Şimdi Ara

Atmosferik Motor ile Turbo Motorun Ne Farkı Var ? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
114
Cevap
10
Favori
56.284
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Estağfurullah hocam, izin ne kelime. bEnim hadime mi izin verip vermemek!

    Gayet güzel açıklamışsın tork ve transmisyon ilişkisini. Ben de şunu eklemek isterim: Motorun torku maksimuma ulaştığı an ile arka tekerlekte kuvvetin maksimuma ulaştığı tek bir an vardır, o da birinci vites. Onun dışındaki hiç bir viteste bu ikisi kesişmez. Onun için motor torku tek başına aracın seriliğinin ölçüsü değildir. Bunlar daha önce defalarca anlatıldı, örneklerle ve denklemlerle açıklandı. Şimdi yeniden tekrar etmek istemiyorum.

    Yalnız bir hususa dikkat çekmek isterim: Özellikle drag yarışları beygirgücü ile kazanılır. Bu da bir başka doğru bilinen yanlış. Hiç bir yarış tork ile kazanılmaz, tüm yarışlar beygir gücü ile kazanılır. Bu yanılgıya yol açan faktör özellikle top-fuel dragsterlerin devasa (7900 HP!ye kadar) beygirgüçleridir. Bu beygirgücü F1 araçlarındakinin aksine rpm'den gelmez, aşırı yüksek torktan gelir. Ama sonuç değişmez, çünkü drag yarışlarında da vites kullanılmaktadır ve bu yüzden her yarışçı için yarış öncesinde - dikkat edin TORK değil - her vitesteki beygir gücü eğrileri üstüste bindirilerek bir vites değiştirme şablonu hazırlanır ve bu şablona göre yarışçı 5-7 saniye içinde birk kaç kez vites değiştirir. Fakat vites değiştirmeler bir düğmeye basarak yapılmaktadır ve vites kutuları tabii ki sequential tiptedir (motosiklet şanzumanı). Yani özetle drag yarışlarında tork eğrileri baz alınmaz, güç eğrileri baz alınır. Optimum vites değiştirme noktası beygirgücü eğrisinin aşağıya doğru inmeye başladığı kesiminde bir üst vitesin eğrisinin yükselmeye başladığı noktanın kestiği rpm'de vites değiştirilir. Yani drag yarışlarında vites redline'da değiştirilmez çünkü vites kutuları redline'a göre değil anılan kesişme noktasına göre optimize edilmiştir. Ama vites tork tepelerinde de değiştirilmez. Çünkü hiç bir akselerasyon eğrisi - eğer vites kullanılıyorsa - tork eğrisini izlemez ama beygirgücü eğrisini izler. Drag yarışlarında da vites kullanılmaktadır ve bu nedenle tork ile değil beygirgücü ile yarış kazanılmaktadır. Bunu basit bir şekilde sınayın isterseniz. İnternete girin ve top-fuel dragsterlerin beygirgüçlerini aratın. Sonra bir de torklarını aratın. Aradaki farka bakın. Torkla kazanılacak yarış yoktur. iki araç düşünelim. vitesleri yok, ağırlıkları aynı. tekerleri aynı, herşeyleri aynı ama motorlarının çıktıları farklı:
    ARAÇ1 ARAÇ2
    100 LBF 200 LBF (TÜM RPM BANDINDA SABİT OLSUN)
    8500 RPM 4000 RPM (MAKSİMUM DEVİRLERİ)

    bu araçların vitesleri yok. Hangisi kazanır?

    YUKARIDAKİ KABULLERE GÖRE AŞAĞIDAKİ RPM/GÜÇ DAĞILIMI OLUŞMAKTADIR.

    DEVİR ARAÇ1 ARAÇ2
    1000 RPM 19,04 38,08 HP
    2000 RPM 38,08 76,16 HP
    3000 RPM 57,12 114,24 HP
    4000 RPM 76,16 152,32 HP
    5000 RPM 95,20 HP
    6000 RPM 114,24 HP
    7000 RPM 133,28 HP
    8000 RPM 152,32 HP
    8500 RPM 161,84 HP

    Bu iki araçtan biri 4000 rpm'de diğeri 8500 rpm'de max. gücüne ulaşmaktadır ama güçleri 4000 ve 8000 rpm'de eşittir. Eğer araç1 sadece 8000 rpm redline'a sahip olsaydı yarış kafa kafaya bitecekti. Ama araç1'in fazladan sahip olduğu 500 rpm ona bu yarışı kazandırır. Oysa araç2'nin torku araç1'den 2 kat fazla ama yarışı kaybetmeye mahkum çünkü devri yok. Peki biz bu tork-devir ilişkisini neyle ölçüyoruz? Beygir gücüyle!

    Şimdi de ikinci örnek
    ARAÇ1 ARAÇ2
    100 LBF 200 LBF (TÜM RPM BANDINDA SABİT OLSUN)
    4000 RPM 4000 RPM (MAKSİMUM DEVİRLERİ)

    şimdi hangisi kazanır? Torku yüksek olan diyorsunuz değil mi? Yine yanıldınız, beygir gücü yüksek olan kazanır. İşte ispatı:


    DEVİR ARAÇ1 ARAÇ2
    1000 RPM 19,04 38,08 HP
    2000 RPM 38,08 76,16 HP
    3000 RPM 57,12 114,24 HP
    4000 RPM 76,16 152,32 HP


    Bir aracın torku yüksekse o devirdeki beygirgücü de yüksektir. Çünkü güç, kuvvetin derivatividir. Ama tork düşük olduğu halde güç yüksek olabilir çünkü rpm yüksektir. Güç aynı zamanda devrin de derivatividir. Bu nedenle ne torkla ne de rpm'le uğraşmayın, bakmanız gereken tek yer BEYGİRGÜCÜDÜR.

    YARIŞLAR BEYGİRGÜCÜYLE KAZANILIR !!!


    quote:

    Orijinalden alıntı: RqJnr

    Tralles hocamın izniyle bende tork kavramının anlaşılması için bir iki bilgi vermek istiyorum.
    Aktarımı dişlilerle sağlanan araçlarda "redüksiyon oranı" diye bir oran söz konusudur.
    Redüksiyon oranı veya sürünme oranı(crawl ratio); vites dişli oranı ve diferansiyel dişli oranının çarpımıyla bulunur. Bu bulunan orana a dersek;
    Motor x devir yaptığında lastikler x/a devir yapacaktır. Bu bağlamda;
    Motor x devirde b nm tork veriyorsa lastiklere iletilen tork ab Nm tork olacaktır. Bir dizi şemanın daha iyi anlatacağını sanıyorum.

    Motor devri;
    />

    Lastikteki tork;
    />


    Şimdi, eğer ben son dişlim olan diferansiyel oranımı yükseltirsem, torkum artar; azaltırsam azalır. Doğru mu?
    Torkun döndürme kuvveti olduğu buradan da anlaşılıyor sanırsam, burada hemfikir olmalıyız.
    Pekala, bu dişlilerin de üst limiti var bunu da biliyoruz. Yani onun da pratik örneği şu, bir aracın dişli oranını yükseltirsek çabuk hızlanır fakat son sürati düşer. Dişli oranını düşürürsek son sürati yükselir fakat son sürate ulaşma hızı düşer. Bir şanzımanın içini görenler geri vites ile 5. vitesin farkını dişli ebatlarından anlayabilirler zaten.
    Motora açık hava filtresi bile takmadan dişli oranlarıyla oynarsak böyle ciddi bir değişiklik oluyor. Motor gücünde bir değişiklik söz konusu mu, hayır.
    Dişli oranlarını da geçelim, lastik çapı bile tork dağılımını ciddi etkileyen bir unsurdur. Çünkü lastik yarı çapı bir kuvvet koludur. Lastiğin çapını ne kadar arttırsanız, aldığınız yoldaki devir sayısı artar(motor devir artar), kadranda gözükenden daha yüksek sürat yaparsınız. Çapı düşürürseniz, birim uzunlukta lastiğin yaptığı devir sayısı azalır, kadrandakine göre daha düşük sürat yaparsınız.
    Pekala her şeyi tork yapıyorsa beygir nerede?
    Dinamometreye çıktınız, aracınızın gücünü ölçeceksiniz. Buradaki güç beygir gücü tork değil, çünkü tork bir moment kuvvetidir. Beygir gücünün maksimum olduğu devirde, tork maksimuma yakın olabilir veya uzak olabilir. Bu yine tralles hocamın dediği gibi tamamen dişi oranına ve lastik çapına bağlıdır(bhp yani kranktan ölçüm yapılması bu durumun haricindedir). Bunu malesef fizik bilgim yeterli olmadığından formüllerle anlatamam fakat;
    Dinamometre üzerindeyken ölçümü izlediyseniz 4. vitese alırlar. Çünkü eğer atıyorum 1. viteste ölçüm yaparsanız araç daha gücünün belki çeyreğine ulaşmadan lastik maksimum devri yapacaktır. Fakat 4. viteste yapıldığında motor gücünü aktarır, ve lastik maksimum devre ulaşmadan maksimum gücünü aktarır güç düşmeye başlar. Bu yüzden de çıktıda güç eğrisi yükselir yükselir bir noktadan sonra düşmeye başlar.
    Tork ile beygir gücü birbirine paralel değil, resmen birbirleri ile iç içe kavramlardır.
    Velhasıl, tork yarış kazandırır sözünün geçerli olduğu tek yarış drag yarışıdır. Çünkü orada araç daha maksimum gücüne ulaşmadan 1/4 mil (~400metre) tamamlanacaktır.

    Bir de eklemek gerekirse; tork ne kadar yüksek olursa araç maksimum gücüne o kadar çabuk ulaşır.




  • ikisi arasındaki fark açıklanmış zaten. turbo mu kompressor mu sorusuna ise kompressoru tercih ederim. daha bi güvenli ve daha bana uygun gibi geliyo..
  • İnatla ve ısrarla hep TURBO motoru destekleyen, TURBO motor kullanan ve bunu uçak motoru üretmesi tecrübesinden kazanan, 5-10-20 bin feet irtifada havanın çok daha ince olmasından ötürü pistonlu (düz, yıldız) savaş uçaklarının motorunu turbo ile daha da güçlü yapan ve otomobilleri de aynı sistemle imal eden SAAB şirketine, soğuk İskandinav havasında donmuş parmakları ile sıcak turboları tamir eden ve ataları zamanında İngiltereyi işgal edip sarışınlığın tohumlarını orada bırakan Viking torunlarına teşekkürü bir borç bilirim.

    GARRETT TURBO KESİTİ
    Solda temiz hava türbini, sağda da eksoz gazı türbini çok net görülüyor.


    TURBO KESİTİ
    Mavi oda temiz havayı, kırmızı oda eksoz gazını gösteriyor.
     Atmosferik Motor ile Turbo Motorun Ne Farkı Var ?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Taner Göde -- 31 Ekim 2009; 10:38:12 >




  • Sabah dinlediğim 80'li yılların en güzel parçalarından (ve İngilizce öğrenmek için de birebir olan)
    MARILLION'dan KAYLEIGH parçasını beğeninize sunuyorum...



    Do you remember, chalk hearts melting on a playground wall?
    Do you remember, dawn escaped from moonwashed college halls?
    Do you remember, the cherry blossom in the market square?
    Do you remember, I thought it was confetti in our hair

    By the way didn't I break your heart?
    Please excuse me, I never meant to break your heart.
    So sorry I never meant to break your heart.
    But you broke mine.
    Kayleigh is it too late to say I'm sorry.
    Kayleigh could we get it together again.
    I can't go on pretending that it came to a natural end.
    Kayleigh I never thought I'd miss you,
    and Kayleigh I'd hoped that we'd always be friends.
    We said our love would last forever,
    so how did it come to this bitter end.

    Do you remember, barefoot on the lawn with shooting stars
    Do you remember, loving on the floor in Belsize Park
    Do you remember, dancing in stilletos in the snow
    Do you remember, you never understood I had to go.

    By the way, didn't I break your heart ?
    Please excuse me I never meant to break your heart
    So sorry, I never meant to break your heart,
    But you broke mine.
    Kayleigh, I just want to say I'm sorry,
    but Kayleigh I'm too scared to pick up the phone.
    To find you've found another lover to patch up our broken home.
    Kayleigh, I'm still trying to write that love song,
    Kayleigh it's more important to me now you're gone.
    Maybe it'll prove that we were right
    Or it will prove that I was wrong.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Taner Göde -- 31 Ekim 2009; 10:43:17 >




  • Bir süre sonra HCCI motorları da tanıtılacak. Benzinli ve dizel motorların avantajlarını birleştiren bu motorlar hakkında forumda yeni konu açmayı veya mevcut konu varsa oradan devam etmeyi düşünüyorum.



    Homogeneous Charge Compression Ignition, or HCCI, is a relatively new combustion technology. It is a hybrid of the traditional spark ignition (SI) and the compression ignition process (such as a Diesel engine). Our project here at the UC Berkeley Combustion Analysis Laboratory (CAL) is to focus on the experimental side of HCCI. Data collected here is being used to validate the computational models generated by engineers at LLNL. We are an integral part of the continuing effort to assess the possibility of an HCCI engine to provide low emission, high efficiency power generation for the ever growing energy demands of this planet.

    http://www.me.berkeley.edu/cal/hcci/index.htm




  • @tralles

    Hocam açıklama için çok teşekkür ederim zira sizin de farkettiğiniz drag konusundaki yanılgım ortadan kalktı. Benim düşündüğüm yazımdan da belli olduğu gibi sadece çeyrek milin makina daha *peak* gücüne ulaşamadan tamamlanacağı şeklindeydi. Dragster olayına gelmeden süperşarjlı büyük bloklarda dahi kalkış anında lastiklerin burgulanması insanda pratikte böyle bir düşünce yaratıyor.

    Konuya dönecek olursak, her ne kadar V8 benim için yegane makina olsa da süperşarjdan ziyade turbo daha ağır basıyor terazide. Tabi burada ana kıstas günlük kullanım. Yoksa marş basıldığında manifold basıncından kendini zar zor rölantiye alan bir makinayı kim istemez.
    Fakat dediğim gibi iş günlük kullanıma gelince, bir de İstanbul gibi bir şehirde, gaz pedalının altında hazır bekleyen iki kata yakın güç teoride hoş olabilir ama pratikte tehlikeli.
    İşin bir de verimlilik boyutu var tabii. SC ile mantık basit, kasnaktan çevir havayı bas. Ama turboya nazaran daha orantısız bir arz talep ilişkisi olduğu kesin.
    Benim projem, kış bittikten sonra mevcut 4.6 Rover V8 üzerine çift turbo uygulaması yapmak. Zira atmosferik olarak tipik bir V8, düşük devir yüksek tork. Fakat egsoz üzerinde çeşitli çalışmalar yaparak çok daha hızlı devirlenmesini sağladık. Şu anda şehir içinde alt-orta devirlerde eskisine nazaran bir tork keyifsizliği var, fakat yüksek devirlere stok bir 4.6'ya göre çok daha hızlı çıkıyor.Bu da düşük süratte akselerasyonu ciddi anlamda etkiledi.
    Ama madalyonun öbür yüzü, atmosferik olarak gelinebilecek en yüksek nokta tahmin edildiğinden çok daha yüksek zira 4.6 çap ve strok modifikasyonları ile 6 litreye kadar çıkabiliyor. Bunun yanında stok 4.6 Merlin F85 kapaklar, Piper 285 egzantrik, döküm piston ve kollar vb. parçalara 300 bg gibi rakamları görebiliyor.
    Somut örnek olarak İngiliz Wildcat firması Carl Hansen'in Yeni Zelanda'da yarıştığı TVR Tuscan için 1999 yılında 4.6 bloğu üzerine Wildcat stage II kapaklar, döküm krank, hafifletilmiş piston kolları ve döküm pistonlar kullanarak 4.8 litre 540bhp gücünde bir makina yaptı. Ardından 2003 yılında hacmi 5.8 litreye çıkartarak ve Wildcat tarafından üretilen son teknoloji parçalar kullanılarak 7600 devirde 747bhp ve 6330 devirde 712Nm tork üreten bir makina yapıldı. Yakıt olarak da Yeni Zelanda'da mevcut bulunan kurşunlu AvGas yerine Amerika'dan getirilen yüksek oktanlı kurşunsuz benzin(107RON) kullanıldı.
    Böyle bir durumda yine arz talep dengesi karşısına çıkıyor insanın.Tabi yine bu noktada yine oklar aşırı beslemeye dönüyor çünkü bizler için öncelik şehir içi kullanım. Sanırım 0.5 bar basan çift turbo bir 4.6 daha mantıklı bir çözüm.




  • TDI rules gerisi yalan
  • Mükemmel bi konu olmuş emeği geçen herkesin ellerine sağlık
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Taner Göde

    Bir süre sonra HCCI motorları da tanıtılacak. Benzinli ve dizel motorların avantajlarını birleştiren bu motorlar hakkında forumda yeni konu açmayı veya mevcut konu varsa oradan devam etmeyi düşünüyorum.

    />


    Homogeneous Charge Compression Ignition, or HCCI, is a relatively new combustion technology. It is a hybrid of the traditional spark ignition (SI) and the compression ignition process (such as a Diesel engine). Our project here at the UC Berkeley Combustion Analysis Laboratory (CAL) is to focus on the experimental side of HCCI. Data collected here is being used to validate the computational models generated by engineers at LLNL. We are an integral part of the continuing effort to assess the possibility of an HCCI engine to provide low emission, high efficiency power generation for the ever growing energy demands of this planet.

    http://www.me.berkeley.edu/cal/hcci/index.htm

    Mercedes Diesotto Engine ismini verdiği motorunda bahsettiğiniz teknolojiyi kullanmış.
    238 Hp ve 400 Nm tork üreten 1.8 lt hacimli bir motor dieselin yanma teknolojisine benzerliğine rağmen,benzini yakıt olarak kullanıyor.100 kilometrede 6 lt yakıt tüketimini vaadeden teknoloji,direkt enjeksiyon, değişken geometrili turbo, değişken supap zamanlama gibi özellikleri de barındırıyor.
    Taner hocam siz HCCI konusunu açın da rahat rahat anlatalım yeri değil konuyu baltalamış olmayayım
    Saygılar.
     Atmosferik Motor ile Turbo Motorun Ne Farkı Var ?




  • Daturkishbulan selam,

    bugün vaktim vardı, evdeki literatürü biraz karıştırdım ama turbo konusunda yazılmış evdeki kaynaklar oldukça eski. En yenisi bir kaç yıllık. Bu nedenle konuyu internetten takip ettiğim bir kaç siteye gittim ve linklerini aşağıya topladım. Hepsini okumanızı tavsiye ederim çünkü tamamı güncel bilgilere dayanıyor.

    Turbo konusunda güncel kalmak ve bu alandaki son gelişmeleri atlamamak önemli. Bu bağlamda, ne evdeki kaynaklarımda ne de internette senin iddiana destek olacak bir yazıya veya makaleye rastlamadım. İddianı kabul edilebilir kaynaklar ile desteklersen sevinirim.

    Neydi iddian, teknik detayını bir kenara bırakarak hatırlayalım: "Türbo (ya da turbo) günlük kullanımda yakıt ekonomisi sağlayabilir ama tam güç gereken durumlarda aksine yakıt israfına yol açar.".

    Birincisi, bunun nasıl olacağını, yani dinamiklerini anlayabilmiş değilim. Türbo, bir kez maksimum boost seviyesine ulaştı mı, wastegate sayesinde motor devri yükselmeye devam etse bile hep bu seviyede kalır. Zaten türbo uygulamalarında görece düz bir tork eğrisi elde edilmesinin en önemli sebebi de budur. Elbette kam zamanlaması da buna uygun yapılır ve kam lobları bu olguyu dikkate alarak çizilir. Burada, bir anlamda, belli bir devirden sonra türbo, motora sabit debide hava gönderir (sabit yoğunlukta demiyorum çünkü ısınan havanın yoğunluğu sizin tasarım ve soğutma imkanlarınızla doğru orantılıdır). Yani örneğin "full boost" seviyesine 1500-2000 rpm mertebesinde ulaşılıyorsa, o devirlerden itibaren türbonun motora gönderdiği hava miktarı devir ne olursa olsun sabit kalacaktır çünkü wasregare mx. boost seviyesini aşan basınçlarda devreye girerek fazla havayı tahliye eder ve böylece müsavi bir hava akışı sağlanır. Dolayısıyla türbonun yüksek devirlerde motoru havaya boğması söz konusu değildir.

    Hava debisi sabit ama rpm sabit değil, o yükseliyor. Bu durumda ne olur? her iki ateşleme çevrimi arasındaki zaman kısalır ve silindir duvarlarından ısı transfer etkinliği azalır neden? Çünkü ısı enerjisi daha soğuk bir ortama geçmek için gerekenden daha az zaman bulacaktır. İşte bunu aşmak için "charge"ı yani silindire giren hava/benzin karışımını daha soğuk tutmak bir çözüm olabilir. Nasıl? AFR oranını 12 ve altında tutarak !

    Evet, bu eskiden böyleydi, yani 5-10 yıl öncesine kadar... Tararsak bu bilgiyi eski literatürde bulabiliyoruz.

    Ama bu konu yanlış anlaşılıyor. Önce şunu okuyalım ki bu olgu iyi anlaşılsın:

    http://www.innovatemotorsports.com/resources/rich.php

    Sonra günümüze gelelim ve günümüzde türbo üzerindeki yeni buluş ve gelişmelere birlikte göz atalım:

    Önce türbo lag mefhumunu aşmak için Honeywell firmasının geliştirdiği elektirik motor destekli türbo hakkında biraz bilgi. Böylece türbonun bir dezavantajı daha tarihe karışıyor:

    http://www.superturbodiesel.com/images/benz/w123%20super%20turbo/1-113-9-86.pdf

    ve Honeywell yetkilileri ile türbo üzerine bir mülakat:
    http://m.industry.bnet.com/auto/10002689/higher-gas-mileage-rules-give-turbos-a-big-boost/

    Sonra türnoyu otomotivcilerin gözünde günümüzde yeniden popüler kılan temel gelişmelere göz atalım:

    $http://www.popularmechanics.com/automotive/how_to/4306310.html?page=2
    http://www.popularmechanics.com/automotive/how_to/4306310.html
    http://gas2.org/2009/02/27/popular-mechanics-5-turbocharger-innovations-for-fuel-efficiency-and-power/

    Daha sonra da USA Hükümet proramı kapsamında yeni motor teknolojilerinde "efficiency" verimlilik/yetkinlik üzerine yeni nesil türboların nerede durduğuna bir bakalım:

    http://www.fueleconomy.gov/Feg/tech_adv.shtml
    http://www.fueleconomy.gov/Feg/tech_engine_more.shtml

    Araya bir de yeni nesil türboları hybrid teknolojisi ile karşılaştıran şu yazıyı koyalım:

    http://www.hybridcars.com/news/turbocharging-new-hybrid.html


    Orda kalmasın, devam edelim. Ohio Devlet Üniversitesi'nden Prof. Ahmet Selamet'in bu konu üzerindeki çalışmalarından ve bize söylediklerinden haberdar olalım

    http://blog.cleveland.com/business/2008/09/_driving_the_future_this.html
    http://cese.osu.edu/directory.html
    http://forums.sae.org/access/dispatch.cgi/SBD_pf/showFile/104169/d20060718133952/Yes/2006+Final+Preliminary+060867.pdf

    Ve bir de türbo'nun geleceğine ilişkin bir kaç güncel habere hep birlikte göz atalım:
    http://honeywellbooster.com/turbo-pressroom/
    http://www.examiner.com/x-26210-Raleigh-Tuner-Car-Examiner~y2009m10d12-Turbochargers-the-best-power-for-your-penny


    Son olarak, Türboyu savunan bir Crysler mühendisinin söylediklerine kulak verelim:

    http://www.dsm.org/archives/1997/06/19970617.txt/20.html

    Evet bu kadar link yeter, aranırsa daha onlarcasını bulabilirsiniz...

    Biz şimdi kaldığımız yere dönelim. Yazında geleceğe ilşikin teknolojilerden ve yeni innovasyonlardan söz etmişsin. Teknolojide her zaman böyle innovasyonlar olur. Bunların bir kısmı daha sonra ekonomik ölçek vaad ediyorsa kalıcı olur ama çoğu ar-ge departmanlarının ve üniversite lablarının tozlu raflarında unutulur gider çünkü kapitalizm parayla çalışır ve bir buluş paraya hizmet etmiyorsa uygulama şansı bulamaz.

    Bu nedenle yeni teknolojiler esprisine her zaman belli bir ihtiyat payı dahilinde yaklaşırım. Motosiklet merakı olanların bile pek azının bildiği bir konudan örnek vereyim de konu daha iyi anlaşılsın. 1975-77 yıllarında F1 GP motosiklet yarışlarında 500 cc kategorisini 2-zamanlı motorlarıyla Kawasaki ve Yamaha domine etmişti. Motosiklette dünya lideri olan Honda bu dominasyondan rahatsız oluyor, CB serisiyle büyük yatırım yaptığı 4-zamanlı motorlara bu alanda bir şans tanımak istiyordu. Ama yarış kuralları katıydı ve o zamanda 4-zamanlı motorlar açıkçası düşünülmemişti çünkü satılan motosikletlerin büyük çoğunluğu 2-zamanlı motorlara sahipti. Mesela efsanavi Kawasaki Z-1 ve 750 H2 gibi motorlar hep 2 zamanlıydı. Honda'ya 2-zamanlı motorlara uyguladıkları 4 silindir ve 500 cc. şartına uysarsa yarışlara 4-zamanlı motorla girebileceği söylendi. Kurallar buna izin veriyordu en azından. Ama Honda 4 slindirli 500 cc.'lik 4 zamanlı bir motorun aynı hacim ve silindir sayısındaki 2 zamanlı motorla asla baş edemeyeceğini biliyordu. Honda'nın inanılmaz ar-gecileri buna şöyle bir çözüm buldular: 2 silindir yanyana getirilerek birleştirilecek ve oval bir silindir elde edilecekti. Bu oval silindire 8 süpaplı bir kafa uygulanarak, kağıt üzerinde 4 ama efektif olarak 8 silindirli bir motor elde edilecekti. Nitekim yaptılar ve ilk kez 1978 GP serisinde yarıştırıldı bu motor. Sonuç: bir dizi mekanik problem ve başarısızlık. Honda 1982'de yine geri geldi. Bu kez daha başarılı sonuçlar alındı. Lakin beklenen zafer gelmiyordu bir türlü... Bu yüzden proje 1987 yılına kadar rafa kaldırıldı. Aynı motor EFI beslemeli ve yakıt enjeksiyonlu olarak aynı yıl ama bu defa şimdi 4-zamanlı seri üretim modlu motorların yarıştığı WES World Endurance Series ayağında Le Mans 24 saat yarışlarında ve Suzuka 8 saat yarışlarında yarıştırıldı. Bu kez hacim de yarışılan platforma uygun olarak 750 cc. idi. Honda bu motoru seri üretime götürme kararı aldı ama pazarlama ve finans departmanları şiddetle karşı çıktı. Teknik departman gövde gösterisi yapmak istiyordu çünkü dünyada eşi benzeri olmayan oval silindirli, oval pistonlu (tam yuvarlak olmayan bir cidarda sızdırmazlığı sağlamanın ne kadar zor olduğunu bilenler bilir), silindir başına 8 süpaplı bir motor Honda'nın güç ve prestij gösterisi olacaktı. Fakat, üretim maliyetlerinin yüksekliği pazarlama ve finans departmanlarını harekete geçirdi ve seri üretimden vazgeçildi. Onun yerine 1992 yılında galiba veya 1990'da NR 750 adı altında toplam 200 adet koleksiyon üretimi yapılması kararlaştırıldı ve o yıllarda bırakın motosikleti, bir otomobil için bile muazzam yüksek sayılabilecek bir fiyata 200. 000 USD'ye satışa çıkarıldı. Şimdi bu egzotik motosikletler meraklısı ve koleksiyoncuların elinde. Eminim pek azınız. oval pistonlardan, silindir başına 8 süpaptan, çift biyel kolundan ve tüm bunlara sahip bir motordan haberdarsınız. İşte size innovasyon. Şimdi nerede?

    Yani yeni teknoloji haberleri beni o kadar heyecanlandırmıyor. Kapital sahipleri denenmemişe yatırım yapmaktansa denenmişin iyisine yatırım yapmayı tercih ederler. Türbo denenmiş bir teknolojidir. Mesela HCCI gibi henüz denenmemiş bir teknoloji yerine kısa vadede çoğu otomotiv üreticisinin çok az yatırım gerektiren türboya yönelmesinden daha doğal bir şey olamaz. Yeter ki türbo beklentilere hizmet etsin.

    Evet, eski haliyle pek etmiyordu ama yeni teknolojlerle donanmış haliyle ediyor...

    Hem ekstra güç sağlıyor hem yakıt ekonomisi sağlıyor ve hem de emisyonları düşermeye yardımcı oluyor. Bu nedenle sektördeki "downsizing" hacim küçültme eğilimi artarak devam edecektir. Nitekim bu kampa katılan firma sayısı her geçen gün artıyor.

    10-15 yıl sonra ne olur bilemem, bu gelecek projeksiyonuna değil müneccimliğe girer ama önümüzdeki 1-2 yılın trendini gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Bu trend türbo besleme olacaktır. Hele Honeywell'in geliştirdiği elektirikli türbo düşük devirde süpercharger ihtiyacını da ortadan kaldırırsa, yeme de yanında yat.

    Hocam hepi topu türbonun 2 yararından söz etmişsin. Benim bulduğum yararlar daha fazla:

    -Bilgisayar destekli zamanlama, yakıt ve basınç kontrol cihazlarıyla türbonun potansiyeli nerdeyse sınırsız.
    -Diğer motor aksamıyla hiç bir mekanik bağlantısı yoktur, havaya uçup giden egsoz gazını mekanik enerjiye çevirir. Nerdeyse bedava beygirgücü!..
    -Türbo motoru daha da sessizleştirir çünkü ses dalgaları türbo içinde yol alırken kısmen absorbe edilirler.
    -Motoru daha hafif yaparlar. Aynı gücü elde etmek için mesela %50 daha fazla hacime gerek varsa, bu otomotikman %30-35 daha ağır bir motor demektir. Daha ağır motor daha fazla yakıt tüketimine yol açar.Ayrıca ekstra ağırlık fren hesabını da etkiler ve daha güçlü frenlerin kullanımı zorunluğundan ekstra maliyet artışına neden olur. Oysa türbolu motorda bunlar yoktur.

    Şimdi de senin söylediklerin:
    quote:


    küçük hacimli aşırı beslemeli motorun eksileri
    1.önerilen devrin ve amaçlanan kullanımın dışına çıktığınızda kendisinden daha büyük atmosferik motorlardan daha fazla yakıt tüketmesi.
    2.sıkıştırma strokunun genleşme strokuyla aşağı yukarı aynı uzunlukta olması , tükettiğinin üzerinden küçük oranlarda enerji alabilmesi.
    3.üzerinden enerjisini alamadığı basınçlı sıcak gazın tahliyesinde ekstradan güç harcayıp p-V diyagramında -W alanını arttırması.
    4.turbo egzoz gazıyla bedavadan dönüyomuş gibi gözükse de egzoz strokunda piston üzerine fazladan yük olması.en büyük kanıtı turbolu araçların aynı motorun turbosuzuna göre 1000-1500 devir daha düşük devir çevirebilmesi.ayrıca bu konuda tralles hocamdan akademik belge bekliyorum çünkü hala bu konuda tralles hocamdan farklı düşünüyorum.
    quote:



    Şimdi madde 1' e ilişkin somut veri bekliyorum ben hiç bir yerde göremedim bunla ilgili bilgi. 1989-92 arası F1'de 1500 cc turbolu motorlar ile 3000 cc atmosferik motorlar bir arada yarıştı. Performans sa performans. aynı miktarda benzin kullanıyorlardı ama türbolu motorlar yarışları sildi süpürdü ve nihayetinde f1'den türbo motorlar yasaklanmak zorunda kalındı. Türbo bu kadar müsrifse nasıl oldu da yarışı aynı benzin miktarıyla bitirmeyi başarabildiler?

    Madde 2'nin çürütülmesi: 14.7 PSI'lık boosta sahip bir türbo motora atmosferik basıncın tam iki katı hava gönderir. Eğer aldığımız güç de 2 katına çıkıyorsa madde 2 geçersiz oluyor demektir. Yanıt: evet 2 barlık basınçlı türbo motorlar 2 kat güç üretmektedirler. Yani ne ka ekmek o ka köfte. Dediğiniz bence geçerli değil. Türbo motor ieriye aldığı fazladan havanın tamamından faydalanmaktadır aksi halde örneğimizde olduğu üzere 2 kat güç elde edilemezdi.
    Madde 3. Bu da mekanik bir yanlış anlama bence. 1000 cc türbolu bir motorda atık gazın tahliyesi için harcanan enerji 1500 cc atmosferik bir motordaki ile aynıdır çünkü evet türboda basınç %50 daha fazladır fakat diğerinde de gaz miktarı aynıdır. Dolayısıyla tahliye edilen cm3 gaz başına harcanan enerji miktarı aynı olmak zorundadır. Ayrıca türbonun egsoz valflerinin çapı aynı hacimdeki atmosferik motordan daha büyüktür. Dolayısıyla gazın debisi aynı kalmaktadır. Ekstra güç harcandığı doğru değildir. Kaldı ki, öyle bile olsa türbo ile elde edilen güç kazancının yanında gazın tahliyesinde harcanan ekstra gücün lafı bile edilmez. Bir yanda gücü %50, %100 artırmaktan söz ederken, öte yanda %10-%20 daha fazla pompalama kuvveti harcanmasını problem görüyorsunuz. Bu da ilginç bir bakış açısı
    4. 1000-1500 rpm daha düşük dönmesinin nedeninin bu olduğunu sanmıyorum çünkü piyasada hayli yüksek miktarda 6000+ rpm çeviren türbo motor var. Bana göre esas neden "reliability" sorunu yani motor ömrünü uzatmak için rpm düşürülüyor yoksa sıradan bir motora sonradan (aftermarket) türbo uygulamak mümkün olmazdı ama bu iş uzun yıllardır yapılıyor. Orda esas sorun motor ömrünü uzatmak, fazla gazın tahliyesi değil. Benim görüşüm bu. Kaldı ki yeterli güç üretiliyorsa fazla devir çevirmesine de gerek yoktur; fazla devir yeterli güç üretmek için çevrilir. Yeterli gücü başka türlü elde ediyorsanız, neden yüksek rpm çeviresiniz ki?


    quote:


    ilerleyen teknolojinin bize sundukları
    1-metal üzerine uygulanan zirkonyum seramiği gibi ısı yalıtımı kaplamalarıyla , radyatörle çöpe atılan ısının yanma odası içindeki gazların sıcaklığını arttırmak için kullanılması.bu durumda yalıtılmış büyük bir motorun,yalıtılmamış küçük bir motordan daha ekonomik olacağını söyleyebiliriz.
    2-gelişen metalürji ile hareketli parçaların döküm yerine ondan 3 kat daha hafif ama güçlü farklı alaşımlarla üretilmiş dövme parçalarla değiştirlmesi.eylemsizlikten kazanç.gene eski teknolojiyle üretilmiş küçük motor burada kaybediyor.
    3-benzinli motorların boğaz kelebeğinden kurtulup hcci teknolojisine geçiş yapması.vcr teknolojisiyle gereken yerde yüksek sıkıştırma oranlarına çıkıp neredeyse istediği oktanlı yakıtla çalışabilme özelliği.özellikle benzinli motorun başbelası kısılma kayıplarının tümüyle ortadan kaldırılması.
    quote:



    1. Peki, aynı yöntemle yalıtılmış küçük hacimli bir türboya ne dersin?
    2. aynı teknolojileri türbo motora uygulamaktan bizi ne alıkoyuyor? Daha da küçük hacim elde ederiz yani daha da küçük motor, daha da büyük kabin!
    3. HCCI ve VCR hala deneysel teknolojiler oysa türbo uygulamada, hem de onyıllardır... Başka söze gerek var mı?

    Hocam ben önümüzdeki 2-3 yıl için gelecek projeksiyonu yapabilirim ve bana göre bu süre zarfında türbo kullanımı artacak. Sonra ne olur bilemem.

    3 yıldan ötesi bana göre müneccimlerin ve falcıların alanına girer günümüz dünyasında. Öyle değil mi?

    Keyifli bir tartışma oldu, teşekkür ederim.

    Saygılarımla.

    Edit: imla



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi tralles -- 1 Kasım 2009; 18:45:41 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: tralles

    Daturkishbulan selam,

    bugün vaktim vardı, evdeki literatürü biraz karıştırdım ama turbo konusunda yazılmış evdeki kaynaklar oldukça eski. En yenisi bir kaç yıllık. Bu nedenle konuyu internetten takip ettiğim bir kaç siteye gittim ve linklerini aşağıya topladım. Hepsini okumanızı tavsiye ederim çünkü tamamı güncel bilgilere dayanıyor.

    Turbo konusunda güncel kalmak ve bu alandaki son gelişmeleri atlamamak önemli. Bu bağlamda, ne evdeki kaynaklarımda ne de internette senin iddiana destek olacak bir yazıya veya makaleye rastlamadım. İddianı kabul edilebilir kaynaklar ile desteklersen sevinirim.

    Neydi iddian, teknik detayını bir kenara bırakarak hatırlayalım: "Türbo (ya da turbo) günlük kullanımda yakıt ekonomisi sağlayabilir ama tam güç gereken durumlarda aksine yakıt israfına yol açar.".

    Birincisi, bunun nasıl olacağını, yani dinamiklerini anlayabilmiş değilim. Türbo, bir kez maksimum boost seviyesine ulaştı mı, wastegate sayesinde motor devri yükselmeye devam etse bile hep bu seviyede kalır. Zaten türbo uygulamalarında görece düz bir tork eğrisi elde edilmesinin en önemli sebebi de budur. Elbette kam zamanlaması da buna uygun yapılır ve kam lobları bu olguyu dikkate alarak çizilir. Burada, bir anlamda, belli bir devirden sonra türbo, motora sabit debide hava gönderir (sabit yoğunlukta demiyorum çünkü ısınan havanın yoğunluğu sizin tasarım ve soğutma imkanlarınızla doğru orantılıdır). Yani örneğin "full boost" seviyesine 1500-2000 rpm mertebesinde ulaşılıyorsa, o devirlerden itibaren türbonun motora gönderdiği hava miktarı devir ne olursa olsun sabit kalacaktır çünkü wasregare mx. boost seviyesini aşan basınçlarda devreye girerek fazla havayı tahliye eder ve böylece müsavi bir hava akışı sağlanır. Dolayısıyla türbonun yüksek devirlerde motoru havaya boğması söz konusu değildir.

    Hava debisi sabit ama rpm sabit değil, o yükseliyor. Bu durumda ne olur? her iki ateşleme çevrimi arasındaki zaman kısalır ve silindir duvarlarından ısı transfer etkinliği azalır neden? Çünkü ısı enerjisi daha soğuk bir ortama geçmek için gerekenden daha az zaman bulacaktır. İşte bunu aşmak için "charge"ı yani silindire giren hava/benzin karışımını daha soğuk tutmak bir çözüm olabilir. Nasıl? AFR oranını 12 ve altında tutarak !

    Evet, bu eskiden böyleydi, yani 5-10 yıl öncesine kadar... Tararsak bu bilgiyi eski literatürde bulabiliyoruz.

    Ama bu konu yanlış anlaşılıyor. Önce şunu okuyalım ki bu olgu iyi anlaşılsın:

    http://www.innovatemotorsports.com/resources/rich.php

    Sonra günümüze gelelim ve günümüzde türbo üzerindeki yeni buluş ve gelişmelere birlikte göz atalım:

    Önce türbo lag mefhumunu aşmak için Honeywell firmasının geliştirdiği elektirik motor destekli türbo hakkında biraz bilgi. Böylece türbonun bir dezavantajı daha tarihe karışıyor:

    http://www.superturbodiesel.com/images/benz/w123%20super%20turbo/1-113-9-86.pdf

    ve Honeywell yetkilileri ile türbo üzerine bir mülakat:
    http://m.industry.bnet.com/auto/10002689/higher-gas-mileage-rules-give-turbos-a-big-boost/

    Sonra türnoyu otomotivcilerin gözünde günümüzde yeniden popüler kılan temel gelişmelere göz atalım:

    $http://www.popularmechanics.com/automotive/how_to/4306310.html?page=2
    http://www.popularmechanics.com/automotive/how_to/4306310.html
    http://gas2.org/2009/02/27/popular-mechanics-5-turbocharger-innovations-for-fuel-efficiency-and-power/

    Daha sonra da USA Hükümet proramı kapsamında yeni motor teknolojilerinde "efficiency" verimlilik/yetkinlik üzerine yeni nesil türboların nerede durduğuna bir bakalım:

    http://www.fueleconomy.gov/Feg/tech_adv.shtml
    http://www.fueleconomy.gov/Feg/tech_engine_more.shtml

    Araya bir de yeni nesil türboları hybrid teknolojisi ile karşılaştıran şu yazıyı koyalım:

    http://www.hybridcars.com/news/turbocharging-new-hybrid.html


    Orda kalmasın, devam edelim. Ohio Devlet Üniversitesi'nden Prof. Ahmet Selamet'in bu konu üzerindeki çalışmalarından ve bize söylediklerinden haberdar olalım

    http://blog.cleveland.com/business/2008/09/_driving_the_future_this.html
    http://cese.osu.edu/directory.html
    http://forums.sae.org/access/dispatch.cgi/SBD_pf/showFile/104169/d20060718133952/Yes/2006+Final+Preliminary+060867.pdf

    Ve bir de türbo'nun geleceğine ilişkin bir kaç güncel habere hep birlikte göz atalım:
    http://honeywellbooster.com/turbo-pressroom/
    http://www.examiner.com/x-26210-Raleigh-Tuner-Car-Examiner~y2009m10d12-Turbochargers-the-best-power-for-your-penny


    Son olarak, Türboyu savunan bir Crysler mühendisinin söylediklerine kulak verelim:

    http://www.dsm.org/archives/1997/06/19970617.txt/20.html

    Evet bu kadar link yeter, aranırsa daha onlarcasını bulabilirsiniz...

    Biz şimdi kaldığımız yere dönelim. Yazında geleceğe ilşikin teknolojilerden ve yeni innovasyonlardan söz etmişsin. Teknolojide her zaman böyle innovasyonlar olur. Bunların bir kısmı daha sonra ekonomik ölçek vaad ediyorsa kalıcı olur ama çoğu ar-ge departmanlarının ve üniversite lablarının tozlu raflarında unutulur gider çünkü kapitalizm parayla çalışır ve bir buluş paraya hizmet etmiyorsa uygulama şansı bulamaz.

    Bu nedenle yeni teknolojiler esprisine her zaman belli bir ihtiyat payı dahilinde yaklaşırım. Motosiklet merakı olanların bile pek azının bildiği bir konudan örnek vereyim de konu daha iyi anlaşılsın. 1975-77 yıllarında F1 GP motosiklet yarışlarında 500 cc kategorisini 2-zamanlı motorlarıyla Kawasaki ve Yamaha domine etmişti. Motosiklette dünya lideri olan Honda bu dominasyondan rahatsız oluyor, CB serisiyle büyük yatırım yaptığı 4-zamanlı motorlara bu alanda bir şans tanımak istiyordu. Ama yarış kuralları katıydı ve o zamanda 4-zamanlı motorlar açıkçası düşünülmemişti çünkü satılan motosikletlerin büyük çoğunluğu 2-zamanlı motorlara sahipti. Mesela efsanavi Kawasaki Z-1 ve 750 H2 gibi motorlar hep 2 zamanlıydı. Honda'ya 2-zamanlı motorlara uyguladıkları 4 silindir ve 500 cc. şartına uysarsa yarışlara 4-zamanlı motorla girebileceği söylendi. Kurallar buna izin veriyordu en azından. Ama Honda 4 slindirli 500 cc.'lik 4 zamanlı bir motorun aynı hacim ve silindir sayısındaki 2 zamanlı motorla asla baş edemeyeceğini biliyordu. Honda'nın inanılmaz ar-gecileri buna şöyle bir çözüm buldular: 2 silindir yanyana getirilerek birleştirilecek ve oval bir silindir elde edilecekti. Bu oval silindire 8 süpaplı bir kafa uygulanarak, kağıt üzerinde 4 ama efektif olarak 8 silindirli bir motor elde edilecekti. Nitekim yaptılar ve ilk kez 1978 GP serisinde yarıştırıldı bu motor. Sonuç: bir dizi mekanik problem ve başarısızlık. Honda 1982'de yine geri geldi. Bu kez daha başarılı sonuçlar alındı. Lakin beklenen zafer gelmiyordu bir türlü... Bu yüzden proje 1987 yılına kadar rafa kaldırıldı. Aynı motor EFI beslemeli ve yakıt enjeksiyonlu olarak aynı yıl ama bu defa şimdi 4-zamanlı seri üretim modlu motorların yarıştığı WES World Endurance Series ayağında Le Mans 24 saat yarışlarında ve Suzuka 8 saat yarışlarında yarıştırıldı. Bu kez hacim de yarışılan platforma uygun olarak 750 cc. idi. Honda bu motoru seri üretime götürme kararı aldı ama pazarlama ve finans departmanları şiddetle karşı çıktı. Teknik departman gövde gösterisi yapmak istiyordu çünkü dünyada eşi benzeri olmayan oval silindirli, oval pistonlu (tam yuvarlak olmayan bir cidarda sızdırmazlığı sağlamanın ne kadar zor olduğunu bilenler bilir), silindir başına 8 süpaplı bir motor Honda'nın güç ve prestij gösterisi olacaktı. Fakat, üretim maliyetlerinin yüksekliği pazarlama ve finans departmanlarını harekete geçirdi ve seri üretimden vazgeçildi. Onun yerine 1992 yılında galiba veya 1990'da NR 750 adı altında toplam 200 adet koleksiyon üretimi yapılması kararlaştırıldı ve o yıllarda bırakın motosikleti, bir otomobil için bile muazzam yüksek sayılabilecek bir fiyata 200. 000 USD'ye satışa çıkarıldı. Şimdi bu egzotik motosikletler meraklısı ve koleksiyoncuların elinde. Eminim pek azınız. oval pistonlardan, silindir başına 8 süpaptan, çift biyel kolundan ve tüm bunlara sahip bir motordan haberdarsınız. İşte size innovasyon. Şimdi nerede?

    Yani yeni teknoloji haberleri beni o kadar heyecanlandırmıyor. Kapital sahipleri denenmemişe yatırım yapmaktansa denenmişin iyisine yatırım yapmayı tercih ederler. Türbo denenmiş bir teknolojidir. Mesela HCCI gibi henüz denenmemiş bir teknoloji yerine kısa vadede çoğu otomotiv üreticisinin çok az yatırım gerektiren türboya yönelmesinden daha doğal bir şey olamaz. Yeter ki türbo beklentilere hizmet etsin.

    Evet, eski haliyle pek etmiyordu ama yeni teknolojlerle donanmış haliyle ediyor...

    Hem ekstra güç sağlıyor hem yakıt ekonomisi sağlıyor ve hem de emisyonları düşermeye yardımcı oluyor. Bu nedenle sektördeki "downsizing" hacim küçültme eğilimi artarak devam edecektir. Nitekim bu kampa katılan firma sayısı her geçen gün artıyor.

    10-15 yıl sonra ne olur bilemem, bu gelecek projeksiyonuna değil müneccimliğe girer ama önümüzdeki 1-2 yılın trendini gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Bu trend türbo besleme olacaktır. Hele Honeywell'in geliştirdiği elektirikli türbo düşük devirde süpercharger ihtiyacını da ortadan kaldırırsa, yeme de yanında yat.

    Hocam hepi topu türbonun 2 yararından söz etmişsin. Benim bulduğum yararlar daha fazla:

    -Bilgisayar destekli zamanlama, yakıt ve basınç kontrol cihazlarıyla türbonun potansiyeli nerdeyse sınırsız.
    -Diğer motor aksamıyla hiç bir mekanik bağlantısı yoktur, havaya uçup giden egsoz gazını mekanik enerjiye çevirir. Nerdeyse bedava beygirgücü!..
    -Türbo motoru daha da sessizleştirir çünkü ses dalgaları türbo içinde yol alırken kısmen absorbe edilirler.
    -Motoru daha hafif yaparlar. Aynı gücü elde etmek için mesela %50 daha fazla hacime gerek varsa, bu otomotikman %30-35 daha ağır bir motor demektir. Daha ağır motor daha fazla yakıt tüketimine yol açar.Ayrıca ekstra ağırlık fren hesabını da etkiler ve daha güçlü frenlerin kullanımı zorunluğundan ekstra maliyet artışına neden olur. Oysa türbolu motorda bunlar yoktur.

    Şimdi de senin söylediklerin:
    quote:


    küçük hacimli aşırı beslemeli motorun eksileri
    1.önerilen devrin ve amaçlanan kullanımın dışına çıktığınızda kendisinden daha büyük atmosferik motorlardan daha fazla yakıt tüketmesi.
    2.sıkıştırma strokunun genleşme strokuyla aşağı yukarı aynı uzunlukta olması , tükettiğinin üzerinden küçük oranlarda enerji alabilmesi.
    3.üzerinden enerjisini alamadığı basınçlı sıcak gazın tahliyesinde ekstradan güç harcayıp p-V diyagramında -W alanını arttırması.
    4.turbo egzoz gazıyla bedavadan dönüyomuş gibi gözükse de egzoz strokunda piston üzerine fazladan yük olması.en büyük kanıtı turbolu araçların aynı motorun turbosuzuna göre 1000-1500 devir daha düşük devir çevirebilmesi.ayrıca bu konuda tralles hocamdan akademik belge bekliyorum çünkü hala bu konuda tralles hocamdan farklı düşünüyorum.
    quote:



    Şimdi madde 1' e ilişkin somut veri bekliyorum ben hiç bir yerde göremedim bunla ilgili bilgi. 1989-92 arası F1'de 1500 cc turbolu motorlar ile 3000 cc atmosferik motorlar bir arada yarıştı. Performans sa performans. aynı miktarda benzin kullanıyorlardı ama türbolu motorlar yarışları sildi süpürdü ve nihayetinde f1'den türbo motorlar yasaklanmak zorunda kalındı. Türbo bu kadar müsrifse nasıl oldu da yarışı aynı benzin miktarıyla bitirmeyi başarabildiler?

    Madde 2'nin çürütülmesi: 14.7 PSI'lık boosta sahip bir türbo motora atmosferik basıncın tam iki katı hava gönderir. Eğer aldığımız güç de 2 katına çıkıyorsa madde 2 geçersiz oluyor demektir. Yanıt: evet 2 barlık basınçlı türbo motorlar 2 kat güç üretmektedirler. Yani ne ka ekmek o ka köfte. Dediğiniz bence geçerli değil. Türbo motor ieriye aldığı fazladan havanın tamamından faydalanmaktadır aksi halde örneğimizde olduğu üzere 2 kat güç elde edilemezdi.
    Madde 3. Bu da mekanik bir yanlış anlama bence. 1000 cc türbolu bir motorda atık gazın tahliyesi için harcanan enerji 1500 cc atmosferik bir motordaki ile aynıdır çünkü evet türboda basınç %50 daha fazladır fakat diğerinde de gaz miktarı aynıdır. Dolayısıyla tahliye edilen cm3 gaz başına harcanan enerji miktarı aynı olmak zorundadır. Ayrıca türbonun egsoz valflerinin çapı aynı hacimdeki atmosferik motordan daha büyüktür. Dolayısıyla gazın debisi aynı kalmaktadır. Ekstra güç harcandığı doğru değildir. Kaldı ki, öyle bile olsa türbo ile elde edilen güç kazancının yanında gazın tahliyesinde harcanan ekstra gücün lafı bile edilmez. Bir yanda gücü %50, %100 artırmaktan söz ederken, öte yanda %10-%20 daha fazla pompalama kuvveti harcanmasını problem görüyorsunuz. Bu da ilginç bir bakış açısı
    4. 1000-1500 rpm daha düşük dönmesinin nedeninin bu olduğunu sanmıyorum çünkü piyasada hayli yüksek miktarda 6000+ rpm çeviren türbo motor var. Bana göre esas neden "reliability" sorunu yani motor ömrünü uzatmak için rpm düşürülüyor yoksa sıradan bir motora sonradan (aftermarket) türbo uygulamak mümkün olmazdı ama bu iş uzun yıllardır yapılıyor. Orda esas sorun motor ömrünü uzatmak, fazla gazın tahliyesi değil. Benim görüşüm bu. Kaldı ki yeterli güç üretiliyorsa fazla devir çevirmesine de gerek yoktur; fazla devir yeterli güç üretmek için çevrilir. Yeterli gücü başka türlü elde ediyorsanız, neden yüksek rpm çeviresiniz ki?


    quote:


    ilerleyen teknolojinin bize sundukları
    1-metal üzerine uygulanan zirkonyum seramiği gibi ısı yalıtımı kaplamalarıyla , radyatörle çöpe atılan ısının yanma odası içindeki gazların sıcaklığını arttırmak için kullanılması.bu durumda yalıtılmış büyük bir motorun,yalıtılmamış küçük bir motordan daha ekonomik olacağını söyleyebiliriz.
    2-gelişen metalürji ile hareketli parçaların döküm yerine ondan 3 kat daha hafif ama güçlü farklı alaşımlarla üretilmiş dövme parçalarla değiştirlmesi.eylemsizlikten kazanç.gene eski teknolojiyle üretilmiş küçük motor burada kaybediyor.
    3-benzinli motorların boğaz kelebeğinden kurtulup hcci teknolojisine geçiş yapması.vcr teknolojisiyle gereken yerde yüksek sıkıştırma oranlarına çıkıp neredeyse istediği oktanlı yakıtla çalışabilme özelliği.özellikle benzinli motorun başbelası kısılma kayıplarının tümüyle ortadan kaldırılması.
    quote:



    1. Peki, aynı yöntemle yalıtılmış küçük hacimli bir türboya ne dersin?
    2. aynı teknolojileri türbo motora uygulamaktan bizi ne alıkoyuyor? Daha da küçük hacim elde ederiz yani daha da küçük motor, daha da büyük kabin!
    3. HCCI ve VCR hala deneysel teknolojiler oysa türbo uygulamada, hem de onyıllardır... Başka söze gerek var mı?

    Hocam ben önümüzdeki 2-3 yıl için gelecek projeksiyonu yapabilirim ve bana göre bu süre zarfında türbo kullanımı artacak. Sonra ne olur bilemem.

    3 yıldan ötesi bana göre müneccimlerin ve falcıların alanına girer günümüz dünyasında. Öyle değil mi?

    Keyifli bir tartışma oldu, teşekkür ederim.

    Saygılarımla.

    Edit: imla


    tralles hocam ellerine sağlık hiç üşenmeden zamanını kanıt olarak gösterebileceğin kaynakları bulmak için harcamışsın.hepsini teker teker okuyacam ama uzun zaman alacaktır.benim savlarıma karşılık sen de kendi fikirlerini yazmışsın bazı yerlerde aynı fikirdeyim ancak karşı olduğum yerler de var.ancak şunu yanlış anlamışsın dikkat ettiysen ben bazı durumlar için turbo hem ekonomi hem güç sağlar doğrudur demiştim.zaten günümüzde turbonun yeniden gündeme gelmesninin en büyük nedeni bu bahsettiğim durumları yüksek elektronik işlem gücüyle sürekli sağlayabilmesi.

    karşı olduğum yerleri de kaynak bularak kanıtlamaya çalışacam.ama dediğim gibi senin linklerini bile okumak uzun bir zaman alacak.senin gibi ben de foruma girmekte yeterli boş zamanı bulamıyorum.cevabına bile 1 hafta sonra karşılık verebildim ancak o da karşılık sayılırsa.

    alevli tartışmaların devamı dileğiyle




  • tralles hocamellerine sağlık .
    vermiş olduğun linklerden önemli noktaları özet olarak veriyorum.

    Turbochargers allow an engine to burn more fuel and air by packing more into the existing cylinders. The typical boost provided by a turbocharger is 6 to 8 pounds per square inch (psi). Since normal atmospheric pressure is 14.7 psi at sea level, you can see that you are getting about 50 percent more air into the engine. Therefore, you would expect to get 50 percent more power. It's not perfectly efficient, so you might get a 30- to 40-percent improvement instead.

    One cause of the inefficiency comes from the fact that the power to spin the turbine is not free. Having a turbine in the exhaust flow increases the restriction in the exhaust. This means that on the exhaust stroke, the engine has to push against a higher back-pressure. This subtracts a little bit of power from the cylinders that are firing at the same time.­

    turbo lag için dönen kanatçıkların ataleti yani inertia sı en büyük sorunlardan birdir. Bu nedenle dönen parçaları mümkün olduğunca hafif alaşımlardan imal etmeye çalışıyorlar ki hemen hızlansın. Ağır bir insanın ilk fırlaması ile bir çocuğun ilk kalkıştaki fırlaması arasında fark vardır. Evet güçler farklıdır ama aynı güçte olsalardı ağır olan zor kalkardı bu konu INERTIA yani atalet denilen öenmli bir kavramla birlikte anılır. Bu nedenle hafif bir kanat yapısı ve mil hemen hızlanacak ve TURBO lag oluşturmayacaktır.

    emisyon sınırlamaları düşünüldeğinde daha küçük bir motora doğru gidiş vardır çünkü aynı güç alınmaya başlanmıştır. Ancak değişmeyecek şey aşınma ve metal yorgunluğu kavramlarıdır.

    bunlar silindir içi basınçla ters kavramlardır . Silindir içi basınç ve yüzeti birim alana etki güç dağılımı büyümeye başladıkça malzame yorulmaya daha meyilli hale gelir. Bu nedenle eskiden büyük motor V8 ve düşük sıkıştırma hacmi ile evlediyelik motorlar yapılırdı. Ama emisyonları rezalettir. Benzin kokusu uzun süre her yeri sarar idi. Emisyon sınırlamaları yüzünden sıkıştırma oranları arttı (sınırlar var bu nedenle çok fazla gelişim olamadı) yapacakları tek şey içeriye daha fazla hava basarak yakıtı da püskürtme yolyla artımaktan geçmeye başladı ve bugunlere kadar gelirdi. yapılacka şeyler azalsada daha ISI verimi adına yapılacaklar var ancak sıfır emisyonlu motorlar ve elektrik motorları yaygınlaşırsa hiçbir pistonlu motor bunların güç ve tork eğrileri ile baş edemez. Sürtünenle sürtünmeyen bir olmaz temel nedeni budur.
    ­­­




  • Değerli bilgileriniz için hepinize teşekkürler benimde öğrenmek istediğim bişey var turbo araçla turbosu olmayan araçın silindir kapağı aynımıdır acaba ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tralles

    Daturkishbulan selam,

    bugün vaktim vardı, evdeki literatürü biraz karıştırdım ama turbo konusunda yazılmış evdeki kaynaklar oldukça eski. En yenisi bir kaç yıllık. Bu nedenle konuyu internetten takip ettiğim bir kaç siteye gittim ve linklerini aşağıya topladım. Hepsini okumanızı tavsiye ederim çünkü tamamı güncel bilgilere dayanıyor.

    Turbo konusunda güncel kalmak ve bu alandaki son gelişmeleri atlamamak önemli. Bu bağlamda, ne evdeki kaynaklarımda ne de internette senin iddiana destek olacak bir yazıya veya makaleye rastlamadım. İddianı kabul edilebilir kaynaklar ile desteklersen sevinirim.

    Neydi iddian, teknik detayını bir kenara bırakarak hatırlayalım: "Türbo (ya da turbo) günlük kullanımda yakıt ekonomisi sağlayabilir ama tam güç gereken durumlarda aksine yakıt israfına yol açar.".

    Birincisi, bunun nasıl olacağını, yani dinamiklerini anlayabilmiş değilim. Türbo, bir kez maksimum boost seviyesine ulaştı mı, wastegate sayesinde motor devri yükselmeye devam etse bile hep bu seviyede kalır. Zaten türbo uygulamalarında görece düz bir tork eğrisi elde edilmesinin en önemli sebebi de budur. Elbette kam zamanlaması da buna uygun yapılır ve kam lobları bu olguyu dikkate alarak çizilir. Burada, bir anlamda, belli bir devirden sonra türbo, motora sabit debide hava gönderir (sabit yoğunlukta demiyorum çünkü ısınan havanın yoğunluğu sizin tasarım ve soğutma imkanlarınızla doğru orantılıdır). Yani örneğin "full boost" seviyesine 1500-2000 rpm mertebesinde ulaşılıyorsa, o devirlerden itibaren türbonun motora gönderdiği hava miktarı devir ne olursa olsun sabit kalacaktır çünkü wasregare mx. boost seviyesini aşan basınçlarda devreye girerek fazla havayı tahliye eder ve böylece müsavi bir hava akışı sağlanır. Dolayısıyla türbonun yüksek devirlerde motoru havaya boğması söz konusu değildir.

    Hava debisi sabit ama rpm sabit değil, o yükseliyor. Bu durumda ne olur? her iki ateşleme çevrimi arasındaki zaman kısalır ve silindir duvarlarından ısı transfer etkinliği azalır neden? Çünkü ısı enerjisi daha soğuk bir ortama geçmek için gerekenden daha az zaman bulacaktır. İşte bunu aşmak için "charge"ı yani silindire giren hava/benzin karışımını daha soğuk tutmak bir çözüm olabilir. Nasıl? AFR oranını 12 ve altında tutarak !

    Evet, bu eskiden böyleydi, yani 5-10 yıl öncesine kadar... Tararsak bu bilgiyi eski literatürde bulabiliyoruz.

    Ama bu konu yanlış anlaşılıyor. Önce şunu okuyalım ki bu olgu iyi anlaşılsın:

    http://www.innovatemotorsports.com/resources/rich.php

    Sonra günümüze gelelim ve günümüzde türbo üzerindeki yeni buluş ve gelişmelere birlikte göz atalım:

    Önce türbo lag mefhumunu aşmak için Honeywell firmasının geliştirdiği elektirik motor destekli türbo hakkında biraz bilgi. Böylece türbonun bir dezavantajı daha tarihe karışıyor:

    http://www.superturbodiesel.com/images/benz/w123%20super%20turbo/1-113-9-86.pdf

    ve Honeywell yetkilileri ile türbo üzerine bir mülakat:
    http://m.industry.bnet.com/auto/10002689/higher-gas-mileage-rules-give-turbos-a-big-boost/

    Sonra türnoyu otomotivcilerin gözünde günümüzde yeniden popüler kılan temel gelişmelere göz atalım:

    $http://www.popularmechanics.com/automotive/how_to/4306310.html?page=2
    http://www.popularmechanics.com/automotive/how_to/4306310.html
    http://gas2.org/2009/02/27/popular-mechanics-5-turbocharger-innovations-for-fuel-efficiency-and-power/

    Daha sonra da USA Hükümet proramı kapsamında yeni motor teknolojilerinde "efficiency" verimlilik/yetkinlik üzerine yeni nesil türboların nerede durduğuna bir bakalım:

    http://www.fueleconomy.gov/Feg/tech_adv.shtml
    http://www.fueleconomy.gov/Feg/tech_engine_more.shtml

    Araya bir de yeni nesil türboları hybrid teknolojisi ile karşılaştıran şu yazıyı koyalım:

    http://www.hybridcars.com/news/turbocharging-new-hybrid.html


    Orda kalmasın, devam edelim. Ohio Devlet Üniversitesi'nden Prof. Ahmet Selamet'in bu konu üzerindeki çalışmalarından ve bize söylediklerinden haberdar olalım

    http://blog.cleveland.com/business/2008/09/_driving_the_future_this.html
    http://cese.osu.edu/directory.html
    http://forums.sae.org/access/dispatch.cgi/SBD_pf/showFile/104169/d20060718133952/Yes/2006+Final+Preliminary+060867.pdf

    Ve bir de türbo'nun geleceğine ilişkin bir kaç güncel habere hep birlikte göz atalım:
    http://honeywellbooster.com/turbo-pressroom/
    http://www.examiner.com/x-26210-Raleigh-Tuner-Car-Examiner~y2009m10d12-Turbochargers-the-best-power-for-your-penny


    Son olarak, Türboyu savunan bir Crysler mühendisinin söylediklerine kulak verelim:

    http://www.dsm.org/archives/1997/06/19970617.txt/20.html

    Evet bu kadar link yeter, aranırsa daha onlarcasını bulabilirsiniz...

    Biz şimdi kaldığımız yere dönelim. Yazında geleceğe ilşikin teknolojilerden ve yeni innovasyonlardan söz etmişsin. Teknolojide her zaman böyle innovasyonlar olur. Bunların bir kısmı daha sonra ekonomik ölçek vaad ediyorsa kalıcı olur ama çoğu ar-ge departmanlarının ve üniversite lablarının tozlu raflarında unutulur gider çünkü kapitalizm parayla çalışır ve bir buluş paraya hizmet etmiyorsa uygulama şansı bulamaz.

    Bu nedenle yeni teknolojiler esprisine her zaman belli bir ihtiyat payı dahilinde yaklaşırım. Motosiklet merakı olanların bile pek azının bildiği bir konudan örnek vereyim de konu daha iyi anlaşılsın. 1975-77 yıllarında F1 GP motosiklet yarışlarında 500 cc kategorisini 2-zamanlı motorlarıyla Kawasaki ve Yamaha domine etmişti. Motosiklette dünya lideri olan Honda bu dominasyondan rahatsız oluyor, CB serisiyle büyük yatırım yaptığı 4-zamanlı motorlara bu alanda bir şans tanımak istiyordu. Ama yarış kuralları katıydı ve o zamanda 4-zamanlı motorlar açıkçası düşünülmemişti çünkü satılan motosikletlerin büyük çoğunluğu 2-zamanlı motorlara sahipti. Mesela efsanavi Kawasaki Z-1 ve 750 H2 gibi motorlar hep 2 zamanlıydı. Honda'ya 2-zamanlı motorlara uyguladıkları 4 silindir ve 500 cc. şartına uysarsa yarışlara 4-zamanlı motorla girebileceği söylendi. Kurallar buna izin veriyordu en azından. Ama Honda 4 slindirli 500 cc.'lik 4 zamanlı bir motorun aynı hacim ve silindir sayısındaki 2 zamanlı motorla asla baş edemeyeceğini biliyordu. Honda'nın inanılmaz ar-gecileri buna şöyle bir çözüm buldular: 2 silindir yanyana getirilerek birleştirilecek ve oval bir silindir elde edilecekti. Bu oval silindire 8 süpaplı bir kafa uygulanarak, kağıt üzerinde 4 ama efektif olarak 8 silindirli bir motor elde edilecekti. Nitekim yaptılar ve ilk kez 1978 GP serisinde yarıştırıldı bu motor. Sonuç: bir dizi mekanik problem ve başarısızlık. Honda 1982'de yine geri geldi. Bu kez daha başarılı sonuçlar alındı. Lakin beklenen zafer gelmiyordu bir türlü... Bu yüzden proje 1987 yılına kadar rafa kaldırıldı. Aynı motor EFI beslemeli ve yakıt enjeksiyonlu olarak aynı yıl ama bu defa şimdi 4-zamanlı seri üretim modlu motorların yarıştığı WES World Endurance Series ayağında Le Mans 24 saat yarışlarında ve Suzuka 8 saat yarışlarında yarıştırıldı. Bu kez hacim de yarışılan platforma uygun olarak 750 cc. idi. Honda bu motoru seri üretime götürme kararı aldı ama pazarlama ve finans departmanları şiddetle karşı çıktı. Teknik departman gövde gösterisi yapmak istiyordu çünkü dünyada eşi benzeri olmayan oval silindirli, oval pistonlu (tam yuvarlak olmayan bir cidarda sızdırmazlığı sağlamanın ne kadar zor olduğunu bilenler bilir), silindir başına 8 süpaplı bir motor Honda'nın güç ve prestij gösterisi olacaktı. Fakat, üretim maliyetlerinin yüksekliği pazarlama ve finans departmanlarını harekete geçirdi ve seri üretimden vazgeçildi. Onun yerine 1992 yılında galiba veya 1990'da NR 750 adı altında toplam 200 adet koleksiyon üretimi yapılması kararlaştırıldı ve o yıllarda bırakın motosikleti, bir otomobil için bile muazzam yüksek sayılabilecek bir fiyata 200. 000 USD'ye satışa çıkarıldı. Şimdi bu egzotik motosikletler meraklısı ve koleksiyoncuların elinde. Eminim pek azınız. oval pistonlardan, silindir başına 8 süpaptan, çift biyel kolundan ve tüm bunlara sahip bir motordan haberdarsınız. İşte size innovasyon. Şimdi nerede?

    Yani yeni teknoloji haberleri beni o kadar heyecanlandırmıyor. Kapital sahipleri denenmemişe yatırım yapmaktansa denenmişin iyisine yatırım yapmayı tercih ederler. Türbo denenmiş bir teknolojidir. Mesela HCCI gibi henüz denenmemiş bir teknoloji yerine kısa vadede çoğu otomotiv üreticisinin çok az yatırım gerektiren türboya yönelmesinden daha doğal bir şey olamaz. Yeter ki türbo beklentilere hizmet etsin.

    Evet, eski haliyle pek etmiyordu ama yeni teknolojlerle donanmış haliyle ediyor...

    Hem ekstra güç sağlıyor hem yakıt ekonomisi sağlıyor ve hem de emisyonları düşermeye yardımcı oluyor. Bu nedenle sektördeki "downsizing" hacim küçültme eğilimi artarak devam edecektir. Nitekim bu kampa katılan firma sayısı her geçen gün artıyor.

    10-15 yıl sonra ne olur bilemem, bu gelecek projeksiyonuna değil müneccimliğe girer ama önümüzdeki 1-2 yılın trendini gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Bu trend türbo besleme olacaktır. Hele Honeywell'in geliştirdiği elektirikli türbo düşük devirde süpercharger ihtiyacını da ortadan kaldırırsa, yeme de yanında yat.

    Hocam hepi topu türbonun 2 yararından söz etmişsin. Benim bulduğum yararlar daha fazla:

    -Bilgisayar destekli zamanlama, yakıt ve basınç kontrol cihazlarıyla türbonun potansiyeli nerdeyse sınırsız.
    -Diğer motor aksamıyla hiç bir mekanik bağlantısı yoktur, havaya uçup giden egsoz gazını mekanik enerjiye çevirir. Nerdeyse bedava beygirgücü!..
    -Türbo motoru daha da sessizleştirir çünkü ses dalgaları türbo içinde yol alırken kısmen absorbe edilirler.
    -Motoru daha hafif yaparlar. Aynı gücü elde etmek için mesela %50 daha fazla hacime gerek varsa, bu otomotikman %30-35 daha ağır bir motor demektir. Daha ağır motor daha fazla yakıt tüketimine yol açar.Ayrıca ekstra ağırlık fren hesabını da etkiler ve daha güçlü frenlerin kullanımı zorunluğundan ekstra maliyet artışına neden olur. Oysa türbolu motorda bunlar yoktur.

    Şimdi de senin söylediklerin:
    quote:


    küçük hacimli aşırı beslemeli motorun eksileri
    1.önerilen devrin ve amaçlanan kullanımın dışına çıktığınızda kendisinden daha büyük atmosferik motorlardan daha fazla yakıt tüketmesi.
    2.sıkıştırma strokunun genleşme strokuyla aşağı yukarı aynı uzunlukta olması , tükettiğinin üzerinden küçük oranlarda enerji alabilmesi.
    3.üzerinden enerjisini alamadığı basınçlı sıcak gazın tahliyesinde ekstradan güç harcayıp p-V diyagramında -W alanını arttırması.
    4.turbo egzoz gazıyla bedavadan dönüyomuş gibi gözükse de egzoz strokunda piston üzerine fazladan yük olması.en büyük kanıtı turbolu araçların aynı motorun turbosuzuna göre 1000-1500 devir daha düşük devir çevirebilmesi.ayrıca bu konuda tralles hocamdan akademik belge bekliyorum çünkü hala bu konuda tralles hocamdan farklı düşünüyorum.
    quote:



    Şimdi madde 1' e ilişkin somut veri bekliyorum ben hiç bir yerde göremedim bunla ilgili bilgi. 1989-92 arası F1'de 1500 cc turbolu motorlar ile 3000 cc atmosferik motorlar bir arada yarıştı. Performans sa performans. aynı miktarda benzin kullanıyorlardı ama türbolu motorlar yarışları sildi süpürdü ve nihayetinde f1'den türbo motorlar yasaklanmak zorunda kalındı. Türbo bu kadar müsrifse nasıl oldu da yarışı aynı benzin miktarıyla bitirmeyi başarabildiler?

    Madde 2'nin çürütülmesi: 14.7 PSI'lık boosta sahip bir türbo motora atmosferik basıncın tam iki katı hava gönderir. Eğer aldığımız güç de 2 katına çıkıyorsa madde 2 geçersiz oluyor demektir. Yanıt: evet 2 barlık basınçlı türbo motorlar 2 kat güç üretmektedirler. Yani ne ka ekmek o ka köfte. Dediğiniz bence geçerli değil. Türbo motor ieriye aldığı fazladan havanın tamamından faydalanmaktadır aksi halde örneğimizde olduğu üzere 2 kat güç elde edilemezdi.
    Madde 3. Bu da mekanik bir yanlış anlama bence. 1000 cc türbolu bir motorda atık gazın tahliyesi için harcanan enerji 1500 cc atmosferik bir motordaki ile aynıdır çünkü evet türboda basınç %50 daha fazladır fakat diğerinde de gaz miktarı aynıdır. Dolayısıyla tahliye edilen cm3 gaz başına harcanan enerji miktarı aynı olmak zorundadır. Ayrıca türbonun egsoz valflerinin çapı aynı hacimdeki atmosferik motordan daha büyüktür. Dolayısıyla gazın debisi aynı kalmaktadır. Ekstra güç harcandığı doğru değildir. Kaldı ki, öyle bile olsa türbo ile elde edilen güç kazancının yanında gazın tahliyesinde harcanan ekstra gücün lafı bile edilmez. Bir yanda gücü %50, %100 artırmaktan söz ederken, öte yanda %10-%20 daha fazla pompalama kuvveti harcanmasını problem görüyorsunuz. Bu da ilginç bir bakış açısı
    4. 1000-1500 rpm daha düşük dönmesinin nedeninin bu olduğunu sanmıyorum çünkü piyasada hayli yüksek miktarda 6000+ rpm çeviren türbo motor var. Bana göre esas neden "reliability" sorunu yani motor ömrünü uzatmak için rpm düşürülüyor yoksa sıradan bir motora sonradan (aftermarket) türbo uygulamak mümkün olmazdı ama bu iş uzun yıllardır yapılıyor. Orda esas sorun motor ömrünü uzatmak, fazla gazın tahliyesi değil. Benim görüşüm bu. Kaldı ki yeterli güç üretiliyorsa fazla devir çevirmesine de gerek yoktur; fazla devir yeterli güç üretmek için çevrilir. Yeterli gücü başka türlü elde ediyorsanız, neden yüksek rpm çeviresiniz ki?


    quote:


    ilerleyen teknolojinin bize sundukları
    1-metal üzerine uygulanan zirkonyum seramiği gibi ısı yalıtımı kaplamalarıyla , radyatörle çöpe atılan ısının yanma odası içindeki gazların sıcaklığını arttırmak için kullanılması.bu durumda yalıtılmış büyük bir motorun,yalıtılmamış küçük bir motordan daha ekonomik olacağını söyleyebiliriz.
    2-gelişen metalürji ile hareketli parçaların döküm yerine ondan 3 kat daha hafif ama güçlü farklı alaşımlarla üretilmiş dövme parçalarla değiştirlmesi.eylemsizlikten kazanç.gene eski teknolojiyle üretilmiş küçük motor burada kaybediyor.
    3-benzinli motorların boğaz kelebeğinden kurtulup hcci teknolojisine geçiş yapması.vcr teknolojisiyle gereken yerde yüksek sıkıştırma oranlarına çıkıp neredeyse istediği oktanlı yakıtla çalışabilme özelliği.özellikle benzinli motorun başbelası kısılma kayıplarının tümüyle ortadan kaldırılması.
    quote:



    1. Peki, aynı yöntemle yalıtılmış küçük hacimli bir türboya ne dersin?
    2. aynı teknolojileri türbo motora uygulamaktan bizi ne alıkoyuyor? Daha da küçük hacim elde ederiz yani daha da küçük motor, daha da büyük kabin!
    3. HCCI ve VCR hala deneysel teknolojiler oysa türbo uygulamada, hem de onyıllardır... Başka söze gerek var mı?

    Hocam ben önümüzdeki 2-3 yıl için gelecek projeksiyonu yapabilirim ve bana göre bu süre zarfında türbo kullanımı artacak. Sonra ne olur bilemem.

    3 yıldan ötesi bana göre müneccimlerin ve falcıların alanına girer günümüz dünyasında. Öyle değil mi?

    Keyifli bir tartışma oldu, teşekkür ederim.

    Saygılarımla.

    Edit: imla


    Bu soruların tamamına cevap veren, yeminlen diyorum insan olamaz




  • Hocalarımız bir kez daha bizi aydınlatmış. Ancak şunu da itiraf edeyim ki yazılanları okumak için bile belli bir bilgi birikimi gerekiyor. O yüzden okurken sürekli Google elimin altında durdu anlamadığım İngilizce ve otomobilce terimleri arayıp durdum.
  • Bir oto tamircisine gidip yarım gün çıraklar arasında gezersen Guugıl'dan fazlasını öğrenirsin. İstavroz, ayna/mahruti, kardan, meksefe, tevzii makarası, külbütör, deve boynu, şarz/marş, mestanhavuz, merkez, dil, parmak, tatlı/sert, karşılıklı sıkmak vb. vb.

    Bazı şeyler, sevgili arkadaşım, ne sözlükte, ne veritabanlarında var, bazılarını yerinde yaşayarak öğrenebilirsin.


    quote:

    Orijinalden alıntı: kajmer88

    Hocalarımız bir kez daha bizi aydınlatmış. Ancak şunu da itiraf edeyim ki yazılanları okumak için bile belli bir bilgi birikimi gerekiyor. O yüzden okurken sürekli Google elimin altında durdu anlamadığım İngilizce ve otomobilce terimleri arayıp durdum.


     Atmosferik Motor ile Turbo Motorun Ne Farkı Var ?


     Atmosferik Motor ile Turbo Motorun Ne Farkı Var ?




  • Ellerinize sağlık çok güzel yazılar yazılmış
  • quote:

    Orijinalden alıntı: CrackerTurk

    Atmosferik motor 140 HP, Turbo Motorda 140 HP ikiside aynı performans aynı tork (hemen hemen) fark nerede dezavantaj nerede bunu bir türlü çözemedim

    Ancak şunu biliyorum atmosferik motor torku yüksek devirlere kadar taşırken, turbo motor düşük devirlerde max tork sağlıyor. [Yanılmıyorsam]

    Bunun dışında turbonun o güzelim sesi ortalığı yakıyor ancak pedala dayandığınızda geç tepki veriyor. Yani faaliyete geçme süresi uzun.

    Genel hatlarıyla baktığımda pek fark olduğunu düşünmüyorum. Ama forumda sık sık geçiyor atmosferik-turbo çatışması bunun nedeni nedir ?

    biri beni bilgilendirsin.



    gözardı ettiğin çok fazla şey var. atmosferik motordan 140 hp almak için hacminde turbolu motordan daha fazla olması gerekir. eğer hacimler aynı ve aracın birinde turbo varsa güçlerde aynı olamaz. örneğin 2.0 fsi motor 150 hp iken 2.0 turbo fsi motor 200 hp dir ikisinide aynı araca koyarsan turbolu aracı sadece motor takılırken görürsün. aynı hacim ve turbolu farkı konusuna 10 larca örnek bulunabilir. ayrıca yukarıda yazdığınız aynı beygir gücü ve aynı torka sahip bildiğiniz araçları yazarsanız sevinirim...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi logicman -- 5 Aralık 2009; 14:52:04 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: soldier_19

    quote:

    Orijinalden alıntı: CrackerTurk

    Atmosferik motor 140 HP, Turbo Motorda 140 HP ikiside aynı performans aynı tork (hemen hemen) fark nerede dezavantaj nerede bunu bir türlü çözemedim

    Ancak şunu biliyorum atmosferik motor torku yüksek devirlere kadar taşırken, turbo motor düşük devirlerde max tork sağlıyor. [Yanılmıyorsam]

    Bunun dışında turbonun o güzelim sesi ortalığı yakıyor ancak pedala dayandığınızda geç tepki veriyor. Yani faaliyete geçme süresi uzun.

    Genel hatlarıyla baktığımda pek fark olduğunu düşünmüyorum. Ama forumda sık sık geçiyor atmosferik-turbo çatışması bunun nedeni nedir ?

    biri beni bilgilendirsin.



    gözardı ettiğin çok fazla şey var. atmosferik motordan 140 hp almak için hacminde turbolu motordan daha fazla olması gerekir. eğer hacimler aynı ve aracın birinde turbo varsa güçlerde aynı olamaz. örneğin 2.0 fsi motor 150 hp iken 2.0 turbo fsi motor 200 hp dir ikisinide aynı araca koyarsan turbolu aracı sadece motor takılırken görürsün. aynı hacim ve turbolu farkı konusuna 10 larca örnek bulunabilir. ayrıca yukarıda yazdığınız aynı beygir gücü ve aynı torka sahip bildiğiniz araçları yazarsanız sevinirim...


    Orada bahsettiğim konu olayın giriş bölümü yani konu hakkında yazılacak mesajlar için belirleyici olmak istedim. Sonuçta atmosferik motor ile turbo motor binlerce yönden karılaştırılabilir. Ben sadece olaya performans ve kullanılabilirlik yönünden bakılması için böyle kabataslak bir giriş yaptım gerisini üstadlara bıraktım. Hepsi bu




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BLaCk StyLe

    Değerli bilgileriniz için hepinize teşekkürler benimde öğrenmek istediğim bişey var turbo araçla turbosu olmayan araçın silindir kapağı aynımıdır acaba ?

    Bu soruya cevap verebilecek olan varmı
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.