|
Kur’an, insana hitap ederken onu yalnızca inanmaya değil, düşünmeye çağırır. Bu çağrı, dinî metinler arasında dikkat çekici bir duruştur. Çünkü Kur’an’da iman, aklın devre dışı bırakılmasıyla değil; aklın sorumluluk almasıyla anlam kazanır. Bu nedenle Kur’an, kör itaati değil, bilinçli yönelişi esas alır. Kur’an’da sıkça tekrar edilen “Akletmez misiniz?”, “Düşünmez misiniz?”, “Hiç bilmeyenlerle bilenler bir olur mu?” gibi ifadeler, aklın imanın karşısında değil, onun temelinde yer aldığını gösterir. Burada amaç, insanı sorgusuz kabule zorlamak değil; onu düşünmeye mecbur bırakmaktır. Bazı dinî anlayışlar aklı bir tehdit olarak görür. Oysa Kur’an’da eleştirilen akıl değil, kullanılmayan akıldır. Kur’an, düşünen insanı değil; düşünmeyen toplulukları eleştirir. Geçmiş kavimlerin helâk anlatımlarında asıl problem inkâr değil, düşünmeme ısrarıdır. Kur’an’da bilgi (ilm) yüceltilirken zan sert biçimde eleştirilir. “Zan, haktan hiçbir şey ifade etmez” ifadesi, kulaktan dolma bilgilerin ve sorgulanmadan kabul ediKur’an’ın en sert eleştirilerinden biri de “atalar dini” anlayışınadır. “Biz atalarımızı böyle bulduk” söylemi, bireysel aklın devre dışı bırakıldığı bir inanç biçimini temsil eder. Kur’an’a göre gelenek tek başına hakikat değildir; hakikat, sorgulanabilen ve akılla savunulabilen olandır. Sonuç olarak Kur’an’ın hedeflediği insan tipi; susan, düşünmeyen ve sorgulamayan bir figür değildir. Aksine Kur’an, düşünen, soran ve bilinçli yönelen insanı muhatap alır. Akıl, imanın alternatifi değil; onun yol arkadaşıdır. Asıl tehlike fazla düşünmek değil, hiç düşünmemektir.len inançların tehlikesine işaret eder. Bu nedenle Kur’an, insanı sadece inanmaya değil; neye ve neden inandığını bilmeye çağırır. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ömer ahmet biskin -- 16 Aralık 2025; 17:43:4 > |
|
_____________________________
|




Yeni Kayıt

1 Mobil
Konudaki Resimler






