Şimdi Ara

Ulusal(milli) Değerlerimiz...Nelerdir?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
54
Cevap
1
Favori
13.692
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Hep söz edilir milli değerlerimiz yaşatılmalı, korunmalı, değerlendirilmeli diye.Ama kimse de bunların ne olduğunu pek bilmez.Bilende kendine yontar.
    İnternette bir araştırma yaptım.Milli değerlerimiz konusunda kayda değer bir şey bulamadım.Öneminden bahsediliyor ama bu değerlerin neler olduğundan bahseden pek yok.
    Bu konu kızımın ödevi dolayısıyla aklıma geldi.Şu ana kadar da herhangi bir kaynak elde edemedim. Esasen herzaman önemi olan bir konu olması dolayısıyla canlı tutmakta fayda görüyorum.Hem de yararlanabilecek arkadaşlara da kaynak olur düşüncesindeyim.

    Değerlerimiz.( Tamamen kendi düşüncelerim)

    Ülkemiz,vatanımız
    Adaletli olmak. Tarihten bir takım örnekler verilebilir.
    Yardımsever olmak.
    Dürüst olmak
    Fatih sultan mehmet han
    Mustafa kemal Atatürk
    Ormanlarımız
    Tarihi ve turistik yapılarımız
    Misafirsever olmak...gibi..

    Ben aklıma gelenleri sıraladım ama daha bir derli toplu daha akademik olsa iyi olur diye düşünüyorum.

    Bu konuda katkı yapacak arkadaşlara teşekkür ederim







  • şanlı bayrağımız
    şehitlerimiz
    tüm peygamberler
    bayramlar
    askerlik
    aile yapımız
    anne babaya ve büyüklere saygı
  • maalesef artık değer dediğimizde kendi çıkarımız ne ise o akla geliyor. değerlerimiz, şahsi çıkarlarımız oldu.

    milli değer dediğimizde işin içine çok şey giriyor. örneğin misafirperverlik milli bir değerse haliç te milli bir değerdir. haliç'i ele alalım. kaç ülkede var haliç? olanlar da kıymetini iyi bilirler. ama biz ne yaptık? senelerce haliç'i atık, pislik deposu olarak kullandık. deri tabakhaneleri, mezbahalar, celeplerin tüm pislikleri senelerce haliç'e döküldü. haliç, şehrin tam ortasında bir pislik yuvası oldu. arabayla camları kapatmadan oradan geçemezdiniz. suyun rengi bir ressamın paletindeki karışık renk harmonilerine dönüşmüştü.

    haliç'i bu derece kirleten insanımız,
    bunlara gık demeyen zamanın belediyecileri, yöneticileri, valileri,
    "ne oluyor kardeşim bu şehir hepimizin, böyle rezillk mi var?" demeyen şehir halkı.

    ve sonunda bir hastalık-pislik yuvası oluştu. gıpta ile bakılan, "keşke bizde de olsa böyle bir tabiat harikası" denilen, sandal sefaları yapılan mesire yeri haliç'i bir lağım kanalına biz çevirdik.

    işin garibi bunu yapanların büyük çoğunluğu milliyetçi maneviyatçı geçinen insanlardı.
    mesela ben çok celep tanırdım sütlücede. hepsi de bu konularda "sağlam" adamlardı.
    haliç'in bitmesinde büyük rol oynamaları ne ifade ederdi ki? nasılsa su. alır götürür. akan su pislik tutmaz. pisliğini denize at kurtul nasılsa gelip elbisene üstüne başına bulaşmaz.
    ama o haliç'te bir neslin hakkı var kime ne?

    haliç bir örnek. daha neler var. büfelere çevrilen türbeleri mi arasın, üzerine bina yapılan surları mı ararsın, aynaları muslukları talan edilen çeşmeleri mi arasın.

    bunun haricinde bir de bizi biz yapan örf ve adetlerimiz var. vardı daha doğrusu.
    bugün belediye otobüsünde seksen yaşında bir adam ayaktayken beş yaşlarında çocuğunu koltuğa oturtmuş ve kaldırmayan tiplerle takıştım.
    benden başka hiç kimsenin tepki göstermemesi ayrıca garibime gitti.
    birileri yanlışı yapıyor,
    diğerleri seyrediyor. tepki yok.
    peki o zaman yanlışa ortak olmuyormusunuz?
    yoo. nasılsa onları ilgilendirmiyor.
    çünkü ayakta kalan onlar değil. henüz seksen yaşına da gelmediler.
    demek ki mesele yok, kimseyle dalaşmaya gerek yok.

    hızla "bitiş"e doğru gidiyoruz.




  • En büyük ulusal değerimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
  • Gerçekten tartışılması gereken özel bir konu gibi.Ben de hiç düşünmemiştim.Ta ki kızıma böyle bir ödev verilene kadar.Anladığım kadarıyla bazı gelenek ve göreneklerimiz milli değerlerle örtüşse de onlar farklı bir kategorideler.Öncelikle milli değerlere sahip çıkmalıyız.Ama hangi ulusal değerler.Vatan millet bayrak, dini değerlerimiz külürel ve tarihi miraslarımız.Evet en büyük ulusal değerimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.Bu tartışılamaz.Bunu tartışmaya açanları ve abilerini biliyoruz.
    Sayın c 4 tümüyle katılıyorum düşüncelerinize.Biz küçükken yabancı filmlerde atıklarını derelere bırakan fabrikaların yöneticilerini mahkum eden konular geçerdi.Biz de ise tertemiz derelerimizden su içtiğimizi biliyorum.Biz henüz bu sistemin pisliğine bulaşmamıştık.Ama avrupalı buna rağmen caydırıcı önlemlerini aldı.Dediğiniz gibi bu bizim tepkimizle ilgili.İyi hatırlıyorum Franfurt havaalanına sesten hızlı uçakları halk indirmemişti yıllar önce.Bizim burada Sapanca gölü göz göre göre ölüyor.Bizden bir tepki yok.
    Avrupa Birliğine haksız dayatmalarına kızıyoruz ama adamlar bu konuları halledin diyorlar.Yasa çıkıyor ama denetleyen ceza veren yok.Kimsenin umurunda değil.çünkü devlet takip etmiyor.Önce devlet gücünü gösterecek.Eğitimlede destekleyeceksin.Ama dediğiniz gibi parti yandaşları rant sağlasın diye bir sürü dümen.
    Valla bu saltanat kurum ve kurallar oturtuluncaya kadar devam eder.Biz avrupa birliğinin insana verdiği değere talibiz.Bu yüzden bizimkilere kızıyorum.İlla AB yetkililerinin bir çomakla bizi dürtmesi mi gerekiyor.Milli değerlerden nereye geldik.Şimdilik herkese saygılar.




  • Bu milletin sahip olduğu özellikleri (ya da değerleri) arasında benim en çok dikkatimi çeken; hep güçsüzlerin, yolda kalmışların, kendini savunamayacak durumda olanların yanında yer alması, onları koruyup kollama isteği.
    Galiba bu nedenle hiçbir emperyal devlet bize hükmedemedi. Çünkü güce boyun eğmedik. Hep biz güçlü olup, güçsüzü korumak istedik. Evet bazen hükmeder gibi oldular ama asla gerçek anlamda bir hükümranlık kuramadılar. Demir leblebi misali bizi yutsalar bile sindirebilmiş değiller.
    Milletten kastettiğim şey ise bin yıllık bir birikime sahip olan, beraber yaşamayı bilen insanlar topluluğu.

    C4'ün örneklendirdiği gibi haksızlıklar karşısında bön bön bakan insanlar topluluğu haline nasıl geldik, bunu çok iyi düşünmek, irdelemek lazım.

    Gerçi yine de umut var. Büyük kentlerde rastlamak belki zor ama hala Anadoluda zayıfların, güçsüzlerin, haksızlığa uğramış olanların yanında yer alma inceliğini görmek mümkün.

    Bunu yazarken de aklıma annanem ile ilgili bir hatıram geldi.

    Evinde bazı elektrik sorunları vardı. Bunun için çağırdığı adam hiçte işini iyi yapabilen birisi değildi. Doğru düzgün malzemesi bile yoktu. Bu işten daha iyi anlayan birisini çağırmak dururken neden onu çağırdığını sormuştum.
    Annanemin cevabını hiç unutamam: Oğlum o garibandır, çocuklarını bile okutamıyor, hiç değilse hem işimizi görür hem de üç beş kuruş yardımımız olur.

    Gerçekten de sonradan "hayma" denilen çalı çırpıdan yapılmış bir barakada yaşadıklarını gördüm. Çok kötü şartlarda yaşıyorlardı. Ama aradan 3-4 yıl falan geçti sanırım köyde herkes bir şekilde ucundan tutarak 2 göz de olsa başlarını sokacakları bir ev yapmıştı. İşte kimi kumu getiriyor, kimi temeli kazıyor, kimi sıvasını, demirini falan yapıyordu.

    Dediğim gibi bence hala umut var.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    En büyük ulusal değerimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.


    ben ulusal değer deyince sadece bizim milletimize ait olan, ya da bizim ürettiğimiz değerleri anlıyorum.

    Türkiye Cumhuriyeti Devleti sistemi bizim icadımız değil, ve dünyada daha başarılı devletler de var.

    @C4 ve @feylesofa katılıyorum.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    En büyük ulusal değerimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.


    ben ulusal değer deyince sadece bizim milletimize ait olan, ya da bizim ürettiğimiz değerleri anlıyorum.

    Türkiye Cumhuriyeti Devleti sistemi bizim icadımız değil, ve dünyada daha başarılı devletler de var.

    @C4 ve @feylesofa katılıyorum.


    Evet, Cumhuriyet bizim icadımız olmayabilir ancak, bu coğrafyada ve İslam kimliğinde cumhuriyeti -bütün sorunlarına rağmen- yerleştirebilmiş ve uygulayabilen tek ülke Türkiye'dir. Bu da bu ülkeyi ve O'nun yönetim şeklini, diğer dünya devletleri arasında ayrıcalıklı kılıyor.

    Ayrıca;
    quote:

    tüm peygamberler

    ...bizim milli değerimiz değildir.

    .......................

    @C4 ve @feylesof'a ben de katılıyorum.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm

    Ayrıca;
    quote:

    tüm peygamberler

    ...bizim milli değerimiz değildir.

    .......................

    @C4 ve @feylesof'a ben de katılıyorum.





    Senin veya sizin olmayabilir haklısın.


    Ayrıca arkadaş dinimiz demek istemiş olmalı...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm
    Evet, Cumhuriyet bizim icadımız olmayabilir ancak, bu coğrafyada ve İslam kimliğinde cumhuriyeti -bütün sorunlarına rağmen- yerleştirebilmiş ve uygulayabilen tek ülke Türkiye'dir. Bu da bu ülkeyi ve O'nun yönetim şeklini, diğer dünya devletleri arasında ayrıcalıklı kılıyor.


    bu coğrafyada?

    bildiğim kadarıyla bizim coğrafyamızda, yani anadoluda bizden başka devlet yok.
    Ülkeyi arap çölleriyle kıyaslayıp mutlu oluyorsanız devam edebilirsiniz tabi.
    Anadolu her zaman islam dünyasının kalanından daha iyi durumdaydı,
    şimdide arayı daha fazla açmış sayılmayız.

    Ortadoğuda tek cumhuriyet de biz değiliz, ırak, suriye, iran hepsinin adı cumhuriyet.
    İslam Dünyasındaki tek demokrasi de değiliz. ( endonezya, malezya )
    hoş nasıl bir demokrasi olduğumuzu son aylarda iyice anladık

    Cumhuriyetimizin kimliği islam değil, ülke laik.
    Bazı vatandaşların kimliği islam, onu da ifade etmesine ne kadar izin veriliyor tartışılır.

    peygamberler, dinimiz filan bunlar da milli değer değil.
    iyi uygulasak da uygulayamasak da cumhuriyet&demokrasi de milli değer değil.
    Evrensel değer...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 6 Temmuz 2007; 17:53:15 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    bu coğrafyada?

    bildiğim kadarıyla bizim coğrafyamızda, yani anadoluda bizden başka devlet yok.
    Ülkeyi arap çölleriyle kıyaslayıp mutlu oluyorsanız devam edebilirsiniz tabi.
    Anadolu her zaman islam dünyasının kalanından daha iyi durumdaydı,
    şimdide arayı daha fazla açmış sayılmayız.

    Ortadoğuda tek cumhuriyet de biz değiliz, ırak, suriye, iran hepsinin adı cumhuriyet.
    İslam Dünyasındaki tek demokrasi de değiliz. ( endonezya, malezya )
    hoş nasıl bir demokrasi olduğumuzu son aylarda iyice anladık

    Cumhuriyetimizin kimliği islam değil, ülke laik.
    Bazı vatandaşların kimliği islam, onu da ifade etmesine ne kadar izin veriliyor tartışılır.

    peygamberler, dinimiz filan bunlar da milli değer değil.
    iyi uygulasak da uygulayamasak da cumhuriyet&demokrasi de milli değer değil.
    Evrensel değer...

    Evet, bu coğrafyada.

    Bildiğinizden daha fazlası, bu coğrafyadan kastın sadece Anadolu Yarımadası olmadığı ve bütün bu bölgenin halklarıyla neredeyse iç içe geçmiş ve yüzyıllar süren kültür paylaşımının, Ortadoğu denilen bu bölgenin ve muhteviyatının bir bütün gibi algılanmasına sebep olmasıdır. Ayrıca, bu ülkede Arap çöllerine öykünmekten geri durmayanlar olduğu sürece, bu cumhuriyeti onunla kıyaslamaktan mutlu olmaya devam edeceğimi de memnuniyetle söyleyebilirim.

    Siz son aylardaki durumdan muzdarip olsanız da, bahsini ettiğiniz diğer cumhuriyetlerin halinin ne olduğunu biz gayet iyi biliyoruz.

    Bazı vatandaşların kimliklerini açıklamaktan çekindikleri ortamı yaratanları savunacak değilim elbet. Cumhuriyet buna zemin hazırlayacak bir yönetim şekli de değil. Ancak, ne zaman ki birilerinin inançlarından yükselen kimliği, diğerlerine dayatma gelirse, işte o zaman tek ve ortak bir kimlik altında yaşamak daha evladır.

    Evet, cumhuriyet tek başına bir milli değer değildir. Ta ki başına "Türkiye ...." gelene kadar.




  • @redstrom

    - anadolu sadece ortadoğu ile değil avrupa ile de etkileşti.
    - arap çöllerine öykünenler en fazla %3, halk modern batı demokrasisi istiyor. Ufak bir azınlık da kuzey kore'ye öykünüyor.
    - kim inancını dayatmış lütfen örnek verin. ben size vereyim bu ülkede yaşam biçimini dayatan varsa o da kemalistlerdir, hem de devlet zoruyla.
  • KÜLTÜR NEDİR?


    Bugüne kadar kültürün pek çok tanımı yapılmıştır. Bu tanımlardan birkaçını aşağıya alıyoruz:
    “Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen; zamanın ve ihtiyaçların doğurduğu, şuurlu tercihlerle, manalı ve zengin bir sentez oluşturan; sistemli ve sistemsiz şekilde nesilden nesile aktarılan; bu suretle her insanda mensubiyet duygusu, kimlik şuuru kazanılmasına yol açan; çevreyi ve şartları değiştirme gücü veren; nesillerin yaşadıkları zamana ve geleceğe bakışları sırasında geçmişe ait atıf düşüncesi geliştiren; inanışların, kabullenişlerin, yaşama şekillerinin bütününe KÜLTÜR denir.”
    Sadık Kemal TURAL


    “Kültür bir toplumun yaşama tarzıdır.”
    C. WIESLER


    “Kültür denilince karşımıza bir yığın hadise çıkar. Bir toplum da, tabiatın dışında, insan elinden ve dilinden çıkma her şey kültür kavramı içerisine girer ”
    Mehmet KAPLAN


    “Kültür, bir topluluğu, bir milleti millet yapan, onu başka milletlerden ayıran hayat tezahürlerinin bütünüdür. Bu hayat tezahürleri her milletin kendine has olan millî değerleridir.”
    M. ERGİN


    Görülüyor ki bütün tanımlarda millet ve milleti meydana getirme, fertler arasındaki ilişkiler, tabiata hâkim olma, tarihi bağ gibi pek çok özellik kültüre ait olarak ifade edilmektedir. Demek ki milleti millet yapan maddî-manevî değerlerin hepsine kültür diyoruz.

    KÜLTÜR UNSURLARI NELERDİR?


    1. Dil: Dil, kültür unsurlarının başında gelir. Çünkü dil olmadan öteki unsurların meydana gelmesi mümkün değildir. Dil bir milletin ses dünyasıdır. Her millet kâinatı değişik şekillerde algılamış ve yorumlamıştır. Aynı zamanda dil kültüre ait bütün değerleri bünyesinde barındıran bir kültür hazinesidir. Bir dil, onu kullanan milletin kafa yapısını, nasıl düşündüğünü, zihninin nasıl çalıştığını ve mantığını ortaya koyar.

    2. Din: Kültür unsurları içerisinde çok önemli bir yere sahiptir. Bilhassa eski devirlerde yüzyıllarca bu kültür unsuru ön planda bulunmuş ve öteki kültür unsurlarını gölgede bırakmıştır. Dinin milletler üzerindeki hakimiyeti, imparatorluklardan millî topluluklara geçinceye kadar devam etmiştir. Milliyetçilik çağında milletler imparatorluklardan kopunca dinin fonksiyonu da azalmıştır. Dinin bir millet içerisindeki kültüre etkisi ve kültürün diğer unsurlarının oluşması ve değişmesindeki rolü ise devam etmektedir. Dini bayramlarımız ve törenlerimiz bunun açık örnekleri olarak dikkati çekmektedir.

    3. Gelenek ve görenek: Bunlar bir milletin yazılı olmayan veya hepsi yazılı olmayan kanunlarıdır. Yazılı kanunların çoğu gelenek ve göreneklere göre düzenlenmiştir. Kanun, insanın toplum içerisindeki davranışlarını düzenler. İnsanlar bu düzeni asırlar boyunca gelenek ve göreneklerle sağlamışlardır. Fakat günümüzde bile yazılı anayasası bulunmayan ülkeler vardır. Bunlar toplum düzeninin hâlâ gelenek ve göreneklerle sağlamaktadırlar. Aslında kişinin bütün hal ve hareketlerinin yazılı kanunlarla tanzim etmek mümkün değildir. Çünkü yasalar genellikle hakları ve cezaları tayin etmektedir. Oysa insanın toplumda birçok sosyal ilişkileri bulunmaktadır: özür dilemek, selamlaşmak, saygı göstermek, davetlere katılmak, konuşmak, tartışmak, yazmak vs. Bu davranışlarda nasıl bir usulün gerektiğini kanunlar değil gelenek ve görenekler tayin eder.

    4. Sanat: Sanat, bir millet diğer milletlerden ayıran, bir millete has duygu ve zevklerin tezahürü ve şekillenmesidir. O milletin güzeli yaratma ve bulma tarzıdır. İnsanoğlu barınır, beslenir, sosyal ve ruhsal ihtiyaçlarını gidermeye çalışır. Bunları yaparken oyalanmak, ruhunu okşamak, güzeli yakalamak, yeni güzellikler ortaya koymak ister. Bunun sonucunda sanat eseri ortaya çıkar. Her milletin sanat eğilimi ayrı bir özellik taşır. Söz, ses, mekân, renk ışık zevk ve anlayışı farklıdır. Demek ki sanat bir milletin ortak zevkinin ifade edilişidir. Bur kültür unsuru edebiyat, resim, mimarı, heykel vb... gibi kollara ayrılır.

    5. Dünya görüşü: Dünya görüşü bir milletin başka milletlerden farklı olan hayat felsefesidir. Bir milletin fertleri ortak kültür dolayısıyla tutum, zihniyet ve davranış bakımından çeşitli ortak özellikler gösterirler. Sosyal ve ruhî olaylar karşısında fertlerin bu ortak tutum ve davranışları o milletin dünya görüşünü meydana getirir. Bunun için her millette değerler ve değer yargıları farklıdır. Askerlik, kahramanlık, aşk, madde, namus, temizlik, ahlak, ölüm, eğlence vs. Gibi hayat hadiseleri ve kavramları her millette değişik davranışlarla karşılanır.

    6. Tarih: Milleti, dolayısıyla kültürü meydana getiren unsurlardan birisi olan tarih, bir milletin çağlar içindeki yürüyüş ve görünüşüdür. Tarih mazidir, fakat bu mazi bugünün ve dünün fertlerini millet içerisinde birbirine bağlayarak geleceğe taşır. Fertler arasında kader birliği temin eder. Aynı millete mensup insanlar tarih sayesinde akrabalıklarının farkına varabilirler. Tarih bir milletin nereden gelip nereye gittiğini gösteren kültür unsuru olarak, o milletin hayatında önemli bir yer tutar.




  • Ortak kültürümüzün içerdiği her şey...
  • Milli değerleri dumura uğramış bir millet aslını kaybedeceği için milli ve manevi değerlerimize sahip çıkarak gereken ehemmiyeti göstermeliyiz.

    Peki bunu nasıl yapacağız?Tarihimizde hangi şeyleri nasıl kaybedip, hangi şeyleri nasıl kazandığımızın, nerede hangi doğruları yapıp nerede yanlış hareket ettiğimizin örnekleri çoktur.

    Binaenaleyh mazimizde ders almamız gereken yani hatalarımızı yanlışlarımızı görüp gelecekte aynı hatalara düşmememiz için gereken ne varsa onu en ala şekilde hayata geçirmeliyiz.
  • Bence temel kriter Cumhuriyete ve kuruluş ilkelerine sahip çıkmaktır. Bireylerin yaşam tarzı evrensel değerlere doğru dönüşür bu kaçınılmazdır ve bundan bir zarar gelmez. Bence bireylerin yaşam tarzı üzerine durmamak lazım. Kültürel değerlerimizi yaşatacağız diyerek bireylerin yaşam tarzına bakıp üzülmemek lazım. Kültürel değerleri akademik çerçevede ele alıp ve bunlara bütçe ayırıp üzerinde çalışmalar yapmak ve yaşatmak gerekir. Mesela bir ebru sanatı var, karagöz hacivat gölge oyunu var, Türk sanat müziği var. Türk sanat müziği deyince bireylerin her birinin türk sanat müziği dinlemesini bekleyemeyiz, ve dinlemiyor diye üzülmemeyiz. Birey türk sanat müziğini sevmez ve rock müzik dinler. Türk sanat müziğini yaşatmak ise bu sanat üzerine bütçe ayırıp çalışmalar ve kayıtlar yapmakla olur.
  • Kaybettiğimiz değerler

    Geçenlerde resmî bir daireye işim düştü. Kapıdaki görevliden, hangi odaya gitmem gerektiğini öğrenerek, içeri girdim. "Hayırlı günler efendim!" diyerek elimdeki evrakları ilgiliye uzattım.

    Bu dileğime cevap vermek bir yana, yüzüme bile bakmadan, bir robot gibi elini uzatıp evrakları aldı ve incelemeye başladı. Baktım, inceleme biraz uzun sürecek. Dedim ki:

    - Müsaade ederseniz oturabilir miyim?

    Yine ses yok. Bu sükûtu müsaade kabul edip oturdum. Bir müddet sonra incelemesi bitip, evrakı imzalayarak bana uzattı. Evrakı aldıktan sonra, "Teşekkür ederim, tekrar iyi günler diliyorum." dedim. Görevli, iç dünyasından sıyrılıp cevap verdi:

    - Anlamadım, bir şey mi dediniz? Bir eksiklik mi var?

    - Hayır efendim, "Teşekkür ederim." dedim.

    - Ben vazifemi yaptım. Niçin teşekkür ediyorsunuz ki?

    - Doğru, vazifenizi yaptınız, fakat benim bir işimi gördünüz. Bundan dolayı memnun oldum ve bunu bildirmek için de teşekkür ettim.

    Sustu. Ben bu suskunluktan istifade ederek, "Allaha ısmarladık!" deyip ayrıldım. Bu konuşmalara rağmen, arkamdan "Güle güle" bile diyemedi. Bön bön baktı. Deseydi, ona bir zararı olmazdı. Fakat alışmamıştı ve alıştırılmamıştı böyle şeylere...

    Bu hâdise, eski değerlerimizden neler kaybettiğimizi hatırlattı bana. Hâlbuki dinimiz, her Müslümanın, kibar, nazik olmasını emrediyor. Nesilleri tükenmek üzere de olsa rastlamışsınızdır "Eski İstanbul beyefendisi" tabir edilen yaşlı kimselere... Her konuşmaları, "Efendim"li ve "Teşekkür"lüdür. En ufak bir hatada, hemen "Özür dilerim" derler. Birine sıkıntı vermek, onlar için en büyük üzüntü kaynağıdır. Onların bu hâllerine imrenmemek mümkün mü?

    Eskiden İstanbul'da Beylerbeyi'nde çok kibar insanlar otururmuş. Vapur iskelesinde, kapıda karşılaşan iki kişiden biri diğerine yol verirmiş:

    - Önce siz buyurun beyefendi!

    - Estagfirullah efendim, ne münasebet, siz önce buyurun!

    - Mümkün değil beyefendi, imkânsız, sizden önce girmem!...

    Bu karşılıklı iltifatlar devam ederken, bazen vapuru bile kaçırırlarmış.

    Bu tür iltifatların, saygı ifadelerinin sayısız faydaları var. En başta, insanların kaynaşmasında, sevginin, saygının artmasında çok önemli bir etkendir bunlar...

    Kibarlıkta ve nezakette de Müslümanların üzerine yoktu eskiden. Terbiyenin merkezi, kaynağı da Osmanlı sarayı idi. Dünyanın hiçbir yerinde bu derece nezaket ve kibarlık yoktu. Bundan sonra, saraylara yakın olan Beşiktaş halkına yayıldı. Beşiktaş'tan sonra İstanbul halkına, İstanbul'dan da bütün Anadolu'ya yayıldı nezaket ve kibarlık...

    Eskiden kibarlık yarışı yapılırdı, şimdi ise kabalık yarışı... Bu değerlerimizi hep Batı'ya açılmakla kaybettik. Biz Batı'nın ne kadar kötülükleri, pislikleri varsa, onları aldık. Onlar ise bizim güzelliklerimizi sahiplendiler.

    Sayın Bakiler, Avrupa seyahatinden bahsederken, bunu çok güzel dile getirmişti bir yazısında. İngiltere, İslâm düşmanlığında birinci olduğu gibi, İslâmiyetin değerlerini sahiplenmede de birinci... Adı geçen yazıdan pasajlar:

    "İngiltere'de en çok kullanılan iki kelime şunlar: "Teşekkür ederim" ve "Özür dilerim!" Herkes, bir vesileyle herkese teşekkür ediyor! Ve herkes en küçük bir yanlışlık, bir hata dolayısıyla karşısındakinden derhal özür diliyor. Halk, son derecede kibar, kibar, kibar!"

    İngiltere'de her şey kendi milleti için, onun rahatı, huzuru için. İnsana değer vermek ancak bu kadar olur:

    "Bir kaldırım üzerinde, bir sokak arasında, bir dağ yolunda, şu veya bu sebepten bir çukur açılacak da, onun etrafına derhal bir koruma çemberi, çerçevesi konulmayacak! Bu mümkün değildir!...

    Ya trafik? İngiltere'yi dolaşıp durduğum günlerde, bir trafik kazasına bile rastlamadım. Gazetelerde de çarpışan arabaların resimleri çıkmadı. Ölen, yaralanan olmadı."


    Bütün bunlar, bizde olması gereken şeyler değil mi? Kibarlık budalası hâline getirmemek şartıyla kibarlıktan, teşekkür etmekten, insana değer vermekten kim ne zarar görmüş?

    Okuyanlara tesir etmesi için yazdıklarımla önce kendim amel edeyim: Yazılarımı ilgiyle takip ettiklerini bildirip, bizzat veya telefon, faks, mail vs. ile teşekkür ve tebriklerini bildiren bütün saygıdeğer okuyucularıma bilmukabele teşekkürlerimi arz ederim.

    Mehmet ORUÇ


    Kaynak




  • @vese;
    Cumhuriyetin kendisi hakkında değil fakat, bize has haliyle bu kavrama yüklediğimiz anlam ve değer açısından farklı düşünüyoruz.

    Diğer konularda daha fazla detaya girmek istemiyorum...anlayış göstereceğinden eminim.
  • benim tek değer verdiğim insan

    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'TÜR BAŞKASIDA YOKTUR
  • quote:

    Orjinalden alıntı: tarkanmanyaq

    benim tek değer verdiğim insan

    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'TÜR BAŞKASIDA YOKTUR


    Bir de Tarkan galiba.
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.