Şimdi Ara

Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
652
Cevap
13
Favori
31.759
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.

    Aslında mantık çok çok basit.



    Annen ve sen arasındaki genetik farklılık ----> x

    Seninle benim aramdaki farklılık ----> 2x

    Sen ve bir Yunan arasındaki farklılık ----> 3x

    Sen ve bir Afrikalı arasındaki farklılık ----> 4x

    Sen ve bir şempanze arasındaki farklılık ----> 5x

    Sen ve bir kedi arasındaki farklılık ----> 6x

    Sen ve bir timsah arasındaki farklılık ----> 7x

    Sen ve bir alg arasındaki farklılık ----> 8x

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.

    Aslında mantık çok çok basit.



    Annen ve sen arasındaki genetik farklılık ----> x

    Seninle benim aramdaki farklılık ----> 2x

    Sen ve bir Yunan arasındaki farklılık ----> 3x

    Sen ve bir Afrikalı arasındaki farklılık ----> 4x

    Sen ve bir şempanze arasındaki farklılık ----> 5x

    Sen ve bir kedi arasındaki farklılık ----> 6x

    Sen ve bir timsah arasındaki farklılık ----> 7x

    Sen ve bir alg arasındaki farklılık ----> 8x

    Dostum ama tür içi ile türler arasını nasıl karıştırırız ki? Çok farklı değil mi? Akraba varsayımı var di mi?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.

    Aslında mantık çok çok basit.



    Annen ve sen arasındaki genetik farklılık ----> x

    Seninle benim aramdaki farklılık ----> 2x

    Sen ve bir Yunan arasındaki farklılık ----> 3x

    Sen ve bir Afrikalı arasındaki farklılık ----> 4x

    Sen ve bir şempanze arasındaki farklılık ----> 5x

    Sen ve bir kedi arasındaki farklılık ----> 6x

    Sen ve bir timsah arasındaki farklılık ----> 7x

    Sen ve bir alg arasındaki farklılık ----> 8x

    Dostum ama tür içi ile türler arasını nasıl karıştırırız ki? Çok farklı değil mi? Akraba varsayımı var di mi?

    Karşılaştırırım neden karşılaştırmayayım?

    Türleri siyah ve beyaz olarak değil grinin tonları olarak düşünmelisin.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Salt benzerlikler kalıp farklılıklar olmasaydı zaten aynı olurduk, bu nasıl mantık? O farkılıklardır zaten, bizi akraba türlerden ayrı düşüren. Farkılıklara bakarak 2 ayrı türdür diyoruz. Ne kadar farklı olduğuna bakarak da birbirine uzak tür mü yakın tür mü anlıyoruz.
    "Benzerlikler kadar farklılıklar da var" farkında mısın bilmem ama komik bir ifade. Zaten o farklılıkllar olmasa aynı olurduk, tür diye bir şey olmazdı. Türleşmenin sebebi o farklılıklardır.

    Bir sayı dizisi (gen dizisi olarak varsay):

    11 56 78 43 55 92 75 08 26 12 (ortak ata)

    11 56 78 43 55 92 76 08 26 12 (kuzen A)

    11 56 78 43 55 92 73 08 26 12 (Kuzen B)

    11 56 78 43 55 92 76 08 26 13 (kuzen A)

    11 56 78 43 55 92 73 08 26 15 (kuzen B)

    17 56 78 43 55 92 76 08 26 13 (kuzen A)

    11 56 78 43 55 92 73 08 26 15 (kuzen B)

    Kuzen A/B benzerlikler: 56 78 43 55 92 08 26

    Kuzen A/B farklılıklar: 11-17 13-15 76-73

    Kuzen A insan ise kuzen B şempanze. O farklılıklar olmasaydı zaten kuzen A = Kuzen B olacaktı. Evrim dediğin şey, benzerlikten çok, o farklılıklardır. Akraba türler arasında farklılıktan çok daha fazla benzerlik bulunduğu için benzerlikler vurgulanır. Yoksa evrimin esası bezeşme değil, farklılaşmadır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.

    Aslında mantık çok çok basit.



    Annen ve sen arasındaki genetik farklılık ----> x

    Seninle benim aramdaki farklılık ----> 2x

    Sen ve bir Yunan arasındaki farklılık ----> 3x

    Sen ve bir Afrikalı arasındaki farklılık ----> 4x

    Sen ve bir şempanze arasındaki farklılık ----> 5x

    Sen ve bir kedi arasındaki farklılık ----> 6x

    Sen ve bir timsah arasındaki farklılık ----> 7x

    Sen ve bir alg arasındaki farklılık ----> 8x

    Dostum ama tür içi ile türler arasını nasıl karıştırırız ki? Çok farklı değil mi? Akraba varsayımı var di mi?

    Karşılaştırırım neden karşılaştırmayayım?

    Türleri siyah ve beyaz olarak değil grinin tonları olarak düşünmelisin.

    Annen, baban, kardeşin, kuzenin vs senin akraban ama sokaktaki adamın akraban olduğunu nerden biliyorsun? Bilmiyoruz bunu. Hem sokaktaki adam akraban olsa bile evrimle yine ilgisi olmaz çünkü hala insan o. Evrimleşip farklı bir türe dönüşmemiş ki hocam. Yani başka türle insanı karşılaştırmak abes olmuyor mu? Şempanze ile insanın akrabalığına dair kanıt nedir?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Salt benzerlikler kalıp farklılıklar olmasaydı zaten aynı olurduk, bu nasıl mantık? O farkılıklardır zaten, bizi akraba türlerden ayrı düşüren. Farkılıklara bakarak 2 ayrı türdür diyoruz. Ne kadar farklı olduğuna bakarak da birbirine uzak tür mü yakın tür mü anlıyoruz.
    "Benzerlikler kadar farklılıklar da var" farkında mısın bilmem ama komik bir ifade. Zaten o farklılıkllar olmasa aynı olurduk, tür diye bir şey olmazdı. Türleşmenin sebebi o farklılıklardır.

    Bir sayı dizisi (gen dizisi olarak varsay):

    11 56 78 43 55 92 75 08 26 12 (ortak ata)

    11 56 78 43 55 92 76 08 26 12 (kuzen A)

    11 56 78 43 55 92 73 08 26 12 (Kuzen B)

    11 56 78 43 55 92 76 08 26 13 (kuzen A)

    11 56 78 43 55 92 73 08 26 15 (kuzen B)

    17 56 78 43 55 92 76 08 26 13 (kuzen A)

    11 56 78 43 55 92 73 08 26 15 (kuzen B)

    Kuzen A/B benzerlikler: 56 78 43 55 92 08 26

    Kuzen A/B farklılıklar: 11-17 13-15 76-73

    Kuzen A insan ise kuzen B şempanze. O farklılıklar olmasaydı zaten kuzen A = Kuzen B olacaktı. Evrim dediğin şey, benzerlikten çok, o farklılıklardır. Akraba türler arasında farklılıktan çok daha fazla benzerlik bulunduğu için benzerlikler vurgulanır. Yoksa evrimin esası bezeşme değil, farklılaşmadır.


    Uzak ve yakın türden bahsetmişsiniz hocam. Ama ne açıdan uzaklık ve yakınlık burası çok mühim. Farklılığı şunun için söyledim. Türlerdeki benzerliğe bakarak diyorlar ki aha bunlar benziyor ve ortak atadan gelmiştir. Yani benzerlik ortak ata sonucuna götürüyor diyorlar. Ama farklılık da var. Yani farklılıklar görmezden geliniyor. Yani benzerliğe bakarak akraba olduğunu söylemek güç. Taslaman'ın da dediği gibi baya farklılık var. Yani farklı bir türüz. Ortak bir atadan geldiğimiz ise belli değil. Kanıt lazım bize. Bu sayıları öylesine mi yoksa gerçek sayıları mı verdiniz genomla ilgili?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.

    Aslında mantık çok çok basit.



    Annen ve sen arasındaki genetik farklılık ----> x

    Seninle benim aramdaki farklılık ----> 2x

    Sen ve bir Yunan arasındaki farklılık ----> 3x

    Sen ve bir Afrikalı arasındaki farklılık ----> 4x

    Sen ve bir şempanze arasındaki farklılık ----> 5x

    Sen ve bir kedi arasındaki farklılık ----> 6x

    Sen ve bir timsah arasındaki farklılık ----> 7x

    Sen ve bir alg arasındaki farklılık ----> 8x

    Dostum ama tür içi ile türler arasını nasıl karıştırırız ki? Çok farklı değil mi? Akraba varsayımı var di mi?

    Karşılaştırırım neden karşılaştırmayayım?

    Türleri siyah ve beyaz olarak değil grinin tonları olarak düşünmelisin.

    Annen, baban, kardeşin, kuzenin vs senin akraban ama sokaktaki adamın akraban olduğunu nerden biliyorsun? Bilmiyoruz bunu. Hem sokaktaki adam akraban olsa bile evrimle yine ilgisi olmaz çünkü hala insan o. Evrimleşip farklı bir türe dönüşmemiş ki hocam. Yani başka türle insanı karşılaştırmak abes olmuyor mu? Şempanze ile insanın akrabalığına dair kanıt nedir?

    Anatomi, fizyoloji, genetik birer kanıttır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lews Therin Telamon -- 22 Ağustos 2016; 9:47:49 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • İnsanın diğer insaymunlarla (great ape) olan akrabalığının kanıtı büyük oranda genetik ve biyokimyasal özelliklerindeki benzerliklerdir. Hatta bunları belirlemek için kullanılan yöntemler, diğer cinslerle son ortak atanın ne zamana dayandığını tahmin etmeye dahi izin vermektedir. Bu yöntemlere göre şempanzelerle insanların ayrışmasının 8-10 milyon yıl kadar önce gerçekleştiği düşünülmektedir. Ayrıca anatomik ve biyolojik sistemlerin neredeyse aynı olması, bağışıklıksal bir takım farklılıklara rağmen AB0 kan grubu sistemlerinin benzeşmesi, alt büyük azı dişlerinde Y-5 düzeni denen oldukça spesifik bir şekillenmenin bulunması gibi bazı özel benzerlikler de kanıt olarak ortaya konulabilir.

    Ek olarak, "bu iki hayvan birbirine benziyor, demek ki birbirlerinden evrilmişler" demek gibi bir durum söz konusu değil. Benzerliklerin de özel koşulları vardır. Yakınsak evrim denen bir olgu sonucunda çok farklı cinsler birbirine benzeyecek biçimde evrimleşebilirken, ıraksak evrim denen bir biçimde tek cinsten ayrılan canlılar da birbirlerinden alakasız biçimlere bürünebilirler. Mesela bir balık olan köpek balığının, bir memeli olan yunusun, bir sürüngen olan ihtiyozorun ve bir kuş olan penguenin çok farklı sınıflarda olmalarına rağmen benzer fiziksel özelliklere sahip olmaları yakınsak evrimle açıklanabilir.

     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar


    Örneğin prosimiyenler de maymunlar ve insaymunlar gibi primat takımının üyesidirler fakat diğerleriyle pek benzerlik taşımazlar. Yine eski dünya maymunları ve yeni dünya maymunları olarak alt takımlara ayrışan maymunlar da birbirlerine pek benzemeyebilirler. Bunların da ilerisinde bulunan insaymunlar da çok daha farklı görünümdedirler. Ama çok daha yakın bir ortak kökene sahip oldukları ortadadır.

     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.

    Aslında mantık çok çok basit.



    Annen ve sen arasındaki genetik farklılık ----> x

    Seninle benim aramdaki farklılık ----> 2x

    Sen ve bir Yunan arasındaki farklılık ----> 3x

    Sen ve bir Afrikalı arasındaki farklılık ----> 4x

    Sen ve bir şempanze arasındaki farklılık ----> 5x

    Sen ve bir kedi arasındaki farklılık ----> 6x

    Sen ve bir timsah arasındaki farklılık ----> 7x

    Sen ve bir alg arasındaki farklılık ----> 8x

    Dostum ama tür içi ile türler arasını nasıl karıştırırız ki? Çok farklı değil mi? Akraba varsayımı var di mi?

    Karşılaştırırım neden karşılaştırmayayım?

    Türleri siyah ve beyaz olarak değil grinin tonları olarak düşünmelisin.

    Annen, baban, kardeşin, kuzenin vs senin akraban ama sokaktaki adamın akraban olduğunu nerden biliyorsun? Bilmiyoruz bunu. Hem sokaktaki adam akraban olsa bile evrimle yine ilgisi olmaz çünkü hala insan o. Evrimleşip farklı bir türe dönüşmemiş ki hocam. Yani başka türle insanı karşılaştırmak abes olmuyor mu? Şempanze ile insanın akrabalığına dair kanıt nedir?

    Anatomi, fizyoloji, genetik birer kanıttır.

    Onlar bize bir düşünce veriyor tahmin ediyoruz hocam. Genetik olarak akrabalık nasıl tespit edilir?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    İnsanın diğer insaymunlarla (great ape) olan akrabalığının kanıtı büyük oranda genetik ve biyokimyasal özelliklerindeki benzerliklerdir. Hatta bunları belirlemek için kullanılan yöntemler, diğer cinslerle son ortak atanın ne zamana dayandığını tahmin etmeye dahi izin vermektedir. Bu yöntemlere göre şempanzelerle insanların ayrışmasının 8-10 milyon yıl kadar önce gerçekleştiği düşünülmektedir. Ayrıca anatomik ve biyolojik sistemlerin neredeyse aynı olması, bağışıklıksal bir takım farklılıklara rağmen AB0 kan grubu sistemlerinin benzeşmesi, alt büyük azı dişlerinde Y-5 düzeni denen oldukça spesifik bir şekillenmenin bulunması gibi bazı özel benzerlikler de kanıt olarak ortaya konulabilir.

    Ek olarak, "bu iki hayvan birbirine benziyor, demek ki birbirlerinden evrilmişler" demek gibi bir durum söz konusu değil. Benzerliklerin de özel koşulları vardır. Yakınsak evrim denen bir olgu sonucunda çok farklı cinsler birbirine benzeyecek biçimde evrimleşebilirken, ıraksak evrim denen bir biçimde tek cinsten ayrılan canlılar da birbirlerinden alakasız biçimlere bürünebilirler. Mesela bir balık olan köpek balığının, bir memeli olan yunusun, bir sürüngen olan ihtiyozorun ve bir kuş olan penguenin çok farklı sınıflarda olmalarına rağmen benzer fiziksel özelliklere sahip olmaları yakınsak evrimle açıklanabilir.

     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar


    Örneğin prosimiyenler de maymunlar ve insaymunlar gibi primat takımının üyesidirler fakat diğerleriyle pek benzerlik taşımazlar. Yine eski dünya maymunları ve yeni dünya maymunları olarak alt takımlara ayrışan maymunlar da birbirlerine pek benzemeyebilirler. Bunların da ilerisinde bulunan insaymunlar da çok daha farklı görünümdedirler. Ama çok daha yakın bir ortak kökene sahip oldukları ortadadır.

     Evrim Hakkında Sorular ve Tartışmalar


    Yine benzerlik mevzusu. Benzerliklere bakarak ortak atadan gelmiştir desek de baya da farklılıkları var. Farklı tür bunlar. Ortak bir atadan geldiğine dair kanıt nedir? Yazdıklarınız tahmin ve yorum olarak karşımıza çıkıyor. Nedir genetik kanıt? Nasıl kanıt var? Sen benzerliği evrimle izah edersin bir başkası da yaratıcının eseri der. Yani felsefi bir yorum olur. Oysa bize bilimsel kanıt lazım.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.

    Aslında mantık çok çok basit.



    Annen ve sen arasındaki genetik farklılık ----> x

    Seninle benim aramdaki farklılık ----> 2x

    Sen ve bir Yunan arasındaki farklılık ----> 3x

    Sen ve bir Afrikalı arasındaki farklılık ----> 4x

    Sen ve bir şempanze arasındaki farklılık ----> 5x

    Sen ve bir kedi arasındaki farklılık ----> 6x

    Sen ve bir timsah arasındaki farklılık ----> 7x

    Sen ve bir alg arasındaki farklılık ----> 8x

    Dostum ama tür içi ile türler arasını nasıl karıştırırız ki? Çok farklı değil mi? Akraba varsayımı var di mi?

    Karşılaştırırım neden karşılaştırmayayım?

    Türleri siyah ve beyaz olarak değil grinin tonları olarak düşünmelisin.

    Annen, baban, kardeşin, kuzenin vs senin akraban ama sokaktaki adamın akraban olduğunu nerden biliyorsun? Bilmiyoruz bunu. Hem sokaktaki adam akraban olsa bile evrimle yine ilgisi olmaz çünkü hala insan o. Evrimleşip farklı bir türe dönüşmemiş ki hocam. Yani başka türle insanı karşılaştırmak abes olmuyor mu? Şempanze ile insanın akrabalığına dair kanıt nedir?

    Anatomi, fizyoloji, genetik birer kanıttır.

    Onlar bize bir düşünce veriyor tahmin ediyoruz hocam. Genetik olarak akrabalık nasıl tespit edilir?

    Çünkü çok büyük kısmı "yakın" değil "aynı".

    Babalık testiyle aynı mantık. Orada da genomun çok büyük kısmı aynı olduğu için bir insanın babasının kim olduğuna karar verilebiliyor.


    Aynı şeyi 50 milyonuncu defa anlatıyorum dostum. Bir daha anlatmayacağım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon


    quote:

    Orijinalden alıntı: Save The Day

    Dostum Taslaman'ın iddialarını ele alacaktık. Ben bi alıntı yapayım mesela:

    Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu proteinlerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinlerin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği kabul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yılında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya çalışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek karşılaştırıldılar.[101] (Daha önceki şempanze ile insan mukayeseleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.) Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer olmakla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu görülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla, bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunlaşılması gerekli önemli husustur.[102]

    İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sadece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘% 1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede olmayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların olduğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölgeleri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda etkin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’inden bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu %1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olmasına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.[103] Bunların toplamı ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.

    Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği olmasa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Kitabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir iddiadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde detaylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi olabilecek kadar uzundur.

    Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğunluğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan varlıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenirler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanırlar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihtiyaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Tarih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafından yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak görmüşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.

    [102] H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chimpanzee Chromosome 22’, s. 383.

    [103] Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.

    Bu mantığa göre, iki insan arasındaki farklılık da "olasılık bilimine göre imkansız" olur. İki rastgele insan arasında üç- on iki milyon nükleotid arasında farklılık var. Çok büyük değil mi? Bence üreme yalan seks yok.

    İnsanlar aynı tür. Maymun falan başka. Ama bak insan arasında bile o kadar fark varken başka tür arasında ne kadar fark var sen düşün. Yani evrim sadece tahminlere dayalı spekülatif kurgularla mı karşımıza çıkıyor? Genetik kanıt yok mu?

    İnsan ve şempanze arasında 120 milyon farklılık.

    İnsan ile insan arasında 3 milyon (ebeveyn ve çocuğu alınırsa) farklılık.


    Tastamam bey keşke insanlar arasındaki farklılıkları da araştırsaydı. 6 milyon yıl değil (ortalama diyelim) 30 yıl var iki kuşak arasında, buna rağmen farklılığa bak. Olasılık hesapları açısından neresi hatalı çıkıyor ben çözemedim.

    Ayrıca genetik benzerlik kanıtı geçerli. Yakın akrabada 3 milyon farklılık, çok çok uzak akrabada 12 milyon farklılık, başka bir tür olacak kadar uzak akrabada 120 milyon farklılık. Daha da uzak akrabada daha da çok farklılık.

    İşte benzerlikler örnek verilerek ''aha kanıt'' diye gösteriliyor. Benzerliklere bakarak deniyor ki bu benzerlikler ortak bir atadan evrimleştiği içindir falan filan. Oysa farklılıkların da çok fazla olduğunu görüyoruz. Yani sırf benzerliklere dayanarak böyle bir çıkarımda bulunmamız mümkün olmuyor. Farklılıklar da bize tamamen farklı canlı türleri olduğumuzu gösteriyor. Yani ortak ata fikri burada sıkıntıya uğruyor. Önümüze spekülatif kurgular çıkıyor maalesef. Bir bilimsel kanıt yok öyle di mi?

    Caner beyin yaptığı hatayı göstermeye çalışıyorum sana. Öyle dışarıdan bakarak "aaaa 120 milyon da ne büyük, olasılığı olamaz bunun" denmez. 3 milyon da büyük ona bakarsan, şimdi bu hesaba göre herkesin gökten iniyor olması gerekir.

    Olasılık hesapları tutuyor. Genetik benzerlik de kanıt.

    Tür içindeki varyasyon ayrı türden türe geçiş tamamen ayrı. Evrim karşıtları zaten varyasyonu değil türden türe geçişi reddederler. Tür içinde çeşitlilik olabilir. Burada önemli husus türden türe geçişin kanıtının olmamasıdır. İşte şempanze ile farklı türüz ama şuramız benziyor derken farklılıklar unutuluyor. Farklılıklara bakıldığında ortada bir evrim görülmüyor. Yani benzerlik diyorsan farklılık da var sadece benzerlik yok. Dolayısıyla sadece tahmin ve yorumlar var.

    Aslında mantık çok çok basit.



    Annen ve sen arasındaki genetik farklılık ----> x

    Seninle benim aramdaki farklılık ----> 2x

    Sen ve bir Yunan arasındaki farklılık ----> 3x

    Sen ve bir Afrikalı arasındaki farklılık ----> 4x

    Sen ve bir şempanze arasındaki farklılık ----> 5x

    Sen ve bir kedi arasındaki farklılık ----> 6x

    Sen ve bir timsah arasındaki farklılık ----> 7x

    Sen ve bir alg arasındaki farklılık ----> 8x

    Dostum ama tür içi ile türler arasını nasıl karıştırırız ki? Çok farklı değil mi? Akraba varsayımı var di mi?

    Karşılaştırırım neden karşılaştırmayayım?

    Türleri siyah ve beyaz olarak değil grinin tonları olarak düşünmelisin.

    Annen, baban, kardeşin, kuzenin vs senin akraban ama sokaktaki adamın akraban olduğunu nerden biliyorsun? Bilmiyoruz bunu. Hem sokaktaki adam akraban olsa bile evrimle yine ilgisi olmaz çünkü hala insan o. Evrimleşip farklı bir türe dönüşmemiş ki hocam. Yani başka türle insanı karşılaştırmak abes olmuyor mu? Şempanze ile insanın akrabalığına dair kanıt nedir?

    Anatomi, fizyoloji, genetik birer kanıttır.

    Onlar bize bir düşünce veriyor tahmin ediyoruz hocam. Genetik olarak akrabalık nasıl tespit edilir?

    Çünkü çok büyük kısmı "yakın" değil "aynı".

    Babalık testiyle aynı mantık. Orada da genomun çok büyük kısmı aynı olduğu için bir insanın babasının kim olduğuna karar verilebiliyor.


    Aynı şeyi 50 milyonuncu defa anlatıyorum dostum. Bir daha anlatmayacağım.

    Yav baba kişinin en yakını. Ama burada milyarlarca yıllık bir süreçten söz ediyoruz. Milyonlarca sene önceki babanızı nasıl bulacaksınız? Sorun sürede işte. Babanla aranda milyon sene yok.




  • Konuyu açanı anlamamak için özel bir çaba sarfediyorsunuz sanki bir kere şunu kabullenmek gerekiyor bilimin içinde her zaman insan düşüncesi vardır o yüzden doğrusunu seçmek için ortada bir hedef olmalı evrimde bir hedef olmadığı için bu seçim kişisel kalıyor bunu geçersek benim sormak istediğim konu şu evrimin üzerinde çalışılması bilimseldir tamam çalışanlar da bilimle ilgili insanlar ona da tamam ama evrim bilimsel gerçek denmesi bana uygun gelmiyor diğer bilimsel bilgiler de hiçbir zaman kesin değildir ona girmeyeceğim ama ana gereklilik olan yanlışlanabilirliği ben evrimde göremiyorum açıklayabilicek birisi varsa dinlemek isterim.
  • Mesajınız flood koruması tarafından engellenmiştir. Sebebi; 15'ten fazla alıntı yapılamaz. Bunun bir hata olduğunu düşünüyorsanız forum destekten geri bildirimde bulununuz
  • Jgdpanzer kullanıcısına yanıt
    ------------------------------



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dumprep -- 7 Mayıs 2020; 21:46:57 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Jgdpanzer kullanıcısına yanıt
    Yani kuramsal korelasyon deyince farklı bilim dallarından mesela fizik, kimya ve biyoloji vs onlardan alınan verilerin birbirine uyup evrimi göstermesi midir? Doğru anladım di mi? Aslında benzerlik ve farklılık kısmında çok önemli ayrıntı var. Evrim ne iddia ediyor? Tüm canlılar akrabadır ve ortak atadan evrimleşerek gelmişlerdir diyor. Yani akraba olduğunu belirtiyor. Burada sorulması gereken soru akrabalığın nasıl tespit edileceğidir. Genetikten yararlanarak bunu yapabilir miyiz? Mesela işte şu canlı şu canlıya şu kadar benziyor, şu canlı şu kadar farklı diye yüzdelerle ortaya koyabilir ve söyleyebiliriz. Ama burada akrabalık ile ne ilgisi olur ki o zaman? Yani akrabalığı önce ortaya koymak lazım. Benzerlik ve farklılıklar sadece onu göstermez mi? Yani %98 benziyor diye akraba mı ya da %40 benziyor diye akraba olmaması mı lazım? Akrabalığın ölçütü nedir? İşte burası çok kritik bir konu. Çok benzemesine ya da farklı olmasına mı bakıyoruz ki işte şu kadar benziyor diye söylüyoruz. Benziyorsa ne oluyor? Yani akrabalık ile benzerlik ve farklılığın ilgisi nedir? Akrabalık nasıl tespit edilir? Bilmem şu kadar benzeyip benzememesi ile akrabalığın ilgisi nedir? Çok benzer olunca mı akraba oluyor? Tespiti nasıl yapılır? Mesela profesör Turan Güven koryans matrisin akrabalığı gösterdiğini kabul etmişti. Ama ortak atayı etmemişti. İyi de o yöntem akraba olduklarını tespit edip benzerliği mi ortaya koyuyor? Akraba olabilmesi için çok mu benzemesi lazım bu konuya bir açıklık getirebilir misin hocam? Bir de akrabalığı kabul edip ortak atayı kabul etmemek yanlış değil mi? Akraba deyince zaten ataları ortak yani ortak atası var demiş olmuyor muyuz? Akrabanın tanımı zaten ortak atayla olan birbirine bağlanması ve ilişkisi değil mi? Yani akraba diyip de ortak atayı kabul etmemek yanlış di mi? Çünkü ortak ata olmasaydı akraba da olamazlardı doğru mu?

    Dostum indirgenemez karmaşıklığı çok küçümsemiyor musun? Michael Behe biyokimya profesörüdür. Sıradan bir adam değil bir bilim adamıdır. Ortaya bir iddia atmıştır. Ama bunu küçümsüyorsun. Bir sistemin bir parçasını çektiğinde o sistemin bozulacağını ve devam edemeyeceğini ileri sürüyor. Sen ise bozulmaz farklı bir işlev alır diyorsun. Bunun bir örneği ve kanıtı var mı? Yani mesela kanser oluyor insanlar. Farklı bir işleve bürünüp evrimleşen oldu mu? Yani bozuluyorsa sistem, iflas ediyorsa nasıl düzeliyor da evrimleşiyor? Hem evrimin önünde çok uzun süreç var. Milyarlarca yıllık bir süreçten söz ediyoruz. Zararlı mutasyon gelirse ölür. Yani değişip de nasıl evrimleşecek ki bunu izah eder misin? Önünde uzun bir süreç var milyon sene diyelim. Bu milyon sene içinde evrimleşip başka türe dönüşmek için olumlu mutasyonların birikip zamanla değişmen gerekir. Ama bu uzun sürede sana hep olumlu mutasyon gerekiyor. Zararlı mutasyon gelirse öldürür. Ölürsen devam edemezsin. Yani ölmeden devam edip faydalı mutasyonların toplanıp evrimleştirmesi gerekir. Oysa bu kadar uzun süreç var ve zararlı gelirse ölüyorsun. İşte sıkıntı bu.

    Yahu neden yobaz diyorsun sevgili dostum? O programa çıkan kişiler o konuda eğitimi olan kişiler. Mesela Turan Güven biyoloji profesörü. Adem Tatlı biyoloji profesörü. Yani sokaktan geçen adamın lafını yazmadım. Profesör bu adamlar. Onların düşüncelerini dikkate alıp o yüzden aktardım. Hadi mesela konuyu bilmeyen birinin düşüncelerini aktarma diyebilirsin. Ama profesör bunlar. Yorum olayı şu. Tarihsel bir süreç var ve direk o süreci gören olmadığı için öyle diyorlar diye düşünüyorum. Sen ise direk görmenin gerek olmadığını mı söylüyorsun? Evrimin tespiti ve ispatlanması için direk o süreci görmeye gerek yok mu? Süreç sonrasında bize kalan izler de evrimi gösterir mi? Yani illa görmek gerekmiyor mu burası çok mühim. Mesela Ömer Faruk Noyan da eskiden yaşanan şeyden bahsettiğimizi söylüyor ve bunu uçağın yapımı gibi bir örneğe benzetiyordu hatırlarsan. İşte uçak şöyle yapılmıştır deriz gördüysek diyor. Ama burada tarihsel bir süreç olduğu için kesin konuşamayız diyordu. Yani şu şöyle olmuştur, evrimleşmiştir diyemeyiz, yorumdur diyordu. Katılıyor musun? Görüşün nedir?

    Ama anatomiden nasıl akrabalığı ortaya koyarız? İşte kilit noktası bu. Bu akrabalık mevzuları genetik bir olay di mi. Yani genetikten anlıyoruz. Sen ise anatomiye bakarak genetiği anlar ve öyle mi test ederiz diyorsun? İşte bu tahmine girmez mi? Kesin sonuçlara ulaşabilir miyiz sevgili dostum? Anatomiye bakarak akrabalığı nasıl çıkartıyorsun işte çok mühim. Ve kesin sonuçlara nasıl ulaşıyorsun? Mesela insan vücudunun anatomisini incelersin. İşte şu bölge şöyle, burası böyle falan gibi. Ama nasıl evrimsel bir sonuç çıkartacaksın ordan? Hem çıkartsan ne kadar doğru olacak? Yani geçmiş hakkında nasıl bir bilgi elde edeceksin günümüz insanının anatomisinden? İşte çok mühim buralar dostum. Bir de fosillerden bahsetmişsin. İyi de yumuşak doku barındırmadığından anatominin işine ne kadar yarayabilir ki? Kısıtlı bir bilgi vermez mi? Bu kısıtlı bilgilerle tahmin yapmış olmuyor muyuz işte? Kesin sonuçlara nasıl ulaşacağız ki? Memeli türü memeli genomu taşımak zorundadır diyorsun. İyi de mesela memelinin genomunu bilmiyor olalım. Anatomisine bakarak genomunu nerden bileceksin? İşte burası işin ilk kısmı. Diğer kısmı da mesela hangi canlı olduğunu bilmediğin bi canlıdan örnek alıp getirsinler. İşte o canlının genetiğini inceleyip hangi tür olduğunu ve anatomisini çıkartabilecek misin? Bu ikisini yapmak mümkün mü? O koskoca profesörler benzerliklerin kanıt değil yorum olacağını söylüyorlardı. Bir de Turan Güven nadir olan ve çoğu zararlı olan mutasyonların bu çeşitliliği açıklayamadığını belirtiyordu. Bir de indirgemeye karşı olduğunu söylüyordu.

    Tüm memelilerin ortak atasının 130 milyon yıl önceye gittiğini nerden biliyoruz? Nasıl takip ediyoruz o kadar geriye? Kloaklı memeliler ise diğer tüm memeliler ile 120 milyon yıl öncesine gidiyor diyorsun. Yani aralarında 10 milyon mu var? 10 milyon senede mi ayrılmışlar? Kanıtlar var mı? Bir de neden günümüzde bulunan ornitorenk var hala? Evrimleşip günümüzde de görülmemesi gerekmez miydi? Neden var? Fil ile arasında 120 milyon yıllık bir ıraksama nedir? Birbirinden ayrılmış türler mi? Yani ataları ortak olup ayrılmışlar mı anlamadım? Ornitorenk ile filin ilişkisi nedir? Bir de insan ile şempanzenin 6 milyon yıl önceki ortak atasından bahsedilir. 6 milyon yıl önce ayrılıyorlar ve türleşiyorlar. İyi de mesela böylesine bir süreci direk gözümüzle görmüş gibi nasıl bilebiliriz? Ben diyorum ki kesin olarak emin olmak için direk gözle görmek gerekmez miydi? O türleşme olduktan sonra yani insan ve şempanze ayrıldı. Bu olaydan sonra nasıl bileceğiz evrimi? Ara geçişlerin olması gerekir di mi? Ara geçişe kötü gözle bakma lütfen. Ara geçiş önemli. Bir tür değişierek zamanla başka tür oluyorsa o aradaki geçişleri görmemiz lazım. Birden değil kademeli bir şekilde zamanla değişerek evrim geçirmiyor mu. O zaman kademeli olduğu için kademeleri yani ara geçişi görmek lazım diyorum. Yanlış mıyım? İşte bir anda değil de kademeli olarak evrimleştiğini ara geçişlerle ortaya koyabilir miyiz? Ara geçişin önemi nedir evrim açısından anlatır mısın?

    Neden fiyasko TRT haberi? Yaşayan fosil buluyorlar yahu. 400 milyon yıl az sene değil. Aynı familya ama farklı tür diyorsun. İyi de koskoca 400 milyon yılda neden familya değişmemiş? Sadece tür neden değişmiş? Türleşmesi onun evrimleştiğini gösterir mi? Bir de mesela familyaların evrimleştiğini gözle görmüyoruz öyle di mi. O zaman nerden biliyoruz? Türler evrimleşse dahi familyalar nasıl evrimleşiyor? Onun için çok uzun zaman gerekir dolayısıyle nasıl göreceğiz? Gözlemsel destekten yoksun mudur?

    Dostum şu yüzden 3 kızı anlattım. Ergi hoca diyorduki ben size benzediğimden çok babama benziyorsam benim babam kim. Tamam sizin babanız dediler. Yani dış görünüşün babaya benzediğini anlattı. Yani baba kişinin atasıdır ve çok yakındır. İşte dış görünüş benzerliğini bu yakın akrabalığa bağladı. Ben de şunu söyledim dış görünüşü çok benzeyip de akraba olmayabilen kişiler var. Bunu ortaya koydum. Yani dış görünüşten doğru bir bilgi elde edemez miyiz? Dış görünüş yanıltıyor mu? O zaman fosillerin de dış görünüşe bakarsak yanılırız? Yani o zaman iyice ortalık karışıyor. Dış görünüş yanıltıyor mu yani? Neden dış görünüş etken değildir? Evrimde dış görünüşün önemi nedir? Evrim açısından ne ifade eder dış görünüş? Evrimle ilgisi ve bağlantısı nedir dış görünüşün?

    Bu sonuca nasıl ulaştık fosiller var diyorsun. Peki fosillerden nasıl ulaştık? Bu arada ıraksak tür ne ola ki? Daha doğrusu bu türler ıraksak ya da ıraksak bir ilgi diyordun. Ne anlama geliyor? Evrimsel ağaçta uzak yerlerde konumlanan türler mi? Yani birbirine o kadar benzemeyip farklılıkları çok olan türler mi ıraksaktır? Yani birbirinden uzak türler? Peki dinozorlar bütün kuşların atası mıdır? Onların soyundan gelir demek atası demek değil mi zaten? Haksız mıyım? Peki dinozorlar nasıl kuşa dönüşmüş? Makro anlamda bunu izah eder misin? Genetik bilgisi artıp nasıl kanada dönüşüyor? Ne oluyor da kuş oluyor? Nasıl oluyor? İzahı var di mi? Bu arada timsahlara nasıl en yakın kuşlardır? Bir de hangi açıdan nasıl bir yakınlık? Bu yakınlığı nasıl kuruyorsunuz? Yakın derken yakın akraba mı? Nasıl yakınlık? Mesela dış görünüşe bakınca pek bir alakaları yok kuşlarla timsahların. Şimdi dış görünüş önemli değil diyebilirsin ama fosilde de fosilin dış görünüşüne bakmıyor muyuz? Aradaki yakınlığı nasıl ortaya koyuyorsun? Bir de kuşlar, timsahlar ve dinozorlar sürüngen midir? Neye göre sürüngendir ki? Sürüngen olması için hangi özellikler aranır? Nasıl sürüngen deriz?

    Kafana göre öznel çıkarım serbestliği yoktur diyorsun bilimde. Yani şöyle böyle yorumlasaydı değil de kanıtlara bakarız diyorsun. Ayrıca kaçma falan yok. Sen yazının tümünü değil bir kısmını alıp oraya cevap yazmışsın. Aslında tamamı çok önemli iddialar içeriyor. Onlara da cevap vermek lazım.

    Fosil bulguların, birçok zaman yumuşak organları ihtiva etmemesinin yanında, kimi zaman kafatası, kemik ve diş gibi organların çoğunun da eksik olması yüzünden, az bir parça bulgu ile canlının bütünü hakkında çıkarım yapılmak zorunda kalınması birçok soruna yol açmaktadır. Örneğin ünlü bir fosil olan ‘Kafatası-1470’i tarif eden paleoantropologlar, bu kafatasının çenesini kaldırıp yüzünü uzatabileceğimiz gibi, çeneyi içeri sokup yüzü kısaltabileceğimizi de söylerler… Aynı kafatası ile aynı türe ait olduğu düşünülen bazı kemikleri, dört sanatçıya veren National Geographic dergisi, bu sanatçılardan, bu canlıyı gösteren dişi bir figür yapmalarını istedi. Dört sanatçının her biri birbirleriyle alakasız çizimler yaptılar. Biri modern Afro-Amerikan görünümlü bir kadın, biri alınsız ve dinozor çeneli bir yaratık, birisi goril kollu sıska bir dişi, birisi ise vücudu kıllı, ağaca tırmanan bir canlı çizdi.[144] Bu sonuç, tek bir fosil takımının, nasıl farklı şekillerde sunulabileceğinin, fosil yorumunun ne kadar sübjektif bir ‘sanat’ olduğunun göstergesidir. Fosiller, en iyi ihtimalle, eğer doğru kurgu yapılırsa, bir türün diğerine iskelet ve dişlerinin ne kadar benzediğini gösterebilir. Hiçbir fosille, hangi türün hangi türden türediği, eğer bu fosilleri değerlendirmeniz gereken bir düşünce çerçevesini başka bir zeminde temellendirmemişseniz, gösterilemez. Bu çıkarım, ancak, Evrim Teorisi’ni en iyi açıklama olarak kabul eden bir görüşle fosiller yorumlandığında mümkündür. Aslında fosiller, Evrim Teorisi’ne inancın yerleşmesinde, genel kitlelerin zannından çok daha az etkili olmuşlardır. Bu yüzdendir ki, günümüz fosillerinin % 1’inin bile bulunmamış olduğu Darwin’in döneminde de bu teoriye birçok kişi inanmıştır; pek çok fosil türünün bulunduğu günümüzde de teoriyi inkâr edenler vardır. Eğer Evrim Teorisi’nin doğru olduğuna dair oluşmuş bir kanaat olmadan bahsedilen fosiller yorumlansaydı ‘insanın soyu’ olarak gösterilen fosillerin birçoğu orangutan, maymun veya benzeri türler olarak sınıflanacaktı.
    [144] ‘Behind The Scenes’, National Geographic 197, Mart 2000, s. 140.

    Sadece o kitap dediğin kitap yok ki bu arada. Başka kaynaklar da yazıyor orada onlara niye bakmıyorsun? Bak orada Gee çok önemli şeyler söylemiş. Evrimi yerden yere vurmuş bu adam. Nature bilim dergisinin başyazarı bu adam. Sıradan birisi de değil. Yani bilim adamları da reddediyor evrimi. Neden reddetmiş bu adam? Evrimle nasıl ilgili olmaz yahu? Tamamen insan ürünü bunlar diyor adam. Yani hayal gücü diyor kurgu diyor. Bunu nature dergisi bilim başyazarı olan adam söylüyor. Ne cevap vereceksin bu iddialara? Hem de bilim insanı söylüyor bak bunları.

    Peki şempanze ve insan genom projeleri bitmişti di mi? Ne sonuçlar çıktı? Anlatır mısın onları? Yatay gen transferi demek nasıl sadece yatay gen transferi değildir anlamadım. Yatay gen transferi diyorsan zaten yatay gen transferinden bahsediyoruz demektir. Bak vikipedi şunu diyor: ''Yatay gen transferi, bir organizmanın, ikinci bir organizmadan türemeden, o ikinci organizmaya ait genetik malzeme edinmesini sağlayan herhangi bir süreçtir. Buna karşın, dikey transfer bir organizmanın kendi atalarından (yani ebeveynlerinden) genetik malzeme edinmesidir. Genetik bilmi bu iki transfer biçiminden daha yaygını olan dikey transfere odaklanmış olmakla beraber, yakın zamanda yatay transferin de anlamlı bir olgu olduğu bilincine varılmıştır. Yatay gen transferinin yapay biçimi bir genetik mühendislik şeklidir.'' Psödogenler DNA'da gereksiz kısımlardı doğru mu? Bu gereksiz kısımları atamızdan değil de başka canlılardan mı alıyoruz? Mesela şempanze atamız değil ondan mı gen aldık? İyi de evrim olması için ortak atadan almak gerekmez mi?

    HOX genleri vücut planını ortaya koyuyor diyorsun. O zaman bu genlere bakarak canlıların vücut planını mı ortaya çıkarırız? Canlılardaki bu gene bakarak akrabalığı mı anlıyoruz? Neyi anlatır bu bize? Bizdeki kafa gövde ve bel sıralamasını belirleyen genlerle sinekteki temel olarak aynıdır. Peki bu bize neyi gösteriyor? Bu benzerliklerden yola çıkarak evrimsel bir bağlantı mı kuruyorsun? Bunlar evrimi ortaya koyar mı? Birbirinden gelmeyerek birbirinden bağımsız olarak da bu özelliklere sahip olamaz mı? İlla birinden mi çıkmak zorundadırlar? Bizim çene yüz yapımız balıklardakinin karaya uyarlanmış hali diyorsun. İyi de dış görünüş olarak bakınca hiç de benzemiyor ki nasıl böyle bir bağlantı kurdun? Bunu HOX geninden anlıyoruz diyorsun. Yani salt dış görünüş yetmez mi? Genler mi belirleyici rol oynar? Genler mi bizi akrabalığa götürür? Akrabalık denilen olgu biyolojik bir terimdir. Dolayısıyle sadece genetikle mi ortaya konur? Diğerleri destekleyici nitelikte olabilir ona bir şey demiyorum ama son noktayı genetik koymuyor mu? Yani genler atalarımızın bize bir mirasıdır yanlış mıyım? Genlere bakarak evrimsel bağlantı kurabiliyor muyuz? Genler evrimi ortaya koyuyor mu? Genler atalarımız ve biz açısından ne ifade eder? Genlerin evrimle ilişkisi nedir? Canlılardaki benzer yapı illa birbirinden evrimleşerek mi olmak zorundadır? Başka türlü olamaz mı, olamazsa neden olamaz? Aynı dünyada yaşıyoruz evrimleşmeden de ayrı olarak o özellikleri kazanamaz mıyız? Neden evrim zorunludur?

    Genler kapsamında evrimsel bir örüntü görülebiliyor diyorsun. İyi de genlere bakınca geçmişi nasıl göreceğiz? Şimdi psödogenlerden bahsediyorsun. Bunların geçmişte yaşayan atalarımıza işaret ettiğini ve ortak atayı göstereceğini mi söylüyorsun? Kopyalamadan bahsediyorsun. Yani ürerkenki kopyalama mı? Hangi kopyalama? Kopyalanırken fazlalık olur ve torunlara mı aktarılır? İyi de milyonlarca hatta milyarlarca yıl önceki atalarımızı ve akrabalırımızı böyle mi bulacağız? İyi de bu işlevsiz genler evrim açısından ne işe yarayacak? Bir de aynı genlerin birden çok kopyalanması var diyorsun. Peki bu mutasyon mudur? Sonuçta genetik bilgide değişiklik oluyorsa mutasyon mu deriz? Neden fazladan kopyalama yapıyor? Peki neden kopyalama oluyor bir de? Genin konuvu işlevi vs değişebilir diyorsun. Burdan birike birike evrim olur demek istiyorsun. İyi de bunun gözleminin olması lazım. Böyle birikimli değişerek evrim örneği var mı gözlemlenen? Sen bir ihtimalden bahsediyorsun olabilir diye. İşte olduğunun gösterilmesi gerekir kanıtlanması gerekir yoksa bir tahmin olarak kalır. Sıçramalı evrim bazı noktalardan akla yatsa da bazı noktalarda da sıkıntılı gibi görünüyor. Birkaç nesilde yeni türün ortaya çıktığını söylemesi sıkıntı. Oysa evrimin zamana yayılmış yavaş bir süreç olduğunu söyleriz. O yüzden gözlemlenemediği söylenir. Bir iki nesilde olacak şeyse çok rahat gözlemlenir. Ama öyle bir durum yoktur. Lenski deneyinde bile yıllar geçiyor. Birikimli değişim olayında ise birike birike birike birden ortaya çıkıyor di mi? Yani gizliden bir süreç işliyor ve yeni tür ortaya çıkıyor. İşte o yeni türün ortaya çıkması takip edilemiyor. Fosil kayıtlarına da baksak çok detaylı sonuç elde edemeyiz. Başka bir türün yaşadığını görürüz ama hangi kademeyle çok detaylı bir şekilde nasıl diğer türe dönüştüğünü falan göremeyiz o yüzden birden deniliyor. Birden yaratıldı diyenler burdan besleniyor işte. Sıçramalı evrim ise farklı diyorsun. Birikimli değişimde yeni türün ortaya çıkışını gözlemlemek gerekiyor ama. Gözlemleniyor mu?

    Psödogenler eski genlerin kalıntısıdır diyorsun. Yani bir kalıntıysa eskiye dair bir bilgi mi elde ediyoruz? Bize yararı nedir ki? Koku duyusunu kullanmayan bir familyanın tamamında bu görevi üstlenmeyen ancak aynı yapıda psödogenler var diyorsun. Yani koku duyusu olan canlılardan bunlara evrilerek mi geçmiş nasıl olmuş? Bunlara miras mı kalmış bu genler? Miras kaldıysa neden kullanılmıyor ki? Psödogenlere bakarak akrabalığı anlayabilir miyiz?

    Kendi genomunu değiştirir dedin. Yani mutasyon mu yapıyor? Hastalık yapabilir diyorsun. İyi de senin de dediğin gibi bu bir hastalık. Nasıl evrimleşerek daha kompleks bir yapıya bürünüp de türleşecek? Hastalanarak nasıl evrimleşecek? İşte bunlar olumsuz örnekler. Ama bize olumlu ve bunların birikerek evrimleştiğinin örneği lazım. AIDS virüsü goril ve şempanze alttürlerinin üzerinde etkili olduğu biliniyor diyorsun. Rekombinasyon ile türden türe genom transferine sebep olabilir diyorsun. Yani bütün genetik bilgiyi mesela insana mı aktarıyor şempanze? İşte ata olmayıp böyle başka türlere genomu mu gönderiyor? Peki noluyor sonra? Ne işe yarıyor? A türünün genomundaki psödogeni kesip diğer B türünde hastalık oluştururken B türüne bu psödogeni aktarabilir diyorsun. B'ye aktarıyor ve hastalık oluşturuyor. İşte karşımıza böyle hastalık gibi olumsuz örnekler geliyor. Bu türü ileri götürmez, geri götürür. Oysa bize faydalı ve evrimleşmeyi sağlayacak mekanizma lazım.

    Şempanze ile ortak atamız olan türde böyle bir mutasyon olsun. İyi ama bütün bireylerde olur mu yoksa istisnalar da var mıdır? Bu bozukluk neden miras kalacaktır? Zorunlu mudur ki? Bir de bozukluk diyorsun bak. Bu bozukluk nasıl türü daha ileri bi yere taşıyıp evrimleştirecek? Nasıl türleşme olacak? Nasıl evrim olacak? Bozukluk yahu bu. Bozuyor o türü. Nasıl evrimleşecek? Ayrıca miras kalır diyordun. Mesela şempanze ile ortak atamız denileni ele aldık. Çok daha gerilere gidince bak miras kalmıyor di mi? Yani daha da gerilere gittiğimizde oradaki atalarımızdan bize miras kalmamış öyle di mi? Demekki zaman uzayınca kalmayadabilir. Yani buradan kesin bir sonuca varamayız di mi? Nokta mutasyonlarının kombinasyonları karşılaştırıldığında nasıl akrabalığa varılıyor ki? Yani aynı noktada hata var diye ortak ata diyorsun. İyi de iyice geriye gittiğinde yani çok çok eski atalardaki ile aynı yerde hata olmayabilir. Yani o yüzden belirleyici değildir diyorum. Yanlış mıyım?

    Genetiği güzel anlattın ama akrabalık konusunu tekrar bir dile getiriyim. Öncelikle akrabalığın nasıl ortaya konacağının açıklanması gerekir. Şurası şu kadar benziyor, şuralar şöyler farklı gibi demek sadece benzer ya da farklı olduğunu gösteriyor. Buradan nasıl akrabalığa vardığımız çok önemli. Yani belli bir oranda benzerlik olunca mı akraba oluyor türler? Akrabalık neye göre tespit edilir? Yani işte şu kadar farklı, şu kadar benziyor söylemleri yetmez ki. Akrabalık için ne gerekiyor? İşte benzerlik gösterilirya belli bir oranda benzemek mi gerekiyor? İyi de çok farklı canlılar da var çok az benzeyen. O zaman neye göre akrabalık tespit ediliyor açıklar mısın?

    Sen bu soruları soruyorsun ve evrimle mi açıklıyorsun? İyi ama yaratıcı öyle tasarlamış olamaz mı?

    Mitokondri çeperi ve genomu aynen bir bakterideki yapıdadır diyorsun. Sanırım programda Ergi hoca da böyle bir şeyden bahsetmişti. Ya benziyor diye bakteriden mi gelmiş oluyoruz? Neden bağımsız olarak benzer yapılar gelişmesin? Neden illa birbirinden gelme olsun? Bu zorunluluğun açıklanması gerekir. Aynı yapılar birbirinden gelmeden neden olamıyor? Neden evrim gerekiyor? Zorunluluk mu var? Bir de makro evrim örneği verir misin? Tür, cins, familya ve takım oluşumunun gözlemi lazım. Yani bunların evrimle zaman içinde olduğunun gözlemi lazım. Ama insan ömrü yetmiyor bunu napacaz?

    Bu arada o alıntı Taslaman'ın kendi sitesinde var. Oradan yaptım. Nasıl tutarlı gelmedi gözlemsel destekten yoksun olduğunu söylüyor. Ernst Mayr en ünlü evrimcilerden ve onun itirafı var. Kaynak da var. Tekrar yazayım. Kaynağa da bakabilirsin ayrıca.

    Yeni bir cinsin olusumuna dair bir gözlemin olmadigini, Evrim Teorisi’nin en önemli teorisyenleri de kabul ederler. Yeni bir cinsin olusumu uzun tarihsel bir süreci gerektirdigi için, bunun gözlemlenmesinin mümkün olmadigini söylerler.[3] Fakat teori adina dile getirilen bu savunma, yeni türlerin veya türlerin altinda birlestigi cinslerin, familyalarin, takimlarin olusumunun gözlemlenememesinin teoriyi yanlislamak için yeterli sebep olmadiginin dile getirilmesinden öteye geçemez. Oysa Evrim Teorisi’nin, Mendel veya Buffon gibi biyologlarin ileri sürdügü alternatiflerden gözlem temelinde (soyut akil yürütme degil) delile sahip oldugunun iddia edilebilmesi için muhakkak farkli yeni cinslerin, familyalarin diger türlerin degismesi sonucu olusabildigine dair gözlemsel delile ihtiyaç vardir. Çünkü Evrim Teorisi’ni, kendisinin disindaki canlilarin orijinine yönelik biyolojik yaklasimlardan ayirt eden nokta budur. Evrim Teorisi’nin ‘gözlemlenebilme’ kriterine uyan bir teori olmasi için, onun yanlislanamayacagini söylemek yetmez, önemli olan bu teorinin ayirt edici iddialarini dogrulayan olgulari göstermektir. “Andromeda galaksisinde zürafalar yasamaktadir” diye bir önerme kurarsak bu önermeyi de kimse yanlislayamaz, oysa bu önermenin ‘gözlemlenebilme’ kriteriyle desteklenmesi için yanlislanamaz olmasi yetmez, bu önermeyi destekleyecek gözlemlere ihtiyacimiz vardir. Ernst Mayr’in, Evrim Teorisi’ni savunmak için; evrimin uzun bir süreçte gerçeklestigi için gözlenemeyecegini söylemesi, bu teorinin gözlemsel destekten yoksun oldugunun bir itirafi olarak anlasilmalidir.

    [3] Ernst Mayr, Populations, Species and Evolution, Harvard University Press, Cambridge (1990), s. 279.


    Makro evrim derken tür, cins, familya ve takımın evrimle oluşabildiğinin gözlemi gerekir. Bak sadece tür de kurtarmıyor. Cins, familya ve takım da gerekiyor. İşte bunlara gözlem gerekir diyorum. Fosiller cevaptır diyorsun. O verdiğin fotoğraflara baktım bir şey anlamadım ordan. Nasıl evrimi çıkartıyorsun ki oradan. Bir şey anlamadım o fosillerden. Bir de fosillerle ilgili çok büyük bir problemi dile getiriyim buna cevabını merak ediyorum. Mesela fosil bulduk di mi. Fosil geçmişte öyle bir canlı yaşadığını bizlere gösterir. Mesela 4 tane fosil bulduk diyelim. Hepsi de farklı türlere ait olsun. A, B, C, D olsun adları. İşte bunlara bakarak A evrimleşerek B'yi o da evrimleşerek C'yi o da evrimleşerek D'yi oluşturmuş diyemeyiz. Birbiriyle alakası olmayan bağımsız türler de olabilirler. İşte fosillerde bu sıkıntıyı görüyoruz. Akrabalığın ortaya konması lazım. Oysa genetik bir örnek alamıyorsak onu da ortaya koyamayız. Yani hem genetik alamıyoruz mesela eski fosillerden. Hem de dediğim gibi evrimi değil sadece yaşadığını gösteriyor o canlının. Yani o türlerin birbirine dönüştüğünü nasıl gösteriyor bunu izah eder misin? Birbiriyle alakası olmayan ve bağımsız canlı türlerinin fosilleri de olabilir. Nasıl evrimleştiği sonucuna varıyorsun burası belki de en önemli kısımlardan birisi. Cevabını çok merak ediyorum.

    Mutasyon konusunda ise Turan Güven diyorduki mutasyonlar nadirdir ve çoğu zararlıdır diyordu. İşte bu durumu düşündüğümüzde evrim açısından bir sıkıntı göze çarpıyor. Bu kadar çeşitliliği istisnai bir mekanizma açıklayamaz. Sık gerçekleşmesi lazım. Yani istisna değil de genel bir şey olması gerekir. Ayrıca çoğu zararlı demiştik. Zararlı olan denk gelince ya sakatlar ya da öldürür. Yani hiç de iyi olmuyor zararlı gelince. Ölünce canlı elenmiş olur ve evrimleşemez. İşte 1 tane bile zararlı gelmeden hep faydalı olanların gelmesi ve birikmesi imkansız gibidir. O kadar ihtimal tak tak diye gelmesi lazım ki olasılık hesabıyla imkansız çıkar. Yani tek bir zararlı bile gelmeden hep faydalı gelmesi inanılmaz düşük bir olasılık çıkar o da imkansızdır. İşte o yüzden mutasyona sıcak bakmıyorum. Mesela Şafak Mert sık olduğunu ve çok fazla gerçekleştiğini söylüyordu. Sen ise tür değişimiyle bu bağışıklık sistemi mutasyonunun alakası yok diyorsun. İyi de Şafak hoca bunu evrimin mekanizması olarak sunmuştu. Bunun mekanizması bu beyfendi diyordu Turan Güven'e. Yani orada evrim konuşuluyor ve mekanizma olarak bağışıklık sistemini sunmuştu. Turan Hoca da en sonunda şey demişti bu kadar mutasyon oluyor da noluyor insan yine aynı diyor. Canlıyı çok değiştirecek bir mutasyon canlıyı ortadan kaldırır dedi. Sen ölçü nedir diyorsun. Mesela o kadar mutasyon oluyor ama insan aynı di mi. İnsanı farklı bir canlıya dönüştüyseydi mutant gibi. Garip bir canlı çıksaydı işte zararlı olup canlı ölürdü. Yani canlı hayatta kalamazdı o durumda. Mutant oluyor ve DNA bu değişimi kaldıramaz ki. Ölür o zaman. Birden olmaz o yüzden. İşte mutasyonun açmazları bunlar. Sıkıntılı bir mekanizma. Bu arada mutasyonların türleşmeye yol açtığı gözlendi diyorsun. Mesela cins, familya ve takım evrimi de gözlendi mi? İşte bunlar sıkıntı çünkü çok zaman gerekiyor ve insan ömrü yetmiyor. Gözlemsel destekten yoksun mudur o zaman evrim?

    Kaç tane güve kaç tane ispinoz türü olduğuna baksınlar diyorsun. İyi tamam türleri olabilir ama bunların nasıl ortaya çıktığı işte asıl mesele. İspinozun içinden ejderha çıkacağını veya güvenin balığa dönüştüğünü iddia eden yok diyorsun da taaa tek hücreli canlılardan buraya kadar gelmedik mi? Yani değişimin büyüklüğünü düşün. Sen ispinozdan ejderha falan filan olmaz gibi şeyler diyorsun. Yani makro evrim olmaz sadece mikro evrim mi olur diyorsun? Büyük evrim olmaz mı diyorsun? İyi de taaa tek hücreliden buraya geldiğimizi söylemiyor mu evrim teorisi. O zaman çok büyük bir değişim var. Yani bu deneyler sonucu pek bir şey beklemememiz gerektiğini söylerken evrimin gözlemsel destekten yoksun olduğunu mu söylüyorsun? Bu arada tekrar alıntı yapayım iddialara odaklan dostum. Taslaman darma duman etmiş.

    Pulkanatlı güveler ve ispinoz kuşlarıyla ilgili gözlem ve deneyler üzerine birçok tartışma vardır. Fakat bu tartışmaları tamamen bir kenara bırakıp, bunlar ile ilgili ileri sürülenlerin tamamen doğru olduğunu düşünelim. Bu durumda da bu deliller, canlıların yepyeni özelliklerinin mutasyonla ve doğal seleksiyonla oluştuklarının kanıtları olamaz. Evrim Teorisi’nin doğruluğunu tartışanlar, biyoloji kitaplarındaki ispinoz kuşları ve pulkanatlı güveler gibi ‘delilleri’ ele alıp tartışma konusu yapmaktadırlar. Oysa bunların doğruluğundan veya yanlışlığından daha önemlisi; bunlar doğru olsalar bile bahsettiğimiz önemli hususların doğruluğunu ispat edecek mahiyette olmadıklarıdır. Daha önce vurgulandığı gibi, Evrim Teorisi’ni kendi dışındaki görüşlerden ayırt eden temel özelliği; bütün türlerin, cinslerin, familyaların, takımların bütün özelliklerinin birbirlerinden evrimleşmek suretiyle oluştuğunu iddia etmesidir. Oysa pulkanatlı güveler ile ilgili gözlemde, bu güvelerden belli bir renkte olanın diğerine göre oranının değişmesi söz konusudur. Hiçbir şekilde bu gözlem, ne pulkanatlı güvenin oluşumunu, ne de pulkanatlı güveden herhangi yeni özellikli bir canlının oluştuğunu göstermektedir. Türlerin her birinin ayrı ayrı yaratıldığını kabul edenler de türlerin bireylerinin birbirlerinden farklı olduğunu zaten kabul etmektedirler. Bu yüzden türlerin bazı bireylerini eleyip, bazı özelliklere sahip bireylerinin oranını arttıran bir mekanizma; türlerin birbirlerinden bağımsız yaratıldıklarını savunanlarca da kabul edilebilir. Zaten farklı insan ırklarının tek bir çiftten türediğini veya farklı köpeklerin melezlenmesi yoluyla büyük çeşitlilik elde edilebileceğini kabul eden anlayış, türün kendi içinde farklı varyasyonları oluşabileceğini veya yakın türlerin ortak bir atadan gelebileceğini rahatça kabul edebilir. Bundan dolayı, ispinoz kuşlarının zaman içinde alt-türlere veya yakın türlere dönüşmesini, türlerin bağımsız yaratılışını savunanlar da rahatça kabul edebilirler. Pulkanatlı güveler olsa olsa doğada, ‘doğal seleksiyon’un işleyen mekanizmalardan biri olduğunu gösterebilir.


    Tüm ortamlar değişime mahkumdur diyorsun ama nasıl bir değişim burası önemli. Taş toprak falan yine aynı yerde değil mi? Hava durumu mu değişiyor? Değişen nedir? Taş toprak yine duruyor. Jeolojik devirlerden mi bahsediyorsun? Ama bunlar çok uzun tarihsel süreçler değil mi? Sen birkaç asır diyorsun? Nasıl bir değişimden söz ediyorsun? Ortam değişir ve canlı da değişmek zorunda kalır mı diyorsun? Bu konuda Turan Güven'in iddiaları vardı. Bir türün değişme katsayısı vardır yani sınırı vardır ve farklı bir türe dönüşmez diyordu. Atıyorum insan istediği kadar değişsin yine insan kalır diyor. Yani adapte olur ama tür değişmez diyordu. Türün içinde kalır diyordu programa. Bu iddiaya cevabın nedir? Bir türün değişmesi sınırlı mıdır sınırsız mıdır? Sınırsız ise bunun kanıtı nedir ve sınırsız olduğunu hangi bilim adamı gözlemlemiş? Bir de akciğer için zorlayamaz balık diyorsun da o zaman nasıl oluşuyor? Solungaç hiç akciğer olmadı diyordun da Şafak Hoca hiç öyle demiyordu programda. Hatırlarsın 3 tane mutasyon söylüyor ve akciğere dönüştüğünü anlatıyordu. Akciğere dönüşmediyse nasıl karaya çıkıyor balık? Nasıl sürüngen oluyor? Solungaçlara noldu? Nasıl akciğer oldu? Birbiriyle alakası yok diyorsun o zaman evrim olmadı mı? Karaya çıkıp evrimleşmesi lazım ama. Güncel balıklarda balast var diyorsun. Bir nevi akciğer mi bu? Eskiden yaşayan balıklarda da mı bu vardı? Amfibi böyle mi ortaya çıktı zaten vardı diyorsun balast? Peki bu nasıl ortaya çıkıyor mutasyonlarla mı? Balast dediğin akciğer değil mi? Mutasyonla mı ortaya çıkmış Şafak Mert'in dediği gibi? Bir de akciğer sudan çıkmadan oluştu diyorsun ama bir de oluşmadı balast falan diyordun? Balığı amfibiye çevirme meselesinde ise doğada tesadüfen oluyor da labaratuvarda niye olmuyor? O evrimsel süreci labaratuvarda aşamıyor musun? Tesadüfen oluyor da ilmin bu kadar geliştiği zamanda niye olmuyor? İlim kelimesine takılma zaten ilimin anlamı bilimdir.

    Neanderthal olayına ortaya karışık bir şey çıkması zorunlu değil diyorsun. Karışıp tek tür haline gelebilir diyorsun. Bi tür baskınsa mesela homo sapiens baskınsa ortaya çıkan çocuk da homo sapiens oluyor o zaman di mi? Yani karışık değil direk tek tük oluyor? Bir de yavrular kısır oluyorsa nüfusu fazla olan tür diğerini eler diyorsun. Ama bu senaryoda ortaya çıkan çocuk yine mi karışık değil de tek tür oluyor? Ortaya çıkan çocuk nüfusu az olan türün çocuğu olursa da bişey pek değişmez çünkü kısırdır doğru mu? Yani o zaman onlar artamaz ve nüfusu fazla olan avantaj sağlayıp eler mi diyorsun? Bir de bir diğer senaryo olarak alttür olabilir diyorsun fakat var mı? Alttür hiçbir insan yok mu? Fosil bile mi yok? Neanderthal genlerinin Homo Sapiens'te olduğunu söylüyordu Lews. Yani bir çiftleşmenin kanıtlandığını söylüyordu. Peki kanıtlandı mı? Neanderthal ile Homo Sapiens çiftleşmiş mi ve doğan yavru neymiş nasılmış nolmuş?

    Varyasyon her zaman evrime katkıdır diyorsun. Makro evrim dediğimiz olayı gerçekleştirmek için varyasyon ilk adımlar mıdır? Yani varyasyonların birikip de evrime yol açtığının gözlemi var mı? Kanıt var mı? Tüylenen dinozorları örnek vermişsin ama o tür özelliklerini nasıl kazandılar mutasyonlarla mı? Mesela mutasyonla işte yeni özellikler geliştirdiği söylenir canlıların. Hep geçmişte mi oluyor bu olaylar? Günümüzde neden mutasyonla yeni özellik geliştiren canlı yok? Hep zararına oluyor di mi. Neden işine yarayan zararsız özellik kazanamıyor günümüzdeki canlılar mutasyon ile? Neden olmuyor? Hep geçmişte mi oluyor? Nedir bu olay? Dinozorların tüylü ve tüysüz varyasyonları nasıl kuşlara kapı araladı ki? Kuşa dönüşmesi için ki bambaşka tür kuşlar. Mutasyon olup DNA'ya yeni bir bilgi eklenmesi lazım. Yoksa istediği kadar süre geçsin olmaz. Mekanizmasının olması lazım. Ne olmuş peki? Bu arada tahmin konusunda ise evrim kanıtlanır mesela ve ondan sonra öngörülerde bulunabilir. Yani tahminlerde bulunur. Ama önce doğruluğunun gösterilmesi gerekir yoksa kendisi doğru kabul edilemez sadece bir tahmin kalır. Yani önce kanıtlanır sonra tahminlerde bulunabilir. Ama önce kanıt lazım diyorum. Yoksa sadece bir tahmin olarak kalır diyorum. Görmüş gibi anlatılmaz diyorsun da belgesellerde film gibi çekmişler. Görmüş gibi anlatılıyor buna ne diyeceksin? Hatta birisiyle youtube'da bunu konuşuyordun sen. Dedektif mi ne öyle bir örnek vermiştin tabi görmüş gibi anlatır falan. Yani öyle anlatılıyor tarihsel süreç. Bu bir yanlış değil midir? Bu arada fosillerdeki sıkıntı yumuşak dokunun çok nadir bulunuşu. Ve fosiller istisna zaten bunu sen de söylemiştin. Canlının dış görünüşüyle ilgili kesin bir bilgi alamıyoruz. Herkes farklı yorumlayabiliyor işte o yüzden objektif. Bir de şu sıkıntıdan bahsedeyim. Fosil canlı türünün yaşadığını gösterir ama başka türe dönüştüğünü söylemez. Bu sonuca nasıl varıyorsun? Bu arada alternatif olarak akıllı tasarıma ne dersin? Neden olmasın?




  • Kuramsal korelasyon derken yalnız diğer bilim dallarından gelen tespitler değil, asıl biyolojinin kendi içinden gelen kanıtların uygunluğundan ilk derecede bahsederiz. Ancak tabi ki diğer doğa bilimleri de evrimi doğrulamaktadır. Ancak kastım en az 15-20 başlık altında toplanabilen tespitler birbiriyle uyum içinde evrimi gösterir. Akrabalık konusunda ise Turan'ı bir türlü anlayabilmiş değilim; adam genetik tespiti ve akrabalığı kabul ediyor ama evrimi kabul etmiyor. İlginç. Benim anladığım en mantıklı çıkarımı şu galiba; tür içi tüm bireylerin akraba olduğunu kabul edip türler arası (en azından familyalar arası) akrabalığı reddediyor galiba. Yoksa öbür türlü "tüm canlılar akrabadır ama ortak ata yoktur" demek saçma.

    Akrabalık nasıl tespit edilir, nasıl emin olunur diye soruyorsun Baştan beri dediğimiz gibi en güvenilir kanıt genetik. Çünkü elimizin altında en somutluğuyla duruyor. Mesela bir fosil olsaydı ve tatlı suda yaşayan otçul bir tür olsaydı bunu etçil bir deniz hayvanı şeklinde (istemeden de olsa) yanlış anlama ihtimalimiz her zaman vardı ama genetik olunca elde akan sular durur. Bir örnek vereyim konu hakkında. Zaten örneklere doyamadın gitti; her seferinde ne kadar örnek verirsem vereyim "iyi ama nasıl"a getiriyorsun sonucu. Neyse...
    Şimdi Madagaskar'da 300 kadar lemur türü vardır. Ayrıca başka hiçbir yerde lemur olmadığı gibi diğer familyalar da adada bulunmaz. Yani misal makaklar Fas'ta da, Hindistan'da da, Japonya'da da olan bir familya olmasına rağmen Madagaskar'da bulunmazlar. Ayrıca lemurlara ana karada en benzer familyalar küçük, gececi türlerdir ve ana karada bulunup adada bulunmazlar. Peki adada bu kadar çok lemur türü varken neden başka hiçbir yerde yoktur? Bazıları Madagaskar'ı ayrı bir kıta olarak tasnif etmek ister biyolojik açıdan. Çünkü çok uzun süredir ada halindedir. 90 milyon yıldır ana karayla kara bağlantısı yoktur. Peki en eski primatlar 50-60 milyon yıllıksa ana karadan kaynaklı olsa bile bu soy nasıl adaya ulaşmıştır? Türleşme olmuş mudur? Araştırmalar göstermektedir ki tüm lemur türleri ortak bir ataya dayanan türlerdir. Çünkü bizdeki gibi mitokondiyal DNA analizi ana tarafından akrabalığı doğrudan kanıtlar. Tıpkı Afrika dışındaki insanların ortak anası Yemen taraflarına Afrika'dan geçip yayılmış bir tek dişi ise aynı şekilde mDNA göstermektedir ki, tüm lemurların ortak atası iki dişiye ve bunların bir düzine kadar yavrusuna dayanmaktadır. Genetik kanıt şaşmaz. 300 türün hepsi Afrika'dan gelen bir türden türemiştir. Sınıflama da 5 ana lemur sınıfı içinde türleşmeyi işaret eder (bu türleri zamanında kataloglamıştım; merak eden olursa paylaşabilirim). Genetik izler aynen taksonomideki gibi bir soy ağacı çıkarır. Ama hâlâ bir sorun var; adaya nasıl geldiler? Lemurlar yüzemez. Ancak ana karadaki ortak ataya benzer ve hâlâ soyunu devam ettiren türler gececidir ve değişik bir metabolizmaya sahiptirler. Yani en azından bir memeliye göre ilginç bir metabolizmadır. Bu türlere benzer ve lemur ortak atasına benzer, yani adaya geçen türlerden ilk dallanan familyalarda da bu özellik görülür; bunların metabolizmaları kıtlık zamanlarını aç-susuz bir yarı kış uykusu şeklinde geçiren bir yapıdadır. Yani en az 3 ay yemeden içmeden yaşayabilen lemur türleri vardır. Aynı şekilde buna benzer loris türleri bulunur. Lorisler Afrika'da bulunur. Lemurlardan bazıları da (ilkelleri) bu yapıdadır. Yaklaşık 50-55 milyon yıl önce Madagaskar daha güneyde, şimdiki tropikal kuşaktan çok dönence kuraklığı bölgesindeydi. Yani ilk atalar geldiğinde Afrika da benzer bir enlemde olduğu için tam da gerekli metabolik yapıyla geldiler. O bölge sıklıkla kasırgaların olduğu yerlerdendir. Yani bir loris-lemur arası türün bireylerinin (iki dişi) bulunduğu bir ağaç sürüklenerek haftalar içinde adaya gitmiş olabilir. Çünkü bu tip türler ağaçlarda uzun uyku dönemini geçirir. Bu da familya sıçramasının sebebi olur. Dayanıklı ve ilk türleri zaten ufak tefek (serçe parmak kadar) olan lemurlar da adaya yayılmış olur. En eski genetik ize sahip olan familya Aye-aye falimyasıdır. Adada bulunur ve gececidir, tıpkı ataları gibi. Sonraları daha da çeşitlenme olmuştur. Bunu da genetik akrabalıkla takip edebiliyoruz. Başlangıçta 100'ü geçmiyordu türler. Ancak ikinci aşamada kısa bir sürede tür sayısı ikiye, sonra da üçe katlandı. Peki neden? Bu 25-30 milyon yıl öncesine denk gelen bir süreç. Bu sırada tam da Hindistan'ın Asya'ya çarptığı ve Himalayalar'ı oluşturduğu zaman. Yani muson sistemi oluşuyor ve Madagaskar sulak bir alan haline geliyor. Ormanlar genişliyor ama büyük nehirlerle parçalara bölünüyor. Bunu da jeolojik kanıtlardan anlıyoruz. Sonrasında bölünüp irtibatsızlaşan lemurlar daha da çok türleşmeye başlıyor. Hepsinin de ara tür fosilleri ve öngörülen dönemler dahilinde kanıtları var işte. Baktığımızda da genetik akrabalık tam da bu kronolojiye göre çıkıyor.

    İndirgenemez karmaşıklığı küçümsemiyorum, çürütüldüğünü söylüyorum. Aynı şey değil bu ikisi. Ne diyeyim, yalan mı söyleyeyim; Behe'nin savı çok güçlü, yenilmedi mi diyeyim? Yenildi işte! Ortaya attığı üç sav vardı, üçü de çürütüldü; fare kapanı, bakteri kamçısı ve en eski sav olan göz savı. Şimdi ortaya kondu ki fare kapanının mesela yemini çıkarırsan bir koşullandırıcı olarak kullanabilirsin. Ya da tuzak telini, tablasını v.s. çıkarırsan farklı işlevlerde kullanabilirsin. Bu savın en çürük yanı cansızı canlıya benzetme yanlışıdır. Yani kısmen baştan sakat bir tez. İkincisi, bakteri kamçısı savı. Buna göre bakteri kamçısı (bu da yanlış anlatılıyor; tüm kamçılı bakterilerin kamçısı dönme hareketi yapmaz, sadece bir familyadakilerin yapar) bir parçası çıkarıldığında sözde %100 işlevsiz kalır Behe'ye göre. Ama yapılan tespite göre bu familyanın taksonomik komşusu olan türler aynı kamçı sisteminin dönmeyenini zehirli diken olarak kullanmaktadır. Yani demek ki başka işlev de üstlenebiliyormuş. Üçüncü ve en kolay çürütüleni ise göz savı. Buna göre de eksiksiz göz işlevsiz olmalı denir ama misal planarya gözünün değil mercek, kası ve odağı bile yoktur. Sadece göz çukuru ve görme hücreleri var. Ayrıca en az 15-16 çeşit analog göz tipi var. Yani göz de indirgenemez değil. Yani Behe'nin bu tezi çöker. Bunu deyince sen adamı çökerttim falan sanıyorsun galiba. Neci olduğu önemli değil, tezi çürütmek için tezin temellerinin sağlam olması gerekir. Üçü de sağlam olmadığına göre ne kadar önemli bir bilimci olursa olsun teorisi yanlıştır.

    Seçilimi de anlamamakta diretiyorsun. "Uygun olmazsa ölür" diyorsun da zaten herkes uygun olursa seçilim olmaz, herkesin %100 uygun olması da mümkün değil zaten. Hiçbir cevizin kabuk yapısı birbiriyle aynı olmaz. Hiçbir somon yavrusunun besin kesesi aynı boyda olmaz. İlla ki ufak farklar olur. Bu da seçilimi tetikler. Ancak elbette ki her özellik durmaksızın her zaman seçilecek diye bir şart yok. Mesela bazı ufak gececi memelilerin aynı familyada 10-15 türü olmasına rağmen gözle bakınca hiçbir fark yokmuş gibi, hepsi aynı türmüş gibi görünür. Oysa ki o 10-15 tür birbiriyle çiftleşmez. Çünkü neredeyse kördürler. Sesle avlanırlar, sesle iletişim kurarlar. Görünüş onlar için önemli değildir. Sadece hepsi avcılara görünmemek için gri tonlarındadırlar, o kadar. Yani süslü kürk veya imaj sağlayan süslü kulak kılları falan gereksiz olur; seçilmez. Başka durumlarda da tam tersi olabilir. Yabani lepisteslerde çok canlı renkler oluşmaz; çünkü avcı baskısı vardır. Ancak avcı olmayan yerlerde canlı renkler oluşabilir. Japon makakları Hindistan'daki akrabalarından büyüktür, çünkü soğukta yaşarlar. Birçok seçilim tipi vardır ama hepsi her zaman aynı anda sürekli etki edecek diye bir şart yoktur. Hatta bazen bazı özellikler seçilimde işe dahil olmayabilir de. Mesela insanlardaki bir simetri bozukluğu ortaya çıkaran bir mutasyon sonucu bir kişinin tüm iç organları ters olabilir. Bu durumda mide solda, karaciğer sağda olur ve sağ akciğer daha ufak olup kalp sağa kıvrıktır. Ancak tüm organlar ters simetrik şekilde bozuk olduğu için aslında bozuk değil gibi çalışmaya devam eder; görünür bir sıkıntı çıkarmaz. Yani ölüm sebepli olumsuz seçilim olmaz. Ayrıca günlük hayatta da görünmez olduğu için olumlu seçilim de olmaz. Yani bu mutasyona sahip kişiler nüfus içinde bu mutasyonun oranı ne derecede ise o sayıda bulunabilirler; seçilim ne dışlar ne teşvik eder; nötrdür. Bu tip ve diğer bazı yönelimler genetik sürüklenme dahilinde incelenir.

    "Görmemiz şart mı" diyorsun. Evrimi kanıtlamak için görmemiz şart değildir ama yine de görmekteyiz. Çünkü süreç devam ediyor. Evrim durmaz. Görüyoruz çünkü türleşmeler devam diyor. Görmemiz de gerekmiyor aslında çünkü zaten bilimsel teoriler ve olguların çoğunu zaten ilk aşamada göremiyoruz ki! Daha önceki cevaplarda kıta kaymalarını örnek vermişlerdi. Gayet iyi bir örnek. Hindistan'ın eskiden Afrika'ya yapışık halde Güney Kutbu'na yakın olduğunu gözümüzle bizzat göremiyoruz ama kanıtlardan bunu tespit edebiliyoruz. Eskiden Anadolu'nun denizin dibinde olduğunu şu anda göremiyoruz ama kanıtları var. Aynı şekilde eskiden Güneş'in gaz öbeklerinin birleşimiyle oluştuğunu şu anda göremiyoruz ama kesin kanıtları var. Yani doğa bilimlerinin birçok alanında "göremiyoruz ama öyle" denecek konular var ama neden ısrarla evrime takılıyorsun? Biraz da astronomiye laf etsen daha mı haksız oluyorsun? Üstelik mesela teorik fizik alanının, koskoca bir alanın çoğu iddiası salt "teori"den ibaret ama somut olguları olan biyoloji neden tüm şamarları yiyor anlayamıyorum.

    "Yorumdur, kanıtlanamaz" savına kesinlikle katılmıyorum; bu iddia saçmalıktan ibaret çünkü. Somut olgulardan oluşan bir teoriye nasıl yorum diyebiliriz? (Yorumu daha önce "sentez" anlamında kullanmıştım ama burada senin kullandığın şekilde "subjektif" anlamında kullandım, karışmasın.)

    Anatomiden çok basit genetik çıkarım yaparız. Bunu daha önce açıkladım ama ısrarla yinelemişsin. Anatomik özellikler zaten genetik yapının yansımasıdır. Anatomik-fizyolojik yapı ağırlıkla (%90-95) genetik altyapıdan kaynaklanır. Yani mesela HOX genlerinden bazısı "iki gözün olacak" işini üstlenir. "Bir kafan olacak" işlevli gen var, "iki akciğerin olacak" işlevli gen falan. Bir insan fosili bulduğumuzda "bunda fotosentez geni vardı, yani otla akraba" diyemeyeceğimize göre tüm anatomik sistemini bir bütün olarak ele alır ve akrabalığı kestirebiliriz. Daha kesini genetiktir. Eğer fosil insan değilse ve günümüzde de hiçbir türü yoksa taksonomide yakın akrabalarına bakılır. Mesela balinaların atalarından hiçbiri günümüzde yaşamıyor. Ama atalarından dallanan bir kola ait soy günümüze kadar gelmiş; su aygırları. Anatomik ve fizyolojik olarak altyapısal analize bakarsak iki familyanın tam da ilk balina atalara dayandığı görülür. Genetik akrabalık da 50-60 milyon yıl öncesini, yani tam da fosiller ve güncel yakınlıkla tespit edilen dönemi gösterir. Yani yine bir doğa bilimleri ortaklığından çıkan olguların evrim üzerinde ittifakı söz konusu.

    120 milyon ve ornitorenk meselesini detaylı anlattım. Tekrar oku istersen. Aslında memelilerin tarihi 200-220 milyon yıl öncesine kadar gider.Ancak günümüzde yaşayan tüm memelilerin ortak atası Kretase dönemine aittir. Bunu da jeolojik-anatomik kıyasla ve güncel genetik kıyasla biliyoruz. Fosiller kıyaslanıyor ve onlardan DNA alınamadığı için de günümüzdeki torunlarına (varsa) başvuruluyor ve genetik akrabalık kıyası yapılıyor. Sonuç ortada. Bu arada çok yanlış anlamışsın. Ornitorenk de fil gibi 120 milyon yılda değişmiş ama çok uyarlanmadığı için benzer familya içinde devam ediyor. Yani ornitorenkler "hâlâ" var demeye gerek yok, çünkü 120-130 milyon yıldır yok ornitorenk türü, familyası var. Aynı şey değil bu ikisi. Yani mesela bizim familyamız da 13-15 milyon yıldır var ama biz birkaç yüz bin yıldır varız. 1130 milyon yıllık ornitorenk benzeri fosil ornitorenk değil ama o familyadan. yani farklı tür ama benzer. Şu meşhur Coalecanth gibi yani. İnsan da 6 milyon yıl öncesinde değil 7-8 milyon yıl öncesinde ayrıldı. Çünkü genetik kıyas bunu gösteriyor. Ara tür hakkında daha nasıl bir bilgi istiyorsun anlamadım. Var zaten ara tür fosilleri.

    Sürekli "görmeden nasıl biliyoruz"a geliyorsun! Yahu acaba okulda gördüğün bilgilerin %50'sini gözünle görebiliyor musun bir düşün! Süveyş Kanalı'da gittin de gördün mü? Neptün'ü yanına giderek güzünle gördün mü? Yerin dibini, Dünya'nın çekirdeğini gözünle gördün mü? Her bilimsel bilgi doğrudan çıplak gözle gürülenlerle sınırlı olsaydı günümüzdeki seviyemize biraz zor ulaşırdık!!!

    TRT haberi saçmalık çünkü ikisi aynı tür değil! Değişmiş yani. Hani değişmemişti? Yalan işte, saçmalıktan da öte; iftira.

    Dış görünüş YANILTABİLİR! Fosilin sadece dış görünüşüne bakıyoruz diye kim dedi? Daha önce anlatmadım mı sana röntgenle dibine kadar bakılıyor diye? Daha ne! Dış görünüş tek başına ölçüt değil. O üç kişi de büyük ihtimalle çok da benzemiyor. Ergi Hoca da sadece konuyu en basitine indirgedi. Sadece olguyu kısaltmak için. Sen de amma taktın yani! Hiç mi alegori yapmayalım?

    Iraksaklık ağaçta uzaklık ölçüsüdür evet. Ama sıklıkla sorduğun için bu kısma detaylı gireyim; diyorsun ki peki iki zıt uçtaki familyalar ne olacak! Hiçbir absürt familya yoktur ki bir benzeri fosil şeklinde bile olmasın! Yani her canlı grubunun mutlaka kıyas benzeri vardır. Mesela salyangoz ile insanı karşılaştıralım. Aslında biraz insaflı davrandım kolay örnek olsun diye; çünkü çoğu familyadan çok daha yakın akrabayız yumuşakçalar ile. Yine de arada uçurum var (gibi gözükür, aslında yok). Embriyonik katlanmada iki familya da (insanlar ve salyangozlar) aynı süreçler görülür. İlk katlanma içe doğrudur ve blastosit üç farklı dokuya değişir (endoterm-ektoderm-mezoderm). Bunlardan kökeni benzer (yani homolog) dokular ve organlar oluşur. Ancak %100 aynı değildir tabi ki. Kara salyangozlarında daha vasit bir akciğer vardır ama dalak-karaciğer-mide v.s. yapısı çok benzerdir. Birçok kişi salyangozlarla bu kadar çok benzeyeceğimizi ummaz. Ancak elbette farklılıklar da vardır. Bunların ölçüsüne baktığımızda arada kalan familyaların taksonomik olarak akrabalığı birleştirdiğini görürüz. Salyangozların ataları ile nematodların ataları aynıdır. Nematodlar da tüm omurgalıların atalarını barındıran gruptur. Mesela meşeye de biraz benzeriz ama farklılığımız salyangozdakinden çok daha fazladır. Ayrıca mesela balıklara da elbette salyangozlardan çok daha fazla benzeriz (mesela karaciğerimiz salyangozla homolog olmasına rağmen akciğerlerimiz salyangozunkiyle analogdur). Salyangoz da elbette ahtapota daha benzerdir; çünkü aynı takımdadır. Biz de fareye bu ölçüde benzeriz. Yani evrimi anlamak ve kanıtlamanın formülünü basitçe yazarsak;
    Evrimin kanıtı= Jeoloji+Genetik+Kronoloji+Mikrobiyoloji+Anatomi ve fizyoloji+Paleontoloji+Klimatoloji v.s. ... (ve bunların hepsine ait olguların evrim konusunda uyuşması).

    Dinozor ve kuşlar meselesine gelelim. Bu konu hakkında güzel bir örnek olacak. Şimdi, tüm dinozorlar kuşların atası değildir, tıpkı tüm maymun türlerinin atamız olmaması gibi. Belli bir familyaya ait (terapoda) ait dinozorlar tüm kuşların atasıdır. Şöyle ki, yaklaşık 150-160 milyon yıl öncesine denk gelir bu ilişki. Önceleri elbette kuşlar yoktu. Uçan başka familyalar vardı tabi (eklembacaklılardan bazı türler ve uçan sürüngenler gibi) ama bunların doğrudan kuşlarla akrabalığı yoktur. Yani uçuş en az 8-10 defa analog şekilde doğrudan ilişkisiz olarak evrimleşmiştir. Neyse, önceleri (220-230 myö) dinozorlar bile yoktu. İlk dinozorumsu türler iki ayaklıdır. Bunlardan temelde iki biçim türemiştir ve saurichia alt familyasındaki terapod (iki ayaklı etçil) dinozorlar çeşitlenmiştir. Ardından bunlardan bazıları dev boyutlara erişirken (Tyrannosaurus gibi) bazıları ise ufalmıştır (Raptora cinsi gibi). Bunun sebebi muhtemelen besin kaynaklıdır. Çünkü tüm etçil türler devleşirse mutlaka avcılık zorlaşır. Bunun için çeşitli familyalar farklı nişlere yerleşmek zorundadır. Bu şekilde bazı terapodlar böcekçilliğe kadar uyarlanmışlardır. Tavuktan da ufak dinozor türleri vardır. Bazıları ise ortalama olarak bir hindi ile insan arası büyüklüklere erişmiş ve raptorları oluşturmuşlardır. Bu ufak ve çevik türler kuşlara has özelliklerin birçoğunu zaten önceden beridir kademeli olarak barındırıyorlardı. Misal kuşların kemiklerinin içi olabildiğince boştur; bu da uçma ağırlığını artırır (mesela deve kuşu falan bunun dışında tabi). Dinozorların da çoğunun kemiği hafiftir ve boşlukludur. Çünkü bir hayvanın boyu kare oranıyla artarken ağırlığı küp oranında artar. Belli bir büyüklükten daha fazla olan türlerde kemiğin inanılmaz derecede kalınlaşması gerekir. Bu da büyümeyi bir ölçüde engeller. Onun için kilometrelerce büyük hayvanlar yoktur. Ama dediğim yolu kullanan dinozorlar yine de tarihin en büyük cüsseli familyası olmayı başarmıştır. Kemiklerinin içi büyük oranda boştur; bu da zaten ağır olan gövdeyi destekleyen kemiklerin de fazladan ağırlık yapmasını engeller. Ayrıca kuşların ayırt edici özelliklerinden birisi memelilerdeki kılların aksine; tüylerinin olmasıdır. Bu şekilde pullu sürüngenlerden ve kıllı memelilerden ayırt edilirler. Ancak son 20 yıldır bulunan bazı dinozor fosilleri gösteriyor ki, böyle bir ayırta varmak çok da kolay değil. Çünkü bazı dinozor türleri pullu olmasına rağmen bazıları tüylüdür. Hatta özellikle tüylülük kuşlarla akraba olan türlerde yoğunlaşır. Mesela Tyrannosaurus'un da tüylü olduğunu düşünen bilimciler var. Ama işin bu kısmı sadece tahmindir. Bana soracak olursan; bence yetişkinleri tüysüz olmalı ama yavrularının yetişirken tüylü olup sonra tüylerini dökmediklerinin de garantisi yok. Yine de T. rex tüylü de olmsa tüysüz de olsa fark etmez. Sonuçta kuşların ataları da kuş olmamalarına rağmen tüylüydüler. T. rex zaten kuşların atası değildir; atalarının kuzenidir. Bir başka kuş özelliği, hava keseleriyle fazladan büyütülmüş akciğerdir. Raptorların fosillerinde yumuşak doku olmadığı için kesin bilememekle birlikte, çok çevik ve ufak olan raptorlarda aynı olmasa da büyük ihtimalle benzer bir yapı olmalı. Çünkü bu ufaklık ve çevikliğin oksijenle desteklenmesi gerekir. Kuşlardan dinozorlara geçişte sayısız ara tür fosili vardır. Bunun detayını merak ediyorsan sonra özelden atarım fosilleri. Sonuçta Jura devrinde ufak dinozorlardan kuşlar türedi ve dinozorlar yok olurken kuşlar devam etti.

    Timsah meselesi de şöyle; kuşlarla timsahlar arasındaki akrabalık köprüsü dinozorlardır. Yani dinozorların atalarıyla timsahlar kuzendir. Dinozorların bazılarının torunları ise kuşlardır. Yani yaşayan türler içinde kuşlara en yakın grup timsahlardır. Benzerliğin uzak görünmesinin sebebi ise yok olan dinozorlar yüzünden aradaki köprünün yıkılmasıdır. Yani günümüz açısından değil, günümüz+fosiller açısından ortaklık oluyor. Yani şuradaki orta türlerin hepsinin yok olduğunu düşün ve iki köşedeki türün akrabalığını hesaba kat;
    http://blogs.egu.eu/network/palaeoblog/files/2013/01/tree.gif

    Kuşlar sürüngen midir? Nasıl sorduğuna göre değişir. Çünkü modern sınıflamada akrabalık ölçektir. Yani kuşlar sürüngendir ama özellişmiş bir familyadan doğan yeni bir alttakımdır. Yani takım içinde takım gibi düşünebilirsin.

    Önemli iddialar dediğin metinleri ve kitapları düzgün oku lütfen. Bir kısmı sadece karşıt olmak için gevelemişken gerçekten karşıt gibi görünenlerin bazıları ise aslında sonucu evrime getiriyor. Tüm eseri ele almadan paragraf yorumu nasıl çıkar? Bir tane evrim karşıtı tutarlı iddia göstermedin ki! Asıl hep onların yaptıkları yorumdur, evrim değil!

    Canım benim, yine yatay gen transferinden bir şey anlamamışsın, üstüne üstlük saçmalamışsın kusura bakma ama... Çünkü yatay gen transferi mesela şempanzeden insana olmaz. Şempanzeden insana hiçbir şekilde gen transferi olmaz; çünkü alakasızız artık. Başka yollara girmişiz bir kere. Şöyle bir örnekle anlatayım; mesela bir psodögen var insanla şempanzenin ortak atasında. Bu gene bir retrovirüs etki etsin ve bunu değiştirsin. Bu değişiklik, virüs de hep değiştiği ve istese de uzun vadede aynı değişikliği bir daha yapamayacağı için insangillere özgü bir mutasyon olur. Sonrasında elbette virüsler de türleştiği için şempanze ve insanın dedelerinin üzerinde etkiye devam eder. Söz gelimi şempanze A'ya virüs 2 etki etsin. Bu yatay etki de o cinse özgü olur. İnsan A'ya da virüs 3 etki etsin. Bu etki de bize özgü olur. Mesela alakasız bir virüs (diyelim ki marul virüsü) insana etki edebilirse (pek olası değil ama yine de ihtimal) maruldan bize psödogen verebilir. Yani iki türde de zaten çalışmayan kısım olduğu için bunlar, akrabalığı tespit ettirecek kadar benzer mutasyonlar olur. Sonra bakıp deriz ki; şempanze A'nın soyundan gelen şempanze B'nin (günümüz şempanzesi) üzerinde şu farklı mutasyon olmuş. İnsan A'nın soyundan gelen günümüz insanı (insan B) için ise şu farklı mutasyonu yapmış diye kıyaslanır ve her zaman da ne hikmetse akrabalığa uygun olgular keşfedilir.

    Şimdi bu konuyu şöyle bir çizimde göstereyim;
    https://i.hizliresim.com/vZ6G7p.png

    Bu çizimime göre en üst yatay çizgi günümüz. En üstteki türler de soyu devam edenler. Farklı renklerdeki çizgiler de farklı gen transferleri. Gri soy çizgisi DNA tespiti yapılamayan kısım. Çünkü eski fosillerde bildiğin gibi DNA bulunmaz. Yukarıya yakın siyah soy çizgileri DNA tespiti yapılabilen zamanlar. 6 farklı türümüz var elimizde; orangutan, goril, bonobo, şempanze, neandertal ve insan. Şimdi bunlardan DNA analizi yapılabiliyor, yaşadıkları veya çok eski olmayan fosilleri olduğu için. Diğer fosil kesimleri şimdilik sadece tahmin olsun. Psödogenleri kıyaslıyoruz. Sonuçta hepsinde ortak yatay transfer kısmı buluyoruz. Yani diyelim ki geçmişte tüm bu türlerin ortak atasını ısıran bir sivrisinek, bir bitki virüsünü geçiriyor ona. Bitki virüsü de hasta edemediği için büyük ihtimalle biraz yatay transfer yaparak ölür. Bu transfer ise psödogenleri az da olsa bozar. Bunu da mantık olarak tüm bu türlerde görmemiz gerekir. Çünkü aynısı aynı yerde olma ihtimali milyarda bir olan bir mutasyon oldu ve soya aktarılması gerek. Aktarılıyor ve günümüzde gördüğümüz sonuç; orangutanın atalarını etkileyen bazı yatay transferler (kırmızı gösterilen) bunların hepsine aktarılmalı. DNA analizi de gösteriyor ki, gerçekten de psödogenler içinde böyle olan yerler var. Yani kırmızı kesikli çizgiyle gösterilen soya aktarım bir tahmin olmaktan çıkıp bir somut gerçeklik oluyor. Yani kırmızı mutasyon şekildeki X noktasında olmuş ve tüm soy hattına yayılmış. Devam ediyoruz. Gorille diğerlerinin ortak atasının olduğu noktada (Y) bir mutasyon daha olabilir. DNA analizlerine baktığımızda gerçekten de goril, insan ve şempanzede olup da orangutanda olmayan kısımlar psödogenlerde var. Turuncu mutasyon tüm bu soylara yayılmış. Aynı şekilde Z kısmında olan bir mutasyon da goril ve orangutan hariç hepsinde görülmeli ve görülüyor. Aynı şekilde W zamanında olan bir yatay transfer de neandertal ve insanda ortak oluyor. Q zamanından sonra olan tüm mutasyonlar ise sadece insana özgü oluyor. Bu mutasyonlar tür içi random da olabilir, türler arası random (yatay transfer) da olabilir. Fark etmez. Önemli olan mutasyon analizlerinin bire bir bu akrabalık ağacını yansıtıyor olaması ve evrimi tahminden öte bir somut gerçek haline getirmesidir. Elbette her türde de bağımsız mutasyonlar da olur, mesela şekilde gri kesikli A, B, C, D ve E noktalarında olan mutasyon veya yatay transferler o türe özgü olur.

    Evrim zorunlu mudur demişsin ama neden evrim harici bir teori evrimin yerini alamıyor onu düşünmemişsin. Evrimi çıkarırsak bilimden yerine daha mantıklı ne koyacağız? Evrim olmadan da doğa bilimlerinde büyük bir boşluk kalıyor. Onu ne yapacağız? HOX genlerini de ayrıca ifadeye gerek yok bu noktada; aynı taksonomik akrabalığı psödogenler kadar normal genler de gösterir. Araştırmalar bunu doğruluyor. Sana özelden şempanze genom projesinin sonucunu ve insanla şempanzenin karşılaştırmasını anlatan bir makale atacağım. Onu incele anlarsın.

    Gözlem gerekir demişsin genler hakkında. Lenski deneyini de şimdiye kadar hiç doğru bir noktada örnek vermedin. Lenski deneyi nokta mutasyonun işlevsel olabileceğini kanıtlar; türleşme deneyi değildir o. Random mutasyon deneyidir. Sonuçta da dediğim gibi mutasyon sonucu yeni gen oluşabilmiş ve yeni bir işlev yüklenebilmiştir. Asit sindiremeyen bakteri asit sindirmeye başlamıştır ve bunu daha önce olmayıp mutasyonla ortaya çıkan bir genle başarmıştır. Al sana nesiller arası mutasyon değişiminin işlev kazanmasına örnek!

    Psödogenleri tekrar sormuşsun; izah ettiğim için tekrarlamıyorum. Kısaca şunu söyleyeyim; işlevsiz gen kısmı olan psödogenler DNA içindeki fosiller gibidir denilebilir.

    AIDS konusuna girmişsin. Ama daha önce dediğim gibi psödogenlerin evrimde faydalı işlev edinmeleri şart değildir. Zaten büyük oranda nötr kalırlar. Soya aktarılır ama işlevsizdir. Hastalık başka konu. Yani zaten psödogenlerin büyük kısmı hastalık oluşturmaya çalışan patojenlerin yaptığı mutasyonlar sayesinde ortaya çıkar ve nötr kalır. Zaten hastalıktan ölmüş olsaydı bu soy, günümüze aktarılamazdı ki! Senin hesabına göre tüm hastalıklar %100 ölümle sonuçlanıyor galiba. Senin düşünüdüğün dünyada hangi tür soyunu sürdürebilir ki? Öyle doğa mı olur?

    Bir konuda da yanlış mıyım demişsin; yanlışsın. Hem de çok yanlışsın. Çünkü tespitin tümden yanlış. Bir mutasyon türü geriye götürürse nasıl aktarılır soydan diyorsun. Yalnız her mutasyonun ölümcül olmadığı konusunda anlaştığımızı sanıyordum? Mutasyon tüm bireylerde mi olur demişsin de o nasıl olacak? Sana olan mutasyon bana nasıl geçecek? Çiftleşsek bile bu mümkün olmaz. O mutasyon olan bireyin soyuna aktarılır. Bir de gerilere gidince miras kamıyor di mi demişsin de daha gerilerin ne istisnası var? Onlar da soyunu aktarmıyor mu? Ne kadar geriye gidersen git ortak aktarılan kısımlar vardır. Zaten maya mantarından tut da bakteriye, süngerden tut da meşe ağacına kadar her şeyle az ya da çok benzememizin sebebi bu. Bir de yanlış olduğun kısım şu; eskiye gittikçe aynı mutasyon aktarılmamış olabilir gibi bir şey diyorsun; işte bu yanlış. Milyonlarca aynı mutasyon, ki zaten her birinin olma olasılığı milyarda birken, nasıl olur da bağımsız şekilde aynı noktada aynı mutasyon farklı türde olabilir? Evrimin değil asıl bu saçmalığın olmasının ihtimali 0.

    Neye göre akrabalık tespit ediliyor demişsin. Dediğim gibi genetik kıyasın yanı sıra diğer kanıtların da uyuşması gerekir. Mesela günümüzde birbirine çok benzeyen iki türü hemen yakın kuzen sayamayız. Genlerini kıyas ederek moleküler saat denilen kıyaslama ile ortak atanın tahmini eskiliğini bile tespit edebiliyorlar. Mesela fosillerin gösterdiğine göre Australophitecus 6 milyon yıl önesinden beri başlıyor. Ancak moleküler saat 7-8 milyon yıl öncesini işaret ediyor şempanze ile ortak atamıza. Yani büyük ihtimalle Australophitecus'un kendisi değil dedeleri ile şempanzenin dedeleri kardeşti. Ayrıca misal genetik ilginç bilgiler verebiliyor. Balinanın en yakın genetik akrabası su aygırıdır. Ancak yaşadıkları coğrafya bile farklı. Burada da biyocoğrafya devreye giriyor. Su aygırlarının ataları tatlı sularda yaşıyordu. Aynı şekilde balinanın ataları da tatlı sularda yaşayan dört ayaklı türlerdi. Şimdi olguları kıyaslarsak Pakistan'da yaşayan ortak atadan ayrıldıkları ve birinin Hind Okyanusu'na diğerinin ise Afrika bataklıklarına yayıldığını görüyoruz. Bu da evrimi kanıtlıyor. Evrimi çürütmek için ilk su aygırımsı türlerden daha eski bir balina fosili bulmak yeterli olur. Bu bulgu ele geçerse tüm teori çökebilir. Ancak henüz sayısız kanıt içinde böyle bir bulgu yok. Aksine tüm bulgular evrimi destekliyor.

    Yaratıcı öyle tasarlamış olamaz mı demişsin. Ama ben de "Yaratıcı evrimle yaratmış olamaz mı" dersem bir kısır döngüye gireriz. Yani bunu tartışmak gereksiz. İşin bilimine odaklanalım. Sürekli "makro evrimin gözlemi lazım" deyip duruyorsun da bu tavrınla birçok bilimsel olguyu sallamadığın gibi bir tespit çıkarabilirim. Anadolu'nun bir zamanlar denizin dibinde olduğuna dair tespit yapmak için Anadolu'yu günümüzde de denizin dibine batırmamız mı gerekiyor? Seninki nasıl bir ısrardır anlamadım! Bir zamanlar evrimin olduğuna dair somut gözlemler var işte! Günümüzdeki olgular da bunu doğruluyor. Daha ne istiyorsun, neyin nazını yapıyorsun anlayamadım.

    Alıntıdan nasıl bir olumsuzluk çıkardın? Bir bilimsel teorinin gözlemsel kanıtı olmaması demek o teori yanlıştır demek değildir. Büyük Patlama da gözlemsel kanıttan yoksundur. Patlarken gördük mü? Kozmik fon ışıması var ama o olgu farklı şekillerde de yorumlanabilir. Buna ne diyeceğiz? Atomu kendi gözünle gördün mü? Virüsü gördün mü? DNA'yı gördün mü? Bunların hepsi elektron mikroskobunun bilgisayarla işlenmesiyle oluşan görüntülerden tanınır. Yoksa gözle görünmez.
    Fotosentez sonucu şeker oluştuğunu gördün mü? Onca teknolojiye rağmen daha fotosentezin bire bir olma sürecini görüntüleyemedik. Oysa ki sürecin girdilerini ve çıktılarını çok iyi biliyoruz. Bu durumda gözle göremiyorsun diye fotosentezi yalanlayabiliyor musun?

    İspinoz konusunda şunu diyebilirim; ejderhanın ispinoza dönüşmesiyle bakterinin doğal süreçlerle ispinozu oluşturması aynı şeyler değil. Bu tıpkı yolcu jetine "koca metal yığını nasıl uçar" demek kadar saçma oluyor. Aralarındaki fark birinin mitolojik diğerinin bilimsel olması. Deneyler hakkında dediğimi de çarpıtmışsın; ben diyorum ki, deneyler senin iddia ettiğin amaçlarla yapılmamıştır. Söz gelimi Miller Deneyi ilk hücreyi tekrar oluşturmak gibi fantastik bir amaç güdemezdi; sadece benzer koşullarda hangi biyokimyasal şeyler oluyor diye denendi. Aynı şekilde daha önce dediğim gibi Lenski deneyi de farklı tür oluşturmak için değil, random mutasyonların soysal neticelerini gözlemek için yapıldı. Yani evrimin gözlemsel destekten yoksun olduğunu kastetmedim bu konuda; deneylerin senin sandığın gibi olmadığını kastettim.

    Taslaman darma duman etmiş ama kendisini etmiş! Çünkü seçilimin ve evrimin tek gözlemi ispinoz ve güvelermiş gibi davranmış. Bu örnekler en eski gözlemler oldukları ve kolay anlaşıldıkları için örnek olarak tercih edilirler. Oysa ki ispinozların biribinden geldiğini kabul eden birisi onların evrimleştiğini nasıl reddeder aklım almıyor doğrusu.

    Ortam nasıl değişir demişsin. Anadolu denizken kara olmuş daha ne olsun yahu! Taş toprak aynı diyorsun da nasıl aynı? Erzurum'un toprağıyla Sivas'ın toprağı bile aynı değilken nasıl her şey sürekli aynı olabilir? Ortam değişir, canlı da ya göç eder ya değişir ya da yok olur. Bu kadar basit. Turan'ın bahsettiği değişim kat sayısı nasıl bir şeymiş, nasıl ölçülüyormuş, kanıtı neymiş bir de onu deyiverseydi ciddiye alınır bir görüş olurdu belki. Hangi kanıt güvenerek değişimin sınırlı olduğunu iddia edebiliyor?
    Bu arada Şafak'ın dediği üç aşamalı değişim solungacın akciğer olmasıyla ilgili değil, solungaçlı bir canlının aynı sırada akciğer de geliştirmesiyle ilgili. Sen de "geliştirmek", "oluşturmak", "yönelmek", "seçilmek" gibi kelimelere takılıp da sanki diğer canlılar değişimini seçebiliyormuş gibi Lamarck'cı bir anlam çıkarma sakın. Lafın gelişi öyle kullandığımı bil. Akciğerle solungacın alakası yok diyorum, bundan "evrim olmadı mı o zaman" diye alakasız bir soru çıkarabiliyorsun da iki organın aynı anda evrimleşmesi seçeneğini neden hiç akla getirmiyorsun şaşıyorum! Akciğerli balık aynı zamanda solungaçlıdır da zaten. Yani solungaç henüz varken akciğer oluşuyor, ondan sonra solungaç kayboluyor. Bu sefer anladın mı?
    Bu arada ilim kelimesi "bilim" demek değildir bunu da belirteyim. Bu hep yanlış kullanılır. Bilim kelimesinin bizde 100-150 yıllık bir tarihi var. Oysa ki eskilerin kullandığı "ilim", hikmetli bilgi, doğru olan, esaslı bilgi anlamında kullanılırdı. O eş anlamlılık günümüz için geçerli yani, yakın geçmiş için değil.

    Neandertal konusunda genel olarak doğru anlamışsın melezleşme-melezleşmeme olayını. Ancak bizdeki neandertal genleri konusu çok tartışmalı. Yani genlerimiz içinde neandertal genleri olduğu kesin ama bunun kaynağını ispat gerekir, ki henüz somut bir kanıt yok. Melez fosiller de yok. Yani iki seçenek var; ya melezleşme oldu ama fosil bırakmadı, ya da melezleşme olmadı ama ortak genom daha önceki ortak atadan kaynaklı (mesela Homo habilis). İki durumda da sonuçta bir soy ortaklığının kanıtı görülüyor.

    Varyasyon evet, evrimin en önemli aküsüdür; güç kaynaklarından biridir. Dolayısıyla evrimin ilk aşaması mutasyon, sonrasında varyasyon oluyor. Sonra alttür ve en sonunda farklı bir tür olunca başka bir yola, kendi evrim yoluna girmiş oluyor soy. Ancak günümüzde mutasyonların devam etmediğini nereden çıkardın? Şimdi birkaç farklı mutasyon örneği göstereyim; hem de insan örnekleri;
    https://naij-ask.gencdn.com/questions/25670-cd18a4-7.jpg
    https://naij-ask.gencdn.com/questions/25670-7f0559-05e03d3429cbb24f35b3ec790d6d2190.jpg
    http://www.creation-vs-evolution.us/visual-evolution/polydactylity/six_toes_08.jpg
    https://i.kinja-img.com/gawker-media/image/upload/s--PrRxb7G9--/c_scale,fl_progressive,q_80,w_800/18jp2gt9aobwmjpg.jpg

    İlk iki görselde Avrupa mavisinden bağımsız olarak daha yakın zamanlarda farklı varyasyonda ortaya çıkan mavi göz mutasyonu görülüyor.
    Üçüncü görselde ise işlevsel altı parmaklılık görülüyor.
    Dördüncüde ise aşırı kıllılık mutasyonu (kurt adam sendromu) sonucu kıllanan kardeşler.

    Burada görüldüğü gibi demek ki mutasyon olunca illa ki iki kafalı, akciğersiz ya da beş elli kişiler çıkaracak diye bir şart yok. Yaşamı etkilenmeyen, hatta bazı durumlarda nüfusta seçilebilen özellikler de çıkabiliyor. Aşamalı değişimin birikmesiyle de çıkabilecek özelliklerin bir sınırı yok. Yani gerçekler hiç de Turan'ın dediği gibi değil. Mutasyonun iyi veya kötü bir sınırı olmaz.

    Bu arada belgeselin amacı görsel ve işitsel bilgi vermektir. Görmüş gibi anlatmadan nasıl anlatacak ki? Çağrı filminde önemli kişilerin yüzünü ve sesini göstermiyordu ya, onun gibi mi olacak belgesel? "Evrim oldu ama gösteremiyoruz, boşuna izlemeyin" deyip bitirecekler mi belgeseli? Onu izlensin diye yapıyorlar zaten!

    Akıllı tasarım hakkında düşüncemi sormuşsun. İki temel iddiası var bu görüşün;
    1-Evrim yoktur.
    2-Evreni ve içindeki her şeyi yapan akıllı, irade sahibi bir güç vardır.

    Şimdi ikinci iddiaya lafım yok ama ilk iddia desteksiz sallamadır. Başka bir şey değil! Yani akıllı tasarımı kabul etmem mümkün değil. Çünkü evrimin iddiaları kanıtlı olmasına rağmen akıllı tasarımcılar sadece "evrim yok" deyince evrim yok olmuş olmuyor. Başka bir teori lazım. Tüm bu türler nereden geldi? Nasıl oluştu? Hop diye yaratıldı deyip işin içinden çıkamayız. Yaratılmayı kabul etmemek başka konu ama yaratılmayı kabul eden birisi de nasıl olduğunu açıklamadıkça bilimsel konuşmuş sayılmaz. Mekanizmayı izah gerekli.




  • 0 yasindan baslayip 75 yasinda ölen bir insan için önce çocuk, sonra ergen, sonra genc, sonra orta-yaş vs diye "türler" uyduruyoruz. Bunlar bizim yaptigimiz genelleme. Aslinda bu insan surekli degisiyor, bugun 33.262363 yaşinda yarin 33.263758 oluyor mesela. Yeterince zaman gecince yaşli olacak ama bu bir anda olmuyor.surekli yaşanan bir olgu.Baliktan - gorile kadar surekli gen havuzu degisiyor, biz x ile y arasina "goril" diyoruz. Ama tum goriller ayni degil, hatta hic bir goril yok ki aynisi olsun. Evrim 90 boyutlu satranc tahtasinda milyonlarca hamle yapiyor, en dogru hamle belki de oyun sonunda belli oluyor.yani her jenerasyon cok cok kucuk bir gen degisimini bunyesinde barindiriyor fakat bunun fenotipte gorulmesi ya da genin aktif olmasi icin satranctaki gibi "biraz" beklemek gerekiyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.