Şimdi Ara

Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay) (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
65
Cevap
11
Favori
2.166
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: nieve

    Beğendim, devam et bence.

    Devamı geliyor arkadaşlar, roleplay yapıp aynı zamanda günlük tuttuğum için yorucu ve yavaş bir ilerleme oluyor. Ama gayet zevkli

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çok güzel ya, benim karakter de 43 level Dunmer. Nedense Dunmer'lara karşı ayrı bir ilgim var. Süpersin hocam, takipteyim. Beğenerek okudum ilk 2 bölümü, favoriye aldım devam et lütfen... Ama senden tek bir ricam olacak, lütfen Dragonborn'luğa veya Miraak'a hiç bulaşma ya, zaten bilindik şeyler, okunması çok sıkar bence. :) Kolay gelsin!
  • Ben bunu okurum
  • Good old memories Tes 6 çıkıcakmış beklemedeyiz. Bu arada yazıyı beğendim kardeşim okurum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tirdas , 19th of Last Seed

    Uyuyakalmışım.. Aniden birinin dürtmesiyle uyandım. Bir asker başımda dikiliyordu. Manor'umun hala beni beklediğini ve beni ona göteceğini söyledi.

    Çaresiz olarak peşine takıldım. Manor'um olduğunu öğrendiğim adamın yanına gittiğimde buranın nasıl çalıştığını daha iyi anlamıştım.

    Buranın lideri olduğunu sandığım kişi aslında beni satın alan yüksek rütbeli bir kişiydi.

    Her yıl buraya getirilen mülteciler zengin kişiler tarafından satın alınıp ücretsiz olarak çalıştırılıyordu. Dunmer'ları Skyrim'e çağıranlar da bu Manor denilen kişilerdi.

    Belirli kişilere gönderilen mektuplar ile Skyrim'in güzellikleri halka anlatılıyordu. Büyük bir oyundu bu. Burada çalışarak yükselinemeyeceğini o an anlamıştım. Manor'um bana işlerimi aksattığımı böyle devam edersem zindana kapatılacağımı söyledi. Ve beni evinden kovdu.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    İşimin başına dönmek için fazla aç ve susuzdum. Tavernaya uğradım. Taverna sahibini görür görmez oradan kaçıp uzaklaşmak istedim.

    Taverna sahibinin o taşın etrafında dua edenlerden biri olduğunu anımsamıştım. Ona yaklaştım. Burada niye bir tapınak inşa ettiklerini sorduğumda beni çok şaşırtan bir cevap verdi.

    "Biz mi inşa ediyoruz? Bunun hakkında rüyalar görmüştüm." ve konuyu değiştirdi. Bana yeni bir karışım yaptığını ve bunları dışarıdakilere götürmemi istedi.

    Biraz Septim'e ihtiyacım vardı ve kabul ettim. Herkes çok beğenmişti. Ama beni üzen bir şey vardı, taşıyıp dağıttım içkileri kendim satın alamayacak kadar fakirdim.

    Ve gözüken oydu ki burada kölelik yaparak Septim kazanma şansım çok düşüktü. Kafama takılan bir başka şey de bu gizemli tapınaklar ve parlak taşlardı.

    Halkı istem dışı çalıştırıyor ve hiçbir şey hatırlamamalarını sağlıyordu. Ama niye ben hatırlıyorum? Bende farklı olan şey neydi?

    Bu konu hakkında Manor ile görüşmeliydim. Kaldığı eve yaklaştım ve askerlerden beni içeri almalarını istedim.

    Bir tanesi içeri girip biraz zaman geçtikten sonra geldi. İçeri girebileceğimi söyledi, girdim.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Karşısına geldiğimde koruması tarafından diz çökmeye zorlandım. Manor, küçümser ve alaycı bir tavırla burada ne aradığımı sordu.

    Dışarıdaki taştan ve yaşadıklarımdan bahsedince bana bu konuda yardımcı olamayacağını söyledi.

    Oradan ayrıldığımda bana verdiği işi bitirdiğimi söylemek için tavernacının yanına gittim. Sevinçli ve mutlu bir tavırla burasının dolup taşacağını haykırdı.

    Ve bana dolu bir kese verdi. Sayamayacağım kadar çok septim vardı içinde. Bu beni uzun bir süre idare edecektir.

    İşlerin biraz olsun yoluna girmesiyle hayata biraz daha umutlu bakmaya başlamıştım.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Manor'un uyarısı hala aklımdaydı, zaten zindandan farksız olan bir yerin zindanına girmek hiç hoş olmazdı. Madene doğru yola koyuldum.

    İçeri girdiğimde iki kişinin agresif bir şekilde tartıştığını gördüm. Ne olduğunu sorduğumda, madendeki gizemlerden bahsetti.

    Bu saçma dedikodulara asla inanmazdım ancak yaşadığım şeylerden sonra söylediklerini dikkatle dinledim. Bu madende büyük babasının kalıntılarının olduğunu düşünüyor.

    Büyükbabasının Imperial'ler tarafından öldürüldüğünü düşünüyor. Büyükbabası bu zindan gibi olan adayı tekrardan haritaya koyabilecek şeyler gizliyormuş.

    Benden yardım istedi ancak bu madeni tek başıma araştırabileceğim konusunda şüphelerim var. Örümcek ağları ve kanlar gözümü korkuttu.

    Burada hiçbir canlının olmadığını söylese de ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

    Üzerimdeki kumaştan giysilerin beni koruyabileceğini sanmıyorum, hele bu lanetlenmiş adada asla. O da farketmiş olacak ki bana kendi ekipmanlarını vermeyi teklif etti. Kaçık bir adam.

    Madenin derinliklerinde bir şeyler bulabileceğini sanıyor. Elimde keskin bir balta olursa 1-2 örümcek ile baş edebileceğime ikna etmeyi başardı.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Buradaki işimi bitirdikten sonra tavernada sıcak bir oda kiralayacağım.

    Sabah uyandığımda deli adamın ipi ile kuyuya inip inmeyeceğime karar vereceğim.



     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)




  • Middas, 20th of Last Seed

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Dinç ve dinlenmiş bir şekilde uyanmayı özledim. Rutubet yüzünden hastalanacağıma eminim. Çok ömrüm kalmadı, bir an önce buradan kaçıp kurtulmalıyım.

    Madene doğru yola çıktığımda etrafın boş olduğunu gördüm. Ya her zamanki gibi erken kalkmıştım ya da yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.

    Madene indiğimde yaşlı adamın "Hoş geldin dostum!" diyişi ile irkildim. Buraya geleceğime emin bir şekilde beni beklemiş, ihtiyar.

    Sözünü tutmasını ve sonrasında istediklerini yapacağımı söyledim. Sağındaki sandığı işaret etti. Sandığım açtığımda içinde bir balta, 2-3 adet iksir ve bir kask bulunuyordu.

    Kaskı kafama geçirdiğimde sıktığını hissetmiştim. Ama bunu bulduğum için şanslıydım. Balta ise yeni dövülmüş, askerlerin kullandığı bir baltaydı.

    Nereden aldığını sormama izin vermeden, yolu gösterdi ve elime bir torba tutuşturdu. Kafamı aşağı eğip gösterdiği merdivenlerden indim.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    O kadar çok tedirgindim ki, en ufak bir ses duysam çığlık atmaya hazırdım. Derinleştikçe karanlık çöküyordu. Buraları yıllardır kullanılmamıştı ve meşaleler sönüktü.

    Yere düşmüş sağlam bir meşale buldum ancak yakmak için yukarı çıkmam gerekti. Bu bir zaman kaybıydı ama karanlıkta kırık bir tahtaya basmaktan iyidir.

    Bu baltayı kullanmak gerekmeyeceğini umarken aniden karşıma çıkan kocaman bir fare ile başbaşa kalmıştım. Bir köpek ile başedebilecek kadar büyüktü.

    Baltayı ona doğru savurduğumda balta elimden fırladı. Fare bana doğru atılınca ayaklarımı kullanarak onu uzak tutmaya çalıştım.

    Fırsat bulunca yerdeki baltayı aldım ve tüm gücümle baltayı kafasına sapladım. Omzum çıkacak gibi olmuştu, ağrıyordu.

    Bu kadar güçsüz olduğum için yakınmama fırsat bulamadan yukarıdan inen büyük örümceği görünce kaçmam gerektiğini anladım.

    Koşarken elimdeki meşalenin söneceğini anlamıştım bu yüzden koşmayı kesip hızlı adımlarla yürümeye başladım.

    Arkama dönüp baktığımda örümceği göremedim ve derin bir nefes aldım.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    İlerledikçe etrafımdaki örümcek ağları çoğalmaya başlamıştı, avını bekleyen örümceklerin iç gıcıklatıcı seslerini duyuyordum. Birden yere kapaklandım, ve kalkamadım.

    Ne kadar zorlarsam zorlayayım düştüğümde takıldığım örümcek ağından kurtulamıyordum. Ve ağın titrediğini, örümceğin bana yaklaştığını hissediyordum.

    Örümceği görmem için çok beklemem gerekmedi, karşımda duruyordu. Ve bana yaklaşıyordu. Beni kurtarmaları için çığlıklar attım ancak burada benden başka kimse yoktu.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Ölüm korkusunun yarattığı adrenalin ile kolumu kurtarmayı başardım. Baltamı elime alıp ağları kestim.

    Örümceğin fırlattığı ağlar vücuduma çarptı ancak ona doğru koşmayı sürdürdüm. Tekrar olmaması için bu sefer sıkıca tuttum ve örümceğin kafasına doğru baltamı savurdum.

    Iskalamıştım ancak ayaklarından birini koparmayı başardım. Geri çekildim, gücümü tekrar topladığımda bu sefer bitirici vuruşu yaptım.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Aşağı doğru inmeye devam ettim, başımı kaldırıp yukarı baktığımda geri dönülemeyecek bir yolda olduğumu anladım. Buradan itibaren geri dönüş yoktu.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Çıkmaz yola gelmiştim, karşımda tahtalar ile örtülmüş bir kapı vardı. Tahtaları kırmam gerekiyordu ancak bunun ne kadar mantıklığı olduğuna dair bir fikrim yoktu. Kapatılmasının bir sebebi olmalıydı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Biraz oturup düşündükten sonra devam etmeye karar verdim. Buradan yüzeye geri dönüş hiç kolay olmayacaktı o yüzden baltam ile tahtaları kırdım ve ilerlemeye devam ettim.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    İçeride kilitli bir kapı vardı, kapının ardında gün ışığını görmüştüm. Burada niye gün ışığı olduğunu kendi kendime sorup duruyordum.

    Yine garip bir sihir olmalıydı bu! Kapıyı nasıl açacağımı bilmiyordum. Aklıma ihtiyarın verdiği torba geldi. Kemerime asmıştım.

    Belki bu kapının kilitli olduğunu bildiğinden içine maymuncuk koymuştur diye düşündüm ve torbaya elimi daldırdım.

    Bir maymuncuk iyi olurdu ancak tam olarak açmak istediğiniz kapının anahtarı ise paha biçilemezdi. Anahtarı kapının kilit deliğine soktuğumda sorunsuzca oturdu.

    Torbada bir mektup da vardı. Mektuptaki her şeyi buraya yazacağım:


    Gratian,

    Eğer Raven Rock'ta karşılaştığımız sorun hakkında bize yardım edersen çok minnettar olacağım.

    Öyle gözüküyor ki madencilerimiz 3. şaftın yakınlardaki yerde bir harabe bulmuş ve bizim bu konu hakkında senin uzmanlığına ihtiyacımız var.

    Eğer meşgulsen yerine başka birini yollayabilirim, ama ilgilenmek isteyeceğini tahmin ediyorum. Hatırladığım kadarıyla aslen Solstheim'lısın.

    Eğer herhangi bir gelişme kaydedersen bize haber ver.


    Rendellus Thandarian
    East Empire Company
    Imperial City, Cyrodiil


    Anladığım kadarıyla Imperial'ler tarafından ihtiyarın büyükbabasına gönderilmiş bir mektup. İhtiyar şimdi neden Imperial'lerin büyükbabasını öldürdüğünü düşündüğünü anlamaya başladım.

    Belki de düşündüğüm kadar kaçık biri değildir. Harebelerin içinde doğru ilerledim. Etrafta bir huzursuzluk vardı. Burası bir mezarlığa benziyordu, eski bir Nord mezarlığı. Daha önce kitaplarda okumuştum.



     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Hatırladığım son şey kemik sesleri ve kafama aldığım ağır darbe.. Gözlerimi açtığımda tepemde dikilen 2 iskelet gördüm, rüya gördüğümü düşündüm ancak rüya olamayacak kadar gerçeklerdi.

    Ölüm ile burun burunaydım. Kımıldayamıyordum. Elimi ağzıma götürdüğümde ağzımdan kan geldiğini fark ettim.

    Tekrardan bayılmış olmalıyım. Kendimi daha önce içki tattırmaya çalıştığım için beni kovan rahibin tapınağında buldum.

    Bir çeşit büyü ile yaralarımı iyileştiriyordu. Her geçen saniye kendimi daha iyi hissediyordum. Hiçbir şey hatırlamıyordum.

    Rahibe buraya nasıl geldiğimi sorduğunda benim çığlıklarımı duyduğunu söyledi. Madenin derinliklerindeydim, bunu nasıl başardı hiç bilmiyorum.

    Ama büyünün gizemlerini araştırmam yersizdi. Büyü gücü ile nelerin mümkün olduğunu bir çok kez tecrübe etmiştim.

    Ona borcumu nasıl ödeyebileceğimi sordum, cebimdeki 14 Septim'den 10'unu tapınağa bağışladım.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Buradan çıktığım gibi ihtiyarını yanına gitmek için koşmaya başladım. Madenin girişine yaklaştığımda madenin mühürlenmiş, ve ihtiyarın yaka paça dışarı çıkartıldığını gördüm.

    İhtiyar beni işaret ederek "Bütün bunların sorumlusu o! Onu yakalayın! Onu!" diye bağırıyordu. Oradan anında uzaklaşıp, uzaktan seyretmeye başladım.

    Askerler umursamaz bir tavırla onu sürüklemeye devam etti. İdam taşının oraya getirildi, ve acımasızca tüm mültecilerin gözü önünde idam edildi.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Tavernaya uğradım ve biraz bir şeyler yiyip içtim. Kulağım tam olarak anlayamadığım bir konuşmaya misafir olmuştu, maden hakkında konuşuyorlardı.

    Ne kadar doğru bir karar olduğunu ve kötü yaratıkları şehirden uzak tuttukları için askerlere minnettar olmaları gerektiğinden bahsediyordu. Yanlarına yaklaştım, neler konuştuklarını sordum.


     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Kısa süren bir sohbet oldu. "Maden tehlikeliydi, bu yüzden kapatıldı."

    Rahip ile konuşmam gerekiyordu, bana bir çok açıklama borçluydu.

    Beni orada nasıl buldu? Orası nereseydi? Bir çok soru kafamda tekrarlanıp duruyordu. Tapınağa gittim.

    Rahip ilk başlarda isteksiz olarak konuştu ancak sonradan meraklarımı giderecek cevaplar vermeye başladı.

    Şuana kadar 2 adet taş bulunmuş ve 3.sünün nerede gizli olduğunu o ihtiyarın büyükbabası keşfetmiş. Bu taş madencilerin bulduğu harabedeymiş.

    Benim oraya indiğim bir şekilde rahibin kulağına gitmiş ve rahip benim için çok geç olmadan beni kurtarmak için peşimden gelmiş.

    Ancak beni bulduğunda çoktan yaralıymışım. Draugr denilen iskeletler tarafından saldırıya uğramışım. Zaman kaybetmeden beni buraya getirmiş ve tedavi etmiş.

    Saldırıya uğramadan önce üzerimde bulunun balta ve diğer eşyaları sorduğumda üstümde sadece kıyafetlerimin olduğunu söyledi.

    Bu şehirde gerçekten garip şeyler dönüyor, ve ben bundan hiç hoşnut değilim. Bir an önce buradan kurtulsam iyi ederim. Daha ne kadar yaşayabilirim bilmiyorum.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)




  • Çok güzel olmuş hocam, macera ve aksiyon gittikçe artıyor, devamını bekliyorum. :) Ayrıca bir katkı yapıp yukarı çıkartalım... :)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Aiden.

    Çok güzel olmuş hocam, macera ve aksiyon gittikçe artıyor, devamını bekliyorum. :) Ayrıca bir katkı yapıp yukarı çıkartalım... :)

    Sağolun hocam, elimden geldiğince zevkli bir rol hayatı yaşamaya çalışıyorum

    Turdas, 21th of Last Seed

    Yeni bir mülteci grubu getirildi. Buraya ilk gelişimi hatırladım. Yaşadıklarım ve hissettiklerim aklımdan çıkmıyor.

    Yeni gelenlerden sonra bize verilen işlerin biraz daha hafifleyeceğini düşünüyorum. Burası artık daha az canımı acıtıyor, alışmaya başlıyorum.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Madendeki günden sonra artık camdan yapılma olmadığımı fark ettim. Korkaklığım yerini cesarete bırakmaya başladı.

    Tavernaya sık sık uğramaya başladım, tavernacı ile yaptığımız zevkli sohbetler biraz olsun buranın yükünü hafifletiyordu.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Ancak cebimde sadece bir Septim'im kaldı. Çalışmak burada bir şeyler kazanmak için yeterli değil. Suçtan uzak durdukça fakirleştim ve zayıfladım.

    Etraftaki söz sahibi kişilerin hiçbiri masum değildi. Kimi askerlere skooma satıyordu, kimi hırsızlık yapıyordu.

    Bu yaşam stili beni iğrendirse de burada yaşamanın altın kurallarından birinin "Dürüst olma" olduğunu biliyordum.

    İçinde yapılan temizlemenin ardından madenler yeniden açılmıştı. Artık daha güvenliydi ve işleri gayet iyiydi. Üst rütbeliler bundan hoşnuttu.

    Her ne kadar yaşadıklarımdan sonra oraya geri dönmek istemesem de aç kalmamak için madene geri döndüm.

    Uzun ve yorucu bir çalışmanın ardından kazdığım madenleri madenin yöneticisine götürdüm, karşılığında ufak bir kese altın aldım.

    Umarım bu altın sıcak bir yatak için yeterli olacaktır.

    Madenden çıkıp tavernaya doğru ilerlerken yolumu bir hırsız kesti, yardım istemek için etrafa bakındım ancak kimse yoktu.

    Üstüme hızlıca yaklaşan hırsıza karşı kendimi savunmam imkansızdı, silahsızdım.

    Uzun uğraşlar ile kazandığım bu keseyi kendi ellerimle 10 saniye'de bir hırsıza vermiştim.

    Kendimden utanıyordum, atalarım benden utanıyordu.

    Ancak kendimde farklı bir şeyler hissettim. Bu hüzün değildi, nefretti ve sinirdi.

    Kendimi ezdirdiğim bunca zaman sonra bu hissettiklerim bana çok yabancıydı.

    Buradan kurtulmak istiyordum ancak her geçen gün daha da dibe batıyordum.

    Kölelik yaparak buradan kurtulamayacağımı bildiğim halde hiçbir şey için çabalamıyordum.

    Aklıma birden demirci ocağı geldi. Silahlar ve zırhlar akşam saatine kadar üretildikten sonra başında bir nöbetçi olan sandıkta tutulurdu.

    Sadece tek kişiydi ve etrafta onun dışında asker pek bulunmazdı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Sabah 7-8 asker gelip sandığı alır ve cephaneliğe götürürdü.

    Havanın iyice kararmasını ve herkesin evine gitmesini beklemeye başladım. Bu ya kurtuluş biletim olacaktı ya da ölüm.

    Herkes yataklarına dönmeye başlamıştı. Etrafta fazla asker yoktu, her şey planım için uygundu.

    Biraz zaman geçtikten sonra asker tahmin ettiğim gibi uyuya kalmıştı. Bunu fırsat bilip sessizce sandıkların yanına yaklaştım.

    İçlerinden hangisinin silah içerdiğini bilmiyordum, tahmin yürütmek zorundaydım çünkü fazla zamanım kalmamıştı.

    Elimden geldiğince sessiz bir şekilde sandığı açtım. Evet, oradaydı. Yeni dövülmüş bir savaş baltası, kan dökmek için hazır beni bekliyordu.

    Sessizce elime aldım, ardından sandığı kapatıp oradan uzaklaştım.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Askerler hırsızların nerede barındıklarını bilmelerine rağmen asla bulaşmıyorlar.

    Çünkü işlerine geliyor, aldıkları belirli pay onlara yarıyor.

    Tavernacı ile sohbetlerimden birinde şehirin doğusundaki hırsız ininden bahsedilmişti.

    Avımın orada olacağını tahmin edebiliyordum ancak tek başına olup olmayacağı konusunda kararsızdım.

    Bir anlık cesaret patlaması ya da aptallık ile oraya doğru ilerlemeye başladım.

    Ama hiçbir şey düşündüğüm gibi gitmedi, orasının tamamen terk edilmiş olduğunu gördüm.

    Yıkılmış, bir harabeye dönmüştü.

    Başladığım yere geri dönmüştüm. Umudumu yitirmek üzereyken bir grupun tartışma seslerini işittim.

    Seslerin geldiği yöne doğru ilerledim.

    Beni fark ettiklerinde konuşmalarını kesip, bana baktılar. Onlara yaklaşmaya devam ettim.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Yaklaştıkça tedirginleşip yumruklarını sıkmaya başladılar.

    En sonunda içlerinden birisi yakama yapışıp casus olup olmadığımı sordu. Casus olmadığımı söylediğimde bana inanmadı ve uzaklaşmam için bir şans verdiğini söyledi.

    Güçsüzdü, tıpkı benim gibi. Elleri titriyordu ve ne yapacağını bilmez bir ifadesi vardı. Beni sarsmaya başladı, burada ne aradığımı sordu.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Ne oldu bilmiyorum ancak birden kendimi kaybettim.

    Sert bir yumruk ile onu kendimden uzaklaştırdım. Hızlı bir şekilde cebinde tuttuğu bıçağı çıkardı ve bana saldırmaya çalıştı.

    Baltam ile ona karşılık verdim.

    İlk defa bıçak kullanıyor gibiydi ama koluma derin bir yara açmayı başardı. Sinirlenmiştim, baltamı dengesizce savurmaya başladım.

    Gözlerimi kapatmıştım. Tıpkı küçük çocukların kavga edişi gibiydi.

    Nereye vurduğumu bilmiyordum, kendimi bile yaralayabilirdim. Gözlerimi açtığımda yerde kanlar içinde yatıyordu.

    Askerler seslere uyanmaya başlamıştı. Bir an önce kaçmam gerektiğini anladım.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Şehirin kapısını kullanamazdım bu yüzden engebeli olan kullanılmayan geçiti kullanmam gerekiyordu.

    Orada asker yoktu ancak tehlikeli bir yoldu. Nihayet şehirden kaçmayı başarmıştım. Askerlerden iz yoktu.

    Ama artık şehire geri dönemezdim, zindana kapatılmayı göze alamazdım.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Burada açlıktan ölmemek için yiyecek bir şeyler ve soğuk gecelerde rahat etmek için ateş yakmam gerekecekti.

    Bu soğuk ve karanlık gecede vahşi doğada ne yapacağımı bilmiyordum. Yıllarca okuduğum kitaplar bana bunları öğretmemişti.

    Elimde baltam vardı, etrafta da bir sürü ağaç. Çoğu yaşlı ve kuruydu. Yakmak pek zor olmazdı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    İşe ölü ağaçların odunlarını toplayarak başladım. Geçen 1-2 saatin ardından beni bir süre idare edecek odunum olmuştu.

    Uzun uğraşların sonucunda bir kıvılcım ile ateşi yakmayı başardım. Isındığımı hissetmek güzeldi.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Biraz çevremi tanımam şarttı, belki yiyecek bir şeyler bulurdum. Ufak bir gezintiye çıktım. Ancak burası boş ve canlının olmadığı bir yerdi. Hiçbir şey bulamamıştım.

    Burada fazla uzun yaşayamazdım en kısa zamanda toplanıp kendime uygun bir alan bulmam gerekiyordu.

    Ateşin başına döndüğümde, yaprakların oluşturduğu bir katmanın üzerine yattım. Bu gece yıldızlar harika gözüküyordu, kül bulutu aralanmıştı...

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)







  • Elini kana buladın hocam, ne yaptın sen öyle. Bu adada kendi benliğini kaybedeceksin bu gidişle. :( Sürükleyici olmuş, 6.günü bekliyorum!!
  • Dayı sen napmışın böyle ya
  • Günü uzatma işini nasıl yapmıştın? 1.10 a getirdim falan demişsin ya.
    Bende başlıyorum,steady job diye bir mod var,onu da kurarım senden farklı olarak.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Aiden.

    Elini kana buladın hocam, ne yaptın sen öyle. Bu adada kendi benliğini kaybedeceksin bu gidişle. :( Sürükleyici olmuş, 6.günü bekliyorum!!


    Kendimi fazla kaptırıp karakter ile bütünleşince yaşadıklarımı kaldıramadım.. :(

    6. gün en kısa sürede gelecek hocam, 1 günlük bir ara vermek zorunda kaldım.

    quote:

    Orijinalden alıntı: bitlikarınca

    Günü uzatma işini nasıl yapmıştın? 1.10 a getirdim falan demişsin ya.
    Bende başlıyorum,steady job diye bir mod var,onu da kurarım senden farklı olarak.



    Requiem modu ile. Requiem büyük boyutlu bir plugin hocam. Sadece bu olay için başka modlar da var ama aklımda değil şuan



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bruce Swain -- 7 Kasım 2014; 15:59:47 >




  • Fredas, 22nd of Last Seed

    Deniz havasından mıdır bilinmez ama iyi bir uyku çektiğimi söylemeliyim. Hiç uyanmadığım kadar dinç uyandım.

    Etrafı tanımak için yaptığım ufak bir gezintide pek yakın olmasa da bir kule gözüme ilişti.

    Kullanılıyor gibi durmuyor ancak tedirginim.

    Asker karakolu olabilir veya daha kötüsü haydutlara ait olabilir ama beni görmeleri pek kolay olmaz.

    Aramızda büyük bir tepe var.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Gece uyumadan önce gözüme bir ışık takılmıştı. Işığın geldiği yönü tahmin etmem gerekliydi, biraz kafamı topladıktan sonra ışığın ne taraftan geldiğini hatırladım.

    O tarafa doğru gittiğimde bir anıtın dikili olduğunu gördüm, gözüme ilişen ışık ise bir mumdu.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Sönmüştü. Yere düşmüş ya da bırakılmış bir kolye vardı.

    Kolyeyi alıp boynuma geçirdim. Kendimi farklı hissetirmişti.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Bir çeşit büyülü kolyeydi ya da ufacık şeylerden mutlu olmaya başlamıştım.

    Kamp ateşime doğru inerken, sönmüş ateşin etrafında 2-3 haydutun olduğunu ve etrafa bakındığını gördüm.

    Onlar beni fark etmeden bir ağacın arkasına saklanmayı başardım.

    Düşündüğüm gibi o kule haydutlara aitti. Uzaklaşmalarını bekledim ve onlar gittikten sonra saklandığım yerden çıkıp kendime başka bir yer aramaya başladım.

    Bu adada biraz daha yaşamak istiyorsam temiz bir su kaynağına ve yiyeceklere ihtiyacım vardı.

    Deniz suyu çok tuzluydu ve etrafım kuraktı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Araziyi daha iyi tanımak için yüksekçe bir yere çıktım. Bugün hala şansım olduğu için mutluyum.

    Çıktığım yerdeki ağaçların arasında bir sandık vardı. Sandık kilitli değildi.

    Sandığı açtığımda içinden bir savaş çekici ve yüzü geçik Septim buldum. Savaş çekici yorucu bir yük olacaktı.

    Çekici sandıkta bıraktım, kendime uygun bir yer bulduktan sonra dönüp alacağım.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Terk ettiğim şehire tepeden bakabiliyordum. Ben gittikten sonra değişen hiçbir şey olmamıştı, daha kalabalık olması hariç.

    Doğuya doğru ilerlemeye devam ettim. Etrafta gezinip duran bir adam ile karşılaştım.

    Bir deliye benziyordu. Kendi kendine bağırıp duruyordu.

    "Sırlar! Karanlık sırlar! Kafamdalar."
    "Onlardan kurtulamıyorum! Onlar beni bırakmıyor."

    Beni fark ettiğinde yanıma yaklaştı. Kafasında sırlar olduğundan ve siyah bir kitaptan bahsetti.

    Kitabı nerden bulduğunu sordum. Kitap onu bulmuş.

    Deli biri olduğu belliydi, bir çılgınlık yapmasını engellemek için huyuna gitmeye çalıştım. Kitabı bulmam gerektiğini söyledi.

    Bulacağım dedim ancak deli biriyle anlaşamazsın. Bana saldırdı. "Seni öldürmem gerekiyor! Sırlardan uzak dur! Onlar benim."

    Kavgadan uzak durmaya çalıştım ancak pes etmeye niyeti yoktu.

    Daha fazla kan dökülmesini istemediğimden baltamın tersi ile kafasına sert bir darbe vurdum.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Yere yığıldı.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Bayılmıştı veya ölmüştü. Ölmemiş olmasını diliyorum. İşe yarar bir şeyler bulurum diye üstünü kontrol ettim, bir kağıt buldum.

    Kağıtta şunlar yazılıydı:


    "Siyahtır ince parmaklar. Siyahtır ince sözler. Siyahtır ince kitap.
    Tel Mythrin kulesi siyahtır, gözlerimin arkası gibidir. Ama daha karanlıktır. Bu şeyleri kafamdan çıkartın!""


    Kitabı gerçekten merak ediyorum. Kitap hakkında tek bildiğim şey siyah olduğu, ancak o kitapta beni çeken bir şeyler var.

    Etrafımda beni rahatsız edebilecek hiçbir şey yoktu, burada kamp kurmaya karar verdim.

    Yakın civardaki mantarlar ile de karnımı doyurabilirdim.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Bir gece yetecek kadar odun topladım ve ateş için oluşturduğum yere koydum.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Susuzluktan bitkin düşmüştüm. Yakınlarda da herhangi bir su kaynağı yoktu.

    Hava gittikçe soğuyordu ve üstümdeki ince kıyafetler ile daha fazla dayanamazdım.

    Gece için topladığım odunları donmamak için yakmak zorunda kaldım.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Aklıma geride bıraktığım deli adam geldi. Geri dönüp kontrol edecektim, eğer öldüyse üstündeki kıyafetlere ihtiyacı olmayacaktı.

    Ölmediyse eğer, doğanın vahşi kanunları hüküm sürecekti.

    "Yaşamak için öldür." Geri döndüğümde deli adamı morarmış ve kanı çekmiş şekilde buldum. Yer değiştirmişti.

    Benim darbem ile değil soğuktan öldüğü için rahatlamıştım. Kıyafetlerini aldım.

    Kamp ateşime geri döndüm. Uzun süren uğraşlardan sonra sağlam olmasa da beni biraz olsun sıcak tutacak bir örtü yaptım.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Ateşin etrafında ısındıktan sonra yiyecek aramak için rutin haline gelmiş gezintimi yaptım.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Yine sonuçsuzdu, 1 gündür su içmiyordum ve düzgün bir şekilde yemek yiyememiştim.

    Şehirden kaçtığım ve öfkeme yenik düştüğüm için birine zarar verdiğim için çok pişmanım.

    Ağır şartlara rağmen, karnımı doyurup sıcak bir yatağa girebiliyordum.

    Öfkemin beni kontrol etmesine izin vermeye başladım, vahşileştim. Kendimden iğrenmeye başladım.

    Bu adanın beni değiştirişine gün be gün şahit oluyorum. Çıldırtıcı açlık ve susuzluk akıllı düşünmemi engelliyor.

    Daha fazla yazacak gücüm kalmadı. Günlüğümü ateşimin yanı başına bırakıyorum eğer biri bulursa bu adanın bir cehennem olduğunu anlasın diye.

     Benim Hikayem - 2. GÜN (TES V - Skyrim Roleplay)

    Geri dönebilirsem yiyecek bulmuş ve yaşama umudumu yitirmemiş halde olacağım, eğer dönemezsem ölüm ile tanışmışım demektir.

    Elveda.



    Ekstra :





    Gerçekten karakter açlıktan ve susuzluktan ölmek üzere, karın açlığı ve susuzlukla mücahadelimi yazmaya devam edersem sıkıcılaşacak, kısa bir zaman için yazmayı bırakıyorum.

    En geç cumartesi akşamı yeni günü yayınlayacağım.(Bıraktığım günün 1-2 gün sonrası olacak)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bruce Swain -- 7 Kasım 2014; 18:40:32 >




  • Middas, 17th of Heartfire



    Şuan, her şeyin başladığı yerden yazıyorum. Raven Rock'tan.

    Günlüğümü ateşin yanına bıraktığımdan bu yana 20 günden fazla oldu.

    Aç susuz bir şekilde güneye doğru giderken, kuzeye gittiğimi fark etmem çok uzun sürmedi.

    Havanın gittikçe soğuyuşu ve kar fırtınaları beni öldürmek için yeterliydi.

    Yolculuğum sırasında bir çok kez kurt saldırısına uğradım ancak kaçmayı başardım.

    Kuzeye doğru ilerledikçe arkamda bıraktıklarım gözümün önünden geçmeye başlamıştı, bunlar ölümümün işaretleriydi.

    Kuzey Batı'da bir kasabaya rastladım.

    Kasaba dağın en tepesindeydi ve çok soğuktu. Bir Nord kasabasıydı. Burada nasıl yaşıyorlar hiçbir fikrim yok ancak havanın aksine gayet sıcak kanlılar.

    Bana sıcak bir yatak ve sıcak bir yemek verdiler. Saat kaçtı bilmiyorum ama erkenden yattım.

    Uyandığımda etrafta bağrışmalar vardı.

    İşlerin yolunda gitmediğini anlamıştım. Birden kapı kırılma sesi ile irkildim.

    İçeriye 2-3 tane küçük yaratık girmişti, ellerinde mızraklar vardı.

    Saklandım. Biraz etrafa bakındıktan sonra evi ateşe verip oradan ayrıldılar.

    Ne yapacağımı bilmiyordum, burada yanarak ölmek istemiyordum.

    Pencereye doğru yaklaştım ve pencereyi açtım. Pek yüksek değildi, üstelik karın oluşturduğu bir yükselti vardı.

    Pencereden atladım. Ancak büyük bir acı duydum.

    Kar, buz olmuştu. Ayağım kırılmamıştı ama durumu pekte iyi değildi. Kasaba tamamen harap olmuştu.

    Tüm binaları ateşe vermişlerdi ve kasabayı terk ediyorlardı.

    Topallayarak yürüyordum. Soğuk yüzünden ayağım uyuşmuştu ve acısını hissetmiyordum. Kasabadan uzaklaşmıştım.

    Hava karanlıktı. Etraf hiç tekin değildi ve vahşi hayvanların sesleri duyuluyordu. Soğuktan donarak ölecektim. Gözlerim kapanıyordu.

    Birinin karnıma dokunuşu ile uyandım, etrafta 10 larca asker vardı. Beni bulmuşlardı, o lanet şehirin zindanına götürüyorlardı.

    Şehirde büyük bir telaş hüküm sürüyordu, etrafta koşuşturan askerler ve zindanlara götürülen mahkumlar vardı.

    Zindana getirildiğimde beni içeri fırlattılar ve arkamdan kapıyı kilitlediler. Bunca şeyden sonra daha kötü olabilirdi.

    Ayağımın acısı çoğalmadan kendimi yatağa attım ve uyumuya çalıştım.

    /* KOPMUŞ YAPRAK */


    Buradan çıktığım için mutluyum, ne kadar süre tutulduğumu bilmiyorum ancak ayağım tamamen iyileşti ve durumum gayet iyi.

    Şehirde değişen çok şey var, tapınak tamamlanmış ve halk mutlu. Taverna sahibi beni gördüğünde mutluluktan havaya uçtu.

    İkram ettiği şeyleri özlemiştim. Şehir hakkında konuştuk. Öğrendiğim kadarıyla şehiri bir grup asker ele almış.

    Eski , gözünü para hırsını bürümüş iğrenç Manor'lar yerine insanlara önem veren, onuru için yaşan eski bir asker şehiri düzene sokuyormuş.

    O sözü geçen asker grubu Skyrim'den gelmiş. Anladığım kadarıyla yakalanıp getirildiğim sıradaki kargaşa ve telaşın kaynağı buydu.

    Burası artık mülteci kampı değil, bir liman şehriydi. Geçen günlerden sonra burayı terk edebileceğim için çok sevinçliydim.

    Buraya geliş sebebim Skyrim'i görmekti. Artık doğduğum yerde beni bağlayan hiçbir şey yoktu. Ben, eski Rodin değildim.

    En yakın zamanda gelecek gemi yarın sabah gelecekti. Bugün güzel bir uyku çekip ertesi gün bu bana zindan olmuş topraklardan kurtulacaktım.

    Skyrim'de ticaret ile uğraşabilirdim.Önceden, buraya gelmeden önce kitapları çok seviyordum, Morrowind'deyken bir kitaplığım vardı.

    Ama artık kitaplar o kadar da ilgimi çekmiyor. Hayatın kitaplardan ibaret olmadığını öğretti bu ada bana.

    Kitaplar yaşamak için neler yapmam gerektiği konusunda hiçbir şey yazmıyordu! Hayatı yaşamadan öğrenemezdim.





  • Adam gerçek Skyrim'ci yürü be
  • Ahahaha eyvallah hocam
  • Turdas, 18th of Heartfire

    Kar fırtınası.. Hoşgeldin hediyesi için fazla soğuk ve öldürücü. Peşimdeki lanet burada da beni bulmuş olmalı. Soğuk bir Dunmer için gerçekten rahatsızlık verici.

    Bu fırtına da yolculuk yapmam imkansızdı, dinmesini beklemem gerekiyordu. Burada biraz vakit geçirmeyi planlıyordum.

    Fırtına diner dinmez ilk işim bu soğuk kuzeyden kurtulup güneye doğru bir yolculuğa çıkmak olacaktı.

    Burada sevilmemelerine rağmen çok fazla Dunmer var. Morrowind onlar için yaşanmaz olunca Skyrim'e gelmişler.

    Karşılarına ilk çıkan şehir Windhelm olmuş ve buraya yerleşmişler.

    Nord'ların bu kadar konuk sever olmayışlarını bilselerdi eminim buraya yerleşmezlerdi.

    Burada herkes iri yarı tabi soğuktan donmamak için üstlerine giydikleri kat kat kıyafetleri çıkartınca ne kadar iri yarı olabilirler bilmiyorum.

    Baya eski bir yerleşim yerine benziyor ama yüzlerce kitap okudum ancak buradan bahsedildiğini hiç görmedim. Şehirin surları halka güven duygusu veriyor gibi.

    Çok büyük ve sağlamlar.

    Üstümdeki kıyafetler soğuğu engelleyecek cinsten değillerdi. Pazar yerinden beni sıcak tutacak giysiler almalıydım.

    Cebimde fazla Septim'im yoktu ancak işe yarar bir kaç parça şey alabilirdim. Cebimdeki Septimlerin hepsini kaybettim ancak kürkten yapılma kıyafetlerim oldu.

    Makul bir pazarlıktı diyebilirim. Söylediklerine göre fırtına yakında dinermiş. Bu güzel toprakların güneyini görmek için sabırsızlanıyordum.

    Kendimi çok yorgun hissediyordum, henüz günün erken saatleri olmasına rağmen. Hava buz gibiydi ve fırtınanın uğultuları korkutucuydu.

    Tavernaya döndüğümde bir ozanın söylediği harika şarkıyı duydum. Dragonborn'dan bir kahramandan bahsediliyordu.

    Nord mitolojisi hakkında yazılan şarkıları ilk defa yakından duyuyordum. Yatağıma çekildiğimde öğlen saatleriydi.

    Masa üstünde duran "Dragonborn" adlı kitabı okumaya başladım. Kitaplığımda bulunan bir kitaptı, vakit geçirmek için harika bir kitap.

    Taverna soğuk yüzünden sığınan kişiler ile doluydu. Şarkılar söylenip, içkiler içiliyordu. İçeriye neşe hakimdi.

    Nefret ile karşılansam da kendimi buraya ait hissetmeye başlamıştım.

    Uyku vakti gelmişti, sesler yavaş yavaş kesiliyordu. Şarkılar ve neşe yerini sarhoş olup sızanların horultu seslerine bırakıyordu.

    Gözlerimi kapadım, güzel topraklardaki ilk günüme hazırdım.





  • Hocam adadan kurtulma maceraların süperdi de, adadaki zalimlere ne oldu, çok çabuk yenilmişler gibi gösterdin. Her neyse ama, Skyrim'e geldin sonunda. Asıl macera burada başlayacaktır diye tahmin ediyorum ve devamını bekliyorum her zaman olduğu gibi.
  • Hocam zindana girince zaman çabuk geçiyor :D 1 ay'a yakın zindanda kaldım. Kendi kafamdaki hikayeye göre yazıyorum; Çabuk yenildiler tabi. East Empire Company kontrolünde bir adayken, East Empire Company bu adadan umudu kesti ve desteği bıraktı. Bunu fırsat bilen Manor kendi oyun alanlarını kurdu :D East Empire Company bunu farkedince adanın kontrolünü ele aldı. Karşı bile koymadı adadakiler. Empire'ı sevmesem bile yaptıkları şey yüzünden +1'imi aldılar :D
  • quote:

    Orijinalden alıntı: düşünen adam rodin

    Hocam zindana girince zaman çabuk geçiyor :D 1 ay'a yakın zindanda kaldım. Kendi kafamdaki hikayeye göre yazıyorum; Çabuk yenildiler tabi. East Empire Company kontrolünde bir adayken, East Empire Company bu adadan umudu kesti ve desteği bıraktı. Bunu fırsat bilen Manor kendi oyun alanlarını kurdu :D East Empire Company bunu farkedince adanın kontrolünü ele aldı. Karşı bile koymadı adadakiler. Empire'ı sevmesem bile yaptıkları şey yüzünden +1'imi aldılar :D


    Anladım hocam şimdi, doğru söylüyorsun sonuçta senin hikâyen, senin kuralların.
  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.