Şimdi Ara

Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
652
Cevap
13
Favori
31.759
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mephalay

    0 yasindan baslayip 75 yasinda ölen bir insan için önce çocuk, sonra ergen, sonra genc, sonra orta-yaş vs diye "türler" uyduruyoruz. Bunlar bizim yaptigimiz genelleme. Aslinda bu insan surekli degisiyor, bugun 33.262363 yaşinda yarin 33.263758 oluyor mesela. Yeterince zaman gecince yaşli olacak ama bu bir anda olmuyor.surekli yaşanan bir olgu.Baliktan - gorile kadar surekli gen havuzu degisiyor, biz x ile y arasina "goril" diyoruz. Ama tum goriller ayni degil, hatta hic bir goril yok ki aynisi olsun. Evrim 90 boyutlu satranc tahtasinda milyonlarca hamle yapiyor, en dogru hamle belki de oyun sonunda belli oluyor.yani her jenerasyon cok cok kucuk bir gen degisimini bunyesinde barindiriyor fakat bunun fenotipte gorulmesi ya da genin aktif olmasi icin satranctaki gibi "biraz" beklemek gerekiyor.

    Değişim bir hayat gerçeğidir. Tür içindeki değişimleri evrime karşı çıkış gösteren insanlar da kabul ediyor. Fakat türler arasında yani makro evrimde çok büyük itirazlar var. Bahsettiğin biraz beklemek aslında milyonlarca yıl alıyor. Biraz değil yani. Mesela yeni tür, cinsi familya ve takımın oluşumunu gözle göremeyiz. Yani evrimle oluşumunu göremeyiz. Gözlemsel destekten yoksundur. Buradan fosile gittiğimizde ise fosillerde çok boşluklar vardır. Sıçramalı ve kesintili bir tablo sunuyor fosiller. Ernst Mayr da zaten bunu söylüyor. Evrimden sunulan tabloyu fosillerin sunamadığını belirtiyor. Yani bir türün farklı bir türe dönüşüp evrimleştiğini iddia ediyorsak bunun kademelerini ortaya koymak gerekir. Yani maymun uyuyor ve yarın insan olarak kalkmıyor. Kademeli bir şekilde oluyor. İşte fosillerde bu kademeleri göremiyoruz ki. Sıçrama görüyoruz ve kesintili bir tablo görüyoruz. O yüzden türlerin birbirine değişip dönüştüğünü nasıl iddia edebiliriz? Birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkan türler de olabilirler.




  • insan bir bilim adamından duyduğu herşeyi, mutlak doğru sanır. Bu bilim adamının birtakım felsefi ya da ideolojik önyargılara kapılmış olabileceğinden endişe etmez. Oysa bilim adamlarının bir bölümü, sahip oldukları bazı önyargıları ya da bağlı oldukları felsefi görüşleri, bilimsel bir görünüm altında topluma empoze ederler. Örneğin, tesadüflerin karmaşa ve düzensizlikten başka bir şey oluşturamadığını gözleriyle gördükleri halde, evrendeki ve canlılardaki yapıların, plan ve düzenin tesadüfler sonucu ortaya çıktığını savunurlar.Söz gelimi bu tür bir biyolog, canlılığın yapıtaşı olan bir protein molekülünde hayranlık uyandıran bir düzen olduğunu ve bu düzenin tesadüflerle oluşma olasılığının bulunmadığını rahatlıkla anlar. Ama buna rağmen, proteinin, milyarlarca yıl önce ilkel dünya şartlarında rastlantılar sonucu meydana geldiğini iddia eder. Bununla da kalmaz, yalnızca bir değil, milyonlarca proteinin tesadüflerle oluşup, sonra hayranlık verici bir plan ve düzen içinde biraraya gelerek ilk canlı hücreyi oluşturduklarını da çekinmeden iddiasına ekler ve bunu ısrarla savunur.
    Dna sında bu bilgi yoksa kanat oluşmamış demektir.
    Sizin evrim inancınızın YERYÜZÜNDE YASAYAN CANLILARDAN/UCAN CANLILARA gecisi, evrim teorisi kendi icerisinde zaten en bastan kendisi ile celisiyor.Bak simdi sen ucan canli olmayi tercih ediyorsun.Diyelimki kollarınız kanatlaşmaya başladı.


    kanatlaşmaya geçiş süresi bugünden yarına olamayacağını hepimiz biliyoruz.Insan oglu aklini kulanarak ucmaya calisdiginda ,insan yaptigi deneylerin yanlislarini ele alarak ,bu yanlislari ayiklayarak ucmayi basarmistir.
    Ucmayi hedefliyen dinozorun dna sinda bu yüzden kanadin bilgisi olması gerekir, Cünkü evrim uzun oldugundan dinozor bunu deneye deneye elde edemez.
    Dikkat edin insan oglu hayatini devam sürdürüyor.Ama kanadinla evrimlesen hayvan öyle degil.

    Düsüne bilen ,aklini kulana bilen insan ucmada zorlanirken,nasil oluyorda daha neyin ne oldugunu bilmeyen bir hayvan kendisini türk hava yollarina tayin edebiliyor.Kendisi kanadinla evrimlesirken o kanadin kendisine ayni zamanda bir dezavantaj ketirdigini de unutmayalim.Kosmada olsun,kacmada olsun gibi. Bu kanatin evrime ugrama süreci uzun oldugundan canliya fayda getirmemektedir, cünkü sürec cok uzun.Bir seyler yer iken yedigini tutamaz. Kaldiki canlida bilgi eksikligi de var üstelik.Kanadin tüm yapisi optimal bir sekil formuna girmedikce bu canlidan canliyada deyisiyor bunuda unutmamak lazim. Yani olusan (yaratilan) kanat ,canlinin yapisina göre degisiklik gösteriyor.Bununuda gözardi etmemek lazim.Kanadin tümü, canliya göre optimal bicime girmedikce ,asla bu canli havalanamaz.

    Canlıya göre oluşan Kanat, yine yazacağım canlıya göre diyorum( bu bilgisiz olamaz).Bu kanadin olusumu canli organizmanin bir parcasi oldugunuda isin icine katarsak.Hücreleri,proteinleri, amino asitleri, bu kanatin evrim olusum süresinin icine sokarsak ,isler daha da zorlasiyor.Zaten kendiliginden dedigimiz an darwinin sözü aklima geliyor. Karmasik yapiyla ilgili sözleri geliyor aklima.Adamcagiz ne bilsin ki , kendisinde günümüz teknolojisi mi vardi.Öyle zannediyorum ki adam kitabini yayinlamazdi.Ama artik günümüzde bu teori bir inanc haline gelmis ve insanlar bu teoriyi sorgulamiyor.

    Bir iplik düsünün, bu iplikten kac tane sekil olusa bilir.Elinize alib kivirin ve birakin .Masanin üstüne düsen ve kendiliginden olusan ipligin bu seklini ,fotorafini cekin. 500 amino asitli ortalama bir protein molekülünün uygun çeşit ve sıralamada dizilmeleri ihtimalinin yanısıra, içerdiği amino asitlerin hepsinin yalnızca sol-elli olması gerek.Eğer az bir miktar(gramini tuturma olayi) bile dextrorotaryli(ipligi döndürme gücü kabul edin). aminoasit molekülü bulunursa, farklı bir üç boyutlu protein yapısı oluşur( ibligin sekli) ki, bu da hayat metabolizması için uygun değildir. Üç boyutlu proteinin sekil yapısıni düsünün. Bakiniz sadece bir proteinden bahs ediyoruz.
    insan bir bilim adamından duyduğu herşeyi, mutlak doğru sanır. Bu bilim adamının birtakım felsefi ya da ideolojik önyargılara kapılmış olabileceğinden endişe etmez. Oysa bilim adamlarının bir bölümü, sahip oldukları bazı önyargıları ya da bağlı oldukları felsefi görüşleri, bilimsel bir görünüm altında topluma empoze ederler. Örneğin, tesadüflerin karmaşa ve düzensizlikten başka bir şey oluşturamadığını gözleriyle gördükleri halde, evrendeki ve canlılardaki yapıların, plan ve düzenin tesadüfler sonucu ortaya çıktığını savunurlar.Söz gelimi bu tür bir biyolog, canlılığın yapıtaşı olan bir protein molekülünde hayranlık uyandıran bir düzen olduğunu ve bu düzenin tesadüflerle oluşma olasılığının bulunmadığını rahatlıkla anlar. Ama buna rağmen, proteinin, milyarlarca yıl önce ilkel dünya şartlarında rastlantılar sonucu meydana geldiğini iddia eder. Bununla da kalmaz, yalnızca bir değil, milyonlarca proteinin tesadüflerle oluşup, sonra hayranlık verici bir plan ve düzen içinde biraraya gelerek ilk canlı hücreyi oluşturduklarını da çekinmeden iddiasına ekler ve bunu ısrarla savunur.

    Sonuçta evrim tesadüfi sonucu oluşum demekten başka bir şey değil ,hayvan kendisini tesadüv sonuçlarına yani bu tür maceralara neden atsın ki.Kolları kuyruk da olabilirdi.Günümüzde bir ufacık mutasyonun nelere yol açtığını görüyoruz sonuçta. Canlı kendisini bu tür maceralara atmiyorsa,neyin nesidir bu kendiliğinden havalanma olayı.Etki tepki üzerinden bu havalanma oluşumu açıklanamaz. Kanat olayını ,bir kuşun gagasının deismesi gibi ele alamayız.Bir türlü hayat yolunu buluyor sözünün altında bile ,zekanın kendisini göre biliriz. Yolu bir labyrint gibi düşünün. Labyrintin büyüklüğü de muazzam büyüklükte ve karmaşık. Bunu hücrenin karmaşık yapısından anliya biliyoruz. Bir deli buradan çıka bilirmi.Çıkar ama kaç tane iç içe geçmiş labyrint var?. Kaç tane bakın.
    Birşehrin yapısı gibi karmaşık yapısı olan bir hücreyi düşünürsek, labyrintin içinden hiç çıkamayız.Tek bir hücre bu.
    Hücre, çok hücreli canlılardaki en küçük yaşam biri midir.Birde bunu işin içine katarsak ,labyrintin büyklügünü düşüne biliyormusunuz. Bir proteini meydana getiren amino asitlerin sıra, sayı ya da çeşidinin değişmesi, oluşacak proteinin farklı olmasına neden olacaktır.Sadece protein yapımına katılan 20 çeşit amino asitin her birini bir rakama benzetirsek, rakamların bir araya gelerek oluşturduğu sayıya da protein deriz. Dolayısıyla 20 farklı rakamdan ne kadar fazla sayı kombinasyonu Ve aynı zamanda 3 de şekil oluşabileceğini düşünürsek,Labyrintin ne kadar büyük olduğunu görebiliriz.Bizim deli hayat nasıl oluyorsa oluyor ha bire her labyrinten dışarı çıka biliyor. Labyrint büyüdükçe büyüsün sorun yok. Yahu bu canlı konusunda aklı nasıl işin içinden çıkara biliris. Kendiliğinden olur mu olmazmi meselesini biz sayılar üzerinden ,matematik üzerinden anlaya biliriz. Matematik akıl işidir. Aminoasitlerin sayısını proteinlerin 3d şekillerini, hücrenin karmaşık yapısını bildiğim zaman ,matematikçiler ne diyor diye onların ne dediğine bakarım. İmkansız diyorsa imkansızdır. Matematik bizleri hangi zaman yolda biraktida ona güvenmiyoruz. Akıl zeka elle tutulabilinir değil ki, neyini ispatlayacaksin. Görüp his etmeden başka hangi yol var.Bırakın tanrıyı bir tarafa o nu işin içine hiç katmayalim.Karşımızda bir motor dursa bunu aciklayamadigimizda ,bu tesadüfen olusmusdur mu diyecez. Adama sen kafayimi yedin demezlermi.Doğa akıl ile kaynıyor diye ,bu nu belki görmezden gelebiliriz. Ortalıkta motor dolu,asil gözümüzden kaçan bu. Vay anasını diyeceğimiz yerde normal karşılıyoruz.Kendimiz yapmaya kalkincada yemiyor bir türlü.Ama yeri geldi mi biz insanız, bilginiz, havamizdan geçilmiyor. Bu muhtesemliyi Bilim dünyasına anlatmaya calisanida mahkeme önünde yargılıyoruz. Neden ? ADAM zekayı ispatliyamiyormus. Neymiş motor indirgenebilinir mis.Motoru tutan cuvata baska ise de yararmis, Cuvata iste bu kadar,nevarki burada? bu sadece bir cuvata.Her neyse Indirgeseler ne yazar ,indirgemeseler ne yazar.Motor orada duruyor, matematikte onun yanında kafasını kaşıyor. Flagelum benim gözümde motor bile değil bildiğin david hasselhofun kara şimşeği gibi. Akıllı kerata, kendi nereye gideceğini ne yapacaginida biliyor.Ama insan ne yapıyor, bu muhteşem yapıyı indirgiyor.Bir hücrede bulduğumuz kompleksliği üretebilecek Darwinist mekanizmaların var olduğunu gösteren hiçbir araştırma ve bulgu olmadığı halde. İnsanın zekali bir varlık olmasına rahmen bunları nasıl görmezden geliyor ,anlamıyorum. İnsanoğlu bu konuya aynı hastalıklara yaklasdigi gibi yaklaşıyor, işte yanlısı da tam burada yapıyor. Yaklaşım basdan sona yanlış.Yarın öbürgün bir canlı yarata bilsek sevincden kafayı yiyecez. Sorun bu değil.Sorun ben buldum değip ,neyi bulduğunu insanın gözden kacirmazi olayı. Bir şifreyi kira bilmek değil,şifreyi kırdıktan sonra bu nasıl olabilir demek mesele.Kırdığı şifrenin imkansız denecek kadar küçük olduğunu anlamak mesele.
    Orada akil yoksa hangi sifreyi kirmaya calisiyorsun,Ey hirsiz. Hem hirsizlik pesindesin hemde saygisizsin,insan olana yakisirmi bu.Zaten bildiklerimizin tümünu doganin kendisinden kasandik. Sifresini kirdikmi havamizdan gecilmiyor.Havamiz niye ? Abi isler cok karmasikti,ben bunu kendi zekam ile cözdüm.Bravo , helal sana.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: dine mine ne

    insan bir bilim adamından duyduğu herşeyi, mutlak doğru sanır. Bu bilim adamının birtakım felsefi ya da ideolojik önyargılara kapılmış olabileceğinden endişe etmez. Oysa bilim adamlarının bir bölümü, sahip oldukları bazı önyargıları ya da bağlı oldukları felsefi görüşleri, bilimsel bir görünüm altında topluma empoze ederler. Örneğin, tesadüflerin karmaşa ve düzensizlikten başka bir şey oluşturamadığını gözleriyle gördükleri halde, evrendeki ve canlılardaki yapıların, plan ve düzenin tesadüfler sonucu ortaya çıktığını savunurlar.Söz gelimi bu tür bir biyolog, canlılığın yapıtaşı olan bir protein molekülünde hayranlık uyandıran bir düzen olduğunu ve bu düzenin tesadüflerle oluşma olasılığının bulunmadığını rahatlıkla anlar. Ama buna rağmen, proteinin, milyarlarca yıl önce ilkel dünya şartlarında rastlantılar sonucu meydana geldiğini iddia eder. Bununla da kalmaz, yalnızca bir değil, milyonlarca proteinin tesadüflerle oluşup, sonra hayranlık verici bir plan ve düzen içinde biraraya gelerek ilk canlı hücreyi oluşturduklarını da çekinmeden iddiasına ekler ve bunu ısrarla savunur.
    Dna sında bu bilgi yoksa kanat oluşmamış demektir.
    Sizin evrim inancınızın YERYÜZÜNDE YASAYAN CANLILARDAN/UCAN CANLILARA gecisi, evrim teorisi kendi icerisinde zaten en bastan kendisi ile celisiyor.Bak simdi sen ucan canli olmayi tercih ediyorsun.Diyelimki kollarınız kanatlaşmaya başladı.


    kanatlaşmaya geçiş süresi bugünden yarına olamayacağını hepimiz biliyoruz.Insan oglu aklini kulanarak ucmaya calisdiginda ,insan yaptigi deneylerin yanlislarini ele alarak ,bu yanlislari ayiklayarak ucmayi basarmistir.
    Ucmayi hedefliyen dinozorun dna sinda bu yüzden kanadin bilgisi olması gerekir, Cünkü evrim uzun oldugundan dinozor bunu deneye deneye elde edemez.
    Dikkat edin insan oglu hayatini devam sürdürüyor.Ama kanadinla evrimlesen hayvan öyle degil.

    Düsüne bilen ,aklini kulana bilen insan ucmada zorlanirken,nasil oluyorda daha neyin ne oldugunu bilmeyen bir hayvan kendisini türk hava yollarina tayin edebiliyor.Kendisi kanadinla evrimlesirken o kanadin kendisine ayni zamanda bir dezavantaj ketirdigini de unutmayalim.Kosmada olsun,kacmada olsun gibi. Bu kanatin evrime ugrama süreci uzun oldugundan canliya fayda getirmemektedir, cünkü sürec cok uzun.Bir seyler yer iken yedigini tutamaz. Kaldiki canlida bilgi eksikligi de var üstelik.Kanadin tüm yapisi optimal bir sekil formuna girmedikce bu canlidan canliyada deyisiyor bunuda unutmamak lazim. Yani olusan (yaratilan) kanat ,canlinin yapisina göre degisiklik gösteriyor.Bununuda gözardi etmemek lazim.Kanadin tümü, canliya göre optimal bicime girmedikce ,asla bu canli havalanamaz.

    Canlıya göre oluşan Kanat, yine yazacağım canlıya göre diyorum( bu bilgisiz olamaz).Bu kanadin olusumu canli organizmanin bir parcasi oldugunuda isin icine katarsak.Hücreleri,proteinleri, amino asitleri, bu kanatin evrim olusum süresinin icine sokarsak ,isler daha da zorlasiyor.Zaten kendiliginden dedigimiz an darwinin sözü aklima geliyor. Karmasik yapiyla ilgili sözleri geliyor aklima.Adamcagiz ne bilsin ki , kendisinde günümüz teknolojisi mi vardi.Öyle zannediyorum ki adam kitabini yayinlamazdi.Ama artik günümüzde bu teori bir inanc haline gelmis ve insanlar bu teoriyi sorgulamiyor.

    Bir iplik düsünün, bu iplikten kac tane sekil olusa bilir.Elinize alib kivirin ve birakin .Masanin üstüne düsen ve kendiliginden olusan ipligin bu seklini ,fotorafini cekin. 500 amino asitli ortalama bir protein molekülünün uygun çeşit ve sıralamada dizilmeleri ihtimalinin yanısıra, içerdiği amino asitlerin hepsinin yalnızca sol-elli olması gerek.Eğer az bir miktar(gramini tuturma olayi) bile dextrorotaryli(ipligi döndürme gücü kabul edin). aminoasit molekülü bulunursa, farklı bir üç boyutlu protein yapısı oluşur( ibligin sekli) ki, bu da hayat metabolizması için uygun değildir. Üç boyutlu proteinin sekil yapısıni düsünün. Bakiniz sadece bir proteinden bahs ediyoruz.
    insan bir bilim adamından duyduğu herşeyi, mutlak doğru sanır. Bu bilim adamının birtakım felsefi ya da ideolojik önyargılara kapılmış olabileceğinden endişe etmez. Oysa bilim adamlarının bir bölümü, sahip oldukları bazı önyargıları ya da bağlı oldukları felsefi görüşleri, bilimsel bir görünüm altında topluma empoze ederler. Örneğin, tesadüflerin karmaşa ve düzensizlikten başka bir şey oluşturamadığını gözleriyle gördükleri halde, evrendeki ve canlılardaki yapıların, plan ve düzenin tesadüfler sonucu ortaya çıktığını savunurlar.Söz gelimi bu tür bir biyolog, canlılığın yapıtaşı olan bir protein molekülünde hayranlık uyandıran bir düzen olduğunu ve bu düzenin tesadüflerle oluşma olasılığının bulunmadığını rahatlıkla anlar. Ama buna rağmen, proteinin, milyarlarca yıl önce ilkel dünya şartlarında rastlantılar sonucu meydana geldiğini iddia eder. Bununla da kalmaz, yalnızca bir değil, milyonlarca proteinin tesadüflerle oluşup, sonra hayranlık verici bir plan ve düzen içinde biraraya gelerek ilk canlı hücreyi oluşturduklarını da çekinmeden iddiasına ekler ve bunu ısrarla savunur.

    Sonuçta evrim tesadüfi sonucu oluşum demekten başka bir şey değil ,hayvan kendisini tesadüv sonuçlarına yani bu tür maceralara neden atsın ki.Kolları kuyruk da olabilirdi.Günümüzde bir ufacık mutasyonun nelere yol açtığını görüyoruz sonuçta. Canlı kendisini bu tür maceralara atmiyorsa,neyin nesidir bu kendiliğinden havalanma olayı.Etki tepki üzerinden bu havalanma oluşumu açıklanamaz. Kanat olayını ,bir kuşun gagasının deismesi gibi ele alamayız.Bir türlü hayat yolunu buluyor sözünün altında bile ,zekanın kendisini göre biliriz. Yolu bir labyrint gibi düşünün. Labyrintin büyüklüğü de muazzam büyüklükte ve karmaşık. Bunu hücrenin karmaşık yapısından anliya biliyoruz. Bir deli buradan çıka bilirmi.Çıkar ama kaç tane iç içe geçmiş labyrint var?. Kaç tane bakın.
    Birşehrin yapısı gibi karmaşık yapısı olan bir hücreyi düşünürsek, labyrintin içinden hiç çıkamayız.Tek bir hücre bu.
    Hücre, çok hücreli canlılardaki en küçük yaşam biri midir.Birde bunu işin içine katarsak ,labyrintin büyklügünü düşüne biliyormusunuz. Bir proteini meydana getiren amino asitlerin sıra, sayı ya da çeşidinin değişmesi, oluşacak proteinin farklı olmasına neden olacaktır.Sadece protein yapımına katılan 20 çeşit amino asitin her birini bir rakama benzetirsek, rakamların bir araya gelerek oluşturduğu sayıya da protein deriz. Dolayısıyla 20 farklı rakamdan ne kadar fazla sayı kombinasyonu Ve aynı zamanda 3 de şekil oluşabileceğini düşünürsek,Labyrintin ne kadar büyük olduğunu görebiliriz.Bizim deli hayat nasıl oluyorsa oluyor ha bire her labyrinten dışarı çıka biliyor. Labyrint büyüdükçe büyüsün sorun yok. Yahu bu canlı konusunda aklı nasıl işin içinden çıkara biliris. Kendiliğinden olur mu olmazmi meselesini biz sayılar üzerinden ,matematik üzerinden anlaya biliriz. Matematik akıl işidir. Aminoasitlerin sayısını proteinlerin 3d şekillerini, hücrenin karmaşık yapısını bildiğim zaman ,matematikçiler ne diyor diye onların ne dediğine bakarım. İmkansız diyorsa imkansızdır. Matematik bizleri hangi zaman yolda biraktida ona güvenmiyoruz. Akıl zeka elle tutulabilinir değil ki, neyini ispatlayacaksin. Görüp his etmeden başka hangi yol var.Bırakın tanrıyı bir tarafa o nu işin içine hiç katmayalim.Karşımızda bir motor dursa bunu aciklayamadigimizda ,bu tesadüfen olusmusdur mu diyecez. Adama sen kafayimi yedin demezlermi.Doğa akıl ile kaynıyor diye ,bu nu belki görmezden gelebiliriz. Ortalıkta motor dolu,asil gözümüzden kaçan bu. Vay anasını diyeceğimiz yerde normal karşılıyoruz.Kendimiz yapmaya kalkincada yemiyor bir türlü.Ama yeri geldi mi biz insanız, bilginiz, havamizdan geçilmiyor. Bu muhtesemliyi Bilim dünyasına anlatmaya calisanida mahkeme önünde yargılıyoruz. Neden ? ADAM zekayı ispatliyamiyormus. Neymiş motor indirgenebilinir mis.Motoru tutan cuvata baska ise de yararmis, Cuvata iste bu kadar,nevarki burada? bu sadece bir cuvata.Her neyse Indirgeseler ne yazar ,indirgemeseler ne yazar.Motor orada duruyor, matematikte onun yanında kafasını kaşıyor. Flagelum benim gözümde motor bile değil bildiğin david hasselhofun kara şimşeği gibi. Akıllı kerata, kendi nereye gideceğini ne yapacaginida biliyor.Ama insan ne yapıyor, bu muhteşem yapıyı indirgiyor.Bir hücrede bulduğumuz kompleksliği üretebilecek Darwinist mekanizmaların var olduğunu gösteren hiçbir araştırma ve bulgu olmadığı halde. İnsanın zekali bir varlık olmasına rahmen bunları nasıl görmezden geliyor ,anlamıyorum. İnsanoğlu bu konuya aynı hastalıklara yaklasdigi gibi yaklaşıyor, işte yanlısı da tam burada yapıyor. Yaklaşım basdan sona yanlış.Yarın öbürgün bir canlı yarata bilsek sevincden kafayı yiyecez. Sorun bu değil.Sorun ben buldum değip ,neyi bulduğunu insanın gözden kacirmazi olayı. Bir şifreyi kira bilmek değil,şifreyi kırdıktan sonra bu nasıl olabilir demek mesele.Kırdığı şifrenin imkansız denecek kadar küçük olduğunu anlamak mesele.
    Orada akil yoksa hangi sifreyi kirmaya calisiyorsun,Ey hirsiz. Hem hirsizlik pesindesin hemde saygisizsin,insan olana yakisirmi bu.Zaten bildiklerimizin tümünu doganin kendisinden kasandik. Sifresini kirdikmi havamizdan gecilmiyor.Havamiz niye ? Abi isler cok karmasikti,ben bunu kendi zekam ile cözdüm.Bravo , helal sana.

    Yazdıklarının sağdan soldan derleme olduğunu, kopyala-yapıştır, yapıp kaynak göstermeyerek bir tür entelektüel hırsızlık yaptığını düşünüyorum. Keşke hangi siteden aldığını söyleseydin...

    1. Sol-elli amino asitler
    2. Kanat
    3. Tesadüf



    Ben önce tesadüften başlayayım. Birincisi evrim kuramı abiyogenezi içermez, hayatın nasıl başladığı sorunu evrim kuramı içinde ele alınmaz. Bu sorun ayrı bir alt bilim dalının konusudur. Evrim canlıların ortak bir atadan nasıl geldiğini gösteren bir kuramdır. Ortak atanın nasıl oluştuğu evrim kuramının konusu değildir. Dolayısıyla hayatın başlangıcını tesadüflerle açıklayan hipotezlerle evrim kuramını ilişkilendirmek, ya evrim kuramını bilmemektir, ya da kuramı bilinçli olarak sulandırmaya çalışmaktır.

    Öte yandan dillere pelesenk olmuş şu “10 üzeri bilmem kaçta bir olasılık” teranesini ele alalım. Herşeyden önce evrim birikimli ilerler. Bir başka deyişle tesadüfi eşleşmeler korunur. Şöyle açıklayalım:

    Elimizde 0’dan 9’a kadar 10 adet sayının olduğu bir çekiliş torbası var. Buradan 6 haneli bir sayı çekilişi yapacağız. İstediğimiz bir sayıyı, mesela 789123 sayısını çekme olasılığımız nedir?
    1/10*1/10*1/10*1/10*1/10*1/10, yani milyonda bir. Ancak moleküler dünyada işler böyle yürümez. Mesela bir karbon atomu, bir hidrojen atomuyla bağ yaptı mı, ortamda verlığını sürdürür ve çekilişe tek başına karbon atomu olarak değil, CH molekülü olarak katılır. Bunu sayılarla izah edelim ve örneğimize geri dönelim:
    Sayımız neydi: 789123, 7 ve 8’in 1. ve 2. sayı olarak çıkma olasılığı nedydi: 1/10*1/10 = 1/100. Şimdi elimizde 7 ve 8 yerine bir araya gelerek oluşturdukları 78 sayısı var. Şimdi bu sayıyı torbaya geri atalım (çünkü bir kez oluştu ve ortama katıldı) ve ikinci aşamaya geçelim. 78 ve 9 sayısının torbadan 1. ve 2. çıkma olasılığı nedir?: 1/10*/1/10 = 1/100. Yani 1/100 olasılıkla 789 sayısını elde ederiz. Aynı nedenle bunu da torbaya atalım ve tekrar çekelim (3. aşama): 789 ve 1 için olasılık yine aynıdır: 1/100. Bu böyle 6. ve son aşamaya kadar sürer gider. 10 tek haneli sayının olduğu bir torbadan aşamalı/birikimli gidildiğinde 6 haneli bir sayı oluştruma olasılığı milyonda bir değil, sadece 100’de birdir!. Ya torbamızda sınırsız sayıda tek haneli rakam varsa ne elde ederiz? Her bir kombinasyondan tonlarca 6 haneli sayı ve aralarında istemediğin kadar 789123 sayı dizisi!.Demek ki tesadüf dediğimiz şey, gayet yüksek bir ihtimal dahilinde. Bunun katrilyonlarca oksijen, hidrojen,azot, sülfür, karbon, fosfat vb. gibi elemntlerin olduğu bir ortamda gerçekleştiğini düşün. Bu durumda ne olur? Bir sürü amino asit, bu amino asitlerin oluşturduğu bir sürü protein. Bu proteinlerin çoğunun işlevi yok. Sadece canlılığı oluşturmak için doğru şekide bir araya gelmiş proteinler değil, farklı şekillerde bir araya gelmiş tonlarca protein. Yani tipik bir kaos portresi. Sol elli amino asitlerle oluşmuş proteinler, sağ elli amino asitlerle oluşmuş proteinler. Hepsi ama hepsi bir çorba halinde bir arada var. İşte hayat bunların içinden sol-elli amino asitlerin oluşturduğu proteinlerle başlıyor. Neden sol-elli, bilim bunu henüz bilmiyor ama şunu söylüyor: Sağ-elli de olabilirdi. Kaldı ki, amino asitler sol elliyken, DNA ve RNA’nın yapısında bulunan şeker molekülleri sağ ellidir.

    Tüm amino asitlerin sol e olmasının nedeni amino asitlerin birbirlerine birinin amino grubu (NH2) ile diğerinin asit grubu (CO2H) arasında bir mol H2O kaybederek peptit bağı ile bağlanmak zorunda olmalarından gelir. Amino grubu, molekülün geometrisine göre solda, asit grubu sağdadır. Bu nedenle tüm amino asitler, birbirlerine bağlanacaksa, amino grupları solda, yani sol elli olmak zorundadır. Buna “kiralite” denir. Ancak doğada amino asitlerin hem sol-elli, hem sağ-elli olanları oluşmaktadır ama hayat sol ellileri tercih etmiştir. Bunla ilgili bir hipotez var. Dr. John Cronin ve Sandra Pizzarello yaptıkları araştırmayla uzaydan yeryüzüne düşen meteorların ve asteroitlerin içinde çok az sağ elli ama çok sayıda sol elli amino asit bulmuşlardır. Peki uzayda niye böyle. Net olarak bilmiyoruz ama buna ilişkin de bir hipotez var: Buna Bonner hipotezi deniyor. Hipoteze göre yakınlardaki bir dönen nötron yıldızından yayılan sol elli radyasyon uzayda sol elli amina asitlerin oluşmasına yol açmıştır. İşte dünyamıza bu meteorlar düştüğü için yeryüzünde hayat da sol elli proteinlerle başladı. Uzayın bir başka yerinde ise bunun tam tersi olmasını engelleyecek hiç bir kimya yasası yok. Yani uzayın başka yerlerindeki gezegenlerde sağ elli amino asitlerden müteşekkil hayatlar olabilir. Dünyada da insanların %90’ı ve belki daha fazlası sağlaktır. Küçük bir grup ise solak olarak doğar. Nasıl burada bir hikmet aramıyorsak, sol elli amino asit meselesinde de hikmet aramak yersizdir. Velev ki, bunda bir hikmet olsun. Evrim kuramı bundan etkilenmez çünkü amino asitlerin ve proteinlerin nasıl oluştuğu ile ilgilenmek evrim kuramının işi değildir. Evrim kuramı bir yerden başlayacaksa, tek hücreli canlılardan başlar. Öncesi evrim kuramını ilgilendirmez. DNA’nın oluşmuna ilişkin bir dizi hipotez var ama dediğim gibi bunlar abiyogenez altında inceleniyor, evrim kuramı altında değil. Sen sapla samanı karıştırmışsın.

    Proteinlerin oluşması o kadar zor bir kimyasal tepkime değil. Uygun enzimlerin varlığında protein oluşturmak kolaydır. Nitekim sentetik yolla bir sürü protein üretilmiştir. Ortamda bir karbon atomu varsa, orada molekülleşme kaçınılmazdır çünkü karbon sürekli bağ kurmak isteyen bir atomdur. Nedenine gelince dış yörüngesindeki 4 valens elektronuna sahiptir. Bu elektronlar karbona muazzam bir bağ kurma potansiyeli verir. Karbonu aşağıda bir yerde “Uzaylı” topiğinde etraflıca anlatmıştım. Burada tekrarlamak istemiyorum. Açıp oradan okursun.

    Kanatlara gelince;

    Tavukları nereye koyuyorsun? Devekuşunu nereye koyuyorsun? Pengueni nereye koyuyorsun? (penguen kanadını yüzmek için kullanıyor!) Bunların kanatları var ama uçamıyorlar. Gördüğün gibi soyları da tükenmiş değil! Süzülen sincapları nereye koyuyorsun? Süzülen balıkları nereye koyuyorsun? Yarasaları nereye koyuyorsun? Uçan böcekleri nereye koyuyorsun? Değil mi ya, böceklerin kolları kanada dönüşmedi ki!

    Dur daha bitmedi…

    Steamer ördeği, Kanadı var ama uçamıyor.

    Weka… Kanadı var, kısa ve mahmuzlu. Uçamıyor ama kanatlarını kavgada kullanıyor.

    Kiwi, Kakapo, Takahe, Kasovari, Bunlar da kanada sahip ama uçamıyorlar.

    Tarihteki dinazor örneklerini saymayacağım. Kanatların tedricen gelişimi çok mümkündür. Önce ağaçtan ya da yüksekten yere kontrollu düşüş (paraşütleme) için kolla gövde arasında bir perde oluşabilir. Bu perdenin hayvana zararı değil yararı vardır. Sonra bu perde genişleyerek hayvanın ağaçtan ağaca ya da bir noktadan diğerine süzülmesine yardım edebilir. Buna örnek resimler aşağıda. Kendileri de uçan mantalar, uçan lemurlar, uçan balıklar, uçan yılanlar, uçan geko, uçan kurbağa, uçan sincap, Bunlar kuş değil, böcek değil, yarasa değil ama kısa mesafelere uçabiliyorlar ve kuşlar gibi gelişmiş kanatları da yok. Ne var ki, yere yumuşak iniş yapıyor, ya da süzülüyorlar. Lemurların ya da uçan sincapların, şimdi hangisi hatırlamıyorum, bir ağaçtan diğerine 200 metre süzüldükleri gözlenmiştir.

    Yemeğini yerken tutmaktan söz etmişsin. Kaç hayvan avını yerken tuma şansına sahip? Yılan? Timsah? Kertenkele? Dinazor? Kirpi? Daha sayayım mı?.. Yukarıda saydğım lemurlardan mantaya bir dizi hayvan da tam kanat yapısına sahip olmadığı ve yemeğini tutamadığı halde kanat benzeri bir yapıya sahip. Mesela weka kanadıyla uçamıyor ama onunla dövüşüyor! Yarım kanat bir başka işe yarayor! Penguendeki yarım kanat yüzmeye yarıyor! Kurbağanın ayaklarındaki perdeler, yere yumuşak inişe ve yüzmeye yarıyor.


    İngilizcen varsa kanadın evrimine ilşkin bilgilere buradan Berkeley Üniversitesinin sitesinden ulaşabilirsin:


    http://www.ucmp.berkeley.edu/vertebrates/flight/evolve.html


    Belli ki hayvanlar alemini yakından incelememişsin. Tüm canlılığı, çevrende gördüğün kedi, köpek, at, inek, sinek tavşan, serçe vb sanıyorsun muhtemelen… Doğadaki muazzam çeşitliliği ve o çeşitlilik içindeki nice uçuş ve kanat formunu görsen zaten afallarsın. O zaman bu basit çıkarımları sözde evrimi çürütmek için önümüze koymazdın. İnternet bir derya, biraz yaratıcı ol, bir gir araştır, hep Harun Yahya okuma, biraz da evrimci sitelerde vakit harca. Harun Yahya gerçekleri açık bir şekilde çarpıtıyor. Ayrıca Harun Yahya veya benzeri yerlerden kopyala yapıştır yapacaksan da dürüstlük edip, alıntı yaptığın sitenin adını ve linkini versen iyi olur. Kopyala/yapıştırla uğraşmak yerine makalenin aslını okuruz…

     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar
     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar
     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar
     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar
     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Torlak Kemal -- 24 Eylül 2016; 21:37:46 >




  • dine mine ne kullanıcısına yanıt
    Her bilim adamının söylediği her şeyi neden mutlak doğru sanalım; iradesiz miyiz biz? Kendi sentezimiz yok mu konular hakkında? Misal en basitinden Canan Karatay beslenme hakkında açıklamalar yaptıkça yılda iki posta meslekten men alıyor. Şimdi o bir bilimci, her ne kadar farklı sağlık alanında da olsa ihtisas sahibi birisi. Diğerleri de öyle. Peki kim haklı? İlginç gelebilir ama ikisi de. Bu itişmelerin tek sebebi ise terimsel yanlış anlaşılmalardan ibaret. Karatay diyor ki kolesterol zararlı değil, bol yiyin. Diğerleri ise bu kadının dedikleri tehlikeli uygulamayın diyor. Peki ikisinin de dediği nasıl doğru olabiliyor? Kolesterol dediğimiz şey tek çeşit bir şey değil. Karatay doğal ve sağlıklı kolesterolden bahsediyor. Müstesna durumları olan hastalara ise Karatay zaten kendi doktorlarının tavsiyelerine uymalarını öneriyor. İki tarafın da başvurdukları kaynaklar bilimsel. Yani aslında birbirleriyle boş didişeceklerine oturup konuşsalar aslında kolaylıkla anlaşırlar. Bu kolaylıkla anlaşma durumu evrim karşıtları için geçerli mi peki? Pek değil. Çünkü evrim karşıtlığı diye bir şey yok ortada. Akıl-izan karşıtlığından ibaret tüm yaptıkları. Kendileri "bilimsel olarak evrimin yalan olduğu bilim çevrelerince ortaya kondu" deyince bu "mutlak doğru" oluyor ama evrimciler "evrim kanıtlı bir teoridir" deyince bu yalan oluyor. Ne âlâ memleket! Böyle mantık mı olur? Evrim karşıtları kendi mürşitlerinin peşinden ölümüne koşacaklar ama iş bilim gibi temeli sorgulamaya dayanan bir konuda sorgusuz inanma gibi bilimsellikten uzak şeylere gelince evrimciler yaftalanacak! Bu ne perhiz derler adama! Yani kısacası bir bilimcinin dediklerini mutlak doğru sanan kişi cahilin tekidir! Ayrıca felsefi yönelimi olmayan bir insan olmaz ki felsefeden, fikir akımlarından uzak bir bilimci nasıl var olabilir? Üstüne üstlük fikir cereyanlarına mensup bilimciler genellikle bilerek ve isteyerek halkı kendi çizgisine getirmeye meyilli değillerdir; aksine halk buna kendiliğinden heveslidir. Acaba neden evrim "teorisi" değil de büyük patlama "teorisi" doğru kabul ediliyor halkımız arasında hiç düşündün mü? Çünkü bilimcilerden ziyade ideolojik fikirli, topluma zararlı kişi ve kurumlar tarafından empoze edilmeye çalışılan düşünceyle uyumlu hangi cereyan varsa ona meyillendiriyorlar da ondan! Neden büyük patlama doğruymuş? Çünkü ayette geçiyormuş! Ayetleri eğip bükerek bilmiyorlar ki kendi dinleri için de zararlılar! Evrim neden yalanmış? Ayette yokmuş da ondan! Bu nasıl mantık? O zaman mikrodalga fırın da mı yalan? Tüm bu lüzumsuzlukların sebebi bilimciler mi?

    Tesadüf denirken de öncelikle tesadüften ne anladığımız çok önemlidir. Tesadüfün tanımı nedir? Ayrıca benlikten bağımsız bir durum mudur tesadüf? Bir açıdan her şeyin tesadüf olduğu iddia edilebileceği gibi öte yandan tesadüf diye bir şeyin olmadığı da öne sürülebilir. Bu durum tamamen tesadüfün tanımından kaynaklıdır. Şöyle ki, telefonunu unuttuğun için eve geri döndüğünü ve bu sayede dışarıdaki bir kazadan saniyelerle kurtulup hayatta kaldığını düşün. Bu tesadüf müdür? Hem evet hem hayır. Çünkü tesadüf vasıflandırması tamamen bizim algımızdan kaynaklı bir durumdur. Eğer alakası olmasa da mucizevi görünen veya rastlantısal olamayacak kadar değişik (bunun ölçütü neyse artık) gelen bir olay her daim tesadüf sayılamayacaksa o zaman tesadüf diye bir kavramın var olmaması gerekir. Ayrıca hiçbir olaya deterministik olarak bakmamamız isteniyorsa ve olayları ayrı ayrı ele alma ihtiyacı hissediyorsak da aynı şekilde tesadüfü bir kenara iteriz. Ancak mesela filmlerdeki gibi tesadüfler (yıllar önce ayrıldığı kişiden ebesinin nikahında, misal ta Jüpiter'de karşılaşmak) gösteriyor ki aslında her olgu tesadüf de sayılabilir aynı zamanda. Çünkü hiçbir zaman, her şey deterministik olsa bile %100 kurgulama ihtimalimiz olmadığı için zaten tek yönlü zaman okunu takibe mecbur kalırız ve kaotik olarak algılayabiliriz sistemi. Mesela bir denizanasının ömrü boyunca milyarlarca spor bıraktığı bir ortam düşün. Bu yavrulardan hangisinin yaşayıp hangisinin öleceği tesadüf müdür? Hem evet hem hayır. Çünkü bizim açımızdan her olayın az da olsa tesadüfe dayanması zorunluluğu vardır. Daha önceden "daha iyi beslenen yavru hayatta kalacak elbette" dediğimiz zaman bir hastalığın çıkıp da o batındaki tüm yavruların öleceği ihtimalinden kurtulamayız. Yani hiçbir zaman %100 kaotiklikten sıyrılamayan bir zihnimiz vardır. Bu da her şeyi az da olsa kaotik ve tesadüfî algılamamızla sonuçlanır. Oysa ki burada fikirsel bir deney yaparak gözlemci olarak kendimiz yerine mesela her şeye yetkin bir Tanrı koysak yahut en azından konuyla ilgili yetkin bir varlık (melek veya mitolojik Tanrı) koyarsak sonuç değişir. İlahî bakış açısıyla %100 deterministik bir bakış açısı görürüz ve böylelikle bu bakış açısına göre hiçbir şey tesadüf değildir. Tesadüf olgusu yoktur bu durumda. Ancak tekrardan bu statüye bir insan koyarsak bu kişinin dindar veya ateist olması fark etmeksizin eski duruma dönüldüğünü görürüz; tesadüf hem vardır hem de mümkün değildir bu durumda. Aşırı öznel bir kavramı da bilime bulaştırmanın haceti yoktur. Tesadüf olayının bir kenara atılarak bilimsel konuların masaya yatırılması gerekir; eğer gerçekten objektiflik hedef ise tabi.

    Bir evrimsel biyoloji uzmanı eğer proteinlerin yapısına hayranlık duyarsa ve bunun tesadüfler sonucu ortaya çıktığını iddia ederse bu da öznel bir tutum olmasına rağmen tespit ettiği şey tesadüfle oluşup oluşmadığı değil, mutlak bir şekilde evrim sonucu oluştuğu yönündedir. Aslında bu "hayranlık duyma" durumunun kendisi başlı başına özneldir ve bilimsel olmayan bir ek tutumdur. Kaldı ki her uzman kişi çalışma alanıyla ilgili elbette övgüler düzecektir. Dışkıyla ilgili haksızlık yapıldığını izah eden ve dışkıyı öven videoyu izlameyen yoktur herhalde (B.O.K. videosu). Bu video gerçekten sevme, hayranlık duyma ve değer verme konularının neylesine öznel olduğunu çok iyi vurgulamaktadır. Buna bir örnek de ömrü boyunca Ay'da büyümüş bir çocuğun tutumu olabilir. O kişi siyah gök ve beyaz yer haricinde hiçbir yapı görmemiş olsun. Onun için nişasta kıvamında ve kaotik yapıdaki Ay toprağı büyük "mucizelerdendir". Asla "tesadüf" sonucu oluşmuş olamaz. Ayrıca göğün kapkara oluşu da hiç sapmaz bir olgudur. Bu bir mucize olmalıdır. Ancak anlam veremediği tek şey muhtemelen biri gökte duran ve diğeri 27 günde bir kaybolup geri gelen mavi bir küre ve beyaz bir ışık küresidir. Demek ki bir gün onun için 650 saattir. Acaba neden 649 değil, 651 değil de 650 saattir gün? Mucize olmalıdır bu (!).

    Bu tutum bilip bilmemekten de bağımsızdır. Günümüzde geçmiştekinden çok daha fazla doğa olgusunun sebeplerini bilmekteyiz. Ancak bir kişi evrimi reddederek yine de her şeyin tesadüfler silsilesi olduğunu öne sürebileceği gibi evrimi kabul eden birisi de tesadüf diye bir şeyin olmadığını ama bizim algılamamıza tesadüfmüş gibi geldiğini pekala iddia edebilir. Tıpkı dindar bir kişinin evrimi kabul edebileceği ve ateist veya deist bir kişinin evrimi reddedebileceği gibi. O halde böylesine öznel konuları evrim meselesine bulaştırmanın gereği nedir? Elimizde milyonlarca, milyarlarca olgu, bulgu, deney, gözlem varken nedir bu felsefe hevesi? Felsefe gereksizdir demiyorum tabi ki ama her şeyin bir sınırı vardır ve olmalıdır da. Nasıl ki bilimciler cehennemdeki taşların erime sıcaklığı hakkında fikir yürütemiyorlarsa aynı şekilde felsefî olarak da "maymun şerefsiz, ben aslandan gelmiş olmak istiyorum" şeklinde gereksiz ve saçma fikirler öne süremez ve sürmek zorunda da değildir.

    Saçma ve gereksiz açılardan yorumladığın uçma konusuna da çok uzak olduğun anlaşılıyor. Kimin ağzından yorumlar paylaşıyorsun bilemeyeceğim ama nereden kopyala/yapıştır yaptıysan (bir yerde iki kez yapıştırmışsın, biraz dikkat et intihalde bile) keşke yapmasaydın da cehaletin daniskası bir yorum bile yazsan keşke başkasının cehaleti değil de kendi peşin hükmün olsaydı! Neyse, verdiğin temel karşıt fikirler genel olarak şunlar;
    -Evrim süreci uzundur ama DNA bilgisi olmaksızın uçma gerçekleşemez.
    -İnsan bile hava araçlarını zor sürerken hayvan kendini nasıl uçuruyor?
    -Yarım kanat ne işe yarar?

    Bunları tek tek ele alalım. Öncelikle her genin bir vazife üstlendiği fikri aşağı yukarı doğrudur. Ancak burada özellikle T.G. Dobzhansky'nin ve S.J. Gould'un sıklıkla vurguladıkları bir modele değinmek yerinde olur. Bu vazifeleri nasıl betimlememiz gerekir? Zeka geni veya uçma geni var mıdır? Bu yetenekler tek genle mi yönetilir? Hiç değil! Çünkü uçmak veya düşünmek gibi komplike faaliyetler için canlının vücudunun tümü lüzumludur. Yani burada Darwin'in basitleştirmek için kısaca açıkladığı seçilim sistemini DNA sistemiyle birleşik düşünmek ve daha karmaşık bir sistem tahayyül etmek icap eder. Şöyle ki, eğer uçmak canlıya değişim sürecinin başından sonun kadar az da olsa fayda sağlamıyorsa neden oluşsun? Ayrıca genomdaki alelelerin yeni bilgi üretebilme yetisi vardır. Bunu nereden biliyoruz? Çeşitli duyular her türlü kimyasalı algılamak için farklı gen kombinasyonlarına ihtiyaç duyar. Yani bu konu "aha da mutasyon oldu ve kanat çıktı" gibi basit bir süreç değildir. Mozaik evrim modeliyle süreci yorumlamamız gerekir. Şöyle ki, bir mutasyon faydanın âlâsını da sağlasa oluşum sürecinde olumsuz, hatta hayatî bir vasıf çıkarıyorsa o mutasyon zaten uzun ömürlü değildir. Kaldı ki evrimsel süreç yorumunda hiç kimse dinozorlar uçmaya başladıklarında DNA'da böyle bir bilgi yoktu demez, diyemez. Elbette sonradan bilgi(ler) eklenir genoma. Bu mutlaktır. Çünkü mesela bazı kombine gen grupları o kadar kompleks ve gereksiz yere iç içedir ki, tek aşamada gökten bir anda düşen hiçbir canlıya bu yapı yakışmaz. Neden görme ve koklamayla ilgili birden çok gen vardır ve bunlar her daim birbirinin değişik birer kopyası yapısındadır? Çünkü tek biçim görme veya koklama olmayacağı gibi bunlar bir tek genle de yönetilemez. Peki özelleşen bu duyular neden kendi içlerinde benzeşiktir? Yani neden memelilerdeki yüzlerce koklama geninin her biri farklı kümyasalları algılama yeteneği verirken hepsi de birbirinin türevi yapıdadırlar? Özel görevler için, yetkin işlevler için genom tekrar en başa dönüp proglamlanamaz da ondan. Peki memeli duyu genleriyle kuş duyu genleri temel de kesişerek ortak atayı işaret etmelerine rağmen bazı kritik görevlerde sürüngen atalarında olmayan yetileri neden takımlarına özgü şekilde barındırırlar? Eğer yetkinlik tüm türlerde yegane hedefse ve evrimin veya gökten düşmenin temel bir ulaşmak istenen hedefi varsa neden tüm takımlarda işlevsel kısımların kronolojik olarak daha yakın olanları birbirinden böylesine kopuktur? Çoğu hayvanda C vitamini sentezini üstlenen genler mevcutken neden insanlar ve şempanzelerde bu yoktur? Yoksa yetkinlik değil de günü kurtarmak mı hedeftir? Acaba hiçbir hedef yok mudur ortada? Evrimsiz bir genetik biliminin anlamı nedir yahut evrim ve biyoloji genetiksiz anlaşılamaz mı? Bir bütün halinde ele alınamaz mı?

    İkinci husus bazı konularda hayvanların insanlardan bile daha yetkin olduğu "mucizesi" (!). Acaba bilimin sınırları yoktur veya bilim kurgu insanlığa yol gösterir ifadeleri yanlış mı anlaşılmaktadır? Bilimde ne kadar ileri olursak olalım bunun somut bir sınırının olmaması demek, hemen yarın ışınlanabileceğiz mi demektir? Yoksa her beşerî şeyin bilimsel açıdan tedricî geliştiğinin mi göstergesidir? Bir penguen gibi yüzemeyişimiz acaba penguenin evrimleşmediğinin nasıl kanıtı olabilir? Yoksa insan ve penguen farklı yollarda mı evrimleşmiştir? Her tür aynı kriterlerde aynı değerde mi evrimleşmek zorundadır? Filin ğaca tırmanamaması, şebeğin daha yetkin olduğunun kanıtı mıdır? Bazı semenderler tatlı sudan hiç çıkamamalarına rağmen nefes alabilmektedirler ancak tuzlu suda ölmektedirler. Yani semender acaba tatlı suda bizim ölmemize rağmen yaşayabildikleri için yetkin mi sayılmalıdırlar yoksa tuzlu suda öldükleri için köpek balığından daha mı az yetkindirler? Bunun ölçütü nedir?

    Üçüncü ve son konu da yarım bir "ara geçiş" organın ne işe yarayacağı üzerinedir. Bunu haklı olarak birçok evrimci bilimci bile sormuştur ve cevap bulunması gereken bir husustur elbette. Ancak bilimsel olarak masaya yatırılmalıdır. Birçok kemirgenin yanak kesesi vardır ve fazla besinler orada muhafaza edilir. Peki evrimsel süreçte yarım bir yanak kesesi ne işe yarar? Yarım veya çeyrek girintili bir yanak kesesi saçma değil midir? Elbette saçmadır ama bunun saçmalığı evrimden değil, evrime karşı haksız yorumlardan kaynaklanır. Acaba yanak kesesi gerçekten de aşamalı mı oluşmuştur? Her organ aşamalı evrimden geçmek zorunda mıdır? Hiç değil! Çünkü günümüzde de soyu evam eden bazı kemirgenlerin yanak keselerinin içi kıllıdır. Peki bu ne demek? Ağız içine uzanan bir organın kürklü olması o canlı için nasıl bir avantajdır? Yoksa yanak kesesi, yanak derisinin tek aşamalı bir mutasyonla yanlış üretilmesinden mi oluşmuştur? Kesinlikle öyle! Çünkü genetik araştırmalar gösteriyor ki yanak kesesi yanak derisinin ters kopyalanmasından başka bir şey değildir. Yani hiçbir zaman yarım bir kese olmamıştır. Elbette tam ama kıllı bir ağız kesesi hiç olmamasından daha avantajlıdır kemirgenler için. Sonrasında ise ikinci aşama mutasyonlar yoluyla kese içi kıllar yok olmuştur. Tüm bu veriler genetik araştırmalarıyla desteklidir ve asla uydurma değildir. Fosiller ve jeolojik etmenler de konuyla paralel olgular sunmaktadır.

    Örnek verdiğin konuya dönecek olursak, yarım kanat ne işe yaramaktadır? Yoksa yarım kanat hiç olmamış mıdır? Yine ağız kesesine benzer biçimde tek aşamada oluşmak zorunda mıdır kanat? Bu da hiç değil! Evrimsel süreçte bir yeni organ aşamalı oluşmak zorunda olmadığı gibi tek aşamadan ibaret bir değişimle de oluşmak zorunda değildir. Misal yarım kanat (ortadan ikiye kesilmiş bir kanat anlaşılmamalıdır burada; işlevsel olarak "yarım" anlaşılmalı) acaba kanat mıdır gerçekten? Hayır! Tıpkı T. rex'in ellerinin gerçekte işlevsel bir "tam" el olmadığı gibi. Tüm türler farklı patikalara doğru evrimleşmektedirler. Bu sebeple tüm dinozorlar kanatlanmadığı gibi tüm kuşlar da uçmamışlardır. Söz gelimi raptor tipi terapodlar elleri ve ayaklarını kullanmalarına ve kollarının görece gelişmesine rağmen Tyrannosaurus tipi dinozorların elleri körelmiştir ve bacaklarıyla çenelerine güvenmişlerdir. Bir de bu noktada komik bir şey belirtmişsin; yarım bir kanatla besinini nasıl tutar bir canlı? Acaba her canlı besinini eliyle mi tutmaktadır? Bu mantığa göre timsahın veya T.rex'in hiçbir zaman besin yakalayamaması gerekmez miydi? Üstelik günümüz kuşlarının hangisi besinini kanadıyla "tutmaktadır" ki? Kanat tutma organı olmadığı gibi yarım kanat neden tutmak zorunda olsun? Raptor cinsi dinozorlar da besinlerini elleriyle olduğu kadar ayaklarındaki orak tırnakla tutmaktaydılar (orak tırnak, ayaktaki bir tırnağın olağandan fazla büyümesiyle gelişen bir çeşit bıçak tırnaktır). Oysa ki şimdiki yırtıcı kuşlar tüm ayaklarıyla avlarını öldürmelerine rağmen ötücü kuşlar pençeleri dalları tutmak için kullanır. Acaba tüm kuşların gaga yapıları neden kendi görevine özgü birer kerpeten vazifesini almıştır? "Elleriyle tutamadıkları" için olmasın?

    Darwin'in sözü aklına geliyormuş bu durumda; hangi sözü? Acaba kitabını okumadan herhangi bir yerden kasıtlı olarak kesilip paylaşılan bir söz olmasın? Acaba sen de adama ağır iddialarda bulunmana rağmen hiçbir kitabını okumamış olmayasın?

    Tüylü dinozorların keşfiyle kuşların evrimi daha da somut bir olgu haline gelmiştir günümüzde. Oviraptor cinsinin ve protoaves altfamilyasının tüm türleri kuşlar gibi tüylere sahipti. Ancak bu türlerin çoğunluğu uçmak değil yerden havalanıp süzülemiyorlardı bile! Tüyün tek vazifesi uçmak olmadığı gibi kanat da böyledir. Senin mantığın deve kuşu gibi uçması hayal olan bir kuşta neden kanat olduğunu açıklayamaz. Çünkü peşin hükmünle her organik yapıya katı roller vermiş gibisin. Kanadı olan canlı mutlaka uçmak zorunda mıdır? Oysa ki microraptor gui olsun, arcaeopteryx olsun tüm dinozor-kuş arası türlerin modelleriyle yapılan rüzgar tüneli testlerinde gösteriyor ki, bunlar uçucu olmaktan çok süzülücü türlerdi. Ayrıca senin mantığına göre uçan veya süzülen tüm türlerde kanat olmak zorunda galiba. Ancak uçan sincapların kanatları olduğunu kim iddia edebilir acaba? Bu gezegende süzülücü kertenkele veya kanatlı balık türleri bile varken (hâlâ da mevcutlar) süzülücü dinozor türleri ne kadar absürt sayılabilir acaba; yoksa hiç mi?

    Bu arada proteinlerin katlanmalarını ve farklı sistemlere yapı taşları olmalarını fazla küçümseyerek anlatmışsın. İplik bükülüyormuş falan da... Evrimsel biyolojide bundan çok daha detaylı bakılıyor konuya. Mutasyon oldu ve bir kafa daha çıktı; aha da zararlı! Genetik bu değil! İnsanoğlu bilmediği konularda yorum yapmakta ne kadar ısrarlı!!!

    İndirgenemezlik veya indirgenebilirlik konularında da iyi sallamışsın doğrusu. Bakteri ne yana gideceğini bilir, demişsin. Oysa ki bilmez. Çeşitli kimyasal tepkimeler bakteriyi gideceği yöne yöneltir. Yani bakteride bilinç olmamasına rağmen doğrudan canlının şahsına bilinç yüklemişsin anlatırken. Bir canlının yapılmasında bir bilinç olup olmadığıyla o canlının kendisinde bilinç olması arasında dağlar var! Aynı zamanında A.R. Wallace'ın düştüğü yanlışa düşüyorsun. O da "doğal seçilim" denirken sanki doğanın bir kişiliği var da işine geleni seçiyor gibi bir mitolojik anlam çıkarmış ve yanılmıştı. Aynı şekilde "bilgisiz olmaz" diye ısrar ediyorsun ama bilginin tanımı, gerçek bilgi v.s. işin felsefesini bilmemen bir yana asıl önemli olan işin biliminden hiç anlamıyorsun! Bir yapının indirgenemezlik ölçütü nedir? Bunlar soyut kavramlardır; yani bir yapının indirgenemezliği bir asal sayının indirgenemezliği derecesinde "mutlak" değildir (matematiğin kendisi soyuttur o başka konu). Eğer bir bakteri kamçısının daha basit ve başka vazife üstlenen bir türevi varsa bu yapı indirgenemez değildir. Çünkü en az bir basamak "indirgenebilmiştir". Nokta!!! Motor ne kadar kompleks, ne kadar molekül çeşiti var v.s. hiçbiri indirgenemezlik çürümüşken bu konuda önem arz etmez. Çünkü üstünde tepinip durduğun platform çökmüşken daha neyin kompleksliğinden bahsedebilirsin? Her biyolojik yapının indirgenmişi somut bir şekilde varken bu neyin indirgenemezliği? Göz karmaşık ama daha basit gözler varken indirgenemez değildir. DNA'nın karmaşık olduğunu kimse inkar edemez ama genetik materyal olarak sadece RNA kullanabilen organizmalar varken indirgenemezliği kim iddia edebilir? Yarım bir kanat veya yarım bir kalp mantıken olamaz ancak bu evrimin yanlışlığını değil, indirgenemezliğin yanlışlığını gösterir. Çünkü yarım bir kanat el de değildir kanat da değildir. Ancak elin de kanadın da indirgenebilmiş bir türevidir.

    Çoğu kısımlarda da saçmalamışsın; o kısımları yorumlamadım bile! Ortada mantıklı bir tezin yokken; üstelik bu yazdığın mantıksız tezler kendine bile ait değilken başkasının ağzına uyup da ne cesaret eleştiri yapabiliyorsun hayret ediyorum!




  • dine mine ne kullanıcısına yanıt
    Cok fazla yanlisin var.
    quote:

    insan bir bilim adamından duyduğu herşeyi, mutlak doğru sanır

    Hayir, bilim ile alakasi olmayan birisi boyle dusunur tam tersine. Bilimsel metodu bilen herkes, yanlislanamaz ifadenin bilim olmadini, yanlislanabilir her seyin kesin olmadigini bilir.
    quote:

    Söz gelimi bu tür bir biyolog, canlılığın yapıtaşı olan bir protein molekülünde hayranlık uyandıran bir düzen olduğunu ve bu düzenin tesadüflerle oluşma olasılığının bulunmadığını rahatlıkla anlar.

    "Rahatlikla anlar" diye bir ifade hic bir sey kanitlamiyor. Ayrica lab ortaminda amino-asit sentezlenebilir inorganik maddelerden. Kaldi ki, bu ifade zaten konu disi; zira evrimin kapsapi zaten canliligin baslangicindan itibarendir. Cansiz-canli gecisini ilgilendiren meselelerin kimilerine gore "rahatlikla gorulebilecek sekilde" ihtimal disi olmasi fikrini evrim sallamaz, bilim adamlari hic sallamaz; zira "rahatlikla" diye bir ifade bilimsel degil.
    quote:

    Bak simdi sen ucan canli olmayi tercih ediyorsun.Diyelimki kollarınız kanatlaşmaya başladı kanatlaşmaya geçiş süresi bugünden yarına olamayacağını hepimiz biliyoruz.Insan oglu aklini kulanarak ucmaya calisdiginda ,insan yaptigi deneylerin yanlislarini ele alarak ,bu yanlislari ayiklayarak ucmayi basarmistir.
    Ucmayi hedefliyen dinozorun dna sinda bu yüzden kanadin bilgisi olması gerekir, Cünkü evrim uzun oldugundan dinozor bunu deneye deneye elde edemez.
    Dikkat edin insan oglu hayatini devam sürdürüyor.Ama kanadinla evrimlesen hayvan öyle degil.

    Tercih etmek diye bir sey yok. Mutasyonlar rastgele olusur, koldan kanat yapan bir mutasyon yok. Olsa olsa, tam olarak kol olmayan ve tam olarak kanat olmayan bir organ ise yaramaz argumanidir bu olsa olsa ve o da ise yarar. %100 goren goz, %50 goren goze gore ustundur ama %50 goz korlukten iyidir. Ucurmayan kanat, yere dususu azaltir. Normalde 49 metreden duserse olmeyecek ama 50 metreden duserse olecek bir canli icin , ki her canli icin boyle bir limit vardir, kucuk bir kanat bile hayat ile olum arasindaki farktir. Canliligin mukemmel oldugunu iddia eden insanlar, lensi olmayan gozlere sahip olan canlilari bilmezler. Bu yaziyi 2.75 miyop gozlerle yaziyorum.
    quote:


    Düsüne bilen ,aklini kulana bilen insan ucmada zorlanirken,nasil oluyorda daha neyin ne oldugunu bilmeyen bir hayvan kendisini türk hava yollarina tayin edebiliyor.

    Dusunmek, plan yapmak diye bir sey yok. Akilli bir tasarim yok. Tum farkli ihtimallerden, en cok ise yarayani hayatta kaliyor. Bu da genelde alternatif tasarimlarin en iyisi oluyor. Zaman gectikce, hayatta kalmaya devam eden canlilar daha da ortama adapte oluyorlar. "Dogal secilim" bu sekilde isliyor.
    quote:

    Sonuçta evrim tesadüfi sonucu oluşum demekten başka bir şey değil ,hayvan kendisini tesadüv sonuçlarına yani bu tür maceralara neden atsın ki.

    Hayvanin kontrolunde bir sey degil. Senin hucrelerin surekli bolunuyor ve bu surede DNA kopyalama hatalari , mutasyonlar oluyor. Bu yuzden yaslaniyoruz, bu yuzden kanser oluyoruz. Bunda bir plan yok. Tamamen kaos var.
    ---
    Bir olayin meydana gelme olasiligi sifirdan buyukse, imkansiz diyemezsin. Ayrica bir aminoasidin meydana gelme ihtimali, ya da bir proteinin meydana gelme ihtimalini "siz" evrim teorisinin olasilik disi oldugunu iddia eden kimseler hesaplarken tum parcalarin butunuyle rastgele yanyana geldigini dusunerek olaya kalkisiyorsunuz. Halbuki evrim teorisi olayi bu sekilde aciklamiyor bile. Yani aslinda teorinin iddia etmedigi seyi yanlislamaya calisiyorsunuz, ki onu da yanlis yapiyorsunuz.
    Cumulative Natural Selection:http://www.indiana.edu/~ensiweb/lessons/ns.cum.h.pdf
    Ustteki link cidden cok anlasilabilir ve yalnizca 2 sayfa.
    Matematiksel teorisi de aslinda onceden bilinen bir mevzu, "infinite monkey theory" olarak da gecer:https://en.wikipedia.org/wiki/Infinite_monkey_theorem
    Evrimin = Tesaduf diyen insan bu sebeple ya evrimi ya tesadufu tam olarak bilmiyordur. Cunku "dogal seleksyon" un oynadigi rolu ve bunu kumulatif bir sekilde yapiyor olmasi meselenin kilit kismi.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Jgdpanzer kullanıcısına yanıt
    Turan Güven evet akrabalığı kabul edip ortak atayı etmiyor. Yani tür içi değil türler arası akrabalığı kabul ediyor. Ergi hoca şempanze ve insan akrabalığı ve ortak ata derken Turan Güven de akraba olduklarını kabul etti ama ortak atayı etmedi. Tamam akrabadır ama birbirinden türemiştir sonucu çıkmaz dedi. Aslında hata yapmıyor mu? Ortak atayı reddetmek için akrabalığı da reddetmesi gerekmiyor mu? Akraba olmak demek zaten ortak atadan gelmek demek değil mi? Akrabalığın bilmediğimiz bir manası mı var yoksa? Biyolojide akrabalığın tanımı nedir? Profesör hocamız bizim bilmediğimiz bir şeyi biliyor olmasın? Sonuçta profesör. Bu arada akrabalık tespitinde genetiğin en etkili yöntem olduğunu söylüyorsun. Ben de genetiğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama tabi bazı sorular var burada. Benzerlik ve farklılık mevzusu var. Yani belli oranda mı benzemesi gerekiyor o zaman mı akraba oluyorlar? Benzerlik ve farklılıktan farklı bir olgu değil mi bu akrabalık? Mesela Ergi hoca Kovaryans matrisinden bahsediyordu. Yani tamam benzerlik ve farklılık olabilir ama bize akrabalık lazım. Çok fazla benzerlik olduğu takdirde akraba olunuyorsa sadece şempanze ile akraba oluruz. Çok farklılıklarımız olan türlerle olmayız. Yani işte şu kadar benziyor dediğimiz zaman değil başka yöntemlerle tespiti lazım bunun. Yoksa benzerlik ve farklılık elbette olabilir. Ama bu ispat etmez diye düşünüyorum. İşte bu konuda Ergi hoca Kovaryans matris örneğini veriyor. Bu yöntemden bahseder misin? Bu arada moleküler saat ile farklı di mi bu yöntem? Bu yöntem ortak ataya sahip olduklarını ve ne zaman ayrıldıklarını gösteriyormuş. Yani bu şekilde ifade edilmesi lazım. Yoksa işte şu kadar benzerlik var, şu kadar farklılık var demek akrabalıkla ilgili değil. Sadece ifade edilen kadar benzerlik ve farklılık miktarı olduğunu gösterir. İşte bu konuda akrabalığın farklı bir olgu olduğunu düşünüyorum. Yanlış mıyım? İşte salt akrabalık tespiti için yapılan yöntemleri söyler misin? O yöntemlerden çıkan sonuçlar nelerdir? Mesela Ergi hocanın bahsettiği yöntemden bahseder misin? İşte bu akrabalık tespit edildikten sonra diğer konular önem arz eder. Yoksa akraba olup olmadığını bilemedikten sonra diğerleri o kadar önemli olmuyor di mi. Yani en önemli mevzu bu akrabalık. Bu arada biyolojideki akraba, akrabalık tanımlarını verir misin? Tanımları neler? Hangi durumlarda olur? Yani ortak atayla akrabalığın ilişkisini ortaya koyar mısın? Burası belki de en önemli mevzu. Bura çok çok önemli. Evrimin temeli di mi burası. Yani akraba, akrabalık tanımlarının ortaya konması ve ortak ata ile ilişkisinin ifade edilmesi lazım. Bir de şu bahsettiğim akrabalık yöntemini anlatır mısın? Kesin ispat eden yöntem var mı? Bu konuda şunu sorayım mesela akrabalığı tespit ettik diyelim. Akrabalığı ispat edince ortak atadan geldikleri ve evrimleştikleri sonucu çıkar mı? Yani direk bu sonuç çıkar mı yoksa çıkmaz mı? Turan Güven'in dediği gibi bu kısım yorum mu yoksa gerçek mi? Burası da çok çok önemli. Buralar hakkında bilim ne diyor söyler misin? Sadece akrabalık tespiti evrimin gerçekleştiği için yeterli kanıt tespit ediyor mu? Yani akraba oldukları demek ortak atadan gelerek evrimleşerek günümüze ulaştıkları mı demek? Direk bu bile ispat ediyor mu? Sadece akrabalık? Başka şeylere gerek kalıyor mu yoksa bu bile yetiyor mu? Burası çok önemli.

    Madagaskar'da 300 lemur türü var diyorsun. Bu lemur dediğin şey makigiller değil mi? Yani bir maymun familyasından bahsetmiyor muyuz? Bunun 300 türü var diyorsun doğru mu? Sadece adada yaşarlar mı diyorsun? Şimdi makaklara geçiyorsun. Makaklar şebek değil mi? Yani bunların Türkçe isimleri nedir? Bu şebek köpeksi maymunlar familyasından bir primat cinsidir. Bunla makigiller ile arasında evrimsel bir ilişki mi kuruyorsun? Aslında şunu demek istemiyor musun sadece belli bölgede yaşar bunlar. Yani bir bölgeye özgü. Şunu demek istemiyor musun sadece o bölgeye özgü olarak evrimleşmişler ve başka yerde yaşamazlar. İşte bu konuda sadece orası için özel olarak yaratılmış olamaz mı? Bu yaratma mevzusunu da açıklığa kavuşturmak lazım. Evrime karşı olarak yaratıcı öyle yaratmıştır diyorlar. Yani evrimin karşı görüşü olarak sunuyorlar. Yani işte benzerlikler örnek verildiğinde bunlar evrimleşerek geldi deniliyor. Karşı tarafta benzerlik olabilir ama yaratıcı bunları öyle yaratmıştır falan diyorlar. Yani hokus pokus tarzı. İşte burada felsefeye mi atlıyoruz. Bilim içinde yaratıcıya yer var mı? Biyolojiden çıktık mı? Hokus pokusla olamayıp yalnızca evrimle canlıların olabileceğinin ortaya konması lazım. Neden yaratılamaz hokus pokus ile? Neden evrimle olurlar? Yaratıcı denilenin metafizik olduğunu düşünürsek nasıl karşı çıkabilirsin? Yani hakkında gözlem ve bilgi olmadığından bilim dışı mı sayarsın? Ergi hoca bu yaratıcı hakkında bişey söyleyemediği için zor duruma düşüyordu. Bu yaratıcı hakkında ne söylemek istersin? Din falan deyip karşı çıkmaktan bahsetmiyorum. Bilimsel olarak bu yaratıcının hokus pokusla yaratmasının imkansızlığını ortaya koy. Hatta yaratıcı diye bir varlık hakkında bilgi olmadığını ve metafizik olduğunu ortaya koyarak yaratmayı yanlışla. Yoksa bu canlı sadece bu bölgede yaşıyor dersen özel olarak yaratılmıştır derler. TV programında ilahiyatçı bile Ergi hocaya bu dediğim yaratma argümanlarıyla karşı çıktı. Yani bu yaratma ve yaratıcıyı bilimsel olarak ele alıp olamayacağını gösterdikten sonra evrimin doğru olduğunu söyleyebiliriz. Yoksa yaratıcı öyle yaratmıştır derler. Evrim yok derler. İşte bunlara karşı bilimsel olarak ne söylenebilir? Yoksa felsefi olarak mı yaratıcı çürütülmelidir? Başka forum sitesindeki arkadaşlar felsefi olarak ele alıp yaratıcıyı dışlıyorlar ama bilimsel olarak yapılamaz mı? Bu yaratma olayına karşı bir şeyler söylemek lazım yoksa dediğim gibi ne dersen de, karşı argüman olarak yaratıcı öyle yaratmıştır diyebilirler. O yaratmanın imkansızlığı gösterilmeli ki evrim alternatifsiz bir gerçek olarak karşımıza çıksın. Yani ortada böyle bir problem var. Yaratıcı ve yaratma fiilinin bilimsel olarak bir şey ifade etmediğini ortaya koymanı istiyorum. Yoksa bu dindir deyip geçiştirmekle olmaz kanımca. Her söylediğin argümana direk yaratıcı öyle yaratmıştır diyebilirler ki diyorlar da. Yani bilimsel olarak ele al bu yaratıcı ve onun yaratmasını. Neden evrimin doğru olup bu yaratma olayının yanlış olduğunu söyle. İşte burası da çok kritik bir nokta. Profesörler bile biliyorsun yaratıcı öyle yaratmıştır diyorlar. Hem de biyoloji profesörleri. Yani bu iddiayı ele almak ve imkansız olduğunu gösterdikten sonra evrimin doğru olduğunu gösterebiliriz diye düşünüyorum. Turan Güven yaratıcı öyle yaratmıştır diyor. Mesela başka bir forumda bu yaratma argümanından bahsettiğimde bi arkadaş demişti ki ortaya varlık koyanı varlarız. Yaratıcı varlık koymadığı için gerçek değil inançtır gibi bir şey söylemişti. Hah işte bu şekilde bir ifade bekliyorum senden. Yoksa her söylediğin şeye karşıt olarak yaratıcı öyle yapmıştır diyebilirler. Yani şu yaratıcı olayını halletmek lazım dostum. Anladın beni di mi? Mesela işte lemurlarla ilgili çok güzel bilgiler vermişsin mesajında. Tamam çok güzel bir şekilde açıklamışsın ama bir yaratılışçı der ki yaratıcı öyle yarattı evrim yoktur. İşte böyle diyebilir. Bunun yanlışlığını ortaya koymak lazım dostum.

    İndirgenemez karmaşıklı konusundaki iddia şudur: ''İnsan gözü, 40 kadar küçük dokunun uyum içinde çalışması sayesinde işlev yapar. Gözü dış etkilerden koruyan göz kapakları, gözü nemlendiren ve yağlayan özel salgı bezleri, ışığın kırılarak içeri alınmasını sağlayan mercek, bu merceği odaklayan küçük kaslar, göze girecek ışık miktarını ayarlayan iris, antibakteriyal göz sıvısı ya da ışığı "yorumlayan" retina tabakası, bu 40 ayrı parçanın bazılarıdır. Önemli olan gözün tüm parçalarının doğru yerde, doğru büyüklükte, doğru işlevde olmasıdır. Eğer bu parçaların biri bile olmasa, ya da işlev göremese, insan kör olur. Gözün bu özelliği, bilimsel literatürde "indirgenemez komplekslik" denen özelliktir. Bu göruse göre gözü daha basite indirgeyemez, daha ilkel hale getiremezsiniz; tek bir eksiklik, körlükle sonuçlanır.'' İşte böyle bir iddia var. Mesela basit yapılar var indirgenebilir diyorsun. Ama bak yazdığım iddia gözün ne kadar hassas ve düzenli çalıştığını gösteriyor. Yani ufak bir problem bile körlüğe yol açıyor. O zaman nasıl mutasyonlarla sakatlanıp da daha gelişerek evrimleşecek? Göz mutasyonlarla mı daha kompleks bir hal alıyor? Mutasyonla kör oluyor ve sonra mı evrimleşiyor? Nasıl oluyor ki? Gözün bozulduğunda nasıl başka işlev alacak ki orada görev yapan yapı? Kör olursa nasıl düzeltecekler de evrimleşecek? Göz çok hassas bir yapı biliyorsun. Mutasyonla nasıl evrimleşiyor ki? Mesela daha basit yapılar olduğunu ve indirgenebileceğinden bahsediyordun. Ama mesela başka canlılardaki farklı göz tiplerinden bahsedilir bu konuda. İyi de onların göz tipi farklı. Nasıl daha basit diyebiliriz? İnsan gözü farklı, onların gözü farklı. Yani onlardaki göz tipi bizim göz tipimizin basiti nasıl denebilir? Farklı göz yapısı onlar. Onların göz tipi evrimleşerek insan gözü mü olmuş? İnsan gözünün basit yapılısı nerede? Yani farklı göz tiplerini basit ve karmaşık diye ayıramayız yanlış mıyım? Elma ve armut gibi olur. Aynı yapıdakileri sınıflandırabiliriz. Mesela insan gözünün basit yapılısını göstermek lazım. Nasıl indirgeyeceğiz bu yapıları? Bu indirgenemez olayı o kadar basit değil di mi? İşte farklı yapıları örnek verip elma ile armutu kıyaslayarak aha daha basiti var dersek yanlış olmuyor mu? İnsan gözü diyorsak insan gözünün daha basitini ortaya koymak lazım. Farklı canlılardaki gözler de farklı değil mi? İnsan gözüyle ne alakası var? Bir de göz nasıl evrimleşiyor mutasyonlarla mı? Mutasyon olursa kör olmuyor mu kişi? Nasıl daha kompleks oluyor ki? Bu indirgenemez olayına açıklık getirebilir misin?

    Bu doğal seçilim konusunda da şöyle bir durum var aklıma takılan. Mesela mutasyonlar oldu yeni bilgi eklendi DNA'ya diyelim. İşte örneğimiz dinozorun kanatlanması olsun. Yeni bilgi eklenerek mutasyon geçirerek nasıl dinozorun kanatlanabileceğini söyleyebiliriz ki? Senin de dediğin gibi doğanın bir bilinci yok. İleriyi göremiyor. İleriyi göremedinden dolayı yeni bilgi eklense dahi nasıl onun evrimleşerek kanat çıkarabileceğini söyleriz? İşte bu problem. Yani doğa mı karar veriyor aha bunda kanat çıksın diye. Oysa doğada bilinç yok senin de dediğin gibi. O zaman tamam yeni bilgi eklensin ama kanat çıkıp çıkmayacağını doğanın da bilinci olmadığı için nasıl söyleyebiliriz? Yani tahmin olmuyor mu işte o zaman? Burası sıkıntı. Halbuki doğa yeni bilgi eklendi aha kanat çıkarıyım diye karar verseydi olurdu. Ama doğa ilerisini göremez. O zaman nasıl açıklanacak dedim durum? Bir de bu farklılık hakkında örnek vermişsin. Hiçbir ceviz kabuğu aynı olmaz gibi örnekler. Yani bunlar tür içindeki varyasyonları gösteriyor di mi? Varyasyon olması doğal seçilime katkı mı sağlıyor? Aynı olursa olmaz mıydı doğal seçilim ve evrim? Farklılık mı evrimi tetikliyor? Bazı ufak gececi memelilerden bahsediyorsun. Ufak deyince boyu ve bedeni küçük anlamında mı? Yani mesela cüce gibi. Gececi derken de kör mü bunlar? Gece mi takılıyorlar? 10-15 tür de birbirine benzer ve aynı tür gibi görünüyor diyorsun. Farklı tür olduğunu nasıl anlıyoruz? Çiftleşmemeleri yeterli mi? Aynı tür olup çitleşmek istemiyorsa? Başka nedenlerden çiftleşemiyorsa? İlla farklı tür olması mı lazım? Yani bu çiftleşememe basit bir kriter ama yeterli değil. Tür ayrımını nasıl yapıyoruz? Bir de bu doğal seçilim olayında ortama hangi canlı uygunsa o hayatta kalıyor di mi? Yani güçlü olan kalır, zayıf olan elenir demek yanlış bir ifade mi? Güçsüz türler örnek verilir burda aha yaşıyor diye. Yani güç değil de uyum mu asıl kriter? Mesela hamam böcekleri yaklaşık 300 milyon yıldır dünya üzerinde yaşıyor. Ufacık hayvan ama ortama uyumlu demekki. Yani güçlü ve güçsüz ifade yanlış da uyumlu ve uyumsuz ifadesi mi doğru? Ortama uyumlu olan hayatta kalır ve yeni nesilleri meydana getirir, uyumsuz olan da ölüp elenir mi? Doğal seçilim bu mudur?

    Görmemiz şart değil ama yine de görmekteyiz diyorsun. Hah Turan Güven de gözüyle görmek istiyordu türleşmeyi. Evrim madem devam ediyorsa günümüzde de gözlenmesi lazım diyordu. Doğru bir yaklaşım aslında. Türleşmeler devam ediyor diyorsun o zaman türleşme örneği verir misin? Gözlemlenmiş mi? Mesela meyve sinekleri örnekleri varya farklı tür ortaya çıkarıldı diye. Ergi hoca bunu örnek gösteriyordu. Turan Güven de diyor ki farklı tür olduklarını nerden biliyorsun? Ergi hoca da çiftleşememe örneğini vermişti. Turan Güven de diyor ki labaratuvar ortamı doğadan farklı ve davranış bozukluğu olduğundan çiftleşmiyorlar. Yani evrimle falan alakası yok diyor. Gördüğün gibi çiftleşememe başka sebeplerden de olabilir. Bu yetmiyor. Farklı tür olduğunu nasıl anlıyorsun? Bunun ortaya konması lazım. Tür ayrımını neye göre yapıyorsun? Çiftleşememe tek başına yetmez.

    Mesela anatomiden genetik çıkarım yapma olayı varya işte burada eskiden yaşayan canlılar için fosillerden hareket ederiz. Yani mesela günümüzde genetiğe bakarız ama eskiden yaşayan canlılara fosile bakıyoruz. Fosilde genetik bir kalıntı varsa, DNA falan varsa ona bakarız ama daha eskiyse bu kalıntı bulunmaz senin de dediğin gibi. İşte o yüzden anatomiye bakarız diyorsun. İyi de fosillerde yumuşak doku çoğu zaman bulunmaz. Yani canlının dış görünüşünü bilmiyorsun. O zaman kemiklere bakarak nasıl anatomisi hakkında bir bilgi edinip de sonra genetik çıkarım yapacaksın? Kemik nasıl yetecek? Canlının yumuşak bir dokusu yokki. Yumuşak bir doku olmadan anatomiye bakmak çok yetersiz kalmaz mı? Hem canlı fosili her zaman tam olmaz ki. Çoğu zaman eksiktir. Hatta bir ayakkabı kutusuna sığacak niteliktedir. Yani bırak yumuşak dokuyu fosil bile çok eksik oluyor. Tam iskelet bile olmuyor birçok zaman. Hem yumuşak doku yok hem fosilin tamamı yok, iskelet çok eksik. Yani anatomi baya yetersiz kalmıyor mu o zaman? İşte geçmişte yaşanan bir tarihsel süreçte bu eksiklikler baş gösteriyor. Ömer Faruk Noyan da bu yüzden tahmin diyordu. İşte şimdi mi tahmin oluyor? Bu kadar eksiklik varken fosiller eksikken canlının tamamı hakkında çıkarım yapmak çok zor. Başkaları da başka şekilde yaparlar ve farklı sonuçlara ulaşırlar. Yani farklı canlı olarak tahminleme yaparlar. Farklı sonuçlar çıkar. Subjektif olur o zaman. Yani çok eksiklik var. Fosilleşme zaten istisna bir şey. Çok eksik var. Yumuşak doku kalması da istisna. Hatta dediğim gibi bırak yumuşak dokuyu fosilin tamamı bile yok. Elimizde yeterli bilgi yok. Bu kadar eksik bilgi ile anatomi hakkında akıl yürütüp sonra da genetik çıkarım mı yapacağız? İşte o zaman tahmin olmuyor mu? Bilimsel gerçek değil de tahmin oluyor o zaman. İşte bu kısmı izah eder misin nasıl gerçek oluyor? Nasıl tahmin olmuyor da gerçek oluyor? O kadar eksik bilgi var elimizde. Çok sıkıntı. Bu arada TRT haberi konusunda 400 milyon yıldır sadece tür mü değişmiş? Peki değiştiği ne malum? Cins, familya ve takım evrimle oluşuyorsa kanıt var mı buna? İşte bu çok uzun bir süre istiyor. Gözle görmek mümkün değil. Fosil konusunda da birçok problem var. Bu arada röntgenle fosile de baksan ne değişir ki? Elimizdeki eksik bilgiler eksik kalmaya devam etmez mi? Yani bu kadar eksik bilgi varken nasıl bilimsel gerçek düzeyinde bilgi elde edeceğiz? Yani nasıl kesin olacak bu kadar eksiklik varken? Nasıl tahmini aşıp da kesin olacak? İşte birçok sıkıntı var fosil konusunda. Tarihsel süreç o yüzden sıkıntılı.

    Her canlı grubunun mutlaka kıyas benzeri vardır diyorsun. Yani birbirine benzemeyen absürd familya yoktur diyorsun. Örnek olarak salyangoz ile insanı vermişsin. Embriyonik katlanmada aynı süreçler görülür diyorsun da katlanma ne? Embiro süreci demiyor musun? İyi de bu embriyo ve evrim olayı da düşündürücü. Yani embriyoda benzer süreçler olması akrabalık ve evrimsel süreç açısından ne ifade eder? Alakası nedir? Embriyolojinin akrabalıkla ilgili olduğuna dair kanıt nedir? Ne alakası var ki? Benzer şeyler olamaz mı akraba olmadan da? Ne alakası var akrabalık ilişkisiyle? Evrimle ne alakası var? Benzer süreçler olamaz mı akraba olmadan da? İlla akraba mı olmaları lazım benzer süreçlerin olması için? ''Bunların ölçüsüne baktığımızda arada kalan familyaların taksonomik olarak akrabalığı birleştirdiğini görürüz.'' diyorsun. Yani salyangozlar ile akrabalık ilişkisi olduğunu bunlara bakarak mı anlarız diyorsun? Yani birbirinden bağımsız olmayıp bir akrabalık ilişkisi bulunduğunu bunlara bakarak mı söylüyorsun? İyi ama bu embriyoloji hakkında dediğim şüpheler var. Onları hakkında ne diyorsun? Embriyo ortak atayı nasıl gösteriyor, akrabalık ile ilgisi ne? Akrabalığı gösterdiğine dair kanıt nedir? Genetik olarak akrabalığı anlarız dedik ama ebriyo ile nasıl anlarız, genetik ile embriyonun alakası mı var ki?

    Dinozor ve kuş konusunda tüm dinozorlar kuşların atası değil ama bazıları atası diyorsun. Yani bir familyaya ait dinozorlar kuşların atası diyorsun. İşte bu kanat çıkarma mevzusu nasıl oluyor? Dinozor ne oluyor da kanatlanıp uçuyor? Bunun arkasında işleyen mekanizmalar nelerdir? Nasıl oluyor bu süreç bir bilgi var mı? Mutasyonlar sonucunda kanat mı oluşuyor? DNA'ya yeni bir bilgi mi ekleniyor mutasyonlarla? Yeni bilgi eklense bile kanat çıkacağını nerden biliyoruz, doğal seçilim bunu nasıl belirleyecek? Doğal seçilim üstte de dediğim gibi bilinçsiz. Bilinçli değil. İleriyi de göremiyor. O zaman yeni bilgi eklense bile kuşa dönüşüp dönüşmeyeceğine kim karar veriyor? Öyle olduğunu nerden biliyoruz? Dinozor ve kuş ile akrabalık kurup sonra böyle olmuştur diye mi açıklama yapılıyor? Yani önce akrabalık tespiti mi önemli? İyi de fosillere falan bakarak akraba olduğunu anlıyorsak üstte bahsettim fosil problemlerinden. Bir de embriyoya bakılıyormuş onun da problemlerinden bahsettim. O zaman akrabalık nasıl tespit edilecek? Bide devleşmeyi nasıl besine bağlıyorsun? İnsan öyle beslense dinozor gibi oluyor mu? Mutasyon olması gerekmiyor mu? Mekanizmalar nelerdir? Mesela birçok dinozor türü var di mi. Birsürü çeşitlilik var. Bu kadar nadir olan mutasyonlar ile bu çeşitliliği nasıl açıklıyorsun? Nasıl o kadar dinozor türü olmuş? Var mı açıklaması? Hani aynı yerde aynı mutasyon hataları olması evrimle açıklanır diyordunya. Peki o kadar nadir mutasyonla nasıl bu kadar canlı çeşitliliği oluyor? Sadece dinozor için düşünme şu an yaklaşık 10 milyon canlı türü olduğu düşünülüyor. Mutasyonla nasıl oldu? Önceden çok daha fazla olduğu söylenir. İşte sık sık gerçekleşen bir mekanizma lazım. Nadir olan değil genel olan bir şey lazım. Mutasyon hem nadir oluyor hem de düzeltiliyor. DNA tamir mekanizmaları var biliyorsun. Yani tamir edilemeyen kısımın da büyük çoğunluğu canlıya zarar verir. Yani geriye o kadar az ve o kadar nadir mutasyon kalıyor ki çok çok az tür olması lazımdı. Ama çeşitlilik aşırı fazla. Bunu nasıl açıklıyorsun? Turan Güven'in bu mutasyon görüşü sence de mantıklı değil mi?

    Bu arada kuşlar sürüngen midir demiştim. Nasıl sorduğuna göre değişir diyorsun. İyi de sürüngen deyince yerde sürünen hayvanlar kast edilmiyor mu? Yılan, kerkenkele, timsah gibi canlılar yerde sürünür o yüzden sürüngen diyoruz. Yani dış görünüşüne bakıyoruz. İyi ama kuşlar uçuyor ve sürünmeyle alakası yok. Önce dış görünüşe göre sınıflandırma yapılıp sonra da genetiğe bakarak dış görünüş önemsenmeksizin mi bu gruba dahil etmişler kuşları ve dinozorları? Yani önce bi grup oluşturmuşlar yerde sürünenlerden. Sonra genetik olarak yakın akraba olanları bu gruba dahil etmişler? Öyle mi olmuş? Ama isim itibariyle sürüngen deyince kuşlar ve dinozorlar yerde sürünmediği için yanlış olmuyor mu?

    Yatay gen transferi şempanzeden insana olmaz ve tür içinde olur diyorsun. Tamam o zaman türler içinde oluyorsa evrimi sağlıyor mu bu olay? Hah tamam psödogen olsun şempanze ve insanın ortak atasında. Buna retrovirüs etki edip değiştirsin diyorsun. Değiştirince yani mutasyon mu oluyor? Nasıl bir değişiklik? Bu insangillere özgü olur diyorsun. Şempanze de insangillere dahil mi? İnsangiller homo cinsi mi? Şempanze dahil değilse bu gruba neden insangillere has bir özellik oluyor da neden şempanzeye olmuyor? Tesadüf mü burası? Yani olasılık olarak ikisine de olabilirken insangillere mi oluyor? Virüs türleştiği için şempanze ve insanın dedelerine etki etmeye devam ediyor diyorsun. Dededen kasıt ortak ata mı? Peki etki ediyor ve mutasyonlar oluyor. O zaman iki türe de farklı psödogen denk gelir di mi. Yani mutasyonla değiştiği için farklı psödogen düşmez mi? Hah mesela sen de demişsin 2 ve 3 olarak örnek verip bu şempanzeye diğeri ise insana özgü olur demişsin. İşte farklı psödogenler türlere özgü olunca akrabalık sıkıntıya girmiyor mu? Yani mutasyona uğrayarak değiştiği için farklı psödogenler miras kalıyor di mi? Farklılık olunca da evrimi çıkarmak tahmin olmuyor mu? İşte virüsler yoluyla türlere aktarılmış ama mutasyonlar olduğu için türlerde farklılık olmuş psödogenlerde. Bu farklılık evrim için sorun oluşturmaz mı?

    Bi tablo vermişsin ve gen transferini gösteriyor diyorsun. Yani işte genler atalardan gelir ve ortak atayı böyle tespit edilire getiriyorsun di mi? Bu türler orangutan, şempanze, bonobo, insan, goril, neandertal var elimizde. Bunlarda ortak yatay transfer kısmı buluyoruz diyorsun. Yani virüs aktarı mı di mi? Virüs de sonra psödogene mi dönüşüyor? DNA fosili gibidir demiştinya hastalıklar, virüsler falan sonra da fosilleşip psödogen oluyor di mi? Bunu diyorsun yanlış mıyım? İyi de ortak genler ve psödogenler olsa bile bu evrime delil midir? Bağımsız türler olsa ortak genler ve psödogenler olamaz mı? Yani mesela bu 6 türü ele aldık ama insana çok çok uzak akraba dediğimiz bir canlı ile insanı kıyaslarsak çok farklılık olduğunu görürüz. Yani şempanze ve insanda tamam benzerlikler falan var ama uzak bir türde de çok farklılık var. O zaman ne yapıyoruz onları? Yani şempanzeye falan baktığımızda işte virüsler aktarılıyor ve psödogenler görüyoruz ortak diyelim. Yakın akraba oldukları için bunlar miras olarak kalmış. Ama çok uzak bir akraba denilen bir türe baktığımızda bu ortak kısımlar yerine çok çok farklılıklar buluruz. O zaman o uzak akraba, akraba olmaktan çıkıyor mu? Yani sadece şempanze gibi yakın türler mi akraba olmuş oluyor? Bu uzak tür olayını nereye koyuyoruz? Bu arada tamam sivrisinek bu türlerin atasına virüs bulaştırmış olsun. Bitki virüsü geçiriyor. Bitki virüsü de hasta edemediği için yatay transfer yaparak ölür diyorsun ama neden hasta edemiyor ki? Hasta edemez mi bitki virüsleri? Böyle bir bilgiye sahip miyiz? Tamam hasta edemeyip virüs öldü diyelim. Yatay transfer mi oldu şimdi? Yatay transfer dediğimiz şey bir türe virüs etki ediyor ve gelenecek nesillere de virüsü aktarıyor ve zamanla bunlar fosilleşerek psödogenleri mi oluşturuyor? Doğru mu? Yani ata tür torunlara aktardığı için ve miras kaldığı için mi atanın ortak olduğunu söyleyebiliyoruz? Ata ortak olmadan bu kadar benzerlikler olamaz mı? Atanın ortak olması şart mı? Rastlantı olamaz mı? Bu arada psödogenleri bozar demiştin o bitki virüsü. Virüs öldüğü için mi bozuyor? Virüs ölmeyip mutasyonla devam etseydi o zaman bozmadan mı devam ederdi? Nasıl işliyor ki? Psödogenleri bozar ve tüm türlerde görmemiz lazım diyorsun. Bu türler birbirinden farklı olduğun için farklı tür diye ayırıyoruz. Bu psödogen farklı şekillerde tecelli edemez mi bu türlerde? İşte bu farklılık yüzünden akrabalık tespiti için sorun teşkil eder mi? Ortak ataya nasıl ulaşırız farklılık boy gösterirse? Bu arada aynı yerde olması milyarda bir diyorsun mtuasyon için. Ama gerçekleşmesi milyarda bir değil ama aynı yerde gerçekleşme ihtimali mi milyarda bir? Peki milyarda bir bile olsa mümkün. O zaman akraba olmadan aynı yerde aynı mutasyon olsa nasıl olur? Evrimi yıkmaz mı? Yani bir ihtimal var di mi sonuçta? Yaratıcı öyle benzer yaratmıştır ortak ata olmaksızın? Bu yaratıcı iddiasını da çürütmen ya da bilim dışı olduğunu göstermen lazım yoksa sürekli insanın önüne getirirler bu iddiayı. Evrimin direk karşı görüşü olarak getirilebilir. Ne söylenirse söylensin karşı görüş olarak getirilebiliyor yaratıcı.

    Lenski deneyi konusunda o deney türleşme değil de random mutasyonun işlevi üzerine diyorsun. Tamam random mutasyon bakteri üzerinde işlevli olsa bile diğer türlerde olacağı ne malum? Sadece bakteriye özgü olamaz mı? Buradan direk bütün türler için işlevlidir ve evrime sebep oluru nasıl çıkarıyoruz? Mesela bakteriyi evrimleştirsek bile sadece bakterinin evrimleşebildiğini göstermez mi bu? Bütün türlerin öyle olduğunu nasıl çıkarırız? Safsata olmaz mı o zaman? Özelden genel sonuç çıkarma safsatası olmaz mı? Yani mesela bir türün türleştiğini gözlemledik ama sadece o türün evrim geçirdiğini kanıtlamaz mı? Bütün türlerin evrimleştiğini ve öyle meydana geldiğini nasıl kanıtlar? Bunu izah eder misin?

    Psödogenlerin evrime fayda sağlaması ve işlevli olması şart değildir diyorsun. Büyük oranda nötr kalırlar diyorsun. Tamam o zaman işlevi olmayıp sadece akrabalık tespitine mi yarar? Ama üstte yazdığım psödogen kısımlarına cevabın nedir? Yani ihtimal varsa akraba olmadan da psödogenlerde ortaklık veya benzerlik olamaz mı? Hem mutasyonla psödogen değişmiyor mu? Tamamen aynı kalmaz, farklı türlerde farklı olarak da tecelli edebilir. O zaman böyle farklılık varken akrabalık sonucuna nasıl varıyoruz? Ayrıca yakın akraba denilen türleri örnek gösterdik şempanze ve insan gibi. Birçok ortak ve benzer kısım ileri sürdük. Ama çok farklı bir ve uzak akraba denilen bir tür ile insanı karşılaştırsak o zaman ne olacak? Sadece çok benzeyenler mi akraba olur o zaman? Burası da sıkıntı gibi görünüyor. Bu arada tüm hastalıklar tamam ölümle sonuçlanmaz ama evrime ne gibi bir katkı olabilir? Direk evrimleştirmeye katkı sağlamayıp, soylara aktarıldığı için akrabalık tespitini mi yapmamızı sağlar?

    Tamam her mutasyon ölümcül olmasın. Zararlı olanların hepsi de ölümcül değil di mi? Mesela mutasyon ile evrimleşme örnek gösteriliyorya. Evrim mekanizması olarak sunuluyor. Bir türün bireylerinde mutasyon oluyorsa diğerlerine geçmez diyorsun yani seks yapsalar bile diğer bireye geçmez. Çiftleşsek bile mümkün olmaz diyorsun. O zaman çok nadir olarak türün bazı bireyleri mutasyon geçirdi. Ama bu yeni oluşacak özellik faydalı ya da zararlı olsa da çok nadir olur. Bu kadar nadir mutasyonlar nasıl bu çeşitliliği açıklayacak? Hastalık ise evrimleşmeye katkı sağlamaz diye düşünüyorum. Düşünsene kanser oldun mutasyondan dolayı. Bunun yüzünden yeni türe mi dönüşeceksin? Tür geriye gider. Yani hastalığın türleşme sağlayamayacağını düşünüyorum. Tür geriye gider diye o yüzden dedim. Faydalı olsa bile mesela mavi göz oldu ama yine yeni tür ortaya çıkmadı. Bu daha ilk adım di mi varyasyon olarak. Sonra mı mavi gözlüler mutasyon olacak baya ve uzun zaman sonra mı türleşme olabilir? Yani ilk adım mı mavi göz? İnsan gibi kompleks bir organizmanın türleşmesi için milyonlarca sene mi lazım? Mesela 200 bin yıldır türleşme olmadı. Hala insanız. Farklı tür çıkmadı ortaya. Bu arada varyasyon olarak mavi göz olduya DNA'ya yeni bilgi eklendi mi? Yeni bilgi eklenmeden evrim olmaz di mi? Sadece tür içinde çeşitlilik mi olur? Ama baktığımız zaman yeni bilgi eklenmiyorsa tür içinde çeşitlilik bile olmaz di mi? Yani mesela mavi gözde yeni bilgi eklendi mi? Yeni bilgi eklenmeden varyasyon bile olamıyor doğru mu? Bu arada şu mutasyon ve ileriki nesillere aktarılma konusunda yakın türlerde benzerlik oluyor ama çok gerilere gittiğimizde mutasyon DNA'yı değiştirdiği için DNA'da çok farklılıklar olur di mi? Yani yakın türe akraba derken uzak türlere diyemez miyiz o yüzden? Farklı türlerde tam da aynı noktada mutasyon olup soylara aktarılma olasılığı milyarda 1 diyorsun. Sonuçta bir olasılık var yahu. Neden mümkün olmasın? Yani akraba olmadan farklı türlerde aynı yerde mutasyon olamaz mı? Bağımsız olarak yaratıldığını düşünürsek ve akraba değiller diyelim. Aynı yerlerde mutasyonların olmasının milyarca 1 olduğunu söylüyorsun. Sonuçta ihtimal var di mi. O zaman bağımsız olarak yaratılıp da böyle benzerlikler olamaz mı? Bu kısmı ne yapacağız? Akraba olmadan mümkün olmadığının, yaratıcı ve yaratılışın mümkün olmadığının ortaya konması lazım.

    Bu arada mavi göz, altı parmak ve kurt adam gibi insanda olan mutasyon örnekleri vermişsin. Kurt adam denilen şey hastalık mı? Evrime katkı sağlayabilir mi? Yani kurt adamlı bireyler nasıl yeni türü meydana getirebilir? Evrime ne gibi katkı sağlıyor ki bunlar? Yani mavi göz, altı parmak, kurt adam gibi mutasyon örnekleri evrime ne gibi katkı sağlayabilir? Bunlar varyasyon mudur? Daha sonraki aşamalarda mı yeni tür ortaya çıkabilir? Peki niye çıkmadı insanda? Kurt adamlılar soyunu devam ettirip birçok kurt adamlı birey meydana getirirlerse ve zamanla daha da değişirlerse mi yeni tür ortaya çıkabilir? Ama bu hastalık değil mi? Normal bir birey gibi sağlıklı bir şekilde devam edebilecekler mi? Hastalıksa yeni tür meydana getiremez diyorum. Hastalıkla olmaz. Mesela mavi göz olayında hastalık yok, bir problem yaşamıyorlar mavi gözlüler. Ama kurt adam hastalıksa yeni tür meydana getiremez diye düşünüyorum. Bireye yaşaması ve üremesi için faydalı özellikler kazandırıp yeni özellikler geliştirip soylara aktarılması lazım. Ama bir de üreme hücrelerinde meydana gelmesi gerekmiyor mu mutasyonun gelecek nesillere aktarılması için? Yani sperm ve yumurtada mı meydana gelmesi lazım? Yoksa gelecek nesile aktarılmıyor mu? Mesela mavi göz spermde mi meydana gelmiş? Bu mutasyon olması ve gelecek nesile aktarılması hususunda aydınlatır mısın? Bir de bu hastalık ve yeni tür oluşması kısmını sormuştum. Kurt adam falan nasıl yeni türü oluşturacak? Hastalıktan yeni tür oluşur mu? Nasıl yeni tür oluşur? Türleşme örneklerini de verir misin? Bu arada mutasyonlar bu kadar nadirken nasıl bu kadar çeşitliliği meydana getirebilir? Günümüzde 10 milyon canlı türü olduğu tahminlenir. Mutasyonlarla nasıl bu kadar canlı türü çeşitliliği vardır? Bir de %99'unun yok olduğu ve %1 türlerin kaldığı söylenir di mi? O zaman önceden çeşitlilik ve canlı türleri çok daha fazlaymış. İnanılmaz çeşitlilik varmış. İşte bu nadir olan mutasyon mekanizmasıyla nasıl açıklıyoruz bu çeşitliliği? Yoksa tek başına yeterli olmayıp başka mekanizmalar da mı var? Sinan Canan mutasyonun artık o kadar önemli olmadığını söylemişti. Önemini yitirdi gibi bir şey dedi. Evrim ağacı da önemsemiyor. O zaman nasıl bu kadar çeşitlilik oluyor ve bu kadar farklı canlılar oluyor? Nasıl türleşme oluyor? Nasıl cins, familya ve takım evrimle oluşabiliyor? Mekanizmalar nelerdir? Bir de mutasyonun bir çıkmazı olarak DNA tamiz mekanizmaları var. Mutasyon normalde bile nadirken bir de tamir ediliyor. Yani evrime şans bile kalmıyor. Bunu ne yacapağız izah eder misin?

    Bir de fosil konusu var. Fosillerde yumuşak doku olmaması ve eksik olmalarından bahsetmiştim. Fosil ne işe yarar, şu işe yarar eskiden yaşayan canlıları bize gösterir fosiller. Mesela bakarız aha dinozorlar yaşamış deriz. Tamam buraya kadar güzel. Ama fosile baktığımızda bu tür şundan türemiştir, şu tür şuna dönüşmüş ve değişmiştir, şu şunun akrabasıdır vs gibi bilgiler vermez. Sadece yaşadığını gösterir. Fosillere baktığında bir türün diğerinden türemesini nasıl çıkarıyorsun? Mesela homo fosilleri var di mi. İşte ara geçiş olarak gösteriliyor. Mesela homo erectus falan var. Yani maymun ve insan arasında ara geçiş olarak sunuluyor. İyi ama maymuna benzer diye nasıl hemen ara geçiş olarak sunuyoruz? Günümüzde de öyle insanlar var. O zaman insan türü maymunlaşıyor mu diyoruz? Yani insanlarda da maymun gibi ya da benzer insanlar görebiliyoruz. Geçmişte de öyle olabilir. Nasıl hemen farklı tür olarak sınıflandırıyoruz? Ve nasıl ara geçiş olarak sunuyoruz? İşte bu kısım önemli. Sadece tahmin mi ediyoruz? Mesela homo fosilleri diyordumya. Birsürü homo fosili var. İyi ama bunların değişim ve dönüşüm geçirerek en sonunda biz yani homo sapiensi ortaya çıkardığı ne malum? Hepsi birbirinden bağımsız olarak yaratılan türler neden olamaz? Akrabalık bağını ve türemeyi nasıl kuruyorsun? Bu hususta birbiriyle ilişki halinde olmaları ve değişim ve dönüşüm içerisinde evrimleşmelerini tespit edebilmeleri için akrabalığı mı tespit etmek gerekir? Akrabalığı tespit edersek mi evrimleşmeyi gösterebiliriz? Burası çok önemli anlatabildim di mi? Tam ifade edemiyorsam da kusursa bakma ama anlamışsındır diye düşünüyorum. Yani birsürü homo fosili var ve türleri var. Hem biraz önce bahsettiğim nasıl farklı tür olarak sınıflandırıyoruz ve ara geçiş gösteriyoruz, birbirine değişim ve dönüşüm içerisinde evrimleştiğini nasıl söylüyoruz, bağımsız olarak yaratılan ve ilişkili olmayan türler olamaz mı? İşte bu bağımsız olarak yaratılan türler olmadığını ve evrimle değişim ve dönüşüm içerisinde günümüz homo sapiensi oluşturduğunu ortaya koymak için akrabalığı tespit mi etmemiz gerekir? Akrabalığı tespit ettiğimiz takdirde bunlar evrimle birbirini oluşturmuşlar, birbirine dönüşerek evrimleşerek homo sapiensi ortaya çıkarmışlar diyebilir miyiz? Yani bu aslında akrabalığı tespit ettiğimizde bağımsız tür olmadıklarını ve birbirine dönüşerek evrimleştiklerini ve en nihayetinde homo sapiensi oluşturdukları ispatlamış mı oluruz? Birbiriyle alakası olmayan bağımsız tür olmadıklarını ve evrimleşerek birbirlerini oluşturduklarını ortaya koyabilmek için akrabalığın tespiti yetiyor mu? Yani diyordumya sadece fosil yaşadığını gösterir diye. Birbirinden türemiştir, zamanla değişerek ve dönüşerek birbirlerine evrimleşerek oluşmuşlardır ve nihayetinde evrimle homo sapiens oluşmuşlardır gibi iddiaları göstermez diyordumya fosil için. Yani fosil sadece yaşadığını gösterir canlının, bu değişim ve dönüşümü, türleşmeyi göstermez diyordumya. Birbirinden bağımsız ve alakası olmayan türler olabilir diyordumya. Hah burayı unutma. İşte sadece birbirleriyle akraba olduklarını tespit ettiğimizde dahi bu bağımsız tür olma iddiası çürüyor mu? Bu iddia çürüyüp değişerek ve dönüşerek yeni tür (mesela diğer homo türü) ve türeyip zamanla evrimleşerek homo sapiensin çıktığını gösterir mi? Dediğimi anladın mı? Özetleyim. Mesela birçok homo fosili ve türü var. Ama diyordumya bunlar birbirinden bağımsız olarak yaratılan ve alakasız türler olabilir. Evrimsel bir bağ olmayabilir diye. Fosilden bunu nasıl anlıyorsun diye sormuştum. Sadece akrabalık tespiti ile aralarında evrimsel bir bağ olduğunu, birbirinden bağımsız olmayıp birbirlerini değişim ve dönüşümle zamanla evrimleşerek oluşturduklarını yani evrimle bu türlerin oluştuğunu ve en nihayetinde de homo sapiensin ortaya çıktığını söyleyebilir miyiz? Yani bağımsız olmadıklarını ve evrimle meydana geldiklerini söyleyebilmek için sadece akraba olduklarının tespiti yetiyor mu? Buna cevabın nedir? İşte o kadar söylediğim bağımsız olma, ayrı ayrı yaratılma çöker di mi o zaman akrabalık varsa? Ne diyorsun buna? Karışık anlattıysam kusura bakma ama anlamışsındır umarım. Kötü ifade etmiş olabilirim ama olay çok önemli anla lütfen. Son kez özetleyim. Ben ne diyordum fosiller tamam yaşadığını gösterir canlının ama birbirinden türemiştir, değişim ve dönüşümle o farklı türler birbirlerini oluşturmuştur ve evrimle olmuştur diyebilmek için sadece akraba olduğunun gösterilmesi yetiyor mu? Olayı anlamak istiyorum onun için de homo türlerini örnek gösterdim. Ama bütün türler için de geçerli tabi bu sorum. Anlamak için homo türlerini örnek verdim. Bunu izah edersen sevinirim. Çok önemli bir husus.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: dine mine ne













    quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal
    Yazdıklarının sağdan soldan derleme olduğunu, kopyala-yapıştır, yapıp kaynak göstermeyerek bir tür entelektüel hırsızlık yaptığını düşünüyorum. Keşke hangi siteden aldığını söyleseydin...

    Ben evrim konusu hakkinda genel düsündüklerimi yazdim .Yazdiklarim ,Benim düsüncem. Harun Beye gelince kendini degil ,sadece kediciklerini severim.O adamin ismini araya sokarak benim fikirlerime camur atman veja ön yargilarin diyelim, bizi bir yerlere götürmez.Kaldiki O insan da evrime karsi cikabilir ,bu adamin en dogal hakki.Kendisi de arastirmalardan cikan sonuclar üzerinden evrimi elesdiriyor. Kendiligimizden ötüyoruz diye bir sey yok. Evrimi elestirenler sanki bilime karsi cikiyormus gibi bir tablo cizmeye calisiyorsun gibi geliyor bana.Belki bu tür resamciligin olmaya bilir,oy yüzden öyle bir niyetin yoksa eger, af ola, .

    O veja bu carpitiyor meseleyi demek yanlis. Aynisini ,evrim karsiti insanlarda sizin hakkinizda söyliye bilir degilmi?,ki yahya efendi karsi taarafa bu tür sözlerde kulaniyor. Güzel kardesim, tüm dünyadan bu evrime karsi cikan bilim adamlari var.Ismini verdigin isimdemki kisi de zaten o adamlarin bilgilerinden yararlaniyor.Bilim zaten ayni fikirde olsaydi ,bugün burada bu konuyu tartismazdik.
    Bu tartismalar sonucta sadece burada olmuyor.Bu evrim tartisma konusu zaten bilmadamlarinda basliyor.

    Harun efendiyi bu evrim karsiti bilimadamlarindan yaralaniyor diye bilgileri carpitiyor dedgin an bilimadamlarini da cürütmüys oluyorsun,varma ölye yagma. Seninkisi bilim adamida bizimkiler kilim adamimi.

    Ideolojik ön yargi varsa ,var?.harun efendide varsa sizde de var. Sorun nerede?.
    Hersey kendiliginden olup bitiyor dedigin an da zaten karsi tarafa tas atilmis oluyor. Tas kimin gözünü cikaracak meselesine dönmüs is. Ben bu kavganin icinde olmaktan biktim usandim. Ben kendiligimden ,canlinin bir akilli tasarima sahip oldugunu bir anda görüyürom. Bu algimin yanlis oldugunu bana hic bir bilim anlatmaya kalkamaz. Canli da tasarim/akil olmasaydi,insanoglunun herhalde bu kadar ugrasmasina gerek kalmazdi.Insanoglu aciklamaya kalkiyorsa o zaman bana her seyi aciklayacak.Bana canlinin ilk kalbibimi,damarlarimi,kani olusdugunu aciklacak. Yok öyle yagma.Efendim hayat kendiliginden olusdu dedgin an, bir seyler bileceksin.Bilmiyorsan bilmiyorum diyeceksin, arastirma asamasindayim diyeceksin.Böyle oldu bitti kül oldu yok.Böyle oldu fikirde kalir. En önemlisi de zaten burasi.Ama evrime inanan bir kisi ister istemez hayat böyle basladi deyip hemen tüm canlilari da diline doluyor. Ve bu safsatada okularda cocuklarin beynine yerlestiriliyor. Ayni dinlerin yaptigi isi ateistlerde yapiyor. Bilemedigimiz seyleri biliyormus gibi yapip ,cocuklara ögretmemiz yanlisligin daniskasi diyorum. Ha oldu bitti hakinda tabiki fikir olucak, tabiki arastirilacak, ama kesin bir bilgi olmadan,bilmem benzetmeler üzerinden bul is olmaz olamaz,olursada oldugu gibi yanlis olur.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal
    Ben önce tesadüften başlayayım. Birincisi evrim kuramı abiyogenezi içermez, hayatın nasıl başladığı sorunu evrim kuramı içinde ele alınmaz.

    Evrim teorisi, bütün canlıların birkaç milyar yıl önce kendiliginden oluşmuş tek hücreli ortak bir atadan geldiğini, canlı türlerinin nesilden nesile değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazandığını ifade eden bir teori degilmi.
    Bu kendiliginden olur olmaz deneyleri hangi fikir üzerine yapildi?.
    Yani Abiyogeneze inanmiyormu mu simdi bu evrimciler?. Yapma yeme beni kardesim. Adamlarin ilk agzindan cikan kelime bu yahu.Her neyse ben zaten bu abiyogenez ismini, Abi yok o genlesmez adini verdim,bunuda matemetigin sayesinde verdim.
    Sayımız neydi: 789123 üzerinden bazi hesplar yapmissin,gercekten cok üzücü.Bu hesaplarin nasil yapildigina bir göz at diyorum sana. Bir hücrenin ne oldugunu anlamaya calis.Bilmez isen , tombaladan cikan sayilari cekme olasiligi üzerinden hesap yapip yanlis yola sapmis olurusun.Yaptiginiz da bu zaten.Bir kere olsun tarafsiz iki tarafin bilgilerini karsilasdirib mantiginizla ele alsaniz ,ne demek istedigimizi anlicyacaksiniz.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Kanatlara gelince;

    Tavukları nereye koyuyorsun? Devekuşunu nereye koyuyorsun? Pengueni nereye koyuyorsun? (penguen kanadını yüzmek için kullanıyor!) Bunların kanatları var ama uçamıyorlar. Gördüğün gibi soyları da tükenmiş değil! Süzülen sincapları nereye koyuyorsun? Süzülen balıkları nereye koyuyorsun? Yarasaları nereye koyuyorsun? Uçan böcekleri nereye koyuyorsun? Değil mi ya, böceklerin kolları kanada dönüşmedi ki!



    Haklısın Bizim köyde de Çeşmenin yanında bir İğde Ağacı vardı , İğde ağacı yan büyümüs ve tavuklar kendiliginden 1,5 metre
    yükseliye kendileri ucu verirdi , İğde ağacının ucundan uçarak yine aşağı inerlerdi.
    Ben bu saydigin hayvanları bir yere koymak mecburiyetinde miyim.Onlari nereye koymami istiyorsun. Evrim mi geciriyor bunlar simdi, anlamadim.Ben bizim tavuklarin ne kadar zorlandigini görüyorum. Tavuklarin gövde yapısı ve ağırlığı uçmaya müsait olmadığı apaçık ortada. Bunlar bir gün ucacak diyorsan yaniliyorsun arkadasim.
    Tavuk deneye deneye ucmaz. Zaten denemiyorda. Tavuklar zaman zaman kaçma esnasında bir kaç metre uçabiliyor, ama yorulduğundan kanadını çırpmayı bırakıp birkaç metre koştuktan sonra gücünü topladıktan sonra yine bir kaç metre havalanıp uçabiliyor. Demek istediğim bizim tavuklar antreman yapsalar dahi uçamazlar. Basketbolcu düşün ki her Allah'ın günü oynaya oynaya boyu uzuyor. Adamin cocugu oluyor ama cocugu boylu olmuyor.Hadi diyelim baskebolculuk daha dün cikti ortaya.

    Ama uzak doguda ,dövüs sanatlari binlerce yildan beri var. Bazi ailerlerin gelenegi haline gelmis bu kung fu. Bunlar her gün antremanda vurduklari elleri, kollari zamanla sertlesiyor. Kolların kemik yapısı yıpranmadan dolayı sertleşiyor yani sikilasiyor. Binlerce yıldan bahsediyoruz. Ama bu ailelerin bile bebeklerinde bir değişim olmuyor. Her bebek bizim bildigimiz gibi geliyor dünyaya.Yani bizim tavuk da istedigi kadar türk hava yollarina dilekce versin, o ucmaz arkadasim . Öyle denemeyle gen degismiyor malesef. Bunun bilimsel ispati da yok zaten.

    Gelelim deve kusuna. Hayvanın kanatları gözümüzü çıkarabilecek büyüklükte. Aslında evrime meraklı olan sensin, sen aslinda bu kanatlarin nasil olusdugunu aciklayacaksin , ben degil. Ben bu yaşıma geldim geleli ,bir ağaca tırmanmış ,uçmuş ,Oradan da aşağıya uçmaya denemiş bir devekuşu görmedim.Hadi tavuklari anladik da bu deve kusuna ne olmus böyle.Sen agacin üstünde bir devekusu hic gördünmü?,olurya ,beli mi olur.Vejahut ucmaya calisan bir devekusu gördünmü? bu hayvan türk hava yollarina hic dilekce bilem vermiyor.bunlarin hic ucmaya niyeti yok gibime geliyor.Ama sen yinede Devekuşu günün birinde uçabilir dersen ,,kendimi gülmekten alikoyamam.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Dur daha bitmedi…

    Steamer ördeği, Kanadı var ama uçamıyor.

    Weka… Kanadı var, kısa ve mahmuzlu. Uçamıyor ama kanatlarını kavgada kullanıyor.



    Bu ördek iste kendi türü icinde bir tür.Ama evrimin anlatigi olay yok burada.Baska bir türe gecis yok.

    Bu ördek avlanabiliyor bir şekilde yani yaşıya biliyor degilmi. Iste bu ördekten bir tane de kanatsiz olani olmasi lazim, Ve verdigin ördekten sonra baska ördegin biraz daha genislemis hali olmasi lazim. Kanat olusumu diyorsan eger,bunlar hayatta olmazi lazim degilmi. Bak verdiğin ördekte uçamıyor ama halen hayatta.Bu nun full kanatsiz olani yasiya bilir demektir deyilmi,ama nerde . Verdigin ördekten sonraki ördek nerde?.Yari uca bilen ördek (Bizim tavuklar gibi) mutlaka olmazi lazim ,kanadi eksik hayata ise o mutlaka olmasi lazim. Varmi böyle 4 tane ördek. Full kanatsiz, sonra senin verdigin örnek, sonra 3 numara gelismis , günümüzdekileri zaten biliyoruz.

    Iste böyle güzel örnekler olsa, o zaman ola bilir gibi .Kaldiki biz burda bir türden bahs ediyoruz. Baska bir canliya gecise daha cok kanit gerek.

    Bu verdigin kanatlar su yüzeyi boyunca hızlı bir şekilde yağsız yardımcı kürekler gibi kullanılır diyor viki. Dünyanın en büyük yaban kazları ile aynı kütleye yaklaşık yapilari varmis.
    Bunlarin kanatlari zamanla gerilemis de olabilir.Acaba günümüz ördegi mi yasli yoksa bu verdigin örnek mi yasli bilmiyorum,sen biliyormusun. Var mi böyle bir bilgi.


    Güzel arkadasim, ikide bir harun yahya deyip burda üc maymun oynatmayalim.Bak bunu bir oku.

    """""
    Kimler bu bildiriyi imzalayabilir?
    Darwinizmden bilimsel ayrılış bildirisini imzalayanların biyoloji, kimya, matematik, mühendislik, bilgisayar bilimleri ya da diğer doğa bilimlerinden herhangi bir daldan Ph. D. sahip olması gerekmektedir; ayrıca M.D olup tıp profesörü olarak hizmet veren kişilerde belgeyi imzalayabilir. İmzalayanlar sayfamızda vermiş olduğumuz ‘’Hayatın karmaşıklığının açıklanması için kullanılan doğal seçilim ve rastlantısal mutasyon mekanizmalarının yeterlilikleri konusundaki iddialara şüpheyle yaklaşıyoruz. Darwinin teorisi için kanıtların dikkatli bir şekilde incelenmesi desteklenmelidir.’’ metnini kabul etmelilerdir. Eğer yukarıdaki gereklilikleri karşılıyorsanız ve bildiriyi kabul etme fikrindeyseniz, aşağıda istenilen bilgileri lütfen e-mail yoluyla contact@dissentfromdarwin.org adresine gönderiniz.

    GÖRÜLMESİNİ İSTEDİĞİNİZ ŞEKİLDE ADINIZI.
    ÜNVAN ( ALAN VE ÜNİVERSİTE dahil edilerek, örneğin Ph. D Moleküler Biyoloji, Pennsylvania Üniversitesi ).
    ŞUAN Kİ POSİZYONUNUZ ( Washington Üniversitesi Astronomi Profesörü, ya da XYZ şirketi araştırma görevlisi gibi)""""""""""""


    Bu linkten, katilanlari göre bilirsin.Bunlar hepsi bilim adamlari
    http://www.discovery.org/scripts/viewDB/filesDB-download.php?command=download&id=660


    Bu adamlarin söyledikleri misal:
    Organları, (yarı-bitmiş veya fonksiyonu olmayan), ilkel artan bir eğilim için hiçbir değeri kalır değil.
    İşlem macro evrim-anahtar, genleri (gen belirleyicileri) homeotic gen bulma umuduyla sağlanamamıştır.

    Yeni organlar veya yeni yapıların oluşumuna asla gözlemlenmiş ve kanıtlanmış değildir (makroevrimin).
    Araştırmalar halen yalanlanmıştır ve düşünülmelidir. Canlı organizmaları dağılmış serbest dolaşımı bağlamında bir şekilde daha fazla özelliklere sahip olup bir türe gecis görülmemistir. bu nedenle bu türlerin filogenetik ağaç hipotezi çürütülmüş olarak görülmelidir.


    Evrimin bilinen mekanizması, genetik ve diğer faktörler, seleksiyon, gen transferi, lifler kombinasyonu, çoğaltma örgüt ve yeni fonksiyonlar yeni oluşumu açıklamak için yeterli değildir.

    (Biyoçeşitlilik) bir ekosistemdeki bitki ve hayvan türlerinin çok sayıda dayanışmaları ve bu türler arasındaki iş bölümü aşamalı bir yaratılış fikrine ters düşmektedir.

    Birçok bitki ve hayvan symbioses ve kommensalizm evrimin bilinen mekanizmalari ile açıklanamaz.

    1908 yılından bu yana, yapay 3000'den fazla mutasyon Drosophila melanogaster üzerinde gerçekleştirilmiştir ve bu örgütün yeni ve daha avantajlı bir plan ortaya koymuştur. Meyve sineği meyve sineği olarak kalmıştır.

    Chris Williams, Ph.D., Biochemistry Ohio State University
    Posted on August 11, 2008 by Robert Crowthery

    Yukardaki linkte bak bu tür postlari okuya bilirsin ,adam neyden bahs edyior? Spekülasyon diyor.Böyle bilim olurmu yahu.
    Birçok ders kitabında, evrim örneği olarak biberli güve popülasyonunda dönüşümleri tarif edilir; aslında evrim mikro bile değil.
    Yeni bir form veya vücut görünmüyor ve temel türleri dünya tarihi boyunca değişmedi bu durağanlık gösterir.
    Yeni formlar ve kurumlar ortaya çıktığını ve temel türleri Esas olduğu üzerinde Dünya'nın tüm geçmişi üzerinde kalmış fosil kayıtlarında (durma) Staz görülür.Sözde Kambriyen Patlaması (Kambriyen kabilelerin çoğu eş zamanlı görünümü) canlıların ortak atalara sahip olduğu teorisini desteklemiyor.Proteinlerin üretimini baslatan ve duruduran mekanizma her hücrenin başından düzgün çalışması gerekir .Proteinlerin doğru katlanması kontrollü bilgi ile çalışır ve rasgele gelmez.Hücrelerdeki protein adresleme doğru olmasi lazim yani rastgele bir oluşum düşünülemez.DNA ile kodlanmış moleküller kavramı modern insanligin teknolojilerini aşiyor ve tesadüfen cansız maddeden olusdu diye indirgenemez...

    Bunlari harun yahya ile oturub uydurmadik ki,bunlari bizad bu isin uzmanlari anlatiyor.Dikkat edersen cümlelerde rastgele yani tasafdüf olmaz var , neden acaba?.
    quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal
    Yazdıklarının sağdan soldan derleme olduğunu, kopyala-yapıştır, yapıp kaynak göstermeyerek bir tür entelektüel hırsızlık yaptığını düşünüyorum. Keşke hangi siteden aldığını söyleseydin...

    Ben evrim konusu hakkinda genel düsündüklerimi yazdim .Yazdiklarim ,Benim düsüncem. Harun Beye gelince kendini degil ,sadece kediciklerini severim.O adamin ismini araya sokarak benim fikirlerime camur atman veja ön yargilarin diyelim, bizi bir yerlere götürmez.Kaldiki O insan da evrime karsi cikabilir ,bu adamin en dogal hakki.Kendisi de arastirmalardan cikan sonuclar üzerinden evrimi elesdiriyor. Kendiligimizden ötüyoruz diye bir sey yok. Evrimi elestirenler sanki bilime karsi cikiyormus gibi bir tablo cizmeye calisiyorsun gibi geliyor bana.Belki bu tür resamciligin olmaya bilir,oy yüzden öyle bir niyetin yoksa eger, af ola, .

    O veja bu carpitiyor meseleyi demek yanlis. Aynisini ,evrim karsiti insanlarda sizin hakkinizda söyliye bilir degilmi?,ki yahya efendi karsi taarafa bu tür sözlerde kulaniyor. Güzel kardesim, tüm dünyadan bu evrime karsi cikan bilim adamlari var.Ismini verdigin kisi de zaten o adamlarin bilgilerinden yararlaniyor.Bilim zaten ayni fikirde olsaydi ,bugün burada bu konuyu tartismazdik.
    Bu tartismalar sonucta sadece burada olmuyor.Bu evrim tartisma konusu zaten bilmadamlarinda basliyor.

    Harun efendiyi bu evrim karsiti bilimadamlarindan yaralaniyor diye bilgileri carpitiyor dedgin an bilimadamlarini da cürütmüys oluyorsun,varmi ölye yagma. Seninkisi bilim adamida ,bizimkiler kilim adamimi.

    Ideolojik ön yargi varsa ,var?.harun efendide varsa sizde de var. Sorun nerede?.
    Hersey kendiliginden olup bitiyor dedigin an da zaten karsi tarafa tas atilmis oluyor. Tas kimin gözünü cikaracak meselesine dönmüs is. Ben bu kavganin icinde olmaktan biktim usandim. Ben kendiligimden ,canlinin bir akilli tasarima sahip oldugunu bir anda görüyürom. Bu algimin yanlis oldugunu bana hic bir bilim anlatmaya kalkamaz. Canli da, tasarim/akil olmasaydi,insanoglunun herhalde bu kadar ugrasmasina gerek kalmazdi.Insanoglu aciklamaya kalkiyorsa o zaman bana her seyi aciklayacak.Bana canlinin ilk kalbi mi,damarlarimi,kani olusdugunu aciklacak. Yok öyle yagma.Efendim hayat kendiliginden olusdu dedgin an, bir seyler bileceksin.Bilmiyorsan bilmiyorum diyeceksin, arastirma asamasindayim diyeceksin.Böyle oldu bitti kül oldu yok.Böyle oldu fikirde kalir. En önemlisi de zaten burasi.Ama evrime inanan bir kisi ister istemez hayat böyle basladi deyip hemen tüm canlilari da diline doluyor. Ve bu safsatada okularda cocuklarin beynine yerlestiriliyor. Ayni dinlerin yaptigi isi ateistlerde yapiyor. Bilemedigimiz seyleri biliyormus gibi yapip ,cocuklara ögretmemiz yanlisligin daniskasi diyorum. Ha oldu bitti hakinda tabiki fikir olucak, tabiki arastirilacak, ama kesin bir bilgi olmadan,bilmem benzetmeler üzerinden bu is olmaz olamaz,olursada oldugu gibi yanlis olur.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal
    Ben önce tesadüften başlayayım. Birincisi evrim kuramı abiyogenezi içermez, hayatın nasıl başladığı sorunu evrim kuramı içinde ele alınmaz.

    Evrim teorisi, bütün canlıların birkaç milyar yıl önce kendiliginden oluşmuş tek hücreli ortak bir atadan geldiğini, canlı türlerinin nesilden nesile değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazandığını ifade eden bir teori degilmi.
    Bu kendiliginden olur olmaz deneyleri hangi fikir üzerine yapildi?.
    Yani Abiyogeneze inanmiyormu mu simdi bu evrimciler?. Yapma yeme beni kardesim. Adamlarin ilk agzindan cikan kelime bu yahu.Her neyse ben zaten bu abiyogenez ismini, Abi yok o genlesmez adini verdim,bunuda matemetigin sayesinde verdim.
    Sayımız neydi: 789123 üzerinden bazi hesplar yapmissin,gercekten cok üzücü.Bu hesaplarin nasil yapildigina bir göz at diyorum sana. Bir hücrenin ne oldugunu anlamaya calis.Bilmez isen , tombaladan cikan sayilari cekme olasiligi üzerinden hesap yapip yanlis yola sapmis olurusun.Yaptiginiz da bu zaten.Bir kere olsun tarafsiz iki tarafin bilgilerini karsilasdirib mantiginizla ele alsaniz ,ne demek istedigimizi anlicyacaksiniz.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Kanatlara gelince;

    Tavukları nereye koyuyorsun? Devekuşunu nereye koyuyorsun? Pengueni nereye koyuyorsun? (penguen kanadını yüzmek için kullanıyor!) Bunların kanatları var ama uçamıyorlar. Gördüğün gibi soyları da tükenmiş değil! Süzülen sincapları nereye koyuyorsun? Süzülen balıkları nereye koyuyorsun? Yarasaları nereye koyuyorsun? Uçan böcekleri nereye koyuyorsun? Değil mi ya, böceklerin kolları kanada dönüşmedi ki!



    Haklısın Bizim köyde de Çeşmenin yanında bir İğde Ağacı vardı , İğde ağacı yan büyümüs ve tavuklar kendiliginden 1,5 metre
    yükseliye kendileri ucu verirdi , İğde ağacının ucundan uçarak yine aşağı inerlerdi.
    Ben bu saydigin hayvanları bir yere koymak mecburiyetinde miyim.Onlari nereye koymami istiyorsun. Evrim mi geciriyor bunlar simdi, anlamadim.Ben bizim tavuklarin ne kadar zorlandigini görüyorum. Tavuklarin gövde yapısı ve ağırlığı uçmaya müsait olmadığı apaçık ortada. Bunlar bir gün ucacak diyorsan yaniliyorsun arkadasim.
    Tavuk deneye deneye ucmaz. Zaten denemiyorda. Tavuklar zaman zaman kaçma esnasında bir kaç metre uçabiliyor, ama yorulduğundan kanadını çırpmayı bırakıp birkaç metre koştuktan sonra gücünü topladıktan sonra yine bir kaç metre havalanıp uçabiliyor. Demek istediğim bizim tavuklar antreman yapsalar dahi uçamazlar. Basketbolcu düşün ki her Allah'ın günü oynaya oynaya boyu uzuyor. Adamin cocugu oluyor ama cocugu boylu olmuyor.Hadi diyelim baskebolculuk daha dün cikti ortaya.

    Ama uzak doguda ,dövüs sanatlari binlerce yildan beri var. Bazi ailerlerin gelenegi haline gelmis bu kung fu. Bunlar her gün antremanda vurduklari elleri, kollari zamanla sertlesiyor. Kolların kemik yapısı yıpranmadan dolayı sertleşiyor yani sikilasiyor. Binlerce yıldan bahsediyoruz. Ama bu ailelerin bile bebeklerinde bir değişim olmuyor. Her bebek bizim bildigimiz gibi geliyor dünyaya.Yani bizim tavuk da istedigi kadar türk hava yollarina dilekce versin, o ucmaz arkadasim . Öyle denemeyle gen degismiyor malesef. Bunun bilimsel ispati da yok zaten.

    Gelelim deve kusuna. Hayvanın kanatları gözümüzü çıkarabilecek büyüklükte. Aslında evrime meraklı olan sensin, sen aslinda bu kanatlarin nasil olusdugunu aciklayacaksin , ben degil. Ben bu yaşıma geldim geleli ,bir ağaca tırmanmış ,uçmuş ,Oradan da aşağıya uçmaya denemiş bir devekuşu görmedim.Hadi tavuklari anladik da bu deve kusuna ne olmus böyle.Sen agacin üstünde bir devekusu hic gördünmü?,olurya ,beli mi olur.Vejahut ucmaya calisan bir devekusu gördünmü? bu hayvan türk hava yollarina hic dilekce bilem vermiyor.bunlarin hic ucmaya niyeti yok gibime geliyor.Ama sen yinede Devekuşu günün birinde uçabilir dersen ,,kendimi gülmekten alikoyamam.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Dur daha bitmedi…

    Steamer ördeği, Kanadı var ama uçamıyor.

    Weka… Kanadı var, kısa ve mahmuzlu. Uçamıyor ama kanatlarını kavgada kullanıyor.



    Bu ördek iste kendi türü icinde bir tür.Ama evrimin anlatigi olay yok burada.Baska bir türe gecis yok.

    Bu ördek avlanabiliyor bir şekilde yani yaşıya biliyor degilmi. Iste bu ördekten bir tane de kanatsiz olani olmasi lazim, Ve verdigin ördekten sonra baska ördegin biraz daha genislemis hali olmasi lazim. Kanat olusumu diyorsan eger,bunlar hayatta olmazi lazim degilmi. Bak verdiğin ördekte uçamıyor ama halen hayatta.Bu nun full kanatsiz olani yasiya bilir demektir deyilmi,ama nerde . Verdigin ördekten sonraki ördek nerde?.Yari uca bilen ördek (Bizim tavuklar gibi) mutlaka olmazi lazim ,kanadi eksik hayata ise o mutlaka olmasi lazim. Varmi böyle 4 tane ördek. Full kanatsiz, sonra senin verdigin örnek, sonra 3 numara gelismis , günümüzdekileri zaten biliyoruz.

    Iste böyle güzel örnekler olsa, o zaman ola bilir gibi .Kaldiki biz burda bir türden bahs ediyoruz. Baska bir canliya gecise daha cok kanit gerek.

    Bu verdigin kanatlar su yüzeyi boyunca hızlı bir şekilde yağsız yardımcı kürekler gibi kullanılır diyor viki. Dünyanın en büyük yaban kazları ile aynı kütleye yaklaşık yapilari varmis.
    Bunlarin kanatlari zamanla gerilemis de olabilir.Acaba günümüz ördegi mi yasli yoksa bu verdigin örnek mi yasli bilmiyorum,sen biliyormusun. Var mi böyle bir bilgi.


    Güzel arkadasim, ikide bir harun yahya deyip burda üc maymun oynatmayalim.Bak bunu bir oku.

    """""
    Kimler bu bildiriyi imzalayabilir?
    Darwinizmden bilimsel ayrılış bildirisini imzalayanların biyoloji, kimya, matematik, mühendislik, bilgisayar bilimleri ya da diğer doğa bilimlerinden herhangi bir daldan Ph. D. sahip olması gerekmektedir; ayrıca M.D olup tıp profesörü olarak hizmet veren kişilerde belgeyi imzalayabilir. İmzalayanlar sayfamızda vermiş olduğumuz ‘’Hayatın karmaşıklığının açıklanması için kullanılan doğal seçilim ve rastlantısal mutasyon mekanizmalarının yeterlilikleri konusundaki iddialara şüpheyle yaklaşıyoruz. Darwinin teorisi için kanıtların dikkatli bir şekilde incelenmesi desteklenmelidir.’’ metnini kabul etmelilerdir. Eğer yukarıdaki gereklilikleri karşılıyorsanız ve bildiriyi kabul etme fikrindeyseniz, aşağıda istenilen bilgileri lütfen e-mail yoluyla contact@dissentfromdarwin.org adresine gönderiniz.

    GÖRÜLMESİNİ İSTEDİĞİNİZ ŞEKİLDE ADINIZI.
    ÜNVAN ( ALAN VE ÜNİVERSİTE dahil edilerek, örneğin Ph. D Moleküler Biyoloji, Pennsylvania Üniversitesi ).
    ŞUAN Kİ POSİZYONUNUZ ( Washington Üniversitesi Astronomi Profesörü, ya da XYZ şirketi araştırma görevlisi gibi)""""""""""""


    Bu linkten, katilanlari göre bilirsin.Bunlar hepsi bilim adamlari
    http://www.discovery.org/scripts/viewDB/filesDB-download.php?command=download&id=660


    Bu adamlarin söyledikleri misal:
    Organları, (yarı-bitmiş veya fonksiyonu olmayan), ilkel artan bir eğilim için hiçbir değeri kalır değil.
    İşlem macro evrim-anahtar, genleri (gen belirleyicileri) homeotic gen bulma umuduyla sağlanamamıştır.

    Yeni organlar veya yeni yapıların oluşumuna asla gözlemlenmiş ve kanıtlanmış değildir (makroevrimin).
    Araştırmalar halen yalanlanmıştır ve düşünülmelidir. Canlı organizmaları dağılmış serbest dolaşımı bağlamında bir şekilde daha fazla özelliklere sahip olup bir türe gecis görülmemistir. bu nedenle bu türlerin filogenetik ağaç hipotezi çürütülmüş olarak görülmelidir.


    Evrimin bilinen mekanizması, genetik ve diğer faktörler, seleksiyon, gen transferi, lifler kombinasyonu, çoğaltma örgüt ve yeni fonksiyonlar yeni oluşumu açıklamak için yeterli değildir.

    (Biyoçeşitlilik) bir ekosistemdeki bitki ve hayvan türlerinin çok sayıda dayanışmaları ve bu türler arasındaki iş bölümü acikliyamiyoruz.

    Birçok bitki ve hayvan symbioses ve kommensalizm evrimin bilinen mekanizmalari ile açıklanamaz.

    1908 yılından bu yana, yapay 3000'den fazla mutasyon Drosophila melanogaster üzerinde gerçekleştirilmiştir ve bu örgütün yeni ve daha avantajlı bir plan ortaya koymuştur. Meyve sineği meyve sineği olarak kalmıştır.

    Chris Williams, Ph.D., Biochemistry Ohio State University
    Posted on August 11, 2008 by Robert Crowthery

    Yukardaki linkte bak bu tür postlari okuya bilirsin ,adam neyden bahs edyior? Spekülasyon diyor.Böyle bilim olurmu yahu.
    Birçok ders kitabında, evrim örneği olarak biberli güve popülasyonunda dönüşümleri tarif edilir; aslında evrim mikro bile değil.
    Yeni bir form veya vücut görünmüyor ve temel türleri dünya tarihi boyunca değişmedi bu durağanlık gösterir.
    Yeni formlar ve kurumlar ortaya çıktığını ve temel türleri Esas olduğu üzerinde Dünya'nın tüm geçmişi üzerinde kalmış fosil kayıtlarında (durma) Staz görülür.Sözde Kambriyen Patlaması (Kambriyen kabilelerin çoğu eş zamanlı görünümü) canlıların ortak atalara sahip olduğu teorisini desteklemiyor.Proteinlerin üretimini baslatan ve duruduran mekanizma her hücrenin başından düzgün çalışması gerekir .Proteinlerin doğru katlanması kontrollü bilgi ile çalışır ve rasgele gelmez.Hücrelerdeki protein adresleme doğru olmasi lazim yani rastgele bir oluşum düşünülemez.DNA ile kodlanmış moleküller kavramı modern insanligin teknolojilerini aşiyor ve tesadüfen cansız maddeden olusdu diye indirgenemez...

    Bunlari harun yahya ile oturub uydurmadik ki,bunlari bizad bu isin uzmanlari anlatiyor.Dikkat edersen cümlelerde rastgele yani tasafdüf olmaz var , neden acaba?.

    Senin üslup biraz sıkıntılı.Üslubuna dikkat et istersen.

    Harun Yahya meselesi kendiliğinden ortaya çıkmadı. yazında aynı paragrafın 2 kere geçtiğini görünce, kopyala yapıştır yaptığını anladım. Yazını bir oku. Sen yazmış olsan aynı paragraf neden 2 kez geçsin?

    Bunu görünce merak edip Google'da araştırdım, nereden kopyala yapıştır yapılmış olduğunu görmek için... Karşıma Harun Yahyanın bir sitesi çıktı. Bu sitede yazılanlarla senin yazdıkların örtüşüyordu. Kaldı ki, evrimi çürütmek için verdiğin örnekler zaten 1990'lı yıllardan beri Harun Yahya ve tayfası tarafından Evangelist sitelerden çevrilip yayınlanmış eski iddialar. Hiç biri yeni değil. Belki senin yaşın tutmuyordur ama benim yaşım tutuyor. Bu adamın bildik teraneleri 1990'ların başından beri var.
    Doğal olarak senin kendi görüşlerin olamaz. Belli ki sen de bir yerlerden okuyup buraya taşıdın.

    O kadar şey yazdım, gelip tavuğa takılmışsın ama anlamamışsın. O örnekleri sana doğada uçma işlevi olmadığı halde var olan kanatları göstermek için vermiştim. Senin iddiana göre yarım kanat olamazdı. Var işte görmüyor musun? Deve kuşunun uçmasına yardım etmediği halde kanatları var. Uçmasına yardım etmediği halde tavuğun kanatları var. Tasarım demişsin. O zaman tavuktaki bu kanat neyin tasarımı?

    Diğer örneklerimi ise görmezden gelmişsin. Lemurlar, sincaplar, uçan balıklar, böcekler...

    Evet uçabilen tonla ördek var ve gördüğün gibi uçamayanları da var. Bu neyin tasarımı? Ha bir de kanatsız ördek görmeyi umıyorsun ki bu senin evrimin E'sini bile anlamadığının en büyük delili. Görüyorum ki, evrimi anlamadan evrime karşı çıkanlardansın. Sen evrimi anlamamışsın.

    Verdiğim örnekleri sana, kafanda yarattığın kanat şablonunun yanlışlığını göstermek için verdim. Maalesef anlamamışsın. Sana diyorum ki, doğada sadece kuşlarınki gibi eksiksiz kanatlar yok. Bir sürü eksik kanat, yarım kanat, kanatımsı perdeler, kanat işlevi gören zarlar var. Ve her biri ya uçmaya ya da başka bir işe yarıyor. Penguenlerden söz ettim, kanatlarını şimdi yüzgeç gibi kullanıyor. Sadece penguen örneği bile senin iddianı çürütmeye yeter.


    Diğer konuya gelince; elbette evrime inanmayan bilim adamları da var. Bunlar arasında alanı biyoloji olmayanlar konumuz dışı. Onların ne söyledikleri çok da önemli değil. Ama alanı biyoloji olanlar da var. tek tük ama evet var. Peki bunlar evrim kuramını çürütebildiler mi? Hayır çürütemediler.


    Ne diyor paylaştığın linkte: rastgele mutasyon ve doğal seçlimin mekanizmasının var olan çeşitliliği ortaya çıkardığı iddiasına şüphe ile yaklaşıyoruz. Darwinizmin kanıtlarının dikkatle incelenmesi desteklenmelidir.

    Yani adamlar;
    1. Evrimi kabul etmiyoruz demiyorlar,
    2. darwinizmin iddilarına şüphe ile yaklaşıyoruz diyorlar. Dikkat et reddetmiyorlar, sadece şüpheliyiz diyorlar. Ayrıca darwinizm diyerek ideolojik yönelimlerini ele veriyorlar. Bunun adı darwinizm değil, evrim kuramı. Kuram ortaya bir hipotez atıyor ve bunu gözlem ve bulgularla destekliyor. Bilimin bir kuram için öngördüğü her türlü donanıma sahip. O halde sorun ne? neden darwinizim denilerek bunun bir bilimsel kuram olduğu gerçeği sulandırılmaya çalışılıyor. esas ideolojik körlük burda.

    Evrim kuramına şüphe ile yaklaşıyoruz demekle olmuyor bu işler.




    Ayrıca o paylaştığın discovery sitesi Evangelist Hristiyanların fonladığı dindar bilim adamlarını bir araya toplayan bir vakıf. Bu enstitü açık bir şekilde Hristiyan din ideolojisini yayan bir kuruluş. Yeni de değil üstelik. İnternette ararsan, başlangıçta bu grupla çalışıp, hristiyan ideolojisi güttüklerini anlayınca aralarından ayrılan bir sürü bilim adamı da var. O listeye adını yazdıran bilim adamlarının çoğu biyolog değil. Dolayısıyla onların evrim hakkındaki düşüncelerinin pek de bir değeri yok. Önemli olan biyologlar ne diyor ve neden evrim kuramını çürütemiyorlar. Oysa evrim kuramını çürütmek çok basit. Bul 10 miyon yaşında bir homo sapiens fosili, evrim kuramı çöpe gitsin. Lütfen bize bu discovery dindarlarını yeni bir şeymiş gibi sunma. Biliyoruz biz bunları. Sen evrim kuramı çürütebildiler mi mü ondan haber ver.

    Dindar olmadığını ima eden şeyler yazmışsın ama dindarlardan medet umman ironik.

    Peki sol elli amino asit işi ne oldu? Hiç değinmemişsin.

    Özetle, evrim kuramına inanmayan bilim adamları (biyoloji dışındakiler kenar süsü, onların önemi yok) var. Ve nedense hemen hepsi dindar çevrelerden. Peki çürütebildiler mi evrim kuramını? Hayır çürütemediler. Bunu gördükleri için Darwinizim diyerek evrim kuramının bir kuram olmadığını, bir ideoloji olduğunu ima etmeye çalışıyorlar ama nafile. Dünya bu numaraları yutmuyor. Yutmadığı için de modern dünyanın tüm ülkelerinde biyoloji ders kitaplarında evrim kuramı canlılığın gelişimini açıklayan bilimsel bir kuram olarak ele alınmaktadır.

    Senin haberin sanırım yok ama Vatikan bile 200 yıl sonra Darwinden özür diledi ve evrimin olabileceğini kabul etti.

    Yazdıklarının içinde bir dizi laf salatası cümle de var. Onlara girmeyeceğim.

    Sonuç olarak evrim kuramı bilimsel bir kuramdır, bilim metodolojisinin ve bilim felsefesinin öngördüğü kuram olma şartlarını fazlasıyla karşılamktadır. Bu ne demektir? Kuram olarak çürütülebilir demektir. Çürütmek için;

    1.Kuramın öngördüğü fosil kronoljisine aykırı tek bir fosil,
    2.Random mutasyonla yeni genlerin oluşmadığı, ya da sadece zararlı genlerin oluştuğunu göstermek kuramı çürütmeye yeter.

    Hani nerde?




  • Torlak Kemal kullanıcısına yanıt
    Kanat hususunda işte uçamayan ve yarım kanat örnekleri veriyorsun. Mesela tavuk, deve kuşu gibi örneklerden bahsetmişsin. İyi de bunlar evrime yine delil olamaz. Tasarım olmadığından dem vurmuşsun ama bir yaratıcı onları özel olarak tasarlayıp da öyle yaratmış olabilir. Evrime delil değildir bu dediklerin. Sadece kanatlarının öyle yarım ve işlevinin farklı olduğunu gösterir. Özel olarak öyle tasarlanmış olabilir. Burada 2 iddia var. Birincisi evrimle oldu. İkincisi bir yaratıcı özel olarak yarattı. Sen evrimi savunuyorsun ama kanat için bir kanıt sunmamışsın. Sadece yarım kanatlılar var diyorsun. Tamam var ama nasılını soruyorum. Nasıl o kanatlar oluştu? Yoksa oluşmayıp zaten hep mi öyleydi? Yani öyle yaratıldı ve değişmeden mi günümüze geldi? Evrimle oldu diyorsan aşamalarını açıklar mısın? Yoksa yaratılışı kabul mü ediyorsun? Yani yarım kanatlı veya kanatının farklı işlevinin olması evrime delil olmaz. Onun farklı işlevi olduğunu gösterir. Evrimi göstermesi için evrimle oluşum kademelerini ve mekanizmalarını ortaya koymak gerekir. Bir başka sorun da bu bahsettiğimiz organların oluşumuna dair bir gözlem yok. Yani milyonlarca yılda kendi kendine tesadüfen olmuştur deniyor ama gözlem ve deney yok. Oldu mu şimdi? Bir başkası da aynı şekilde yaratıcı onları öyle yarattı diyebilir. Sonuçta ikisinde de gözlem yok nasılsa. Yaratılıştan farkını ortaya koyman lazım dostum. Yoksa bilimsel teorinin hakkını veremez. Bilimselse kanat oluşum aşamalarını açıklamanı bekliyorum. Mutasyonla veya başka şekilde kanadı olmayan bir canlının nasıl kanadı çıkabilir? Kaldı ki mutasyonla kanat oluşuma şahit olmadık. Mutasyon deyince hastalıklar akla geliyor. Biyoloji profesörü Turan Güven mutasyonların çoğunun zararlı olduğunu ve sık olmadıklarını söylüyor. Mesela kanatsız bir canlıda kanat çıkması için DNA'ya yeni bilgi eklenecek ve bambaşka bir organ olan kanat çıkacak. Yani çok ilginç bir süreç. Sanki masal gibi geliyor kulağa. Kanat çıkacak. DNA'ya yeni bilgi eklenmesi lazım yeni bir şey için. Yani bunun için de mutasyon gösteriliyor. İyi ama mutasyonların çoğu zararlı. Hem sık değil hem zararlı. O zaman kanat nasıl çıkacak? Hayvan hasta olup öyle mi kanat çıkarıyor? Mesela kanser oluyor sonra mı kanat çıkıyor? Tesadüfen mi çıkıyor nedir? Mekanizmalar nelerdir? Nereden biliyoruz dinozorların kanatlanıp kuşa evrimleştiğini? Kanıt ne?

    Bu arada yaratılış olayından bahsedeceğim. Evrim için ne denirse densin evrime karşı olanlar direk yaratıcı ve yaratılıştan dem vuruyorlar. Yani ne dersen de hemen yaratıcı öyle yarattı diyorlar. Bu bilimsel mi? Bilimsel olarak yaratıcı nedir? Bilimsel midir? Yaratıcı bilimde yeri var mı? İşte evrimi gösterip yaratılışın yanlışlığının ortaya konması gerekir. Mesela bilimsel olarak yaratıcı ve yaratılışın yanlışlığının ortaya konması lazım. Yani yaratıcı ve yaratılış bilimsel mi? Yaratıcı yaratmıştır önermesine ne diyorsun? Nasıl karşı çıkıyorsun? Nasıl yanlışlarsın? Yani sen istediğin kadar bilgi ver birisi der ki yaratıcı öyle yaratmıştır. İşte bu fikirle önce mücadele etmen lazım. Bu yaratıcı fikrinin geçersizliğini ortaya koyduktan sonra evrimi anlat. Şunu bir çürüt. Geçersizliğini göster. Yoksa istediğin kadar bilgi ver, ben derimki yaratıcı öyle yaratmıştır. Yani bilimsel olarak bu iddianın geçersizliğini göster ki sonra evrime geç. İşte kanat yarım, uçamıyor tasarım değildir diyerek olmaz. Yaratıcı öyle istedi öyle yaptı denebilir. Her şey denebilir onu savunanlar tarafından. Böyle argümanlarla karşı çıkamazsın. Yani yaratılış deyince hokus pokusla yaratma anlaşılır. Yaratıcı da metafizik bir şey. İşte bu metafizik varlığın hokus pokusla yaratması iddiasını yanlışla. Geçersizliğini ortaya koy. Yoksa dediğim gibi papağan gibi yaratıcı öyle yaratmıştır denilebilir. Bu iddianın geçersiz ve yanlış olduğu gösterildikten sonra evrime geçmek lazım diye düşünüyorum. Kötü ifade ettiysem kusura bakma ama anladığını düşünüyorum.




  • Mephalay M kullanıcısına yanıt
    Rastgele oluyor diyorsun mutasyonlar. Tamam doğru. Yani canlı kendi isteğiyle mutasyon yapmıyor. Koldan kanat yapan bir mutasyonun olmadığını da itiraf etmişsin. Demekki kanat evrimleşmedi ve özel olarak yaratıldı. Oysa evrimi savunabilmek için kanatın nasıl evrimle oluştuğunun ortaya konması gerekir. Bunu yapacak bir mutasyonun olmadığını itiraf ettiğinde evrimi kendi ağzınla yalanlamış oluyorsun. Demekki evrimleşmeyip özel olarak yaratıldı. Böyle bir mekanizmanın olmadığının itirafı önemli tabi. Doğada kendi kendine olamıyorsa bir yaratıcının yarattığını düşünürüz. 2 seçenek var önümüzde. Birincisi evrimle olmuştur, ikincisi ise yaratıcı özel olarak yaratmıştır. Mutasyonun kanat çıkaramayacağını itiraf ederek zaten yaratılış olduğunu söylemiş oldun. Mutasyon tamam kanat çıkaramıyor. İyi ama DNA'ya kanatın bilgisi eklenecek ki canlıda kanat çıkacak. Yani bunun genetik olarak bir işi olacak bilgi eklenecek sonra kanat çıkacak. Mutasyonun bunu yapamayacağını söyledin. O zaman nasıl oluyor? Bir anda hop diye kanat mı çıkıyor? İşte mutasyon buna örnek gösterilirdi çünkü DNA'da değişiklik yapabiliyor. Ama biyoloji profesörü Turan Güven mutasyonların çoğunun canlıya zarar verdiğini ve çok sık gerçekleşmeyen bir olay olduğunu söylüyor. Yani kendin de zaten mutasyonun bunu yapamayacağını itiraf ettin. Geriye ne kalıyor? Başka mekanizma kaldı mı? Mutasyon da olmuyorsa başka olmaz diye düşünüyorum. O zaman geriye yaratıcı fikri kalıyor.Bu arada hayvanın kontrolünde bişey değil mutasyon kendi kendine oluyor diyorsun. İyi de mutasyonun zaten kanat çıkaramayacağını itiraf ettin. O zaman neden mutasyonu örnek veriyorsun tekrar? Ne için örnek gösterdin? Tamam mutasyon olup canlı hastalanıyorsa evrim olmaz ki o. Türü geriye götürür hastalık. Mesela birisi kanser olduğunda yeni tür ortaya çıkmaz. Faydalı şeylerin zamanla birikerek makro anlamda değişimi söz konusu evrimde. Oysa mutasyonun bunu sağlayamayacağını itiraf edince geriye ne kalıyor? Yaratılış kalıyor. Bu arada o tesadüfen oluşma ihtimali sıfırdan büyükse imkansız diyemezsin diyorsun. O zaman sen de yaratılışa imkansız diyemezsin. Aynı şey yaratılış için de direk söyleyebiliriz. Hem yeni bir organ oluşumunun evrim ile gözlemi var mı? Ben görmedim de duymadım da. O zaman nasıl evrimi iddia edebiliyorsun? Halbuki ortada kendi yapılarıyla olan canlılar var ve evrimleşerek fakrlı bir türe dönüşmüyorlar aynı kalıyorlar. Zaten öyle yaratılmışlar ve öyle de kalıyorlar. Mutasyon büyük ihtimalle zarar veriyor. Ki faydalı mutasyon bile olsa doğanın bir bilinci olmadığı için onun zamanla ne olduğuna karar veremeyiz. Bunun gözlemi olması gerekir ki bir gözlemi yoktur. Dolayısıyla yaratılış kalıyor geriye.




  • Şu rezil "A Scientific Dissent From Darwinism" listesi de evrimle alakalı tartışmalarda verilmezse olmaz. İşin arka planını araştırırsanız bu listeyi hazırlayan kimselerin nasıl rezil olduklarını kolaylıkla görebilirsiniz.

    Tartışmalar da neden hala evrimsel biyoloji konusunda hiçbir yetkinliği bulunmayan, şu anki akademik kriterlere göre doçent bile olamayacak Turan Güven isimli bir şahıs üzerinden devam ediyor anlayabilmiş değilim.

    Kendisinin kafa yapısı için şu röportajı incelenebilir:http://www.yusufiye.net/modules.php?name=News&file=article&sid=146




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Şu rezil "A Scientific Dissent From Darwinism" listesi de evrimle alakalı tartışmalarda verilmezse olmaz. İşin arka planını araştırırsanız bu listeyi hazırlayan kimselerin nasıl rezil olduklarını kolaylıkla görebilirsiniz.

    Tartışmalar da neden hala evrimsel biyoloji konusunda hiçbir yetkinliği bulunmayan, şu anki akademik kriterlere göre doçent bile olamayacak Turan Güven isimli bir şahıs üzerinden devam ediyor anlayabilmiş değilim.

    Kendisinin kafa yapısı için şu röportajı incelenebilir:http://www.yusufiye.net/modules.php?name=News&file=article&sid=146

    Turan Güven biyoloji profesörü. Adam en üst ünvana sahip. Senin ünvanın ne de bu profesörü eleştiriyorsun? Sen de mi profesörsün? Turan Güven'in programlarda nasıl Ergi hocayı zorladığını görmedin mi? İzlemeden neden konuşuyorsun?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Şu rezil "A Scientific Dissent From Darwinism" listesi de evrimle alakalı tartışmalarda verilmezse olmaz. İşin arka planını araştırırsanız bu listeyi hazırlayan kimselerin nasıl rezil olduklarını kolaylıkla görebilirsiniz.

    Tartışmalar da neden hala evrimsel biyoloji konusunda hiçbir yetkinliği bulunmayan, şu anki akademik kriterlere göre doçent bile olamayacak Turan Güven isimli bir şahıs üzerinden devam ediyor anlayabilmiş değilim.

    Kendisinin kafa yapısı için şu röportajı incelenebilir:http://www.yusufiye.net/modules.php?name=News&file=article&sid=146

    Turan Güven biyoloji profesörü. Adam en üst ünvana sahip. Senin ünvanın ne de bu profesörü eleştiriyorsun? Sen de mi profesörsün? Turan Güven'in programlarda nasıl Ergi hocayı zorladığını görmedin mi? İzlemeden neden konuşuyorsun?

    Argumentum ad verecundiam safsatasından bir türlü kurtulamıyoruz. Profesör olması birşey kanıtlamıyor. Türkiye'de elinizi rastgele sallasanız illa ki bir profesöre çarparsınız. Çoğu da vasıfsız ve boş insanlardır. Ülkemizde doğru düzgün bir akademik ortam bulunmadığından dolayı yükselmek de o kadar zor değildir. Söz konusu kişi de aynen böyle bir isim. Dediğim gibi evrimsel biyoloji alanında hiçbir yetkinliğe sahip değil ve günümüz için değil profesörlük, doçentlik için bile gerekli şartları sağlayamıyor. Evrim konusunda ha bu kimsenin dediklerini dikkate almışsınız, ha Harun Yahya'nın paralı "bilim insanlarını". Arada hiçbir fark bulunmuyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Rastgele oluyor diyorsun mutasyonlar. Tamam doğru. Yani canlı kendi isteğiyle mutasyon yapmıyor. Koldan kanat yapan bir mutasyonun olmadığını da itiraf etmişsin. Demekki kanat evrimleşmedi ve özel olarak yaratıldı. Oysa evrimi savunabilmek için kanatın nasıl evrimle oluştuğunun ortaya konması gerekir. Bunu yapacak bir mutasyonun olmadığını itiraf ettiğinde evrimi kendi ağzınla yalanlamış oluyorsun. Demekki evrimleşmeyip özel olarak yaratıldı. Böyle bir mekanizmanın olmadığının itirafı önemli tabi. Doğada kendi kendine olamıyorsa bir yaratıcının yarattığını düşünürüz. 2 seçenek var önümüzde. Birincisi evrimle olmuştur, ikincisi ise yaratıcı özel olarak yaratmıştır. Mutasyonun kanat çıkaramayacağını itiraf ederek zaten yaratılış olduğunu söylemiş oldun. Mutasyon tamam kanat çıkaramıyor. İyi ama DNA'ya kanatın bilgisi eklenecek ki canlıda kanat çıkacak. Yani bunun genetik olarak bir işi olacak bilgi eklenecek sonra kanat çıkacak. Mutasyonun bunu yapamayacağını söyledin. O zaman nasıl oluyor? Bir anda hop diye kanat mı çıkıyor? İşte mutasyon buna örnek gösterilirdi çünkü DNA'da değişiklik yapabiliyor. Ama biyoloji profesörü Turan Güven mutasyonların çoğunun canlıya zarar verdiğini ve çok sık gerçekleşmeyen bir olay olduğunu söylüyor. Yani kendin de zaten mutasyonun bunu yapamayacağını itiraf ettin. Geriye ne kalıyor? Başka mekanizma kaldı mı? Mutasyon da olmuyorsa başka olmaz diye düşünüyorum. O zaman geriye yaratıcı fikri kalıyor.Bu arada hayvanın kontrolünde bişey değil mutasyon kendi kendine oluyor diyorsun. İyi de mutasyonun zaten kanat çıkaramayacağını itiraf ettin. O zaman neden mutasyonu örnek veriyorsun tekrar? Ne için örnek gösterdin? Tamam mutasyon olup canlı hastalanıyorsa evrim olmaz ki o. Türü geriye götürür hastalık. Mesela birisi kanser olduğunda yeni tür ortaya çıkmaz. Faydalı şeylerin zamanla birikerek makro anlamda değişimi söz konusu evrimde. Oysa mutasyonun bunu sağlayamayacağını itiraf edince geriye ne kalıyor? Yaratılış kalıyor. Bu arada o tesadüfen oluşma ihtimali sıfırdan büyükse imkansız diyemezsin diyorsun. O zaman sen de yaratılışa imkansız diyemezsin. Aynı şey yaratılış için de direk söyleyebiliriz. Hem yeni bir organ oluşumunun evrim ile gözlemi var mı? Ben görmedim de duymadım da. O zaman nasıl evrimi iddia edebiliyorsun? Halbuki ortada kendi yapılarıyla olan canlılar var ve evrimleşerek fakrlı bir türe dönüşmüyorlar aynı kalıyorlar. Zaten öyle yaratılmışlar ve öyle de kalıyorlar. Mutasyon büyük ihtimalle zarar veriyor. Ki faydalı mutasyon bile olsa doğanın bir bilinci olmadığı için onun zamanla ne olduğuna karar veremeyiz. Bunun gözlemi olması gerekir ki bir gözlemi yoktur. Dolayısıyla yaratılış kalıyor geriye.

    Koldan kanat yapan bir mutasyon yok. Milyarlarca var. Tek seferde kol->kanat gecisi yok, bunu demek istiyorum. Yoksa tum canli cesitliligi mutasyonlarla oluyor, kanat da , gobek de, kuyruk da, goz de, kalp de.
    Dogal seleksyon ile evrim teorisi zaten nasil kanat olusabilecegine bir aciklama getiriyor. Farklilasan onlarca turden, kanat benzeri organlari olanlar avantaj kazanarak hayatta kaliyorlar ve evrimlesme sureci devam ediyor basitce bu sekilde.
    Albatros gibi kanadi olan canlilardan tut da, tavuk gibi ucamamasina ragmen kanadi olan canlilar var. Burada bir itiraf ya da kendisi ile celisen durum yok, sen yanlis anliyorsun. Ayrica evrim teorisi kanat konusunda yaniliyor olabilir; her teori gibi. Fakat bu yine de "yaratildigi" anlamina gelmez. Bu sekilde mutlu olacaksan oyle inanmaya devam edebilirsin.
    Yaratilisa dair 1 tane delil yok. Bu bir inanc. Bak tekrar soyluyorum, inanc. Sen buna inanirsan, tum canlilarin birer "delil" oldugunu ileri surebilirsin. Ama bu yine inanc duzleminde kalir. Bilimsel bir sey ifade etmez.
    Mutasyonlarin "yarar" ya da "zarar" getirmesi, canlinin yasadigi ortama ve canliya gore degisir. Cogu mutasyon zararlidir ya da yararlidir denilemez. Onlarca farkli sekilde mutasyona ugrayabilir canli ve her canlida bunu duzeltmek icin pek cok mekanizma bulunun. DNA nin cift sarmal olmasi mesela. En temel savunma mekanizmasidir. "Mutasyon zararlidir, oyleyse mutasyondan faydali bir sey gelisemez" diyen kimse yaniliyordur.
    "Buyuk oranda mutasyonlar zararlidir" diyen kisi yaniliyor, cunku aslinda mutasyonlarin cogu fayda ya da zarar getirmez. Getirecegi fayda ya da zarar, yukarida ifade ettigim gibi ortama gore belirlenir ki bu da dogal seleksyonun islemesi anlamina geliyor.
    Yazdigin yaziyi oku, bastan sona " mutasyon ile olmuyorsa o zaman yaratilmistir " diyip durmussun.
    1 - Mutasyon ile olusur, bir tane mutasyon ile olusmaz. Onlarca farkli nesil ile farklilasma gozlemleyebilirsin.
    2 - Mutasyon ile olusmasa bile ( ki onunla farklilasir ), bu yaratilisin dogru olduguna dair bir fikir vermez. Yaratilis bir bilimsel teori degil. Bir inanc. Ayrica canlilarin "akilli bir yaratici" ile yaratilmadigina dair "optimal olmayan" ya da "gereksiz" organlari var. Apandis gibi, 20 yas disi gibi. Bir olayi aciklarken kullanilan alternatif ve birbirinden farkli A ve B teorilerinden; A nin yanlis olmasi B nin dogrulugunu ispatlayan bir delil degildir.
    3 - Turan Guven kim hic bir fikrim yok. Ama mutasyonlari cogu zararlidir gibi bir sey dediyse yaniliyor. Bir bilim adaminin dedigi ile celisen bir sey iddia ettigim icin kaynak vermem gerekir:
    http://rstb.royalsocietypublishing.org/content/365/1544/1169
    http://nsmn1.uh.edu/dgraur/ArticlesPDFs/encyclopediahumangenome93.pdf
    Gercekte olan, insan genomundaki her degisiklik, proteinlere yansimaz. Genlerin tamami "aktif" degildir zira. Bu yuzden, yaygin tum bati kaynaklarini arastirirsan mutasyonlarin cogunun zararli olduguna dair bir sey bulamazsin. Yaygin olarak dusunulen sey, "Silent Mutation" denilen, herhangi bir protein dizisine yansimayan etkisiz mutasyonlardir. Mutasyonlarin cogu boyledir.
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Gen_ifadesi
    Bu dediklerime "inanmaman" hic bir sey ifade etmiyor benim icin. Inanc uzerine konusmuyorum, bilim uzerine konusuyorum. Hangi metodlarla, mutasyonlar ile yararli bir sey olusmayacagina kanaat getirmis bunu diyen Turan Guven ?
    Antibiyotige direnc kazanan bakteri, mutasyon ile direnc kazanmiyor mu ? Bu durumda mutasyon, bakteri icin "yararli", bizim icin "zararli" olmuyor mu ? Neye gore "cogu zararlidir" diyebiliyor?
    Turk TV kanalina cikip da "zararlidir mutasyon" demenin bilimsel bir kimlik tasimadiginin farkindasin degil mi ? Varsa bu adamin makalesi, arastirmasi; bir zahmet gonder.
    4 - Eger mutasyon ile yararli bir ozellik kazanilmiyorsa; nasil her sene yeni grip virusu ya da direncli bakteri olusuyor ? SARS virusu nasil meydana geldi ? 2002 Kasim ayinda Allah SARS virusu mu yaratti ? Mutasyon ile canli cesitliliginin degismedigini dusunuyorsan, bu konudaki bilimsel aciklaman nedir ?

    Ozet olarak, bilimsel konusmuyorsun. Mutasyon ile olamazsa o zaman Allah yaratti diyorsun yalnizca. Bu bilimsel degil. Mantiksal da degil. Evrim teorisi komple cokse bile bu Allah'in yarattigina dair zerre kanit olmaz.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >








  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mephalay


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Rastgele oluyor diyorsun mutasyonlar. Tamam doğru. Yani canlı kendi isteğiyle mutasyon yapmıyor. Koldan kanat yapan bir mutasyonun olmadığını da itiraf etmişsin. Demekki kanat evrimleşmedi ve özel olarak yaratıldı. Oysa evrimi savunabilmek için kanatın nasıl evrimle oluştuğunun ortaya konması gerekir. Bunu yapacak bir mutasyonun olmadığını itiraf ettiğinde evrimi kendi ağzınla yalanlamış oluyorsun. Demekki evrimleşmeyip özel olarak yaratıldı. Böyle bir mekanizmanın olmadığının itirafı önemli tabi. Doğada kendi kendine olamıyorsa bir yaratıcının yarattığını düşünürüz. 2 seçenek var önümüzde. Birincisi evrimle olmuştur, ikincisi ise yaratıcı özel olarak yaratmıştır. Mutasyonun kanat çıkaramayacağını itiraf ederek zaten yaratılış olduğunu söylemiş oldun. Mutasyon tamam kanat çıkaramıyor. İyi ama DNA'ya kanatın bilgisi eklenecek ki canlıda kanat çıkacak. Yani bunun genetik olarak bir işi olacak bilgi eklenecek sonra kanat çıkacak. Mutasyonun bunu yapamayacağını söyledin. O zaman nasıl oluyor? Bir anda hop diye kanat mı çıkıyor? İşte mutasyon buna örnek gösterilirdi çünkü DNA'da değişiklik yapabiliyor. Ama biyoloji profesörü Turan Güven mutasyonların çoğunun canlıya zarar verdiğini ve çok sık gerçekleşmeyen bir olay olduğunu söylüyor. Yani kendin de zaten mutasyonun bunu yapamayacağını itiraf ettin. Geriye ne kalıyor? Başka mekanizma kaldı mı? Mutasyon da olmuyorsa başka olmaz diye düşünüyorum. O zaman geriye yaratıcı fikri kalıyor.Bu arada hayvanın kontrolünde bişey değil mutasyon kendi kendine oluyor diyorsun. İyi de mutasyonun zaten kanat çıkaramayacağını itiraf ettin. O zaman neden mutasyonu örnek veriyorsun tekrar? Ne için örnek gösterdin? Tamam mutasyon olup canlı hastalanıyorsa evrim olmaz ki o. Türü geriye götürür hastalık. Mesela birisi kanser olduğunda yeni tür ortaya çıkmaz. Faydalı şeylerin zamanla birikerek makro anlamda değişimi söz konusu evrimde. Oysa mutasyonun bunu sağlayamayacağını itiraf edince geriye ne kalıyor? Yaratılış kalıyor. Bu arada o tesadüfen oluşma ihtimali sıfırdan büyükse imkansız diyemezsin diyorsun. O zaman sen de yaratılışa imkansız diyemezsin. Aynı şey yaratılış için de direk söyleyebiliriz. Hem yeni bir organ oluşumunun evrim ile gözlemi var mı? Ben görmedim de duymadım da. O zaman nasıl evrimi iddia edebiliyorsun? Halbuki ortada kendi yapılarıyla olan canlılar var ve evrimleşerek fakrlı bir türe dönüşmüyorlar aynı kalıyorlar. Zaten öyle yaratılmışlar ve öyle de kalıyorlar. Mutasyon büyük ihtimalle zarar veriyor. Ki faydalı mutasyon bile olsa doğanın bir bilinci olmadığı için onun zamanla ne olduğuna karar veremeyiz. Bunun gözlemi olması gerekir ki bir gözlemi yoktur. Dolayısıyla yaratılış kalıyor geriye.

    Koldan kanat yapan bir mutasyon yok. Milyarlarca var. Tek seferde kol->kanat gecisi yok, bunu demek istiyorum. Yoksa tum canli cesitliligi mutasyonlarla oluyor, kanat da , gobek de, kuyruk da, goz de, kalp de.
    Dogal seleksyon ile evrim teorisi zaten nasil kanat olusabilecegine bir aciklama getiriyor. Farklilasan onlarca turden, kanat benzeri organlari olanlar avantaj kazanarak hayatta kaliyorlar ve evrimlesme sureci devam ediyor basitce bu sekilde.
    Albatros gibi kanadi olan canlilardan tut da, tavuk gibi ucamamasina ragmen kanadi olan canlilar var. Burada bir itiraf ya da kendisi ile celisen durum yok, sen yanlis anliyorsun. Ayrica evrim teorisi kanat konusunda yaniliyor olabilir; her teori gibi. Fakat bu yine de "yaratildigi" anlamina gelmez. Bu sekilde mutlu olacaksan oyle inanmaya devam edebilirsin.
    Yaratilisa dair 1 tane delil yok. Bu bir inanc. Bak tekrar soyluyorum, inanc. Sen buna inanirsan, tum canlilarin birer "delil" oldugunu ileri surebilirsin. Ama bu yine inanc duzleminde kalir. Bilimsel bir sey ifade etmez.
    Mutasyonlarin "yarar" ya da "zarar" getirmesi, canlinin yasadigi ortama ve canliya gore degisir. Cogu mutasyon zararlidir ya da yararlidir denilemez. Onlarca farkli sekilde mutasyona ugrayabilir canli ve her canlida bunu duzeltmek icin pek cok mekanizma bulunun. DNA nin cift sarmal olmasi mesela. En temel savunma mekanizmasidir. "Mutasyon zararlidir, oyleyse mutasyondan faydali bir sey gelisemez" diyen kimse yaniliyordur.
    "Buyuk oranda mutasyonlar zararlidir" diyen kisi yaniliyor, cunku aslinda mutasyonlarin cogu fayda ya da zarar getirmez. Getirecegi fayda ya da zarar, yukarida ifade ettigim gibi ortama gore belirlenir ki bu da dogal seleksyonun islemesi anlamina geliyor.
    Yazdigin yaziyi oku, bastan sona " mutasyon ile olmuyorsa o zaman yaratilmistir " diyip durmussun.
    1 - Mutasyon ile olusur, bir tane mutasyon ile olusmaz. Onlarca farkli nesil ile farklilasma gozlemleyebilirsin.
    2 - Mutasyon ile olusmasa bile ( ki onunla farklilasir ), bu yaratilisin dogru olduguna dair bir fikir vermez. Yaratilis bir bilimsel teori degil. Bir inanc. Ayrica canlilarin "akilli bir yaratici" ile yaratilmadigina dair "optimal olmayan" ya da "gereksiz" organlari var. Apandis gibi, 20 yas disi gibi. Bir olayi aciklarken kullanilan alternatif ve birbirinden farkli A ve B teorilerinden; A nin yanlis olmasi B nin dogrulugunu ispatlayan bir delil degildir.
    3 - Turan Guven kim hic bir fikrim yok. Ama mutasyonlari cogu zararlidir gibi bir sey dediyse yaniliyor. Bir bilim adaminin dedigi ile celisen bir sey iddia ettigim icin kaynak vermem gerekir:
    http://rstb.royalsocietypublishing.org/content/365/1544/1169
    http://nsmn1.uh.edu/dgraur/ArticlesPDFs/encyclopediahumangenome93.pdf
    Gercekte olan, insan genomundaki her degisiklik, proteinlere yansimaz. Genlerin tamami "aktif" degildir zira. Bu yuzden, yaygin tum bati kaynaklarini arastirirsan mutasyonlarin cogunun zararli olduguna dair bir sey bulamazsin. Yaygin olarak dusunulen sey, "Silent Mutation" denilen, herhangi bir protein dizisine yansimayan etkisiz mutasyonlardir. Mutasyonlarin cogu boyledir.
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Gen_ifadesi
    Bu dediklerime "inanmaman" hic bir sey ifade etmiyor benim icin. Inanc uzerine konusmuyorum, bilim uzerine konusuyorum. Hangi metodlarla, mutasyonlar ile yararli bir sey olusmayacagina kanaat getirmis bunu diyen Turan Guven ?
    Antibiyotige direnc kazanan bakteri, mutasyon ile direnc kazanmiyor mu ? Bu durumda mutasyon, bakteri icin "yararli", bizim icin "zararli" olmuyor mu ? Neye gore "cogu zararlidir" diyebiliyor?
    Turk TV kanalina cikip da "zararlidir mutasyon" demenin bilimsel bir kimlik tasimadiginin farkindasin degil mi ? Varsa bu adamin makalesi, arastirmasi; bir zahmet gonder.
    4 - Eger mutasyon ile yararli bir ozellik kazanilmiyorsa; nasil her sene yeni grip virusu ya da direncli bakteri olusuyor ? SARS virusu nasil meydana geldi ? 2002 Kasim ayinda Allah SARS virusu mu yaratti ? Mutasyon ile canli cesitliliginin degismedigini dusunuyorsan, bu konudaki bilimsel aciklaman nedir ?

    Ozet olarak, bilimsel konusmuyorsun. Mutasyon ile olamazsa o zaman Allah yaratti diyorsun yalnizca. Bu bilimsel degil. Mantiksal da degil. Evrim teorisi komple cokse bile bu Allah'in yarattigina dair zerre kanit olmaz.





    '' Koldan kanat yapan bir mutasyon yok.'' cümlesini yanlış anlamışım. Mutasyonlarla kanat olamayacağı anlamı çıkarmıştım fakat bir mutasyon değil milyarlarca mutasyonun kanat yapabileceğini söylüyorsun. Tek seferde değil de zamanla olur diyorsun. Tüm canlı çeşitliliğini de mutasyonla açıklıyorsun. DNA tamir mekanizması diye bir şey var. Bu mutasyonları tamir ediyor. Mutasyon hatadır ve tamir edilmesi lazım. Madem mutasyonlar böyle yeni özellik kazandırıyor evrim geçirtiyor niye tamir oluyor? Programda mutasyonu faydalı sunan bir bilim adamı vardı. Tamam madem öyle neden tamir ediliyor? Tamir edilince de geriye çok nadir tamir edilemeyenler kalıyor. Bu da istisna. Halbuki bu kadar çeşitliliği açıklayabilmesi için genel ve sık rastlanması lazım. Çok nadir olan şeyler bu çeşitliliği açıklayamaz. Kanat, göbek, kuyruk, göz, kalp vs organlar da mutasyonlarla oluyor diyorsun. Buna nasıl inanıyorsun? Tamam bunun doğru olması için gözlemlememiz lazım. Evrimin zamansal bir yönü var, gözlemlenemiyor. Milyarlarca yıllık süreçten söz ediliyor. Dolayısıyla insanın ömrü de kısa olduğu için göremiyor. Çok emin konuşmuşsun peki organların mutasyonla olduğuna dair kanıt ne? Gözlemlenmemiş ki böyle bir şey. Yaratılış bilimsel değil diyorsun da bu çok mu bilimsel? Gözlemledin mi organ oluşumunu? Kanat oluşumunu gözlemledin mi? Bunu gözlemleyen bir bilim adamı var mı? Bir de doğal seçilim evrimleştirmez. Sadece uygun olan hayatta kalır der. Kanatlı olan hayatta kaldı, kanatsız öldü pek iyi bir açıklama değil. Mesela bir kuştan bahsediyorsak zaten kanatlı. Kanatlı ve kanatsız doğup kanatlısı hayatta kalıyor demek çok saçma. Kuş zaten kanatlı. Doğan bireyler de kanatlı. Yani mesela bu şuna benziyor maymunlar insan ve maymun doğurdular insan hayatta kaldı ve böyle oldu. Safsata değil mi şimdi bu? İnsan insan doğurur kardeşim. Maymun da maymun doğurur. O yüzden bu kanat doğal seçilimi doğru değil. Zaten kanat var. Bireyler de öyle doğuyor. Bunun nasıl olduğunun mutasyonlarla açıklanması lazım. Ki bunu gözlemleyen yok. Bilimsel değil diyorsun da bunun da gözlemi yok. Buna da aynı şeyi söylemen lazım. Bu arada mesela bir kişi kanser olunca farklı tür olup evrimleşmiyor. Mutasonların bu zararlı yanlarını gözden kaçırmamak lazım. Mesela bi sakatlık oluyor mutasyonla sonra yeni tür mü çıkıyor? Hastalık ve sakatlıkla mı oluyor? Faydalı özelliklerin birikerek evrimleşmesi değil miydi evrim? Faydalı ne kazandırıyor mutasyon? Bakterinin antibiyotik direnci örneği veriyorsun ama bakteride potansiyel olarak var olan şey mutasyonla ortaya çıkmıyor mu orda? Zaten potansiyel olarak var olan şey mutasyonla gün yüzüne çıkıyor. DNA'ya yeni bir bilgi eklenmesi hadisesi yaşanıyor mu? Faydalı mutasyon örneklerinin verilmesi lazım. Bu arada Turan Güven biyoloji profesörüdür. Öyle atıp tutmak kolay hadi sen de profesör ol da ondan sonra hocayı eleştir. Diğer arkadaş da atıp tutuyor. Boş insanlar falan demiş. Demesi kolay tabi. Ağzı olan konuşuyor. Kolaysa hadi git sen de profesör ol di mi ama. Profesör ol ondan sonra eleştir. Mesela kişinin biyoloji diploması bile olmadan profesörü nasıl eleştirir anlamıyorum. Halbuki kendi görüşünü de söyleyebilir ama böyle saygısızlık olmaz bir profesöre. Kolaysa hadi olsun bakayım. Öyle bakkala inip mi profesör olunuyormuş. Senelerini verip öyle oluyorsun. Hayatını adıyorsun. Hayatını adamış bir bilim adamına boş diyor. Halbuki ne kadar komik duruma düştüğünün farkında değil. Bu arada yaratılışa delil yok diyorsun da evrime dair delil nedir? Evrimin kanıtlarını ortaya koy madem bilimselse?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Şu rezil "A Scientific Dissent From Darwinism" listesi de evrimle alakalı tartışmalarda verilmezse olmaz. İşin arka planını araştırırsanız bu listeyi hazırlayan kimselerin nasıl rezil olduklarını kolaylıkla görebilirsiniz.

    Tartışmalar da neden hala evrimsel biyoloji konusunda hiçbir yetkinliği bulunmayan, şu anki akademik kriterlere göre doçent bile olamayacak Turan Güven isimli bir şahıs üzerinden devam ediyor anlayabilmiş değilim.

    Kendisinin kafa yapısı için şu röportajı incelenebilir:http://www.yusufiye.net/modules.php?name=News&file=article&sid=146

    Turan Güven biyoloji profesörü. Adam en üst ünvana sahip. Senin ünvanın ne de bu profesörü eleştiriyorsun? Sen de mi profesörsün? Turan Güven'in programlarda nasıl Ergi hocayı zorladığını görmedin mi? İzlemeden neden konuşuyorsun?

    Argumentum ad verecundiam safsatasından bir türlü kurtulamıyoruz. Profesör olması birşey kanıtlamıyor. Türkiye'de elinizi rastgele sallasanız illa ki bir profesöre çarparsınız. Çoğu da vasıfsız ve boş insanlardır. Ülkemizde doğru düzgün bir akademik ortam bulunmadığından dolayı yükselmek de o kadar zor değildir. Söz konusu kişi de aynen böyle bir isim. Dediğim gibi evrimsel biyoloji alanında hiçbir yetkinliğe sahip değil ve günümüz için değil profesörlük, doçentlik için bile gerekli şartları sağlayamıyor. Evrim konusunda ha bu kimsenin dediklerini dikkate almışsınız, ha Harun Yahya'nın paralı "bilim insanlarını". Arada hiçbir fark bulunmuyor.

    Evet kardeşim safsatadan bir türlü kurtulamıyoruz. Profesör olmak kolaysa hadi olsana sen de. Hadi git biyoloji profesörü ol ondan sonra ahkam kes. Biyoloji bölümünden bir lisans bile yapmamışsındır. Bir lisans bile yapamamışken profesörü eleştirmek de ne oluyor? Yani kim oluyorsun ki? Ben ünvanlı kişilere saygı duyarım. Sen hani kim oluyorsun da profesörü eleştiriyorsun? Biyoloji profesörünü eleştiriyorsan sen de profesör olman lazım. Ama böyle atıp tuttuğuna göre bırak profesörlüğü üniversitede biyolojiyle ilgili en ufak bir diploman bile yoktur. Ama atıp tutmak kolay tabi. Bu arada şu günümüz şartları iddiana cevap vereyim. Eskiden farklı olabilir, günümüzde farklı olabilir ve gelecekte de değişebilir. Buna göre bir şey denemez. Bu tabiki zamanla değişecektir. Bunu örnek vermen asıl safsata olmuyor mu? Adam gitmiş senelerini vererek profesör olmuş. Boş adam falan diye atıp tutmuşsun. Hadi kolaysa git biyoloji profesörü ol sonra gel onu eleştir. Yani yetkinliği yok diyorsun adam profesör. Kusura bakma kardeş ama iyi atıyorsun. Sen necisin kusura bakma ama. Biyolog musun? Profesörü eleştirmek ve boş olduğunu söylemen için senin de profesör olman lazım. Oturduğun yerden atıp tutuyorsun. Oldu mu böyle kardeşim. İcraat nerde?




  • Ortada mutasyonların çoğu zararlıdır diyen bir biyoloji profesörü varsa bunu söylemek için iyi para almıştır.
    tartışmanıza gerek yok.
  • Benim profesoru elestirmem icin profesor olmama gerek yok. Yumurtayi elestirmek icin yumurtlamak zorunda olmamak gibi. Ya da cumhurbaskanini elestirmek icin cumhurbaskani olmamak gibi. Ben yaptigi isi elestiriyorum ve buna da kanit sunuyorum.
    Ayrica senin egitim seviyen nedir ? Benim kimi elestirip elestiremeyecegimi elestirebilecek seviyede misin mesela ? Mevzuyu oraya cekersen kimsenin konusmaya hakki kalmaz. Ama bu konuda da yaniliyorsun, herkes birbirini elestirebilir.
    Adamin bilimsel iddiasi desteksiz, arastirmasiz.
    ----
    "Mutasyonlarin cogu zararlidir" diyen bilim adami 1) Mutasyonlari cogunlugunu nasil tespit etti? 2) Neye gore "zararli" olduguna nasil kanaat getirdi ? 3) Tespit edemedigi mutasyonlarin olmadigini nasil anladi ? Seklinde 3 temel konuyu izah etmelidir. Aksi durumda bu bilimsel bir iddia degil. Bak sana ustte linkini verdim 2 kaynagin, hepsi arastirma metodunu ve neye gore siniflandirdigini yazmislar. Senin biyoloji profesoru neye gore siniflandirmis ?
    Sen onun televizyonda gordugun ya da 2. el kaynaktan okudugun iddiasini one suruyorsun. Ben bunu dikkate bile almiyorum. Goster calismasini, arastirma metodunu o zaman dedikleri bilimsel olur.
    ---
    "Mutasyon madem faydali neden tamir ediliyor" sacma bir soru. Tamir eden mekanizma ile bozan mekanizma farkli da ondan. Burnun neden tikaniyor ? Vucut isisi madem kritik neden atesimiz cikiyor ? Farkli iki mekanizmanin kontrolu altinda olan sistemlerde bu gorunen bir olay. Cok dar bir acidan bakiyorsun mevzuya. "Mutasyon faydalidir" demedim bile ben. Mutasyonlarin cogu "Silent" tir, yani fayda ya da zarar getirmez dedim. Konudan konuya atliyorsun. Olayi anlamaya calismiyor, sonuc odakli gidiyorsun.
    ---
    Kara deligi gozlemledik mi ? Dunyanin merkezine hic indik mi ? Saturn'un uydusu Titan'a gidip baktik mi ? Kara deligin nasil olustugu, dunyanin merkezinin sicakligi ve nasil maddelerden olustugu ve Titan'in yuzeyinin nasil bir yer oldugu hakkinda bir fikrimiz var. Evrimsel biyoloji calismalari sayesinde de, "nasil organlarin farklilastigi" konusunda fikrimiz var. Yoksa elimize kamera alip "evet gergedan bobregi su anda evrimlesiyor" dememizi bekliyorsan kanit olarak uzun sure beklersin. Ayrica madem "gormeden inanmamaliyiz" kafasindasin, sen yaratilisi gordun mu ki sanki ? Ayni linkleri tekrar koymayacagim, ustte bir arkadas kanat olusumu ile ilgili gayet guzel linkler gondermisti. Bakabilirsin. Seni ikna etmek gibi bir amacim yok, zaten ikna olmamak icin elinden geleni yapiyorsun.
    ---
    Bu konu bilimsel bir konu. Evrim teorisi konusunda " Eger soyleyse bu nasil oluyor " , " Gordun mu sanki organ olusumunu " tarzi sorulari sorarak bir seyleri yanlisladigini mi saniyorsun ? Bilim insanlarinin bu sorulari soramadigini mi saniyorsun simdiye kadar ? 100 seneyi askin yildir gundemde olan evrim teorisine bu sorularin ve cok daha zor sorularin yoneltilmedigini ciddi ciddi dusunuyor musun ? Bu konulari arastirip, sorulari nasil yanitladigini gorebilirsin.
    Dawkins'in kor saatci kitabini okuyabilirsin ( Blind Watchmaker ) mesela.
    Benim, evrim'i reddeden bilim disi insanlari ikna etmek gibi bir misyonum yok. "Evrim'e dair kanit nedir" diye soracak birisi, google a "Theory of Evolution" yazamayip, ortaya konulan onlarca arastirma, makale vs i bulamiyorsa benim yapabilecegim bir sey yok. Paragraflarca yazi yazdiktan sonra " Evrimin kanitlarini ortaya koy" gibi ici bos anlamsiz bir soru soruyorsun. Sen atom teorisinin kanitlarini ortaya koy ? Radyo Teorisinin kanitlarini, radyo dalgalarini ortaya koy ? Bilime bu kafayla yaklasirsan yol alamazsin. Sana da daha zor cevap yazarim, basarilar : )

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Şu rezil "A Scientific Dissent From Darwinism" listesi de evrimle alakalı tartışmalarda verilmezse olmaz. İşin arka planını araştırırsanız bu listeyi hazırlayan kimselerin nasıl rezil olduklarını kolaylıkla görebilirsiniz.

    Tartışmalar da neden hala evrimsel biyoloji konusunda hiçbir yetkinliği bulunmayan, şu anki akademik kriterlere göre doçent bile olamayacak Turan Güven isimli bir şahıs üzerinden devam ediyor anlayabilmiş değilim.

    Kendisinin kafa yapısı için şu röportajı incelenebilir:http://www.yusufiye.net/modules.php?name=News&file=article&sid=146

    Turan Güven biyoloji profesörü. Adam en üst ünvana sahip. Senin ünvanın ne de bu profesörü eleştiriyorsun? Sen de mi profesörsün? Turan Güven'in programlarda nasıl Ergi hocayı zorladığını görmedin mi? İzlemeden neden konuşuyorsun?

    Argumentum ad verecundiam safsatasından bir türlü kurtulamıyoruz. Profesör olması birşey kanıtlamıyor. Türkiye'de elinizi rastgele sallasanız illa ki bir profesöre çarparsınız. Çoğu da vasıfsız ve boş insanlardır. Ülkemizde doğru düzgün bir akademik ortam bulunmadığından dolayı yükselmek de o kadar zor değildir. Söz konusu kişi de aynen böyle bir isim. Dediğim gibi evrimsel biyoloji alanında hiçbir yetkinliğe sahip değil ve günümüz için değil profesörlük, doçentlik için bile gerekli şartları sağlayamıyor. Evrim konusunda ha bu kimsenin dediklerini dikkate almışsınız, ha Harun Yahya'nın paralı "bilim insanlarını". Arada hiçbir fark bulunmuyor.

    Evet kardeşim safsatadan bir türlü kurtulamıyoruz. Profesör olmak kolaysa hadi olsana sen de. Hadi git biyoloji profesörü ol ondan sonra ahkam kes. Biyoloji bölümünden bir lisans bile yapmamışsındır. Bir lisans bile yapamamışken profesörü eleştirmek de ne oluyor? Yani kim oluyorsun ki? Ben ünvanlı kişilere saygı duyarım. Sen hani kim oluyorsun da profesörü eleştiriyorsun? Biyoloji profesörünü eleştiriyorsan sen de profesör olman lazım. Ama böyle atıp tuttuğuna göre bırak profesörlüğü üniversitede biyolojiyle ilgili en ufak bir diploman bile yoktur. Ama atıp tutmak kolay tabi. Bu arada şu günümüz şartları iddiana cevap vereyim. Eskiden farklı olabilir, günümüzde farklı olabilir ve gelecekte de değişebilir. Buna göre bir şey denemez. Bu tabiki zamanla değişecektir. Bunu örnek vermen asıl safsata olmuyor mu? Adam gitmiş senelerini vererek profesör olmuş. Boş adam falan diye atıp tutmuşsun. Hadi kolaysa git biyoloji profesörü ol sonra gel onu eleştir. Yani yetkinliği yok diyorsun adam profesör. Kusura bakma kardeş ama iyi atıyorsun. Sen necisin kusura bakma ama. Biyolog musun? Profesörü eleştirmek ve boş olduğunu söylemen için senin de profesör olman lazım. Oturduğun yerden atıp tutuyorsun. Oldu mu böyle kardeşim. İcraat nerde?

    Muhtemelen bahsettiğim safsatanın anlamına dahi bakmamışsınız ki hala aynı şeyi sürdürüyorsunuz. Ben de bu konuda size katılayım o halde.

    Siz kim olduğunuzu zannediyorsunuz? Biyoloji ve evrim hakkında birikiminiz nedir ki rastgele bulduğunuz bir adamı otorite ilan edebiliyorsunuz? Bahsettiğiniz kişinin evrim ile ilgili ne gibi bir çalışması var da kendisini bu kadar göklere çıkarıyorsunuz? Turan Güven denen kişiden çok daha üst düzey kariyere sahip bilim insanları yalan mı söylüyor?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mephalay

    Benim profesoru elestirmem icin profesor olmama gerek yok. Yumurtayi elestirmek icin yumurtlamak zorunda olmamak gibi. Ya da cumhurbaskanini elestirmek icin cumhurbaskani olmamak gibi. Ben yaptigi isi elestiriyorum ve buna da kanit sunuyorum.
    Ayrica senin egitim seviyen nedir ? Benim kimi elestirip elestiremeyecegimi elestirebilecek seviyede misin mesela ? Mevzuyu oraya cekersen kimsenin konusmaya hakki kalmaz. Ama bu konuda da yaniliyorsun, herkes birbirini elestirebilir.
    Adamin bilimsel iddiasi desteksiz, arastirmasiz.
    ----
    "Mutasyonlarin cogu zararlidir" diyen bilim adami 1) Mutasyonlari cogunlugunu nasil tespit etti? 2) Neye gore "zararli" olduguna nasil kanaat getirdi ? 3) Tespit edemedigi mutasyonlarin olmadigini nasil anladi ? Seklinde 3 temel konuyu izah etmelidir. Aksi durumda bu bilimsel bir iddia degil. Bak sana ustte linkini verdim 2 kaynagin, hepsi arastirma metodunu ve neye gore siniflandirdigini yazmislar. Senin biyoloji profesoru neye gore siniflandirmis ?
    Sen onun televizyonda gordugun ya da 2. el kaynaktan okudugun iddiasini one suruyorsun. Ben bunu dikkate bile almiyorum. Goster calismasini, arastirma metodunu o zaman dedikleri bilimsel olur.
    ---
    "Mutasyon madem faydali neden tamir ediliyor" sacma bir soru. Tamir eden mekanizma ile bozan mekanizma farkli da ondan. Burnun neden tikaniyor ? Vucut isisi madem kritik neden atesimiz cikiyor ? Farkli iki mekanizmanin kontrolu altinda olan sistemlerde bu gorunen bir olay. Cok dar bir acidan bakiyorsun mevzuya. "Mutasyon faydalidir" demedim bile ben. Mutasyonlarin cogu "Silent" tir, yani fayda ya da zarar getirmez dedim. Konudan konuya atliyorsun. Olayi anlamaya calismiyor, sonuc odakli gidiyorsun.
    ---
    Kara deligi gozlemledik mi ? Dunyanin merkezine hic indik mi ? Saturn'un uydusu Titan'a gidip baktik mi ? Kara deligin nasil olustugu, dunyanin merkezinin sicakligi ve nasil maddelerden olustugu ve Titan'in yuzeyinin nasil bir yer oldugu hakkinda bir fikrimiz var. Evrimsel biyoloji calismalari sayesinde de, "nasil organlarin farklilastigi" konusunda fikrimiz var. Yoksa elimize kamera alip "evet gergedan bobregi su anda evrimlesiyor" dememizi bekliyorsan kanit olarak uzun sure beklersin. Ayrica madem "gormeden inanmamaliyiz" kafasindasin, sen yaratilisi gordun mu ki sanki ? Ayni linkleri tekrar koymayacagim, ustte bir arkadas kanat olusumu ile ilgili gayet guzel linkler gondermisti. Bakabilirsin. Seni ikna etmek gibi bir amacim yok, zaten ikna olmamak icin elinden geleni yapiyorsun.
    ---
    Bu konu bilimsel bir konu. Evrim teorisi konusunda " Eger soyleyse bu nasil oluyor " , " Gordun mu sanki organ olusumunu " tarzi sorulari sorarak bir seyleri yanlisladigini mi saniyorsun ? Bilim insanlarinin bu sorulari soramadigini mi saniyorsun simdiye kadar ? 100 seneyi askin yildir gundemde olan evrim teorisine bu sorularin ve cok daha zor sorularin yoneltilmedigini ciddi ciddi dusunuyor musun ? Bu konulari arastirip, sorulari nasil yanitladigini gorebilirsin.
    Dawkins'in kor saatci kitabini okuyabilirsin ( Blind Watchmaker ) mesela.
    Benim, evrim'i reddeden bilim disi insanlari ikna etmek gibi bir misyonum yok. "Evrim'e dair kanit nedir" diye soracak birisi, google a "Theory of Evolution" yazamayip, ortaya konulan onlarca arastirma, makale vs i bulamiyorsa benim yapabilecegim bir sey yok. Paragraflarca yazi yazdiktan sonra " Evrimin kanitlarini ortaya koy" gibi ici bos anlamsiz bir soru soruyorsun. Sen atom teorisinin kanitlarini ortaya koy ? Radyo Teorisinin kanitlarini, radyo dalgalarini ortaya koy ? Bilime bu kafayla yaklasirsan yol alamazsin. Sana da daha zor cevap yazarim, basarilar : )


    Profesör konusunu tam anlatamadım ya da sen anlamadın. Mesela diğer arkadaş Turan Güven için konu hakkında yetkinliği yok, boş insan vs gibi ifadelerle küçümsemiş. Yani koskoca profesörü yerden yere vurmuş. Ben buna karşıyım. Hani direk profesörü hedef alarak küçümsüyorsun da sen de profesör müsün? Nasıl eleştiriyorsun diyorum. O yüzden eleştirilemez demiştim. Yoksa profesör ile tartışılır ve onun görüşlerine katılmayabilirsin. Ama yok o bilmez, boş adamdır gibi söylemler söylenemez. Bunu kastediyordum. Profesör böyle eleştirilemez dedim. Böyle yapacaksan sen de profesör ol dedim. Sen tam anlamadın. Mesela tamam her akademisyeni beğenmez zorunda değiliz ama ömrünü adayıp profesör olan birine de bu bilmez ya da boş adam denilemez. Böyle denilecekse o kişinin de aynı ünvanda olması lazım dedim. Yani yoksa profesörün görüşüne katılmayabilir ve kendi görüşünü söyleyebilirsin. Ama bahsettiğim şekilde profesörü eleştirmeye karşı çıktım.

    Profesör olmak için senelerce okunuyor. Tez çalışmaları yapılıyor. Deney, gözlem, çalışmalar yapılıyor. Ondan sonra profesör olunuyor. Yani bu kişinin bu konuda baya bir deneyimi olmalı. Kafadan atıyor demeye getiriyorsun da o zaman profesör olamazdı. Hücreci olduğunu vurguluyor. Labaratuvara girip deney ve gözlem yaparak mutasyonla ilgili olanları söylüyor. Kendi bildiğini dile getiriyor programda. Mesela programda bağışıklık sistemi mutasyonları ve bunların yararlı olduğu dile getiriliyordu. Turan Güven buna karşı çıkmıştı. Çoğu zararlı ve sık değil demişti. Sıklıkla ilgili bir sayı da söylemişti. Yanlış hatırlamıyorsam milyonda bir gibi bir şey söyledi. Yani Turan Güven kendi gözlemiyle ve bilgi birikimiyle bunları söylüyor. Elbette bir bilim adamı olarak bunları dile getirecektir. Bunda bir sıkıntı yok.

    Nötr mutasyonlardan bahsediyorsun. Ama nötr bile olsa onu tamir ediyor di mi tamir mekanizması. Bozan ile tamir farklı diyorsun. Tamam nötr bile olsa bozma gibi algılanıyor ki tamir ediliyor. Yani nötr etkisiz mutasyondur o bile tamir ediliyor. Geriye canlıyı değiştirecek mutasyon kalmıyor ki o zaman. Tamir mekanizması iş başında. İşte bu tamir edilmesi hayra alamet değil. Canlıya faydalı ve bunların birikerek zamanla evrimleştiği iddia edilir. İyi ama tamir ediliyor ve fırsat kalmıyor. Hem faydalı olsa neden tamir edilsin ki? Yani ufak faydaların birikmesinden bahsedilir. İyi de fayda olsa o zaman tamir edilmezdi. Sen nötr diyorsun ve onlar da tamir ediliyor. Yani geriye bir şey kalmıyor ki o zaman. Bazen tamir edemedikleri de olabilir ama o kadar nadir ki. İstisna olarak ifade edilebilir. Bu da evrimleşme için yeterli olacağını sanmıyorum. Halbuki faydalı mutasyonlar olacak olacak ve zamanla evrim gerçekleşecek. Söylemesi çok güzel ama tamir mekanizması var işte. Değişime izin vermiyor ve düzeltiyor. Hem o faydalı değişiklikler denilen gerçekten faydalı olsa tamir edilemezdi. Yani tamir mekanizması bu oyunu bozar.

    Bu arada organ evrimi ile ilgili o dile getirilenin sadece fikir olduğundan bahsediyorsun. Yani kanıt yok. O zaman kesinmiş gibi söylenemez. Sadece bir tahmin olarak ileri sürülebilir. Yaratılışı da ileri sürebiliriz o zaman. Bir kesinlik yoksa yaratılış da ihtimal dahilindedir. Aşama aşama evrimleşerek değil de tam halleriyle yaratılmış da olabilirler. İşte burada evrimin farkını ortaya koyması lazım diye düşünüyorum. Kendisinin bilimsel olduğunu iddia ediyorsa farkını ortaya koymalı. Direk yaratılış şöyle böyle demekle olur mu hiç. Bu arada evrimi yanlışladığını mı sanıyorsun gibi şeyler söylemişsin. Ben burada şüpheyle evrime yaklaşıp olayı kavramaya çalışıyorum. Yani gerçekleri şüpheci bir yaklaşımla arıyorum. Evrimi direk kabul etmeyi tercih etmedim. Şüpheci bir şekilde yaklaştım. Yani aslında olması gereken de bu değil midir? Dogmatik bir şekilde olmamalı. Bu arada bu konuları araştır gibi şeyler söylemişsin. Zaten araştırıyorum ama Türkçe kaynaklar okuyorum. Evrimle ilgili birçok tartışma programı izledim, vikipedi, evrim ağacı vs araştırdım. Konuyu baştan sona okuyacak olursan kanıt olarak dile getirilen şeyleri ele alarak şüpheci bir şekilde sorguladım. Yani git araştır demekle olmuyor. Zaten araştırdım ve olayı iyice kavrayıp gerçeği bulmak için konu açtım. Aklıma takılanları sordum. Sorun olarak gördüklerimi dile getirdim. Kanıt olarak gösterilen şeyler hakkında görüşümü söyledim. Yani git araştır söylemi geçersiz o yüzden. Burada evrimi konuşmak için bulunmaktayız. O kadar mesajdır boşa konuşulmuyor. Tabi elbette kitap önerebilirsin ama ''git araştır sonra gel'' gibi bir tutum doğru değil ifade ettiğim üzere.




  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.