İnsanların günde sadece üç saat uyuyarak düzenli bir hayat sürme ihtimali olup olmadığını araştıran bilim adamları, uykunun kimyasını etkileyen geni keşfetti.
'Independent' gazetesinin haberine göre bu keşif, bazı insanların gece geç saatlere kadar uyanık kalabilmelerinin sebebini de genler yoluyla açıklamış oluyor.
Araştırmacılar bu keşfin, uykunun kimyasal temelini anlamada büyük yararlar sağlayacağını ve bu sayede etkili uyku ilaçları geliştirilebileceğini umduklarını belirtiyor.
Genlerin uyku üzerindeki etkisi
Araştırma sonucuna göre bu gen, potasyum iyonlarının beynin uykuyu da idare eden kritik bölgelerine akışını düzenleyen biyokimyasal kanalları kontrol ediyor.
Çalışmayı yürüten Wisconsin-Madison Üniversitesi bilim adamları, ilk kez tek bir genin uyku üzerindeki etkisinin kanıtlandığını belirterek, araştırmanın beynin kimyasal yapısını değil beyindeki potasyum kanallarını etkileyecek yeni bir bileşim oluşturma imkanı sunduğunu ifade etti.
Meyve sinekleri de insanlar gibi
'Nature' dergisinde yayınlanan çalışmada, genetik değişimin meyve sineklerinin uyku alışkanlıklarını nasıl etkilediği inceleniyor. Araştırma sonucuna göre, meyve sinekleri de tıpkı insanlar gibi günde altı ile 12 saat uykuya ihtiyaç duyuyor ve yeterli uyku uyuyamadıklarında stres belirtileri gösteriyor.
Ancak bir genlerinde yapılan değişiklikle sinekler birkaç saatlik uykuyla bile günlerini stressiz geçirebiliyor. Bununla beraber, az uyuyan sineklerin normal sinekler kadar uzun yaşamadığı da tespit edildi.
İnsanlara uyarlanma ihtimali var
Yapılan testlerde, bu sineklerin normal sineklerden farklı hareket etmediklerinin ortaya çıkması üzerine bilim adamları sonuçların insanlara da uyarlanma ihtimalini gündeme getirdi.
Bilim adamlarına göre, bu gen potasyum kanallarını kontrol ederek vücudun derin uykuya mı yoksa hafif uykuya mı geçeceğine karar veriyor. Mutasyon sonucunda ise potasyum iyonlarının beyindeki sinir hücresi zarlarının içinde bulunan kanallardan serbestçe geçişi engelleniyor.
Uyku ihtiyacı ortadan kaldırılabilir
Projeyi yürüten bilim adamları, insanların da aynı tür genlere ve potasyum kanallarına sahip olduğunu belirterek potasyum kanallarının denetim altında tutularak, uzun uykuya olan ihtiyacın ortadan kaldırılabileceğini ileri sürdü.
genlerin uyku üzerindeki etkisini bilmiyordum ilginç geldi paylaşmak istedim
Geç yatıp uykumuzu alamadığımız zaman bunun faturasını hemen ertesi sabah ödemek zorunda kalırız: Gözlerimizin altında mor halkalar, yüzümüzde çizgiler oluşmuştur, cildimiz solgun ve kurudur. Bu olumsuz tablonun kaynağı bir gece önceki kötü bir uykudur. Çünkü tıp, uykunun sadece iki iş günü arasındaki karanlık ve yatakta geçirilen süreç olmaktan öte bir önem taşıdığını artık kanıtladı. Peki, uyku sırasında ruh halini ve dış görünümü böylesine etkileyecek kadar neler olup bitiyor? Uyku sırasında hormon düzeyimiz dengeleniyor, sindirim sistemi hızla çalışıyor, bağışıklık sistemi kendi içinde yoğun bir faaliyete geçiyor ve vücudumuzu kaplayan cildimiz yoğun bir çalışma içine giriyor.
GÜZELLİĞİN SIRRI DA UYKUDA
Cildimizin pürüzsüz kalabilmesi her gün 10 gram ölü deri hücresinin katılmasıyla sağlanır. Bunun gerçekleşebilmesi için, her akşam derimizin en üst tabakasındaki hücreler bölünmeye başlar. Uyku esnasında ise büyüme hormonunun artması ve stres hormonunun düşmesiyle birlikte bu reaksiyon sürat kazanır. Gecenin sessizliği bu işlev için en ideal ortamdır. Çünkü şimdi ne güneş, ne rüzgar, ne de hareket ve stres karmaşık hücre bölünmesini engelleyemez. İşte bu yenilenme saatlerinde cildin, başta oksijen olmak üzere, bir dizi besin maddesine ihtiyacı vardır. Alınan her solukta cilt, ihtiyacı olduğu oksijeni depolar. Bu nedenle akşamları yatmadan önce yatak odasını iyice havalandırmayı ihmal etmeyin, yaz aylarında ise açık pencere uyumayı alışkanlık haline getirin. İlerleyen yaşla birlikte cildin oksijen alımı güçleştiği için, 30 yaşından sonra havanın temiz olduğu bir ortamda uyumaya daha çok dikkat edilmesi gerekir.
UYKU, CİLDİ YENİLİYOR
Uyurken, özellikle de rüya gördüğümüz saatlerde vücut ısısının 2 derece artmasıyla birlikte, organizma bol miktarda sıvı üretir. İşte bu nedenle sabahları uyandığımızda saçlarımız nemlenmiş, şekilleri bozulmuştur. Yağ bezleri geceleri yenilendiğinden, uyku sırasında yağ salgılaması genelde azdır. Bu nedenle, cildi kuru olanların gece yatarken cildine nemlendirici krem, hatta cilt yağı uygulaması doğru olur. Laboratuarlarda her geçen gün yenileri üretilen bu ürünlerin amacı, cildin bioritmine ayak uydurup, hücreleri yenilenmeleri sırasında glikoz, vitamin ve oksijen gibi gereksinim duydukları maddelerle beslemektir. Kesin olan bir nokta da, tüm maddelerin cilt tarafından gündüze oranla gece daha iyi emildiğidir. İşte bu nedenle cildin uyku sırasında alerjen maddelere karşı daha duyarlı olduğu tahmin ediliyor. Uyku uyurken unutmamanız gereken belki de en önemli husus, ultraviole ışınlara maruz kalmamak. Çünkü bu tehlikeli ışınlar, bölünmekte olan hücrelere zarar verebilir, hatta deri kanserine kadar yol açabilir. Düzenli olarak solaryuma girenlere de bir tavsiyemiz var: Solaryum seansları için mutlaka gündüz saatlerini seçin, asla akşam ve gece solaryuma girmeyin.
EN İYİ UYKU GECE YARISINDAN ÖNCE Mİ?
Uyku uzmanları, kanımızdaki büyüme hormonu düzeyinin uykuya dalar dalmaz ani bir yükseliş gösterdiğini saptamış. Bu nedenle, ister geceyarısından önce, ister geceyarısından sonra yatın, uykunun ilk 3,5 saati gerçek bir güzellik uykusudur. Ancak uykunun yeterli ve derin olması şartıyla. Bu, bütün uyku aşamalarından, yani uykuya dalıştan sakin uykuya, derin uykudan rüya görmeye kadar tüm safhaların gecede 4 ya da 6 kez tekrarlanması demektir. Gece yarısından çok sonra yatmayı alışkanlık haline getirmiş olanların bu alışkanlıklarını sürdürmelerinde bir sakınca yok. Ancak önemli olan vücuda alıştığı düzeni her zaman sağlayabilmektir.
UYKUDA KIRIŞIKLIKLAR KAYBOLUR MU?
Böyle bir mucizeyi kim istemez? Mimiklerin ya da güneşin yol açtığı kırışıklıklar hiçbir şekilde kaybolmaz elbette. Ancak ciltteki bazı kat ve çizgilerin geceleri yok olduğu da bir gerçektir. Çünkü yattığımızda cildimiz daha fazla sıvı depolar. Tansiyon düşüp, damarların genişlemesiyle, dokuya bol miktarda sıvı akar. Hareketsiz olduğumuz için de bu sıvının ciltten akması zorlaşır. Sonuç, dokunun gerilmesi, küçük kırışıkların aldığı destekle kaybolmasıdır. Gün içinde ise, ciltte depolanan bu sıvı vücuda yayılır ve yüzdeki çizgiler yeniden belirmeye başlar. Gecenin olumlu etkisini sürdürebilmek, özellikle E vitaminli nemlendirici kremlerle mümkün olabiliyor. Şunu da unutmayın ki, ne kadar uzun süre yatakta kalırsanız kalın, huzursuz bir uyku ya da yanlış bir yastık da sabahları kırışık bir yüzle uyanmanıza neden olur. Alabileceğiniz en iyi önlem, olabildiğince alçak bir yastıkla uyumayı alışkanlık haline getirmektir.
NE KADAR UYKUYA İHTİYACIMIZ VAR?
İçinde yaşadığımız toplum, insanoğlundan günün 24 saati zindelik talep ediyor. Günümüzde başarı ibresi sabah, gece, gündüz, kısacası her an canlı olabilen kişilerden yana. Kesintisiz verimlilik, sadece iş yerinde değil, boş zamanlarda da bekleniyor. Bu durumda 8 saat uyku, tembellere özel bir ihtiyaç mı? Kesinlikle hayır. Çünkü şu kanıtlanmış bir gerçek ki, sık sık yeterince derin ve uzun uyku uyuyamayan kişiler, hastalıklara karşı daha dayanıksız oluyor. Devamlı gerilim halindeysek, sağlıklı uyku uyuyamayız. Böyle durumlarda organizma dengesini kaybederek stres hormonunu bol miktarda salgılar. Hatta, kandaki seviyesinin en düşük olması gereken akşam saatlerinde bile vücut bu hormonun üretimini durduramaz. Böyle durumlarda vücudun bioritmi kontrolden çıkar. Bu dengesizliğin cilde etkisi kaçınılmazdır: Cilt kurur, pul pul kalkar, çatlar, hücre bölünmesi düzenli gerçekleşemediği için cilt giderek incelir. Kuru cilt daha da kururken, pürüzlü cilt siyah nokta ve sivilcelerle dolar. Uyku uzmanları, "Ne kadar değil, nasıl uyuduğunuz önemlidir. Gerekli olan derin uyku ve rüya aşamaları 6 saate de sığdırılabilir. Ancak çoğu insan beden ve beynini yeni güne hazırlayabilmek için genellikle 7-8 saat uykuya ihtiyaç duyar. Bu da kişinin kendini iyi hissetmesi için kaçınılmazdır" diyor.
UYKUYLA GELEN SAĞLIK
Kobaylarla araştırmalar yapan uyku uzmanları, uyumalarına izin verilmeyen kobayların uykusuzluğa 3 hafta dayanabildiklerini tespit etmiş. 3 hafta sonra bağışıklık sistemleri çöken hayvanlar, ateşlerinin yükselmesi sonucu ölmüşler. Soğuk algınlığı, bronşit ya da mide bağırsaklarımızı üşüttüğümüzde ayakta duramaz, kendimizi hemen yatağa atarız. Tıp çevreleri hastalık ve uyku ihtiyacı arasındaki bağlantının sırrını artık çözdü: Bağışıklık sistemimizin en yüksek verimle çalıştığı, yani bir enfeksiyonun söz konusu olduğu zamanlarda uykuya dalarız. Uyku uzmanlarına göre, bakteri ve virüslere karşı düzenlenen bir saldırı sonucunda vücutta toksinler oluşur ve bu toksinler kana karışarak uyku ihtiyacını meydana getirir. Yemeklerden sonra bastıran uykunun da bir açıklaması var: Yemekle birlikte mide ve bağırsaklara bol miktarda yabancı protein, mantar ve mikroplar girer. İşte böyle bir ortamda savunma sistemimizi korumak adına bir öğle uykusu uyumamız yararlı olur. Ancak hücre yenilenmesi ve hormonal reaksiyonlar sadece geceleri meydana geldiği için, öğle uykusunun güzelliğe hiçbir katkısı olmaz. Yani çoğumuzun inandığının aksine güzellik uykusu gece uykusu değildir. Gerçek güzellik uykusu, gece uyunan uykudur. Çünkü beynimizin salgıladığı melatonin hormonu hava karardıktan sonra üretilir. Cildin yenilenme işlemini işte bu hormon başlatır.
Uykunun verdiği sağlık aynen genlerle oynanıncada oluyorsa neden olmasın..
Mesela cephedeki bir asker 2 saatlik bir uykuyla bir günü geçirebilir.Hemde dinç olarak, bu sıcak savaş süresince devam ediyor.Fakat normal hayata döndüklerinde 2 saat değil 8 saatlik uykunun bile az geldiğinden bahsediliyor.Yani herşey insanın piskolojisine ve iradesine bağlı.
quote:
Orjinalden alıntı: _kılıç_
Mesela cephedeki bir asker 2 saatlik bir uykuyla bir günü geçirebilir.Hemde dinç olarak, bu sıcak savaş süresince devam ediyor.Fakat normal hayata döndüklerinde 2 saat değil 8 saatlik uykunun bile az geldiğinden bahsediliyor.Yani herşey insanın piskolojisine ve iradesine bağlı.
insandaki psikoloji gerçekten olağanüstü birşey...görüyoruz moralini iyi tutan kanser hastalarının nasıl iyileştiğini hayran kalmamk mümkün değil
banada bu gen den nakil etsek çok iyi olucak. Pazar günlerimi uyuyarak geçirmekten bıktım
Alışkanlık yaptımı 3 saat uykuyda yetebilir.Gen nakline gerek yok .
benim bildiğim olay şu aslında fiziksel yorgunluğun uyku ile alakası yok.herkesin bildiği uykunun evreleri var ve en önemlisi rem diye adlandırılan kısmı.bunda genelde sabah saatlerine denk geldiği ve uynadığımızda genel olarak yarıda bölündüğü için uykusuz hissediyoruz kendimizi.sanırım bu konuda araştırma yapılmış ve kanıtlanmış.eğer rem uykusunu tamamlarsanız uykunuzu alırsınız ve yorgunluğunuz olmaz.bu süre değişir tabi rem uykusu 2 saat sürerse 2 saat uyku size yeterlidir 3 saat sürerse 3.