Şimdi Ara

Kendi kendine oluşum ve tanrı hakkında

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
202
Cevap
1
Favori
7.595
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bir şeyin kendi kendine oluşma durumu yada tesadüfen oluşma meselesi genelde din felsefesinde ortaya çıkan tartışma konularından biri.
    Kendi kendinelik ne demek? Bir şeyin kendi kendine oluşup oluşamaması ne demek? Bir şeyin kendi kendine oluştuğunu yada oluşmadığını belirleyecek bir metod var mı?

    Kendi kendine kavramı, oluşmuş ve oluşan bazı şeylerin arkasında bunu bilinçli ve amaçsal olarak tasarlayan bir şeyin olmadığı anlamına gelir. Yani bir şeyin kendi kendine oluştuğunu söylemek, o şeyin bir bilinç tarafından etkilenmediğini/meydana getirilmediğini söylemekle aynı şey. Bazen bu kavramın, olguların doğa yasalarına tâbi olmayan gibi yanlış bir anlamda kullanıldığı da olur. Mesela bir bulut kendi kendine oluşur dediğimizde; oluşumunun belli etkenlerden etkilenmediği, nedenselliğe tabi olmadığı yada sebepsizce oluşuverdiği gibi bir anlamda değil, onu oluşturan şeyin bilinçli bir şey tarafından meydana getirilmediğini kastederiz. Kısaca bu kavram, oluşan şeylerin arkasında bunu bilinçli ve amaçsal olarak tasarlayan, etki eden bir şeyin olmadığı anlamına gelir.

    Bir şeyin kendi kendine yada tesadüfen oluşup oluşmadığını nasıl bilebiliriz? Duvara saplanmış bir mermi gördüğümüzde, merminin duvara kendi kendine saplandığını düşünmeyiz çünkü mermi bir rüzgarın yada bir sineğin hareket ettirebileceği bir şey değil. Yada bir ev, araba, robot, uçan bir uçurtma gördüğümüzde bunların kendi kendine, bilinçli bir şey tarafından yapılmadığını düşünmeyiz. Bunların arkasında bunları bilinçli bir şekilde planlayan, uygulayan ve düzenleyen bir şeyin olduğunu düşünmek gayet normal. Fakat burada daha ateş edeni yada merminin duvara nasıl saplandığını görmeden, bir arabanın ve evin meydana gelişini, uçurtmanın uçmasına sebep olan şeyi o 'an'da görmeden/deneyimlemeden neden bunun kendi kendine oluşamayacağını düşünürüz? Çünkü yaşantımızda bir bilinç ile, irade ile ateş edildiğini gördüğümüz, arabaların ve evlerin insanların bir çabasının sonucu olduğunu deneyimlediğimiz ve bunun haricinde bir deneyimle karşılaşmadığımız için bunun tesadüfen, kendi kendine olamayacağını düşünürüz. Çünkü hayatta hiçbir zaman bir sineğin yada bir sandalyenin silahın ağzına mermiyi verip tetiğe çektiğini deneyimlememişizdir, belli bir arı grubunun araba topladığını yada bir rüzgarın robot tasarladığını deneyimlememişizdir. Ve bu dile getirim doğuştan gelen bir bilgi değil, deneyimle elde edilen bir durumdur. Eğer doğduğumuzdan beri böyle bir hareketin bir karınca tarafından yapıldığını birçok kez deneyimleseydik, ineklerin toplaşıp kendilerine bir fabrika kurduğunu, kuzeyden esen bir rüzgarın gökdelen inşaa ettiğini deneyimleseydik, bunları gayet normal karşılardık, aynı şuanda bunların oluşumlarını normal karşıladığımız gibi.

    Peki bir şeyin oluşumunu daha önce hiç deneyimlememiş isek, bu şeyin kendi kendine oluşup oluşmadığına nasıl karar verebiliyoruz? Bu zamana kadar bir telefonun nasıl oluştuğunu görmemiş ve deneyimlememiş isek, bir telefonun kendi kendine oluşamayacağına/bir bilinç tarafından meydana getirilmiş olduğuna nasıl ulaşıyoruz?
    Cep telefonunu ilk kez deneyimlediğimizde, üretildiği/ortaya çıktığı anı deneyimlemeden de bunun içerdiği parçalardan, tuşların dizilişininden ve tasarımından tut, çevrenin(insanların,reklamların,medyanın) etkisiyle yola çıkarak ve bunun haricinde oluşabilecek birşey duymadığımız/karşılaşmadığımız için(telefonların maden ocaklarından çıkartıldığı, bazı ağaç türlerinde yetiştiği gibi) bunun insan yapımı olduğuna zaten büyük bir ön güvenç verebiliriz.
    Ve bunu deneyimleme olanağına da sahibiz, gerçekten eyleme geçecek kadar şüphe duyduğumuzda üretim fabrikasını ziyaret edebiliriz. Sadece telefon için geçerli değildir bu; bir fön makinesi, bir kalem bile olabilir. Ayrıca bu sebeplerle karara varmamız ile, evren hakkkında aynı karara varmamızın arasında ki farklardan biri de, bu oluşumların arkasında bilinçli bir irade görüp görmemek potansiyeline sahip olup olamamızdır. Bir şeyin kendi kendine yada tesadüfen oluşup oluşmadığını, o şeyin arkasında bunu bilinçli ve amaçsal olarak tasarlayan şeyi geçmişteki veya şuandaki deneyim yoluyla ulaşabiliriz. İlk önce oluşun ardındaki sebebi, sonrada bu olguyu ifade edecek bir dile sahibim. İradenin ve bilincin muhattabı da, yapısında bilinç, irade yada canlı olan her şeydir.

    Dolayısıyla bir oluşun arkasında, bu oluşun bilinçli bir şey tarafından yapıldığını deneyimlememişsek, bu oluşum kendi kendine oluşmuş demektir. Peki evrenden, samanyolundan tutunda bir karıncanın yada karmakarışık bir organizmanın oluşumuna kadar, her şey kendi kendine mi oluştu? Evet. Çünkü biz evrenin, samanyolunun veya diğerlerinin arkasında bunları planlayan bilinçli bir şey deneyimleyemediğimiz için, bu deneyimlenmemiş şeyde dilde var olamaz, çünkü dilim dünyayı temsil eder ve dolayısıyla bunların hepsi de kendi kendine oluşmuş olur.

    Fakat teizmde evrenin yada bir şeylerin kendi kendine oluşamayacağı düşüncesi deneyimin değil, tanrı inancının ortaya çıkardığı bir tezdir. Çünkü tanrıya inanıyorsam, zaten olan şeylerin arkasında ben tanrıyı deneyimlemesem bile onu tasarlayan bir tanrıdan söz edebildiğim için, muhattabım bilinçli ve tasarımcı bir tanrıdır. Dolayısıyla burada artık kendi kendinelik gözlemden ve deneyimden koparak salt inanç halini alır.

    Bu noktada 2 önemli sorun ortaya çıkıyor; birincisi tanrı, bir 'şey' olmadığı için böyle bir potansiyele de dahil olamaz ve dolayısıyla bilince de sahip olamayacağı, ikincisi de bu salt bir inancın, deneyimden üstün tutulması.
    Kendi kendine oluşmamış denilen şeyde, bilincin muhattabına bakarak, dolayısıyla deneyimleyerek, dolayısıyla bir bilince sahip ve bu potansiyeli taşıyan şeyin deneyiminde anlayabiliriz. Ama tanrı bir şey(maddeye indirgenebilen) değil, dolayısıyla bir bilince de sahip değil, dolayısıyla böyle bir potansiyeli bile taşımıyor.
    Aksine tanrı bilinçlidir, iradelidir demek, tanrının bilinci ortaya çıkaran şeylere(olgulara) sahip olduğu anlamına gelir. Hem bilinçli, hem merhametli, hem şu, hem bu deyip tuzu biberi ekledikten sonra, tanrı bir şey değildir demek, onu hiçbir maddeye karşılık getirmemek kavramların oyununa gelmektir, kavramların mantığını çiğnemektir. Dolayısıyla evrenin, bizlerin kendi kendine oluşmadığını söylemek, tanrının da bir bilince(bilinci ortaya çıkaran olgulara) da sahip olduğunu-aynı zamanda bir şeylere de sahip olmadığını- ve bunu deneyimlediğimizi önkabul görür.
    Ayrıca bu salt inanca dayanarak, kendi kendine oluşamaz diyebileceğiniz şeylerin arkasında deneyimleyemediğimiz bir bilinç yoksa ve buna rağmen hala aynı şeyi savunuyorsak bu, deneyime karşı inancın daha baskın olma halidir. Yani sağ avucumuzda var olmayan şeyi, sol avucumuzdaki var olan şeye tercih etmek gibi mantıksızdır.

    Peki evrenin yada kendisine muazzam bir görkem, ihtişam duygusu hissettiren bir oluşumun kendi kendine oluşamayacağı düşüncesine sahip birinin, bunların kendi kendine oluşma düşüncesine ilk anda nasıl bir tavır sergileyebileceğini ve bu düşüncenin kendisinde nasıl bir saçmalık, mantıksızlık hissettireceğini tahmin edebilir misiniz?
    İnanılmaz derecede çevreden etkilenebilen bir canlıyız; düşüncelerimiz, hissettiğimiz duygular gerçeklik algımızla ilişkili. Belli bir zamandır hissettiğimiz şeyler, bu hissi ortaya çıkaran durumların ortadan kalktığı gibi ortadan öylece kalkmazlar, aynı bir futbolcunun futbolu bıraktığında yeteneklerini de anında kaybetmediği gibi, bizde o hisleri ve duyguları içimizde barındırmaya devam ederiz. Bunun sonucunda da bu gibi düşüncelere hissiyatımız doğrultusunda karar vermemiz, bu düşüncenin de bizim sağduyumuza uygun gelmeyişi de o derece olası.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Prof.Celal Şengör -- 7 Mart 2021; 21:7:38 >







  • Analizcizeuss kullanıcısına yanıt
    Bu düşüncenin gerçek olmayışı, buna dayayan düşünceyi de yanlış yapmaz, çünkü bu örnek salt bir örnek değil, insan beyninin yapısını da içeren, bununla da ilişkili bir durum. Örnekte buna benzer bilgilerin doğuştan gelmediğini, deneyim ile ilgili olduğunu vurguluyorum. Yani biz gerçekten ineklerin toplaşıp bir fabrika oluşturduğunu doğduğumuzdan beri deneyimleseydik, buna imkansız, saçma gibi şeyler demezdik.

    2. için, ben bilinç yoktur diye bir şey dememişim ki, yazımın hangi kısmı sana bilincin olmadığını düşündürdü?

    Tanrı bir bilinç sahibi ise, demek ki tanrı da bilinci ortaya çıkarak olgulara, dolayısıyla "şeylere/nesnelere" sahipmiş. Demek ki tanrı da bir "şey"lerden oluşuyormuş. Buradan hareketle; tanrı şudur, tanrı budur diyebileceğimiz her an, tanrıya bir şey eklemiş oluruz. Tanrıya bir şey ekliyorsak, mecburen de ondan bir şey de çıkarmış oluruz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Prof.Celal Şengör -- 26 Ağustos 2020; 19:3:58 >




  • Analizcizeuss kullanıcısına yanıt
    Konudan uzaklaşıyoruz ama, aklımız tanrıdan geliyorsa ve aklımıza yatan şey de tanrı için geçerliyse, o halde insanların tanrı konusunda hem fikir olmayıp farklı veya zıt tanrı anlayışlarına da sahip olmasını nasıl açıklayabilirsin?
  • Benim aklimda da şu soru var hocam sanat eseri sanatcinin zihninin bir ürünüdür
    Dogada tanri fikri varsa sanatcinin zihninde de tanri vardir diyebilir miyiz ama lütfen bunu sami dinlerin bakiş açısı dışında düşününüz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 7melodika3 -- 29 Temmuz 2020; 14:10:50 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 7melodika3

    Benim aklimda da şu soru var hocam sanat eseri sanatcinin zihninin bir ürünüdür
    Dogada tanri fikri varsa sanatcinin zihninde de tanri vardir diyebilir miyiz ama lütfen bunu sami dinlerin bakiş açısı dışında düşününüz.
    Tasarimciyi kabuk ettiginiz sonsuz donguyu kabul etmek zorundasiniz.

    Oyke Huda yani kendinden olan sacmalikalriyla duurmu kotarmak ancak sahtekarlara goredir..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sanat eseri ve zihinden bahsettiğine göre bu sanatçıyı bilinçli bir şey olarak algılıyorum. Eğer bir tanrı varsa ve o da bilinci ortaya çıkaran olgulara sahipse, kendisinden de haberdardır haliyle. Dolayısıyla sanatçının(tanrının) da zihninde kendisi(tanrı) olabilir. Buradan ne gibi bir düşünce çıkarıyorsun?
  • Din sacmaligini mantiksal temelde mantiksizlastirma vol.72ustu99"101..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Zamanın olmadıgı bir yerde , bırak kendiliginden olusmayı, olay bile olusamaz..Cunki zaman yoksa "Mutlak Denge" vardır..Mesela iki farkli sicaklikta ki cisim birbirine dokunursa , aralarinda ki ısı farkı asla sıfır olmaz..Peki biz bunu neden deriz? cunki zaman sonsuza yakınsar..

    ya da ısık hızına ulasamayız ,Cunki zaman durmalı ve kutle sonsuza yaklasmalidir...

    Peki zaman olmayan yer( Evrenin baslangıcı, ya da evrenlerin ya da tüm bigbanglerin baslangıcı) nasıldır?

    Bunun hakkında , asla dengesiz olamayacagini soyleyebilirim..Dengesiz gelisiguzel ya da tesadufi olaylarin olmadigi, olayin dahi olmadigi kusursuz bir denge durumu ki bu mutlak denge(5-5=0 gibi degil,0-0=0 gibi, yani icsel dengesini bir net kuvvet ile kurmayan, fnetin mutlagida "0") durumu tesadufe izin veremez..Bu yuzden de bilincli bir yaratici olmasi bana daha mantikli gelir..Senin gorebildigimiz sag elimizdekini goremedigimiz sol elimizdekine neden degisiriz soruna yanitim; Cunki gorebildigimiz sag elimizde ki kendi kendine olusamazdır...Mutlak denge durumunda( zamanın baslangici sifir oldugu yer) degisim soz konusu bile degilken, zamana bagimli olan evrenin varligi bilincli bir hamleyi kuvvetlendirir...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Ben simdi ceketimi suraya as........

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Esaretin Nedeni kullanıcısına yanıt
    quote:

    Zamanın olmadıgı bir yerde , bırak kendiliginden olusmayı, olay bile olusamaz.. Mutlak denge durumunda( zamanın baslangici sifir oldugu yer) degisim soz konusu bile degilken, zamana bagimli olan evrenin varligi bilincli bir hamleyi kuvvetlendirir...

    Evren bir şekilde oluştuğuna göre, demek ki öncesinde bu patlamaya etki eden ama evren dediğimiz yapıya benzemeyen bir şeyler mevcutmuş. O yoğunluğu oluşturan, harekete dahil olan bir şeyler varmış. Yani evren öncesinde mutlak bir denge yada hareketsizlik diye bir şey yokmuş, değil mi? Eğer buna katılmıyorsan demek ki hareketin olmadığı yerde de olay yada bir şeyler(evren) oluşabilirmiş. Bu da kurduğun ilk cümlen ile çelişir.

    Mutlak denge durumu tesadüfe izin vermez demek, mutlak denge durumunda(evren oluşmadan önce) evreni oluşturan şeyin bilinçli bir şey tarafından oluşturulduğunu deneyimlemek ile aynı şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü tesadüfü yada kendi kendineliği belirleyen şey, daha önce onu bilinçli bir şey tarafından oluşturulduğunu deneyimleyip deneyimleyememekti. Evren öncesinde böyle bir şey deneyimleyemediğimize göre.

    Sol elimizdeki görebildiğimiz bir şeyi, sağ elimdeki göremediğimiz bir şeye tercih etmekteki cevabının bir şeyi çözdüğünü düşünmüyorum dostum. Çünkü ben konuda bir şeyin nasıl kendi kendine oluşup oluşamayacağı açıkladım. Sol eldekilerin neden kendi kendine oluşamayacağını anlatırsan memnun olurum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sething

    Ben simdi ceketimi suraya as........
    Abdest almaya mı?
  • Prof.Celal Şengör kullanıcısına yanıt
    Allah korusun..

    Atese bu dalip cikacam..

    Ne geregi var yogaya..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Prof.Celal Şengör kullanıcısına yanıt
    Bazı seyleri deneyimleyemessin gozlemleyemessin .Ben sunu diyorum sen evrene (uzay-zaman) baglisin..Suan senin varliginin nedeni en gercekci tek parametre olan "zaman" yuzundendir..Iki cismin birbirine dokunup ısı dengesi saglayamamasi zamanin sonsuza yaklasmasi yuzunden..Eger denklemden zamani cikarirsan mutlak bir denge saglaniyor..Tum formullerimizden zamani cikarirsak bir sabite ulasirirz degisim asla olamaz..Olaylar zamanla degisir..Zamanla degistigi icin olaylari gozlemleriz..Bu yuzden mutlak denge olmalidir diyorum ki zaten bu en saglam deist argumandir..O varlik herneyse bizim 3 boyutlu gercekligimizden muaf olmali..Evrenin kendi basina olusamamasini üst boyutta zamanin dogrusal olmasina baglariz..Gecmis gelecek ve su an ayni andir..Bu sana tuhaf gelebilir ama boyle..Sen madem evren var olmus deyip tümden gelim ile gidemessin.Cunki birisi elma birisi armut..Birisi varligini zamana borclu, dif zaman parametresinden soz edebildigimiz icin var, digerinde ise zaman sadece bir uzunluk..Boyle bir yerde ilk kırınım ya da senin tabirinle kendi kendine oluşum "mümkün değil"...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Esaretin Nedeni kullanıcısına yanıt
    Mutlak dengeden tam olarak neyi kastediyorsun dostum? Hareketin ve maddenin olmadığı bir şey mi? Ben şunu anlıyorum, evren öncesinde mutlak bir hareketsizlik olduğu için evreni oluşturan şeye bir hareket süremezsin, çünkü hareket, zaman evren oluştuktan sonra var olan bir şey, doğru mu? Böyle mi demek istiyorsun?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Puding kendi kendine oluşuyor mu? Oluşmuyor.
    Pudingi yapan bir irade var, o irade sütü tencereye koyuyor, tencerenin altını yakıyor, tencereye gerekli malzemeleri koyup karıştırıyor ve puding oluyor.
    Kendi kendine ne demek diye sormuşsun, işte kendi kendine olmamak budur.
    Elindeki telefon bile kendi kendine oluşmuyor, hepsini yapan bir irade var, kainat da bu gerçek üzerine kurulu iken herşeyi yapan bir irade var ama kainatı yaratan bir irade yok demeye biz "inkar" etmek diyoruz. Zaten inkar etmek olan birşeyi red etmektir, olmayan birşey zaten inkar edilemez. Kutsal kitaplar bu yüzden inkar etmek tabirini kullanır.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.