Şimdi Ara

TARİHTE LAFI GEDİĞİNE OTURTANLAR...!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
20
Cevap
0
Favori
634
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • 1. Churchill, avam kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili,
    Churchill' e kızgın kızgın şöyle seslenir:
    - 'Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım.'
    Churchill, oldukça sakin kadına döner ve lafı yapıştırır:
    - 'Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi seve seve içerdim.'


    2. Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi
    Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış
    kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates, gayet sakin:
    - 'Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum' demiş.


    3. Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık
    birbirlerini iğnelermiş. Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine,
    Churchill' i davet etmiş ve davetiyeye de bir pusula iliştirmiş:
    - 'Size iki kişilik davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp
    gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa.' Churchill, hemen cevap
    göndermiş:
    - 'Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu
    seyretmeye gelemeyeceğim. İkinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa.'

    4. Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış. Talebesi:
    - 'İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum' diye itiraz edecek
    olunca Eflatun cevap vermiş:
    - 'Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.'


    5. Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle
    ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi
    olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri
    kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
    - 'Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem' der. Diyojen,
    kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
    - 'Ben çekilirim.'

    6. Meşhur bir filozofa:
    - 'Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar
    fakirsiniz?' diye sorulduğunda:
    - 'Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan' demiş.


    7. Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri:
    - 'Efendim' demiş, 'Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?'
    Galile: - 'Doğru' demiş, 'Benim kulaklarım bir insan için biraz
    büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?'

    8. Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif' i küçük düşürmek ister:
    - 'Affedersiniz, siz veteriner misiniz?' Mehmet Akif hiç istifini
    bozmadan şöyle yanıtlamış:
    - 'Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?'


    9. Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere
    çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri
    ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
    - 'Sen sır saklamayı bilir misin?' diye sormuş. Vezir:
    - 'Evet hünkarım, bilirim' dediğinde, Yavuz cevabi yapıştırmış:
    - 'İyi, ben de bilirim.'

    10. Bir filozofa sormuşlar: - 'Şansa inanır mısınız?' Filozof:
    - 'Evet, yoksa sevmediğim insanların başarılarını neyle
    açıklayabilirdim.'



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DoomsDay! -- 12 Eylül 2008; 16:13:03 >







  • paylaşımın için teşekkürler, güzelmiş..
  • İmza supermiş
  • 7. Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri:
    - 'Efendim' demiş, 'Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?'
    Galile: - 'Doğru' demiş, 'Benim kulaklarım bir insan için biraz
    büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?'

    8. Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif' i küçük düşürmek ister:
    - 'Affedersiniz, siz veteriner misiniz?' Mehmet Akif hiç istifini
    bozmadan şöyle yanıtlamış:
    - 'Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?'


    özelikle bu ikisi süper..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi EmreUlan -- 12 Eylül 2008; 16:17:49 >
  • Atatürk her ortamda mensubu bulunduğu Türk Milletiyle gurur duyar ve milletin onurunu en iyi şekilde temsil etmeyi görev bilirdi. O asla bu milletin evlatlarının yeteneğinden şüphe etmemiş, olumsuz koşullarla karşılaştığında bile o Türk insanını hep yüceltmiştir. Aşağıdaki anekdot da O’nun yaklaşımının sayısız örneklerinden sadece birisidir.


    İngiliz Kralı VIII. Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:

    - Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!... dedi.

    Sonunda İngiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam Kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:

    - Sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim, diyerek memnuniyetini bildirdi.

    Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a eğilerek:

    - BU millete her şeyi öğrettim;fakat uşaklık etmeyi öğretemedim ” dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün zekasına hayran oldular. Atatürk garsona da “görevine devam et” emrini verdi...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: T.R.U.G.

    İmza supermiş


  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Mehmet Akif'in birde başka birşeyini duymuştum.Bir yerde artık nerde bilmiyorum sakallarından dolayı birisi buna ''ayıya dönmüşsün''der Mehmet Akif'te tamam başka yere dönüyüm o zaman diyerek başka tarafa döner
  • Cumhuriyet'in ilânından sonra istanbul'da bir resepsiyon verilir...
    Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir...

    Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat ingiliz ateşesi olan
    binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz...
    Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir....

    Yüzünü ataya dönüp kaşlarını çatmış ve bakıp duran bu subayı merak eden Atatürk yaverini çağırıp

    - "git sor bakalım derdi neymiş şunun" diye emir verir.

    Subayın yanına giden yaver ;

    -"Atam bakışlarınızdan rahatsız nedenini soruyor"

    der. subayın cevabı;

    - " o çanakkalede dedemi öldürdü"

    yaver aynı şekilde cevabını Atatürke iletir atanın verdiği cevap ona yakışır bir biçimde olur;

    ""SOR BAKALIM DEDESİNİN ÇANAKKALEDE NE İŞİ VARMIŞ ???...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: DoomsDay!



    6. Meşhur bir filozofa:
    - 'Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar
    fakirsiniz?' diye sorulduğunda:
    - 'Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan' demiş.






    Bu çok iyi
  • quote:

    Orjinalden alıntı: demirarca



    Atatürk her ortamda mensubu bulunduğu Türk Milletiyle gurur duyar ve milletin onurunu en iyi şekilde temsil etmeyi görev bilirdi. O asla bu milletin evlatlarının yeteneğinden şüphe etmemiş, olumsuz koşullarla karşılaştığında bile o Türk insanını hep yüceltmiştir. Aşağıdaki anekdot da O’nun yaklaşımının sayısız örneklerinden sadece birisidir.


    İngiliz Kralı VIII. Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:

    - Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!... dedi.

    Sonunda İngiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam Kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:

    - Sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim, diyerek memnuniyetini bildirdi.

    Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a eğilerek:

    - BU millete her şeyi öğrettim;fakat uşaklık etmeyi öğretemedim ” dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün zekasına hayran oldular. Atatürk garsona da “görevine devam et” emrini verdi...


    AL İŞTE ATATÜRKÜN Bİ GÜZEL SÖZÜ DAHA




  • quote:

    Orjinalden alıntı: brk_066

    Mehmet Akif'in birde başka birşeyini duymuştum.Bir yerde artık nerde bilmiyorum sakallarından dolayı birisi buna ''ayıya dönmüşsün''der Mehmet Akif'te tamam başka yere dönüyüm o zaman diyerek başka tarafa döner


    Bu çok iyiymiş
  • quote:

    Orjinalden alıntı: demirarca

    Cumhuriyet'in ilânından sonra istanbul'da bir resepsiyon verilir...
    Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir...

    Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat ingiliz ateşesi olan
    binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz...
    Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir....

    Yüzünü ataya dönüp kaşlarını çatmış ve bakıp duran bu subayı merak eden Atatürk yaverini çağırıp

    - "git sor bakalım derdi neymiş şunun" diye emir verir.

    Subayın yanına giden yaver ;

    -"Atam bakışlarınızdan rahatsız nedenini soruyor"

    der. subayın cevabı;

    - " o çanakkalede dedemi öldürdü"

    yaver aynı şekilde cevabını Atatürke iletir atanın verdiği cevap ona yakışır bir biçimde olur;

    ""SOR BAKALIM DEDESİNİN ÇANAKKALEDE NE İŞİ VARMIŞ ???...


    Okumuştum bunu




  • ilk churchill de ne demek istemiş anlamadım
  • Gerçekten takdir ettim hepsini
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Method Man

    ilk churchill de ne demek istemiş anlamadım

    yanı o kadın çok çirkef olduğu için intihar niyetine kahveyi içicekmiş.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi killsomething -- 12 Eylül 2008; 16:31:43 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: demirarca

    Cumhuriyet'in ilânından sonra istanbul'da bir resepsiyon verilir...
    Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir...

    Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat ingiliz ateşesi olan
    binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz...
    Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir....

    Yüzünü ataya dönüp kaşlarını çatmış ve bakıp duran bu subayı merak eden Atatürk yaverini çağırıp

    - "git sor bakalım derdi neymiş şunun" diye emir verir.

    Subayın yanına giden yaver ;

    -"Atam bakışlarınızdan rahatsız nedenini soruyor"

    der. subayın cevabı;

    - " o çanakkalede dedemi öldürdü"

    yaver aynı şekilde cevabını Atatürke iletir atanın verdiği cevap ona yakışır bir biçimde olur;

    ""SOR BAKALIM DEDESİNİN ÇANAKKALEDE NE İŞİ VARMIŞ ???...


    bu süpermiş




  • quote:

    Orjinalden alıntı: DoomsDay!

    5. Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle
    ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi
    olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri
    kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
    - 'Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem' der. Diyojen,
    kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
    - 'Ben çekilirim.'

    6. Meşhur bir filozofa:
    - 'Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar
    fakirsiniz?' diye sorulduğunda:
    - 'Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan' demiş.


    8. Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif' i küçük düşürmek ister:
    - 'Affedersiniz, siz veteriner misiniz?' Mehmet Akif hiç istifini
    bozmadan şöyle yanıtlamış:
    - 'Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?'


    9. Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere
    çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri
    ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
    - 'Sen sır saklamayı bilir misin?' diye sormuş. Vezir:
    - 'Evet hünkarım, bilirim' dediğinde, Yavuz cevabi yapıştırmış:
    - 'İyi, ben de bilirim.'



    Bular güzelmiş.




  • Yıl 1932. Birleşmiş Milletler’in nüvesi veya ilk şekli olan Milletler Cemiyeti (veya Cemiyeti Akvam) kurulmaktadır. Dünyanın bu en büyük uluslar topluluğuna katılmamız için Atatürk’e çevresi telkinde bulunuyor. Cevabı şu oluyor Atatürk’ün:

    “Başvurmayı düşünmüyoruz, ama davet ederlerse düşünürüz.”

    Ve topluluk, başvurma koşulunu Türkiye’yi davet için iptal ederek 43 üyenin oybirliğiyle Türkiye’yi katılıma davet kararı aldı. Ve Türkiye, işte bu davet üzerine o topluluğa katıldı.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.