerçekten çok ciddiye alınası bir insan olan Dost Kayaoğlu değil mi? Hm... Evet, Dost Kayaoğlu dediniz bir ciddiyet oluştu bende. Oturuşumu falan düzelttim şu an ahahaha. Yapma be dostum gözünü seveyim ya. Bloodborne’u farklı kılan ne ya dalga geçme ve açıkla lütfen. The Witcher 3’ten farklı kılan ne? Hangi mekaniğiyle The Witcher 3’ün önüne geçiyor. Dalga geçmeden anlat yoksa ben seninle dalga geçmek zorunda kalacağım. Ekşi’de de farketmişsindir. Laf söyleyip kaçan ama söylediğini detaylandırmayan mükemmel insanlarla sıkıntı yaşıyorum ben hep. Açıkla. Beni aydınlat. Sonra dalganı geç. Yok senin bu yazdığını şuraya yazsak onlarda bir taraflarıyla güler ahahaha ya da Witcher’ı sevenler bile kabul etmez ahahah falan gibi söylemlerde bulunursan eğer ben seni neden ciddiye alayım ki? Bu kafada insanlardan gereğinden fazla var hatta Ekşi Sözlük’te bol bol, istemediğim kadar çok var. Fikir öne sürüp, bunu mantıklı temellere oturtmayıp, kendisine antitez üretenlere ehehhe sen ne bilirsin ki ehehe şeklinde davranan insanlardan çok sıkıldım artık. Bu nedenle kendimi yormuyorum. Bu tarz insanlarla güzel güzel dalgamı geçiyor keyfime bakıyorum artık. Sen de onlardan olma lütfen. Pek zeki olmayan bir insana anlatır gibi, amiyane tabirle Bilal’e anlatır gibi anlat bana ki seni onaylayayım. Aaaa çocuk haklı lan diyeyim. He sen şimdi gelir yine oynamamışsın ama falan dersen eğer beni tatlı tatlı eğlendirirsin be dostum. Açıkla bana mekanik anlamındaki farkı ne bu oyunların?
    Biraz düşünsene. Soulsborne oyunlarının büyüsü sahip oldukları zorluk değil mi be güzel dostum? Bloodborne’dan sahip olduğu eşsiz zorluğu bir çıkaralım bakalım. Elimizde elle tutulur ne kalacak? Soulsborne oyunlarında karakterin silah sallayışlarının, silah tutuşlarının, dodge mekaniğinin, parry mekaniğinin The Witcher 3’ten görünüş ve hissiyat anlamındaki farkı ne? MK 11 ile The Witcher 3’ü mü karşılaştıracağız? Ciddi misin? FIFA ile de karşılaştıralım o zaman. FIFA’nın top mekanikleri The Witcher 3’ten daha iyi mesela. Ya da mesela Battlefield ile karşılaştıralım ne dersin? Battlefield 5’te ateşli silahlar varken The Witcher 3’te yok malesef. Neyse temcit pilavına bağlayacağım biraz ama harbiden merak ediyorum aynı oyunları mı oynuyoruz biz be birader?


    7-Emin misiniz? Hiç uzatmaya gerek yok bu başlığı. Gerçekten emin misiniz? Hayatımda ilk kez most complete diye bir tanım duyuyorum. Cahillik işte ne yaparsınız. Bu konuyu bana daha derin bir şekilde açıklamanızı istiyorum. İnfluance konusunda haklısınız ki zaten bende o konuda yazmıştım. Örneğin Minecraft bir genre yaratıcısıdır ama bu genre üzerinde en fazla influance’a sahip oyun benim için Factorio’dur sana göre belki Terraria’dır. Bilemeyeceğim ama bil ki İnfluance dediğin kavram tamamen özneldir dostum. Herkes farklı oyunlardan daha fazla etkilenebilir ama bir genre’yı bir üst noktaya taşımak oldukça objektiflipe müntesip bir bakış açısıdır. Ufak bir göz atmayla bir genreyı yaratan ve o genreyı geliştiren oyunları farkedebilirsiniz ama influance dediğiniz anda işler sarpa sarar. 9 yaşında oynadığın oyunun yarattığı influance değeri ile 20 yaşında oynadığın oyunun influance değeri farklıdır ve sana, kişiye özgüdür. Çok fazla farklılık intikal eder. Bu bizim bu sınıflandırmayı yaparken olmasını istemeyeceğimiz bir durum.Üzgünüm ama influance kavramı bu açıdan pek kayda değer değil yani.


    8-Triple A oyunlarla indie oyunları aynı klasmanda sınıflıyor muyduk ya? Ne alakası var şimdi Undertale ile be üstad. Çok farklı klasmanlar bunlar, bilirsin. Ciddi ciddi şimdi The Witcher 3 ile Undertale’i mi kıyaslayalım? 81 milyon The Witcher 3 kalibresinde bir oyun yapmak için oldukça düşük bir miktar demişim ben orada. Toby Fox’un 81 milyonu olsa Undertale’i o teknoloji kalibresinde mi tutardı? İndie diye bir tür neden var? Undertale ile The Witcher 3’ü hangi açıdan kıyaslayacağız acaba? Evet, Undertale sıra tabanlı combat sistemine getirdiği bakış açısıyla, sanat dizaynıyla, müzikleriyle beraber baktığımız vakit harika bir oyun ama bu konular tamamen subjektif sonuçlar yansıtır bize. Çünkü kimse Undertale’i orkestra ile yapılmış müziklerle veya daha farklı bir sanat dizaynıyla tahayyül edemez. AAA kalibresinde bir Undertale tasviri dahi zor olan bir ütopya. Çünkü, oyunun olabileceği maksimum kalibre bu. İnsanlar fikirlerini beyan ederken bu kalibreyi dikkate alıyorlar. 81 milyonluk bir Undertale nasıl olurdu sizce? Hani aynı mantıkla dördüncü duvar yıkarak, aynı combat mekaniği kullanılarak fakat verilen paranın da etkisiyle teknoloji anlamında daha iyi yapılmış bir Undertale insanlarda nasıl bir intiba uyandırırdı sence? Dur ben söyleyeyim. İnsanlar bu oyunu yerden yere vururlardı. Sanat kavramı tamamen özneldir. 81 milyonun önemi de objektif konulara dikkat çektiğimizde önümüze gerçek bir etken olarak çıkar. Ayrıca güzel saçmalıyorsunuz. Haklı olmaya çalışmak için her yol mübah mottosuyla hareket ediyorsunuz. Gözümden kaçmıyor. Yazılarınızı okumaya devam ettikçe cevap vermekten kendimi alıkoymak istedim ama şu an karantina sağolsun çok boş vaktim var ve daha iyi bir işim olmadığı için yazdıklarınıza cevap vermeye kasıyorum. Tıpkı Ekşi Sözlük’te yazmaya kastığım zamanlarda olduğu gibi. Neyse laf-ı güzaf, o yazıda ben o örneği cevap verdiğim arkadaşın kısıtlı bütçe konusundaki zırvalamalarına kanıt olması gayesiyle göndermiştim. Haksız mıyım üstad? 81 milyon Witcher 3 kalibresinde bir oyun için az değil mi sencede? Bunları oyunun satış fiyatını falan da göz önüne alarak cevapla lütfen. Ayrıca gerçekten haklıymış gibi görünmek için tutup konuyu nerelere çekiyorsunuz. Konuyu indielere çekerseniz işin içinden çıkamayız. Undertale ile The Witcher 3 karşılaştırmak saçmalığına düşmeyelim mümkünse ya. Ayrıca Rockstar abimizin harcadığı paraların çok ama çok büyük bir kısmının pazarlama departmanına ait olduğunun farkındasınızdır umarım. Komiksiniz biliyorsunuz değil mi? Son olarak grafik konusuna da değinip bu paragrafı geçmek istiyorum. Grafik denen kavram önemsizdir. Oyunlarda görsel anlamda asıl önem teşkil eden kavram sanat tasarımıdır ve sanat tasarımı denen kavram her oyun için eşit seviyede önem arzeder. Bioshock Infinite’deki grafikleri şu an çıkmış olan son model gerçekçilik(?) kasan oyunlarla karşılaştır bir bakalım ya da The Witcher 3 Wild Hunt’taki Toussaint bölgesindeki sanat tasarımını aklına gelecek herhangi bir üst düzey teknik seviyedeki oyunla karşılaştır. Hadi gel, argümanı daha da güçlendirelim. Shovel Knight’taki sanat tasarımını son model Call Of Duty’deki sanat tasarımına göre bir değerlendir. Hangisi daha iyi? Dürüst ol. Hangisine bir bakıp sonra dönüp bir daha baktın? Dostum, bu oyunların olmaları gereken grafik tarzı bu. Columbia şehri ve Toussaint bu şekilde olduğu için büyülü. Shovel Knight pixel-artın doruklarını insanda nüksettirdiği için değerli. Call Of Duty’nin grafikleri güzel evet, teknik anlamda mükemmel bir iş var elimizde ama sanat tasarımını incelediğimizde işler hüsrana dönüşüyor. Bir şuna bir de şuna bak lütfen. Hangisi sende estetik haz uyandırıyor? Evet, teknoloji heyecan verici bir şey ama oyun dediğimiz ürünler insana hitap etmesi için yapılıyorlar ve insan denen varlıkta görsel anlamda haz uyandırmanın yolu sanat tasarımından geçiyor. Biraz saçma bir örnek daha vermek istiyorum. :) Çık dışarı biraz gez insanların suratlarını incele, kuşlara bak, arabaları gözle ve sonra eve gelip bir iki adet Salvador Dali resmi incele. Hangisi içini gıcıkladı? SANAT hocam SANAT. Oyunlar sanattır. Sanat tasarımı grafiği önemli kılan etkendir. Grim Fandango’yu bugün açıp halen daha içim gıcıklanarak oynamamın, oynamamızın sebebi bu harika sanat tasarımı denen kavramdan kaynaklanıyor. Bundan 10 yıl sonra hiç kimse son model Call Of Duty Modern Warfare’i, açıp vaooov ne güzel grafikleri varmış diye sınıflandırmayacak ama emin ol o dönemde insanlar Bioshock Infinite’i açıp oynadıkları vakit içleri giderek oynayacaklar, vay be, şu grafiklere bak, diyecekler. Bundan eminim. Anlatabiliyorumdur umarım. Grafik önemsiz. Önemli olan sanat tasarımı. Ve ayrıca İndie-AA-AAA farketmeksizin her oyunun sanat tasarımını aynı düzlemde inceleyebiliriz. Undertale ile The Witcher 3’ün sanat tasarımı karşılaştırabiliriz ama teknik unsurlarını karşılaştıramayız. Bla bla işte...


    Evet yavaştan sizi kızdıran noktalara gelelim.
    Hm. Elma ile armut meselesine gelmişiz. MK 11 süper örnekmiş be hocam. Yukarıda eğlencemi geçtim. Sekiro Shadows Die Twice gerçekten Soulsborne oyunlarından ayrılan bir dövüş mekaniğine sahip bunu kesinlikle kabul ederim. Posture sistemi oldukça yaratıcı bir sistem ama dönüp dolaşıp aynı şeye geliyoruz. Vuruş mekaniği anlamında bu oyunun The Witcher 3’ten farkı ne? Soulsborne oyunlarında hiçbir fark yok. Bu oyunda ise posture sistemi var. Bu yönden ayrılıyor. Posture sistemini görmezden gelirsek Sekiro’da karakterin hareket mekaniği, düşmanla savaştaki etki tepki gibi unsurların The Witcher 3’ten farkı ne? Vuruş hissi bu demek değil mi ya? Vurursun ve tepki alırsın. Buna da vuruş hissi dersin yanlış mıyım? Sekiro’nun posture mekaniğini unutalım. Sekiro’da düşmana darbe vurduğunda aldığın geri dönüşün farkı ne? Sekiro’nun hareketlerinin Hack&Slash alt başlığı altında baktığımızda Geralt Of Rivia’dan farkı ne? Devil May Cry, Bayonetta vs. gibi oyunlarda bu mekanik farklı bunu kabul ederim ama daha öncede dediğim gibi bunlar Hack&Slash türü anlamında birbirinden ayrılan oyunlar. Soulsborne ve Sekiro ise Hack&Slash anlamında The Witcher 3’e yakın oyunlar ve bana göre The Witcher 3 dövüş mekaniği anlamında bu oyunlardan daha iyi. Sign kullanımlarının yarattığı çeşitlilik, whirl attack gibi unsurlar The Witcher 3’e çeşitlilik katan etkenler. Soulsborne oyunlarının The Witcher 3’ten mekanik anlamda tek kayda değer farkı endurance denen mekanik. O da işte 20 kere arka arkaya vurmamızı engelleyen ve staminaya dikkat ederek vur vur vur dodge yap mekaniğini elimize veren etken. Soulsborne oyunlarının tek farkı bu. Siz zaten bu anlattıklarıma “yoksa bana soulsborne oyunları içinde kaç farklı vuruş stili, kombo gösterebilirsin?” diyerek güzel ve daha kısa bir şekilde açıklama yaratmışsınız, güzel olmuş. Bossların hareket çeşitliliği değil mesele dostum. Bossların kodum mu oturtması bu oyunların combat mekaniğinin daha iyi hissettirmesine sebep olan etken. Bir hata yaparsan teee ebesinin nikahına tekrardan döneceğinin farkında olmanın getirdiği gerginliğin yarattığı haz bu. Gerçekten bir şeyleri başarıyorum ben diyebilmenin yarattığı haz bu. Bilal’e anlatır gibi anlatmaya çalışıyorum bu kadar uzatmamın sebebi bu. Şimdi tüm bunları topladığımızda Witcher’ın combatı zayıf olupta Soulsborne oyunlarının combat sistemi nasıl güçlü oluyor? Tezatlık yok mu burada? Ahhh... Keşke her combatı zayıf olan oyun böyle olsa.












    -Bioshock İnfinite sadece bir örnek. Ben de farkındayım lafı sözü edilmediğinin. Arkadaşın yazdıklarını iyi okuduğunuza emin misiniz? Renk cümbüşü diyip oyunu eleştiriyor ya haha. Bioshock Infinite’de renk cümbüşü ama bu oyunun grafiklerine kötü diyebilecek bir insanı sen ciddiye alır mısın? Eğer bir argümanın varsa bu argümanını omurgasızlık etmeden savunman gerekir. Cevap verdiğim arkadaş bunun sıkıntısını yaşıyordu malesef. Ekşi Sözlük’teki yazdıklarımla ilgili eleştirilerini bu paragraf altında cevaplamaya devam etmek istiyorum. Demişsin ki, “yahu adama youtuber incelemelerini atmakta nedir fanboyluğun kaçıncı safhasısın?” Ah be güzel dostum diyorum sana ben bunun için. Youtuber incelemeleri değil ya onlar ahahahaha. İnsanlar o videolarda sıralama yapıyorlar. Bu sıralamaları yapan insanlar bu işi profesyonel olarak yapan insanlar. Bu işi yapıp para kazanıyorlar. Adamın yazdıklarını okudun mu? Adam demiş ki, “dikkatimi çekti, genelde oyun oynamayan insanlar bunu beğenmiş. hardcore oyun oynayıp da bunu beğenen pek görmedim.” Ahahaha herifin yazdığına yine istemsizce güldüm yaa, neyse. O linkleri attım çünkü her ne kadar siz ciddiye almasanız da bu sitelerdeki çalışan insanların mesleği oyun oynamak ve bu işi meslek olarak yapan bu insanların hardcore bir şekilde oyun oynadıklarını reddetmek gibi bir şansımız yok değil mi dostum? Sonra... Demişsin ki, “adamın dediğini yanlış anlamışsın. Adam oyunun aksiyonu tek bir tuş ile 20 vuruş yapmak üzerine kurulu demekle oyunun combatını eleştirmiş ki haklı.” Hm... Başka oyunlarda combat mekaniği nasıl işliyor bana anlatsana bir. Ben oynadığım oyunlarda genelde mouse denen zımpırtının sol kliği ile spamlıyorum. FPS, TPS falan farketmiyor. Bilemiyorum The Witcher 3 combatta mekaniğinde nasıl bir farklılık yapmalıydı biraz açar mısın? Geralt’ın farklı farklı onlarca tuşa atanmış saldırı şekilleri mi olmalıydı? Diğer oyunlarda öyle mi? Combatı nasıl zayıf hocam bu oyunun. Yukarıdaki paragraflarda da konuştuk. Pattern ve mekanik anlamında combatı mükemmel denilen oyunlardan farkı ne bu oyunun? Devil May Cry, Bayonetta, Dark Souls oynarken sol tık spamlamıyor muyuz lan hepimız ahahha... Ya offff hadi ama... Tutmuş bir de şu herifin trollemesini ciddi ciddi kendine argüman alıyorsun. Güldürdün gerçekten. Sonra... Demişsin ki, “yahu en çok ödülü almışta kime karşı almış o ödülleri ? Sanki karşısında Zelda Botw, God of War ve ya Rdr 2 vardı. Gow karşısında Rdr2 varken yıl sonunda 200 ödülü geçmişti. Hm... Dostum bu oyunun karşısında yıllarca beklenmiş ve hype seviyesi tavan yapmış Fallout 4, yine hayvani hype ile gelen Metal Gear Solid 5, Hidetaka Miyazaki’nin Dark Souls’tan sonraki merakla beklenen gizemli oyunu Bloodborne, yıllardır hunharca oynanan ve oynanmaya devam eden Super Mario mekaniklerini insanların yaratıcılıklarının altına salan Super Mario Maker ve sürpriz muhteşem indie Undertale. Pek fena rakipler değil ha ne dersin? Bunun yanısıra 2016 yılında The Witcher 3’ün Blood&Wine isimli ek paketinin Deus Ex Mankind Divided ve Dark Souls 3 gibi güzide oyunlarla rakip olup üstünlük sağlaması gibi bir durum da var elimizde. Ek paketle bile insanların bayıldığı oyunlardan ödül çalmış bir oyun bu. En yakın rakibi olan Fallout 4’ten yaklaşık 5 kat daha fazla GOTY ödülü almış ve 800’den fazla ödül elinde bulunduran bir oyun var elimizde. Ehehehe daha fazla uzatmayayım bence. Kafi. Sonra... Heavy Rain zaten oyuncuya hikayesini... şeklinde devam eden bir paragraf yazmışsın. Ona gelelim şimdi. Kısa ve öz yazacağım bu noktada. Red Dead Redemption 2, The Elder Scrolls Skyrim ve The Witcher 3 Wild Hunt birbirleriyle karşılaştırılabilecek skaladaki, klasmandaki oyunlar. Tutupta 10 saatte biten bir interaktif filmle The Witcher 3’ü karşılaştıran birini savunmak nedir ya ahahaha. Klasman farkı var hocam. Lütfeeen... Orada da yazmışım. God Of War harika bir oyun. Combat mekaniği dediğiniz gibi mükemmel ama bu oyunu tutupta Red Dead Redemption 2 ile karşılaştırmam. God Of War lineer şekilde hikayesini anlatmaya çalışan bir oyun. Red Dead Redemption 2 ise lineer şekilde anlatılan pek çok hikayenin birleşimiyle oluşmuş şahane bir oyun. Her bir yan görevi ayrı bir lineer hikaye. The Witcher 3’te aynı şekilde. The Witcher 3’teki The Whispering Hillock, A Towerful Of Mice, Possession, Carnal Sins, Black Pearl, The Cave Of Dreams vb. gibi her biri farklı alt metne sahip olan ve her biri ayrı bir lineer düzlemde ilerleyen hikayelere sahip bir oyunla tek bir lineer anlatıya odaklanan bir oyunu karşılaştırmam. Bunu yapamam. Vicdanım el vermez be. O görevlerdeki anlatım için verilen emek gözüme gözüme batar. Bak, God Of War’ı The Last Of Us ile karşılaştırım ya da ne bileyim Bioshock İnfinite ile falan karşılaştırırım ama The Witcher 3 ile ahahahah. Hunharca ve sarkastik bir edayla gülerim. Unutma, klasman farkı. Şu, şu ve şunun gibi sahneleri yaşadığım bir oyunda arada sırada keçi gezdirmek koymaz bana.

    Heh bitirmeden önce sormak istiyorum size. Ghost Of Tsushima’nın oynanışını izlediniz mi? Güzel tembelliğe kaçmışlar gerçekten de değil mi? Hmmm... Far Cry ve Assassins Creed ne devrim yapmış be öyle. Her oyun bu iki oyunu taklit ediyor neredeyse. Sahi ya, bu formül neden tuttu gerçekten? Tembel oyun geliştiricileri, tembel ürünler. :( Ucuz işçilik, basite kaçma eğilimi... Neyse ki bu ucuz işlerden bol bol var da arada ışıl ışıl parıldayan tutkuyla yapılan işlerin değerini daha iyi anlayabiliyoruz...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-386561231 -- 2 Haziran 2020; 15:2:10 >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.