Şimdi Ara

Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
65
Cevap
11
Favori
2.141
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 10.11.2014 - Rodin'in ölmesi ile yeni bir hikayeye başlıyorum. Başka bir konu açmak yerine buradan devam edeceğim, eski hikayeyi ana konudan sildim ancak isterseniz yorumlardan okuyabilirsiniz.



    ARŞİV (Gün sayısına tıklarsanız hızlıca paylaşıldığı mesaja gidersiniz.)

    BAŞLANGIÇ


    (1.GÜN) Sea Of Ghosts, Skyrim - Sundas, 17th of Last Seed

    Ben Talion. Vahşi hayat ile bütünleşmiş ve uyum sağlamış bir korucu.

    Yıllardır hayatın tüm zorluklarını tatmış ve başa çıkmış bir Nord.

    Onuru ile yaşayan, kimseye ihtiyaç duymayan bir savaşçı.

    Skyrim döktüğüm haydut kanları ile yeşerdi. Yıllardır kötülük ile savaşıyorum ve iyilerin yanında oluyorum.

    Korucu olarak bu benim görevim.

    Skyrim bir zamanlar barış dolu topraklardı. Ancak sivil savaşın ilk kanının dökülmesiyle bu topraklar cehenneme döndü.

    Ulfric.. Yüksek Kral'ın katili. Söylenilene göre sesi ile Yüksek Kralı öldürmüş.

    Kendince sebepleri olduğuna eminim ancak başlayan bu savaş buraları yaşanmaz bir hale getirdi.

    Güvenli ve cesaret verici hisarlarımız birer birer haydutların ellerine kaldı. İsyancılar ile savaşa hazırlanan imparatorluk tüm kaynaklarını bu savaşa yatırmaya başladı.

    Snowhawk kalesi elimizdeki son kaleydi. Bir gece ansızın ateşli oklarla ateşe verilen samanlar ve yanarak, acı çekerek ölen atlarımız bizi alarma geçirdi.

    Sadece 5 kişiydik, onlar ise bizden katça üstündü.

    Ama kaçmadık, son ana kadar onurumuzu savunduk. Haydulara destek veren isyancıları görebiliyordum.

    Ne kadar yazık.

    Bu toprakların özgürlüğünü isterken burayı cehenneme çeviriyorlardı.

    Yoldaşlarımın dörtü gözlerimin önünde can verdi. Ölmek sorun değildi ama onurumu ve şerefimi kurtarmadan ölmenin yükü çok ağır olacaktı.

    Sovngarde'a yakışır bir şekilde ölmeliydim.

    Kaleyi o barbarların eline bırakmak zorunda olduğum için kendimi affetmeyecektim. Gece seferleri için kullandığımız sandalı bağladığımız ipi söküp sandala bindim.

    Kürek çekmeye başladım. Geride bıraktığım kaleye baktığımda gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum.

    Kuzeye doğru saatlerce kürek çektim.

    Ara ara dinlenmek için kürekleri bırakıyordum.

    Hayaletler Denizi'ne açıldığımda fırtına habercesi olan bulutlar gözükmeye başladı. Hafif esen rüzgarın şiddeti artıyordu.

    Yükselen dalgalar kayığın su almasına neden oluyordu.

    Kuzey'den gelen büyük bir dalga sonum olmuştu. Sandalımdan fırlamama sebep olan o dalga, beni derinlere çekiyordu.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Yüzmeye çalıştıkça battığımı hissediyordum. Yukarı son kez baktığımda karanlıktı, gözüken hiçbir şey yoktu. Kaslarımı artık kontrol edemiyordum, yorulmuştum.

    Gittikçe batıyordum. Ölüyordum.

    Gözlerimin önünden geçen hayatım, karım ve çocuklarım.. Bir Nord'un isteyebileceği en güzel aile..

    Onlar ile Sovngarde'da bulaşma vakti gelmişti.

    Gözlerimi açtığımda fırtına dinmişti ve karadaydım. Ölmüş müydüm? Burası Sovngarde olmalıydı...

    Bir ses ile irkildim.

    "Merhaba korucu." dedi. Sesin nereden geldiğini anlamak için etrafımda döndüm ama görünürde kimse yoktu.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    "Öldüm mü?" dedim. "Ölümden sürgün edildin." diye karşılık verdi.

    Sürgün edilmek? Sovngarde beni kabul etmemişti. Onurumu ve şerefimi koruyamamıştım.

    "Sen kimsin?" dedim. "Seninle aynı kaderi paylaşan biri." dedi, o yabancı ses. "Neredeyim?" diye bağırdım.

    Ses tonunu hiç değiştirmeden "Ölüm ile yaşam arasındasın."

    "Kendini göster!" diye tekrar bağırdım. Bir anlık sessizlikten sonra rüya gördüğümü ve son nefeslerimi verdiğimi düşündüm.

    Etrafta hiç ses duyulmuyordu, rahatsız eden bir sakinlik ve sessizlik vardı.

    Birden etraf aydınlanmaya başladı. Yerde ışıktan cisimler oluşuyordu. Ayaklarımın ucuna baktığımda dehşete düştüm.

    Kendim, yerde ölü bir şekilde yatıyordum. Lanetlenmiş olmalıydım. Ölüm beni kabul etmemişti.

    Onu gördüm. O sesin sahibini gördüm. Bir ölü gibiydi. Vücudundaki kemikleri rahatlıkla görebiliyordum, zayıftı.

    Vücudu parlıyordu ve geçtiği yerlerde parlak bir ayak izi bırakıyordu. Etrafımda turlamaya başladı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Aniden her şey kayboldu. Zamanın durup tekrar devam edişi gibiydi. Birden sesler çoğalmaya her şey hareketlenmeye başlamıştı. Fırtına yeniden başlamıştı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Gözlerim yanıyordu.

    İçimde korkunç bir öksürme isteği oluştu. Nefes alamıyordum.

    Öksürdükçe ciğerlerim yanıyor, ağzımdan tuzlu sular çıkıyordu. Gözlerimi açmakta zorluk çekiyordum. Yere yığıldım...


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    (2.GÜN) Sea Of Ghosts, Skyrim - Tirdas, 18th of Last Seed

    Kamp ateşi yanıyordu. Susamış veya acıkmış değildim. Fırtınadan eser yoktu, ince ince atıştıran kar elimin üstünde birikmişti.

    Üşümüştüm, ısınmak için ateşe doğru eğildim ve ellerimi ateşe tuttum.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Gökyüzü açıktı. Yakınlardaki Talos heykeli sayesinde Winterhold'a çok uzak olmadığımı anlamıştım. Winterhold'un bulunduğum yerin batısındaydı.

    Ama yüksek dağlar yüzünden oraya ulaşmam pek kolay olmazdı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Benimle konuşan kişinin kim olduğunu hala anlayamadım. Yaşadıklarımın aklımın bir oyunu olmasını umuyordum fakat kamp ateşinin nasıl yandığını anlayabilmiş değildim.

    Bir Nord geleneğidir, Talos'a şükranlarını sunmak için değerli eşyalarını tapınağın yanına bırakmak.

    Talos beni korusun.

    İşime yarar bir şeyler bulma umuduyla donmuş nehirin üzerinden geçip heykelin yanına gittim.

    Buz tutmuş yerlerde kaymamak için çok çaba sarf etmem gerekti.

    Tam da tahmin ettiğim gibi dövülmüş çelikten bir kılıç ve kalkan buldum. Yanında bir altın kesesi, bir şişe ve bir kitap vardı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Kitap gerçekten ilgimi çekmedi ancak şehirdeki koleksiyonculara satabilirdim.

    Talos'a bana yardım etmesi için dua ettikten sonra batıya doğru yola koyuldum. Kar yüzünden yollar kapanmıştı. Doğru olabileceğini düşündüğüm yolu takip ediyordum.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Yolda bir çok ölü canlı ile karşılaştım. İçlerinde troller de vardı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Burada neler olup bittiğini hiç bilmiyorum. Ancak yeni öldürülmüş gibiydiler. Dondurucu soğuğa rağmen durmadan ilerliyordum.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Kafamda o yabancı ses yankılanıyordu. "Pes etme! Amacını unutma!". Karşı koyamıyordum, engelleyemiyordum. Ne zaman bir yöne sapacak olsam bir güç oraya gitmeme engel oluyordu.

    Kendi istediğim yoldan değil, onun istediği yoldan gidiyordum.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Durursam donarak öleceğimi biliyordum. O yüzden buna razı bir şekilde yola devam ettim. Tahmin ettiğimden daha kısa sürede Winterhold görünür oldu.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Winterhold'a vardığımda vücudum hissizleşmişti. Eskiden sıkça uğradığım tavernaya gittim. İçerisi her zaman ki gibi neşeliydi.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Eirid büyümüş, kocaman bir kız olmuştu.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Dagur , Winterhold Okulu hakkında söylenmekten hala bıkmamıştı. Dagur ile sivil savaş hakkında biraz konuştuk.

    Bu savaşta benim yerim yoktu, mümkün olduğunca uzak durmak istiyordum. Ama bu topraklarda olduğum sürece savaşın içindeydim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bruce Swain -- 10 Kasım 2014; 17:01:11 >







  • hayırlı olsun gadaşı
  • Önsöz


    Skyrim.. Neredeyse tüm Dunmer'ların hayallerini süsleyen, gidip görmeseler bile şarkılar yazılan, ağızdan hakkında şiirler dökülen gizemli topraklar..

    Yıllardır hakkında çok şey işittim. Ne kadar güzel olduğunu, topraklarının ne kadar verimli olduğunu ve çok eski bilgilere sahiplik yaptığını.. Ben de bir çoğu gibi bunlara kanmıştım.

    Her yıl düzenli olarak bir gemi limana yanaşır ve mültecileri Skyrim'e götürürdü. Kararlıydım, ben de o güzel toprakları görmeli, havasını solumalıydım.

    Belki de orada zengin olur, bir taverna işletirdim. Ailem ile, güzel ülkem ile vedalaştım. Gemiye bindiğimde, diğer mültecilerin Skyrim hakkında şarkılar söylediğini duydum.

    Bir rüya gibiydi, gemide her zaman bal likörü servis ediliyor ve harika yiyecekler sunuluyordu. Günlerdir denizdeydik, zaman geçmez olmuştu.

    Bir an önce herkes gibi ben de o güzel topraklara adım atmak istiyordum.

    Ama anlamamam gerekirdi, anlatılanlar gerçek olamayacak kadar güzeldi.

    Uyandığımda etrafta korkunç bir gürültü vardı, çığlıklar, yakarışlar kulağımı çınlatıyordu.

    Doğrulup etrafıma baktığımda dehşete düştüm, mürettebat ellerindeki keskin-parlak silahlarla mültecileri zorla gemiden indiriyorlardı.

    Geldiğimiz yere baktığımda anlatılanın aksine kuru, verimsiz topraklardı. Kıtlıktan başka bir şey yoktu. Hayal kırıklığı yaşamıştım. Sıra bana geldiğinde, gemiden indim. Burası Skyrim olmamalıydı, yıllardır yalanlar işitmiş olduğum ihtimaline inanmak istememiştim.

    Burası bir adaydı.

    Etrafta yüzlerce asker vardı ve hepsi silahlıydı. Yüzlerinde nefret dolu ifadeler ile emirler yağdıran Nordlar ve Imperial'ler..

    Bu bir kabus olmalıydı. Etrafta çalışan mültecileri gördükçe kaçıp buradan kurtulmak istedim ama bu imkansızdı.

    Çevremizdeki askerler zorla bizi bir binaya götürüyordu. Binaya girdiğimizde 15-20 kişinin üst üste yattığı bir odaya götürüldük.

    Burada uyuyacağımız söylendi. Şiirlerden, şarkılardan nefret etmeye başladım. Kandırılmış olmanın verdiği acı ile ağlamaya başladım.

    Burada günler nasıl geçecekti, ben hayallerimin peşinden koşarken zorla çalıştırılmayı nasıl hazmedecektim hiçbir fikrim yoktu.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)




    Morndas, 18th of Last Seed

    Uyandığımda dehşete düştüm, kendimi daha önce gördüğüm tapınak inşaatında çalışırken buldum. Buraya nasıl gelmiştim, ne kadardır buradayım hiç bilmiyordum.

    Üstelik bana ilginç gelen o sözler, kafamda yankılanıyor ve tekrar etmememi imkansız hale getiriyordu. Konuşan ses kendi sesim değildi, kalın ve derinden gelen bir sesti.

    O parlak taş benimle konuşuyordu! Vücudumu kontrol edemiyordum, istemsiz olarak hareket ediyordum. Ama bu uzun sürmedi, bir güç beni geri fırlattı.

    Kendimde olduğumu farketmiş olmalıydı. Bacağım burkuldu. Etrafıma bakındığımda burasının daha önce gördüğüm tapınak olmadığını anladım.

    Bambaşka bir yerdeydim. Etrafımda dev mantarlar vardı, gökyüzü parlaktı, güneş dev gibiydi. Oradan koşarak uzaklaşmak istedim ama yürümeyi bile başaramadım. Sürünerek az da olsa taştan uzak bir yere gittim.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Gücümü toplamayı başardığımda buradan uzaklaşacaktım ancak korkuyordum. Bilmediğim yerlerdi. Beni hangi tehlikelerin beklediğinden habersizdim.

    Doğruldum, buradan daha güvenli yerler bulmayı umarak topallayarak yürümeye başladım. Yarım saate yakın yürümüştüm.

    Susamış ve acıkmıştım. Öleceğimden emindim, bu işkence sona erecekti. Henüz hangi yöne gittiğimi veya nereye varacağımı bilmiyordum.

    Yürümeye devam ettim. Birden karşıma üst üste konulmuş taşlar ve bir bez parçası çıktı. Bunlar yolun yakın olduğunu gösteriyordu.

    Etrafa bakınmamla yolu görmem bir oldu. Dahası uzaklarda bir kamp ateşi gözüme çarpmıştı. Hızlanarak kampa doğru yürümeye başladım.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Kampa yaklaştıkça garip sesler duymaya başladım, bir kurt ulumasına benzerdi. Ama bu kurttan daha büyük bir canlıydı buna eminim.

    Kampa gelince bir Dunmer ile karşılaştım. Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Seslerin nereden gelmiş olduğunu da anlamıştım. Bir Silt Strider'ı evcil hayvan edinmişti.

    Devasa bir yaratık. Dunmer ile konuştum: Bana niye burada kamp yaptığını anlattı. Söylediğine göre evcil hayvanı iyice yaşlanmış ve yorgun düşmüş.

    Burada huzur içinde ölmesini bekliyormuş. Bana yiyecek ve içecek ikram etti. Burada dinlenip iyileşene kadar kalabileceğimi söyledi. Reddedemedim..

    Kime güveneceğimi bilemiyorum, ama aynı topraklarda doğmuş birinden zarar geleceğini hiç sanmıyorum.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Bir taraftan istemeyerek de olsa o mülteci kampından kurtulduğuma seviniyordum ancak korkuyorum da. Askerler beni bulursa öldürecekler buna eminim.

    Onlar ile her yerde karşılaşma riskim var, bu tedirginlik içinde seyahat etmem mümkün değil. Ama belki beni çoktan unutmuşlardır, büyük bir kararsızlıkla boğuşuyorum.

    Revus sohbet etmesi gerçekten zevkli biri. Uzunca sohbetlet ediyoruz. Beraber eski topraklarımızı anılarımızda yaşatıyoruz.

    O kampından 2 askeri öldürerek kaçmış, sonra adanın doğu tarafında yaşamaya başlamış. Bana buradan kaçmanın tek yolunun mülteci kampındaki liman olduğunu söyledi.

    Ancak gemi kaçırmam mümkün değil. İşbirliği yaparsam yükselebileceğimi ve burayı terkedebileceğimi söyledi. Karşı koyamayacak kadar güçlülermiş.

    Ben o Nord'lar ile işbirliği asla yapmam! Çalışarak madende ölmeyi yeğlerim. En kısa zamanda mülteci kampına geri dönmeliyim, yoksa hiç şansım kalmayacak.

    Revus mülteci kampının güney batı'da olduğunu söyledi ancak burada kalmam için ısrar etti. Üzülerek reddettim, burada bir hiç uğruna yaşayamam.

    Saatlerce yol aldım, su içmeden ve yemek yemeden. Karnımın sesler çıkardığını duyuyorum, boğazım çöl gibi kurumuş vaziyette.

    Yolu takip ettikçe dev mantarlar renk değiştirmeye başlamıştı. İleride beni çok şaşırtan bir şey gördüm. Daha büyük mantarlar vardı ama farklı olarak bu mantarlar birer ev yada benzeri yapılardı.

    İçlerinde kimlerin yaşadığını merak ettiğimden ve bana yardımcı olabileceklerini düşündüğümden o tarafa doğru yürümeye başladım.

    Vardığımda bir büyücünün bir büyü üzerinde çalıştığını gördüm, her seferinde başarısız olsa da uğraşmaktan vazgeçmiyordu.

    Bir dişi Dunmer ile karşılaştım, fazla ziyaretçiye alışık olmadıklarını söyledi. Buraya Tel Mythr dendiğini ve bir usta büyücü tarafından oluşturulduğunu söyledi.

    Bu devasa mantarlar için kim uğraşır merak ediyorum. Burada kendime yiyecek bir şeyler bulduktan sonra onunla konuşmaya gideceğim, belki burada bir gün geçirmeme izin verir, hava kararmak üzere.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Gerçekten hayal kırıklığına uğradım. Mutfak olduğunu düşündüğüm mantarın içine girdim. İçeride bir Dunmer vardı.

    Daha ağzımı açmadan, "Umarım yiyecek bir şeyler aramıyorsundur, buradakilere bile zor buluyorum!" dedi. Sanırım açlıktan öleceğim ya da bir şeyler çalacağım! Arkama bile bakmadan oradan çıktım.

    İşte.. Tekrar yoldaydım, yine nereye gideceğimi bilmez halde güneye doğru yola koyuldum. Uzun bir yolculuğun ardından başladığım yere dönmüştüm, aç ve bitkindim.

    Askerler içeri girmeme izin verdi ve Manor'umun beni görmek istediğini söyledi. Manor'da neyin nesi? Şaşkınca onlara baktım. Uzaklaşmam için beni iteklediler.

    Yorgunluktan yere düşecek gibiydim, bir an önce uyumalıydım. Ancak yine aynı şeyin olacağından korkuyordum, beni oraya götüren şeyin ne olduğunu bilmiyordum ve tekrarlanması ihtimalini düşünüyordum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bruce Swain -- 10 Kasım 2014; 13:13:49 >




  • ooo dragonborn
  • Ooo skyrim alirim bi dal

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yine canım çekti beh. Şu YGS/LYS geçse de doya doya oynasak.
    Takipteyim.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • ooo tamriel
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Diablo IV [ANA KONU] | 5. Sezon
    5 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • leş
  • quote:

    Orijinalden alıntı: deadmau5.

    leş


    Fazla bir tecrübem yok yazma konusunda. Ama kendimi geliştireceğim



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bruce Swain -- 3 Kasım 2014; 22:07:26 >
  • Okunmaz

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • okumayın dark elf

    az kaldı yakında skyrim i dunmer pisliğinden temizliyecez

    EN İYİ DUNMER ÖLÜ DUNMER

    NE MUTLU NORD'UM DİYENE
  • Kanı ve sütü bozuklar dunmerlerle iş yapılmaz, siyaset konuşulmaz,
    tartışmaya girilmez.. Kafasına sıkılır, exp alınır.

    -Nordic Çatlı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: düşünen adam rodin

    quote:

    Orijinalden alıntı: deadmau5.

    leş


    Fazla bir tecrübem yok yazma konusunda. Ama kendimi geliştireceğim

    leş olan yazın değil skyrim
  • Okumayın zebani

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • hmm düşündürücü
  • bence iyi devam

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hangi modlar kurulu
    Ve benim yazım niye italik oluyor

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Beğendim, devam et bence.
  • Yazım italik çünkü.

    Kurulu modlar :

    Requiem
    Alternate Start
    Frostfall
    Hunterborn
    Realist Needs & Diseases
    Dodge Mod
    DYNAVISION
    Loadout
    Real Shelter
    SkyUI
    SneakTools
    The Dance of Death
    Wet And Cold
    Wearable Lanterns
    Convenient Horses
    Character Creation Overhaul
    BFS Effects



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bruce Swain -- 3 Kasım 2014; 22:25:08 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: deadmau5.

    quote:

    Orijinalden alıntı: düşünen adam rodin

    quote:

    Orijinalden alıntı: deadmau5.

    leş


    Fazla bir tecrübem yok yazma konusunda. Ama kendimi geliştireceğim

    leş olan yazın değil skyrim

    Sen git lol oyna.
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.