Şimdi Ara

Uzaylıların İskoçyayı İşgali isimli belgesel

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
9
Cevap
0
Favori
580
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Uzaylıların İskoçyayı İşgali isimli belgesel bana ilginç geldi. Yorumlarınızı beklerim.




    _____________________________
  • Bunlar popüler kültürün yarattığı şehir mitleri. Gerçekte uzaylıların bizi ziyaret ettiğine inanmak için hiç bir makul sebep, hiç bir destekleyici bulgu yok.

    Aksine bu türden fındık kadar oyuncaklarla koca uzayı baştan başa aşmak mümkün değil. Çok kısa mesafeler dahi ancak devasa, hatta neredeyse uydu boyutlarında gemilerle aşılabilir. Ki o da muazzam bir servet gerektirir.

    Her şeyden önce akıllı yaşam bir yana, galaksimizde yaşam var mı daha onu bilmiyoruz. De ki var, de ki bizden akıllılar ve her nasıl olduysa varlığımızı bir şekilde tespit ettiler. Peki buraya niçin gelsinler? Niçin onca maliyete katlansınlar? Ne gibi bir beklentiyle buraya gelecekler?

    Diyelim ki biz hayvanat bahçelerine ne amaçla gidiyorsak, onlar da o amaçla buraya gelecekler. iyi ama hayvanat bahçesine girmenin maliyeti 100 milyar lira olsa gider misin, gidebilir misin?

    Aynı şey onlar için de geçerli. uzay yolculuğu Hollywood filmlerine benzemez, muazzam pahalıdır, hatta bir uygarlığın var olan tüm kaynaklarını (ve belki de fazlasını) bu amaçla kullanması gerekebilir. Peki bu girişimin getirisi (return on investment) ne? Dünya maden zengini bir gezegen değil. Dünyada en bol şey su. Onun için de ta buraya kadar gelmelerine gerek yok. Elektroliz diye bir şey var. kendi gezegeninde istediği kadar üretir. O zaman ne için gelecek? İskoç halk şarkılarını dinlemek için mi?..
    _____________________________
    * Din toplumları paternalisttir, ahlakı gelisemez, rasyonelleşemez ve
    bireyleşemez. sekülerleşme olmadan ahlak olmaz.
    * Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük
    biraz daha artar. (Emil Michel Cioran)
    * Yearning for the past is usually just the lament of lost youth.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Bunlar popüler kültürün yarattığı şehir mitleri. Gerçekte uzaylıların bizi ziyaret ettiğine inanmak için hiç bir makul sebep, hiç bir destekleyici bulgu yok.

    Aksine bu türden fındık kadar oyuncaklarla koca uzayı baştan başa aşmak mümkün değil. Çok kısa mesafeler dahi ancak devasa, hatta neredeyse uydu boyutlarında gemilerle aşılabilir. Ki o da muazzam bir servet gerektirir.

    Her şeyden önce akıllı yaşam bir yana, galaksimizde yaşam var mı daha onu bilmiyoruz. De ki var, de ki bizden akıllılar ve her nasıl olduysa varlığımızı bir şekilde tespit ettiler. Peki buraya niçin gelsinler? Niçin onca maliyete katlansınlar? Ne gibi bir beklentiyle buraya gelecekler?

    Diyelim ki biz hayvanat bahçelerine ne amaçla gidiyorsak, onlar da o amaçla buraya gelecekler. iyi ama hayvanat bahçesine girmenin maliyeti 100 milyar lira olsa gider misin, gidebilir misin?

    Aynı şey onlar için de geçerli. uzay yolculuğu Hollywood filmlerine benzemez, muazzam pahalıdır, hatta bir uygarlığın var olan tüm kaynaklarını (ve belki de fazlasını) bu amaçla kullanması gerekebilir. Peki bu girişimin getirisi (return on investment) ne? Dünya maden zengini bir gezegen değil. Dünyada en bol şey su. Onun için de ta buraya kadar gelmelerine gerek yok. Elektroliz diye bir şey var. kendi gezegeninde istediği kadar üretir. O zaman ne için gelecek? İskoç halk şarkılarını dinlemek için mi?..



    Yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum.
    Ayrıca İskoçyayı işgal ettiklerine göre İskoç şarkılarını seviyor olmalılar :)
    _____________________________




  • Torlak Kemal kullanıcısına yanıt
    Teoride söyledikleriniz doğru görünse de, bence bizim henüz algılayamadığımız bir pratikte yanlış olmaları kuvvetle muhtemel.

    Şöyle ki, dünyamızda insana en yakın olan canlı, yaklaşık %10'luk bir DNA farkıyla şempanze. Şempanzelerin en zekilerinin bile yapabilecekleri şeyler, çok sınırlı. Basit problemleri çözmek, işaret dili ile bir kaç cümle anlatabilmek gibi.

    Bu %2-%10'luk üstünlük farkı sayesinde, insanoğlunun bugün icat ettiği şeyleri, teknolojimizin geldiği noktayı görüyoruz.

    Nasıl ki şempanzelerin biz insanlara bakarak; "insanoğlunun aklı sadece şuraya kadar yetebilir, insanın gücü şu kadarla sınırlı" diye bir kanaate varması saçma ve ihtimal dışı ise, biz insanların da bizden %10'luk farkla, hatta belki %20, belki %100'lük farklarla daha üstün olabilecek canlıların neler yapıp yapamayacaklarını, bizim şu ana kadar erişmiş olduğumuz gelişmişlik ve algı kapasitemizle açıklamaya çalışmamız, bir o kadar saçma ve doğru bir düşünce ortaya koyma ihtimalimiz bir o kadar düşüktür.

    Bir solucan, karşısındaki insanı göremez ve neredeyse hiç algılayamaz bile. Onun yanında adeta bir tanrı gibiyiz, tamamen farklı bir bilince sahibiz. Sadece ebat olarak değil, zeka olarak kat kat daha gelişmiş varlıklarız. Şimdi solucanla insan arasındaki bu uçurumun, insan ile uzaydaki bir canlı türü arasında olduğunu düşünün; bu kez solucan rolündekinin biz olduğumuzu. Tıpkı solucanın bizleri hiç farketmemesi gibi, bizler de "bize kıyasla" tanrı kadar büyük güçlere sahip bu ulu varlıkları hiç farkedemezdik bile, öyle değil mi? Dolayısıyla, nelere kadir olduklarını da bilemezdik. Belki bizim yeryüzündeki bütün fizikçiler bir araya gelse, onların kendi toplumları içinde "gerizekalı" diye andıkları bir üyelerinin milyonda biri kadar evreni anlayamayız. Belki o derece ileridedirler.

    Son 100 yılda insanlığın teknolojisindeki gelişmeyi düşünün. Sadece 100 senede oldu çevremizdeki herşey. Şimdi bir de bizden 1.000.000 sene ileride olan bir toplumu düşünün. Zaman ve teknoloji seviyesinin bir grafiğini yapacak olsaydık, bu bir doğru değil, yukarıya doğru parabol olurdu. Çünkü her teknoloji, yeni başka teknolojilerin önünü açıyor. Dolayısıyla bizden bu kadar ileride bir ırk var ise (ki evren 14 milyar yaşında, bu yine gayet makul bir süre), bize göre tanrısal bir modda olabilirler.

    Ve tıpkı bizim solucanlarla konuşmaya çalışmadığımız gibi, onların gözünde o derece önemsiz ve akılsızızdır ki, onlar da bizimle hiç irtibata geçmeyi denemiyorlardır.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darkness

    Teoride söyledikleriniz doğru görünse de, bence bizim henüz algılayamadığımız bir pratikte yanlış olmaları kuvvetle muhtemel.

    Şöyle ki, dünyamızda insana en yakın olan canlı, yaklaşık %10'luk bir DNA farkıyla şempanze. Şempanzelerin en zekilerinin bile yapabilecekleri şeyler, çok sınırlı. Basit problemleri çözmek, işaret dili ile bir kaç cümle anlatabilmek gibi.

    Bu %2-%10'luk üstünlük farkı sayesinde, insanoğlunun bugün icat ettiği şeyleri, teknolojimizin geldiği noktayı görüyoruz.

    Nasıl ki şempanzelerin biz insanlara bakarak; "insanoğlunun aklı sadece şuraya kadar yetebilir, insanın gücü şu kadarla sınırlı" diye bir kanaate varması saçma ve ihtimal dışı ise, biz insanların da bizden %10'luk farkla, hatta belki %20, belki %100'lük farklarla daha üstün olabilecek canlıların neler yapıp yapamayacaklarını, bizim şu ana kadar erişmiş olduğumuz gelişmişlik ve algı kapasitemizle açıklamaya çalışmamız, bir o kadar saçma ve doğru bir düşünce ortaya koyma ihtimalimiz bir o kadar düşüktür.

    Bir solucan, karşısındaki insanı göremez ve neredeyse hiç algılayamaz bile. Onun yanında adeta bir tanrı gibiyiz, tamamen farklı bir bilince sahibiz. Sadece ebat olarak değil, zeka olarak kat kat daha gelişmiş varlıklarız. Şimdi solucanla insan arasındaki bu uçurumun, insan ile uzaydaki bir canlı türü arasında olduğunu düşünün; bu kez solucan rolündekinin biz olduğumuzu. Tıpkı solucanın bizleri hiç farketmemesi gibi, bizler de "bize kıyasla" tanrı kadar büyük güçlere sahip bu ulu varlıkları hiç farkedemezdik bile, öyle değil mi? Dolayısıyla, nelere kadir olduklarını da bilemezdik. Belki bizim yeryüzündeki bütün fizikçiler bir araya gelse, onların kendi toplumları içinde "gerizekalı" diye andıkları bir üyelerinin milyonda biri kadar evreni anlayamayız. Belki o derece ileridedirler.

    Son 100 yılda insanlığın teknolojisindeki gelişmeyi düşünün. Sadece 100 senede oldu çevremizdeki herşey. Şimdi bir de bizden 1.000.000 sene ileride olan bir toplumu düşünün. Zaman ve teknoloji seviyesinin bir grafiğini yapacak olsaydık, bu bir doğru değil, yukarıya doğru parabol olurdu. Çünkü her teknoloji, yeni başka teknolojilerin önünü açıyor. Dolayısıyla bizden bu kadar ileride bir ırk var ise (ki evren 14 milyar yaşında, bu yine gayet makul bir süre), bize göre tanrısal bir modda olabilirler.

    Ve tıpkı bizim solucanlarla konuşmaya çalışmadığımız gibi, onların gözünde o derece önemsiz ve akılsızızdır ki, onlar da bizimle hiç irtibata geçmeyi denemiyorlardır.

    Belki onlarda bizim solucandan verimli bir gübre elde ederek onları çiftliklerde yetiştirdiğimiz gibi, bizden elde edebilecek bir fayda bulurlar ve sonumuz aynı şekilde tecelli eder.
    _____________________________




  • Darkness kullanıcısına yanıt
    Bu argümanı hep duyarım ama temelsiz bir argüman ve çok zayıf bir analojiye dayanıyor. Önce maddi bir hatayı düzeltmek isterim: İnsanla şempanze arasındaki genetik farklılık %10 değil, %1,5 kadardır. %10 genetik farklılık kediyle olan genetik farklılığımızdır. İkincisi, uzaylılar bir ırk değildir, hatta dar anlamda bir tür bile değillerdir. Onlar dünyadaki yaşama özgü sınıflandırmalar ve uzaydaki olası canlılar için kullanılamazlar. Bunu düzelttikten sonra konumuza dönelim...

    Her şeyden önce ben evrende dünyadakinden başka yaşam ya da akıllı yaşam olmadığını iddia etmedim. “Galaksimizde yaşam/akıllı yaşam var mıdır bilmiyoruz” dedim. Elinde bunun aksini kanıtlar bir belge veya bulgu varsa paylaşmanı isterim. Yoksa, galaksimizde akıllı yaşamın ya da yaşamın varlığı/yokluğuna ilişkin her türlü iddia tevatürden başka bir şey değildir ve bilimsel değeri yoktur.

    İkincisi, bizden üstün bir akıllı yaşamın galaksimizde mevcut olduğunu varsayarak, neden dünyamıza gelmek isteyeceklerini sorguladım. Bunu destekler bir argüman sunmuşsun. O kadar gelişmiş olabilirler ki, biz onlar için hiç bir şey ifade etmiyor olabiliriz demişsin, ki doğrudur, bizden çok çok gelişmiş bir uygarlık varsa, dünyada onların ilgisini çekecek, burayı ziyaret etmeye değer bulacak hiç bir şey yoktur. Bu da zaten benim görüşümü destekliyor.

    Üçüncüsü, egzobiyolojinin öne sürdüğü hipotezler var. Bunlara göre dünya dışı yaşam da çok çok büyük bir olasılıkla karbon temelli olacak. Karbonun diğer elementlere kıyasla bu konuda bariz bir üstünlüğü var. En dıştaki valans elektronları sayesinde diğer atomlarla aynı planda kararlı 4 bağ kurabiliyor. Bunu yapabilen bir tek silikon var ancak silikon karbon gibi polimer moleküller oluşturmayıp kristalin yapıda bağ kurma eğiliminde. Polimer cinsi bağ kurduğunda ise silan adı verilen çok reaktif bir molekül zinciri kuruyor. Bu zincir ise oksijenle anında tepkimeye girip yanıyor. Bu nedenle oksijen ve suyun varlığında silan moleküllerinin oluşması mümkün değil. ,Ayrıca karbondan daha ağır ve karbona göre elektron kaybetmeye çok daha yatkın. Meteorların kimyasal yapıları incelendiğinde silana rastlanmazken, bol miktarda karbona rastlandı. Yani dünyadaki durum evrenin gerisinde de pek farklı değil. Karbon yaşamın temel yapı taşı olan moleküler zenginliği yaratma konusunda nerdeyse rakipsiz bir element ve bu yüzden bilim camiasında, eğer dünya dışı bir yaşam varsa, bu karbon temelli olmalıdır eğilimine yol açıyor. Buna karbon şövenizmi adı veriliyor ve bazı bilim adamları karşı çıkıyor ama hayatın karbon dışında bir elementle oluşabileceğine dair henüz ortaya ampirik bir veri koyabilmiş değiller.

    Karbonu bir kez olası yaşam formunuzun yapı taşı olarak ele aldığınızda, doğal olarak kataliz ortamı için sıvı veya buhar halde su aramanız gerekiyor. Karbon temelli bir yaşam zorunlu olarak dünya benzeri bir gezegen gerektiriyor. Ya atmosferi olacak ya da sıvı halde su olacak. Bu şartlar yaşamın gelişebileceği gezegen sayısını çok kısıtlıyor. Hem de çok çok kısıtlıyor. Bir kere yıldızına ne çok yakın olacak (aşırı sıcak atmosferi ve suyu buharlaştırır), ne çok uzak olacak (su ve atmosfer donar, molekülleri oluşturacak atomların kataliz süreci imkansızlaşır. Ne çok büyük olacak (çok büyük gezegende kütle çekimi yüzünden insan büyüklüğünde canlılar oluşamaz), ne de çok küçük olacak (küçük gezegenlerin atmosferi olmaz, suyu yüzeyde tutmak mümkün olmaz). Ayrıca konu gezegenin az çok termal dengede olması gerekiyor ve bir tür ısı istikrarına sahip olması da şart (aşırı sıcaklık değişimleri canlılığın gelişimine engeldir). Bu da aktif bir çekirdeği gerekli kılıyor.

    Bu özelliklere sahip galaksimizde kaç gezegen vardır? Önce galaksimizde kaç gezegen var ona bakalım: Kaynaklar 100-400milyar arası yıldız var diyor. Biz ona kabaca 200 milyar diyelim. Bu 200 milyar yıldızın %70’i ikili yıldızlar olduğuna göre çoğunu baştan elememiz gerekiyor çünkü çevrelerinde dönecek gezegenleriin yörüngeleri stabil olamaz. Geriye 60 milyar kadar yıldız kalıyor. Daha baştan yıldızların çoğunu eledik. Geriye kalan yıldızların içinde dünya benzeri gezegenlere sahip olanlarının sayısı da son derece düşük tahmin ediliyor. Yani galaksimizde yaşam olasılığı plajda deniz kabuğu bulma olasılığı kadar yüksek değil. Galaksimizde yaşama ev sahipliği yapabilecek sınırlı sayıda gezegen olduğu tahmin ediliyor. Akıllı yaşam ise çok çok daha nadir ortaya çıkabilecek bir şey.

    Akıllı yaşam dünyada sadece bir kez oldu. 4,6 milyar yılda bir kez. Akıllı yaşamın gelişmesi o kadar kolay bir şey olsaydı, her şeyden önce kendi gezegenimizde birden çok ortaya çıkmış olması gerekirdi. Hatta eşanlı da çıkabilirdi. Ama hayır, böyle bir şey olmadı. Akıllı yaşam dünyada sadece bir kez ve o da 4,5 milyar yıl sonra ortaya çıktı. Akıllı yaşam ortaya çıkana kadar 5 milyarın üzerinde canlı türü yeryüzünden geldi geçti. Tahminler bu yönde. Şu an 10-14 milyon türün yaşadığı tahmin ediliyor ve ayrıca tüm türlerin %99’ından fazlasının yok olduğu düşünülüyor. Düşün, akıllı yaşamın dünyada ortaya çıkması için 4,6 milyar yıl ve 5 milyarın üzerinde canlı türü gerekmiş!

    Üstelik bu akıllı yaşam o kadar da akıllı değil. Henüz kendi güneşinin yarattığı sistemde bile yolculuk yapamıyor. Gidebildiği en uzak yer 380k km ötedeki Ay! Demek ki akıllı yaşamın pıtırcık gibi orda burda binlercesinin ortaya çıkmış olması pek de öyle olası değil.

    Diyelim ki akıllı yaşam galaksimizde bizden önce ortaya çıktı. Bu durumda bilimin bu yaşamla ilgili 3 öngörüsü var. Buna Kardashev skalası deniyor. Akıllı yaşam şu 3 tipte olabilir:

    Tip I: kendi gezegeninin enerji kaynaklarını kontrol edebilen akıllı yaşam
    Tip II: kendi yıldızının enerjisini kontrol edebilen akıllı yaşam
    Tip III: Galaksinin tüm enerjisini kontrol edebilen akıllı yaşam.

    Tip II ve Tip III uygarlığı bugünkü imkanlarımızla tespit edebiliriz. Galaksimizi kızılötesi ışın kaynakları için taradığımızda Tip II ve III düzeyde akıllı yaşama işaret eden kızılötesi ısı kaynakları tespit edilemedi şu ana kadar. Bunu galaksimizde henüz bizden daha akıllı varlıklar yok ya da daha akıllı olsalar bile teknolojik olarak yolun çok başındalar olarak yorumlayabiliriz.

    Galaksimizde Tip I uygarlık var mıdır? Vardır belki ama bunu henüz tespit edemiyoruz. Biz insanlar Tip 0,7 düzeyindeyiz, henüz Tip I olduğumuz bile söylenemez.

    Tüm bunları bir yana koyuyorum, bir varlık ne kadar akıllı olursa olsun doğanın temel yasalarını aşamaz. Entropiyi durduramaz örneğin, ya da ışık hızını aşamaz (WARP motorlarıyla kurulan fanteziler bunun dışında) Tüm enerji türlerinin ısı enerjisine dönüşmesini de engelleyemez. Termodinamiğin, Rölativitenin ve Kuantum Mekaniğinin temel yasalarını aşamaz. Bunları aşmak tanrı olmayı gerektirir.

    Bu çerçevede bir örnek vereyim. En yakın yıldız Alfa Centauri Proxima’ya gitmek istiyoruz, nasıl gideriz? Bu konuda yapılmış çeşitli araştırmalar var. En yetkin enerji kaynağı anti-madde. Fizyon ve füzyonda maddenin en çok %1 kadarı enerjiye dönüşüyor ama M-Am tepkimesinde enerji dönüşüm verimliliği %90-95 seviyesinde. Daha fazla enerji üreten bir şey bilmiyoruz. Anti-maddeyi enerji olarak kullanırsak teorik olarak 0,583 c seviyesinde hızlara çıkabiliriz diye hesaplanıyor. Daha gerçekçi hesaplar 0,1 c seviyesinde yapılıyor. Bu hesaplamalardan birinde 0,1 c hızında ACP yıldızına 40 yılda gidilebileceği, bunun için 170 ton anti-madde kullanılması gerektiği görüldü sadece gidiş için. Dönüş için de bir o kadar gerekli ve yine bunun 2 katı kadar da madde gerekli. Yani 700 ton + geminin kendisi + 40 yıl yolculuğa yetecek iaşe ve ibate) . NASA’nın son yaptığı araştırmaya göre anti-maddenin 1 gramı 62,5 trilyon dolar! Çarp bunu 170 milyonla: 62.500.000.000.000 x 170.000.000 = 1,0625 x 10^22 dolar sadece geminin yakıtı için gerekli. Şu an dünyada toplam 1,05 x 10^13 dolar var! Uzay yolculuğu çok çok pahalıdır derken, şaka yapmıyordum.

    Gelelim akıl meselesine...

    Bizden daha akıllı varlıklar olabileceği iddiasının dayanağı nedir? Bunu iddia edenler, neye dayanarak iddia ediyorlar? Bizim akıl düzeyimizin, evrende ulaşılabilecek en üst zeka seviyesi olmadığının bir ispatı var mıdır? Neye dayanarak ya da hangi somut veriye dayanarak bizden daha akıllı varlıklarla karşılaşma beklentisine giriyoruz?

    Solucanla insanı karşılaştırıp oradan insanla bir başka varlık arasında aynı gelişmişlik farkını aramak sakat ve tutarsız bir yaklaşımdır. Çünkü bu analojiyi sonsuza kadar götürebilirsiniz. Nasıl mı? Solucanın gelişmişlik düzeyi 1 olsun, insanın ki 100 olsun. İnsandan akıllı bir başka varlığın ki de 1.000 veya 10.000 olsun. Peki orası zekanın zirvesi mi? Orada duracak mıyız? 100.000 seviyesinde bir zekanın var olmadığını söyleyebilir miyiz, ya da 1 milyonun, 10 milyonun, yüz milyonun, bir milyarın?.. Nerede duracağız, zekaya (veya gelişmişliğe) nerede bir sınır koyacağız? O koyduğumuz sınır neden insan zekası olmuyor, olamıyor?

    Evrim kuramına inanıyorsan, insanın zekasının buradan daha ileriye gitme ihtimali - insan yapay seçilimle sürekli daha zekileri çoğaltıp, daha aptalları yok etmediği sürece - yok denecek kadar azdır. Çünkü zekayı çoğalmada ve üremede bir avantaj haline getiren çevre şartları içinde yaşamıyoruz artık. Bir başka deyişle, zekanın daha da gelişmesi için ortada kayda değer bir seçilim baskısı yok. Aksine, zeki insanlar daha az, aptal insanlar daha çok çocuk yapıyor. Zekanın ilerlemesi şöyle dursun, gerilemesi ihtimali giderek artıyor. Yani zekanın sürekli ilerleyeceği inancı mitten başka bir şey değil.

    Şu koca evrende yegane akıllı yaşam formları bizler olabiliriz...

    Ve elbette olmayabiliriz de...

    Ama bunu bilmenin henüz bir yolu yok. Ne söylesen spekülasyon. Sadece bazı basit çıkarımlar yapıyor insanlar. Mesela görünür evrendeki ortalama 200 milyar x 200 milyar yıldıza bakıp “yalnız olamayız” diyorlar. Tamam da, aynı şeyin lacivertini teistler ve deistler de söylüyor. Tüm bu muazzam evrene bakıp, “tanrı vardır” diyor. Böyle şeyler bilimde kanıt yerine geçmez. Kendi öznel değerlendirmelerinizden başka bir şey değildir bu türden basit analojiler. Analoji bir kanıt enstrümanı değildir. Analoji ile hiç bir şeyi kanıtlayamayız.

    Dünya dışı yaşamın varlığına somut kanıt bulana kadar dünya dışı yaşamı yok saymak en rasyonel tutum olacaktır. Dünya dışı yaşam varlığını yadsımıyorum ama ortada hiç bir somut kanıt yokken de körü körüne inanamam.

    Gelelim paylaşımın konusuna...

    Şu ön kabullerle işe başlayalım:
    1.Galaksimizde bizden akıllı yaratıklar var.
    2.Dünyaya gelecek teknolojiye sahipler.

    Sorular şunlar:
    1.Bunu niçin yapsınlar?
    2.Neden iskoçya'yı seçsinler?

    Bunlara makul bir açıklaman varsa bizimle paylaşmanı isterim. Sözde görüldüğü iddia edilen uzay araçlarının komikliği ve olmazlığı üzerine bir sürü laf edebilirim ama zaten yeterince uzadı...
    _____________________________
    * Din toplumları paternalisttir, ahlakı gelisemez, rasyonelleşemez ve
    bireyleşemez. sekülerleşme olmadan ahlak olmaz.
    * Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük
    biraz daha artar. (Emil Michel Cioran)
    * Yearning for the past is usually just the lament of lost youth.




  • Uzaylı neden iskoçyayı işgal etsin bence uzaylılar işgal etmeleri için dünya madenlerine ihtiyaç duymalılar ama şu bir gerçek uzaylı dediğimiz dünya dışı yaşam olabilir hatta vardır diyorum şunu bir düşünün insanlık at arabalarından kendi kndine gidebilen araçlar üretti biz belki bundan 1 kaç milyon sonra neler üreteceğiz bunu başaran varlıklar illaki vardır belki bizleri biliyor ve hükümetlerle ilişkileri bile olabilir 51. Bölge gerçek arkadaşlar inanmazdım taki obama teyit edene kadar bizden habersiz neler dönüyor kimbilir

    Ama dediğim gibi varlar iletişim kurmuyor bence bazı tabularımız olduğu için yaklaşmıyorlardır trabzonda uzaylı diye emoyu taşlamışlardı :D elin uzaylısı gelse linç ederiz dünyadaki diğer insanlarda hazır değiller bence bir evren sistemi var gelişmiş ve gelişmemiş medenedniyetler sistemi biz gelimediğimiz için dünya onlara göre bir hayvanat bahçesi

    Uçuk düşünerek yazdım kusura bakmayın

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
    _____________________________




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Uzaylılar var mı yok mu bu uzun bir süre daha tartışılmaya devam edecek ama şuanki gerçekler ışığında varolduklarını iddaa edemeyiz.
    _____________________________
  • İki farklı yorumuda son derce keyıfle okudum, teşekkur ederım ıkınızede.
    _____________________________
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.