Şimdi Ara

Silinebilir (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
142
Cevap
12
Favori
18.616
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
503 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: -s-laughter


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtrkmn61

    Küçük bir tekstil işletmemiz var 1996'da vira bismillah deyip başladık. Özellikle son 2-4 yılda muazzam bitme noktasına geldik. Tekstil 'ci olduğumuz için sürekli ip alırız. Bu işin merkezlerinden olan Gaziantep 'te nerdeyse bir tane ip üretim yapan fabrika kalmadı hepsi kapandı. İp'ler kur üzerinden işlem gördükleri için her dolar artışında fiyata zam yapılıyor. Bundan 1 Ay önce ip aldım. Ve 1000 dolar ( net rakam değil) tl olarak 3.5 bin civarında ödemem varken 1 ay içerisinde bu ödemem nerdeyse 500 tl daha arttı. Peki ya ben? Durun! Ben hala 2 sene önce ki fiyat ile iş yapmak durumundayım. Halkımızı o kadar aç, muhtaç hale getirdiler ki ben 1 kuruş zam yapsam adamla papaz oluyorm. Alla'tan kendi iş yerim kira vermiyorum arada ödeme alıyorum da babamın emekli maaşı ve gelen ile ay sonunu getiriyoruz. Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa'nın bizim bu akıl almaz derecede ki ilerlememizi artık net şekilde kıskanıyor (!)



    2013'den beri restoran işletiyorum. Her yerde yazıyorum, kriz bu seneki gibi hiçbir yıl halka yansımadı. Halkın cebinde para yok, gariban beyaz yakalının para biriktirip almak istediği araba 60.000 den 80.000 e çıktı, vatandaş rahatça gıdaya bile harcama yapamaz hale geldi.

    Benzin zammı geliyor bu akşam 13 kuruş civarı, halk bi bu zammı biliyor. Una , süte, yumurtaya, pirince yapılan zammı fark edemiyor. Kıçı kırık kahve %40 zamlandı geçen ay, öncesinde yumurta %30 yedi, tereyağı %30 yedi.

    Elektrik su doğal gaz her ay daha fazla geliyor.

    Gtümüzü döndük bekliyoruz. O seviyeye geldik.

    Yalnız değilsin esnaf kardeşim...

    Hocam, sizinde sıkıntınız acaba yemekleri, kullandığı et, kıyma gerçekten doğal mı yoksa tabiri caizse at eti felan mı endişeleri sardı şimdi de.



    Evet, herşeye zam geldi. Doğru. Yapacak birşey yok. Bu günler inşallah geçer.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • Biz ne zaman adam oluruz gerçekten Allahın kitabı yüce KURAN I Kerim de belirtildiği gibi hile hurda üç kağıtçılığı bırakıp dosdoğru olursak. Kardeşim sen market mi isletiyorsun peynir sana maliyet olarak 10 a geliyorsa 20 ye hem madden hem manen satamazsın 14 15 olur ama 20 olmaz. İnsanlarda gerçek mana da Allah korkusu kalmadı büyük küçük kalmadı bizi biz eden ne varsa terk ettik önceden kıttı herşey huzur vardı şimdi herşey bol Huzur yok. Neden haram kazanç haram lokma. Önceden annen baban oğluna nasihat verip yol gösterirken şimdi evlat ana babayı takmıyor neden sen bebeni eğitmezsen hem aile huzurun hem de toplum bozulur. Devleti devlet yapan ailedir bakın etrafa garip zengin farketmez gülen insan kaldı mı hayır iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıracağız. Önce herkes kendini düzeltirse toplu devlet düzelir. Allah ne diyor ilmi isteyene zenginliği istediğime veririm. Son bir not Ayasofya açılmadan bu millet sırtını doğrultamaz Kalın sağlıcakla

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Daha bu ne ki ben icra memuruyum siz birde ohal bittikten sonra göreceksiniz kaç tane firma iflas edecek.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • m398 M kullanıcısına yanıt
    Ya ne allahı ne kitabı sen neyden bahsediyorsun ? leş kargası arapların uydurduğu hiç var olmayan bir bağnaz inanç yüzünden bu ülke bu hale geldi.Sömürüldü,bastırıldı,susturuldu,iş bitince paçavra gibi fırlatılıp atılacak.
  • Real-Gamer kullanıcısına yanıt
    Trafik probleminin olma nedeni sadece araba sayısı değil. Çok boyutlu bir neden.

    1) Öngörüsüz çarpık yapılaşma- alt yapı sorunu.
    2) Nüfus artışının ivmeli bir şekilde tırmanması.
    3) Mesafeler-teknoloji arabayı ciddi bir ihtiyaç haline getirdi. Arabalar 10 yıl önce bu kadar masraflı ve pahalı değildi. Her geçen gün çok ciddi bir artış gösteriyor ama bir kere araba alan biri borca girse de arabasız kalmayı göze almıyor al-sat ile bir şekilde arabasını yenileme derdine düşüyor.
    4) Fakir araba alamasa da, zengin araba koleksiyonu yapıyor.
    5) Araba aynı zamanda ciddi bir iş aracı durumunda, sektörde hayat bulmak isteyen nice kurum taşıt filosu kuruyor. Para kazanmak için daha uzun mesafeleri kat etmek gerekiyor. Bu ada şahsi araçları olmazsa olmaz kılıyor.
    6) Tüketim çılgınlığında olduğumuz için, sağlığımızdan bile kısıp bir bankaya deli gibi borçlanıp araba alıyoruz. Bu çılgınlık telefon ve benzeri her şey için geçerli. Bakınız muazzam bir borç durumu var.
    7) Herkeste bir araba yok. Ben 2010 da 2004 model bir toyota aldım değiştirmedim. Arabası olmayan nice arkadaşım var. Yenilemeyi düşündüm mü? Evet ama özellikle son 2 yıldır değil. Çünkü araba çok ciddi bir masrafa dönüştü. Sıfır araba almak her anlamda ciddi bir yük. Anlamsız. Heralde ülkem kadar arabasına tüp taktıran başka bir memleket yoktur ama benzin fiyatı da muazzam yükseldi.

    AVM kapanan firma yok kriterine katılmıyorum. Öncelikle AVM'lerde çok yüksek kiralar alınıyor. Ama her parası olan bu sektöre tutunmak için AVM'lere yatırım yapıyor. Burada zarar etmeyen AVM oluyor. Dükkan kapansa da başka bir girişimcinin o dükkanda gözü var ne de olsa. Bir de farkında olmasanız da çoğu el değiştiriyor. İsim aynı işletmeci farklı. Kurumsal firmaların farklı anlaşmaları da oluyor. Kimi yerlerde prestij adına zarar etmeyi de göze alıyorlar.

    Migros-Burger-Starbucks gibi yerlerin kolay kolay zarar etme ihtimalleri yok. Kar marjları yüksektir o zaman neden bu kadar talep var o sorgulanabilir. Bu halkın ciddi bir marka düşkünlüğü var. Buna karşın Migros'u ayrı tutarak yiyecek sektörü kolay kolay ölmez siz gitmeseniz de, giyiminizden sağlığınızdan kısarak çocuklarınıza verdiğiniz, gençlere verdiğiniz paralar oraya gider. Migros ise muazzam bir alım gücüne sahip market zinciri olduğundan yerel yerlerde dahi özel üreticiler ile işbirliği yaparak her ürüne toplu erişim imkanı sunuyor. Aslında farklı kalemleri daha ucuza temin edeceğiniz yerler olsa da kapitalist düzen özellikle insandan zamanı çaldığından, tüketimi kısa süreçlerde halletmek insanların işine geliyor.

    Ne yaparsanız yapın, temel ihtiyaçlara harcama yapacaksınız. Migros geniş ürün yelpazesine sahip ve bir ürüne yüksek fiyat koyup diğer ürünleri düşürerek bu dengeyi sağlamasını biliyor.

    Tüketim çılgınlığı neden sürüyor sorusuna gelince. Çünkü sistem bunun üzerine kurulu, siz birilerini tüketmeye yönlendirmeyi başaramıyorsanız, sizin yerinize gelen ve daha iyi fikirler ürettiğini düşünenler cebindeki meteliği bile almanın hesabını yapıyorlar. Tüket ve tüketimi de işe çevir politikası var.

    Eğitim sektöründeyim. Özel kolejde öğretmenim. Bu dershane kararı sonrası tonla rakip okul açıldı. Yani bir şekilde birileri iş yapmayı deniyor ama şehrin özel okula öğrenci gönderecek insan sayısı bellidir. Bu kesim audiye de biner. Kimisi porche ile de gelir. 3500 - 4000 civarı bir öğrenci kapasitesi olan şehirde 15 kurum mücadele ediyor. Özel okul statüsü alan dershanelerden bahsetmiyorum bile.

    Mantıksal olarak çoğunun iflas edip kapaması ve sayının azalması gerekir değil mi? 3 yıl önce okul sayısı 5'ti. Şu anda 15 ve yenileri de bölgeye gelmeyi deniyor. Peki mevcut okullardan kaçı sizce durumunu sürdürebilecek? Yatırım maliyetleri belli 400-500 öğrenci ile ayakta durabilirler. Bu neden ile çoğu el değiştiriyor. Piyasaya yeni girenler ise farklılık oluşturup bu pastadan en büyük payı kapma derdinde yani, mevcut okullardan öğrenci kapma uğraşında.

    Yukarıdaki örneği neden verdim? Tüketim sizden bunu istiyor. Maksimum rekabet duygusu ile önüne gelen tüm rekabetçi fermaları ez ve en fazla müşteriyi sen kap. Bu sistem içinde müşteri de harcama ile prestiji doğru orantılı olarak algılıyor.

    Kısacası asgari ücret ile çalışan işçi her şeyinden kısıp bir iphone alıp haftada bir Starbucks'ta kahve içerek statü yaptığına inanıyor. İşin özü de bu. Hava gazı ile çalışıyoruz.




  • Yazacak çok şey var da susmak bazen en iyi cevap .

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Küçük esnaf vergilerle öldü.

    Vatandaş vergi yüküyle ezildi.

    Fabrikalar kapatıldı,satıldı veya özelleştirme adı altında yok pahasına satıldı.

    Limanlar,yollar,tatil beldelerinde en güzel yerler satıldı alanlar bayraklarını cekti.

    Paypal Türkiye'den sepetlendi,evini geçindiren onca kişi ekmeğinden oldu hükümette döviz girdisinden!

    ben parti tutmuyorum,güzel şeyler yazmak isterdim ama içimden gelmiyor.Keşke japonya'daki gibi ÖZGÜRLÜK olsa da külliye karşısına bir hoparlör konulsa ve bizi takan olsa.
  • L.Croft kullanıcısına yanıt
    Yaa sen neyin kafasındasın ey kul. Allah. Kuran sana çalış üret doğru ol diyor sahtekar insan ol demiyor. Sen bu kafa ile git. İnsan iki kanatlı kuşa benzer biri madde biri mana. Tek kanatlı kuş veya uçak uçar mı hayır. Sen neyin kafasını yaşıyorsun. Atılacak bir şey var doğru o da kiminin leş olan bedeni kiminin ebedi hayata irtihali. Sen kendini çok medeni görüyorsun yaa daha nezaketen yazmayı bilmiyorsun kırarak dökerek ne elde edeceksin. Sen inanmayabilirsin sana laf eden olmaz ama sende inanan insanlara söz söyleyemezsin. Ülkenin tek olduğunu içerde farklı fikirler olsa da dışarı karşı tek yürek olmak gerektiğini sokaktaki çocuk bile bilir. Kim halkına zulüm ederse elbette cezası olur önemli olan kişiler değil vatan. Sen benden daha nitelikli isen işinde ben o makamı sana bırakırım gerçekten işin ehli isen.Bizim ülkemizde bu yok işi ehline vermiyoruz. O senden bu benden böyle olmaz. İdeoloji karın doyursaydı aç insan kalmazdı. Allah bu millete akıl fikir versin istikametini düzeltsin senin kalbine de ilham versin. İyiliğe iyilik herkesin kötülüğe iyilik er kişinin işidir. Ben sana yine de dua edeyim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Çok kötü durumda değiliz ancak iyi durumda da değiliz. İnsanların çok çalışması gerek ve değer katmaları şart. Senin niteliğin nedir de ne bekliyorsun hayattan? Tahsil seviyen ne? Dünyada ne olarak görülüyorsun? Üretime olan katkın ne? Fark yaratabilmek için ne yapıyorsun?

    Oturduğunuz yerden sisteme ya da devlete küfür etmek yerine biraz da hataları kendinizde arayın.
  • L.Croft kullanıcısına yanıt
    600 sene Osmanlı Devleti yaşadı 100 yıla yakında cumhuriyet 700 yıldır bu ulu millet bu coğrafya da bunun kıymetini bilen insan olmak önemli.Sen şimdi Türkçeyi biliyorsun mesleğin herşeyin Türkçe diyelim birden dilini frenkçe yapsalar sen ne olurdun alim iken bir anda cahil. Tarihini oku hem kendi bakış açından hem de karşı bakış açısından yoksa deve kuşu misali kalırsın. Sultan abdülhamit ı oku sadece sana yeter de artar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • yaw hocam Türkiyenin 2. el araba piyasasını bir "gavura" anlatamazsın.

    satıcılarda "FULL+FULL" gibi ne idüğü belirsiz bir ifade. Sorsan hiç sorunlu araba yok zaten hepsi mis sıfırla farkı yok sadece "pert kaydı var"

    Arabalarda garanti bittikten sonra herşey kayıt dışı. Boya var diye arabanın fiyatını düşürüyorlar vs.

    örnek 2005 model arabamın geçen sene YETKİLİ SERVİSTE DOLANDIRILANA KADAR tüm işlemleri yetkili servislerde yaptırdım. Yani başına ne gelmişse 2 tıkla görünür. Vernik yanması dedikleri görünüm yüzünden keyfi boyattığım arabaya yarı fiyatını veriyorlar. Ne bilelim kaza yapmadığını vs diyorlar birde.

    Kişi kendinden bilirmiş. Türkiyede 2. el araba piyasasını kim belirliyor acaba? hükümet mi? millet mi?

    herkes kendi "üç kağıdını" yok farz edip başkalarını günah keçisi saymaktan başka bildiği bir şey yok.




  • Stand Alone kullanıcısına yanıt
    İnsanlar üretime hazır da iş yok kardeş enflasyonun %15 olduğu bir ülkede 500 tl maaşla öğretmen çalıştırmaya çalışıyorlar bu insanlar 500 tlye çalışır mı?



    Bu ülkede iş yok, 1 ayda 40 kuruş artan dolardan belli neyin ne olduğu kimse vatandaşa bok atmasın. 79 milyon bir olmuş üretmiyor çalışmıyor çabalamıyor olduğu gibi yatıyor suç devleti yöneten 300-500 kişide değil 79 milyonun bir olmasında bu mantığa göre

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ioz kullanıcısına yanıt
    abi kimse kimseye güvenmiyor. bunun temeli psikolojik tramva. herkes bir birini kazıklıyacakmış kafası.

    o beni kazıkladı ben de başkasını kazıklıyım.
    oturdugum sıtenın yöneticiliğini yapıyorum.
    apartman içi su saatlerine kapak yapılacak.
    mobilyacı buldum. uzaktan bir akrabanın arkadaşı cidden uyguna yaptı diyebilirim.
    neyse gelicekler önce bi gün gecikmesi oldu.
    sonra montajda hata var. kapatlar duzgun duvara montajı yapılmamış.
    tekrar aradım gelicem dedi bakiye var arada onuda vericem.
    dedim abi bak dedim bi düzeltin. mantakp alıyım cumartesi sendeyim dedi.
    ara ki bulasın 3-5 aramadan sonra telefonlarıda açmadı.


    evi mimara verdik kamyonla para harcadık. ufak tefek şeyler arıza veriri eyw. dedik gelip tekrar ilgilenmesi lazım yok adam piyasada.

    ahmet şerif izgören diye biri var çatı ustasıyla arasında geçen bir ialog youtubede seyret bak.

    3 tane sıfır araba sattı geçmiş yıllarda kmleri 6bin 20bin 13binde arabalar sıfır kokusu üstünde.
    arabaları şeffaf film kapladım kuş pisliği çamur falan titizim biraz. kendim yıkarım falan deliyim yani :D
    expertiz geldi boya olcum makınası var burası fazla çıkıyor ama film var arabada dedi.

    alıcı aynen şunu dedi ben bunu sökmek istesem boya kalkıcak olmaz bu dedi. :D
    expertizci dediki abi boya yere film mi kaplanır dedi. 3gün sonra kabarırdı dedı.
    dedim sen bide mühendis olucaksın bilgin olmadan fikir üretmek oluyormu şimdi dedim.
    herkes boyalı arabaları boyasız dıye satmaya calısıyor.
    ee nolcak temiz olur boyalı birşey büyük kazası yoksa full boyalı olsa nolur yada bölgesel elinde kazalı resmi varsa alınır dedim. hakkattende alırım evi boya yapıosun temizleniyor mantıgı.
    ama sonra şunu öğrendim takla atan arabyı bir boyuyorlar hiç kaza maza hak getire. kralı gelsın anlamaz.

    bizim millet sadece üçkağıta kafa basıyor.

    dürüstlük falan ölmüş gömeni yok.

    velhasıl güven cam bardagın kırılması gibi tekrar toparlanması yapıştırması mümün ama izi hep kalır.

    islamiyeti yaşan topraklarda güven sadece sözlükte bir kelime.

    avrupada birden falza kere bulundum. adamlarda ki kafa kendimi bir başka insana güvenmek zorunda bırakmadan yaşıyım. yalan yok. karşı tarafta bana yalan söylemesin.

    ne ekersen onu biçersin bizim atasözümüz ama onlar ekmeğini yiyor.




  • bir iktisatçı olarak +∞
  • Bundan birkaçgün önce izlediğim haberde, bu sene banka hesabında 1 milyon liradan fazla para olanların sayısı 15bin artmış. Yani demek istediğim 2002 yılındaki gibi bir gecede olan devalüasyon olmadığı sürece bu hükümet bir yere gitmez. Zenginlik el değiştiriyor ama yurt dışına hortumlanmıyor.



    https://youtu.be/vEbGnHSsFJE

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Japonic diye birisinin videosunu izlemiştim yotubeda

    adamlar bir şekilde kaza yarparlarsa senin tamir ve hastane masraflarını ödüyorlar üstüne birde özür parası diye birşey ödüyorlar.

    bu parayı almamak büyük hakaret kabul ediliyor. Budist japon bunları yaparken bizim müslümanlar?

    aynı şekilde bir araç mezatına gitmişti.
    adamlardaki araç satış evrakında gözle görülmeyecek çiziği bile işaretlemişlerdi mesela
  • quote:

    Orijinalden alıntı: m398

    600 sene Osmanlı Devleti yaşadı 100 yıla yakında cumhuriyet 700 yıldır bu ulu millet bu coğrafya da bunun kıymetini bilen insan olmak önemli.Sen şimdi Türkçeyi biliyorsun mesleğin herşeyin Türkçe diyelim birden dilini frenkçe yapsalar sen ne olurdun alim iken bir anda cahil. Tarihini oku hem kendi bakış açından hem de karşı bakış açısından yoksa deve kuşu misali kalırsın. Sultan abdülhamit ı oku sadece sana yeter de artar

    Mesajınız okudumda osmanlı zamanına değinmişsiniz osmanlıca dili arapça ve farsça ortak karışımı bir dildi ve saray ahalisi bilirdi ve o zamanlar okuma yazma oranı zaten yüzde%1 idi ama halk kendi arasında anadolu türkçesiyle konuşuyordu geri kalanı bilmezdi çünkü zor bir türkçeydi şu latin alfabesi ile beraber ülkemizde okuma yazma oranı %96.5 bilgilerinize

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Öncelikle konuyu başlatan kişinin yazdıkları doğru... Ama her şey ekonomi mi ya? Her yorumda, her paylaşımda bunu görüyorum:

    Para, para, para...

    Lan bir dur! Zaten alıyorsun 2 lira maaş. Ekonomi uçsa kaçsa, 10 yılda ortalama yıllık %9 büyüsen (Çüş OHA), ekonomini iki katına çıkarsan, bu büyüme de nasıl olacaksa, halka eşit dağıtalabilecek uygulamalar, gelir adaletsizliğini azaltıcı önlemler ile gelse, 10 yılın sonunda cebine girecek 4 lira maaş. Sürünüyordun, emeklemeye başladın. Tebrik ederim. O yüzden bırakın ekonomiyi. Biz bu dandik ekonomiyi 5 kere yıkar, 7 kere geri kurarız. Yıktığımızda 2 yıl zorlanırsınız. Bütün mesele bu mu? 2 yıl için mi bik bik bik konuşuyoruz?

    Çok daha önemli şeyler var:

    1) Yargı bağımsızlığı ve adaletin hızı

    2) Medya bağımsızlığı ve patrondan bağımsız, tam özgür medyanın hiç var olmaması

    3) Başkanlık sistemi ile iyice arap saçına dönmüş rezil anayasamız (zaten rezildi, iyice aşağılık bir hal aldı)

    4) Partcilik kanunun partilerin aşağıdan yukarıya yönetilmesini zorunlu tutmamasından ötürü, partilerin birilerinin malı gibi yönetilmesi. MHP Bahçeli'nin, CHP Kılışdar'ın, AKP Cumhurbaşkanı'nın... En acıklısı da son söylediğim. CUMHURBAŞKANI bir partiyi kendi malı gibi yönetebiliyor. Başbakan değil bak. Cumhurbaşkanı...

    5) 39 tane siyasi partinin olması. Bu bahane edilerek %10 barajı garabetinin korunması.

    4 ve 5'inci maddeler millet vekilini milletin vekili olmaktan çıkarıp, bağlı oldukları partinin başkanının YALAĞI yapıyor. O mecliste koltuk eskiten 550 kalın enseli, senin benim vekilim değil. Ona oy vermiş olsak da değil. Adayın kim olacağını sen mi belirledin? Ben mi belirledim? Biz belirlemedik değil mi? Kimse bizim eyvallahımızı almadı değil mi? O zaman o vekil bizim vekilimiz değil. BAŞKANININ YALAĞIDIR.

    Bu beş maddenin dışında, rantiye, rüşvet, bürokrasiye adam yerleştirme, beceri ve devlet düzenine, hukuka biata göre değil, "söz dinleyecek" bürokrat yerleştirme. Hiç bir kurumda özerklik bırakmama. Çevresini her türlü ihale ve imar düzenbazlıkları ile nemalandırma ve bir sermaye "havuz"u olulşturma. Bu havuzun siyasetini finanse etmesini sağlama. İktidarın sağladığı imkanları da bu havuza peşkeş çekerek havuza finansman sağlama. Bir döner sermaye modeli özetle... Aynı havuzun içinde TV kanalları ve gazetelerin de olması... Bir propoganda makinesi oluşturma. Beyin yıkamaya "çalışma". Çalışma diyorum, çünkü azıcık zeka sahibi insanları kandıramıyorsunuz. Gerçekten beceriksiz ve basiretsizsiniz. Nazi propoganda yöntemlerini harfiye uyguluyor olmanız bile bu çapsızlığınızın kanıtı. 70 yıl önceydi o. Madem yapacaksın, daha yaratıcı ol. Beni de kandıracak propogandalar üzerine kafa yor. Ama yok. Siz Belediyecisiniz. Ne anlarsınız 21'inci yüzyıl zihniyetinden de, ona göre propoganda ayarlayacaksınız? Zor...

    6) Feto, doğrudur, sizden önce de vardı. Ancak sizinle azıttı. Tüm bürokrasiye hızla sızmaları sizin onların önünü açmanızla oldu. Temizlediğiniz kadrolara sizin sözünüzü dinleyecek kişiler olarak onları getirdiniz. Onlar da tüm kurumlarda bir çok kişiyi küstürüp, kaçırtıp, açılan kadrolara kendi adamlarını yerleştirdi. Eşim bir devlet kurumunda çalıştı 2.5 yıl. Bu süre zarfında o kurumun başına birileri getirildi. O birileri de aşağıya doğru kadrolara zulmederek açılan boşluklara adamlarını yerleştirtti. Koca bir binayı 2-3 fetocu yönetici bozabiliyor. Eşim de bu heriflerin türlü çeşitli sistematik zulmüne maruz kaldı. Direndi. Sanıyorum toplamda 4 kere sürüldü. Bir süre sonra "skyler"dedi ve çok doğru bir tercih yapıp özel sektöre geçti. Bundan 2 yıl falan sonra da darbe girişimi oldu zaten. Neyse, ben 16 yaşındayken bu fetocuların ne mal olduğunu biliyordum. Ta o zaman kandırılamadım. Benden akıllı olduğu her halinden belli olan, ben 16 yaşındayken 45-50 yaşında olan koca başbakan "kandırılmış". Yersen...

    İlk beş madde bizim yapısal sorunlarımız. Ancak bitmedi. Dış ilişkiler rezaletlerimiz mevcut...

    7) Bundan 15 yıl sonra ben Suriye'ye gezmeye gitsem, ne kaldı geriye gerçi, pek bilmiyorum, bir Suriye'li "Bizden ne istediniz, bunu bize niye yaptınız?" diye sorsa, ne diyeceğim? Yüzüm yere akmayacak mı? Yoksa yavşak bir Amerika'lı gibi "demokrasi getirmeye çalıştık, terör, anayurt savunması, bilibilibili" gibi cahil cahil saçmalayacak mıyım? Doğrudan biz sebep olmadık da, ateşi körüklemedik mi? Savaşçıları eğittik, kamplar kurduk be! Yıllar önce PKK eğitim kampları Suriye'nin kontrol edemediği bir bölgede idi ve biz Suriye rejimini "terör destekçisi" diye ölesiye eleştirmiyor muyduk? Silahlar yolladık, birbirlerini öldürsünler diye. İç savaşa silah yollamanın vicdanı olur mu lan? Ki yolladığın o silahların çoğu El-Nusra aracılığı ile Işid'e geçti şimdi. Hadi açıkla lan bunu Suriyeli'ye...

    8) Ülkemizde 12 milyon Alevi yaşarken, ülkemiz laik bir yönetim iken, biz niye Sünni bloğun bir parçasıyız? İki tarafa da "Allah da belanı versin" diyemiyor muyuz? Hani mezhepçilik yapan müslüman değildi? Yalanmış değil mi? İç siyasette batıya atıp tutmak işe yarıyor. Çekilen batı sermayesinin yerini de Sünni blok dolduruyor. Yobazlar da mezhepçilik yapmaya zaten yatkın. Sünni boğun sermayesi için dansöz olduk, mezhepçilik yapıyoruz. Tebrik ederim. "Türk dış ilişkilerinin nasıl içine sıçılır?" Sorusunun cevabını uygulamalı verdiniz. 10 puan.

    9) Batıya atıp tutmak... Aç bak, ihracatının yüzde kaçını Avrupa'ya yapıyorsun? Aç bir bak. %75'ini falan... Petrol ve Doğalgazı attıktan sonra, ithalatının %60'ını gene Avrupa'dan yapıyorsun. Artizleneceksen, önce şu durumu bir dünyaya yay (pek mümkün değil). Ya da horozlanma. Varsa eleştirin, temellendir. Sebepleri ile birlikte uluslararası ilişkiler jargonlarına uygun bir dille söyle. "Sen, kimsin ya!?" ile olmuyor. Utanıyorum cidden. Ciddiyetsiz buluyorum. Çok daha ağır eleştiriler, Avrupa'lı liderlerin kafalarını öne eğip utanmalarına sebep olacak laflar, çok daha uygun şekilde söylenebilir. Haklı olduğun taraflar varsa, dili doğru kullan. Haklı olduğun yerler de, az olmakla birlikte var.

    10) Ah İsrail, vah İsrail... Mavi Marmara, "Van Minüt!" falan derken, tam tornistan geri basıp, tükürdüklerimizi bir bir yaladık mı? Ne gerek vardı buna? Ne elde ettik? Bir kazanç sağladık mı? Yok. Gene, iç siyasette bol bol goygoy yaptınız. Ülkece dış ülkelere karşı bir şey kazandık mı? Hayır. Yazık. Halbuki etkili bir başbakan çıkıp, "Siz İsrail'lilerin artık coğrafyasına uygun davranması, coğrafyası ile iyi ilişkiler geliştirmek zorunda olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Etrafınızdaki coğrafyanın da sizin bir yere gitmeyeceğinizi, buranın sizin yurdu olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Tüm taraflar için aynı şeyi söylesek yanlış olmaz: Adam öldürerek, şiddetle bir yere varamayacağınızı hala anlamadınız mı? Bu, sonsuza kadar böyle süremez. Müütefikleriniz sonsuza kadar güçlü kalmaz. Zayıfladıklarında veya ilgilenmeleri gereken daha büyük meseleler olduğunda, yalnız kalırsınız. Yalnız kaldığınızda ne olacak? Nefret etmeyin, nefret ettirmeyin, nefreti körüklemeyin. Bu sözüm tüm taraflar içindir." dese, ne olur mesela? Deprem mi olur? Gafamıza daş mı yağar?

    Bu on maddeden sonra sıra ekonomiye gelebilir. 11'inci madde olarak koyarım oraya. Söyleyebileceğim bir kamyon şey var siz beton sevicilere... Ancak, yukarıdakilerden sonra, ekonomi çok da fifi. Bugün iyidir. Yarın bozulur. Öbürgün tekrar toplarız. Sonuçta dandik bir ekonomi. Çok atla deve değil. Bizdeki bu potansiyel varken, bu dandiklikteki ekonomiyi 5 kere yıkar, 7 kere geri kurarız...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Huseyin-ZST -- 9 Kasım 2017; 10:17:45 >




  • Türkiye şu anda sıcak suda yaşayan kurbağa gibi.
    Kurbağayı soğuk sudan alır ılık suya atarsan inanılmaz mutlu olur.Daha enerjik ve çevik hareketler yapmaya başlar.(AKP nin ilk yılları gibi)
    Sıcaklık arttıkça mutluluğu da artar.(AKP nin 2010 dan sonraki dönemi)
    Ama sıcaklık dayanamayacağı noktaya geldiğinde iş işten geçmiştir.(Günümüzün AKP si)
    Artık kurbağanın ölümü yakındır.
    Sıcak para piyasaya girdikçe mutluyduk gururluyduk kalkınıyorduk.
    Ama paraları lüks ve şatafat için harcadık, daha güzel evlere çıktık, saraylar yaptık.
    Ama üretime dönük bir şey yapmadık.
    Yapılan inşaatlar bir şey üretmez.
    Üretemeyen tüketen bir toplum batmaya mahkumdur.
    İşte eti bile ithal ediyoruz.
    Eti bırak saman bile ithal ediyoruz.
    Sonunda ne bekliyorsunuz ki?
    Uzaya çıkmayı mı?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: vasel


    quote:

    Orijinalden alıntı: m398

    600 sene Osmanlı Devleti yaşadı 100 yıla yakında cumhuriyet 700 yıldır bu ulu millet bu coğrafya da bunun kıymetini bilen insan olmak önemli.Sen şimdi Türkçeyi biliyorsun mesleğin herşeyin Türkçe diyelim birden dilini frenkçe yapsalar sen ne olurdun alim iken bir anda cahil. Tarihini oku hem kendi bakış açından hem de karşı bakış açısından yoksa deve kuşu misali kalırsın. Sultan abdülhamit ı oku sadece sana yeter de artar

    Mesajınız okudumda osmanlı zamanına değinmişsiniz osmanlıca dili arapça ve farsça ortak karışımı bir dildi ve saray ahalisi bilirdi ve o zamanlar okuma yazma oranı zaten yüzde%1 idi ama halk kendi arasında anadolu türkçesiyle konuşuyordu geri kalanı bilmezdi çünkü zor bir türkçeydi şu latin alfabesi ile beraber ülkemizde okuma yazma oranı %96.5 bilgilerinize

    Osmanlı alfabesi şuan olsaydı da okuma yazma oranı %98 civarı olurdu, Osmanlı da okuma yazma oranı %1 değil çok daha yüksekti. Unutmayın ki Osmanlı alfabesi 2 hafta da öğrenilebilirdir, ama latin alfabesi daha uzun sürede öğrenilebiliyor.




  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.