Şimdi Ara

BAŞÖRTÜSÜ HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZ (ÜNİVERSİTELERDE!)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
174
Cevap
0
Favori
4.602
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Çok samimi soruyorum bunu. Gerçekten herhangi bir ideolojiye bağlı olmayıp sadece dinin gereği olarak başını örten insanların rejim için bir tehlike arz ettiğini ve bu haliyle asla üniversitelerde ders görememesi gerektiği tezini destekliyormusunuz?


    Ben hiçbir mahsuru olmadığını ve artık insanların dış görünüşüyle değil, ülkenin kalkınması için neler yaptığıyla tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Artık insanlar din, dil, ırk ayrımı gözetmemeyi öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum.


    Ya siz?



    yorumlarımızda daha duyarlı ve kırıcı olmamanız dileğiyle...







  • Ben liberal bir yaklaşımı destekliyorum. Özgürlükler kitlesel değil bireysel olmalı ve hiç bir özgürlük devlet oteritesinin elinde değil bizzat bireyin elinde bulunmalı. Devlet özgürlügü saglamakla degil, korumakla yükümlüdür. Ancak şu an ki siyasi oterite sadece kendi düşünce sistemine göre bir özgürlügü getirmeye çalışıyor. Belli bir kesime getirilmiş özgürlük ise benim düşündügüm anlamda bir liberilizaysonun dışına çıkıyor. Ayrıca kritik olan şudur ki laiklik kavramı kabul etmeyen ve bunu yıkmaya çalışanların başlangıç noktasının da burası olacağı düşünülürse o zaman çekincemeli kalıyoruz. Eger butip bir girişimi muhafazakar bir parti degilde bunun dışında olan bir parti yapmış olsaydı, bunun altında art niyet ve rejim değişimi kayıgısı olmazdı. Kısacası devletin özgürlükleri kısıtlayamacagı gibi özgürlük koymasıda kısıtlamasıyla eşdeğerdir. Yani özgürlüge mudahale edilmemesi lazım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cem -- 13 Şubat 2008; 2:25:52 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: stigmata_



    Çok samimi soruyorum bunu. Gerçekten herhangi bir ideolojiye bağlı olmayıp sadece dinin gereği olarak başını örten insanların rejim için bir tehlike arz ettiğini ve bu haliyle asla üniversitelerde ders görememesi gerektiği tezini destekliyormusunuz?


    Ben hiçbir mahsuru olmadığını ve artık insanların dış görünüşüyle değil, ülkenin kalkınması için neler yaptığıyla tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Artık insanlar din, dil, ırk ayrımı gözetmemeyi öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum.


    Ya siz?



    yorumlarımızda daha duyarlı ve kırıcı olmamanız dileğiyle...



    küçük yerlerde çok olumsuz etkileri olacak. bu kesin.

    o zamanda başı açık gezmek için mücadele verilecek belki.

    ama bu bir özgürlüğü engellemek için gerekçe değil. üniversitelerde serbest bırakılmalı.




  • Her alanda insanların istedikleri ve diledikleri gibi giyinmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir insan türbanlı şekilde okulunu okumak istiyorsa okumalı ...Kargaşa toplumu serbest bıraktığınızda olmaz aksine toplumu inceden inceye sıktığınızda başgösterir.Tek endişem bugün türbanı serbest bırakma arzusu içinde olanların yarın başka şeylere! meyillenmesi potansiyeline sahip olabildikleridir.Başkada bir endişem yok benim bu konuda
  • Bende üniversitelerde serbest bırakılmasından yanayım.Üniversiteler kişinin benliğini bulduğu yaşamın felsefesini gördüğü hayata farklı bir açıdan baktığı kurumlardır ve istiyen istediği şekilde girebilmelidir.Ben kotla giriyorsam diğeri mini etekle giriyorsa bir başkasıda başı kapalı girebilmeli diye düşünüyorum..

    AMA şuanki hükümetin düşünceleri farklıysa ve bundan sonrası için bu bir önzeminse işte o zaman yandık...Zaten ortaya çıkıcaktır Refah partisi tepeden inme sistem değiştirmek istedi AKP tam tersini yapıyor gibi gözüküyor ama şu dünyada neyin ne olduğu bilinmiyor tabi....
  • Daha önce sayfalarca tartışıldı bunlar, konuların hepsi de kapatıldı...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: bilan

    Daha önce sayfalarca tartışıldı bunlar, konuların hepsi de kapatıldı...



    e kültür bilim farkını göstersin kapattırmasın.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • bazı kızların göbeğini belini göğüslerini kısaca edep yerleri sayılabilecek yerleri açıkta bırakacak kıyafetler giymesi nekadar serbest ve normal ise başka bir kızın edep yerlerini ve ek olarak inancının gereği saçını örtmesi okadar serbest ve normaldir.

    memurların da keza aynı hakkı olmalıdır.bir kadının\kızın memuriyeti onun dinini yaşamasına engel olmamalıdır.temel hak ve özgürlüklere aykırıdır.insanına bir dine mensup olması laiklik kavramına kesinlikle ters düşemez. laiklik devletin yönetim şeklidir. anayasa ve kanunlar dışında başka bir dinin kurallarına göre yönetilemeyeceği anlamına gelir. laiklik asla dinsizlik demek değildir fakat bunu böyle algılayanlar ve böyle algılanmasına çalışanlar var.

    inançlı olmayan insanların laikliği bahane ederek inançlılara yaptıkları baskı insanlık suçu sayılmalıdır.




  • heryerde serbest olmalı.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: sendenbenden
    AMA şuanki hükümetin düşünceleri farklıysa ve bundan sonrası için bu bir önzeminse işte o zaman yandık...Zaten ortaya çıkıcaktır Refah partisi tepeden inme sistem değiştirmek istedi AKP tam tersini yapıyor gibi gözüküyor ama şu dünyada neyin ne olduğu bilinmiyor tabi....



    Bu saatten sonra kimsenin yönetim şeklini değiştirmek gibi bir çabası veya düşüncesi olacağını sanmıyorum.Hele halkın bir şekilde güvenini kazanarak büyük bir oy oranı ile iktidar olan ve ard arda iki kez aynı şeyi yapan bir partiden hiç beklemem böyle şeyi.

    Fakat ihtimaldir, olurda bir şekilde şaşırırlar ve böyle bir çaba içine girerlerse zaten herkesten önce ordu önlem alır.onu da geç halkımız çok şükür bilinçli.böyle şeylere izin vermez.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq


    quote:

    Orjinalden alıntı: bilan

    Daha önce sayfalarca tartışıldı bunlar, konuların hepsi de kapatıldı...



    e kültür bilim farkını göstersin kapattırmasın.


    Farkla alakası yok forum kurallarına aykırı. Olay Din-Siyaset boyutunda olunca, siz 6-7 sayfa konuşuyorsunuz kapanacağını bile bile, sonra da kapanıyor. Boşa yazılıyor yani...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    heryerde serbest olmalı.


    bence de ...
  • LEYLA İPEKÇİ

    Korku tutsaklığından özgür düşünce çıkar mı?

    Başörtülü bir nineyi kalabalığın önüne çıkarıp alkışlarla başını açtıranlar, örtünen genç kızları notunu indirmekle tehdit edenler veya protesto için kara çarşaflara bürünüp ardından çarşafları yakanlar ne yapıyor?
    Herhangi bir mesele -velev ki üniversitelerde eğitim hakkı olsun- bu şekilde nefret ve saldırganlık çoğaltılarak hakkaniyet ile ele alınabilir mi? Çarşaf yakanlar aslında bir bez parçasını değil, onu kullananı yaktıklarını görmüyorlar mı? Bilinçaltlarında çarşafı kişileştirdiklerinin farkında değiller mi? Başörtülü bir arkadaşım, doğduğundan beri yaşadığı Nişantaşı'ndaki bir spor salonundan geri çevrilişini, kafelerde insanların kendisine hakaret edişini, küçümseyerek bakışını anlatıyor. Bazı alışveriş merkezlerinde "burada ne işiniz var" diyerek aşağılanıyorlar. "Evinize hapsolun. İninizde, kovuğunuzda, çöplüğünüzde yaşayın. Burası bizim tariflerimize göre oluşturulmuş, bizim kriterlerimize göre belirlenmiş son derece steril ve seçkin bir kamusal alandır. Buraya gelmek istiyorsanız bizim gibi olmalısınız." Kast ettikleri bu aslında.

    İnsanlık tarihi, ayrımcılık sonucu yüz binlerce insanı küle çevirmiş ve küllerini nehirlerde yok etmeye kalkmış zorbaların tarihini de yazmadı mı? Irkçılıktan, cinsiyetçilikten, kan elitizminden, her çeşit tahakkümden halihazırda hepimiz muzdarip değil miyiz? Tehdit, şiddet ve öfkenin sembollerini kullanarak adaleti vicdanlarda hangi birimle ölçebilirsiniz ki?

    Başı açık olduğu halde gizli ırkçı olan bir kadın yargıç veya gizli bir kadın düşmanı olan erkek hakim bugüne dek hep adaleti tesis edebilmiş midir mahkeme salonlarında bilinemez. Ama başı örtülü bir kadının 'örümcek kafalı' olduğu önkabulüyle yeryüzündeki bütün örtülü kadınların toptan beyninin yıkandığını haykıranların hakkaniyetli ve vicdanlı bir karar vermesi oldukça zor değil mi?

    "Asıl mesele üniversite ve yargı meselesi" diyor Etyen Mahçupyan, Taraf gazetesindeki yazısında: "Başörtüsü bu gerçek meselelerin üstünü örtmek için kullanılan bir sembol sadece. Yani bu giysi dindar kadınların değil, laik kesimin sembolü. Laiklerin 'çağdaş' olduğunu kanıtlamak üzere kullandığı ama asıl bu çağdaşlığın ardında cemaatçi bir nüfuz ve rant alanı yaratma teşebbüsünün hayata geçirilmesine yarayan bir kılıf (...) Çatışma laiklerin içinde yaşanıyor."

    Örtünen kızları bir rejim tehdidi haline getiren, örtünme hakikatini siyasi bir kimliğe hapseden ve başörtülüleri tek ve yekpare bir bütünmüş gibi etiketleyen, onların karakterlerini, dünya görüşlerini, kader ve iradelerini tek bir sembole indirgeyen, onları nesneleştiren, aynılaştıran ve kişiliksizleştiren kim? Laik kesimin sadece kendilerini çağdaşlık mertebesine uygun gören üyeleri değil mi?

    Kafalarındaki sembollerle 'gerçeğin çoklu yüzü'nün çakışmadığını görüyorlar aslında. Panellerde, oturumlarda karşılarındaki başörtülü konukların entelektüel donanımını, haklı gerekçelerini, apaçık yüreğini görüyorlar. Ama vehimlerini yansıtacak sarih bir dil olmadığı ve olamayacağı için: Korku ve tehdit diline sığınıyorlar hemen.

    Hep aynı refleksi verdiklerini görünce şaşırıyorum. Müstehzi bir sırıtış ve karşısındakinin sözünü kesmek. Anlıyorsunuz ki korkusu sahici olsa bu kadar cesurca tacizde bulunamaz. Onun korkusu geleceğe dair bir vehim çünkü. Yani psikolojinin ve patolojinin alanına giriyor. Örtüye karşı olan herkes, nasılsa kendiliğinden haklıdır diye inandığı için, örtülü kızların okuma hakkını engellemeyi adaletsizlik saymıyor. Böylesi 'tektip haklıklar'ın prototipleri arttıkça gelmiyor mu zaten faşizm?

    İçinizdeki evrenselliğe, yani belli bir iç özgürlüğüne ulaşmış olsaydınız: Özgür ve evrensel düşüncenin yeşereceği kapılarda bekleyen başörtülü kızların sizi tahakküm edeceğine, örteceğine, asimile edeceğine bu kadar kilitlenmekten utanmaz mıydınız? Bu kadar körleşir miydiniz şeytanlaştırdığınız kişilere karşı? Sırf siz korkuyorsunuz diye başkalarının varolma özgürlüğünü korkusuzca gasp ediyorsanız, bizzat kendi korkularınızın tutsağı değil misiniz?


    12 Şubat 2008, Salı


     BAŞÖRTÜSÜ HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZ (ÜNİVERSİTELERDE!)




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Cem

    Ben liberal bir yaklaşımı destekliyorum. Özgürlükler kitlesel değil bireysel olmalı ve hiç bir özgürlük devlet oteritesinin elinde değil bizzat bireyin elinde bulunmalı. Devlet özgürlügü saglamakla degil, korumakla yükümlüdür. Ancak şu an ki siyasi oterite sadece kendi düşünce sistemine göre bir özgürlügü getirmeye çalışıyor. Belli bir kesime getirilmiş özgürlük ise benim düşündügüm anlamda bir liberilizaysonun dışına çıkıyor. Ayrıca kritik olan şudur ki laiklik kavramı kabul etmeyen ve bunu yıkmaya çalışanların başlangıç noktasının da burası olacağı düşünülürse o zaman çekincemeli kalıyoruz. Eger butip bir girişimi muhafazakar bir parti degilde bunun dışında olan bir parti yapmış olsaydı, bunun altında art niyet ve rejim değişimi kayıgısı olmazdı. Kısacası devletin özgürlükleri kısıtlayamacagı gibi özgürlük koymasıda kısıtlamasıyla eşdeğerdir. Yani özgürlüge mudahale edilmemesi lazım.

    Herkül Millas
    Velev türban...



    Asıl sorun, türbanın dinî ya da siyasî simge olması değildir. Bu, kavganın bahanesidir. Bu kavgada kazanan gücünü kanıtlayacaktır, yerini sağlamlaştıracaktır. Egemenliğin kimde olduğu tartışılmaya başlanırsa, o çok korkulan bölünme gelir kapıya dayanır. Bölünme tehlikesi metaforunu en sık kullananların bu bölünmeyi de en fazla kışkırtıyor olması trajik bir ironidir.


    Şu 'velev' kelimesini çok severim. Kardeşleri de var: "farz edelim", "öyle olsa da", "bir an için diyelim ki", "böyle kabul etsek de" gibi ifadeler aynı şeyi dile getirmeye çalışır. Mantığın temel ilkelerindendir bu deyimler. Bir hipotez demektir: Yani, öyle olduğunu kabul etsek bakalım ne tür sonuçlara varabiliriz. Paranoik sıkıntılarım depreşince 'velev'i yardıma çağırırım. Korktuklarımın en kötüsü olsa ne olur, diye düşünür, en kötü sonucu bile şöyle ya da böyle göğüsleyebileceğimi, sineye çekebileceğimi de anlayınca rahatlarım.
    Velev'in ne anlama geldiğini bilmeyenlerin kalabalığını görünce bu kelimenin hesabına çok üzüldüm. Mantık özürlü bunca kimsenin varlığına da. Velev sözünü izleyen cümle bir durumun kabulü anlamında tabii ki değildir. Tam tersi, o durumun kabul edilmediği ve ancak, bir değerlendirme (muhakeme) yapmak için geçici olarak gerçekmiş gibi ele alındığı anlamındadır. Diyelim ki (farz edelim ki), beni hırsız diye yakaladılar, ben ısrarla masumum diyorum ve bir an can havliyle 'velev ki hırsızım, beni falakaya yatırmaya hakkınız yoktur', diyorum. Böyle bir durumda lafımı 'itiraf' olarak anlayanlar çıkar diye korkmaya başladım şimdi!
    Türk Dil Kurumu'nun sözlüğü (1988) A.Ş. Hisar'dan öyle bir örnek vermiş ki bu konuda hiçbir kuşku kalmıyor: 'Bu sözü söylemedim; velev söylemiş olsam ne çıkar'. Sanırım böyle bir sitem birçok insanın içini yakmıştır. 'Ben size hakaret etmedim, velev etmiş olsam cezam ölüm olmamalıydı' sözünü duyarım düşümde. Ama bu lafı hakaretin itirafı anlamında anlayanlar için ne demeli? İşte asıl sorun da burada. 'Velev türban siyasi simge olsa' lafından 'türban siyasi simgedir, dedi' yorumu nasıl çıkar? Böyle demagojik bir değerlendirmenin arkasında yatan anlayışı, yeteneği, psikolojik ihtiyacı, korkuyu, fobiyi, telaşı anlamaya çalışıyorum. Böyle bir 'yanılgı' rastlantısal olmasa gerek, arkasında özel bir algılama mekanizması, bir açmaz, bir amaç, hatta ilginç ahlaki bir tutum olmalı diye düşünüyorum. Artık söylenenlere değil bu mekanizma önem kazanıyor. Kelimelerin anlamını geçersiz kılarsak, sosyal psikolojiyi görmezlikten gelirsek değil çözmek, sorunu tartışamayız bile.
    Türbanın kendisi değil ama türban tartışmaları artık siyasidir. Hatta siyasetin etrafında döndüğü temel söylemdir. Çünkü türban (ya da başörtüsü ya da artık ne diyeceksek) birileri tarafından siyasi simge olarak algılanmışsa, istesek de istemesek de, önce o insanlar tarafından ve sonra giderek genel olarak siyasi simgeye dönüşmesi kaçınılmazdır. Türbanın siyasi simge olması türbanı kullananların kararıyla değil, ona karşı çıkanların tutumuyla gerçekleşti. Bir iki örnek vereyim. Diyelim ki estetik nedenlerle ya da sivilcelerinizi saklamak için sakal bırakmışsınız. Üstleriniz ideolojik ve siyasi algılamaları yüzünden sakalınıza karşı çıkıyorlar ve işinize son veriyorlar. Sizin tepkiniz ister istemez estetik alanda kalmaz, siyasi olur, sakal da bir siyasi karşıtlığın nesnesi olur. Yarın üniversitede bıyık yasaklanırsa, hele Cumhuriyet karşıtlığının ve AKP'nin simgesi olarak algılanıp yasaklanırsa, bıyık da siyasi simge olur. Yolda annenizle en doğal biçimde ana dilinizi konuşuyorsunuz diyelim, birileri siyasi/ideolojik nedenlerle müdahale eder, sizden resmi devlet dilini konuşmanızı ister. Artık o ana dil siyasetin içindedir. Siz dilinizde birden siyasi bir yan görürsünüz. Ve bir ihtimal, dilinize bambaşka bir anlam verir, ona sarılır, bayrağa dönüştürür, bir ideolojinin simgesi yaparsınız. Bütün bu dönüşümler bilinçli seçenekler değildir, otomatik olarak ortaya çıkar ve sizi bir girdabın içine çeker. Bu yüzden, bir giyim biçimini, türbanı, siyasi simgeye dönüştürenlerin şimdi türban siyasi simgedir diye sitemde bulunmaları kara mizahtır.
    Simgenin simgesi
    Başörtüsü, başından, hiç sorun olmamalıydı. Yanı başımızdaki insanın giyimiyle böylesine tutkulu olmamalıydık. Kimin ne giydiğini hiç fark etmemeliydik. Bilemediniz, üniversitelerin yönetimi bir yönetmelikle giyim işini düzenleyebilirdi, liberal bir anlayışla çatışmayı aşabilirdi. Kanuna bile gerek yoktu bu alanda. Ama iş Anayasa Mahkemesi'ne, Danıştay'a, Avrupa Mahkemeleri'ne ve Anayasa'ya varınca iş çıkmaza da vardı demektir. Bu tartışma Cumhuriyet Başsavcısı'nın ve Danıştay Başkanı'nın beyanlarıyla daha da bir üst düzeye taşındı. Bazı yorumcular, bu türban meselesinin her durumda üst mahkemelerin kararlarına bağlı kalacağından yasağın her halükarda kalkmayacağı düşüncesindeler. Velev durum bu ise (yani tek çare yargı organlarını 'fethetmekse'!) hukuk ve yasalar ve dolayısıyla demokrasi de zorlanıyor demektir. Ama asıl sorun türbanın dinî/siyasî simge olması değildir. Bu, kavganın bahanesidir; çünkü siyasal simgeye dönüşen türban da artık başka bir durumun simgesidir. İktidar olmanın simgesidir. Bu kavgada kazanan gücünü kanıtlayacaktır, yerini sağlamlaştıracaktır. Velev durum böyleyse ne olacak? İşte asıl kaygı da bu noktadadır. Durum böyleyse başörtüsü de, simgeliği de hiç önemli değildir. Başka sorunlar öne geçer: Hükümet olma alanı dışına kayan bir güç kavgası toplumu bölebilir, taraflar düşman kamplara ayrılacaklarından çok kötü durumlar doğabilir. Demokrasinin (yani parlamenter rejimin) meşruiyeti yara alır, güven ve meşruiyet krizi doğar. 'Çoğunluk' mantığı ve ulusal konsensüs ile toplumlar tıkanmaz, iyi kötü bir çözüm bulur her duruma. Ama bu mekanizmalar çalışmaz olursa, son sözün, yani egemenliğin kimde olduğu tartışılmaya başlanırsa, o çok korkulan bölünme gelir kapıya dayanır. Bölünme tehlikesi metaforunu en sık kullananların bu bölünmeyi de en fazla kışkırtıyor olması trajik bir ironidir. Antik trajedi gibi bir durum: Olumsuz sonu biliyor, ama kaçınamıyoruz. Sanıyorum buna kaş yapayım derken göz çıkarmak da derler. Bu konuda her yanın başarısı da bir Pirus zaferi gibi, yani astarı yüzünden pahalı.
    HERKÜL MİLLAS

    12 Şubat 2008, Salı




  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq


    küçük yerlerde çok olumsuz etkileri olacak. bu kesin.

    o zamanda başı açık gezmek için mücadele verilecek belki.

    ama bu bir özgürlüğü engellemek için gerekçe değil. üniversitelerde serbest bırakılmalı.



    benim çocukluğum ve gençliğimin bir kısmı küçük yerlerde geçti(yozgat/sorgun, amasya/suluova)

    ayrıca eskiden başörtüsü yasağı yoktu ve bu muhafazakar sayılabilecek küçük ilçelerde kimseye başını kapat diye baskı yapıldığını görmedim

    arkadaşlar burası türkiye

    türk insanı kimseye başını kapat demez tarihte böyle bir baskı hiçbir zaman kimseye yapılmamıştır bu konuda korkusu olan insanlar boşa korkuyorlar bir takım çıkar sahibi siyasetçilerin ortam gerici beyanlarıyla vehimlere kapılıyorlar




  • başörtüsü yada türban artık dini siyasete alet edenlerin sayesinde bireysel olmaktan çıkmıştır.
    artık bir kısım kadınlar kendi başörtülerinden rahatsız olmaya başlamışlardır.kimin sayesinde?
    dini meydanlarda kullananlar sayesinde.bunu görmeden olay anlaşılmaz.
    din tüccarları,talibanın dizinin dibinde oturan zihniyet tarihe gömülmedikçe özgürlük gelmez.
    bunu kim yapacak?başı kapalı yada açık bütün kadınlar yapacak.
    başı örtülü kadınlara sesleniyorum.meydanlara çıkın.başörtülerinizi başınızdan çekip alın
    ve din tüccarlarına deyin ki; "bizi artık kullanamayacaksınız"
    sonra ister örtünün,ister örtünmeyin.
    not:dinimizde başınızı örteceksiniz diye bir emir yoktur.
    dün sarığı ,fesi kullanan gericiler şimdi başörtüsünü kullanıyor.
  • Başörtüsü ile ilgili ne düşünülebilir ki?

    Kadınların kullandığı bir aksesuar. Ne anlam ifade edebilir başkası için?

    Birisi size sorsa "Pantolon hakkındaki düşünceleriniz nedir?" eminim soranın aklî problemleri olduğunu düşünürsünüz.

    İşte bu konuyu problem yapanlar da bu kadar mantıksız hareket ediyor bence.
  • Herşeyden önce dün ve bugün kavramlarını ayırabilmeliyiz. Dün böyleydi bir sorun olmadı demek değişen şartları görmezden gelmektir. Bugün türbanın siyasal bir simgeye dönüştüğü aşikardır. Türban takanların birçoğu bu konu hakkında konuşmaktan kaçınsada siyasal parti tercihleri tek yönlüdür. Dolayısıyla bugün İKTİDAR gücünü arkasına almış bir halk sınıfından söz edilebilir. Kadrolaşmayla devletin her kademesinde bu sınıfın üyeleri yer bulmakta, diğer kesimler içten içe dışlanmakta yada ezilmeye çalışılmakta ve sonuç itibariyle bir şekilde asimile edilmektedir. Bir ülkede herkesin özgürce hayat tarzını belirlemesi ve kendi yaşam şeklinin dışında kalanada saygı gösterebilmesi esas olmalıdır. Bugün yükseköğrenim yurtları ve hatta lise yurtlarında başı açık kadınlara yapılan baskı türbanın üniversiteye girdiğinde nasıl bir örgütlenme yaratacağını ve başı açık kimseleri çeşitli ithamlarla kendi safhlarına çekilmeye çalışılacağına dair sinyaller vermektedir. Bunun başarılamaması halinde de bu kişiler dışlanacak, aşşağlanacaktır. Peki tam tersi bir durumdan söz edebilirmiyiz? Cevap HAYIR olacaktır, keza ben bu ülkede birilerinin sokakta gördüğü türbanlı kıza laf atıp türbanı çıkarması konusunda baskı yapanını, yada sen neden oruç tutuyorsun diyerek birilerinin hastanelik edildiğini hiç duymadım. Ama tam tersi haberlere çok sıkça şahit olduğum gibi yaşadığım yerde de yanımdaki kadının kapanmasına dair baskı yapan konuşmalara şahit oldum. Ne acıdırki bu ülkede 2 kutuplu bir oluşum yaratılmıştır. Bu tarz sistemlerde iktidar gücünü arkasına alan unsurun diğeri üzerinde birtakım şeyleri dikte etmesi kaçınılmazdır. Buda beraberinde kaos getirecektir. Kaldıki olayın sadece üniversite ile sınırlı kalmayacağı çok açık. Peki bu insanlar yarın öbürgün memur olduklarında başı kapalı bir hakimin bir hristiyan hakkında objektif karar vermesini bekleyebilecekmisiniz? Yada başıkapalı bir kadın doktor acil bir hastaya erkek olduğu gerekçesi ile müdahale etmek istemezse hakkında soruşturma açılacak mı?.. Hiç sanmıyorum. İşte bu noktada bazı şeylere mikro açıdan bakmak yerine daha genele yaymalı, getirilerini ve götürülerini tartışmalıyız.

    Yarın öbürgün benim başını kapatmak istemeyen kız kardeşime yada anneme birileri "Kapanacaksın" diye baskı yaparsa bende şiddet yada insan canına kastetme kavramlarına ne kadar karşı olsamda kendi adaletimi kendim sağlamak zorunda kalacağım; bunuda tüm açıklığıyla belirtmek isterim. Çünkü şiddetin İYİ yönlü kullanılabileceği inancındayım. Dolayısıyla benim yada yakınlarımın hayat tarzına müdahaleyi bende o kişinin hayatına müdahale olarak karşılayacağım. Ve bu şekilde düşünen yüzbinlerce insandan yalnızcı biri olduğumu da belirtmek isterim.

    Sonuç mu?.. Toplumsal bir kaos ve adeta iç savaş ortamı...

    Kadının kafasını kapatmanın bunlara değeceğini düşünüyor ve ülkeyi bölünmeye, şiddete, çatışmalara sonrasında da çöküntüye götüreceğini bile bile destekliyorsanız bende sizleri alkışlamak istiyorum!

    (Daha fazlası için Mısır'ın son 20 yılda değişen sosyolojik yapısını araştırmanızı isterim.)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 593922 ¤ -- 13 Şubat 2008; 9:31:26 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Criminal Origin

    @mustafa_ogr

    Görmek mi istemiyorsunuz? Görmezden mi geliyorsunuz? Görmemiş gibi yapmak işinize mi geliyor?

    BU milletin korktuğu başörtüsü değil. Bu millet, yukarıda ki fotoğrafta görünen zihniyetten, yukarıdaki sözleri eden zihniyettenden çekiniyor.
    Çünkü, yukarıda ki zihniyet zamanında, hangi amaca hizmet ettiklerini kendileri belli etmiştir. Kendi ağızlarından çıkmıştır amaçlarını anlatan cümleler. Nasıl unuttunuz? Nasıl unutulur? Nasıl sanki o lafları edenlerin, o fotoğrafta oturanların şuan başımızda olduğu unutulur, görmezden gelinir?

    Bana göre bir insan, yukarda ki fotoğraf karesi hiç yaşanmamış, o sözler hiç söylenmemiş gibi davranıyorsa aynı amaca hizmet ediyordur. Nasıl bugün o lafları eden, o fotoğraf karesindeki zihniyet bugün rol yapıyorsa, bunları görmezden gelen, unutmuş gibi davranan da rol yapıyordur.


    Bunun ayşeyla fatmayla ne alakası var?

    Tam tersini düşünsene. Diyelim ki yıllardır dindarlar gelmiş ve top sakalı yasaklamış olsalar. Şimdi de başımızdakiler komünist olsa ve bu saçma yasağı kaldırmak isteseler....

    Özgürlük lastik değildir. Kişiden kişiye değişmez. Baştakiler ne olursa olsun bu vatandaşa zulüm etme hakkını kimseye vermez.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: 593922 ¤

    Yarın öbürgün benim başını kapatmak istemeyen kız kardeşime yada anneme birileri "Kapanacaksın" diye baskı yaparsa bende şiddet yada insan canına kastetme kavramlarına ne kadar karşı olsamda kendi adaletimi kendim sağlamak zorunda kalacağım; bunuda tüm açıklığıyla belirtmek isterim.


    Yani şimdi zorla saçı açılanların yakınları şiddet veya katle yönelirse haklılar öyle mi?
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.