İstanbul Ve Ankara Arabaları Arasındaki Fark

Arkadaşlar aynı model araçları kıyaslıyorum ankarada olan arabalar daha düzgün toplu tertemiz avrupadaki arabalar gibi duruyor istanbulda olan arabalar ise boyası soluk daha yorgun duruyor bunun sebebi ne olabilir şimdi biçok kişi istanbul nemli bölge diyecek ama pek alakası olduğunu düşünmüyorum

Ne alakası var ankarada nem yokmu sanki

Nem + dur / kalk trafiğin aracın tüm aksamlarına verdiği yük ve hasar. Bunun yanında Ankarada memur kesim ağırlıklı olması daha düzenli insanların araçlarına gelme ihtimali yüksek. İstanbulsa her türden çokça insan var, ayrıca kaza sürtme çizilme vs gibi unsurlar istanbulda daha fazla.

10 yıl önce istanbul yaşanabilir bir yerdi herşeye rağmen ama şimdi bitik durumda. Her saat trafik var önceden iş giriş - çıkışlarında yaşanan yoğunluk artık öğlene doğu 11:00 - öğlen 12-13:00 gece 23-24:00 saat fark etmiyor. İnsanları da haliyle arabaları da bezdirdi bu kalabalık

Ankara'da tabi ki de her taraf Londra asfaltı diyemem fakat İstanbul'a göre yolları daha düzgün, yine İstanbul'a göre 7 tepe keçi gibi tırman olayları daha az, belirli semtlerde yaşıyorsanız özellikle trafik falan yok, bunlardan ötürü araçlar çok yıpranmıyor. Nem olayı yazları çok daha iyi hissediyoruz Ankara'da nem falan yok, deniz tuzu neminin olmaması kaporta için avantaj denebilir. Bu ve bunun gibi sebeplerden ötürü araçlar diri kalıyor..

anadoluda 100k km yapmış araçla istanbul'da 50k yapmış araç aynı değildir.anadolu'da 100km 1 saat çalışma ise istanbul'da 3 saatten fazladır

Ankara'dada kışın tuzlama çok oluyor oda arabaya büyük zarar

İstanbul'da son 5 yılda hiç bir insan evladının aracına kaza ile de olsa zarar vermedim. Fakat burası artık öyle bir şehir oldu ki 5 yılda arabanın 10 farklı yerine darbe aldım. Hepsini tek tek boyatıp yaptırsam gökkuşağı gibi gezeceğimi bildiğim için de o işe girmedim. E sende gelip trafikte bakıyorsun ki araba ezik büzük.  

Yani demem o ki bu şehirde aktif olarak günlük araç kullanıyorsanız kaportayı pek önemsememelisiniz. Yoksa altında kalkılmaz. Otoparkta adam kapısını benim arabanın içinden geçecekmişcesine çaaaaatt diye açıyor. Kapılarda gamze var. Geri geri gelen kargocu abi küüüüüüttt diye tamponun kenarına vuruyor. Sokağımda yahu kapımın önünde sola virajı alamayan bayan sürücü çamurluğuma tıklatıyor. Yine geri geri gelen servisçi bir abi tamponu ile stop camını çatlatıyor.

Şimdi bunları yaptırsan bir iş. Arabayı kullanamayacaksın. E ama araba da lazım bu şehirde. Tamire uğraşsan hem yılda 1 ay arabaya binemeyeceksin hem de arabasız kalacaksın. Sende bil bakalım ne yapıyorsun ?  

Sanayide sokak arasında leş gibi bir yazılım yaptırdım fotoğrafı bu :) tas kafa çakalın elindeki eski 320dlerde karpuz jant basık 520d'lerde görürsünüz, bagajları porsuk poposu gibi simsiyah gezerler. her şehirde var bunlardan.

konuya gelince Ankarası istanbulu yok, bütün türkiyedeki arabalar berbat.. Avrupaya gidin de şıkır şıkır mermi gibi görün o eski araçlar nasıl duruyor.

Avrupada ki araçların daha dinç olmasının nedeni ne hocam . Gerçekten bakıyorum Avrupa da eski araçlar bile daha dinç ve temiz duruyor. Havasından mi , yollarından mıdır artık ..

aracı kullanan ile ilgili ancak bazı fiziksek koşullar aracı yorar

istanbul'da bazı yerler varki 7 tepe çevresinde oturanlar istedikleri kadar dikkat etsinler araç ister istemez yoruluyor...

örneğin Fulya.. böyle bir yokuş, böyle bir yokuş üzerinde dur kalk çılgınlığı yok... aracı zorlu koşullarda test etme merkezi gibi...

+ nem ciddi faktör...

dünya'nın birçok yerinde trafik kültürünü gördüm sayılır

kendi ligimizde cehalet ve rezalet olarak (Trafik IQ'su) en düşük ülkelerin başını çekiyoruz...

bu sebeple aracınıza çok iyi baksanız kazaya karışmasınız dahi aracın sağı solu ucu başı kıçı çizik veya göçük içinde kalır.

(reckless dediğimiz pervasızca araç kullanma konuda Rusya 1. ama orada ayık gezme oranı düşük oranı etkiliyor...:)

istanbul aracında ben şayet bir yere gidecek isem taşıt ne olursa olsun yol 2X bile uzasa uzun yolu tercih eder,

otobandan dolanır, olabildiğince düz, dur kalksız frensiz gitmeye çalışırım...

ama bunu çok kişi yapmıyor hatta navigasyon dahi önermiyor bu şekilde gitmeyi...

arabasına iyi bakana iyi baksınlar  

Birincisi ve en önemlisi arabanın para etmemesi.. eğer bir araç ağır kazaya karışmışsa, şaseye, podyelere, özetle iç iskelete yapısal bir hasar almışsa o araç hurdaya gidiyor. çünkü el emeği değerli, araç değersiz. yani arabaya komple sanayide kesilip yarım yan takma, ön takma, alttan kesme biçme uydurma bir işlem yok. bizde 20 yaşında araba maşallah 600bin edince her yapılan işleme değiyor, ölmüş araba diriltilip yola çıkarılıyor..

bu yüzden trafikte kalan arabaların hepsi ok gibi, kordonu çizgisi düzgün, tekerlekler kaporta düzgün hepsinin iç yapısı fabrika işi duruyor. bizdeki gibi sağ teker dışarıda sol teker içeride, macun yığını, farlar oturmamış, kablolar elle tıkıştırılmış araçlar falan söz konusu değil.

Avrupa kıtası iklim yapısı gereği bizim gibi tozlu ülke değil sahara tozu almaz. yollar temizdir, araçlar temizdir.. 1 saat yağmurda git kurudu mu yine temiz durur araç.

ustalar ustadır, yapılan her iş adam gibi yapılır, parçalar çekinmeden değiştirilir, sıfırlanır, onaylı temiz işçilik ve tadilat yapılır.. müşteri gelip kapısı çamurluğu yarılmış dağılmış arabaya abi bunu değişmeden macunla çekişle düzeltelim demez, çünkü satışta birşey farketmez. parçaları düzgün değişmiş, düzgün boyanmış araç daha bile çok para eder..

Yollar güzel, bizim gibi bozuk değil.

yan sanayi fason mal-parça kullanımı daha az.

araç muayeneleri oldukça sıkı, sıkıntılı araç kolay kolay geçemez.

bir de insanı farklı.. asla amacım kendi insanımızı aşağılamak değil. ama arabanın içinde kürekler mangallar, turşular taşınmıyor, ucuza derme çatma modifiye kültürü yok, hayvan gibi soğuk motorla basan, deli gibi araba kullan, araçta sigara içen falan filan yok gibi, listeyi uzatın işte kafanıza göre..

son olarak da otomobil kültürü var, otomobilden anlıyor özellikle erkekler. (ingiltere hariç diyelim). otomobiller değiştikçe, modern ve dışarıdan müdahele edilemez hale geldikçe bu değişiyor yalnız, artık çok da anlıyorlar demek zor.

dediklerimin çoğu batı Avrupa için geçerlidir.. doğu avrupada da bizdeki gibi sıkıntılar olabiliyor.

Aracımı Ankaradan aldım.Aynı yaştaki modellerine göre çok daha canlı duruyor boyası. Kuru hava etkisiyle araç gayet diri duruyor.