Şimdi Ara

Taksim meydanındaki anıtta iki rus genaral

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
30
Cevap
0
Favori
1.649
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  •  Taksim meydanındaki anıtta iki rus genaral


    Bu haberi dün aylık dergilerin birinde okudum ve şaşırdım en azından ben bilmiyordum eminim bir çok kişide bilmiyordur.internette geniş bir bilgi veriliyor.Bir örnek

    ‘’Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi? Anıt'ın İstiklal caddesine bakan, Cumhuriyet'i simgeleyen cephesinde, Atatürk'ün hemen arkasındaki figürler arasında iki Rus generalinin heykeli de yer alır. Bunlar, General Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov'dur. Büyük Zafer'i ve Cumhuriyet'i simgeleyen ulusal bir anıtta, iki Rus generalinin heykelinin bulunması insanı şaşırtabilir, ama bunun çok ilginç bir nedeni vardır.


    Şöyleki;
    Türk Ulusu Milli Mücadele esnasında düşmana karşı savaşırken ve tüm dünya kendisine sırt çevirmişken, Sovyetler Türklere yardım elini uzatmış ve yukarıda sözünü ettiğim bu askerlerden General Frunze, Ukrayna elçisi sıfatıyla Ankara'ya gelerek Ankara Hükümeti'yle diplomatik ilişki kurmuştu. Frunze, 20 Aralık 1921 günü Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmasıyla Sakarya Zaferi'ni kutlamış, daha sonra da Türk-Ukrayna Dostluk Anlaşması imzalanmıştı. Mareşal Voroşilov ise savaşın sürdüğü yıllarda askeri bilgisiyle savaşın taktik ve stratejisine katkıda bulunmak istemiş ve bu nedenle de Ankara'ya gelmişti. Sovyetlerin o günlerde yaptığı yardımı unutmayan büyük adam Atatürk, bir jest olarak bu iki generalin heykelinin de anıtta yer almasını istemişti’







  • Aslında doğru olan yapılmış.Onları hiçe saymak olmazdı.Atama duyduğum saygı daha da arttı.
  • İlk defa duydum teşekkürler paylaştığın için
  • Bunu yeni duyuyorum; Rus Milleti olarak bu jestinden dolayı Atatürk'e sevgilerimizi borçluyuz...
  • Konu hakkında Yılmaz Özdil'in köşe yazısı...

    ------------------

    Taksim

    Kliment Vefremoviç Voroşilov...

    Var mı tanıyan?

    Mihail Vesilyeviç Frunze?

    *

    Hadi bi soru daha... Erkek ceketlerinin düğmeleri sağda mı olur, solda mı?

    *

    Voroşilov, adı üstünde, Rus.

    Frunze de.

    Bolşevik devriminin generalleri.

    Atatürk için "özel" adamlardı.

    Çünkü, Kurtuluş Savaşı'nda dünya bize silah doğrultmuşken, bize destek veren Sovyetler'in "apoletli elçileri"ydi onlar... Frunze, 1921'de TBMM kürsüsüne çıkmış, Rus halkı adına, Sakarya Zaferimizi kutlamıştı. Voroşilov ise, "silahsa silah, paraysa para, isteyin verelim" demek için, savaşın en zorlu günlerinde Ankara'daydı.

    Atatürk, onları unutmadı hiç.

    *

    Diyeceksiniz ki, e-ee?

    E'si şu...

    Taksim Meydanı'yla ilgili ne zaman bir tartışma olsa, aklıma geliverir Voroşilov ile Frunze... Çünkü, Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda heykelleri var onların... Bizzat, Atatürk'ün emriyle dahil edildiler, Anıt'taki figürler arasına... 1928'den beri orada, Taksim'in göbeğinde, Atatürk'ün hemen yanıbaşında duruyorlar.

    *

    Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda "ne var, niye var" gibi soruları merak etmeyen, orada "kim"lerin olduğundan haberi bile olmayan bir toplumun, "Taksim'e çıkarım, çıkartmam" diye kavga etmesinin manası var mıdır? "Gomünistler Moskova'ya" diyen dangalakların, Taksim Anıtı'nda Bolşevik generallerin önünde saygı duruşunda bulunması veya onları sendikalardan koruması, komik değil midir?

    *

    Habire önünden gelip geçtiğimiz Taksim Cumhuriyet Anıtı yıllardır orada dururken, Atatürk, Rus generalleri yanına yerleştirmişken; nasıl oldu da, 1950'den itibaren, Kurtuluş Savaşı'nda bize kurşun sıkanlarla kanka olup, bize destek verenlere düşman olduk? Atatürk o heykeli, kafasına kuş pislesin, siz de seyredin diye mi dikti?

    *

    Amaaaan, bana ne be...

    Sıkıldık tarihten.

    Magazine geçelim...

    Erkek ceketlerinin düğmeleri sağda olurken, Taksim Cumhuriyet Anıtı'ndaki Atatürk'ün ceket düğmeleri neden solda?




  • @Yezat teşekkür ederim bu yazıyı paylaştığınız için.
    Her şeyi açıklıyor sanırım.
    Dostu düşmanı tanımak isteyen zaten tanıyor.
  • Aynı konuyu konudışında da görmüştüm sanki
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • ilk kez duyuyorum cok hosuma gitti
    tesekkurler
  • Aslında madem ilgi var, konu hakkında ki Soner Yalçın yazısını da paylaşalım

    Yazı salt bu anıtı anlatmaktan ziyade, bu memlekette 'komünist propagandası yapıyor' damgası altında, kimlere ne gibi rezillikler yapıldığını gözler önüne sermeyi amaçlıyor.

    Yakın tarihimizle alakalı güzel bilgiler bulabilirsiniz.



    ------------------------


    Taksim’de 80 yıldır komünizm propagandası yapılıyor!


    Kırgızistan’ın başkenti Bişkek...

    Moskova Kızıl Meydan’daki Lenin Mozolesi’nin hemen arkasındaki bir mezar... Ve İstanbul’daki Taksim Anıtı... Bu üçünün birbiriyle nasıl bir ilişkisi vardı? Taksim Anıtı’nda bulunan bir sırrı tarih dergileri yıllarca neden yazmadı, yazamadı? Bu sırrın doğmasına neden olan kişi Atatürk müydü? İşte Türkiye’nin yakın siyasal tarihinin trajikomik bir hikáyesi...

    Kızılcıklar oldu mu/Selelere doldu mu

    Gönderdiğim çoraplar/Ayağına oldu mu

    Mendili geline/Mendil verdim eline

    Kara kına yollamış/Yár benim ellerime...



    Edirne-Keşan yöresinin bu türküsü TRT’de yasaklanmıştı.

    Sebep "Kızılcıklar oldu mu" denmesiydi. "Kızılcık" ne demekti, "kızıl" demekti.

    Peki, "kızıl" ne demekti; "komünist!"

    Yani türküyle komünizm propagandası yapılıyordu!

    Gülmeyin. Daha neler var:

    Rahmetli Uğur Mumcu bir makalesinde Kars yöresinin pek bilinen türküsünü yazdı:

    Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa

    Askerin milletin bayrağınla çok yaşa

    Sağdan sola soldan sağa

    Salla bayrağı düşman üstüne...

    Ve rahmetli yazmasıyla birlikte soluğu hákim karşısında aldı.

    Hadi bayrağın sağdan sola sallanması anlaşılabilirdi; ama ne demekti "düşmanın üzerine sallanan bir bayrağın soldan sağa sallandırılması?"

    Eee açıkça komünizm propagandasıydı! 12 Mart 1971 askeri darbesi, Uğur Mumcu’yu 7 yıllık ceza istemiyle yargıladı!

    Daha Türkiye İşçi Partisi genel başkanı olmadan önce Behice Boran, Dil Tarih Fakültesi’ndeki öğretim üyesiydi. "Sınav kağıtlarını kırmızı kalemle değerlendirip not veriyor" diye üniversiteden uzaklaştırıldı! Haklılardı; kırmızı ne demekti?

    Yani, hiç gözlerinden kaçmıyordu bunlar! Sigara paketleri üzerinde orak-çekiç arayan bir zihniyeti bu. Neyse...

    Tüm bunları niye yazdım ona gelelim...
    Sansürün böylesi

    Tarih 9 Ağustos 1928. Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı açıldı. Yani bugün bildiğimiz adıyla "Taksim Anıtı" seksen yaşında. Bu anıtın bir de sırrı vardır bilir misiniz? Artık bazılarınız biliyordur.

    "Artık" diyorum, çünkü düne kadar pek kimse bilmiyordu. Nereden bilsinler?

    Ben bile emin olamadım, araştırma yaptım. Arşivimdeki tarih dergilerinin Taksim Anıtı’yla ilgili haberlerini, makalelerini okudum.
    Bakalım bu sırrı yazmışlar mıydılar?

    Şevket Rado’nun sahibi olduğu "Tarih ve Edebiyat Mecmuası" Ağustos 1979 tarihli sayısında, "Taksim Cumhuriyet Abidesi" başlıklı yazısında bu sırra hiç değinmemişti. (Sayı 8, Sayfa 19)

    Başında Midhat Sertoğlu’nun bulunduğu "Yıllar Boyu Tarih" dergisi, Ağustos 1980 tarihli sayısının kapağını Taksim Anıtı’na ayırmıştı. Başlığı ilginçti: "Yeterince tanımadığımız şaheser: Gelin, Taksim Anıtıyla Tanışalım."

    Erdal Türkay’ın kaleme aldığı yazıda da ne yazık ki bu sır yoktu! (Yıl 3, sayı 8, sayfa 44)

    Yayın danışmanlığını Eroğul İskit’in yaptığı "Yıllar Boyu Yakın Tarih Dergisi" Temmuz 1978 tarihli sayısının "Taksim’de 50 yıl" başlıklı yazısını; İstanbul’a yaptığı başarılı çalışmalarıyla birçok tarihi eseri kazandıran Çelik Gülersoy kaleme almıştı. Beş sayfa ayrılan bu yazıda da Taksim Anıtı’nın sırrı yoktu!

    (Yıl 1 sayı 4 sayfa 45)

    Başında Prof. Mete Tunçay’ın bulunduğu "Tarih ve Toplum" dergisi, Ocak 1988 tarihli sayısında "Taksim Anıtı ile İlgili Mektuplar" başlıklı Turgut Kut imzalı bir yazıya yer vermişti. Anıtın İtalyan heykeltıraşı Pietro Canonica’nın mektuplarına yer verilen yazıda da anıttaki sırra ait bilgi yoktu. Haksızlık yapmayalım; konu belki de Taksim Anıtı olmadığı için bu sır yazılmamış olabilir. (Sayı 49, Sayfa 21)

    Uzatmayayım:

    Ne "Yakın Tarihimiz" ciltlerinde ne de "Belgelerle Türk Tarih Dergisi" sayılarında Taksim Anıtı’nın sırrıyla ilgili bir yazı bulabildim.

    Sekiz ciltlik İstanbul Ansiklopedisi’nde bile yoktu.

    Anıtın yapılış hikáyesi yazılıyor; mimari bilgileri, özellikleri veriliyor; mali ve sanatsal yönüne değiniliyor; Cumhuriyeti sembolize eden figürler anlatılıyor; Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’tan bahsediliyor. Ama bir sırrın üstü örtülüyordu!
    Nedir bu sır

    Düşünebiliyor musunuz; İstanbul’un orta yerinde 80 yıldır bir anıt var ve çoğu kimse bu anıtı yakından tanımıyor.

    Çünkü bir gerçek hep atlanıyor. Kuşkusuz Taksim Anıtı’ndaki sır sonra ortaya çıktı. Peki, ne zaman ortaya çıktı biliyor musunuz?

    Soğuk savaş dönemi bitince...

    "Popüler Tarih Dergisi" Ağustos 2002 sayısında, yıllardır saklanan bu gerçeği/sırrı yazdı: Taksim Anıtı’nda, Atatürk’ün arkasında iki Sovyet generali duruyor: General Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov...

    Evet; sır buydu.

    Soğuk savaş döneminde kızılcık şerbetinde bile komünizm propagandası arayanlar, topluma öyle bir korku salmışlardı ki, anıttaki Sovyet generallerini kimse yazmamıştı. Belki de bazıları bilerek yazmadı. Öyle ya ne demekti; Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak’ın yanında komünist generallerin bulunması?

    Bizim tarihçiliğimiz böyledir işte.
    Kim bu generaller

    General Mihail Vasilyeviç Frunze, Sovyetler Birliği tarihi içinde önemli bir yere sahipti. Bir çiftçi çocuğu olarak 1885 yılında Bişkek’te dünyaya geldi; 19 yaşında Bolşevik Parti’ye katıldı. Siyasi faaliyetlerinden dolayı yükseköğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.

    1906’da Lenin ile tanıştı. Tutuklanarak kürek cezasına çarptırıldı. 1916’da firar etti. 1917 Devrimi’nde Minsk ve Batı Cephesi ordularına komutanlık etti; devrimin zaferle sonuçlanmasında büyük rol oynadı.

    Devrimin ardından başlayan iç savaşta da çok kritik roller oynadı. Kızıl Ordu Başkumandanı Troçki tarafından Doğu Cephesi’nin komutanlığına getirildi. 1920 yılında Güney Cephesi’nin başına geçti.

    1921’de Merkez Komite üyesi, 1925’te ise Sovyet Devrimci Askeri Konsey Başkanlığı yaptı. 31 Ekim 1924’te ülser rahatsızlığı nedeniyle yattığı ameliyat masasından bir daha kalkamadı. 40 yaşındaydı.

    Frunze’nin mezarı, Kızıl Meydan’da, Lenin Mozolesi’nin arkasındaki Kremlin duvarındadır.

    Ölümünün ardından doğduğu şehir Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’in adı Frunze olarak değiştirildi. Ne var ki Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, şehre tekrar Bişkek adı verildi.

    General Frunze, bizim tarihimiz açısında da önemli bir yere sahipti.

    Lenin’in özel talimatıyla, olağanüstü elçi sıfatıyla 13 Aralık 1921’de Ankara’ya geldi. Onuruna düzenlenen mitingde yaptığı konuşma büyük etki yarattı. Millet Meclisi’nde konuşma yaptı. Frunze, Mustafa Kemal’le yakın ilişki kurdu. Sakarya cephesini gezdi. 5 Ocak 1922 günü arkasında iyi duygular bırakarak ülkesine döndü.
    Peki diğer Sovyet generali kimdi?

    Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov 1881 Vernhiy/Ukrayna’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Maden işçiliği yaparak eğitimini zorlukla bitirdi. 1903’te Rus Sosyal Demokrat Partisi’ne girdi; 1906’da Bolşevik delegesi olarak Stockholm kongresine katıldı. Birkaç defa tutuklandı ve sürgüne gönderildi. 1917 Devrimi’nden sonra Petrograd Savunma Komitesi Başkanı oldu. 1918’de Ukrayna 5. Kızıl Ordusu’nu kurdu. 1925-1940 arasında Halk Savunma Komiserliği yaptı. II. Dünya Savaşı’nda Leningrad savunmasını yaparak Hitler’in kenti ele geçirmesini önledi. Savaş sonunda mareşalliğe yükseltildi ve 1947’de Politbüro üyesi oldu. 1953-1960 arasında Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanlığı (cumhurbaşkanlığı) yaptı. 1969’da öldü.

    Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov’un bizim için önemi ise şuydu:

    Ulusal kurtuluş savaşının sürdüğü yıllarda askeri bilgisiyle savaşın taktik ve stratejisine katkıda bulunması amacıyla Ankara’ya gönderildi.

    Uzatmayayım; Sovyetlerin o günlerde yaptığı yardımları unutmayan Atatürk, bir jest olarak bu iki generalin heykelinin de anıtta yer almasını istedi.

    Şimdi de; Türkiye’de Sol’un olmadığını, söylüyorlar. Bir heykelden bile korkanların, Sol’a neler yaptığını varın siz düşünün.

    Atatürk heykel yapımına hep büyük önem verdi. Türk büyüklerinin de heykellerinin yapılmasını çok arzu etti.

    En çok istediği ise Fatih Sultan Mehmed’in heykelinin yapılmasıydı.

    Atatürk Fatih’in heykelinin yapılmasını çok istiyordu




  • 92 harbinde ruslar bizi cicekle karsılıyordu değilmi
    Tamam Kurtulus savasında destekci oldular ancak Bu bazı gercekleri değistirmez hadi onuda gectim ssbc nin Türk devletlerine yaptıkları mezalimi herkez biliyor.
  • Atatürk büyüklüğünü göstermiş yine unutmamış Kurtuluş Savaşı'ndaki yardımlarını heykelini diktirmiş.Neyse seven sever sevmeyen sevmez ama bazılarının sevmemesi de tarihi değiştirmez.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KutluhanGüngör

    92 harbinde ruslar bizi cicekle karsılıyordu değilmi
    Tamam Kurtulus savasında destekci oldular ancak Bu bazı gercekleri değistirmez hadi onuda gectim ssbc nin Türk devletlerine yaptıkları mezalimi herkez biliyor.


    yanlış bilmiyorsam 92 harbinde sscb değil rus çarlığı vardı aralarında düşünce farkları var sonuçta hepsi menfaatleri sonucunda haraket ediyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TIGERSHARK -- 4 Eylül 2008; 23:00:42 >
  • Kurtuluş Savaşı döneminde Rusların bize çok destek olduğunu okumuştum Şu Çılgın Türkler'de.Atatürk de bunu unutmayacak bir insan olduğunu tekrar tekrar gösterdi...
  • Ülke menfaatleri söz konusu olduğunda kimse kimsenin dostu değildir. Bizim yaptığımız vefa borcumuzu ödemek olmuş ki bize yakışanıda budur. Ancak her zaman ki Türk milleti tek bir eylemle göklere çıkarır tek bir eylemle yerin dibine vururuz insanları .

    Heyecana gerek yok mutlak çıkarları doğrultusunda gerçekleştirdikleri politik dostluklar bunlar.
  • Sovyetler'in katkısı asla yadsınamaz, Sovyetler belki bizi kendi tarafına çekmek istemiş ondan dolayıda emperyalizmin sömürüsüne karşı bağımsızlık mücadelesi veren bizlere yardımlarda bulunmuşlardır. Ama bazılarının neden hala komünist, sosyalist kelimelerini duyunca irkildiklerini anlayamıyorum. Heralde ABD'nin emperyal düzenini sağlamlaştırmak için (böl-parçala-yönet bknz. Yugoslavya) sosyalizm ve komünizm karşıtlığı sayesinde yetişen, yeşeren bir anlayıştır.
  • Fikir-Zikir Meselesi Çok normal...Türkiye Cumhuriyeti'nin sadece heykellerinde değil kuruluş ve yönetim anlayışı dahil hemen her unsurda sovyet ve komünist etkisi vardır..Köy Enstitülerinden tutun da devlet mandıralarına kadar,tek tip kıyafetlerden çok yüksek vergilere kadar her yerde bu etkiyi fazlasıyla görebilirsiniz..Daha binlerce örnek yazılabilir..

    Bu bir tercih meselesi idi..Cumhuriyet kuruldıktan sonra ilk 20 yıl içinde özellikle İsmet İnönü tarafından komünist açılımlara öncelik verildi,askeri hegamonya kuruldu,halk kutsal olan herşeyinden uzaklaştırıldı,halkın kutsalı ile olan tüm ilşkisi tarihi bile yok edildi..Çoğu şehirde nüfus kayıtları bile yakıldı..Tüm bu değerlerin yerine ırkçı milliyetçilik ön plana çıkartıldı..Her türlü karşıt düşünce unsuru ordu tarafından yok edildi..Sözde cumhuriyetin sözde seçimleri hiçe sayıldı halkın seçtiği başbakan asılarak millete ders verildi..Ard arda askeri darbelerle komünist açılımların yeri sağlamlaştırıldı.Askeri yönetim hep en önde olabilmek için türlü sosyal projeler üretti..

    Tüm bu yapılanların iyi mi kötü mü olduğunu aşağıdaki indexi inceleyerek anlayabilirsiniz..İndekste bize göre çok üst sıralarda bulunan ülkelerin yakın geçmişlerini bizimle kıyaslayınız ve gelişmiş ülkelerin genel yönetim modellerini irdeleyiniz..Bu halk tarihte ne idi şimdi ne oldu?sorusunu cevaplamayı da unutmayınız!!

    http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_Human_Development_Index





  • Atv 'de bir bilgi yarışması programında Cumhuriyet anıtında bulunan bayrak sorulmuştu...O sorudan sonra internette araştırdım , Kurtuluş Savaşı sırasında Emperyalizm'e karşı mücadeleye destek olmak için SSCB Türkiye'ye yardımda bulunmuş.. hatta Atatürk'ün Yoldaş Lenin'e diye başlayan mektupları oldugu söyleniyor..
  • sscb!'nin Türk kurtuluş savaşına yardım ettiği doğrudur.(silah ve askeri mühimmat)daha öncelerinde de tekrarladığım gibi bunun nedeni Türk kurtuluş savaşının anti emperyalist niteliğidir.ayrıca toplanan yardımların bir kısmını iç ettiği de söylenmektedir.bunun gerçeklğinden emin değilim.ne derece doğru bunu da bilmiyorum.sadece elimde olan 1955 yılına ait bir gazete küpüründeki köşe yazısında bunu okumuştum.

    ve eklemek isterim ki Türkiyenin ve Türk askerininde sscb nin kuruluşuna ve devrimine katkısı büyüktür.çanakkalede direnen Türk askeri zaferi sayesinde çarlığın yıkılışını kolaylaştırmıştır.bunuda es geçmeyelim. eklemek istedim.

    saygılar
  • quote:

    Orjinalden alıntı: s£stavina

    Ülke menfaatleri söz konusu olduğunda kimse kimsenin dostu değildir. Bizim yaptığımız vefa borcumuzu ödemek olmuş ki bize yakışanıda budur. Ancak her zaman ki Türk milleti tek bir eylemle göklere çıkarır tek bir eylemle yerin dibine vururuz insanları .

    Heyecana gerek yok mutlak çıkarları doğrultusunda gerçekleştirdikleri politik dostluklar bunlar.



    İllaki...Eğer o gün biz düşseydik,sıra onlardaydı.Bunuda çok iyi bildikleri için bizim düşmememiz için ellerinden geleni yaptılar...
  • Bugun faşistler bu konu üzerinde pek bilgi sahibi değildir,

    ama Milli Kurtuluş Savaşı'nda mehmetçiğin elindeki mavzerlerde çekiç-orak sembolleri vardı.
    Atılan 300 milyon kurşun sovyet yapımıydı.
    Hazinede bulunan 80milyon lira moskova antlaşmasıyla girmişti kasamıza
    Kullanılan yeni uçakları sovyetler yolladı.

    Kısaca,
    Mustafa Kemal'in emperyalizme karşı en büyük müttefiki Lenin'di.
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.