Şimdi Ara

Nuh Tufanı - Efsane mi Gerçek mi..

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
150
Cevap
4
Favori
4.195
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
6 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • NUH TUFANI – EFSANE Mİ GERÇEK Mİ


    Dibace:

    Normalde dini mevzulara pek girmem. Dini siyasi bir araç haline getirerek sosyolojisini tüm topluma dayatmaya kalkışanlar veya bundan nemalananlar dışında dindarlarla bir sorunum yoktur ancak dinler de elbette başka her şey gibi irdelemeye ve eleştiriye açıktırlar, inanç deyip geçiştirilemezler, kutsal bir dokunulmazlık zırhı ile korunmaya alınamazlar. Dini propaganda meşru görülüyorsa anti dini propaganda da o ölçüde meşrudur, aksi faşizmdir.

    Ama Nuh Tufanını ele alışım bu çerçevede olmadı. Tamamıyla bir tepki dürtüsüyle bu konuyu ele aldım. Bir zaman önce “sabah yıldızı” mahlaslı bir üyeyle “Exodus” üzerine tartışırken, kendisine tepki olarak, “Exodus” ile yetinmeyeceğimi, Nuh Tufanının da tarihsel bir olgu değil, bir söylence olduğunu ortaya koyacak bulguları paylaşacağımı söylemiş ve veri toplamaya başlamıştım. Sonra tavsadı bu girişimim ve bir kenara attım. Birkaç ay önce bir başka forum üyesinin teşvikiyle konuyu yeniden ele aldım. Amacım forumda yayınlamaktı ancak yazı kontrolden çıktı, forumda paylaşamayacak kadar uzadı. Bu nedenle, yazıyı bir bloğa taşıdım. Burada da bloğun linkini paylaşıp, yazıdan kısa kısa alıntıları buraya taşıyacağım.

    Yazının Linki:


    Nuh Tufanı - Efsane mi Gerçek mi


    https://tufan-sadece-bir-erkek-ismidir.blogspot.com.tr/

    ___







  • Yazıdan sadece kısa alıntılar yaptım. Yazının tamamını buraya taşımam mümkün değil. Alıntılar bir anlam bütünlüğü taşımıyor, yazının herhangi bir pasajından rastgele seçilmiş paragraflar; yazıya ilişkin genel bir fikir verecek, sizi yazıyı okumaya teşvik edecek ya da böyle bir niyet varsa vazgeçirecek nitelikte kısa cümleler…

    Haydi bakalım, kolay gelsin.


    Tarihsel bulgular başlığı altında daha çok Eski Ahit temelli Tufan tarihlendirmesinin yanlışlığını ortaya koyan olguları ele aldım. Tarihi “historia” ve “preshistoria” diye ikiye ayırdığımızda, Tufanın neden “historia” yani yazılı tarih döneminde olamayacağını ortaya koyan bulgular bunlar. “Prehistoria” dediğimiz tarih öncesi dönemde Tufan varlığını geçersiz kılacak bulgular ise daha çok diğer başlıklar altında ele alınmıştır.


    5. ve 6. Hanedanlığın hüküm sürdüğü MÖ 2494 ile MÖ 2181 yılları arasında Userkaf’la başlayıp, Netjerkare Siptah ile biten 16 firavunun hükümranlığındaki yıllara ilişkin çok ayrıntılı kayıtlar mevcut. Öyle ki, tek tek hangi firavunun ne zaman doğduğu ne zaman öldüğü, hangi piramide gömüldüğü, kraliçeleri vb. gibi sayısız bilgi Mısır arkeologlarınca halihazırda tasniflenmiş durumda. Daha da ileri gidelim; Tufanın olduğu söylenen MÖ 2348 yılında Unas adlı firavun yönetimdeymiş ve MÖ 2345 yılında yani Tufandan 3-4 yıl sonra ölmüş ve Saggara’daki adına yapılan piramide gömülmüş [a6].


    Tekvin 6/14’de [a10-a11] Tanrı Nuh’a gemiyi ziftle kaplamasını söylüyor. Zift insanlık tarihine demir çağı ile birlikte girdi (a9]. Demir çağını en çok MÖ 1800’lere kadar götürebiliyoruz (İlk demir alet Kalehöyük’te bulundu ve MÖ. 2200-2000 arasına tarihleniyor ama demirin yaygın kullanımı MÖ. 1200 sonrası başlar). Bu durumda Tufan MÖ. 1800 ve daha sonrasında olmuş olmalı. Mesela MÖ, 1500 veya MÖ. 1000 fark etmez, Tufanın olduğu tarihte o günlerde var olan tüm uygarlıkların Tufanla birlikte yeryüzünden silinmiş olması gerekirdi ama bakıyoruz durum hiç de öyle değil. Mısır, Asur, Hitit, Çin… hep devam etmiş!..


    Atmosferdeki su miktarı toplam 12.900 km3’tür [b1]. Tüm bulutları ve havada çözülmüş halde duran nem miktarını topladığınızda ortaya bu rakam çıkar. Göze çok görünse de aslında yeryüzündeki toplam su miktarının yalnızca yüz binde biridir (0,001%) Yeryüzündeki su miktarı toplam 1.385.984.510 km3’tür [b1]. Atmosferdeki suyun tamamı yağmur olup yeryüzüne düşse, yeryüzü en fazla 2,5 cm su ile kaplanır. Yeryüzü yüzölçümü: 510.064.472 km2 = 12.900 km3 / 2,5/100.000. Tabii bu su karalardan denize akacağı için deniz seviyesi ne kadar yükselirdi ona da bakalım: Denizlerin toplam yüzölçümü: 361.060.000 km2 [b2] = 12.900 / x / 100.000 ise x = 12.900/361.060.000 = 0,000036 yani 3,6 cm!


    Yeraltındaki su miktarı yeryüzündeki toplam su miktarının yalnızca %1,7’sidir [b1]. Yeryüzündeki su miktarı 1.385.984.510 km3 olduğuna göre Bunun %1,7’si yaklaşık 23.400.000 km3 yapar. Yeraltındaki tüm suların aniden yeryüzüne fışkırması halinde tüm yeryüzü 523.400.000/510.064.472x1000 = 45,9 metre suyla kaplanacaktı. Bu sular karalarda durmayıp denizlere akacağı için (deniz seviyesi = 0) denizler de 23.400.000/361.060.000x1000 = 64,8 metre yükselecekti (aslında biraz daha az yükselir çünkü karalarda deniz seviyesinin altında kalan çukur bölgeler vardır).

    Bir başka deyişle, eski ahitte tasvir edildiği şekliyle topraktan sular fışkırsa, gökyüzünde bulutlar yağmur olup yağsa yani dünya havada ve topraktaki tüm suyunu yeryüzüne boşaltsa denizlerin seviyesi sadece ve sadece 64,8 + 0,036 = 64,85 metre yükselecekti. 65 metre bile değil!



    Bu kadar suyu donmuş bir asteroidin getirdiğini varsaysak ve bu asteroidin %50 buz, %50 kayadan müteşekkil olduğunu kabul etsek (aşırı optimistik bir ön kabul, bir asteroidde bu kadar su bulunması pek mümkün değildir), Ayın yaklaşık 2 - 2,5’da biri kadar bir kütlenin dünyaya çarpmış olması gerekir. Hesap da şu: Ayın hacmi / Tufan suyunun hacmi x %50 ise X = (21,9 x 10^9 / 4,591 x 10^9) / 2 = 2,39 [b10]. Güneş Sisteminde böyle bir buz asteroidi yoktur çünkü bu civarda bir kütle cüce gezegen büyüklüğüne denk gelmektedir. Mesela Eris [b8] adlı cüce gezegen yaklaşık bu hacimdedir ve Pluto’dan sonra sistemdeki 2. en büyük cüce gezegendir.


    Dünyanın çapı (R1): 12.742 km (Bkz. Google)
    Dünyanın Nuh Tufanından sonraki çapı (R2): 12,742+ 9+9 = 12,760 km.
    Hacim formülü:
    V = 4/3pi()*r ^3
    Dünyanın hacmi: V = 4/3 x 3,14 x 6371^3 = 1,08321 x 10^12 km3
    Tufanda hacim: V = 4/3 x 3,14 x (6371+9)^3 = 1,0878 x 10^12 km3
    R2–R1 Farkı: 4.597.068.189 km3



    “Eolian” katmanlar büyük ölçüde rüzgarla ve zaman zaman da yağmurla şekillenen yüzey alanları ve şekilleridir. Bu türden formasyonlar çok uzun zaman dilimlerinde oluşmaktadır ve Tufan ile oluşamayacağı çok açıktır. Örneğin Peri Bacaları 60 milyon yıl öncesinden beri püsküren Erciyes, Hasan ve Güllü volkanlarının (bugün onlara dağ diyoruz) geride bıraktığı lav ve tortular bu süre zarfında rüzgar ve yağmurun çok yavaş ama sürekli etkisi altında - milyonlarca yıl içinde - bugünkü şekillerine kavuşmuşlardır [c9]. Rüzgarla şekillenen bu sütunların (Peri Bacaları) 1 yıl veya 7 ay süren Tufan neticesinde su altında oluşamayacağı (yaradılışçıların iddiası) veya Tufan öncesinde oluşmuşlarsa Tufanla birlikte yerle bir olacakları aşikardır. [c12] nolu bağlantıda “eolian” katmanların nasıl oluştuklarını detaylıca ele alan akademik bir çalışma sundum. Merak eden tamamını okuyabilir (ben maalesef sadece bir kısmını okudum).


    Mercanların ideal şartlarda yılda birkaç santim, mercanların üzerinde büyüdüğü resiflerinse yılda yalnızca 1-2 mm kalınlaştığı bugün iyi bilinen bir olgu. Dünya denizlerinde defalarca yapılan uzun dönem ölçümlerin sonucu bu rakamlar. Bu durumda çoğu okyanuslardaki resiflerin bugünkü büyüklüklerine ulaşmaları için teknik olarak on binlerce (atol ve bariyer resifleri için 100.000) yıl geçmesi gerekiyor [c13]. Bu bilmemiz gereken ilk veri. Yine bilmemiz gereken ikinci veri ise Tufan anında oluşan depremlerin, lavların, anaforların, dev dalgaların ve muazzam kütleli akıntıların ve bu akıntılarla oradan oraya sürüklenen toprak, çamur, taş ve kaya yığınlarının mercan resiflerini tamamen tahrip etmiş olması gerektiği. Durum buysa günümüzdeki mercan resifleri en az 10-20 bin hatta atol mercanları en az 100 bin yıl önce oluşmaya başlamış olmalı. Bu da Tufanı ortalama 50 bin yıl geriye atar. Ama durun, burada bir sorun var. 50 bin yıl önce erken paleolitik dönemde insanlık avcı toplayıcı klanlar halinde yaşıyordu ve dil yeni yeni gelişmeye başlamıştı [c3-c4]. Bildiğimiz çekirdek aile o dönemde yoktu. Yine o dönemde insanlar tarımı bilmiyordu [c5]. Tarımın geçmişi yaklaşık 12 bin yıl. Dolayısıyla gemiye tahıl stoklayamazlardı. Daha ilginci, o dönemde insanlar gemi yapmasını da bilmiyordu! Bize Tevrat eliyle anlatılan Nuh ve ailesinin profili 50 bin yıl öncesinin yarı-vahşi insanın savan yaşamına uymuyordu. Üstelik 50.000 yıl önce Neanderthaller ve Denisovanlarla yan yana yaşıyorduk! 50 bin yıl öncesinden günümüze gelen arkeolojik buluntular sadece taş aletlerle sınırlı. Günümüze kadar ulaşabilen antropolojik bulgular bize o dönemin insanları hakkında az çok fikir veriyor. Öyleyse Nuh peygamber çok daha yakın tarihlerde yaşamış olmalı. Ama o zaman da günümüze kadar gelmiş bu mercan resiflerini ne yapacağız?


    Dünyadaki en büyük kalderalardan biri olan Yellowstone’da üst üste katmanlar halinde yığılmış 27 orman tespit edildi. Eocene döneminde (56 ile 33,9 milyon yıl öncesindeki ara dönem) hayli aktif olan kaldera ortalama 600.000-800.000 yıllık periyotlarla volkan püskürtmüş. İki püskürme arasındaki dönemde mineral bakımından zengin olan lav toprağında ormanlar yeşermiş. Kaldera yeniden püskürünce ormanlar lav tabakası altında kalmış. Yeni oluşan lav tabakası üzerinde yeniden ormanlar yeşermiş ve bu döngü günümüze kadar 27 kez tekrar etmiş. Durum Yellowstone’daki saha incelemelerinde çıplak gözle dahi görebiliyor. Ama işin daha ilginç bir yönü var. Çoğu ağaç aralarından akıp geçen lav selinde ayakta kalarak taşlaşmış. Lav seli kökü zayıf ağaçları devirirken kökü ve gövdesi kalın olanları devirmeyip çevresinden akarak katılaşmış. Böyle böyle birçok ağaç dikine fosilleşmiş. Dikine fosilleşen bu ağaçların çevresindeki lav toprağı erozyonla (rüzgar + su) aşındıkça ağaçlar ortaya çıkmış. Yellowstone’da böyle yüzlerce taşlaşmış ağaç örneği var (resme bknz.). Bu durum yalnızca Yellowstaone ile sınırlı değil. Volkanik aktivitenin olduğu pek çok tropik ve sub tropik kuşakta görülüyor [c2].

    Şimdi; Bu dikine taşlaşmış ağaçlar 2 temel soru ortaya koyuyor:

    1. Tüm jeolojik katmanların 1 yıl süren Tufanda oluştuğunu iddia eden yaradılışçılar, bu ağaçların Tufanda dik kalarak fosilleşmesini nasıl açıklıyor?
    2. Üst üste 27 orman katmanının ayrı ayrı tabakalar halinde fosilleşmesini Tufan ile nasıl açıklıyor?
    Her 2 jeolojik oluşumun Tufan ile açıklanamayacağı çok açık. Zaten açıklayamıyorlar da!..Benzeri yapılar Yellowstone dışında dünyanın başka yerlerinde de var.



    Bir türün soyunu sürdürebilmesi için genetik çeşitlilik hayati derecede önemli bir faktör. “Inbreeding” yani aynı soydan (aile içi çiftleşme) türemenin önünde çok ciddi darboğazlar var ve yapılan bilgisayar simülasyonları ve istatistik hesapları (PVA hesapları) bir çift bireye indirgenmiş insanlık dahil pek çok memeli türünün soyunu devam ettiremeyeceğini gösteriyor [d1]. Bu ciddi darboğazlar şöyle sıralanabilir:
    · Aile içi çiftleşme depresyonu
    · Karma Bağışıklık Yetersizliği
    · MVP (Varlığını sürdürebilir Minimum Nüfus)
    · Kurucu Etkisi
    · Nurgaliev Yasası

    Merak edenler neden bir çift insandan (ya da bir çift iri memeliden) insanlık soyunun devam edemeyeceğini yukarıdaki topikleri araştırarak öğrenebilirler. Ayrıca doğada ve insan tarihinde bunun örnekleri var. Mesela Yeni Zelanda’daki Kakapo papağanlarından sadece 100 küsur kadarı kalmış durumda. Bilim adamları tarafından tehditlerden ve hastalıklardan korundukları halde ve üstelik 100’ün üzerinde papağan olduğu halde bilim adamları bu türün soyunun tükeneceğini hesaplıyor. Keza insanlardan örnek vermek gerekirse İspanyol soylusu Habsburg ailesinin sırf aile içi evlilikler nedeniyle soyu 200 yılda (1500-1700) tükendi.

    Biyologlar bir çift gelişkin memeliden soyun devam etmesi bir şekilde başarılsa bile ortaya çıkanın kurucu etkisi yüzünden yeni bir tür olacağını ifade ediyorlar.

    Kısacası mesela bir çift insan kalsa, insanlık ondan yeniden çoğalamaz, analizler ve dünyada yaşanan örnekler (adalara hapsolan az bireyli türlerin izlenmesi vb.) bunu gösteriyor. Kuşkusuz bu durum çoğu diğer memeli türleri için de geçerli. Genetik Darboğaz yüzünden Nuh’un Gemisine alınan çoğu hayvan türü yukarıdaki nedenlerle yeterince çoğalamadan yok olurdu.

    Nurgalyev denklemi bize bu konuda bir fikir veriyor zaten: Dn/Dt = an^2 - bn
    Burada "n" popülasyonun büyüklüğü, "t" zaman dilimi, "a" bir erkek yavrunun ortalama doğma olasılığının yarısı ve "b" de bir yavrunun 1 yılda ölme olasılığıdır. Bu denklemle yapılan çoğu hesaplama "n" değerini 2 aldığınızda insan için olsun diğer bazı memeliler için olsun 1'den küçük çıkıyor. Örneğin 10 yıl için yapsak, 2/10 = 1/4*2^2 - 2/5*2. Benim hesabıma göre - ki çok kaba bir hesap - yavrunun 1 yılda ölme olasılığını 0,4 aldığımda 2 bireyli bu türün 10 yıl içinde hayatta kalma olasılığı %20'dir. Süre arttıkça, bu denkleme göre hayatta kalma olasılığı daha da düşüyor 2 bireyli memeli türü için.



    Yeryüzünde, geliştirilen yeni teknikleri kullanan son araştırmalara göre 7,77 milyon hayvan (animale) türü olduğu hesaplanıyor (aquatik hayvanlar dahil mantarlar hariç) ve bunların 1 milyon (1,5 milyon tümü) kadarı da halihazırda kataloglanmış durumda. Bitkiler, bakteriler ve algea dahil yaşayan tüm türlerin sayısının ise 9 milyonu aştığı hesaplanıyor [d4]. Kuşkusuz bu konuda bilim dünyasında bir konsensüs yok. Sonuçta farklı veri setleri, farklı morfolojik kabuller ve çoğu intransijen analiz araçlarıyla farklı sonuçlara ulaşılıyor. Yaşayan türlerin sayısı araştırmaya bağlı olarak 2 ile 50 milyon arasında değişiyor [d6]. Şikago Üniversitesinin son yaptığı araştırmaya göre, listeye maytlar ve bakteriler dahil edilirse, morfolojik tabanda 1 ile 6 milyar arasında tür olduğu hesaplanıyor [d5]. Ancak son yapılan ve daha düşük standart sapmaya sahip araştırmalar 7-10 milyon arasını gösteriyor [d6]. Öte yandan, Arizona Üniversitesinin yeni tamamladığı araştırmanın “The Quarterly Review of Biology” dergisinin 09-2017 sayısında yayınlanan makalesine göre yeryüzünde 2 milyar türün yaşamış ve yaşamakta olması muhtemel. Bunların 6,8 milyon kadarı böceklerden oluşuyor. Bugün sadece ABD’de kataloglanmış 91.000 böcek türü var. Tüm yeryüzünde ise birkaç milyon böcek türünün olduğu kesin. Hangisi doğru olursa olsun tüm bu araştırmaların gösterdiği şey şu: Muazzam sayıda tür var ve tüm bu türlerin 1 yıl yetecek gıda ve su iaşeleriyle birlikte boyutları belli tek bir tahta gemiye sığması imkansız. Sığması bir yana, bu türlerin bulundukları habitatlardan yola çıkarak Mezopotamya’ya gelmeleri daha da imkansız.


    Bir başka mesele ise Tanrı Hz. Nuh’a Tekvin 6/19 ve 7/2’de gemiye hayvanlardan birer çift almasını söylüyor. Tevrat’a göre durum bu. Kuran’da ise Hud 40’da her türden birer çift hayvanı gemiye bindir diyor. Öyleyse Hz. Nuh bu hayvanları nasıl topladı? Yukarıdaki paragrafa dönersek, neye göre seçti? Tek tek dünyanın her bir köşesine gidip 1 milyon türden çifti toplayıp günümüz Irak’ına getiremeyeceğine göre mantıken hayvanların kendileri gemiye kadar gelmiş olmalı (Kuran’da öyle diyor). Peki nasıl geldiler?..


    Tembel Hayvan: Amazon ormanlarında yaşar, meyveyle beslenir, sürekli ağaçta yaşar. Haftada bir kez tuvaletini yapmak için ağaçtan iner. Çok yavaştır. Maksimum hızı 1,9 km/s iken ortalama hızları bunun yarısı kadar bile değildir. Evet, bu tembel ve hareketsiz hayvan arada Atlas Okyanusu da bulunan yaklaşık 11.500 km mesafeyi aşarak nasıl Irak’a geldi? Bu mesafenin 4.500-5.000 km kadarı karada geçiyor. Saatte 1 km kadar hızla yol alan bu hayvan günde en çok 10 km hesabıyla okyanus hariç sadece karayı aşmak için bile neredeyse 1,5 yıla ihtiyaç duyacaktı. Yoldaki tehlikeleri, yırtıcıları, çölleri, nehirleri ve tüm bu süre zarfında ne yiyip içtiğini saymıyoruz bile!..




    Kiwi’den çok söz etmeye gerek yok. Yine bir endemik tür ve sadece Yeni Zelenda’da yaşıyor. Uçamıyor, tavuk kadar bile kanatları yok. Paytak paytak yürüyen bu sözde kuş Yeni Zelenda ile Irak arasındaki arada Büyük Okyanus ile Hint Okyanusu bulunan yaklaşık 8.000 km mesafeyi nasıl aştı?



    Kamçıkuyruklu Kertenkele:
    Tamamen dişilerden oluşan bu tür aseksüel sınıfındaki türler arasındadır. Eşeyli üremeye ya da bu tip üremenin heterogami (dişi-erkek) tipine ihtiyaç duymayan bitki olsun hayvan olsun birçok canlı türü vardır. Bu tür de onlardan biridir ve tür sadece dişilerden oluşur, erkek yoktur. Dişi kendi yumurtasını “Diploit Partenogenez” yoluyla döller. Erkeğe ihtiyaç duyulmadığı için tür sadece dişilerden oluşur. Şimdi; Nuh’un Gemisine bu kertenkele “lezbiyen” bir çift olarak mı alındı? Alınmadıysa günümüzde nasıl var olabiliyorlar? Tanrı’nın her canlıdan “bir çift” emrine karşı gelinerek sadece “1” dişi kertenkele mi gemiye alındı? Yoksa erkek ve dişiden mukim bir çift tür içinde bulunmadığından mütevellit gemiye hiç mi alınmadı? Evet, soru açık: Bu kertenkelenin Tufandaki durumu nedir? Bu kertenkele dışında yine böyle aseksüel olan diğer yüzlerce hatta binlerce türün Tufandaki durumu nedir?



    Mercan Resifleri:
    Tropikal kuşakta ve hemen hemen tamamen sığ sularda bulunan ve on binlerce deniz türünü barındıran resifler Tufanla birlikte 9 km suyun altında kalarak yok olacak organik deniz yapıları arasındadır. Tufan, bu resifleri ve üzerinde yaşayan on binlerce türü 9 km derine iterek buz gibi soğuğa, muazzam basınca ve zifiri karanlığa gömecek, deniz dibi anaforlarıyla baş başa bırakacaktır. Tufan kısaca mercanları ve resifleri üzerindeki, tüm canlılarla birlikte yok edecektir. Tufan olduysa mantıken günümüzdeki denizlerde mercan olmaması gerekir çünkü mercan oluşumu on binlerce yıl sürmektedir. En eski mercanlar birkaç milyon yıllıktır.



    Vesaire…
    * Suda yaşayan canlılara ne oldu? Milyonlarca çeşit canlıya karışmadı mı?
    * Gemiye ulaşmak için okyanusları aşmak zorunda olan türler okyanus yırtıcılarını (köpek balığı, katil balina, yunus vb.) nasıl aştı?
    * Böcek familyasının içinde olup yaşamları 1-2 hafta süren ve bu süre içerisinde yumurtasını toprağa, yaprağa, konağa bırakması gereken böcek türlerine ne oldu?
    * Bazı parazitler konak olarak bazı hayvanları seçer. Hz. Nuh Gemisine aldığı hayvanlarda bu parazitlerin bulunmasına dikkat etti mi? Etmediyse bu parazitler daha sonra mı yaratıldı? Yani koca bir parazit familyası gemiye diğer hayvanların vücutlarında mı alındı? Eğer öyleyse bu hayvanların tümü nasıl hayatta kaldı?
    * Binin üzerinde türü olan ve birer çift olarak gemiye alınan kemirgenler gemiyi kemirmedi mi? Kemirmediyse neyi kemirdi bu (adı üstünde) kemirgenler?
    * Sular çekilinceye kadar hayvanlar ne yiyip içtiler? Etobur aslanlar, kaplanlar, kurtlar ne yediler? Örümcekler ağlarını nereye ördüler nasıl böcek yakaladılar?
    * Meyve sinekleri, kurtları bu süre içerisinde ne yaptılar? Örneğin incir sineği ne yaptı?
    * Iguanaları Galapagos adalarına kim bıraktı?
    * Gemide hiçbir hayvan hastalanıp ölmediğine göre – çünkü türleri devam ediyor – günümüzde hayvanları öldüren ölümcül mikroplar Tufandan sonra nereden geldi?



    "Beş tür hayvan "fasık"dır ki, Mekke'nin harem bölgesinde de öldürülebilir. Bunlar; fare, akrep, karga, çaylak ve yırtıcı köpektir." (Buhârî, Bedu'l-halk, 16; Müslim, Hac, 9: 66-72). Bu hadisin muhtelif açıklamalarında “yırtıcı köpek” ile kast edilenin aslan, kaplan, sırtlan, kurt gibi tüm yırtıcı hayvanlar olduğu belirtilmektedir. Bu hayvanlar “fasık” ise yani yoldan çıkmışsa (günahkarsa), neden Nuh’un Gemisine alınmışlardır?


    İslami çevrelerde Tufan globaldi-lokaldi tartışması var. Kimi Hz. Nuh’un tüm insanlığa değil, yalnızca kavmine gönderildiğini ve kavmiyle sınırlı diğer ayetleri delil göstererek Tufan lokaldi, diyorlar. Aslında bu tartışmalar beyhude ve bilgisizlikten kaynaklanıyor. Bir kere geminin Cudi dağının zirvesine oturduğunu kabul ettiğinizde, EN AZ 2000 metrenin altında kalan her yerin de su altında kaldığını kabul ediyorsunuz demektir ki gemi oraya oturmadan önce sular daha da yüksek olmalıdır. Lokal olduğunu savlayanlar Tufanın Irak’taki Küfe civarından Lut gölüne kadar olan alanda vuku bulduğunu söylüyorlar ama bu teknik olarak imkansız. Türkiye’de 2200 m ile Ardahan dışında ve Avrupa’da İsviçre ve Alp köyleri vb. dışında2000 metrenin üzerinde yerleşim yok örneğin.


    Nuh Tufanı - Efsane mi Gerçek mi


    https://tufan-sadece-bir-erkek-ismidir.blogspot.com.tr/

    ___
    İyi ama Woolf örneğini veren ve konuyu suya getiren ben değilim. İstisnai bir kişinin sudan korkması suda ölümün dramatik olacağına delil değildir ki! İstersen bir test yapalım ve forumdakilere soralım nasıl ölmek isterlerdi, üzerlerine benzin dökülüp ateşe verilerek mi, suda boğularak mı?

    Kaldı ki ilahi kaynaklar şahidimdir, Suda boğulmak bu kadar korkunç olsaydı, cehennem ateş çukuru değil, derya olurdu!
    Teşekkürler ama alt tarafı 15 paragraf aldığım halde bak ne kadar yer tuttu. Hem okunmayacağını biliyorum. Bunu bildiğim için ha burada okunmamış, ha blogta okunmamış fark etmez diyorum. Zaten okuyacak adam bir zahmet linki tıklar açar okur. Okumayacak adam buraya taşısam da okumaz. Türkleri bilirsin, okumayı sevmeyiz, uzun yazıları sevmeyiz. Ben okumaya niyetli olanın linki tıklayıp okuyacağını düşünüyorum, haksız mıyım?
    Adamın konusunun içine etmişsin. Buna rağmen sana en kibar şekilde yazmış, cevap veremediğin için eziklik duygusuyla adamın hakaret ettiğini söylemişsin.

    O lafların hiçbirisi hakaret değil, boşuna bi yerini yırtıp kendini daha da küçültme (daha ne kadar küçülebileceksen artık)

    Hatta mesela "SEN TAM BİR GERİZEKALISIN" dese bile bu hakaret değil bir tespit olurdu. Bizim adminler buna ceza veriyor gerçi ama, yanlış iş yapıyorlar yani.

    Son zamanlarda bu "dinci" tayfası (dindar değil bak, şu farkı bi anlayın) iyice saçmalamaya başladı. Söylenenleri anlamıyorlar, bilimsel veriye hakaret olarak bakıyorlar. Eskiden 2-3 kişi vardı mantıklı konuşan, bu yobazlar onları da kaçırdı. Forumun harbiden suyu çıktı.
    Diğer sorularıma cevap vermediniz ama can sıkıntısından kendime meşgale olsun diye bir soru daha sormaya karar verdim. Sorum şu:


    Ribeiroia Ondatrae Paraziti:

    Konu parazit sadece balıkçıl kuşunun bağırsaklarında yaşar. Bu parazitin yaşam döngüsü nasıldır? mesela bir balıkçıl kuşunun bağırsağından başka bir balıkçıl kuşunun bağırsağına nasıl geçiyor?

    Kuşun dışkısı ile birlikte herhangi bir gölete veya ırmağa düşen parazitler burada zaman kaybetmeksizin salyangozların vücutlarına yerleşiyor. salyangozların içinde eşeysiz olarak üremeye başlıyorlar. salyangozun üreme organlarını ele geçirerek onu adeta bir parazit makinesi haline dönüştürüyorlar ve bu arada salyangozun üremesini işlevsiz hale getiriyorlar. salyangozdan binlerce parazit larvası çıkıyor ve bu larvalardan biri, gelişmekte olan bir Amerikan Boğa Kurbağası'nın henüz gelişmemiş olan bacaklarına yerleşiyor. ardından burada kistler oluşturuyor. kistler nedeniyle boğa kurbağasının bacakları deformasyona uğruyor.

    Sakat olarak gelişen kurbağalar balıkçıl kuşunun tehlikeli saldırılarına karşı daha savunmasız hale geliyor. böylelikle sakat kurbağalar balıkçıl kuşlarına daha kolay yem oluyor ve Ribeiroia Ondatrae paraziti bu sayede balıkçıl kuşunun bağırsağına yeniden dönerek yaşam döngüsünü tamamlıyor. Bağırsağındaki parazitlerle başka göletlere doğru uçan balıkçıl kuşu o göletlere bıraktığı dışkısıyla bu parazitler için yeni bir döngü başlatmış oluyor.

    Kısacası bu parazit, yaşam döngüsü için sakat hale getirdiği salyangozları ve kurbağaları kullanıyor.


    Şimdi sorum şu:

    Bu iş Nuhun Gemisinde nasıl oluyor? Olmuyorsa bu parazit nereden peydah oldu? Oluyorsa salyangozlar ve Amerikan Boğa kurbağaları nasıl hala var olmaya devam edebiliyorlar?

    Bende soru çok, siz yeter ki cevaplayın...

    ...
    Aslında takmazdım. Böylelerini daha en başta bloklayıp geçiyorum genelde ama bu defa spontone uzadı. 2-3 mesaj sonra normalde diyalog kesilecekken, bu belden aşağı vurmaya başlayınca uzadı. Soruma cevap veremeyince benim mesajları karıştırmamı diline dolama ucuzluğu gösterdi ve oradan uzadı gitti.

    Kitap işini düşünebilirim ama daha rafine hale getirmem gerekir. Kitap idealiyle yola çıkmayıp, tümüyle forumu düşünerek kaleme aldığım için bana göre henüz kitap kalibresinde bir içerik oluşmadı. Ama üzerinde çalışmaya ve zaman ayırmaya hevesliyim. Elimde Amazon'dan getirtiğim bir kitap var. Telif hakları kimde öğrenip duruma göre onu çevirmeyi düşünüyorum. Belki onunla birlikte bunu da bir kitap projesi olarak ele alabilirim.
  • Yazıdan sadece kısa alıntılar yaptım. Yazının tamamını buraya taşımam mümkün değil. Alıntılar bir anlam bütünlüğü taşımıyor, yazının herhangi bir pasajından rastgele seçilmiş paragraflar; yazıya ilişkin genel bir fikir verecek, sizi yazıyı okumaya teşvik edecek ya da böyle bir niyet varsa vazgeçirecek nitelikte kısa cümleler…

    Haydi bakalım, kolay gelsin.


    Tarihsel bulgular başlığı altında daha çok Eski Ahit temelli Tufan tarihlendirmesinin yanlışlığını ortaya koyan olguları ele aldım. Tarihi “historia” ve “preshistoria” diye ikiye ayırdığımızda, Tufanın neden “historia” yani yazılı tarih döneminde olamayacağını ortaya koyan bulgular bunlar. “Prehistoria” dediğimiz tarih öncesi dönemde Tufan varlığını geçersiz kılacak bulgular ise daha çok diğer başlıklar altında ele alınmıştır.


    5. ve 6. Hanedanlığın hüküm sürdüğü MÖ 2494 ile MÖ 2181 yılları arasında Userkaf’la başlayıp, Netjerkare Siptah ile biten 16 firavunun hükümranlığındaki yıllara ilişkin çok ayrıntılı kayıtlar mevcut. Öyle ki, tek tek hangi firavunun ne zaman doğduğu ne zaman öldüğü, hangi piramide gömüldüğü, kraliçeleri vb. gibi sayısız bilgi Mısır arkeologlarınca halihazırda tasniflenmiş durumda. Daha da ileri gidelim; Tufanın olduğu söylenen MÖ 2348 yılında Unas adlı firavun yönetimdeymiş ve MÖ 2345 yılında yani Tufandan 3-4 yıl sonra ölmüş ve Saggara’daki adına yapılan piramide gömülmüş [a6].


    Tekvin 6/14’de [a10-a11] Tanrı Nuh’a gemiyi ziftle kaplamasını söylüyor. Zift insanlık tarihine demir çağı ile birlikte girdi (a9]. Demir çağını en çok MÖ 1800’lere kadar götürebiliyoruz (İlk demir alet Kalehöyük’te bulundu ve MÖ. 2200-2000 arasına tarihleniyor ama demirin yaygın kullanımı MÖ. 1200 sonrası başlar). Bu durumda Tufan MÖ. 1800 ve daha sonrasında olmuş olmalı. Mesela MÖ, 1500 veya MÖ. 1000 fark etmez, Tufanın olduğu tarihte o günlerde var olan tüm uygarlıkların Tufanla birlikte yeryüzünden silinmiş olması gerekirdi ama bakıyoruz durum hiç de öyle değil. Mısır, Asur, Hitit, Çin… hep devam etmiş!..


    Atmosferdeki su miktarı toplam 12.900 km3’tür [b1]. Tüm bulutları ve havada çözülmüş halde duran nem miktarını topladığınızda ortaya bu rakam çıkar. Göze çok görünse de aslında yeryüzündeki toplam su miktarının yalnızca yüz binde biridir (0,001%) Yeryüzündeki su miktarı toplam 1.385.984.510 km3’tür [b1]. Atmosferdeki suyun tamamı yağmur olup yeryüzüne düşse, yeryüzü en fazla 2,5 cm su ile kaplanır. Yeryüzü yüzölçümü: 510.064.472 km2 = 12.900 km3 / 2,5/100.000. Tabii bu su karalardan denize akacağı için deniz seviyesi ne kadar yükselirdi ona da bakalım: Denizlerin toplam yüzölçümü: 361.060.000 km2 [b2] = 12.900 / x / 100.000 ise x = 12.900/361.060.000 = 0,000036 yani 3,6 cm!


    Yeraltındaki su miktarı yeryüzündeki toplam su miktarının yalnızca %1,7’sidir [b1]. Yeryüzündeki su miktarı 1.385.984.510 km3 olduğuna göre Bunun %1,7’si yaklaşık 23.400.000 km3 yapar. Yeraltındaki tüm suların aniden yeryüzüne fışkırması halinde tüm yeryüzü 523.400.000/510.064.472x1000 = 45,9 metre suyla kaplanacaktı. Bu sular karalarda durmayıp denizlere akacağı için (deniz seviyesi = 0) denizler de 23.400.000/361.060.000x1000 = 64,8 metre yükselecekti (aslında biraz daha az yükselir çünkü karalarda deniz seviyesinin altında kalan çukur bölgeler vardır).

    Bir başka deyişle, eski ahitte tasvir edildiği şekliyle topraktan sular fışkırsa, gökyüzünde bulutlar yağmur olup yağsa yani dünya havada ve topraktaki tüm suyunu yeryüzüne boşaltsa denizlerin seviyesi sadece ve sadece 64,8 + 0,036 = 64,85 metre yükselecekti. 65 metre bile değil!



    Bu kadar suyu donmuş bir asteroidin getirdiğini varsaysak ve bu asteroidin %50 buz, %50 kayadan müteşekkil olduğunu kabul etsek (aşırı optimistik bir ön kabul, bir asteroidde bu kadar su bulunması pek mümkün değildir), Ayın yaklaşık 2 - 2,5’da biri kadar bir kütlenin dünyaya çarpmış olması gerekir. Hesap da şu: Ayın hacmi / Tufan suyunun hacmi x %50 ise X = (21,9 x 10^9 / 4,591 x 10^9) / 2 = 2,39 [b10]. Güneş Sisteminde böyle bir buz asteroidi yoktur çünkü bu civarda bir kütle cüce gezegen büyüklüğüne denk gelmektedir. Mesela Eris [b8] adlı cüce gezegen yaklaşık bu hacimdedir ve Pluto’dan sonra sistemdeki 2. en büyük cüce gezegendir.


    Dünyanın çapı (R1): 12.742 km (Bkz. Google)
    Dünyanın Nuh Tufanından sonraki çapı (R2): 12,742+ 9+9 = 12,760 km.
    Hacim formülü:
    V = 4/3pi()*r ^3
    Dünyanın hacmi: V = 4/3 x 3,14 x 6371^3 = 1,08321 x 10^12 km3
    Tufanda hacim: V = 4/3 x 3,14 x (6371+9)^3 = 1,0878 x 10^12 km3
    R2–R1 Farkı: 4.597.068.189 km3



    “Eolian” katmanlar büyük ölçüde rüzgarla ve zaman zaman da yağmurla şekillenen yüzey alanları ve şekilleridir. Bu türden formasyonlar çok uzun zaman dilimlerinde oluşmaktadır ve Tufan ile oluşamayacağı çok açıktır. Örneğin Peri Bacaları 60 milyon yıl öncesinden beri püsküren Erciyes, Hasan ve Güllü volkanlarının (bugün onlara dağ diyoruz) geride bıraktığı lav ve tortular bu süre zarfında rüzgar ve yağmurun çok yavaş ama sürekli etkisi altında - milyonlarca yıl içinde - bugünkü şekillerine kavuşmuşlardır [c9]. Rüzgarla şekillenen bu sütunların (Peri Bacaları) 1 yıl veya 7 ay süren Tufan neticesinde su altında oluşamayacağı (yaradılışçıların iddiası) veya Tufan öncesinde oluşmuşlarsa Tufanla birlikte yerle bir olacakları aşikardır. [c12] nolu bağlantıda “eolian” katmanların nasıl oluştuklarını detaylıca ele alan akademik bir çalışma sundum. Merak eden tamamını okuyabilir (ben maalesef sadece bir kısmını okudum).


    Mercanların ideal şartlarda yılda birkaç santim, mercanların üzerinde büyüdüğü resiflerinse yılda yalnızca 1-2 mm kalınlaştığı bugün iyi bilinen bir olgu. Dünya denizlerinde defalarca yapılan uzun dönem ölçümlerin sonucu bu rakamlar. Bu durumda çoğu okyanuslardaki resiflerin bugünkü büyüklüklerine ulaşmaları için teknik olarak on binlerce (atol ve bariyer resifleri için 100.000) yıl geçmesi gerekiyor [c13]. Bu bilmemiz gereken ilk veri. Yine bilmemiz gereken ikinci veri ise Tufan anında oluşan depremlerin, lavların, anaforların, dev dalgaların ve muazzam kütleli akıntıların ve bu akıntılarla oradan oraya sürüklenen toprak, çamur, taş ve kaya yığınlarının mercan resiflerini tamamen tahrip etmiş olması gerektiği. Durum buysa günümüzdeki mercan resifleri en az 10-20 bin hatta atol mercanları en az 100 bin yıl önce oluşmaya başlamış olmalı. Bu da Tufanı ortalama 50 bin yıl geriye atar. Ama durun, burada bir sorun var. 50 bin yıl önce erken paleolitik dönemde insanlık avcı toplayıcı klanlar halinde yaşıyordu ve dil yeni yeni gelişmeye başlamıştı [c3-c4]. Bildiğimiz çekirdek aile o dönemde yoktu. Yine o dönemde insanlar tarımı bilmiyordu [c5]. Tarımın geçmişi yaklaşık 12 bin yıl. Dolayısıyla gemiye tahıl stoklayamazlardı. Daha ilginci, o dönemde insanlar gemi yapmasını da bilmiyordu! Bize Tevrat eliyle anlatılan Nuh ve ailesinin profili 50 bin yıl öncesinin yarı-vahşi insanın savan yaşamına uymuyordu. Üstelik 50.000 yıl önce Neanderthaller ve Denisovanlarla yan yana yaşıyorduk! 50 bin yıl öncesinden günümüze gelen arkeolojik buluntular sadece taş aletlerle sınırlı. Günümüze kadar ulaşabilen antropolojik bulgular bize o dönemin insanları hakkında az çok fikir veriyor. Öyleyse Nuh peygamber çok daha yakın tarihlerde yaşamış olmalı. Ama o zaman da günümüze kadar gelmiş bu mercan resiflerini ne yapacağız?


    Dünyadaki en büyük kalderalardan biri olan Yellowstone’da üst üste katmanlar halinde yığılmış 27 orman tespit edildi. Eocene döneminde (56 ile 33,9 milyon yıl öncesindeki ara dönem) hayli aktif olan kaldera ortalama 600.000-800.000 yıllık periyotlarla volkan püskürtmüş. İki püskürme arasındaki dönemde mineral bakımından zengin olan lav toprağında ormanlar yeşermiş. Kaldera yeniden püskürünce ormanlar lav tabakası altında kalmış. Yeni oluşan lav tabakası üzerinde yeniden ormanlar yeşermiş ve bu döngü günümüze kadar 27 kez tekrar etmiş. Durum Yellowstone’daki saha incelemelerinde çıplak gözle dahi görebiliyor. Ama işin daha ilginç bir yönü var. Çoğu ağaç aralarından akıp geçen lav selinde ayakta kalarak taşlaşmış. Lav seli kökü zayıf ağaçları devirirken kökü ve gövdesi kalın olanları devirmeyip çevresinden akarak katılaşmış. Böyle böyle birçok ağaç dikine fosilleşmiş. Dikine fosilleşen bu ağaçların çevresindeki lav toprağı erozyonla (rüzgar + su) aşındıkça ağaçlar ortaya çıkmış. Yellowstone’da böyle yüzlerce taşlaşmış ağaç örneği var (resme bknz.). Bu durum yalnızca Yellowstaone ile sınırlı değil. Volkanik aktivitenin olduğu pek çok tropik ve sub tropik kuşakta görülüyor [c2].

    Şimdi; Bu dikine taşlaşmış ağaçlar 2 temel soru ortaya koyuyor:

    1. Tüm jeolojik katmanların 1 yıl süren Tufanda oluştuğunu iddia eden yaradılışçılar, bu ağaçların Tufanda dik kalarak fosilleşmesini nasıl açıklıyor?
    2. Üst üste 27 orman katmanının ayrı ayrı tabakalar halinde fosilleşmesini Tufan ile nasıl açıklıyor?
    Her 2 jeolojik oluşumun Tufan ile açıklanamayacağı çok açık. Zaten açıklayamıyorlar da!..Benzeri yapılar Yellowstone dışında dünyanın başka yerlerinde de var.



    Bir türün soyunu sürdürebilmesi için genetik çeşitlilik hayati derecede önemli bir faktör. “Inbreeding” yani aynı soydan (aile içi çiftleşme) türemenin önünde çok ciddi darboğazlar var ve yapılan bilgisayar simülasyonları ve istatistik hesapları (PVA hesapları) bir çift bireye indirgenmiş insanlık dahil pek çok memeli türünün soyunu devam ettiremeyeceğini gösteriyor [d1]. Bu ciddi darboğazlar şöyle sıralanabilir:
    · Aile içi çiftleşme depresyonu
    · Karma Bağışıklık Yetersizliği
    · MVP (Varlığını sürdürebilir Minimum Nüfus)
    · Kurucu Etkisi
    · Nurgaliev Yasası

    Merak edenler neden bir çift insandan (ya da bir çift iri memeliden) insanlık soyunun devam edemeyeceğini yukarıdaki topikleri araştırarak öğrenebilirler. Ayrıca doğada ve insan tarihinde bunun örnekleri var. Mesela Yeni Zelanda’daki Kakapo papağanlarından sadece 100 küsur kadarı kalmış durumda. Bilim adamları tarafından tehditlerden ve hastalıklardan korundukları halde ve üstelik 100’ün üzerinde papağan olduğu halde bilim adamları bu türün soyunun tükeneceğini hesaplıyor. Keza insanlardan örnek vermek gerekirse İspanyol soylusu Habsburg ailesinin sırf aile içi evlilikler nedeniyle soyu 200 yılda (1500-1700) tükendi.

    Biyologlar bir çift gelişkin memeliden soyun devam etmesi bir şekilde başarılsa bile ortaya çıkanın kurucu etkisi yüzünden yeni bir tür olacağını ifade ediyorlar.

    Kısacası mesela bir çift insan kalsa, insanlık ondan yeniden çoğalamaz, analizler ve dünyada yaşanan örnekler (adalara hapsolan az bireyli türlerin izlenmesi vb.) bunu gösteriyor. Kuşkusuz bu durum çoğu diğer memeli türleri için de geçerli. Genetik Darboğaz yüzünden Nuh’un Gemisine alınan çoğu hayvan türü yukarıdaki nedenlerle yeterince çoğalamadan yok olurdu.

    Nurgalyev denklemi bize bu konuda bir fikir veriyor zaten: Dn/Dt = an^2 - bn
    Burada "n" popülasyonun büyüklüğü, "t" zaman dilimi, "a" bir erkek yavrunun ortalama doğma olasılığının yarısı ve "b" de bir yavrunun 1 yılda ölme olasılığıdır. Bu denklemle yapılan çoğu hesaplama "n" değerini 2 aldığınızda insan için olsun diğer bazı memeliler için olsun 1'den küçük çıkıyor. Örneğin 10 yıl için yapsak, 2/10 = 1/4*2^2 - 2/5*2. Benim hesabıma göre - ki çok kaba bir hesap - yavrunun 1 yılda ölme olasılığını 0,4 aldığımda 2 bireyli bu türün 10 yıl içinde hayatta kalma olasılığı %20'dir. Süre arttıkça, bu denkleme göre hayatta kalma olasılığı daha da düşüyor 2 bireyli memeli türü için.



    Yeryüzünde, geliştirilen yeni teknikleri kullanan son araştırmalara göre 7,77 milyon hayvan (animale) türü olduğu hesaplanıyor (aquatik hayvanlar dahil mantarlar hariç) ve bunların 1 milyon (1,5 milyon tümü) kadarı da halihazırda kataloglanmış durumda. Bitkiler, bakteriler ve algea dahil yaşayan tüm türlerin sayısının ise 9 milyonu aştığı hesaplanıyor [d4]. Kuşkusuz bu konuda bilim dünyasında bir konsensüs yok. Sonuçta farklı veri setleri, farklı morfolojik kabuller ve çoğu intransijen analiz araçlarıyla farklı sonuçlara ulaşılıyor. Yaşayan türlerin sayısı araştırmaya bağlı olarak 2 ile 50 milyon arasında değişiyor [d6]. Şikago Üniversitesinin son yaptığı araştırmaya göre, listeye maytlar ve bakteriler dahil edilirse, morfolojik tabanda 1 ile 6 milyar arasında tür olduğu hesaplanıyor [d5]. Ancak son yapılan ve daha düşük standart sapmaya sahip araştırmalar 7-10 milyon arasını gösteriyor [d6]. Öte yandan, Arizona Üniversitesinin yeni tamamladığı araştırmanın “The Quarterly Review of Biology” dergisinin 09-2017 sayısında yayınlanan makalesine göre yeryüzünde 2 milyar türün yaşamış ve yaşamakta olması muhtemel. Bunların 6,8 milyon kadarı böceklerden oluşuyor. Bugün sadece ABD’de kataloglanmış 91.000 böcek türü var. Tüm yeryüzünde ise birkaç milyon böcek türünün olduğu kesin. Hangisi doğru olursa olsun tüm bu araştırmaların gösterdiği şey şu: Muazzam sayıda tür var ve tüm bu türlerin 1 yıl yetecek gıda ve su iaşeleriyle birlikte boyutları belli tek bir tahta gemiye sığması imkansız. Sığması bir yana, bu türlerin bulundukları habitatlardan yola çıkarak Mezopotamya’ya gelmeleri daha da imkansız.


    Bir başka mesele ise Tanrı Hz. Nuh’a Tekvin 6/19 ve 7/2’de gemiye hayvanlardan birer çift almasını söylüyor. Tevrat’a göre durum bu. Kuran’da ise Hud 40’da her türden birer çift hayvanı gemiye bindir diyor. Öyleyse Hz. Nuh bu hayvanları nasıl topladı? Yukarıdaki paragrafa dönersek, neye göre seçti? Tek tek dünyanın her bir köşesine gidip 1 milyon türden çifti toplayıp günümüz Irak’ına getiremeyeceğine göre mantıken hayvanların kendileri gemiye kadar gelmiş olmalı (Kuran’da öyle diyor). Peki nasıl geldiler?..


    Tembel Hayvan: Amazon ormanlarında yaşar, meyveyle beslenir, sürekli ağaçta yaşar. Haftada bir kez tuvaletini yapmak için ağaçtan iner. Çok yavaştır. Maksimum hızı 1,9 km/s iken ortalama hızları bunun yarısı kadar bile değildir. Evet, bu tembel ve hareketsiz hayvan arada Atlas Okyanusu da bulunan yaklaşık 11.500 km mesafeyi aşarak nasıl Irak’a geldi? Bu mesafenin 4.500-5.000 km kadarı karada geçiyor. Saatte 1 km kadar hızla yol alan bu hayvan günde en çok 10 km hesabıyla okyanus hariç sadece karayı aşmak için bile neredeyse 1,5 yıla ihtiyaç duyacaktı. Yoldaki tehlikeleri, yırtıcıları, çölleri, nehirleri ve tüm bu süre zarfında ne yiyip içtiğini saymıyoruz bile!..




    Kiwi’den çok söz etmeye gerek yok. Yine bir endemik tür ve sadece Yeni Zelenda’da yaşıyor. Uçamıyor, tavuk kadar bile kanatları yok. Paytak paytak yürüyen bu sözde kuş Yeni Zelenda ile Irak arasındaki arada Büyük Okyanus ile Hint Okyanusu bulunan yaklaşık 8.000 km mesafeyi nasıl aştı?



    Kamçıkuyruklu Kertenkele:
    Tamamen dişilerden oluşan bu tür aseksüel sınıfındaki türler arasındadır. Eşeyli üremeye ya da bu tip üremenin heterogami (dişi-erkek) tipine ihtiyaç duymayan bitki olsun hayvan olsun birçok canlı türü vardır. Bu tür de onlardan biridir ve tür sadece dişilerden oluşur, erkek yoktur. Dişi kendi yumurtasını “Diploit Partenogenez” yoluyla döller. Erkeğe ihtiyaç duyulmadığı için tür sadece dişilerden oluşur. Şimdi; Nuh’un Gemisine bu kertenkele “lezbiyen” bir çift olarak mı alındı? Alınmadıysa günümüzde nasıl var olabiliyorlar? Tanrı’nın her canlıdan “bir çift” emrine karşı gelinerek sadece “1” dişi kertenkele mi gemiye alındı? Yoksa erkek ve dişiden mukim bir çift tür içinde bulunmadığından mütevellit gemiye hiç mi alınmadı? Evet, soru açık: Bu kertenkelenin Tufandaki durumu nedir? Bu kertenkele dışında yine böyle aseksüel olan diğer yüzlerce hatta binlerce türün Tufandaki durumu nedir?



    Mercan Resifleri:
    Tropikal kuşakta ve hemen hemen tamamen sığ sularda bulunan ve on binlerce deniz türünü barındıran resifler Tufanla birlikte 9 km suyun altında kalarak yok olacak organik deniz yapıları arasındadır. Tufan, bu resifleri ve üzerinde yaşayan on binlerce türü 9 km derine iterek buz gibi soğuğa, muazzam basınca ve zifiri karanlığa gömecek, deniz dibi anaforlarıyla baş başa bırakacaktır. Tufan kısaca mercanları ve resifleri üzerindeki, tüm canlılarla birlikte yok edecektir. Tufan olduysa mantıken günümüzdeki denizlerde mercan olmaması gerekir çünkü mercan oluşumu on binlerce yıl sürmektedir. En eski mercanlar birkaç milyon yıllıktır.



    Vesaire…
    * Suda yaşayan canlılara ne oldu? Milyonlarca çeşit canlıya karışmadı mı?
    * Gemiye ulaşmak için okyanusları aşmak zorunda olan türler okyanus yırtıcılarını (köpek balığı, katil balina, yunus vb.) nasıl aştı?
    * Böcek familyasının içinde olup yaşamları 1-2 hafta süren ve bu süre içerisinde yumurtasını toprağa, yaprağa, konağa bırakması gereken böcek türlerine ne oldu?
    * Bazı parazitler konak olarak bazı hayvanları seçer. Hz. Nuh Gemisine aldığı hayvanlarda bu parazitlerin bulunmasına dikkat etti mi? Etmediyse bu parazitler daha sonra mı yaratıldı? Yani koca bir parazit familyası gemiye diğer hayvanların vücutlarında mı alındı? Eğer öyleyse bu hayvanların tümü nasıl hayatta kaldı?
    * Binin üzerinde türü olan ve birer çift olarak gemiye alınan kemirgenler gemiyi kemirmedi mi? Kemirmediyse neyi kemirdi bu (adı üstünde) kemirgenler?
    * Sular çekilinceye kadar hayvanlar ne yiyip içtiler? Etobur aslanlar, kaplanlar, kurtlar ne yediler? Örümcekler ağlarını nereye ördüler nasıl böcek yakaladılar?
    * Meyve sinekleri, kurtları bu süre içerisinde ne yaptılar? Örneğin incir sineği ne yaptı?
    * Iguanaları Galapagos adalarına kim bıraktı?
    * Gemide hiçbir hayvan hastalanıp ölmediğine göre – çünkü türleri devam ediyor – günümüzde hayvanları öldüren ölümcül mikroplar Tufandan sonra nereden geldi?



    "Beş tür hayvan "fasık"dır ki, Mekke'nin harem bölgesinde de öldürülebilir. Bunlar; fare, akrep, karga, çaylak ve yırtıcı köpektir." (Buhârî, Bedu'l-halk, 16; Müslim, Hac, 9: 66-72). Bu hadisin muhtelif açıklamalarında “yırtıcı köpek” ile kast edilenin aslan, kaplan, sırtlan, kurt gibi tüm yırtıcı hayvanlar olduğu belirtilmektedir. Bu hayvanlar “fasık” ise yani yoldan çıkmışsa (günahkarsa), neden Nuh’un Gemisine alınmışlardır?


    İslami çevrelerde Tufan globaldi-lokaldi tartışması var. Kimi Hz. Nuh’un tüm insanlığa değil, yalnızca kavmine gönderildiğini ve kavmiyle sınırlı diğer ayetleri delil göstererek Tufan lokaldi, diyorlar. Aslında bu tartışmalar beyhude ve bilgisizlikten kaynaklanıyor. Bir kere geminin Cudi dağının zirvesine oturduğunu kabul ettiğinizde, EN AZ 2000 metrenin altında kalan her yerin de su altında kaldığını kabul ediyorsunuz demektir ki gemi oraya oturmadan önce sular daha da yüksek olmalıdır. Lokal olduğunu savlayanlar Tufanın Irak’taki Küfe civarından Lut gölüne kadar olan alanda vuku bulduğunu söylüyorlar ama bu teknik olarak imkansız. Türkiye’de 2200 m ile Ardahan dışında ve Avrupa’da İsviçre ve Alp köyleri vb. dışında2000 metrenin üzerinde yerleşim yok örneğin.


    Nuh Tufanı - Efsane mi Gerçek mi


    https://tufan-sadece-bir-erkek-ismidir.blogspot.com.tr/

    ___



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Torlak Kemal -- 24 Nisan 2018; 18:26:22 >




  • Eski ahitteki nuh tufanı tasavvuruna karşı yazılmış bir yazı olduğunu tekrar belirtme gereği duyuyorum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Eski ahitteki nuh tufanı tasavvuruna karşı yazılmış bir yazı olduğunu tekrar belirtme gereği duyuyorum
    Yalnızca Eski Ahit değil Zodion, Kurandaki bazı ayetler ve bazı hadisler de ele alınıyor. Örneğim "Kamer 13"...

    Bence yazıyı baştan sona bir oku.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Yalnızca Eski Ahit değil Zodion, Kurandaki bazı ayetler ve bazı hadisler de ele alınıyor. Örneğim "Kamer 13"...

    Bence yazıyı baştan sona bir oku.

    Alıntıları Göster
    Tabi lakin bunun sadece tarihsel bağlamda bir halk efsanesi olarak söylenebileceğini de unutmamak gerekiyor
  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    Tabii ki unutmuyorum. İlahi açıdan hatta bu yalnızca bir mesel, bir kıssa bile olabilir, yani "tarihsel" olması dahi gerekmez. Benim sözüm bunun "tarihsel" olduğunu düşünenlere... Yani Kuranı bir tarih ya da fen kitabı gibi ele alanlara...
  • O değilde su en azından ateş kadar üzücüdür virginia woolfun nasıl öldüğünü araştırabilirsiniz
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    O değilde su en azından ateş kadar üzücüdür virginia woolfun nasıl öldüğünü araştırabilirsiniz
    Merak ettim, araştırayım...
  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    Virginia Woolf sudan ölesiye korkuyormuş. Doğrudur, muhtemelen başkaları da vardır. Woolf kadar ünlü olmadıkları için onları tanımıyoruzdur. Öte yandan sudan korkandan çok daha fazla su delisi insan olduğuna eminim. Sadece yaz aylarında deniz sahillerde denizden ve havuzdan bütün gün çıkmayan tonla insan var. Yani tekil örneklerden yola çıkarak yapılacak genellemeler kumdan kale gibidirler. Ben de suya atlayarak intihar eden insanları karşı örnek göstererek bahsi kapatayım.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Virginia Woolf sudan ölesiye korkuyormuş. Doğrudur, muhtemelen başkaları da vardır. Woolf kadar ünlü olmadıkları için onları tanımıyoruzdur. Öte yandan sudan korkandan çok daha fazla su delisi insan olduğuna eminim. Sadece yaz aylarında deniz sahillerde denizden ve havuzdan bütün gün çıkmayan tonla insan var. Yani tekil örneklerden yola çıkarak yapılacak genellemeler kumdan kale gibidirler. Ben de suya atlayarak intihar eden insanları karşı örnek göstererek bahsi kapatayım.
    Tufanla plaj gezilerini mi kıyaslıyorsun neyse suyunda dramatik olabileceğini kanıtladım.Tekillere falan hiç girme çünkü bizim sonradan ateşe karşı dayanıklılığımızın artacağı şekilde evrim geçirmemizin imkansız olacağına dair garantimiz yok
  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    İyi ama Woolf örneğini veren ve konuyu suya getiren ben değilim. İstisnai bir kişinin sudan korkması suda ölümün dramatik olacağına delil değildir ki! İstersen bir test yapalım ve forumdakilere soralım nasıl ölmek isterlerdi, üzerlerine benzin dökülüp ateşe verilerek mi, suda boğularak mı?

    Kaldı ki ilahi kaynaklar şahidimdir, Suda boğulmak bu kadar korkunç olsaydı, cehennem ateş çukuru değil, derya olurdu!
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    İyi ama Woolf örneğini veren ve konuyu suya getiren ben değilim. İstisnai bir kişinin sudan korkması suda ölümün dramatik olacağına delil değildir ki! İstersen bir test yapalım ve forumdakilere soralım nasıl ölmek isterlerdi, üzerlerine benzin dökülüp ateşe verilerek mi, suda boğularak mı?

    Kaldı ki ilahi kaynaklar şahidimdir, Suda boğulmak bu kadar korkunç olsaydı, cehennem ateş çukuru değil, derya olurdu!
    Sadece acı çekmek değil olay kendini suya atacak kadar kararlı birini düşünmekte dramatik.Konumuz hangisinin daha fazla acıya neden olduğu değil ve boğulmanın acısız olduğunu da zannetmiyorum açıkçası
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Sadece acı çekmek değil olay kendini suya atacak kadar kararlı birini düşünmekte dramatik.Konumuz hangisinin daha fazla acıya neden olduğu değil ve boğulmanın acısız olduğunu da zannetmiyorum açıkçası

    Alıntıları Göster
    Olabilir. Bu durumda ilahi kaynaklardaki cehennem tasvirinin günün moda deyişiyle "güncellenmesi" ve suyun da portreye dahil edilmesi yerinde olurdu.

    Şaka bir yana boğularak ölmek de acı verici olabilir. Yine de kişisel olarak ateşi değil suyu tercih ederdim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Olabilir. Bu durumda ilahi kaynaklardaki cehennem tasvirinin günün moda deyişiyle "güncellenmesi" ve suyun da portreye dahil edilmesi yerinde olurdu.

    Şaka bir yana boğularak ölmek de acı verici olabilir. Yine de kişisel olarak ateşi değil suyu tercih ederdim.

    Alıntıları Göster
    Su zaten var namazdan önce neden abdest alındığını zannediyorsun




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Su zaten var namazdan önce neden abdest alındığını zannediyorsun

    Alıntıları Göster
  • Konuyu nihayet açmışsın Kemal hocam, tebrikler. Ben yazının tamamını daha önce okuduğumdan kendimi kuş tüyü kadar hafif hissediyorum. Aslında bence yazıyı foruma taksit taksit, bölüm bölüm taşısan daha iyi olurdu ama tabi yazı senin konu senin tercih senin.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kartal Göz

    Konuyu nihayet açmışsın Kemal hocam, tebrikler. Ben yazının tamamını daha önce okuduğumdan kendimi kuş tüyü kadar hafif hissediyorum. Aslında bence yazıyı foruma taksit taksit, bölüm bölüm taşısan daha iyi olurdu ama tabi yazı senin konu senin tercih senin.
    Teşekkürler ama alt tarafı 15 paragraf aldığım halde bak ne kadar yer tuttu. Hem okunmayacağını biliyorum. Bunu bildiğim için ha burada okunmamış, ha blogta okunmamış fark etmez diyorum. Zaten okuyacak adam bir zahmet linki tıklar açar okur. Okumayacak adam buraya taşısam da okumaz. Türkleri bilirsin, okumayı sevmeyiz, uzun yazıları sevmeyiz. Ben okumaya niyetli olanın linki tıklayıp okuyacağını düşünüyorum, haksız mıyım?




  • Torlak Kemal kullanıcısına yanıt
    Sonuna kadar... (Haklısın)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    NUH TUFANI – EFSANE Mİ GERÇEK Mİ


    Dibace:

    Normalde dini mevzulara pek girmem. Dini siyasi bir araç haline getirerek sosyolojisini tüm topluma dayatmaya kalkışanlar veya bundan nemalananlar dışında dindarlarla bir sorunum yoktur ancak dinler de elbette başka her şey gibi irdelemeye ve eleştiriye açıktırlar, inanç deyip geçiştirilemezler, kutsal bir dokunulmazlık zırhı ile korunmaya alınamazlar. Dini propaganda meşru görülüyorsa anti dini propaganda da o ölçüde meşrudur, aksi faşizmdir.

    Ama Nuh Tufanını ele alışım bu çerçevede olmadı. Tamamıyla bir tepki dürtüsüyle bu konuyu ele aldım. Bir zaman önce “sabah yıldızı” mahlaslı bir üyeyle “Exodus” üzerine tartışırken, kendisine tepki olarak, “Exodus” ile yetinmeyeceğimi, Nuh Tufanının da tarihsel bir olgu değil, bir söylence olduğunu ortaya koyacak bulguları paylaşacağımı söylemiş ve veri toplamaya başlamıştım. Sonra tavsadı bu girişimim ve bir kenara attım. Birkaç ay önce bir başka forum üyesinin teşvikiyle konuyu yeniden ele aldım. Amacım forumda yayınlamaktı ancak yazı kontrolden çıktı, forumda paylaşamayacak kadar uzadı. Bu nedenle, yazıyı bir bloğa taşıdım. Burada da bloğun linkini paylaşıp, yazıdan kısa kısa alıntıları buraya taşıyacağım.

    Yazının Linki:


    Nuh Tufanı - Efsane mi Gerçek mi


    https://tufan-sadece-bir-erkek-ismidir.blogspot.com.tr/

    ___



    Tabiki gerçek bundan şüphenmi var ayrıca tufanda dünyanın tümü sular altında kalmış ve Hazreti Nuhun gemisi dışında kalan tüm insanlar ve hayvanlar ôlmüştür

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Uydu görüntüleri ile Nuh 'un gemisi bulunduğu iddia edildi yer olarakta Ağrı Doğubeyazıt olarak görülüyormuş yakında çıkar haberleri gerçek ise..

    www.memurlar.net 'te haberi gördüm..
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.