Şimdi Ara

Demokrasi laiklikten önemli mi? (8. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
8 Misafir - 8 Masaüstü
5 sn
253
Cevap
0
Favori
4.829
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bizim ülkemizde demokratik işleyişlerde zayıflıklar var tabi.önemli sorunlardan
    bir tanesi de devlet görevlilerinin vatandaşa karşı tutumları.Koltuğu ele geçiren
    vatandaşa yukarıdan bakıyor.Bu durum vatandaşın örgütlenmesi ve
    demokrasi konusunda herkesin eğitilmesinden geçiyor.bunlar uzun vadeli işler.
    şimdi demokrasi eksikliği deyince malum çevreler gericiliğe ve bölücü akımlara
    karşı daha fazla özgürlük istiyorlar.Ülkemiz bu konuda maaşallah epey demokratik!!
    aslında bizim " bizden daha demokratik sandığımız ülkelerde" kısıtlamalar bizden fazla.
    ama orada devlet ve vatandaş arasındaki ilişkiler demokratik çerçevede bizden daha
    iyi oturmuş durumda.bu durum bize yansırken yanılgıya düşüyoruz.
    Mesela Avusturya da aşırı sağ parti birinci çıktı, demokrasiye düşkün AB ülkeleri
    Avusturya ya öyle bir baskı yaptılarki adamlar tası tarağı toplayıp arazi oldular.
    Almanya da nazi partisi kurmak yasak.
    Bir zamanlar Amerika da komünist avına çıktıklarını biliyoruz.Şimdi durum
    nasıl acaba.Ülkelerin bir kuruluş temeli,anlayışı olur.Kalabalıklar haydi devlet kuralım
    diye yola çıkmazlar.Şimdi bizim kuruluş ilkelerimizi düşünelim ve buna sahip çıkıp
    geliştirmeye bakalım.Birilerinin bu temeller ile oynamasına izin vermeyelim.
    Bunun üzerinde sorunlarımızı ,eksikliklerimizi tartışalım.
    Gericilik ve bölücülük bu ülkenin sınırları içinde yaşayan insanların en büyük düşmanıdır.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika


    quote:

    Orjinalden alıntı: LAST_DRIVER


    quote:

    Orjinalden alıntı: elysion

    demokrasi ile laikliği nasıl karşı karşıya getirdiniz anlamış değilim. ülkemizdeki demokrasi laiklik üzerine kuruludur. yani laiklik kuralları çizmiştir ve demokrasi bu kurallar dahilinde işlemektedir. zaten demokrasi tek başına hiçbirzaman kullanılamaz. eğer demokrasiye tek başına bakacak olursak islamiyet, hristiyanlık, musevilik te demokratik değildir o zaman. islamiyette de kurallar vardır ve o kuralların geçerli olduğu noktalarda demokrasiden bahsedilemez. laiklikte aynısıdır. laikliğin geçerli olduğu noktalarda demokrasiden bahsedemezsiniz, öncelikli amaç laikliğin kurallarına uymaktır. bu yüzdendirki laiklik ile demokrasi hiçbirzaman karşı karşıya gelemez kanımca..


    Kendini kandırma Ely...
    Türkiye de ne laiklik ne de demokrasi vardır. Sadece mafyanın güdümünde paramiliter-teokrasi hakimdir. Ayrıca millete 4 yılda bir sandığa oy atmaca oynatılarak gazı alınır.
    Hah. Demokrasiymiş... Burası lanet olası bir ortadoğu ülkesi dostum! Ve bende bu lanet olası yerde yaşamaya çalışan zavallı Batılı bir Türküm...


    Dünya yüzünde Türkiye gibi ülke mi var, öpüp de başınıza koyunuz. Beğenmiyorsanız sadece ekonomik yönden beğenmeyebilirsiniz. Daha zengin bir hayat düşleyebilirsiniz. Kuruluş ilkeleri bakımından Türkiye Cumhuriyeti bütün dünya yüzündeki demokrasilere on basar. Atatürkçülüğün altı ilkesinden daha üstün ilkelere sahip olarak kurulan başka bir devlet daha gösteremezsiniz. Hırsızlıkları ve işlenen suçları görürsünüz de bunları her ülkelde görürsünüz, ama bunlar zaten suçtur. Amerikada görmeyiz mi zannediyorsunuz. Dünya yüzünde türk insanı kadar zeki ve felsefi yönü kuvvetli bir başka halk daha yoktur. Amerikalı çok basit şeylerden bahseder. Bir japona bir koyunu "süs köpeği" diye yutturabilirsiniz. Tür insanının genelinde türkiyeye has hoşgörülü bir islamiyet anlayışı vardır. Bunda türk kültürü ile harmanlanmış Tasavvufun rolu büyüktür, şeriat isteyen yobazların oranı %10 u bulmaz bile. O yobazlar bile kendisi gibi düşünmeyenlere saygı göstermeyi içine sindirebilmiştir. Çünkü türkiyede yaşıyorlar, arabistanda yaşamıyorlar.

    Sonuçta Türkiyenin özündeki hukuk anlayışı adalet anlayışı demokrasi anlayışı hiç bir ülkede yok. Türkiye gibi ülke bulamazsınız, kıymetini bilin öpüp de başınıza koyun. Türkiyenin özündeki ilkelerin daha fazla hayata geçmesi için çalışın. Bu ülke için çalışın çunku bu ülke bunu hakediyor, çok daha iyisini hakediyor.




    Yazdıklarınız Atatürk ün düşünceleri ile bağdaşmıyor.Türkiye cumhuriyeti dünyada da ki hangi demokrasi ye on basmış ne ile?Demokratik hayata müdaheleleri ile mi? on basmış?İran da Cumhuriyet le yönetliyor...Ama dikta rejimi var...Keşke Demokrasi yi anlayabilseniz...Atatürk gücünü halktan almıştır.Öyle veya böyle görece kendinden daha bilgisiz halkı arkasından sürükleyebilmiştir.Dincisi ,solcusu,halkçısı,milliyetçisi hepsini peşinden sürüklemiştir.Oysa şimdiki "ekabir" halkı yönlendiremediği için suçu ona isnat eder!kendine bakmaz...Çünki halka kendini anlatma veya halkı yönlendirme kabiliyeti kendinde yoktur...

    Ben tüm bu yazılanları görmezden gelerek...Birilerinin bu halkı kullandığını düşünüyorum...Biz kendimizce olaylara yorum getriyoruz.Birileri de elindeki parametreleri kullanarak bizi yönlendiriyor.Bu yönlendirmelerden kurtulmamızın tek yolu "açıklık "politikasıdır.Ama ne yazık ki günümüz dünyasında hiç bir devlet bu politikayı izlememektedir.Şuan biz suni gündem ile meşgulüz , örneğin TSK ,AKP çekişmesi gibi...Belki de doğruyu yapıyorlar ...Bilinmez..Ben doğru bilgilenme ve doğru tepkiden yanayım.Halkı doğru bilgilendirmeyen ve yönlendirilebilecek "koyun" gözüyle bakanlar ,elbet yanlışlarının farkına varacaklardır.Daha güçlü bir Türkiye için, daha anlaşılabilir bir Türkiye!

    Saygılarımla,

    Liderlik vasıf ister!Herkes lider olabilir ama herkes iyi yönetemez...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Steinberger_2 -- 12 Mayıs 2007; 23:19:55 >




  • [YORUM - HERKÜL MİLAS] Dostlara da şamar!
    Türk'ün Türk'ten başka dostları da var doğal olarak, kimilerince sanıldığı gibi dünyada herkes düşman değil. Ama hepsi aynı tür dost değil, bu da doğal.



    Kimileri Türkiye'yi ve Türkleri tanımış olduğundan duygusal alanda, kimileri romantik bir hevesle büyülü bir Doğu'yu hayal ettiğinden, kimileri herkesle her zaman barışık olmak istediğinden yani kavgalı olma duygusunu taşımak istemediğinden, kimileri ideolojik nedenlerle bütün halkları müttefik saydığından, kimileri dinî buyruklar nedeniyle, kimileri genel bir barışın kendi ulusuna da yarar sağlayacağını belki de bilinçsizce hissettiklerinden siyasal olarak dostturlar. Tabii bir bu kadar farklı nedenlerle Türkiye'nin hasmı da var. Uluslararası arenada Türkiye'nin bu dostları ve hasımları, geçenlerde Fransa seçimlerinde olduğu gibi, bazen karşı karşıya gelirler. Son yıllarda Avrupa Birliği, Kürt sorunu, geçmişin yorumu, örneğin Ermenilerle yaşananlar, ülke içindeki siyasi ve toplumsal eğilimlerin dinamikleri gibi konular açıldığında bu dost/hasım tutumları iyice belli oluyor.

    Türk dostu Yunanlı yazarın başına gelenler

    Genel olarak, 'hasım' dediklerim Türkiye'ye statik bir özellik yakıştırıp (incelik gösterip bu tutuma ırkî eğilim demiyorum) 'Türkiye değişmeyecek ve hep sorunlu olacak' derlerken, dostlar, bütün toplumlar gibi Türkiye'nin de sürekli değiştiğini ve şimdiki durumu geçmişle kıyaslamalarla değerlendoirilmemesinin gerektiğini savunurlar. Ancak Türkiye'de son günlerde siyasette yaşananlar, bu Türkiye dostlarına bir şamar gibi indi. Hasımlar ise bayram ediyor. Yunanistan'dan bu durumla ilgili bir örnek vermek istiyorum.

    En saygın gazetelerden sayılan To Vima'nın köşe yazarlarından Th. Psihoyos, milliyetçi/ırkçı meslektaşlarına karşı yıllarca kalem oynatır, Türkiye'de çağdaş bir siyasi düzenin kurulmakta olduğunu savunur. Tam da haber ajansları 367 ve gece yarısı muhtırasını baş haber yaptıkları günlerde Psihoyos'un bir gün önceden yazmış olduğu anlaşılan köşe yazısı yayınlandı. (28 Nisan) Yorumlarının amacı ve eğilimi kuşku bırakmayacak nitelikteydi, Türkiye'yi savunuyordu, meslektaşlarını yeriyordu. Ama hasımlarına karşı da kendini ironik ve trajik bir biçimde çok zor durumda bırakan bir yazıydı bu; çünkü mürekkebi kurumadan yalanlanmıştı. Bir bölümünü çeviriyorum:

    "Türkiye'deki siyasi ortama kendimizi beğenmişlikle bakmamaya başlamamızın zamanı gelmiştir. Ülkeyi yöneten 'derin devlet' ve her istediklerini siyasilere yaptıran 'paşalar' düzeni diye dile getirdiğimiz bazı önyargılarımızı değiştirme zamanı gelmedi mi? Hıristiyan-demokratlar ya da Müslüman-demokratlar konusunda kişisel görüşünüz ne olursa olsun, Abdullah Gül'ün önümüzdeki günlerde cumhurbaşkanı seçilmesi, komşu ülkede demokratik ve parlamenter düzenin olgunlaşmakta olduğunun göstergesidir... Türkiye'de demokrasinin egemen olamayacağını savunmuş olan yorumcuların yanlışları artık ortaya çıkmıştır. Ülkemizde (Yunanistan'da) güya analiz olarak sunulan palavralar kimi zaman ağırlık kazanmakta ve basında peyda eden yorumcular, maalesef daha bilge sayılmayacak politikacıları etkilemektedirler. Politikacılar, bu yorumcularla çatışmak da istemediğinden ve Türkiye'nin gelişmeleri konusunda isabetsiz değerlendirmelerde bulunduklarından Türkiye ile ilgili politikamız yanlış yönlendirilmektedir. Denktaş ve Papadopulos, Türkiye'nin değişmekte olduğunu anlamamışlardır. Birincisi kişisel olarak bunun bedelini ödemiştir, ikincisi ise kendi günahının bedelini Kıbrıslı Rumlara da ödetecektir. Dikkat edelim; Yunanistan da aynı yanlışları yapmasın."

    Bu yazı yayınlandığında 'paşalar' çoktan dünya basınında ilk haberlerdendi. Hemen arkasından Anayasa Mahkemesi kararıyla, parlamentonun alışılagelmiş olan bir pratiği, bu kez 'Müslüman-demokratlar' söz konusu olduğundan uygulanamaz oldu. Böylece Türkiye konusunda olumlu sözler söylemiş olan yazarın bütün tezleri de yalanlanmış oldu. Sanki söylediklerinin tersi doğruymuş, hasımlarının bütün söyledikleri doğruymuş gibi bir durum çıktı ortaya. Paşalar baş köşedeydi ve Gül seçilememişti. Hasımlar bıyık altından gülüyorlar. Şimdi bu yazar bir daha Türkiye konusunda olumlu bir laf edeceğinde acele eder mi, yoğurdu üflemez de ne yapar? 'Türkiye değişmiştir' demeye takati kaldı mı? 'Gelişmeler, Türkiye dostlarına şamar gibi indi' demem bundandır.

    Son yıllardaki kazanımlar ve hızla değişen Türkiye imajı bir iki isabetsiz hamleyle böylesine yara aldı. Eski bir korku filmini yeniden seyrettik. Bu hamleler güya ülke çıkarı ve yararı için yapıldı. Türkiye'deki karşı tezleri duyar gibi oluyorum:

    Türkiye hızla içe kapanırken...

    'Bizim derdimiz bu tür dostlar değildir! Bize ne onlardan! Zaten bu şaibeli dostların niyeti de pek iyiye benzemiyor. Ülke tehlikedeyken (hainler memleketi batırıyor, yabancılar bölüyor, laiklik ve Cumhuriyet yok oluyor söylemi) biz doğru olanı yaparız, imajımız değil, rotamız önemlidir!' Gerçekten de böylesine bir yalnızlık ve içe kapanma söylemine uyan bir yol seçilmiş gibiydi son günlerde. Ancak demokratik bir Türkiye isteyen dostları beğenmeyenler Türkiye'nin başka tür dostları olamayacağını göremiyorlar. Türkiye'nin karşısında ya ırkçı düşmanları vardır ya da özde çağdaş olan bir Türkiye isteyen dostları. Demokratik olmayan ve (nasıl derler bu kelime oyununa?) yalnız 'Cumhuriyet' olan ülke demagojidir. Ve dostlar şimdi açmazdalar, şaşkın ve kararsızlar.

    Konu tabii ki yalnız Türkiye'nin imajı değildir. Bu imaj söylemi birilerine şirin görünme eğilimi gösteriyor olabilir ki; bu da hiç onur verici değildir. Ama imaj kaygısının berisinde Türkiye'nin dünyadaki yeri yatmakta. İmajın göz önüne alınmadığı durumlara baktığımızda görünen içe kapanma ve yalnızlıktır. Özellikle muasır medeniyetten uzaklaşma durumudur. Kuzey Kore ve Küba yalnızlığın çarpıcı örnekleridir. Bu ülkeler en kesin bir biçimde, güya özgüvenle yalnızlıkları içinde seyrediyorlar. Türkiye dostları, kaygı ve panik içinde böyle bir olasılığı konuşur olmuşlardır. Dışarıdan Türkiye daha da sorunlu görünmektedir. Batı dünyasının algılamalarında demokrasiye karşı çıkmanın tek bir sonucu vardır ve bu alternatif hiç iç açıcı değildir. 'Demokrasi sınırlanır; ama bundan yarar da elde edilir' görüşü muasır medeniyetin egemen olduğu dünyada anlamsız bir görüştür. Türkiye dostlarının yaşadıkları zor durum da bundandır.

    HERKÜL MİLAS
    08 Mayıs 2007, Salı




  • sayın steinberger,
    "Kuruluş ilkeleri bakımından" diye özellikle belirttim.

    Dikkatinizi çekerim ben burada politik konulardan bahsetmiyorum.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: was

    quote:

    orjinalden alıntı: kaotika

    Dünya yüzünde Türkiye gibi ülke mi var, öpüp de başınıza koyunuz. Beğenmiyorsanız sadece ekonomik yönden beğenmeyebilirsiniz. Daha zengin bir hayat düşleyebilirsiniz. Kuruluş ilkeleri bakımından Türkiye Cumhuriyeti bütün dünya yüzündeki demokrasilere on basar.
    ................
    Hırsızlıkları ve işlenen suçları görürsünüz de bunları her ülkelde görürsünüz, ama bunlar zaten suçtur. Amerikada görmeyiz mi zannediyorsunuz. Dünya yüzünde Türk insanı kadar zeki ve felsefi yönü kuvvetli bir başka halk daha yoktur. Amerikalı çok basit şeylerden bahseder. Bir japona bir koyunu "süs köpeği" diye yutturabilirsiniz. Türk insanının genelinde Türkiyeye has hoşgörülü bir islamiyet anlayışı vardır. Bunda Türk kültürü ile harmanlanmış Tasavvufun rolu büyüktür, ........yobazların oranı %10 u bulmaz bile. O yobazlar bile kendisi gibi düşünmeyenlere saygı göstermeyi içine sindirebilmiştir. Çünkü Türkiyede yaşıyorlar, arabistanda yaşamıyorlar.

    Sonuçta Türkiyenin özündeki hukuk anlayışı adalet anlayışı demokrasi anlayışı hiç bir ülkede yok. Türkiye gibi ülke bulamazsınız, kıymetini bilin öpüp de başınıza koyun. Türkiyenin özündeki ilkelerin daha fazla hayata geçmesi için çalışın. Bu ülke için çalışın çunku bu ülke bunu hakediyor, çok daha iyisini hakediyor.


    Güzel saptamalar....



    Sizin de alıntıdan çıkardığınız kısımlar ilginç.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    sayın steinberger,
    "Kuruluş ilkeleri bakımından" diye özellikle belirttim.

    Dikkatinizi çekerim ben burada politik konulardan bahsetmiyorum.


    bunlar politika değilse politika nedir bilmiyorum. kuruluş ilkeleri denilen şey bir tür kutsal öğreti midir nedir. eninde sonunda fransiz devriminden esinlenerek ortaya konmuş politik ilkelerdir.
    "politika üstü" değildir hiçbir şekilde.
  • dasdasq,
    Şu linklere girip tek tek okuyun ve bu ilkelerle kurulmuş başka bir cumhuriyet örnek verebilir misiniz. Fransiz ihtilalindeki ilkel haline göre çok yol kat etmiştir. Buna katılmıyorsanız örnek olarak Fransanın kendisi; kadın haklarını, kadının hukuki varlığını kaç yılında tanımıştır, kadına kaç yılında seçme seçilme hakkını vermiştir bir araştırınız. Ayrıca fransiz ihtilali de batıda gerçekleşmiş bir olay, batılı bir hamledir. Atatürkün de içinde olduğu yakınçağdaki batı inkilabının bir parçasıdır.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk_%C4%B0lkeleri




  • Demokrasi laiklikten önemli mi?
    Bence sandıkta halka soralım.
    Bizim insanımız önemini iyi sıralar.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    dasdasq,
    Şu linklere girip tek tek okuyun ve bu ilkelerle kurulmuş başka bir cumhuriyet örnek verebilir misiniz. Fransiz ihtilalindeki ilkel haline göre çok yol kat etmiştir. Buna katılmıyorsanız örnek olarak Fransanın kendisi; kadın haklarını, kadının hukuki varlığını kaç yılında tanımıştır, kadına kaç yılında seçme seçilme hakkını vermiştir bir araştırınız. Ayrıca fransiz ihtilali de batıda gerçekleşmiş bir olay, batılı bir hamledir. Atatürkün de içinde olduğu yakınçağdaki batı inkilabının bir parçasıdır.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk_%C4%B0lkeleri



    bunları okumuştum. siz de fırsatınız varsa fransız ihtilalini ve bunun sloganlarını, ilkelerini inceleyin. neyin neyden esinlendiğini tarihsel olarak değerlendirmek lazım.

    ayrıca bunlar politikadır. yani şu an siz politik postlar atıyorsunuz. temel ilkeler de aslında rousseau nun toplumsal sözleşmedeki ilklelerinden ya da herhangi bir yakınçağ burjuva devriminin politik taleplerinden çok farklı değil.
    bu kötüleme anlamı taşımıyor. ama bunlara politika üstü bir hurafe boyutuna çıkarmamak lazım. nihayetinde belli bir ideolojik politik hattın cumhuriyet e dair fikirleridir. tamamen siyasi tercihleri yansıtır.




  • Önce laikliğin de demokrasinin de insanları mutlu etmek için varolduğunu kavrayalım.

    Laikliğin amacı hiçbir ülkede "toplumu dinden uzaklaştırmak" ya da "dindar bireyleri toplumdan uzaklaştırmak" değildir.

    Devletin her türlü dine ve her dinden vatandaşa eşit mesafede durmasıdır. Amaç her dinden insanın kendi inancını, barış içinde özgürce yaşayabilmesidir. Tanımları yapılmış olan demokrasinin, insan haklarının ve hukuğun tarafsızlığının teminatıdır. Bu yüzden laikliğin devamı için demokrasiden, insan haklarından ve hukuktan taviz vermek, araç için amaçtan vazgeçmek olur.

    Halkın tabanına baktığınızda kimsenin laikliğin yok olması nedeniyle sosyal hayatında en ufak bir somut değişim yok. Kimsenin insan haklarına, demokrasiye katılımında, hukuğun uygulanışında bir değişim yok.

    Eee sorun ne o zaman? Sorun laikliğin değil "laikçi" tabir edilen üst düzey kesimin tekelinde olan bazı güçlerin elden gitmesi. Kendilerini devletin bekçisi ilan eden, sıradan halkın çook üstündeki "elit" kesimin bazı endişeleri var. Bunlar mevki endişesi ve ekonomik endişeler. Dindar insanlarla bunları paylaşamama sorunu. Laikliğin elden gittiği vehimleri ise bunun bahanesi. Bunlar sayesinde toplum üzerinde "din gericiliktir, anti-laikliktir, bilime engeldir..." önyargıları oluşuyor. Kendilerine yandaş olanların önyargıları. İnsanları kutuplaştırmak değil de nedir bu?




  • sayın dasdasq
    Bu kavramlar Atatürk tarafından geliştirilmiş ve somutlaştırılmıştır, hayata geçirilmiştir. İnsan hakları sözleşmesi bile yıllar sonra imzaya açılıyor. Atatürk bu noktada bir kilometre taşıdır. Atatürk gerçeğini görmezden gelmeyin.

    neverlate,
    Çağlayan mitingi de mevki endişesinin mi sonucu idi? Yarınki İzmir mitingine bayrak yetişmeyecek. Ortada toplumsal olay var. Kimin mevki endişesi, isim veriniz. Şu şu şu deyiniz. Sabancı holding mi? Koç holding mi? Büyük şirketler her denizde gemisini yüzdürür.

    Amaç laikliğin, insan haklarının demokrasinin devamı ise, bunları yıkmak için araç olarak kullanılan demokrasiden vazgeçilir. Aslında amaç için araçtan vazgeçiliyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 13 Mayıs 2007; 4:19:46 >
  • quote:

    Kendilerini devletin bekçisi ilan eden, sıradan halkın çook üstündeki "elit" kesimin bazı endişeleri var. Bunlar mevki endişesi ve ekonomik endişeler. Dindar insanlarla bunları paylaşamama sorunu. Laikliğin elden gittiği vehimleri ise bunun bahanesi. Bunlar sayesinde toplum üzerinde "din gericiliktir, anti-laikliktir, bilime engeldir..." önyargıları oluşuyor. Kendilerine yandaş olanların önyargıları. İnsanları kutuplaştırmak değil de nedir bu?


    Atatürkçü geçinen böyle bir elit kesimin varlıgını bende birkaç olayla gözlemledim.ama şuda varki aynı elit kesim şimdide dindar (yada dindar geçinen) kesimdede ortaya çıkmıyormu.

    bu işler böyledir.şunu birkere kabul edin, devlet halk için deyil halk devlt için vardır.

    bu durumda hangi tarafta durmalıyız?

    söyliyim devletin sizi köleleştirmek için kullandıgı inanç yada fikirin yasaları nekadar katıysa üzerinzdeki yaptırım uygulalamaları okadar kolaylaşır.bu yaptırımların çogu toplum refahı ve istekleri için deyil onu yönetenlerin refagı ve istekleri için gerçekleşir.bu durumda yasalar nekadar bize özgürlük saglıyosa okada daha az köle sayılabiiriz.dine dayalı yönetimlerin hepsinde yasalar daha katıdır




  • laiklik nedir?
    demokrasi nedir?
    bunun tanımının önce uzlaşılabilen bir çerçeveye oturtulması gerekiyor.
    türk halkı bu ikisinin de ne demek olduğunu bilmiyor...
    acı ama gerçek
  • Türk milleti Türkiye'nin kuruluşundan beridir laik devlet anlayışını benimsemiş olsa da demokrasiyi bir türlü anlayamamıştır.
    Demokraside yaptığımız yanlışlardan önce toplum olarak yaptığımız en büyük yanlışlardan biri; sevmediğimiz insanı yine başkasından öğrenmemizdir. Gidipte sevmediğiiz insanı kendisinden dinlemeyiz asla.
    Bunun sonucu olarak kafamızda ön yargılar oluşur, gerçeklerden devamlı uzaklaşırız, konuşamayız anlaşamayız uzlaşamayız..
    Bunun demokrasimize etkisi de zaten hergün görülmekte.

    Demokratik,laik,sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye'de, bu 4 bacak, bu ortak temel çok sağlam olmalıdır. Çok sağlam olmalıdır ki geleceğe güvenle bakabilelim. Ancak bazı kesimler yanlış yollara sapıyorlar ve "laikliği koruyacağız" derken demokrasiye vurmaktan çekinmiyorlar. Anlamıyorlar ki 4 bacak bir temeldir, bir bacak kırılsa aslında bina çökecek..
    Bence milletin sandığı ve milletin meclisi görmezden gelinemez,kilitlenemez. Milletsiz meclis, meclissiz demokrasi olmaz!
    Hele hele meclise değil de kendisine seçim kampanyası olarak cumhuriyet bekçilisi sıfatı koyan insanların ağzının içine bakılıyorsa, böyle memlekette demokrasi hiç olmaz..
    Ayrıca cumhuriyetin bekçileri 4 bacak bir temelin hepsinin aynı anda koruyucusu olmak zorundadırlar.
    Aksi halde Atatürk'ün bize miras bıraktığı demokratik,laik,sosyal,hukuk devletimize bilinçsizce zarar vermeye devam etmiş olacaklar.




  • Kaotika ;

    Mitingler baskı altında kalmış, ezilmiş, hakları elinden alınmış, artık bıçağın kemiğe dayandığı bir toplumun isyanı, doğal tepkisi değildir. Bazı dernekler ve siyasi partiler tarafından örgütlenen insanların siyasi bir fikir (korku siyaseti deniyor buna) etrafında birleşTİRİLmesidir. Cumhuriyet, laiklik gibi herkesin ortak paydası olan kavramlar üzerinden siyaset yapmaktır. Bana göre doğru değildir.

    Ama illegal de değildir. Keşke bu mitingler "Kahrolsun başbakan", "kahrolsun Avrupa, Amerika" sloganları atarak, bazı organları göreve çağırarak yapılmasaydı. Keşke bu kadar insan bir proje, ülkeyi ileri götürecek bir atılım için bir araya gelseydi. Bu kuruntulara gelene kadar o kadar çok konuşulacak sorun var ki. Onları tartışsak keşke. O da buraya toplanananların değil toplayanların vizyon eksikliğinden.

    Toplumlar yönlendirmeler üzerine düşünürler, hareket ederler. Üstte dediğim gibi "din gericiliktir" önyargısı oluşturulmaya çalışılıyor. Oluşuyor da bence.
    "Şu partiye oy verenler laiklik düşmanıdır" deniyor. Sadece tepkisel olarak bile kimileri, düşman değilken laiklik düşmanı olabilir. Bahettiğim kutuplaştırma bu işte.

    Ayrıca laikliğin koruma altına alınması yasalar ile olmalıdır. (ki zaten öyledir) Demokrasiyi ve hukuğu kendi kafamıza göre yontarak olmaz. Böyle
    yaparsanız egemenliği halktan alıp belli bir zümreye teslim etmiş olursunuz. Amacımız laikliği ve demokrasiyi benimsemiş, özgür ve mutlu bir toplumdur. Amaç laik devlet değildir. Bu araçtır işte...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kargaşa



    bu durumda hangi tarafta durmalıyız?




    bence bir potansiyel tehlike ve bir reel elit oligarşi tehlikesi arasında reel in potansiyelden daha kötü olduğunu görmeliyiz.

    quote:


    söyliyim devletin sizi köleleştirmek için kullandıgı inanç yada fikirin yasaları nekadar katıysa üzerinzdeki yaptırım uygulalamaları okadar kolaylaşır.bu yaptırımların çogu toplum refahı ve istekleri için deyil onu yönetenlerin refagı ve istekleri için gerçekleşir.bu durumda yasalar nekadar bize özgürlük saglıyosa okada daha az köle sayılabiiriz.dine dayalı yönetimlerin hepsinde yasalar daha katıdır



    bu ifadelere de katılmamak elde değil. normalde din daha dogmatiktir. ama söz konusu iktidarsa, herşey dinleştirilerek ilahlaştırılarak da dini mistik bir iktidar-devlet fetişizmi yaratılabilir.
    bugün yapılan da budur.




  • quote:

    normalde din daha dogmatiktir. ama söz konusu iktidarsa, herşey dinleştirilerek ilahlaştırılarak da dini mistik bir iktidar-devlet fetişizmi yaratılabilir.
    bugün yapılan da budur.


    kendi görüşlerimizi desteklemek için bi kılıf sürekkli bulunabilir.

    bir ülkeye ılımlı denilebilecek dini anlayış suçsuz gibi görünsede(ki ben bu ılımlı anlayışın sokakta bira içmeyi neden yasakladıgını anlayabilmiş deilim.yada neden sürekli içkiye sigaraya zam yaptıgını.baş ötüsü özgürlükse bunlarda özgürlüktür)daha gerici ve baskıcı dini anlayışın gelişmesine zemin hazırlar.böylelikle okullarda vaaz verilebir 23 nisanda bilmemne gecesi sırf gönderme olsun diye düzenlenebilir.


    şunuda kabul etmek gerek.halkın din konusundaki hassasiyeti demokrasi konusundakinden daha fazladır yani bir gün birileri çıkıp din adına demokresiyi hedef alırsa , bazı ülkelerde oldugu gibi devleti ele geçirmek için demokrasiyi kullanan zihniyet bu kez hakın inançlarını kullanarak demokrasiye darbe indirebilir




  • bazı arkadaşlar önyargılı olduğumuzu laikliğin elden falan gitmediğini söylemiş.
    doğrudur laiklik elden gitti demek için erken henüz. belki dediğiniz gibi önyargıda var işin içinde. ama şimdi düşünüyorum bu önyargı neden oluştu. herşeyim güllük gülistanlıkta benmi kaşınıyorum. ve hükümetin görevde olduğu süreci tekrar bir gözden geçiriyorum. bu süreç içinde güvenlik kalmamış heryeri şehir eşkiyaları basmış, hergün şehit haberleri gelmiş, ülke borcu 200milyar dolardan 400 milyar dolara çıkmış, üstüne birde bütün kilit kuruluşlar satılmış. ve hala çıkıp bakın gelirimiz şöyleydi ama şimdi böyle diyolar utanmadan. bu kadar borç alıpta artırmasaydn bide. zaten sen bugun varsın yarın yoksun, biz gene eşek gibi çalışır öderiz borcu dert etme..
    e şimdi bunları yapan bi hükümete nasıl güveneyim ben? walla bu saatten sonra bunların hiçbir sözüne güvenmiyorum ve herşeyde beklenir diyorum. inanın radikal dinci bir insan olsaydım bile, ülkeye şeriat gelsin isteseydm bile genede bu hükümeti indirmek için elimden geleni yapardım. yazık günah ya, canım ülkem ne hale geldi..
    peki bence laiklik elden gidiyomu? evet o kadar kolay deil o, heleki biz burada bu ülkede bulunurken..




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kargaşa

    şunuda kabul etmek gerek.halkın din konusundaki hassasiyeti demokrasi konusundakinden daha fazladır yani bir gün birileri çıkıp din adına demokresiyi hedef alırsa , bazı ülkelerde oldugu gibi devleti ele geçirmek için demokrasiyi kullanan zihniyet bu kez hakın inançlarını kullanarak demokrasiye darbe indirebilir


    Tandoğan'da, Çağlayan'da ve İzmir'de toplanan milyonların da aslında korktuğu şey budur. Kimsenin din düşmanlığı yaptığı yok. İnsanlar, dinî inançların "kullanılabilme" potansiyelinden korkuyorlar, dinden değil. Ayrıca kimin daha dindar kimin daha az dindar olduğuna karar verecek "merciler" olamaz. Bu dinin felsefesine aykırı birşey. Türkiye'den daha demokratik, çoğunluğu Müslüman olan başka bir toplum yokken hâlâ laiklik kavramının içini boşaltmaya ne gerek vardır? Daha demokratik başka bir model var mıdır bugünkü İslam Dünyası'nda? Eğer birşeyler daha iyiye gidecekse varolanı (Cumhuriyetimizi) tasfiye etmek ve/veya dönüştürmek midir olması gereken yöntem? Yoksa daha iyi uygulanmasını mı sağlamaktır?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    Daha demokratik başka bir model var mıdır bugünkü İslam Dünyası'nda? Eğer birşeyler daha iyiye gidecekse varolanı (Cumhuriyetimizi) tasfiye etmek ve/veya dönüştürmek midir olması gereken yöntem? Yoksa daha iyi uygulanmasını mı sağlamaktır?


    @mfiz,bu işte biraz karışık,sonuçta çoğunluğu müslüman olan bir ülkede,rejim niye cumhurtiyetin temel ilkeleriyle,Laiklik çatısı altında olsun ki,neden şeriat hükümlerinin ve kanunlarının yer aldığı bir rejim olmasın diyebilecek insanlar vardır.

    Ulusal egemenlik kavramı etrafında şekillenmiş,çağdaş,demokratik,dine dayalı olmayan bir yönetim yerine islamın,şeriat hükümlerinin yer aldığı bir rejim niye olmasın ki.(böyle bir tercihim yok kendi adıma yanlış anlaşılmasın)

    Çünkü,islam da,din ve dünya için ayrı ayrı hakikatlar yok,sadece tek bir hakikat var,o da bütün fiilerin bu iki alem içinde tek geçerli hükümleri olduğu tek bir kanuna dayalı olmasıdır,yani şeriat kanunlarına.

    Dolayısıyla,devletin rejimi olan,cumhuriyetin özünü oluşturan temel değerler,ve özellikle laiklik,bu anlam da şeriat isteyenler tarafından tek engel görülmektedir,ve rejimin önünü açacak olan da laikliğin ortadan kaldırılması olacaktır.Bu anlamda senin söylemeye çalıştığın,daha iyi bir rejime kavuşmak(cumhuriyet) önünde laikliği tasfiye etmek ve rejimi dönüştürmek temel esastır.

    Şeriat kanunların hüküm sürdüğü bir rejim de Laiklik olabilir mi?




  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.