Şimdi Ara

Niye Sadece İnsan?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
54
Cevap
0
Favori
1.532
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Niye sadece insan?

    Bazen bir kedi ile sohbet etmek istiyorum. Bir serçe konduğu zaman dala, onu yanıma çağırıp bir derdi var mı diye sormak istiyorum. Karanlık sokaklarda yürürken bir köpekle dertleşip yolumu kısaltmak istiyorum. Peki ben deli miyim?

    Aslına bakarsanız yukarıda yazdıklarım anlatmak istediklerimi daha iyi aktarabilmem için bir araçtır. Bu dünyada soyut düşünebilen, akıl yürütebilen ve konuşabilen tek canlı türü insandır. “Hayvanları hiçe sayma sakın” demeyin. Onların da kendilerine göre zekaları ve yaşantı şekilleri vardır bunu inkar edemeyiz. Ancak benim dikkatimi çeken nokta insan dışındaki hiçbir canlı türünün insan ile doğrudan iletişime geçecek yeterlikte olmadığıdır.

    Peki neden? Bunun bilimsel izahı ne olabilir? İnsanı bu dünyadaki en zeki canlı türü kılan şey nedir? İnsana konuşma yeteneğini kazandıran şey nedir? İnsanı soyut düşünmeye iten, onu merhamete, sevince ve hüzne boğan şey nedir? Toplam yirmi parmağının olması mı? İki gözünün ve bir burnunun olması mı? Bu tür özelliklere diğer canlı türlerinde de rastlıyoruz halbuki.

    O halde ne olabilir? Ne?







  • Parmak sayısı olamaz, öyle olsa belki ahtapotlar dünyanın hâkimi olurdu.
    Tek başına akıl da sayılmaz, işte filler kargalar yunuslar tilkiler de fena sayılmazlar hani!
    Fakat insan, canlı-cansız ile topluca iletişim tesis edebilen tek yaratıktır ve,
    Bilgi Krallığı kurabilen tek canlı insandır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: was


    Parmak sayısı olamaz, öyle olsa belki ahtapotlar dünyanın hâkimi olurdu.
    Tek başına akıl da sayılmaz, işte filler kargalar yunuslar tilkiler de fena sayılmazlar hani!
    Fakat insan, canlı-cansız ile topluca iletişim tesis edebilen tek yaratıktır ve,
    Bilgi Krallığı kurabilen tek canlı insandır.


    Haklısın @was hocam. Ben de bunu merak eder dururum.

    Bir maymunu gözlediğimizde insandan daha kıvrak ve atik olduğuna şahit oluruz. Bir kartala göz attığımızda avını iki km öteden gören müthiş keskin gözlere sahip olduğunu görürüz. İnsan ise ne maymun kadar kıvraktır ne de kartal kadar keskin gözlere sahiptir.

    "İnsanın beyni büyüktür" diyor bilim insanları. İnsanın beyni ne oldu da büyüdü peki? Bilim insanları bu konuda nasıl bir açıklama getiriyorlar?
    ______________________________________________________________

    PS: "Çok merak ediyorsan aç interneti incele!" şeklinde düşünenler olabilir.

    Bu tür konularda bilgi bulmak kolaydır elbette. Ancak benim amacım düşünce alışveri yapmak. Sakıncası olur mu?




  • İnsanın irade güçü beynini daha çok kullanmasına neden olmuştur.Kendine ve diğer varlıklara söz geçirmek için beynini kullanmıştır.

    Ya da diğer varlıklar bazı özelliklerine göre insanadan güçlüdür.İnsan bu güçsüzlüklerini fark etmiş ve onların yaptıklarını yapmak için beyni zorlamıştır.

    Ya da insanın bitmek bilmez sahip olma isteği var.Dünyanın hakimi olmak istediğinden diğer canlılara ve kendi türüne üstünlük sağlamak için beyni kullanmış.
  • "neden insan" konusunda daha önce bazı arkadaşlar evrimsel süreçleri sebep gördüklerini söylemişlerdi.

    "neden sadece insan" sorusuna da aynı cevabı verebilirler mi? insanın katettiği yolu diğer canlıların da katetmekte olduğu, örnek olarak örümceklerin şu an için ağlara mahkum olmakla birlikte x zaman içerisinde bizler gibi köyler kasabalar şehirler kurabilecek durumlara geleceklerini, yollar açıp arabalar kullanacaklarını, okullarda eğitim alacaklarını söyleyebilirler mi?

    eğer söylendiği gibi insanın tekamülü sadece ve sadece zamanın bir armağanı ise, o halde bu armağandan diğer canlılar da faydalanmalı. insana çarpan bu piyango diğer canlılara da çarpmalı. onlar da insanlaşabilmeli.

    bunun için gerekli olan beyinsel gelişimler neden sadece insana mahsus? diğer canlılar bu dünyada yaşamıyorlar mı? onlar da aynı zaman dilimlerinde yaşamadılar mı? onlar neden bir türlü insanlaşamadılar?

    "birisi sivrilecekti o da insan oldu"
    "bu, bir böcek te olabilirdi. o zaman sen ben bir böcek olacaktık ve -neden tekamül eden böcekler oldu-diye soracaktık"
    "bu duruma gelebildiğimiz için bunları sorabiliyoruz. gelmeseydik zaten soramayacaktık. dolayısıyla bu sorunun hiç bir değeri yoktur"
    gibi açıklamalar getirilebilir mi?

    neden sadece insan?
    neden diğerleri değil de sadece insan 'insan'????




  • fiziksel özellikler açısından baktığımızda insanlar ile hayvanlar arasında çok fark bulunmamakta. hatta bazı evrimci arkadaşlar maymun ile aramızdaki benzerliği yüzdeye vurup ne kadar da benzer olduklarımızı izaha çalışıyorlardı.

    gel gör ki insan uzaya giderken maymunların gidebildiği yer ancak bir ağacın tepesi olabiliyor.

    demek ki insan ile hayvanları birbirinden ayıran temel özellik fiziksel yapılarından kaynaklanmamaktadır.

    ve evrim ile açıklanamayacak kadar zor bir meseledir.

  • İnsan; canlılar arasında beyin hücreleri arası bağlantı sayısı en fazla olan türdür. "intelligence", beyin hücreleri arası bağlantı sayısı ile orantılıdır. Bu kelime biyolojide geçen bir kelimedir türkçedeki akıl ve zeka kelimelerinin ikisini de karşılar. Sonuçta insanın farklılığı beynindeki bağlantılarının sayısının nicelik olarak fazla olmasından başka birşey değildir.
  • BEYİN HÜCRELERİ ARASINDA

    KURULAN BAĞLANTILAR

    Gerçek öğrenme bir bakıma oluşan bilgi tabanlarının üzerine alttakilerle bağlantılı yeni bilgiler inşa etmek demektir. Bu da ancak beyin sinirlerinin ağ oluşturması ile sağlanmaktadır. Beyinde 10 milyarın üzerinde beyin hücresi vardır. Kurulan hafıza ilişkileri ve zihinsel faaliyetlerin her biri bu hücreler arasında yeni bağlar kurarak bir ağ tabakası oluşturmaktadır. Kurulan bağların sayısı ne kadar fazla ise zihinsel potansiyelin gücü de o derece yüksektir. Hücreler arası ağ tabakasındaki her ilave bağ, hafıza-muhakeme-anlama-fikir yürütme gücünü kat kat artırmaktadır.

    Bunun nasıl olduğunu kısaca anlatalım. Beyin hücresi şekil olarak ahtapota benzer.. Ortada bulunan hücreden etrafa doğru küçük ipliksi uzantılar yayılır. Dokunma, duyma ve görme gibi duyu organları yardımıyla beyine gelen mesajlar veya hayal gücüyle beynin kendisinin ürettiği düşünceler beyin hücreleri üzerindeki bu ipliksi kanallar yardımıyla beynin içinde iletişim sağlarlar. Bu iletişim, bir bakıma milyonlarca zincirleme kimyasal reaksiyonlardır ve beyin hücreleri arasında yeni bağlar kurulması olayıdır.

    Bu tip bağlanmayı sağlayan düşünceler yeni bilgiyle daha önceden bilinen bilgiler arasında şuurlu veya şuursuz olarak ilişki kuran zihinsel faaliyetlerdir.

    Orta beyindeki hipokamp, özellikle duygusal boyutlu; bizi ciddi etkileyen olaylarda beyin hücreleri arasında kalıcı ve sağlam bağlar kurmasını sağlar. Gelen bilgiler, şayet hipokampı uyaracak nitelikte ise, diğer bir deyişle duygu eksenli ve merak odaklı ise; beyin kapısından içeri girmeye “izin” verilir.

    Eskiden insanlar şimdiki gibi, telefon bağlantılarına sahip olmadığından haberleşme zayıftı. Birbirinden bağımsız durumdaydılar. Şimdi ise iletişim araçları sayesinde tüm dünya adeta bir köy hâline gelmiş bulunuyor. Beyin hücrelerinin başlangıç hâlini, birbiri ile iletişimi kopuk eski çağlardaki insanlarının vaziyetine benzetebiliriz. Başlangıçta beyindeki nöronlar arasında da çok fazla bağlantı yoktur.

    Beyin yeni öğrendiğimiz bir bilgiyi yeni sinirsel bağlantılar oluşturarak “kullanışlı ve bilimsel düşünce” hâline getirir. Yani daha önce öğrenilen bilgilerle ilişkilendirir. Kurulan hafıza ilişkileri ve zihinsel faaliyetlerin her biri bu hücreler arasında yeni bağlar kurarak bir ağ tabakası oluşturmaktadır. Kurulan bağların sayısı ne kadar fazla ise zihinsel potansiyelin gücü de o derece yüksektir.

    Beyin, korteksi düşünen ve düşündükçe de sinirsel ağlar oluşturan bir yapıya sahiptir. Bu da, insan biyobilgisayarının diğer bilgisayarlardan ayıran bir temel özelliğini teşkil eder.

    Beyinde 12 adet beyin hücresinin birbiriyle bağlanma alternatiflerinin sayısı bir permütasyon hesabıdır. Bu hesabın sonucunda olağanüstü büyük bir rakamla karşılaşıyoruz: 479,001,600. Beyin hücresi sayısını sadece bir artırdığımızı yani 13 yaptığımızı düşünelim. Ortaya çıkan sayı şimdi çok daha büyük: 6,227,020,800.

    Milyarlarca beyin hücresi olduğuna göre sonucun büyüklüğünün rakamlarla ifadesi mümkün değil. Hücreler arası ağ tabakasındaki her ilave bağ, hafıza-muhakeme-anlama-fikir yürütme gücünü kat kat artırmaktadır.

    Bir bilgisayar alıp, ona bazı programlar yükleyerek kullanabilirsiniz. Ancak bilgisayarınızın donanımını, kapasitesini ve elektronik devrelerini programlar yardımıyla değiştiremezsiniz. Halbuki sahip olduğumuz biyobilgisayar yaradılış itibariyle öyle programlanmıştır ki, programı iyi kullandığınız sürece yeni devreler oluşmakta ve kendi kendini geliştirmektedir. Kendinizi yormadan kolayca hatırladığınız bilgiler hücreler arası sağlam ve kalıcı bağlar sonucu ortaya çıkar. Şu halde hızlı öğrenme ve kalıcı bir hafıza gücüne sahip olmanın üçüncü önemli adımı, düşünme tarzının, beyin hücreleri arasındaki bağların artması ve güçlendirilmesi ile ilgili olmaktadır.

    alıntı




  • insan en başta çok yetersiz bir varlıktı hızlı koşamıyordu,pençeleri yoktu,kuvvetli kaslara sahip değildi,çok iyi göremiyordu,çok iyi duyamıyordu,kamuflaj kabiliyeti yoktu yani çok zayıf bir varlıktı bu durum insanın beyninin ve düşünme yeteneğinin evrimleşmesine olanak tanıdı bu sayede insan alet yapabilir duruma geldi ki alet yapmak bence insanın en büyük özelliğidir bu sayede insan besin zincirinde bir anda tepeye yükseldi
  • elma kurdu en başta çok yetersiz bir varlıktı hızlı koşamıyordu,pençeleri yoktu,kuvvetli kaslara sahip değildi,çok iyi göremiyordu,çok iyi duyamıyordu,kamuflaj kabiliyeti yoktu yani çok zayıf bir varlıktı bu durum elma kurduın beyninin ve düşünme yeteneğinin evrimleşmesine olanak tanıdı bu sayede elma kurdu alet yapabilir duruma geldi ki alet yapmak bence elma kurduın en büyük özelliğidir bu sayede elma kurdu besin zincirinde bir anda tepeye yükseldi

    mi acaba ...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    elma kurdu en başta çok yetersiz bir varlıktı hızlı koşamıyordu,pençeleri yoktu,kuvvetli kaslara sahip değildi,çok iyi göremiyordu,çok iyi duyamıyordu,kamuflaj kabiliyeti yoktu yani çok zayıf bir varlıktı bu durum elma kurduın beyninin ve düşünme yeteneğinin evrimleşmesine olanak tanıdı bu sayede elma kurdu alet yapabilir duruma geldi ki alet yapmak bence elma kurduın en büyük özelliğidir bu sayede elma kurdu besin zincirinde bir anda tepeye yükseldi

    mi acaba ...


    neden olmasın

    neden sadece insan ? çünkü sadece bir insan sizi anlayabilir. çünkü sadece bir insan "düşünüp onu uygulamaya sokabilir." çünkü sadece bir insan size yardım edebilir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    İnsan; canlılar arasında beyin hücreleri arası bağlantı sayısı en fazla olan türdür. "intelligence", beyin hücreleri arası bağlantı sayısı ile orantılıdır. Bu kelime biyolojide geçen bir kelimedir türkçedeki akıl ve zeka kelimelerinin ikisini de karşılar. Sonuçta insanın farklılığı beynindeki bağlantılarının sayısının nicelik olarak fazla olmasından başka birşey değildir.


    İşte benim merak ettiğim nokta burası. İnsanın böyle karmaşık bir beyin yapısına ulaşmasına yol açan etkenler nelerdir? Gelişim süreci içerisinde hangi koşullar altında yaşayan bir canlı türünün beyin hücreleri arasındaki bağlantı sayısı en fazla olur? Böyle bir beyin gelişiminin vucüttaki organların çeşitliliği ile dolaylı ya da dolaysız bir bağlantısı var mı? Duruma tamamen bilimsel bir açıdan bakıyorum.

    Bu tür bir soruya kesin ve net bir cevap beklemiyorum elbette.




  • Canlılara baktığımızda ilkel karar verme mekanizmaları olan basit sinir düğümlerinden, gelişmiş primat beynine kadar çok geniş bir yelpaze görürüz. Bu da beynin ne aşamalarda evrildiğini anlatır.

    İnsan beyninin yapı olarak şempanze beyninden pek bir farkı yoktur. Sadece büyüklük olarak farkı vardır. Lİmbik sistem ve serebral korteks aynen bulunur.

    İnsanın şempanzeden çok daha gelişmiş olması bir yorum meselesidir. Başka bir açıdan baktığımızda son yüzyıllarda teknolojide fazla ilerlesek de dünyayı algılama ve yaklaşım bakımından şempanzdeden fazla ileri olduğumuz söylenemez.

    İZCİ 500
    Evrimde yanlış yaklaşımlardan birisi de "böyle olduğu için böyler oldu, o halde böyle olunca böyle oluyor" tarzı yaklaşımlardır. Geyiye doğru bakarız ve yorum yaparız oysa gerçekleşen tüm olgularda rastlantısal ve iç içe geçmiş süreçlerdir. "ağaçların yüksek dallarındaki besinlere erişmek için filin hortumu uzadı" demek yerine "uzun bir hortum, yüksek dallardaki besinlere ulaşmayı sağlar" demek gerekir ve bu açıdan bakmak gerekir.

    Evrimdeki olguları bazen daha kolay kavranılsın diye bu şekilde anlatırız, bunu da yaratılışçılar malzeme olarak kullanırlar. Oysa evrimi çürütmek, kelimelerle oynayarak yorum yapmakla olmaz.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Canlılara baktığımızda ilkel karar verme mekanizmaları olan basit sinir düğümlerinden, gelişmiş primat beynine kadar çok geniş bir yelpaze görürüz. Bu da beynin ne aşamalarda evrildiğini anlatır.

    İnsan beyninin yapı olarak şempanze beyninden pek bir farkı yoktur. Sadece büyüklük olarak farkı vardır. Lİmbik sistem ve serebral korteks aynen bulunur.

    İnsanın şempanzeden çok daha gelişmiş olması bir yorum meselesidir. Başka bir açıdan baktığımızda son yüzyıllarda teknolojide fazla ilerlesek de dünyayı algılama ve yaklaşım bakımından şempanzdeden fazla ileri olduğumuz söylenemez.

    İZCİ 500
    Evrimde yanlış yaklaşımlardan birisi de "böyle olduğu için böyler oldu, o halde böyle olunca böyle oluyor" tarzı yaklaşımlardır. Geyiye doğru bakarız ve yorum yaparız oysa gerçekleşen tüm olgularda rastlantısal ve iç içe geçmiş süreçlerdir. "ağaçların yüksek dallarındaki besinlere erişmek için filin hortumu uzadı" demek yerine "uzun bir hortum, yüksek dallardaki besinlere ulaşmayı sağlar" demek gerekir ve bu açıdan bakmak gerekir.

    Evrimdeki olguları bazen daha kolay kavranılsın diye bu şekilde anlatırız, bunu da yaratılışçılar malzeme olarak kullanırlar. Oysa evrimi çürütmek, kelimelerle oynayarak yorum yapmakla olmaz.


    Yorum için teşekkürler. Yaklaşımına saygı duyuyorum.




  •  Niye Sadece İnsan?



    LİMBİK SİSTEM


    "Kabuk altı" (subcortical), yani, birazdan bahsedilecek beyin kabuğunun altında kalan yapılardan bazıları, ara beynin etrafında onu bir halka gibi saran, işlevsel bir birliktelik oluşturmuşlardır. Bu yapıya, özel olarak Limbik sistem (latince: limbus= halka, sınır) adı verilir. İşte bu limbik sistem içinde yer alan hippokampus, amigdala, forniks, mamillar cisim, septum, cingulat kabuk gibi yapılar, heyecansal ve temel zihni fonksiyonları yürütürler. Örneğin sinirlenince kontrolümüzü kaybetmemize sebep olan yapılardan en önemlisi, burada bulunan amigdallerdir; veya, öğrendiğimiz herhangi bir şeyi hafızaya almamızı, buranın bir üyesi olan hippokampus sağlar (daha sonra ayrıntılı olarak bahsetmeye çalışacağım). Ara beyinde ayrıca, vücuda giden emirlerin düzenlenmesinin yapıldığı ara merkezler de bulunur.

    BEYİN KABUĞU (Cortex):


    Merkezi sinir sisteminin en üst kontrol noktası ise, işte o beyin dediğimiz zaman aklımıza gelen kıvrıntılı yapıdır. Bu yapının adı beyin kabuğudur (korteks). En üst kısımda bulunur ve orta beynin etrafını sarar. İşlevlerinin henüz çok azını ortaya çıkarabildiğimiz bu bölge, genel olarak, "yüksek beyin işlevleri" dediğimiz işlevleri ve algılamayla-değerlendirmeyle ilişkili temel görevleri yürütür.

    İşitme, görme, vücut duyuları gibi belirgin işlevlerin, beyin kabuğunun özel bölgeleri tarafından işlendiği uzun yıllardan beri bilinmektedir. Örneğin gözden gelen görme sinyallerinin görüntüye dönüştürülmesi, artkafa lobundaki beyin kabuğu bölgesince yapılır. Benzer şekilde işitme duyusu ile ilişkili bölgeler de şakak lobu üzerinde yerleşmiştir. Motor alanlar, özellikle istemli hareketlerin başlatılması ve icra edilmesinde önemli iken, duyusal alanlar, tüm vücuttan gelen verilerin değerlendirildiği en üst merkezler olarak işlev görürler. Ayrıca önemli kabuk alanlarına iki ünlü örnek olarak, konuşmanın planlanmasının ve "dizgi"sinin gerçekleştirildiği, ön beyin lobundaki Broca alanı ile, konuşmadaki anlamı kavrama işinde rol alan, şakak lobunun arka kısmındaki Wernicke alanlarını verebiliriz. Bu bölgelerde meydana gelen hasarlar, ilgili işlevlerde kısmen veya tamamen kayıplara yol açar
    .


    Görme, işitme, motor alanlar gibi bir çok alan, işlevsel ve kısmen de yapısal olarak farklı bir çok alt alana ayrılırlar. Bunların dışında kalan kabuk bölgelerinin bir çoğu ise "birleştirme" ya da "ilişkilendirme" alanları (associative areas) olarak bilinir. Bu bölgeler, ayrık duyuların birleştirilmesi ve farklı duyulardan gelen girdilerin tek bir tecrübe halinde birleştirilmesi gibi işlerden sorumludurlar. Bu işlev, halen sinirbilimlerinin en önemli gizemlerinden bir tanesidir ve gerçekleşme mekanizması henüz açıklığa kavuşturulamamıştır (Bağlantı Sorunu; Binding Problem).

    Bu gün beyin kabuğundaki alanların sınıflandırılmasında Broadmann adlı araştırıcının işlevsel ve hücre mimarisini temel alarak yaptığı ayrıntılı sınıflandırma halen büyük oranda geçerliliğini korumaktadır. Buna göre, beyin kabuğu alanları belli numaralarla belirlenmiştir. Örneğin artkafa lobundaki birincil görme alanı, Broadmann'ın 17. alanına karşılık gelir.


    Beyin kabuğunda bulunan yapılar, beş duyumuzun bilinçli değerlendirilmelerinin yanı sıra, düşünme, plan yapma, alınan verilerin değerlendirilmesi, eski bilgilerle karşılaştırılması, kişilik özellikleri, ince el becerileri, mantık, matematik, sanat, soyut düşünce gibi, nasıl yapıldıklarına dair elimizde sadece “bilgi kırıntıları” olan işleri yapar. En önemlisi ise, dünyayı anlamaya çalışırken kullandığımız en önemli aracımız da işte bu beyin kabuğudur. Bütün bilişsel işlevlerimiz, sanat, bilim, estetik, ve diğer tüm insani özelliklerimiz, beyin kabuğunun işlevleri ile yakından ilişkilidir. Bizim yaptığımız işin temeli ise, evrendeki en karmaşık yapı olan beyin kabuğunu, yine kendi beyin kabuklarımızı kullanarak anlamaya çalışmaktır.


    alıntı

    insan beyin yapısı olarak şempanze ile farklı olmaması ancak nitelik yönünden çok farklı olması bence insanın ruhundan kaynaklanmaktadır. ayrıca bana göre yukarıda resmi verilen ve bünyesinde milyarlarca hücre barındıran, bu milyarlarca hücrenin birbirleri ile koordinasyon halinde olmaları, milyonlarca görevi yerine getirmesi, görev paylaşımında aksaklık olmaması nedenlerinden dolayı özü rastlantısallık olan evrim ile açıklanmasını imkansız kılmaktadır. (şahsi görüşüm)




  • Peki insanı diğer canlılardan ayıran özellikleri doğuştan mı yoksa sonradan mı kazanılır?

    Doğduğu andan itibaren sosyal çevreden soyutlanıp tek başına yaşayan bir kimse kendisini diğer canlılardan ayıran ,
    Konuşma yetisini elde edebilir mi?
    Akılsal seçimler arasında kıyaslama yapabilecek mantığa sahip olabilir mi ?
    İletişim becerisi şuan ki insanla/ diğer canlıları ayıran seviyede olabilir mi?
    Hafıza ve algısı hayvandan farklı olabilir mi?
    Duygusal tepkileri onu diğer canlılardan ayırd edebilir mi?

    Tüm bunlara baktığımızda aslında insanın zamanla öğrenme sürecini , ve sosyal çevreyi göz ardı edersek diğer canlılardan bir farkı kalmıyor.
  • Tüm canlılar hayata başlarken doğuştan gelen bilgi donanımı ile doğmazlar. Yaşamak için baz şeyleri sonradan öğrenirler. Bunu anlamanın yolu o canlı türünün doğarkenki beyin kapasitesi ile yetişkin haldeki beyin kapasitesini karşılaştırmaktır. Memeliler genelde ortalama %90 beyin kapasitesi ile doğarlar. İnsanlar ise %28. Yunus %42,5; şempanze %54, filler ise %35. Bir filin öğrenme süreci aşağı yukarı 10 seneyi bulur. Bu da gösteriyor ki yaşamlarını içgüdü ile değil de, öğrenilen düşünceler ile yönetmede insanlardan hemen sonra filler geliyor. Yani insan bu konuda yegane ve yalnız değil.

    kaynak:
    http://en.wikipedia.org/wiki/Elephant_intelligence




  • @izci_500
    quote:

    Niye sadece insan?


    Eski bir bilmece vardı. Bir yarışta ikinciyi geçen kaçıncı olur. Yarış anında olaya bakarsak, ikinciyi geçen kendisi ikinci olur. Yarış sonrasında olaya bakarsak ikinciyi geçen birinci olmuştur. Sonuçta kürsüde bir birinci, bir ikinci bir de üçüncü vardır. Birinci neden birinci? İkinciyi geçtiği için birinci.

    İnsan şempanzeyi geçmiş. Şempanze de geçebilirdi. O zaman da onlar bir forumda "neden şempanze" diye konu açarlardı.
  • Alet kullanabilmeyle başlamıştır her şey. İşte o zaman diğer tüm canlı türlerinin önüne geçmiştir, besin zincirinde tepeye oturmuştur. Ne zaman ki hayatta kalma mücadeleleri kolaylaşmıştır, işte o zaman düşünebilmeye başlamışlardır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Tüm canlılar hayata başlarken doğuştan gelen bilgi donanımı ile doğmazlar. Yaşamak için baz şeyleri sonradan öğrenirler. Bunu anlamanın yolu o canlı türünün doğarkenki beyin kapasitesi ile yetişkin haldeki beyin kapasitesini karşılaştırmaktır. Memeliler genelde ortalama %90 beyin kapasitesi ile doğarlar. İnsanlar ise %28. Yunus %42,5; şempanze %54, filler ise %35. Bir filin öğrenme süreci aşağı yukarı 10 seneyi bulur. Bu da gösteriyor ki yaşamlarını içgüdü ile değil de, öğrenilen düşünceler ile yönetmede insanlardan hemen sonra filler geliyor. Yani insan bu konuda yegane ve yalnız değil.

    kaynak:
    http://en.wikipedia.org/wiki/Elephant_intelligence


    İnsanı toplumdan soyutlasak , taklit edeceği , öğrenebileceği bir ortamdan uzaklaştırsak yine aynı yetilere sahip olur muydu?




  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.