Şimdi Ara

Anadil gibi ingilizce öğrenilebilir mi ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
108
Cevap
12
Favori
28.684
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ben şuan temel-orta ingilizce seviyesi arasındayım , açıkcası film , dizi filan izlerken (yabancı) genelde duyduğum kelime/cümleyi türkçeye çeviriyorum öyle anlamaya çalışıyorum sizce doğrumu yapıyorum , bu ingilizceyi her ne kadar iyi öğrensekte türkçe gibi olabilir mi ? Türkçe izlediğimiz dizi/film vs.. gibi kulağımız doyabilirdi , açıkcası ben ingilizce her ne kadar iyi öğrensekte anadilin yerini tutcanı sanmıyom.Hani derlerya anadiliniz gibi ingilizce öğrenin falan filan foss işler.Yoksa bana mı böyle geliyor sadece ? Şuanki ingilizce seviyemden dolayı.Çok kararsızım açıkcası



  • Dil öğrenmeyi ilk olarak bir tekniğe ya da bir kavrama dayandırmak kesinlikle yanlış olacaktır. Dilin kesinlikle duyma organı sayesinde geliştirildiğine ve konuşulabileceğine inanıyorum, çünkü ben o şekilde öğrendim. Evet, her insan ana dilinde düşünür, bence. Ayrıca insan zihnini zorladığı sürece o yolda çok daha emin adımlarla ilerleyebilir, yani siz burada örneğin Boşnakça'yı öğrenmek istiyorsanız, ya sizin anne-babanız kendi aralarında Boşnakça konuşacak, ya da sizin Bosna'da, Sırbistan'da, Hırvatistan'da yani o dilin konuşulduğu bir ülkede olmanız gerekiyor ki öğrenme zorunluluğu olduğunu fark edesiniz. Bunun dışında Türkiye'de yaşayıpta mesela bir dil öğrenmek isteyen bir insan sağda, solda günde en fazla reklam panoları vs. dış etkenler dışında o dil hakkında sürekli terimler duymadığı için o dili konuşamaz.

    Siz işi gramerde bitirmeye kalkarsanız, belki hepsini anlarsınız ancak hemen o anda anlayamazsınız, Türkçe'ye çevirme zorunluluğu hissedersiniz, çünkü karşınızdaki kişinin gerek lehçesi gerek ses tonu ve söyleyiş hızı sizi bir anda anlamak zorunda olduğunuz için çevirmeye sevk eder, bu çok normaldir ve anlayamamanızda normaldir. Şöyle ki siz, o kelimenin yazılışını bilmeseniz dahi, eğer ki sürekli aktif olarak bir yerlerden kelime ve cümle kalıplarını duyuyorsanız, aradan uzun zaman geçse dahi başka bir insandan aynı cümleyi duyduğunuzda o cümleyi kesinlikle Türkçe'ye çevirmezsiniz zaten daha önceden bildiğiniz için kalıp kelimeler ve cümleler ( Kişinin lehçesi, ses tonu ve akışı ) sizi etkileyemez. Tak diye anlayıp, cevap verebilirsiniz.

    Cümle kurma işiyse yine benzerdir, siz daha önce konuşmak istediğiniz dilde o cümleyi kurmadığınız ya da duymadığınız için kendi ana dilinizden çevirerek kurmaya çalışmak da çok normaldir. Bazı cümleler, özellikle günlük konuşma dili içerisindeki cümleler genellikle kalıptır, bunları zamanla duyduğunuz için düşünmeden konuşmanız olağandır. Buradan başlanabilir, dil öğrenmek isteyenler. Tabi ki bazı kalıplar vardır o dile özgü, siz kendi dilinizde düşünüp, söylediğiniz de komik duruma düşebilirsiniz. Elbette ilk aşamada Türkçe düşüneceksiniz ancak karşınızdaki kişi sizi anladığı takdirde, bir başka kişiyle bir daha ki görüşmenizde sorulan benzer soruya artık daha önce Türkçe olarak düşünüp, çevirdiğiniz o cümleyi bir daha düşünmeden tak diye daha önceden kurduğunuz sözcüklerin yanı sıra o söz dizisini(cümleyi) anında kurmadan söyleyebilirsiniz.

    Ben en azından bu şekilde öğrenip, şu an Boşnakça'yı konuşabiliyorum.

    Daha net bir şekilde bu işe basitçe bir örnek vereyim;

    Her insan dil öğrenebilir, bunun kesinlikle yetenekle ya da vs. başka bir şeyle alakası yok. Hemen hemen her insan günümüzde bilgisayar kullanıyor, kullanmaya başlamadan önce ben de dahil birçok insan klavyede bir şey yazmaya kaltığımızda bir kelimeyi 20-30 saniyede ortalama yazdığımız günlerimiz olmuştur, şu an klavyeye bakmadan 10 parmak bir şekilde yazabiliyorum. Aktif olarak bilgisayarı kullanan hemen her insanda zaten yazıyordur, sadece ekrana bakarak nasıl yazabiliyorum? Oysa ki bana A harfinin, G harfinin, U harfinin klavyede yanında hangi harfin bulunduğunu sorsanız emin olun bakmadan size kesin bir cevap veremem. Ancak iş yazı kısmına geldiğinde hangi harfin yanında hangi harf olmadığını bilmememize rağmen şakır şakır bakmadan yazabiliyoruz, çünkü iş ezberde bitmez tamamiyle iş, zihninizde oluşmuş kalıplarda biter. Bazı harfleri sürekli yan yana kullandığınız için siz farkında olmasınız dahi sözel olarak olmasa da pratikte ezberlersiniz.

    Umarım anlatabilmişimdir.
    Benim iki kuzenim iş için Amerika'ya gittiler ve 10 yıldan fazladir oradalar.. İngilizce'leri anadili gibi, konuşma aksamıi anlama ve anlamaya tepki verme Türkçe gibi gerçekleşiyor.. Bir Amerika'lıdan farkı yok.. O nedenle deneysel filan yalan.. İnsan ne yapmak istiyorsa beyin buna aciktir ve beyin herşeyi kabul eder.

    Sen yeterki beynini odakla ve gerisini zamana birak.
    Öncelikle şu an İngilizce seviyeniz nerede bilmiyorum ama Beginner bile olsanız hiçbir şey için geç olduğunu düşünmüyorum. Kurs tavsiye etme demişsiniz ancak Intermediate-Upper Intermediate seviyesine kadar kursa gidilmesi taraftarıyım ben. İyi araştırılması dahilinde elbette.

    Şöyle de bir şey var belirli bir seviyeden sonra ilerletmek için o dilin konuşulduğu yerde bir süre bulunulması gerekiyor diye düşünmekteyim. Türkiye'nin en iyi İngilizce kursuna gidin, İngilizce pratik yapıp kurs bittikten sonra ister istemez ana dile dönünce bir yerde tıkanıyor olay, ilerlemiyor. Yurtdışına çıkmadan da iyi seviyede İngilizce bilenler var elbet ama o da çok küçük yaştan alınan kaliteli eğitim ile alaklı bir durum.

    Size tavsiyem bir kursa yazılın, Intermediate, isterseniz Upper Intermediate'a kadar bu kursa devam edin ama yaptıklarınız sadece kurs ile sınırlı kalmasın. Amerikan, İngiliz dizileri, filmleri izleyin, söylenenleri yakalamaya çalışın. İngilizce altyazı ile izleyin belirli bir süre sonra. Hepsinden sonra da yurtdışına bir süre çıkma fırsatını kollayın.

    Bu kadar tavsiye veriyorum ama sen nesin be diyebilirsiniz.

    Yukarıda yazdıklarımın aynısını ben de yaşadığım için yurtdışı fırsatı kolladım her zaman, seneye bir yıllığıa İsveç'de olacağım, Erasmus programı ile. Gitmeden önce de yine bir İngilizce kursuna yazıldım tekrar olsun, üstüne bir şeyler katayım diye zira ciddi bir kelime hazne boşluğum var. Kursun haricinde Speaking Cafe tarzı yerlere gidip Speaking kısmını iyice geliştirmeye çalışıyorum. Ama kelime haznesi kısıtlı olunca bir yere kadar gidiyor Speaking'de.

    ...
  • Hikayedir. İmkansızdır. Beynin ana dil dışında düşünemeyeceği deneysel olarak kanıtlanmıştır.

    İsterseniz 7 yaşınızda ingiltereye taşının yine de anadilinizde düşünürsünüz 100 yıl yaşasanız bile. Beyin size bunu söyletmez fakat düşünme biçiminiz ve beyninizin sinyalleri algılaması anne karnından başlar ve ilk 7-11 sene devam eder öğrenmeye.

    Isterseniz Tabula Rasa (David Hume) ve Noam Chomsky ve "Dil Edinim Aygıtı (Language Acquisition Device-LAD)" terimlerini araştırın az çok bilgi edinebilirsiniz daha detaylı.
  • Benim iki kuzenim iş için Amerika'ya gittiler ve 10 yıldan fazladir oradalar.. İngilizce'leri anadili gibi, konuşma aksamıi anlama ve anlamaya tepki verme Türkçe gibi gerçekleşiyor.. Bir Amerika'lıdan farkı yok.. O nedenle deneysel filan yalan.. İnsan ne yapmak istiyorsa beyin buna aciktir ve beyin herşeyi kabul eder.

    Sen yeterki beynini odakla ve gerisini zamana birak.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlackPoint

    Benim iki kuzenim iş için Amerika'ya gittiler ve 10 yıldan fazladir oradalar.. İngilizce'leri anadili gibi, konuşma aksamıi anlama ve anlamaya tepki verme Türkçe gibi gerçekleşiyor.. Bir Amerika'lıdan farkı yok.. O nedenle deneysel filan yalan.. İnsan ne yapmak istiyorsa beyin buna aciktir ve beyin herşeyi kabul eder.

    Sen yeterki beynini odakla ve gerisini zamana birak.


    Zaten bunda kesin birşey beyan etmiyorum , büyük ihtimalle böyle düşünmemin sebebide ingilizce fazla bilmediğimdendir , ama hayal ediyorum ingilizceyi çok iyi bilsemde türkçe gibi konuşup , izlediğim filmleri türkçedeki gibi anlıyabilmek (her halukarda anadilin gibi olamaz yani) biraz yabancı geliyor du işte bana
  • @BlackPoint

    Tabi iki kuzeninizin yanında Noam Chomsky ile David Hume birden sokak rapçisi gibi göründü. Teşekkürler bilgilendirme için.
  • Öğrenmek/Düşünmek/Uygulamak felan dersek olay çok farklı yerlere gider.

    Dizi, film izlerken duyduğunuz kelimeleri, cümleleri Türkçe'ye çevirdikten sonra anlamak biraz sorundur bence. Anlatmak istediğimi şöyle örnekleyeyim:

    '' “People don’t learn English here for cultural reasons. Some do. But the motive is always, 99% of the time, professional.” ''

    Böyle bir cümleyi okuduktan sonra ancak tek tek Türkçe'ye çevirince anlıyorsanız bu sorundur. Ben bu cümleyi okuduğum zaman anlıyorum, buna ek olarak Türkçe'ye çevirme ihtiyacı duymuyorum. Tabii bu sadece bu cümle için geçerli, çoğaltılabilir örnekler.

    Çoğu dil kursunun '' Anadil gibi İngilizce öğrenin'' den kastı, duyarak öğrenmektir aslında. Kendilerine de gidip sorarsanız bunu açıklarlar. Hepimiz ana dilimizi önce kelime öğrenerek, grammer öğrenerek değil ''duyarak'' öğrendik. Onların da anlatmak istediği bu aslında.

    İşin akademik kısmını fazla bilmiyorum ancak, öğrenilen yabancı dilin aktif olarak konuşulduğu, duyulduğu, pratik yapıldığı yerlerde bir süre sonra gayet akıcı bir şekilde o dil kullanılabilir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: EhrimeN

    Öğrenmek/Düşünmek/Uygulamak felan dersek olay çok farklı yerlere gider.

    Dizi, film izlerken duyduğunuz kelimeleri, cümleleri Türkçe'ye çevirdikten sonra anlamak biraz sorundur bence. Anlatmak istediğimi şöyle örnekleyeyim:

    '' “People don’t learn English here for cultural reasons. Some do. But the motive is always, 99% of the time, professional.” ''

    Böyle bir cümleyi okuduktan sonra ancak tek tek Türkçe'ye çevirince anlıyorsanız bu sorundur. Ben bu cümleyi okuduğum zaman anlıyorum, buna ek olarak Türkçe'ye çevirme ihtiyacı duymuyorum. Tabii bu sadece bu cümle için geçerli, çoğaltılabilir örnekler.

    Çoğu dil kursunun '' Anadil gibi İngilizce öğrenin'' den kastı, duyarak öğrenmektir aslında. Kendilerine de gidip sorarsanız bunu açıklarlar. Hepimiz ana dilimizi önce kelime öğrenerek, grammer öğrenerek değil ''duyarak'' öğrendik. Onların da anlatmak istediği bu aslında.

    İşin akademik kısmını fazla bilmiyorum ancak, öğrenilen yabancı dilin aktif olarak konuşulduğu, duyulduğu, pratik yapıldığı yerlerde bir süre sonra gayet akıcı bir şekilde o dil kullanılabilir.

    Sanırsam benim dediğimi anlamışsınız , işte tek tek kelimeleri türkçeye çevirerek anlamaya çalışıyorum sorun o zaman bende . anadil gibi ingilizce öğrenilebilir o zaman ben bu yüzden kafamda büyüttüm demekki bu cümleni görünce düşününce sorunun bende olduğu çok anlaşılır oluyor peki ne yapmam lazım dediğin gibi hiç türkçeyede çevirmek istemiyorum direk cümleyi okuyunca , duyunca cümleyi anlıyabilmek istiyorum türkçeye çevirmeden kelime kelime değil cümleyi tümüyle ne yapmam lazım kurs demesseniz sevinirim hocalarımda , çoğu kişilerde kurslar para tuzağı diyor.




  • Geçen gün yurtdışından akrabalarım geldi.Bosna'dan 2 tane küçük çocuğu vardı.biri 7-8 yaşlarında.Başta boşnakça konusmaya basladık cümleyi anlamayınca ingilizce söyliyimmi dedi.tamam dedim.kendime güvendim tabi.biliyorum ya ingilizceyi.çocuk bir döktürdü.oturdum ağlamaya başladım.sonra annesine sordum ve çok şaşırdım cocuğu daha okula başlamadan ingilizce okuluna yazdırmış.gerçekten şaşırdım.ve çocuk bizim liseye kadar aldığımız eğitimle öğrendiğimiz ingilizceyi daha 7 yaşında konusuyor.öğrenmiş demiyorum size konusuyor günümüzde coğumuzun problemi anlayıp konusamamaktır.biz hala cocuklarımıza ingilizce dersini 4.-5. sınıfta vermeye başlayalım millet 5 yaşında öğreniyor.bilinçlenelim dil erken yaşta öğrenilir
  • Yaş 17 çok mu geç kaldık kardeş naptık :S
  • Öncelikle şu an İngilizce seviyeniz nerede bilmiyorum ama Beginner bile olsanız hiçbir şey için geç olduğunu düşünmüyorum. Kurs tavsiye etme demişsiniz ancak Intermediate-Upper Intermediate seviyesine kadar kursa gidilmesi taraftarıyım ben. İyi araştırılması dahilinde elbette.

    Şöyle de bir şey var belirli bir seviyeden sonra ilerletmek için o dilin konuşulduğu yerde bir süre bulunulması gerekiyor diye düşünmekteyim. Türkiye'nin en iyi İngilizce kursuna gidin, İngilizce pratik yapıp kurs bittikten sonra ister istemez ana dile dönünce bir yerde tıkanıyor olay, ilerlemiyor. Yurtdışına çıkmadan da iyi seviyede İngilizce bilenler var elbet ama o da çok küçük yaştan alınan kaliteli eğitim ile alaklı bir durum.

    Size tavsiyem bir kursa yazılın, Intermediate, isterseniz Upper Intermediate'a kadar bu kursa devam edin ama yaptıklarınız sadece kurs ile sınırlı kalmasın. Amerikan, İngiliz dizileri, filmleri izleyin, söylenenleri yakalamaya çalışın. İngilizce altyazı ile izleyin belirli bir süre sonra. Hepsinden sonra da yurtdışına bir süre çıkma fırsatını kollayın.

    Bu kadar tavsiye veriyorum ama sen nesin be diyebilirsiniz.

    Yukarıda yazdıklarımın aynısını ben de yaşadığım için yurtdışı fırsatı kolladım her zaman, seneye bir yıllığıa İsveç'de olacağım, Erasmus programı ile. Gitmeden önce de yine bir İngilizce kursuna yazıldım tekrar olsun, üstüne bir şeyler katayım diye zira ciddi bir kelime hazne boşluğum var. Kursun haricinde Speaking Cafe tarzı yerlere gidip Speaking kısmını iyice geliştirmeye çalışıyorum. Ama kelime haznesi kısıtlı olunca bir yere kadar gidiyor Speaking'de.

    ...




  • ingilizce öğrenirken türkçe düşünmemeye çalışın.

    aksi takdirde beyin şöyle çalışır :

    ingilizce cümleyi türkçeye çevir > ona bir anlam yükle (aynen türkçeye çevrilmez bazen) > türkçe cümleni kur > ona yakın bir ingilizce cümle kur.


    büyük vakit kaybı.

    ama ingilizce düşünüp ingilizce cevap verdiğinizde çok hızlı bir şekilde iletişime geçebilirsiniz. yanlış cümle kurmanız da bir sorun yaratmaz. yeter ki derdinizi anlatabilin.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kingarthur194

    Geçen gün yurtdışından akrabalarım geldi.Bosna'dan 2 tane küçük çocuğu vardı.biri 7-8 yaşlarında.Başta boşnakça konusmaya basladık cümleyi anlamayınca ingilizce söyliyimmi dedi.tamam dedim.kendime güvendim tabi.biliyorum ya ingilizceyi.çocuk bir döktürdü.oturdum ağlamaya başladım.sonra annesine sordum ve çok şaşırdım cocuğu daha okula başlamadan ingilizce okuluna yazdırmış.gerçekten şaşırdım.ve çocuk bizim liseye kadar aldığımız eğitimle öğrendiğimiz ingilizceyi daha 7 yaşında konusuyor.öğrenmiş demiyorum size konusuyor günümüzde coğumuzun problemi anlayıp konusamamaktır.biz hala cocuklarımıza ingilizce dersini 4.-5. sınıfta vermeye başlayalım millet 5 yaşında öğreniyor.bilinçlenelim dil erken yaşta öğrenilir

    Dil öğrenmeyi ilk olarak bir tekniğe ya da bir kavrama dayandırmak kesinlikle yanlış olacaktır. Dilin kesinlikle duyma organı sayesinde geliştirildiğine ve konuşulabileceğine inanıyorum, çünkü ben o şekilde öğrendim. Evet, her insan ana dilinde düşünür, bence. Ayrıca insan zihnini zorladığı sürece o yolda çok daha emin adımlarla ilerleyebilir, yani siz burada örneğin Boşnakça'yı öğrenmek istiyorsanız, ya sizin anne-babanız kendi aralarında Boşnakça konuşacak, ya da sizin Bosna'da, Sırbistan'da, Hırvatistan'da yani o dilin konuşulduğu bir ülkede olmanız gerekiyor ki öğrenme zorunluluğu olduğunu fark edesiniz. Bunun dışında Türkiye'de yaşayıpta mesela bir dil öğrenmek isteyen bir insan sağda, solda günde en fazla reklam panoları vs. dış etkenler dışında o dil hakkında sürekli terimler duymadığı için o dili konuşamaz.

    Siz işi gramerde bitirmeye kalkarsanız, belki hepsini anlarsınız ancak hemen o anda anlayamazsınız, Türkçe'ye çevirme zorunluluğu hissedersiniz, çünkü karşınızdaki kişinin gerek lehçesi gerek ses tonu ve söyleyiş hızı sizi bir anda anlamak zorunda olduğunuz için çevirmeye sevk eder, bu çok normaldir ve anlayamamanızda normaldir. Şöyle ki siz, o kelimenin yazılışını bilmeseniz dahi, eğer ki sürekli aktif olarak bir yerlerden kelime ve cümle kalıplarını duyuyorsanız, aradan uzun zaman geçse dahi başka bir insandan aynı cümleyi duyduğunuzda o cümleyi kesinlikle Türkçe'ye çevirmezsiniz zaten daha önceden bildiğiniz için kalıp kelimeler ve cümleler ( Kişinin lehçesi, ses tonu ve akışı ) sizi etkileyemez. Tak diye anlayıp, cevap verebilirsiniz.

    Cümle kurma işiyse yine benzerdir, siz daha önce konuşmak istediğiniz dilde o cümleyi kurmadığınız ya da duymadığınız için kendi ana dilinizden çevirerek kurmaya çalışmak da çok normaldir. Bazı cümleler, özellikle günlük konuşma dili içerisindeki cümleler genellikle kalıptır, bunları zamanla duyduğunuz için düşünmeden konuşmanız olağandır. Buradan başlanabilir, dil öğrenmek isteyenler. Tabi ki bazı kalıplar vardır o dile özgü, siz kendi dilinizde düşünüp, söylediğiniz de komik duruma düşebilirsiniz. Elbette ilk aşamada Türkçe düşüneceksiniz ancak karşınızdaki kişi sizi anladığı takdirde, bir başka kişiyle bir daha ki görüşmenizde sorulan benzer soruya artık daha önce Türkçe olarak düşünüp, çevirdiğiniz o cümleyi bir daha düşünmeden tak diye daha önceden kurduğunuz sözcüklerin yanı sıra o söz dizisini(cümleyi) anında kurmadan söyleyebilirsiniz.

    Ben en azından bu şekilde öğrenip, şu an Boşnakça'yı konuşabiliyorum.

    Daha net bir şekilde bu işe basitçe bir örnek vereyim;

    Her insan dil öğrenebilir, bunun kesinlikle yetenekle ya da vs. başka bir şeyle alakası yok. Hemen hemen her insan günümüzde bilgisayar kullanıyor, kullanmaya başlamadan önce ben de dahil birçok insan klavyede bir şey yazmaya kaltığımızda bir kelimeyi 20-30 saniyede ortalama yazdığımız günlerimiz olmuştur, şu an klavyeye bakmadan 10 parmak bir şekilde yazabiliyorum. Aktif olarak bilgisayarı kullanan hemen her insanda zaten yazıyordur, sadece ekrana bakarak nasıl yazabiliyorum? Oysa ki bana A harfinin, G harfinin, U harfinin klavyede yanında hangi harfin bulunduğunu sorsanız emin olun bakmadan size kesin bir cevap veremem. Ancak iş yazı kısmına geldiğinde hangi harfin yanında hangi harf olmadığını bilmememize rağmen şakır şakır bakmadan yazabiliyoruz, çünkü iş ezberde bitmez tamamiyle iş, zihninizde oluşmuş kalıplarda biter. Bazı harfleri sürekli yan yana kullandığınız için siz farkında olmasınız dahi sözel olarak olmasa da pratikte ezberlersiniz.

    Umarım anlatabilmişimdir.




  • quote:

    Dil öğrenmeyi ilk olarak bir tekniğe ya da bir kavrama dayandırmak kesinlikle yanlış olacaktır. Dilin kesinlikle duyma organı sayesinde geliştirildiğine ve konuşulabileceğine inanıyorum, çünkü ben o şekilde öğrendim. Evet, her insan ana dilinde düşünür, bence. Ayrıca insan zihnini zorladığı sürece o yolda çok daha emin adımlarla ilerleyebilir, yani siz burada örneğin Boşnakça'yı öğrenmek istiyorsanız, ya sizin anne-babanız kendi aralarında Boşnakça konuşacak, ya da sizin Bosna'da, Sırbistan'da, Hırvatistan'da yani o dilin konuşulduğu bir ülkede olmanız gerekiyor ki öğrenme zorunluluğu olduğunu fark edesiniz. Bunun dışında Türkiye'de yaşayıpta mesela bir dil öğrenmek isteyen bir insan sağda, solda günde en fazla reklam panoları vs. dış etkenler dışında o dil hakkında sürekli terimler duymadığı için o dili konuşamaz.

    Siz işi gramerde bitirmeye kalkarsanız, belki hepsini anlarsınız ancak hemen o anda anlayamazsınız, Türkçe'ye çevirme zorunluluğu hissedersiniz, çünkü karşınızdaki kişinin gerek lehçesi gerek ses tonu ve söyleyiş hızı sizi bir anda anlamak zorunda olduğunuz için çevirmeye sevk eder, bu çok normaldir ve anlayamamanızda normaldir. Şöyle ki siz, o kelimenin yazılışını bilmeseniz dahi, eğer ki sürekli aktif olarak bir yerlerden kelime ve cümle kalıplarını duyuyorsanız, aradan uzun zaman geçse dahi başka bir insandan aynı cümleyi duyduğunuzda o cümleyi kesinlikle Türkçe'ye çevirmezsiniz zaten daha önceden bildiğiniz için kalıp kelimeler ve cümleler ( Kişinin lehçesi, ses tonu ve akışı ) sizi etkileyemez. Tak diye anlayıp, cevap verebilirsiniz.

    Cümle kurma işiyse yine benzerdir, siz daha önce konuşmak istediğiniz dilde o cümleyi kurmadığınız ya da duymadığınız için kendi ana dilinizden çevirerek kurmaya çalışmak da çok normaldir. Bazı cümleler, özellikle günlük konuşma dili içerisindeki cümleler genellikle kalıptır, bunları zamanla duyduğunuz için düşünmeden konuşmanız olağandır. Buradan başlanabilir, dil öğrenmek isteyenler. Tabi ki bazı kalıplar vardır o dile özgü, siz kendi dilinizde düşünüp, söylediğiniz de komik duruma düşebilirsiniz. Elbette ilk aşamada Türkçe düşüneceksiniz ancak karşınızdaki kişi sizi anladığı takdirde, bir başka kişiyle bir daha ki görüşmenizde sorulan benzer soruya artık daha önce Türkçe olarak düşünüp, çevirdiğiniz o cümleyi bir daha düşünmeden tak diye daha önceden kurduğunuz sözcüklerin yanı sıra o söz dizisini(cümleyi) anında kurmadan söyleyebilirsiniz.

    Ben en azından bu şekilde öğrenip, şu an Boşnakça'yı konuşabiliyorum.

    Daha net bir şekilde bu işe basitçe bir örnek vereyim;

    Her insan dil öğrenebilir, bunun kesinlikle yetenekle ya da vs. başka bir şeyle alakası yok. Hemen hemen her insan günümüzde bilgisayar kullanıyor, kullanmaya başlamadan önce ben de dahil birçok insan klavyede bir şey yazmaya kaltığımızda bir kelimeyi 20-30 saniyede ortalama yazdığımız günlerimiz olmuştur, şu an klavyeye bakmadan 10 parmak bir şekilde yazabiliyorum. Aktif olarak bilgisayarı kullanan hemen her insanda zaten yazıyordur, sadece ekrana bakarak nasıl yazabiliyorum? Oysa ki bana A harfinin, G harfinin, U harfinin klavyede yanında hangi harfin bulunduğunu sorsanız emin olun bakmadan size kesin bir cevap veremem. Ancak iş yazı kısmına geldiğinde hangi harfin yanında hangi harf olmadığını bilmememize rağmen şakır şakır bakmadan yazabiliyoruz, çünkü iş ezberde bitmez tamamiyle iş, zihninizde oluşmuş kalıplarda biter. Bazı harfleri sürekli yan yana kullandığınız için siz farkında olmasınız dahi sözel olarak olmasa da pratikte ezberlersiniz.

    Umarım anlatabilmişimdir.



    eline sağlık




  • Bnim anadilim ingilizce hem de Turkce. BEnim gibi cok insan var. Dile onem veriyorsaniz, konustugunuz dilin ulkesinde yasiyorsaniz imkansiz degil.
    Belli bir yastan sonra aksaniniz maalesef duzelmez ama anlama, muhakeme, yazabilme gibi bir dile hakimiyeti saglarsiniz. Aksan konusu maalesef 15 yas sonrasi kazanilamiyor. Cok guzel Ingilizce konusabilen arkadaslarim var ama gec yasta buraya geldiklerinden bir turk, fransiz ya da Alman aksanini terkedemiyorlar. Ama olsun. Onemli olan okuduklarini anlamalari, bir Amerikali ile oturup her turlu seyi konusabilmeleri, filmleri alt yazi olmadan izleyebilmeleri.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 2kol3bacak

    Hikayedir. İmkansızdır. Beynin ana dil dışında düşünemeyeceği deneysel olarak kanıtlanmıştır.

    İsterseniz 7 yaşınızda ingiltereye taşının yine de anadilinizde düşünürsünüz 100 yıl yaşasanız bile. Beyin size bunu söyletmez fakat düşünme biçiminiz ve beyninizin sinyalleri algılaması anne karnından başlar ve ilk 7-11 sene devam eder öğrenmeye.

    Isterseniz Tabula Rasa (David Hume) ve Noam Chomsky ve "Dil Edinim Aygıtı (Language Acquisition Device-LAD)" terimlerini araştırın az çok bilgi edinebilirsiniz daha detaylı.

    anadilini hiç konuşmazsan ve İngilizce konuşulan bir bölgede yaşarsan yani hep İngilizce duyarsan anadilini unutursun ve İngilizce düşünmeye başlarsın.yani beynin İngilizceyi anadil olarak algılar.tıpkı bebekken dil öğrendiğin gibi.lütfen insanları yanlış bilgilendirmeyin.




  • Klavye örneği çok güzeldi. Durum kesinlikle böyle.
    Hiç birşey içinde geç değildir aynı zamanda. Bir konuyla ilgili mükemmel olamasakta, o yolda harcanan zaman değerlidir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Classmen34

    Klavye örneği çok güzeldi. Durum kesinlikle böyle.
    Hiç birşey içinde geç değildir aynı zamanda. Bir konuyla ilgili mükemmel olamasakta, o yolda harcanan zaman değerlidir.

    zaten dil öğrenmenin yaşla bir alakası yok.50 yaşındaki insanlar bile öğrenebiliyor.tek fark genç yaştaki insanlar diğerlerine göre daha çabuk öğreniyor.
  • tabiki öğrenilebilir ve bu durum yaşa falan bakmaz.Sonuç olarak bir şeyi ne kadar çok istersen ve ne kadar çabalarsan o derece başarılı olursun.tabi ki imkanlar da biraz önemli maallesef.hepimiz farkındayız ki ingilizceyi tam manasıyla öğrenmek için bu dili konuşan ülkede ya da ortamda yaşamak çok önemli.cumhurbaşkanına bakın ana dili gibi ingilizceyi konuşuyor.çünkü bildiğim kadarıyla eğitim için ingilterede kalmış.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Classmen34

    Klavye örneği çok güzeldi. Durum kesinlikle böyle.
    Hiç birşey içinde geç değildir aynı zamanda. Bir konuyla ilgili mükemmel olamasakta, o yolda harcanan zaman değerlidir.

    Bir de şunu ekleyeyim, yazıyı yazalı uzun zaman olmuş :)

    Karakter olarak mükemmelliyetçi olmayan ve hata toleransı düşük insanlar bir dili çok daha çabuk öğrenip, konuşabilmektedir. Nedeni ise;

    Bu insanların genel olarak düşüncesi aman hata yapmıyayım aman yanlış söylemeyeyim, bir dili öğreniyorsam, orada yaşayan insanlar gibi çatır çatır anlaşılmayacak şekilde aksanıyla konuşayım mantığı olduğu için, kompleksli olmayan kişiler hata yapa yapa doğru yolu çok daha çabuk bulurlar ve dili öğrenme hızları daha yüksektir.




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.