K

Yüzbaşı
11 Ağustos 2005
Tarihinde Katıldı
Takip Ettikleri
0 üye
Görüntülenme
Toplam: 15 (Bu ay: 0)
Gönderileri
durum şudur. flash a virüs girmişti içinden hiçbirşeyi silemiyordum. biçimlendir dedigimde ise "dosya kullanımda" hatası veriyordu. baktim olmiycak. taktim windows cdini sonra format atar gibi yapip bilgisayarın hard diskini deil flash ı biçimlemndirdim. biçimlendirme başarı ile tamamlandı. ancak ve amma velakin artık flash ı bilgisayara tanıtamıyorum .boş cd muamelsesi yapiyor bilgisayar flasha. flashimi kurtabilmem için yol gösteren olursa sevinirim.
yerimi bilmiyorum ama enmantıklı burası geldi yazmak için.

aci olarak beykozdan dudulluya otobüs veya metro yoluyla nasıl giderim ögrenmem gerek lütfen yardımcı olun.ii günler
don kişot cervantes'in 1605 te yaınlanan eseridir

kitapta tamamen uydurma olan şovalye hikayelerini okuyarak ömrünün ve servetinin sonuna gelmiş . sonunda okudugu kitaplardaki kahramanların özelliklerini sahiplenim kafayı yemiş Don Quijote 'nin öyküsü anlatılır.

peki don kişot olma korkusu nedir?

günümüzde dev denilebilecek kişi ve olgulara karşı küçüldügümüzü onların çıkarları ugruna ezildigimizi hayatımızın bizden alındıgını hiseder bazılarımız.bunu hisseden bazılarımızın bazılarıda bir adım öteye gidip devlere karşı savaşmaya koyulur etine buduna bakmadan... kahramanca.işin bu kısmı romantik bir cesaret örneyidir.


ama ya devler degirmese?

verilen savaş galibiyetin imkankanzız olması savaşmamamız gerktigi anlamına gelmez.ama düşmanın düşman olmadıgını verdigimiz savaşın saçma,yersiz ve anlamsız oldugunu sürekli yüzümüze vuran birileri oldukça "ya don kişot'sam" korkusu tetiklenir.


peki bu durumda neye güvenmeliyiz?

kendi aklımızamı yoksa onlarınkinemi?
biri hakkında "o kominst" yada "o sosyalist" dendiginde insanlar kendiliginden"o ateist" yakıştırmasını çıkarmakta

kominizm , sosyalizim gibi ekonamik ve sosyal eşitligi temel alan rejim anlayışları neden ataistlikle suçlanır . kominizmle ataizim arasında kopmaz bagı saglıyan düşünce nedir.yoksa yanlızca kapitalizmin insanları butür rejimlerden sogutmak için icat ettigi negatif probagandamıdır bu olmayan bag?
farkındamısınız bilmiyorum ama ben sokakta donuk bakışlı zombilere giderek daha fazla raslaroldum(benim için memnunuyet duyulucak bir durum).vampirler gibi çogalan bir ırk doguyor yavaş yavaş.dönüşümünü tamamlamış kişi normal insanların ruhlarına yaralar açmakta görevli oldugunun bilincine kendiliginden varıyor.bunun için yılardır kitaplar yazılıyor şarkılar söyleniyor filmler çekiliyor.bu konuda enbaşarılı olan ve önderlik konumundaki kişi dostoyevski'kidir benim kanatimce.suç ve cezadaki raskornikov en yakın oldugu kişilerin bile bencilce davraışlarını hiç beklemedikleri anda yüzüne vurma aşgılık yanlarını onlara kabul ettirme eyilimli bir yapıya sahipti.dostoyevski den sonra niche sonra sartre sonra,boris vein camus,emile-ajar(romein garry) ve böcege dönüşümü tamamlıyan kafka.....edebiyat sinama müzik sektörü bu intikam için araçtı.joy division'nın solisti ve söz yazarı ian curtis sesini daha fazla duyura bilmek için(daha fazla kişiyi dönüştürebilmek için) intiharı göze alabilceginden söz etmiştir(ki yapmıştırda)nirvana ve kurt cobain de bu guruba koyulabilir. ayrıca bu amaca hizmet için filmlerde çekilir dövüş kulubü matrix en bilinen ve son dönem örneklerdir.

küçük iskender şöyle der"durduramıyacaklar bizi sefilikleri devam ettikçe bu savaşlar,işknceler,çocuk ölümleri oldukça hamam böcekleri gibi çogalıcagız her duvar dibinden her kuytudan çıkabilecegimizden ve temiz sandıkları ruhlarına ani darbeler indiricegimizden korkucaklar hep"

işin güzel yanı dünyanın olası kurtuluşunun tek mükünatı bu yol gibi
pot açımında sürekli şu hatayı veriyor: Source IP Address ve Destination IP Address


bu yerlere ne yazmam gerekli
birkaç üyenin bu filozofu kendine yakın hissedebilecegini düşündüm.bir bakın sonra belki kitaplarını benimgibi fellik fellik aramaya başlarsınız

CAMUS, Albert


1913-1960 yillari arasinda yasamis olan Fransiz düsünür ve romanci. Temel eserleri: La Chute (Düsüs), L'Homme Revolte (Baskaldiran Insan), La Peste (Veba).

Düsünsel gelisimi iki ayri döneme ayrilan Camus, birinci dönemde, dünyanin saçmaligi ve yasamin anlamsizligi konulari ve dolayisiyla, saçma kavrami üzerinde, buna karsin ikinci dönemde baskaldiri konusu ve buna bagli olarak, dünyanin anlamsizligina baskaldirmak, toplumu degistirmek, kötülükleri gidermek ve daha iyi bir düzen kurmak amaciyla eylemde bulunma temalari üzerinde durmustur. Ona göre, dünyanin saçmaligina, kaçinilmaz yenilgiyi bile bile kötülüklere karsi çikmak, yasama anlam katmaktan baska bir sey degildir.

Felsefesi tümüyle ahlaki bir çizgide gelismis olan Camus, felsefe tarihinin geçmisinde kalan spekülatif sistemlerden hiçbirinin insan yasami için bir rehber olma rolü oynayamadigi gibi, insanin sahip oldugu degerlerin geçerliligi için de bir teminat saglayamadigini söylemistir. Insanin daima dünyanin, insani degerler, kisisel idealleri ve dogru ve yanlisla ilgili yargilari için bir temel saglamasini istedigini dile getiren filozof, dünyanin insana karsi kayitsiz kalisini anlamsizlik ya da saçmalik olarak degerlendirmistir.

Ona göre, geçmiste benimsenmis olan ahlaki tavirlar, insani degerlerle gerçekligin dogasi arasinda belli bir uygunluk ya da ahenk bulundugu inancina bagli olmustur. Buna göre, ahlaki ayirimlari geçerli kilan dis destekler, geçmiste din tarafindan saglanmaktaydi. Modern dönemde, dini inancin çöküsünden sonra dogan boslugu, ona göre, laik dinler doldurmustur. Nitekim Camus, Hegel ve Marks'in tarihsiciliginin insani degerleri gerçeklige bir tür tarihsel gelisme ögretisiyle baglama yönünde bir girisimden baska hiçbir sey olmadigini öne sürer. Iste o bu çerçeve içinde, Le Mythe de Syspe (Sisyphos Efsanesi) adli eserinde, bir yandan insan varliklarinin amaçli tavirlariyla deger biçici olma rollerini sorguya çekerken, bir yandan da Hegel ve Marks'in tarih ögretileri türünden degeri destekleyici gerçeklik yorumlarinin iflas ettigini söyler. Buna göre, deger biçici ve amaçli bir varlik olarak insanin, kendisinin bu tutumuna destek saglamayan bir dünya içindeki varolusunu, Camus insanin durumunun saçmaligi olarak tanimlar.

Onu varolusçu felsefe içinde, Sartre'den ayiran sey de iste bu saçma ögretisidir. Sartre'a göre, saçma, dünyanin, bilinçsiz varligin özünde bulunan ve bilincin kavramsallastirmalarindan ya da olumsuzlayici faaliyetinden önce ortaya çikan bir seydir. Oysa Camus'ye göre, saçma ya da saçmalik, dogrudan dogruya Tanri'nin yoklugunun bir sonucudur. Din olmadiginda, insanin iste, arzu ve idealleriyle dünya arasindaki çatisma ve uyumsuzluk en yüksek düzeye ulasir. Insanin durumu, ona göre, aciyla ve ölümün kesinligiyle belirlenir.

Insan varliginin makul ya da anlasilir bir sey olarak görüp kabul edemedigi bu kader ve saçmalik karsisinda, Camus'ye göre, Aydinlanmanin evrensel aklinin söyleyecek hiçbir seyi yoktur. Zira, insan, çabalarinin hemen her asamasinda akildisi olanla karsi karsiya gelir. O, hep mutluluk pesinde kosar, mutluluk istegini yüreginin en derinlerinde hissederken, kaçinilmaz olarak saçmayla yüzyüze gelir. Saçma, buna göre, insanin istek ve ihtiyacinin dünyanin akildisi sessizligine çarpmasinin bir sonucu olarak ortaya çikar.

Camus'nün bu durum karsisindaki tepkisi, varolusun saçmaligini içtenlikle taniyip teslim etmenin, bizi baska bir yasam ve öte dünya inancindan kurtararak içinde bulunulan ani yasama, güzelligi hissetme ve hazzi duyumsama olanagi verdigini ifade eder. Baska bir deyisle, Camus'ye göre, bu saçma yasantisina verilecek uygun karsilik intihar olamaz. Saçmalikla, gerilimi doguran iki kutuptan birini yok ederek bas etmeyi amaçlayan intihar, insan onuruna uygun düsmez. Öyleyse, yapilacak tek sey, saçmaligi görüp benimseyerek, ona ragmen yasamayi denemektir. Buna göre, Camus insani amaç ve eylemin metafiziksel bakimdan keyfi ve temelsiz oldugunu görüp benimsemenin, hiççiligi, pasif bir umutsuzluktan çikartip dünyanin insana karsi olan kayitsizligi önünde bir baskaldiriya dönüstürecegini söylemistir. Fakat o, burada da kalmayip, varolusun saçmaligindan siyasi bir ders çikarmanin mücadelesini vermistir. Baska bir deyisle, fasizme oldugu kadar, komünizme de siddetle karsi çikan Camus, varolusun saçmaligin hedefleyen bireysel baskaldiridan kollektif bir dayanisma bilinci türetmenin çabasi içinde olmustur.

Buna göre, Camus'nün saçma olan karsisindaki ödün vermez bir içtenlik ve dürüstlükten baska, baskaldiriyla belirlenen ahlaki, uzlasimsal burjuva ahlakiyla fasist ve komünist toplama kamplarinda sergilenen totalitaryanizmi baslica düsmanlari olarak görür. Bundan dolayi, Camus, amaçlarin araçlari hakli kildigi düsüncesine oldugu kadar, tarihin sonunu gören tarih felsefelerine de siddetle karsi çikmistir.
savaş:dünyadaki kaosun enbüyük ve vaz geçilemyen yapı taşı.aynı zamanda en aptalca olanı.

şu şekilde düşünülürse
dünya üzerinde şu anakadar kişilerin askerlige harcadıgı zamanın ölen saaglıklı isnsanların topluma dokunıcagı faydaların silaha topa tüfege harcanan paranın ve iş gücünün,yaralıların iyileştirilmesi için harcanan paranın ve iş gücünün kaybı olmasydı dünya ne durumda olurdu

bu işin maddi tarafı ama önemlisi bu deyil.kendimizi biraz daha savaş madurlarının yerine koyabilsek bu anlamsızlgı bu saçmalıgı daha net anlıyabiliriz.zaten önceden savaş karşıtlarını belirli bir ideoljik olguya otturtup suçlarken,savaştan zarar gören ülkelerin müslüman olmasındanmıdır bilinmez ülkede insanlar kendilierini daha fazla bu savaşın içinde hissediyor,karşı çıkyor lanet okuyor.

bunu savaş madurları müslüman ülkeler deilkende hissedemezmiyiz? ne olursa olsun ben tüfek elime almam.alanları onaylamam diyemezmiyiz?
fizksel mazoşizmde acıya meydan okuma kişi tarafından kendi gücünün belirtsi olarak algılanır.kişi yaşadıgı fiziksel acı sırasında düşüncelerini acıdan uzaklaştırmak yerine çekilen acının her anının bilincinde olmayı seçer. acıya karşı duyarsızlaşma artıkça giderek daha ileri gidilir ama nekadar ileri gidilirse gidilirsin kişi kendini önceki seferler kadar güçlü hissedemmeye başlar.buda doyumsuzlugu beraberinde getirir.

fiziksel mazoşizmin tetikleyicisi genellikle tercih edilmemiş ve uç noktalarda yaşanılmak zorunda kalınan fiziksel acılardır

ruhsal mazoşizmde duygusal açıdan aşırı hasas kişi sürekli olarak duyarsızlaşıp kendine ve başkalarına zarar veren duyarsız kişilere benzeme endişesi güder.bu yüzden rasladıgı her hüzün verici olayda kendi duygularının hala var olup olmadıgını test etmek için rusal acıyı sonuna kadar yaşamayı seçicektir.fiziksel mazoşizmde oldugu gibi kişi bu durumdada giderek duyarsızlaşır bunu kendine ittiraf etmek istmezcesine ezbere tepki vermeye vicdan gösterisi yapmaya başlar
Hakkında
Forum İmzası:
"Umutlarının yarısını bana vericeksin!"
Umutlarımın bir kısmının ırzına dünya geçti.
Arta kalan kısmını evlatlıktan reddettim.

umutlarının yarısını bana vericeksin!
bende cenete gitsinler diye
acımasızca şehit düşürüp
üstünede birde keyif sigarası yakacagım
Temel Bilgiler ve İstatistikler
Aktiflik: Şu anda DH'de değil
Son Giriş: 8 yıl önce
Son Mesaj Zamanı: 8 yıl
Mesaj Sayısı: 515
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 1.038
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 5.573 (Bu ay: 87)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 2 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic
Mesajları
İkinci El Referansları
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.