Şimdi Ara

VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!) (8. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
244
Cevap
3
Favori
7.078
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Furkan*

    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Aesthetic.

    Abdülhamit'in zeki bir adam olduğu inkar edilemez fakat Vahdettin'in onore edilecek bir özelliği yoktur. Ayrıca her ne kadar iade-i itibar yapılsa da Çerkez Ethem ve Vahdettin ne yazık ki bu millete hain olarak tanıtılmıştır.

    Cerkez ethem hakkinda ne biliyorsunuz ?

    Ben anlatıyım biraz bildiklerimden , kendisi Bolşevik yanlısı olduğu için Atatürk ile ters düşmüştür ve yüzellilikler listesindekilerle beraber sürgüne gönderilmiştir , önemli bir direnişçidir çok katkısı olmuştur milli mücadeleye , daha sonra af kararı geliyor ama affı " Yalnız suçlular affedilmeyi kabul eder , tarihte affedilen bir suçlu olarak anılmaktansa hakkı yenmiş bir adam olarak anılmayı tercih ederim " diyerek red ediyor

    Oyle anilmiyor ama ben konu acmistim bana baska soylendi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Furkan*

    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Aesthetic.

    Abdülhamit'in zeki bir adam olduğu inkar edilemez fakat Vahdettin'in onore edilecek bir özelliği yoktur. Ayrıca her ne kadar iade-i itibar yapılsa da Çerkez Ethem ve Vahdettin ne yazık ki bu millete hain olarak tanıtılmıştır.

    Cerkez ethem hakkinda ne biliyorsunuz ?

    Ben anlatıyım biraz bildiklerimden , kendisi Bolşevik yanlısı olduğu için Atatürk ile ters düşmüştür ve yüzellilikler listesindekilerle beraber sürgüne gönderilmiştir , önemli bir direnişçidir çok katkısı olmuştur milli mücadeleye , daha sonra af kararı geliyor ama affı " Yalnız suçlular affedilmeyi kabul eder , tarihte affedilen bir suçlu olarak anılmaktansa hakkı yenmiş bir adam olarak anılmayı tercih ederim " diyerek red ediyor

    Oyle anilmiyor ama ben konu acmistim bana baska soylendi

    Nasıl anılıyor ?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Furkan*

    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Furkan*

    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Aesthetic.

    Abdülhamit'in zeki bir adam olduğu inkar edilemez fakat Vahdettin'in onore edilecek bir özelliği yoktur. Ayrıca her ne kadar iade-i itibar yapılsa da Çerkez Ethem ve Vahdettin ne yazık ki bu millete hain olarak tanıtılmıştır.

    Cerkez ethem hakkinda ne biliyorsunuz ?

    Ben anlatıyım biraz bildiklerimden , kendisi Bolşevik yanlısı olduğu için Atatürk ile ters düşmüştür ve yüzellilikler listesindekilerle beraber sürgüne gönderilmiştir , önemli bir direnişçidir çok katkısı olmuştur milli mücadeleye , daha sonra af kararı geliyor ama affı " Yalnız suçlular affedilmeyi kabul eder , tarihte affedilen bir suçlu olarak anılmaktansa hakkı yenmiş bir adam olarak anılmayı tercih ederim " diyerek red ediyor

    Oyle anilmiyor ama ben konu acmistim bana baska soylendi

    Nasıl anılıyor ?

    Duzenli orduya girilmediginden isyan ediyor deniliyor diger 2 kisi ile

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ar_tryk

    quote:

    Orijinalden alıntı: hashus1099

    e biraz önce çoğu yerde öyle yazılmadığını söylüyordun hani? anca merdiven altı bir siteden örnek veriyorsun ki ardından açık açık internette her yerde doğru haliyle mevcut olduğunu kanıtlıyorum. daha ne yapabilirim?
    pankartlarda amasya genelgesi öyle yazılmışmış, ben amasya genelgesi'nin metnini pankarta yazanı görmedim ki sen o durumun sık karşılaştığın bir örnek olduğunu iddia ediyorsun.
    elle tutulur bir kanıt olmadığı için tabi inanmayacağım.

    tutup "eskiden getirmiyor diyorlardı, şimdi her yerde getiremiyor yazıyor, düzelme var" diyorsun, yani açık açık kemalistlerin güya zamanında yalan söylediği ve bunu henüz terketmeye başladığı İFTİRAsını atıyorsun, sonra kemalist düşmanlığı yapmadığından dem vuruyorsun.
    ama açık bir şekilde de iftira atmasan bu noktaya gelmezdik.

    Enver Ziya KARAL, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. 1979 BAaskısı. Hem de lise kitaplarından.

    34. Sahife. Ben o kadar konu üzerine yorum yapmaya çalıştım. Bir hatamı bulduğunu sandığından konuyu bırakıp defalarca bundan bahsettin. İşte bak inan

     VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!) VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!) VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!)


    haline gerçekten acıdım.

    amasya genelgesi'nin her yerde getirmiyor ifadesini içerdiğini söylemiştin. al alıntıyı da yapalım.

    "Getirmiyor derlerdi eskiden her yerde. Getirememektedir başka anlama gelir. Düzeliyor yavaş yavaş. "


    sen her yerde böyle dendiğini iddia ettin, açıkça iftira attın. iftira atmak onurlu bir davranış değildir bilirsin!
    ben de o her yerde söylenen ifadenin aslında "getirmemektedir" değil, GETİREMEMEKTEDİR olduğunu açıkça ispat ettim.

    sen ise ne yaptın? 4 ay yememişsin içmemişsin, ancak 1 tane örnek bulmuşsun, ben sana 13451345 örnek gösteririm, senin getirdiğin 1 istisna "her yer" anlamına gelmiyor.

    hadi sen bir 4 ay daha ara.




  • Tarihi bilgiler belgeler bi yana şöyle bir durum var bence;

    Hain kimse denir? Sen ülkende belirli bir pozisyondasındır. Öyle bir an gelir ki ülkenin menfaati şahsi menfaatlerinle çelişir. Burada tercihini şahsi menfaatlerinden yana kullanırsan hain olursun.

    Vahdettin pozisyonu gereği hain olamaz bence. Vahdettin dediğimiz kişi Padişah. Ötesi yok yani. Bütün ülke zaten senin. Ülkede yaşayan her insan senin kulun.

    Ülkenin menfaati senin zaten şahsi menfaatindir çelişemez ki. Dolayısıyla Vahdettin pozisyonu gereği vatan haini olamaz.


    Kişisel görüşüm ise : Vatan hainliği bile biraz yürek ister. Vahdettin denen şahıs vatan haini bile olamaz!!! Öyle bir adam yani.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Barbaros Hayreddin Paşa

    quote:

    Orijinalden alıntı: Ottoman_PoweR

    quote:

    Orijinalden alıntı: Tarîhçî


    Kağıthane'ye yeni bir Osmanlı Arşivi yapıldı. Neredeyse tüm belgeler burada toplandı. Atatürk'ten nefret eden, O'na ve silah arkadaşlarına ''ayyaş'' diyebilecek bir insan, böyle belgeler olsa ortaya çıkartmaz mıydı?


    Yapılan yeni yer coğrafi olarak uygun değil sanırım bir dere yatağı orası. Oraya arşiv marşiv yapılmaz işte aklıma geldikçe sinirim bozuluyor.

    Hergün önünden geçiyorum gayet büyük ve güzel bir yapı ve baya güvenlik var ama haklısınız hemen karşısında dere var

    Karşısında dere var senin de dediğin gibi. Orada rutubet olabilir, bu da belge ve kitaplara en çok zararı verecek şeydir. Oradaki belgeler önemli belgeler. Çürüme tehlikesi var.

    Yoksa yapı, mimari falan çok güzel, çok hoşuma gitti benim de.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Tarîhçî

    quote:

    Orijinalden alıntı: Barbaros Hayreddin Paşa

    quote:

    Orijinalden alıntı: Ottoman_PoweR

    quote:

    Orijinalden alıntı: Tarîhçî


    Kağıthane'ye yeni bir Osmanlı Arşivi yapıldı. Neredeyse tüm belgeler burada toplandı. Atatürk'ten nefret eden, O'na ve silah arkadaşlarına ''ayyaş'' diyebilecek bir insan, böyle belgeler olsa ortaya çıkartmaz mıydı?


    Yapılan yeni yer coğrafi olarak uygun değil sanırım bir dere yatağı orası. Oraya arşiv marşiv yapılmaz işte aklıma geldikçe sinirim bozuluyor.

    Hergün önünden geçiyorum gayet büyük ve güzel bir yapı ve baya güvenlik var ama haklısınız hemen karşısında dere var

    Karşısında dere var senin de dediğin gibi. Orada rutubet olabilir, bu da belge ve kitaplara en çok zararı verecek şeydir. Oradaki belgeler önemli belgeler. Çürüme tehlikesi var.

    Yoksa yapı, mimari falan çok güzel, çok hoşuma gitti benim de.

    Tarihin arka odasında Murat Bardakçı ve diğerleri oraya gitmişler ve çok kötü eleştirdiler.Nedeni ise tarihi belgelerin saklandığı yerler rutubetten geçilmiyormuş ve belgeler çok büyük zarar görmüş.Özelliklede asırlık kağıtlar rutubet yüzünden kötüleşmişler.Arkadaş bir sistem yapıyorsan bunu belgelerin korunacağı ortamı,oda koşullarını ayarlamasın.Yoksa bina yapısı felan güzel.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Aesthetic.

    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Aesthetic.

    Abdülhamit'in zeki bir adam olduğu inkar edilemez fakat Vahdettin'in onore edilecek bir özelliği yoktur. Ayrıca her ne kadar iade-i itibar yapılsa da Çerkez Ethem ve Vahdettin ne yazık ki bu millete hain olarak tanıtılmıştır.

    Cerkez ethem hakkinda ne biliyorsunuz ?

    Artısıyla eksisiyle yaptıklarını biliyorum.

    Buyrun hocam anlatin yada ozelden

    1886 yılında Balıkesir'in mihaliç ve bandırma ilçeleri arasında kalan emreköy'de doğmuştur. Ailesi Kafkasya'dan Anadolu'ya göçen Çerkes boylarının Şapsığ oymağındandır. Babası Ali bey ekonomik olarak iyi durumda olan bir ziraatçı/değirmencidir. Ethem 2 metreye yakın boyu olan sarışın bir gençti, babası ona çakır derdi.
    Baba ali bey itihat ve terakki cemiyeti ile bağları olan biriydi.

    Baba Ali bey Ethem'i yanında tutmak istese de o 19 yaşında Istanbul'a kaçarak Bakırköy zabıta mektebini birincilikle bitirir. Başçavuş olarak mezun olur, sonradan teğmenliğe yükselir. Ethem Balkan Savaşı sırasında Bulgar cephesinde savaşır ve yara alır. Resmi askerlik serüveni de burada biter. 1. Dünya savaşı sırasında ethem, ağabeyi emekli yüzbaşı Reşit bey ile birlikte o dönem yeni kurlan Osmanlı'nın ilk gizli haberalma örgütü teşkilat-ı mahsusa da çalışır. Hamidiye komutanı Rauf (Orbay) bey'in komutasında iran-afgan üzerinden Türk anavatanı'na yol açma seferinde bulunr. daha sonra yine teşkilat-ı mahsusa bünyesinde Irak seferine katılır.
    Yaralanır ve hasta olarak baba ocağı bandırma'ya döner. Mütareke ilan edildiğinde Ethem Bandırma'dadır.

    Rauf (Orbay) Bey Monddros mütarekesi'ni Osmanlı adına imzaladıktan sonra Anadolu'ya geçerek Mustafa Kemal'in yanında yer alır. Bu arada eskiden tanıdığı bir çok dostuna da anadolu'da örgütlenmesini söyler. Bunlar arasında Çerkez Ethem de vardır. Kendisi şahsen Ethem'i ziyaret eder. Bu sırada Ethem'in iki ağabey'i de Bandırma'da bulunmaktadır. böylelikle Ethem çevresindeki güçleri ile birlikte kurtuluş savaşına adım atmış olur.

    Ethem Salihli cephesini organize eder. Bu sırada Yunan kuvvetleri Izmir'e çıkmıştır. Anadolu'da huzursuzluk büyüktür. Ayrıca savaştan gelmiş ve terhis olmuş bir çok işsiz güç vardır. Ethem dağa çıkmış, ortada kalmış bir çok eski askeri biraraya getirerek Salihli cephesinde belirli bir güç sağlar. Yunan güçleri ile karşılaşmaları ve çatışmaları uzun sürmez. Ethem'in güçleri Yunan ordusunu denize dökemese de, elini kolunu sallayarak iç Anadolu'ya doğru ilerlemelerine izin vermez. Belirli noktalarda düzenli Yunan ordusun durdurmayı ve sipere çekilmesini sağlar.

    Çerkes Ethem öncelikle Ege bölgesinde, itihat ve terakki bağlantıları olan ve Istanbul hükümeti ve Ingilizlerle ortak hareket eden karşı çeteleri temizlemekle uğraşır. Bu güçler Çerkes Ethem'i ortadan kaldırmaya çalışsa da Ethem bunu sezer ve onları yokeder.

    sonrasında ise büyük Anzavur Ahmet ayaklanması baş gösterir. Anzavur öncelikle biga ve çevresini kolaylıkla ele geçirir. Bu sırada Istanbul hükümeti çıkardığı fetvalarla kuvayı milliyecilerin dine karşı geldiklerini ve kitledilmelerinin vacip olduğunu Anadolu'ya yayarlar çeşitli bildirilerle. Anzavur ve sonrasında çıkacak bir çok yerel ayaklanma bundan etkilenir ve önemli güçler toplanarak Kuvayı Milliye'ye ve Ankara'ya karşı ayaklanırlar.Bu ayaklanmalar Kuvayı Milliye'yi çok zorlasa da başarılı olamazlar.

    Bu arada Batı Anadolu’daki bu ayaklanmalara yardım etmek amacıyla Andolu’ya geçmiş bulunan Istanbul hükümeti’nin ordusu kuvayı inzibatiye’nin de üzerine gidilir. Bu kuvvetler de buzulur ve dağılarak izmit’e kaçarlar, Ingiliz gemilerine sığınırlar.

    Tüm bu karmaşaların sona erdiğini varsayan Ethem, uzun süredir başsız bıraktığı Salihli cephesi’ne gidip gerçekleşeceğini tahmin ettiği Yunan ordusu saldırısına karşı hazırlanmayı istemektedir. Ancak bu sıraa Ankara’dan gelen telgraf, Yozgat’taki Çapanoğlu ayaklanmasının bir türlü kontrol altına alınamadığı şeklindedir. Oysa Ethem’in sağlığı bozulmaya başlamış, kuvvetleri ise oldukça yorgun düşmüştür.

    Ethem Eskişehir üzerinden Ankara’ya geçer ve batı cephesinde Yunan saldırısı olasılığından bahseder. Kendisi açıkça kendi cepnhesine geçmek istemektedir. Ancak ankara’da karşılıklı görüşme fırsatı bulduğu Ismet ve Mustafa Kemal paşalar, Yozğat ayaklanmasının bastırılmasının daha önemli olduğunu söylerler. Sonuçta Ethem ikna edilir ve Yozgat’a geçer. Ancak Yozgat’taki durm kendisine anlatılandan çok daha kötüdür. Ankara’dan gönderilen hemen hemen tüm güçler büyük bozgular yaşamışlar ve geri çekilmişlerdir. Ethem uzun süredir Ankara’nın bir türlü güç toplayamamasına hem şaşırır hem de sinirlenir. Bu görüşlerini de ankara’ya iletmekten geri durmaz.Sonuç olarak yozgat’taki ayklanmayı da son bir gayret ile bastırmayı başırır ethem ve güçleri.

    Birinci dereceden sorumlu olmayan ahali ile ise iyi ilişkiler kurar ve kurtuluş mücadelesine desteklerini almaya çalışır. Yozgat’ın Alaca kasabası’na şansen gider ve buradaki güçlü alevi dedelerinden destek alır.

    Ethem’in Bolşeviklerle ilişkisi ise, Lenin’in ilk yıllarında hazırladığı ‘halkların özgürlüğü’ isimli bildirgeden çok etkilenmişş olmasının ötesine pek geçmez. Kurtuluş savaşı yıllarında zaten bolşeviklere karşı yoğun bir sempati ve destek vardır. Zira bolşevikler, yani sosyalist sovyetler kurtuluş savaşı sırasında ankara hükümeti’nin hem maddi, hem manevi hem de askeri olarak en büyük destekçisidir.
    Ancak her halükarda bolşevikler ile resmi ve yoğun ilişkiler içinde bulunan ethem değil Ankara hükümeti’dir.

    Nihayet Salihli cephesine, asıl düşmanın, Yunan ordusunun karşısında yeri almak için hareket eder. Ancak artık çok geçtir. Ethem’in korkuları gerçekleşmiş ve kendisi yoken Yunan ordusu batı cephesinde büyük yığınaklar yaptıktan sonra saldırıya geçmiştir. Iç ayaklanmalarla ile uğraşırken batı cephesi zayıf düşmüş, Yunan ordusu Anadolu içlerine büyük ilerleyişini bu sayede yapabilmiştir. Ethem derhal duruma müdahale eder ve gediz önlerinde Yunan ordusun durdurur. Durdurmanın ötesinde çok büyük kayıplar verilmesine neden olur. Bu yenilgi yunan tarfı için o kadar büyüktür ki Yunanistan’da hükümet krizi ortaya çıkar ve Venizelos yurtdışına kaçarak yerini Kral’a bırakır.

    Bu sırada Ethem’i hayatı boyunca rahatsız edecek hastalığı iyice ilerler. Özellikle mide ağrıları ve kramları nedeniyle hareket edemeyecek durma gelir ve yatağa düşer.
    Bu sırada batı cephesinden yunan kuvvetleri durdurulabilmiş, Ankara da hem siyasi hem askeri olarak biraz daha güçlenmiştir. Öyle ki Fransızlar kendileri gelerek Ankara hükümeti ile barış imzalamak istemişler. Doğu cephesinde Ermeni kuvvetlerine karşı verilen mücadele ise, özellikle Sovyetlerin de desteği ile tam da Ankara’nın istediği gibi sonuçlanmıştır.

    Ethem bu arada biraz istirahat etmek ve iyileşmek için fırsat bulur. Hemen sonrasında ise Ankara’ya geçer. Ankara’da büyük hürmet görmekte, herkes tarafından takdir edilmektedir. Ancak Ankara aynı zamanda karışıktır da.Hala Istanbul hükümeti’ne yakın duranlar olduğu gibi, Mustafa Kemal ve Iismet paşa’dan rahatsızlık duyanlar, Ethem’e karşı olanlar vardır.

    Ethem bu Ankara gezilerinden birinde bir krizi de çözer aslında. Içişleri bakanlığı için yapılan seçimi Mustafa Kemal’in adayı Refet(bele) bey değil de komünistlerin adayı Tokat Milletvekili Nazım bey kazanmıştır. Mustafa Kemal ve Ismet paşa, Ethem’den ağırlığını koyarak Nazım bey’i böyle bir dönemde bu görevi kabul etmekten vazgeçirmesini rica ederler. Ethem Nazım bey’e olağanüstü bir durum yaşandığını, bu dönemde hızlı kara verilmesi ve harekete geçilmesi gerektiği için Refet bey’in içişleri bakanı olmasının daha faydalı olacağını söyleyerek istifa etmesini sağlar.
    Ancak ileride kendi elleriyle içişleri bakanı yaptığı Refet bey, Ethem’in sonunu hazırlanmasında önemli bir rol oynayacaktır.

    Kısa bir süre sonra, Refet bey ile Ethem’in arası açılır.Neden ise Ethem bey’in, Refet bey’i bir hatası neticesinde istiklal mahkemesine vermesidir. Bu hata ise şöyledir;

    Ethem Yozgat’taki Çapanoğlu ayaklanmasını bastırdıktan sona ahalinin önde gelenleri ile görüşmüş ve özellikle alaca kasabasındaki alevilerin arasından 600 kişilik alaca müfrezesini kurdurup güçlerine katmıştı. Ancak Ethem’den sonra bölgeye gelen Refet bey alaca kasabasındaki alevi dedelerine baskı yapmış, tehditler savurmuştur.

    Bu durm Gediz’de düşmanla çarpışan Alaca bölüğü’ne ulaştığında, 150 kadar asker, ‘doğrudan ilgimiz olmayan bir ayaklanma yüzünden hala suçlanacaksak burada ne işimiz var?’ diyerek cepheyi terk etmiş ve ahalilerini korumak maksadıyla Alaca’ya dönmüşlerdir.

    Bu durumun belgelerini Ethem Eskişehir istiklal mahkemesine iletir. Mahkeme’de durumu haklı bularak Refet bey’i mahkemeye çağırır. Ancak bu arada devreye İsmet ve Mustafa Kemal Paşalar girer. Ethem’den suçlamasını bir süre için geri çekmesini isterler ve Refet Bey’in tarafını tutarlar. Ethem ise bu durma sert bir şekilde karşılık verir. Zaten Ethem’in en büyük kusuru politika’yı da cephede savaşır gibi yapmasıdır.

    Eski güzel günlere nazaran durumdaki en büyük fark ise batı cephesi komutanı olan ve Ethem'e bir baba gibi yaklaşıp onu kontrol altında tutabilen Ali Fuat (Cebesoy) Paşa yerine, Ismet (inönü) Paşa'nın geçmesidir. Bu aşamadan sonra Ismet Paşa Ethem'i idare etmeye çalışacak, ama Ethem buna yanaşmayacaktır ve aralarındaki soğukluk büyüyecektir.

    Nitekim savaşın en can alıcı yerinde düzenli orduya girme fikrine yanaşmadığı için İnönü'yle ters düştüğü için o dönemin "Kahraman Kuvay-i Milliye"cisi Çerkez Ethem bugünki lise tarih kitaplarında hain olarak anlatılmasına sebep olur. Müdaafaya yaptığı bu katkılardan sonra halk tarafından çok sevilmiştir ve bu sevgiyi İsmet İnönü hoş karşılamamıştır. Kendisi Şeyh Şamil'den sonra dünyadaki en büyük gerilla savaşçısıdır.

    Kendisinin hain olarak bilinme sebebi ise;
    İsmet İnönü kendisinin bir komünist oluşum olan "Yeşil Ordu" sempatizanı olduğunu düşünür ve onu kontrol altına almak amacıyla orduya çağırmıştır(Bazı kaynaklarda hilafet yanlısı olarak geçer aslını bilmiyorum). Kuvay-i Milliye'nin ilk yıllarında yaptığı katkıları silmiş, batı cephesi'ne geçip onu kontrol etmek istemesinden sonra kendisine "Ya orduda subay ol, ya da tutuklanacaksın." demiştir. Ardından Garp Cephesi'nden kendisini kuşatan İsmet İnönü nedeniyle TBMM'ye ağır hakaretler içeren telgraf çekmiştir.

    Bu, onun vatan haini ilan edilmesine sebep olmuştur ve abileri de bu uğurda şehit olan Çerkez Ethem bu durumu kabullenemediğinden emrindeki askerleri ve teçhizatlarıyla Ordu'ya teslim ederek 40 yoldaşı ile birlikte dağa kaçmıştır(İsmet İnönü ilerki yıllarda yoldaşlarının ailelerine yaptırımlar uygulamıştır).


    Birkaç hafta dağlarda kaçtıktan sonra sağlığı da elvermediği için düze iner, Bandırma’nın bir köyünde, bir ağanın evine sığınır. Ancak burada uzun süre kalması da mümkün değildir. Sonuçta kaldığı köydeki halka da zarar vermemek için Yunan kuvvetlerine teslim olur. Buradan Izmir’e götürülür ve Hollanda hastanesi’nde bir süre tedavi görür. Sonra Izmir’de bir otelde kalır bir süre. Eski komutanlarından Halil bey Ankaradakilerle görüştüğünü ve onlara katılacağını söyler. Ancak Ankara’ya gittikten sonra Ethem aleyhine tanıklık yapmadığı için idam edilir.

    Bu arda ethem’in ailesi de Kayseri’ye sürgüne gönderilmiştir.Daha sonra Ethem Atina’ya geçer ve tedavisine orada devam eder. Bir süre sonra ailesi de Yunanistan’a geçerek Kralın yazlık sarayında kalmaya başlarlar.
    Ethem ise tedavisi için Almanya’ya geçer.

    Savaşın bitiminden sonra Türk Hükümeti Ethem ve ailesinin Türkiye’ye iade edilmesi konusunda baskı yapar. Ancak Yunan hükümeti hukuk kuralları çerçevesinde bunu yapamayacağını söyler. Aile Yunanistan’ı terk etmeye zorlanır. Kabul eden ülkeler arasında Ürdün’ü seçerler ve oraya yerleşirler. Ürdün önemli Çerkes nüfusu barındıran bir ülkedir ayrıca.

    Daha sonraki yıllarda peşpeşe çıkan aflarla Ethem’in ailesi birer birer Türkiye’ye döner ve burada ölürler. Hükümet geri döndürmeye çalışmıştır fakat Ethem'in kalbi kırılmıştır ve geri dönmez. Konu hakkında haber yapmak isteyen gazeteciye: "Yalnız suclular affedilmeyi kabul eder.Tarihte affedilen bir suclu olarak anılmaktansa, hakkı yenmis bir adam olarak anılmayı tercih ederim. Beni ihanetle itham edenlere soruyorum: ben ne zaman, hangi tarihte ve mevzide esasen müdafaa ettiğim cepheden bir adim dönmüşümdür, bir tek kardeş kani dökmüşümdür?" gibi bir cevap vererek kararının kesinliğini gösterir.

    Ethem geri dönmez ve 1950 yılında Ürdün'de ölür. Kendisine bir anıt mezar yaptırılmıştır.




  • sağolun hocam
  • Orijinalden alıntı: hashus1099

    Orijinalden alıntı: ar_tryk

    Orijinalden alıntı: hashus1099

    e biraz önce çoğu yerde öyle yazılmadığını söylüyordun hani? anca merdiven altı bir siteden örnek veriyorsun ki ardından açık açık internette her yerde doğru haliyle mevcut olduğunu kanıtlıyorum. daha ne yapabilirim?
    pankartlarda amasya genelgesi öyle yazılmışmış, ben amasya genelgesi'nin metnini pankarta yazanı görmedim ki sen o durumun sık karşılaştığın bir örnek olduğunu iddia ediyorsun.
    elle tutulur bir kanıt olmadığı için tabi inanmayacağım.

    tutup "eskiden getirmiyor diyorlardı, şimdi her yerde getiremiyor yazıyor, düzelme var" diyorsun, yani açık açık kemalistlerin güya zamanında yalan söylediği ve bunu henüz terketmeye başladığı İFTİRAsını atıyorsun, sonra kemalist düşmanlığı yapmadığından dem vuruyorsun.
    ama açık bir şekilde de iftira atmasan bu noktaya gelmezdik.

    Enver Ziya KARAL, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. 1979 BAaskısı. Hem de lise kitaplarından.

    34. Sahife. Ben o kadar konu üzerine yorum yapmaya çalıştım. Bir hatamı bulduğunu sandığından konuyu bırakıp defalarca bundan bahsettin. İşte bak inan

     VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!) VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!) VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!)


    haline gerçekten acıdım.

    amasya genelgesi'nin her yerde getirmiyor ifadesini içerdiğini söylemiştin. al alıntıyı da yapalım.

    "Getirmiyor derlerdi eskiden her yerde. Getirememektedir başka anlama gelir. Düzeliyor yavaş yavaş. "


    sen her yerde böyle dendiğini iddia ettin, açıkça iftira attın. iftira atmak onurlu bir davranış değildir bilirsin!
    ben de o her yerde söylenen ifadenin aslında "getirmemektedir" değil, GETİREMEMEKTEDİR olduğunu açıkça ispat ettim.

    sen ise ne yaptın? 4 ay yememişsin içmemişsin, ancak 1 tane örnek bulmuşsun, ben sana 13451345 örnek gösteririm, senin getirdiğin 1 istisna "her yer" anlamına gelmiyor.

    hadi sen bir 4 ay daha ara.

    Orijinalden alıntı: ar_tryk

    Orijinalden alıntı: hashus1099

    öncelikle hemen 3 gün öncesine dönelim;

    Amasya Genelgesine bakın. İstanbul hükumeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor.
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Amasya_Genelgesi
    Getirmiyor derlerdi eskiden her yerde. Getirememektedir başka anlama gelir. Düzeliyor yavaş yavaş.

    bariz bir şekilde her yerde kasti olarak "getirmiyor" yazıldığını iddia eden sen değil misin? şu her yerde ifadesini büktün büktün "ben öyle görüyordum" şekline çevirdin. sana çıkart ispat et dedim, onu da yapamadın çünkü iddia ettiğin gibi kasten "yerine getirmemektedir" ifadesinin kullanıldığı yer de yok. şartlanmışsınız işte, kabullenmiyorsun da. ne vardı yanlış hatırladığını söylesen de bu kadar uzatmasak?
    sonuna eklediğin "düzeliyor yavaş yavaş" tabiri ise neyi ifade ediyor biz çok iyi biliyouz rahat olabilirsin.


    Derlerdi demişim. Kendi duyduklarım yani. yazılı olarak Amasyada bayramda geçen pankartı söyledim. Kendi gördüğüm.

    Ben derlerdi dedim. Bayramlarda konuşmalarda, tv lerde. Yazılı olarak Amasyada bayramda geçen pankartı söyledim. Kendi gördüğüm. Görmediğimi buraya getirmedim söylemedim. Getiremedi diyen ve getirmedi diyen bir site linki verdim. Nette herkes getirmedi yazıyor diye bir yazı yazmışım da hatamı bulmuş pozisyonu yaratmaya çalışmayın.

    Mal bulmuş mağribi gibi bir yeri cımbızlayıp onunla uğraşmanız hayret verici değil.



    Daha önce de cevap yazmıştım.


    Sayın Haşhus hiçbiryerde getirememektedir yazmadım ki ben. Israrla böyle yazdığımı iddia etmeyin lütfen. Bu manada yazmış olsaydım size aa gerçekten getiremedi yazıyormuş derdim. Ben orjinalde getirememektedir diye zaten yzmışım. Pek çok bilimsel kitapta orjinale uygun olarak yazıldığını da biliyorum. Yani bilimsel kitaplarda hiç getiremektedir yazmıyor diye bir ifadem olmadı.

    Yazdığımı dikkatli okumuyorsunuz. Eskiden getirmiyor heryerde demeleri getiremiyor demelerine mani bir söz değildir. Heryerde şu var demek diğeri heryerde yok dedin anlamına gelmez. Belgeseller, ders kitapları, pankartlarda ve eskiden olduğu için denenleri duyan benim ifade eden benim. Sık rastladığım hatayı yazıyorum. Günümüzde getiremedi yazan siteyi de örnek vermişim.

    Ben getirdim işte getirememektedir yazan kaynakları dersen onları bilmeyecek biri olsam şu konuda yorum yapmam. Hayır getiremedi yazan kitap yok dedin diyorsan sabah akşam okuyorum onlar gibi pek çok kitapları kusura bakma çizmeyi aşma. Ayrıca buna bırak konuyu okuyanlar karar versin.


    Enver Ziya KARAL, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. 1979 BAaskısı. Hem de lise kitaplarından. Örnek verdim bu kitabı. Dört aydır aramadım. Umurumda da değildi. Kitaplığımda temizlik yaparken buldum. Benim Lise kitabım bu. Aramadım yani. Sahaf sahaf bu basit konu için arayacak zamanım yok.


    Ben getirememektedir sözü ile bir algı oluşturulmaya çalışılmasından bahsediyorum. Zaten algı oluşturulmuş ya da onun yansımalarından bahsediyorum. Getirememektedir diyen de aynı algıyı başka şekillerde zaten devam ettirmektedir. Milli Eğitim de okunan adı geçen bir ders kitabının bu şekilde hatalı yazmasını forum okuyucuları hatalı yazım mı olduğunu veya algı oluşturmak için mi yazıldığını düşünebilirler. Bırakın düşünsünler. Sizin absürd yazılarınız sonuca tesir etmeyecektir. Size gerekli açıklamaları yaptım. Daha fazla uğraşmaya da niyetim yok. Bir hata yakalamak amacıyla elinde cımbızla gezen yarı cahil tipleriyle uğraşamam.

     VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ar_tryk -- 4 Mart 2014; 1:43:34 >




  • Vahdettin haindir. Düşünsenize bir Osmanlı Padisahisiniz ve bir milli mücadele olucak karşılığında Cumhuriyet kurulucak ne yapardınız? Vahdettin her zaman kendi hanedanının geleceğini devletin geleceğinden üstte tutmuştur Ayrıca millî mücadele döneminde Mustafa Kemale yazdığı mektuplar var...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hiçbir ülkenin padişahı ülkesini kaybetmek istemez.İstanbul işgal altında olduğundan Vahdettin bir kuklaydı.Vahdettinin bana göre yapacak bir şeyi yoktu.Yaptığı hainlikler onun değil itilaf devletlerinin oyunlarıydı.Ama aynı zamanda hiçbir padişah demokrasi sevmez.Bu yüzden elinde güç olsa Atatürkü pasif bırakırdı.Belki eli biraz rahat olsa mesela istanbul yerine atıyorum iç anadoluda düşmandan uzak bir yerde olsa o kurtuluş savaşını Atatürk olmadan başlatırdı diye düşünüyorum.Kazanırmıydı kaybedermiydi bilemeyiz.Kazanırsa şu andaki araplardan hallice olurduk.Kaybedersekte aynı şekilde...
    Kısacası Vahdettine ne kahraman ne hain.Sadece yıkılmış bir imparatorluğun ingiliz,fransız kuklası.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ar_tryk

    quote:

    Orijinalden alıntı: hashus1099

    derlerdi mi demişsin? bırak şimdi çarpıtma dediklerini. "her yerde" kısmını niye atlıyorsun? öyle münferit 1-2 tipten bahsetmiyorsun, "her yerde öyle derlerdi" diyorsun. bayramlarda, konuşmalarda böyle derlerdi demenin hiçbir değeri yok, geçmişe dönüp bakamadığımız için değersiz bir iddiadan başka bir şey değil. çıkarıp örnek de veremediğin için açık bir iftira bu, niye hala aynı şeyde ısrar ediyorsun? açıkça üzerimize bir şey yığmaya çalıştın, ama kanıtın da yok.

    Yazılarıma baksana. Alıntıladım ya. Ya sabır. derler .


    Ben duyduklarımı söylüyorum be. İnanırsan inanırsın, inanmazsan inanmazsın.

    Burada çok güzel açıklamışım. Derlerdi demişim diye. Kendi duyduklarım anlamında. Ve burada olduğu gibi getirmemektedir diyenlere orjinalinin getirememektedir olduğunu söylemişimdir.


    Burada şöyle bir sıkıntı var. Sanırım forum üyeleri de farketmiştir. Benim söylemediğim bir sözü söylemişim de doğruyu göstermiş moduna girmek istiyor arkadaş. Halbuki ben şunu asla söylemedim. Amasya Tamimin dışında getirememektedir yazan kitap yok. Gözümün önünde olan ve her an baktığım kitaplar masamın üstündeyken bu sözü söylememin mantığı yok. Ancak orjinali " getirmemektedir" diyenlere onları gösteririm.

    Zaman eski zaman. Derlerdi demişim, yani duyduklarım. Eee belge nerede. Ulan duyduğumun belgesi mi olur. Bayram konuşmaları ve belgesel, günlük sohbette konuşulan duyulur.

    Buna rağmen belge istenmiş. Okullardaki ders kitabı da yazılı. Aha demişim. Başka da çok yazılı gördüm. Aramadım bile buraya getirmedim lise kitabı dışında.

    Başka lise kitapları da var. Yeni ve getirememektedir yazan. Doğru yazan inkar edilmiyor ki. Yanlış yazılıyor veya söyleniyor çok yerde.

    Kasıtlı olmayabilir de bunlar. Çünkü toplumdaki algı getirmemektedir şeklinde. Kimse İstanbul un işgal altında olduğu ve Kurtuluş savaşında kurtulacak yer olduğunu düşünmüyor. İstese görevini yerine getirebilecek sanki.

    Arkaşaşın ne zekasından ne kasıtlı yazdığından bahsetmek istemiyorum. Hiç bir zaman yazmaktan iğrendiğimi söylemedim. Kendime ve forum üyelerine saygı açısından arkadaşı banlamaya karar verdim. Hatam olan her konuda hatamı hemen kabul eden biriyim. Konuda hata da yapmış olabilirim. Söylenmesinden gocunmam. Ama inatla ima dahi etmediği sözü söyledin denmesini art niyetli ya da anlayamama olarak değerlendiriyorum.

    Heryerde sakallı görmek aynı heryerde sakalsızların olmamasını gerektirmez. Heryerde getirmemektedir demeleri heryerde getirememektedir denmesine engel değildir. Heryerde Akparti bayrakları takılı olabilir ama heryerde Chp ve Mhp bayrakları da takılıdır. Ben heryerde Mhp bayrağı var dersem diğer bayrak yok dedin sözü yanlıştır. O ayrıca sorgulanabilir. Heryerde bir söz söylenirse heryerde tersine de rastlayabilirsin. Getiremedi denmesi gayet normal ve getirmedi diyenlere ise normal olanın söylenmesi gerekir. Söylenirken heryerde olan getiremedi örnekleri gösterilir.

    Derlerdi derken diyenler sözlü derler. Söz ağızdan çıkar. Bazen de yazılı olarak yazılır. Ben yazılı olanı değil denmesini yani söylenmesini yazmışım. Yine de pankart, belgesel, ders kitabını örnek vermişim. Benim yanlış yapana göstereceğim kitabı bana göstermeye çalışmak akla uygun değil. Diğer arkadaşlar isterse fikir beyan ederim. Ama aynı arkadaş hala anlamayıp alıntı yapıp benim ağzımı bozmama sebep olabilir. Şimdiye kadar koruduğum seviyeyi bozmamak adına ona cevap vermeyeceğim. Kendisine Türkçe parağrafları okuyup anlamayı beceren birine danışmasını tavsiye ederim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ar_tryk -- 6 Nisan 2014; 0:46:09 >




  • General Milne'in 16Aralık 1918 günlü raporu
    "Padişah, Türkiye'nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için Britanya Hükümetinden istirhamda bulundu, Britanya memurlarının kontrol maksadıyla memleket içine gönderilmesini ve Britanya subaylarının idareye yardımda bulunmalarını rica etti..." (Jeschke, ingiliz Belgeleri, s.4



    Kadir Mısıroğlu'na görede Damat Ferit bile hain değil...
  • Ne kahramanlığı varmış bir örnek versinler
  • 5 senede bir ilçeyi çekip çeviremeyen, düzeltemeyen belediye başkanlarına şahit oluyoruz...
    4 yıl padişahlık döneminde, ülkenin dört bir yanı dünyanın en güçlü orduları tarafından kuşatılmış, ordusu bertaraf edilmiş bir lideri yargılamak ne kadar doğru olur?

    Eminim, Vahdettin haindi diyenlerin çoğu O'nun sadece 4 yıl padişahlık koltuğunda oturduğunu, hatta oturamadığını; çünkü saray ingiliz işgali altındaydı, bilmiyorlardır.
  • Vahdettin HAİNDİR.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Knoxville kullanıcısına yanıt
    Kimilerine göre de Atatürk hain...
    Allah a çok şükür tarihi siz yazmıyorsunuz.
  • Ne haindir ne kahraman yetkileri olmayan baskı altındaki bir kukladır

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Dawinter

    Kimilerine göre de Atatürk hain...
    Allah a çok şükür tarihi siz yazmıyorsunuz.

    Kim o birileri ?
  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.