.

.

PKK NIN DOĞUŞUNA BU ADAM SEBEP OLDU DİYE SÖYLENİR. AMA TABİ BUNLAR TEVATÜR.

bu sığınmacıları hunharca ülkeye dolduranları sonuna kadar destekleyen konu sahibi "sığınmacıları gönderecek" birini arıyor  

Özbek cart curt ta gitmeli Hamza hocam bu konuda ne düşünüyorsunuz

Gaddar diyen kim varsa muhtaç kalsın sana

Selam olsun Esat Oktay Yıldıran'a

Lüzumu var bence hocam aksarayda fuhuş yapandan tut yös adlı beleş sınavlardan tıp,hukuk okuyanlara kadar külliyen zararlar. Reina katliamcısı da özbekti. Radikal İslamcı ya da rusçu oluyorlar araları yok.

Sonra işkenceye maruz kalan da otobüste ziyaret eder onu. Tarih-tekerrür vsvs...

Böyle tipler ve onları savunanlar olduğu sürece, avrupa tabi vermez istenen suçluları.

Kendi sınırlarını kontrol altında tutmazsan, bu tip değil, kazıklı voyvoda gelse işe yaramaz.

aynen öyle katılıyorum...

2. bir enver paşa lazım ülkeye

ulan bunun gibi adamlar yüzünden diyarbakır cezaevinden tahliye olanlar kitleler halinde dağa çıktı.Suriyeliler suriyeye gönderilir ama vurarak kırarak değil otobüse bindirip gönderirsin

TEVATÜR DİYORUM ZATEN. İYİ OKU..

Bu ne ya, tam bi kafatasçılık..

Bu tip bir faşizm daha kötü sonuçlar doğurur.

Videolar 2017 yılında vizyona giren '14 Temmuz' isimli filme ait.Söz konusu film ve Diyarbakır hapishanesinde yaşanılanlar daha çok hatta tamamen PKK'lıların söz konusu hapishane ve hapishane yönetimine yönelik abartılı ve yalan yanlış ifadeleri dikkate alınarak çekilmiştir.Bu nedenle objektif değildir ve bu filmde kendini iyice gösterir.Bu yanlı filmde Türk askeri ve (şehit) Türk subayı Esat Oktay Yıldıran abartı derecede vahşi,şiddete meyilli,ırkçı ve faşist olarak gösterilirken hapishanede yatanların suçlarının sadece 'Kürt' oldukları vurgulanarak algı yaratılmak istenmiştir.Zaten bu yanlı ve dönemi aşırıya kaçan bir subjektifle anlatan film hem Türkiye hem de K.Irak'ta sinemalarda yayınlanmamış ve yayınlanmasına yasak getirilmiştir.Dahası yayınlandığı ülkelerde de beklenilen ilgiyi görememiş ve gişelerde çakılmıştır.Film daha sonra youtube yüklenerek tanınırlık kazanmıştır.

Diyarbakır Cezaevinde yaşanılanlara kısaca değinmek gerekirse o dönem yani 12 Eylül 1980 sonrasında hem sağcılar hem de solcular ayrım gözetilmeksizin askeri yönetim altındaki cezaevlerinde çok çileler ve eziyetler çekmişlerdir.Yani bu işkenceler ve dayaklar ayrım gözetilmeksizin o dönem tutuklanan ve suçlu görülen herkese yapılmıştır.Demek istediğim cezaevlerinde o dönem yaşanılan şiddet olayları sadece Diyarbakır Cezaevine has bir durum değildi.Ancak PKK'lılar bu şiddet olaylarını sadece kendilerine yönelik yapıldığını ileri sürerek propaganda yapmakta dahası sadece 'Kürt' oldukları için işkence ve dayakla karşılaştıkları yalanını söylemektedirler.O zaman sormak lazım o dönem Türk milliyetçiliği yapan MHP ve ülkücülere mensup kişiler neden 12 Eylül yönetiminin hakim olduğu cezaevlerinde onlar gibi işkence ve dayağa maruz kalmışlardır?Neden idam edilmişlerdir?Bu soruya dürüst bir şekilde cevap verebilen bir PKK'lı veya PKK yandaşı birisi gösteremezsiniz.Bunların amacı o dönemi ayrım gözetmeksizin eleştirmek veya insan hakları ihlallerine dikkat çekmek değil o dönem yapılan işkence ve dayak olaylarını 'Kürtlüğe' indirgeyerek hem Kürt ırkçılığına bir taban yaratmak hem de PKK'nın varlığına bir meşrutiyet sağlamaktır.

Zaten PKK'da 12 Eylül 1980'den sonra değil 12 Eylül'den tam iki yıl önce 27 Kasım 1978'de Diyarbakır'a bağlı Lice ilçesinde bulunan Fis köyünde kurulmuştur.

Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran daha sonra binbaşı rütbesine terfi ederek İstanbul'a yerleşmiştir.Burada 22 Ekim 1988'de eşi ve bir çocuğu ile halk otobüsüne bindiği esnada iki PKK'lı infazcı tarafından otobüs içinde hem eşi hem de çocuğu önünde sırtından vurularak şehit edilmiştir.Suikast esnasında otobüsteki bir başka yolcuda açılan ateş sonucu yaralanmıştır.Şehit Esat Oktay Yıldıran açılım sürecine kadar kimsenin dikkatini çekmemiş ancak açılım sürecinin başlamasıyla beraber Esat Oktay Yıldıran hakkında doğrudan PKK'lıların ifadeleri dikkate alınarak PKK'nın kuruluşuna ve PKK'nın 1984'ten itibaren yaptığı terör eylemlerine bir 'gerekçe' yaratılmak için kamuoyunun önüne getirilmiştir.O dönem G.Doğuda PKK ile mücadelede ömürlerini veren Türk subaylarının 1993'te 33 silahsız eri kurşuna dizdiren terörist Şemdin Sakık'ın ifadeleriyle Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarında yargılandığı günler olduğunu da unutmamak gerekir.