Şimdi Ara

Nanoteknoloji ve Temeli?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
8
Cevap
0
Favori
1.809
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Nanoteknolojiyle ilgili bi konferans vardı dun arkadaslar Bilkent'teyim..Eski mezunlardan birisi, Bilkent ten sonra Stanford University de master yapmıs, Suan intel le çalısıyomus asıl.Türkiye'de de dyo, arcelik gibi firmalarla çalısıyomus gelistirme tabanlı ar-ge tarzı.Hatta adı Dr. Hilmi Volkan Demir..
    Adam dun bize kendi hazırladığı sunumu izletti, her seyde, GUNES KREMINDE bile nanoteknoloji kullanılıyomus.Hatta nanoteknolojiye en çok masraf yapan firma sanırım L'oreal mis..Kir tutmayan pantalon, ıslanmayan satıh, kendi kendini temizleyen duvar fln bunlar hep nanoteknoloji tabanlı işlermiş..Hatta adam bize intelden bişey getirmiş parlak bi ayna görünümlü işte işlemcilerin asıl kaynağı fln gbi bişey söyledi.Gerçekten iyi bi etkinlikti en azından benim gbi elektronik muh. öğrencileri için :)
    Ya şimdi benim aklıma gelen bu tür ileri teknoloji işler yaparken surekli integral, türev mi kullanılıyo?her türlü data depolaması, işlevsellik entegre edilirken bu tur seyler mi kullanılıyo acaba?







  • quote:

    Orjinalden alıntı: teenboi

    Nanoteknolojiyle ilgili bi konferans vardı dun arkadaslar Bilkent'teyim..Eski mezunlardan birisi, Bilkent ten sonra Stanford University de master yapmıs, Suan intel le çalısıyomus asıl.Türkiye'de de dyo, arcelik gibi firmalarla çalısıyomus gelistirme tabanlı ar-ge tarzı.Hatta adı Dr. Hilmi Volkan Demir..
    Adam dun bize kendi hazırladığı sunumu izletti, her seyde, GUNES KREMINDE bile nanoteknoloji kullanılıyomus.Hatta nanoteknolojiye en çok masraf yapan firma sanırım L'oreal mis..Kir tutmayan pantalon, ıslanmayan satıh, kendi kendini temizleyen duvar fln bunlar hep nanoteknoloji tabanlı işlermiş..Hatta adam bize intelden bişey getirmiş parlak bi ayna görünümlü işte işlemcilerin asıl kaynağı fln gbi bişey söyledi.Gerçekten iyi bi etkinlikti en azından benim gbi elektronik muh. öğrencileri için :)
    Ya şimdi benim aklıma gelen bu tür ileri teknoloji işler yaparken surekli integral, türev mi kullanılıyo?her türlü data depolaması, işlevsellik entegre edilirken bu tur seyler mi kullanılıyo acaba?


    sorunun cevabını bilmiorum ama güneş kreminde bile kullanımı beni çok şaşırttı.




  • Nedir bu NANO TEKNOLOJİ ?

    Boya sanayinden, tekstil ve otomotive kadar hemen her alanda yenilikler vaat eden Nano teknolojisi Türkiye’ye getirildi.

    Otomobilinizin yakıt tüketimini yüzde 20’ye kadar azaltabileceğinizi söylesek ne dersiniz? Peki ev, işyeri ya da hastanelerin kirlenmeyen, uzun ömürlü ve bakterilerin üremesini önleyen boyalarla boyanabileceğini söylesek? Ayakları koku yapanlara da bir müjdemiz var: anti bakteriyel ve kan deveranını artırıcı etkisi ile ayak kokusuna son veren ayakkabı tabanı bu soruna çare oluyor. Yepyeni bir devrimin (biraz geç kalmış olsak da) kapısındayız: Nano teknolojisi.

    Sanayide meydana gelen devrim niteliğindeki gelişmeler arasında buharlı makinenin icadı, motorun icadı, İnternet’in geliştirilmesini takiben şimdi de dördüncü basamağı oluşturduğuna inanılan Nano teknolojisi insanlığın yaşam kalitesini artırmada yeni ufuklar vaat ediyor.

    Nano, metrenin milyarda birini ifade etmek için kullanılan ölçü birimi. Nano teknolojisi sayesinde maddelerin nano boyutlara indirgenip işlenebilmesi mümkün hale geliyor. Bir örnek vermek gerekirse, bildiğimiz doğal kil ya da seramiği nano boyutlarda toz zerrecikleri haline getirebilir ve bunu nano polimerlerle işleyebilirsek, doğal ortamda karşılaşamayacağımız sertlikte ve dayanıklılıkta malzemeler imal edebiliriz.

    Tayvan’da Nano Baba olarak bilinen Ku Shao-Tu, yüzde 50 Tayvan, yüzde 50 Türk ortak girişimi ile kurulan Nanolight Yüksek Teknoloji Ürünleri şirketinin açılışı için Türkiye’deydi. Aynı zamanda Tayvan Araştırma Merkezi’ne bağlı Nano Bölümü’nün de Başkanı olan Ku Shao-Tu ile nano teknoloji üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi ama bizim "QUALİTY TUKİSH MEDİA" mız bu söyleşiye önemsiz haber damgasını vurarak yayınlamadı işte "AkiFB" farkıyla söyleşinin bir kısmı:

    Basit bir ifade ile nano teknolojisi nedir?

    - Nano ne bir maddedir, ne bir şeydir. Sadece bir ölçüdür. Ölçünün küçültülmüşüdür.

    Hayatımızda ne gibi değişikliklere neden olacak?

    - Elektronik alanında dünyanın gidişatına bakarsak, 2004 senesinde nano’nun 4. sanayi devrimi olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü nano, sağlığa, tasarrufa ve huzura da hitap etmekte.

    Sağlığa ve tasarrufa nasıl yansıyor?

    - Aslında her alanda kullanılabiliyor. Ağır sanayide, elektronikte, sağlıkta, tekstilde, ziraatta, her alanda kullanabiliyoruz. Bilhassa Almanya ve İngiltere’de çok revaçta. Nano teknolojisi ile üretilen tekstil ürünleri, vücut ısısını koruyor aynı zamanda kan deveranını sağladığı için vücudun yorulmasını azaltıp rahatlık veriyor.

    Tekstil firmalarının ek bir yatırım yapmaları gerekiyor mu bu yenilikten yararlanmaları için?

    - Aslında toz bazlı olup, tekstile adapte ediliyor. Sonra tekstil ürünleri imal ediliyor. Esas nano hammaddesi natüreldir. Bir kimya değildir, bir bileşim değildir.

    Bu madde sadece Tayvan’da mı üretiliyor?

    - Bu bir ölçüdür. Bu bir buluş değil, fark ediliştir. Nanonun olabileceğini ve neler yapılabileceğini fark ettik. Bu teknik şu anda sadece Tayvan’da var.

    Dünyada başka örnekleri var mı?

    - Almanya, İngiltere, Hollanda ve Amerika’ya yarı mamul halde girmiştir.

    Nano ürünler öncekilere göre hangi açılardan farklı olacak?

    - Nano teknolojisi, insan hayatında çok büyük değişiklikler yaratabilecek bir gelişmedir. Örneğin, banyodan çıktığınızda, bornozu çıkardığınızda bir soğukluk hissedersiniz, nano ile bunu hissetmeyeceksiniz. Çünkü vücut ısısını bir müddet daha tutuyor. Başka bir örnek, yakıt tasarrufu sağlayan ürünler imal edilebiliyor. Dizel veya benzinli aracın yakıt borusunun üzerine monte edilen (plastik hortuma benzeyen) nano ürünü, yakıt tasarrufu sağlarken, havanın kirlenmesini azaltıyor, kokuyu gideriyor. Bu nedenle Çin’de en büyük vilayetlerden üçünde kullanılması tavsiye ediliyor. Hollanda da bu ürünü kullanmayı öneren bölgeler var.

    Bu teknolojinin Türkiye’ye ne gibi katkıları olabilir?

    - Nano teknolojisi artık sanayide olmazsa olmaz bir ürün oldu. Şimdi bütün ülkelerin yeni araştırmalara, bilhassa insanın hayatı, rahatı, iyi yaşaması için harcadıkları para çok büyük. Ve nano, bu araştırmalar sonucunda elde edilen en iyi teknolojilerin başında geliyor. Buraya gelmemin en büyük nedeni, Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Afrika arasında bir ülke olarak, Avrupa Birliği standartlarında bir ülke haline geleceğine inanıyor olmam. Türkiye şu anda ilk sırayı almıyor, ikinci basamakta ama ilk sıraya çıkmasında bizim de katkılarımız olacak. Bu çerçevede, Türkiye’de kurmuş olduğumuz şirket, bölgedeki 70 ülkedeki operasyonun merkezi olacak.

    ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    Bunlarda benden extra bilgiler

    Nano Teknolojisi Nedir?

    Nano metre, metrenin milyarda biridir. Gözle görülemeyecek kadar küçük olan nanonun, yaşama yansıması, işlevleri gözden kaçmayacak kadar büyüktür.

    Nano Teknolojisi ile gerçekleştirilen üretimlerde, maddelerin molekülleri çok büyük enerji yaratmaktadır. Bu sayede, çok özel işlevi olan mucize ürünler elde edilmektedir.

    Nano Teknolojisi, tekstil, boya, kimya, taş, su arıtma, elektronik, sağlık, otomotiv, bilgisayar teknolojisi ve sanayiinin tüm kollarında devrim yaratacak niteliktedir. NanoLight Ray Türkiye'ye şimdilik tekstil, boya (yüksek ısıya dayanıklı sanayi boyaları, doğal taş-mermer boyaları ve antibakteriyel özellikli boyalar), otomotiv ve medikal sektörlerine hammadde temini, endüstriyel çözümler ve bitmiş ürünler bazında girmiştir.

    Nano teknolojisi ile üretilen ürünler global rekabette her geçen gün kendinden daha çok söz ettirmekte, üstün özellikleriyle pazardan aldıkları pay oranını sürekli olarak artırmaktadır.

    Nano Teknolojinin Yararları Nelerdir?

    Nano teknoloji tasarruf demektir.

    Daha az maliyetle, daha çok üretim sağlarsınız.

    Enerji kaynaklarından elde edeceğiniz tasarruf ile enerji maliyetlerini düşürürsünüz.

    Üretim süreçlerini kısaltarak zaman ve maliyat kaybını önler, rekabet gücünüzü artırırsınız.

    Teknolojik yarışta geri kalmaz, öne geçersiniz.

    Nano teknoloji yaşam kalitenizin yükselmesini sağlar.

    Ürün kalitenizi yükseltirsiniz.

    Üretiminizle, insanların yaşam standartlarını ve kalitesini yükseltir, daha sağlıklı ve daha güvenli bir yaşam sunarsınız.

    Ulusal gelir düzeyinin yükselmesinde önemli bir rol üstlenirsiniz..




  • Atomlar ve nano teknoloji
    Doğanın temel taşını oluşturan atomların gözle görülemeyecek kadar küçük olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu atomların dizilişleri sonucunda farklı tür malzemeler meydana gelmekte. Örneğin, eğer kömür atomlarının sıralanışı değiştirilebilseydi elmas bile elde edilebilirdi.Günümüzde moleküler düzeyde üretim yöntemleri açısından çok da ileri bir durumda olmadığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz.Günlük yaşamın çoğu alanında yapabildiğimiz işlemler, öğütme, ezme ve ısıtma gibi yöntemlerle maddeleri şekillendirmek.
    Georgia Tech Üniversitesi profesörlerinden Ralph C. Merkle ‘in günümüzdeki işleme teknolojisi ile çok güzel bir benzetmesi var: “Şu anda gerçekleştirebildiğimiz işlemler, elerinde boks eldivenleri olan bir kişinin lego oyuncaklar ile bir şeyler yapmasına benzetilebilir.Bu küçük lego parçalarının kullanarak bir şeyler yapabilirsiniz, ama yaptıklarınız oldukça kaba bir halde olur.Halbuki bu parçaları hassas bir şekilde bir araya getirebilirsek çok daha hızlı bir biçimde daha hassas ürünler ortaya çıkabiliriz. İşte bu noktada nano teknoloji devreye giriyor.Nano teknoloji sayesinde bu eldivenleri çıkarma imkanına sahip olacağız.Doğanın temel taşlarını oluşturan atomları ucuz bir biçimde ve kolayca düzenleyebileceğiz. Bu şekilde üretilen ürünler daha dayanıklı, daha hafif ve daha hassa özelliklerle donatılmış olacak.” (www.merkle.com )

    Nano teknoloji nedir?

    Nano teknoloji, atomların tek tek kullanılarak, yalnızca çalışabilen değil, iş gören, makro, dünyada olmayan niteliklere sahip aygıtların üretilmesi ve kullanılmasını amaçlayan bir alan.Türkçe ‘ye ‘moleküler üretim’ diye çevrilebilecek nano teknoloji kavramı, son yıllarda çokça adından söz ettirmekte. Bir nanometre, milimetrenin milyonda biri. Bir başka ifadeyle, insan saçının çapının yüzde binde biri nanometreye denk geliyor.Nano değeri, maddenin atomdan önceki son basamağını gösteriyor. Nanometre terimi, antik Yunanca ‘da ‘cüce’ anlamına gelen ‘nano’ kökünden geliyor.Nano teknolojinin bir başka tanımıysa, üretilmek istenen maddenin, atomlarından başlayarak yapılması. Kavramı ilk defa dile getiren Amerika Birleşik Devlerin ‘den Eric Drexler ‘dir.Nano teknoloji üzerine yoğunlaşan Foresight Enstitüsü ‘nin kurucusu plan Drexler, ünlü MIT laboratuarındaki eğitimi sırasında, biyolojik sistemlerden esinlenerek, moleküler makineler yapılabileceğini önermiş, nano teknoloji kavramını ortaya atan kişi olmuştur.



    Nano teknolojinin hedefleri

    • Uygun atomları ya da molekülleri doğru biçimde bir araya getirerek istenen yapıyı oluşturmak.
    • Yapı bölümlerinin kontrollü biçimde kendi kendilerinin kopyalamalarını ve büyümelerini sağlamak.
    • Moore Yasası ile öngörülmüş ve gerçekleşmiş olandan çok daha hızlı bir gelişme sağlamak(Moore Yasası üzerinde diretmelerinin sebebi ne anlamadım)
    • Canlı yapılara cansız yapılanların bir arada işlev görmesini sağlamak.
    Büyük devletler savunma sanayinin gelişmesi adında bu çalışmalara yüz milyonlarca dolar aktarıyor. Nano tabanlı projeler arasında bir hafta uykusuz kalabilmesine rağmen yüksek performansından hiç bir şey kaybetmeyen süper askerler, insansız uçabilen ve arıza yaptığında kendini tamir edebilen uçaklar gibi çalışmalar bulunuyor.

    Nano teknolojiye 8.6 milyar dolar

    ABD,Japonya,Almanya,İngiltere,Çin,Avustralya,Rusya ve hatta Singapur ile Tayvan gibi ülkeler , nano teknoloji konusunda sürekli olarak çalışıyor. Pazar araştırma şirketi Lux Research ‘ün yayınladığı rapora göre, özel şirketler ve üniversiteler 2004 yılı boyunca nano teknoloji araştırmalarına 8.6 milyar dolar ödenek aktaracak. Bu rakamın şimdiye kadar sektörde akan en yüksek rakam olduğu belirtiliyor.Aralarında General Electric ve Intel gibi devlerin de bulunduğu 1500 şirket, nano teknoloji adına giderek artan oranlarda yatırım yapıyor.Yapılan araştırmalar, 2004 yılında hükümetlerin nano teknolojiye daha fazla para ayırdığını ve bunun bu anlamdaki son yıl olacağını gösteriyor.
    Bu yıl (2004) harcanacağı öngörülen 8.6 milyar doların yaklaşık 4.6 milyar doları hükümetlere bağlı kurumlar tarafından karşılanacak.ABD hükümeti 1.6 milyar dolar ile nano teknolojiye en çok kaynak ayıran devlet(beni hiç şaşırtmadı)
    Asya ülkelerinin tümünün toplam nano teknoloji bütçesi ise 1.6 milyar dolar.Avrupa ülkelerinin ise 1.3 milyar dolarda kaldığı biliniyor. Teknoloji uzmanları, Avrupa ekonomilerinin nano teknoloji konusunda ABD ve Asya ‘yı yakalayabilmesi için yılda en az 6 milyar Euro yatırım yapılması gerektiği dile getiriyor.
    Tahminlere göre 2015 yılında toplam nano teknoloji pazarı 1 trilyon dolara ulaşacak.Hal böyle olunca üniversiteler, firmalar ve yatırımcılar teknoloji patentleri almak için büyük uğraş içindeler. Sadece 2003 yılında dünya genelinde 8 binin üzerinde nano teknoloji patenti alındı.En çok patent alan firmalarsa IBM, Canon, Micron ve 3M şirketleri.

    Ülkemizdeki durum

    Ülkemizde sadece Gebze İleri teknoloji Enstitüsü, Sabancı, Bilkent, ODTÜ ve ITÜ ‘de küçük çaplı çalışmalar var. Nano teknoloji çağı için ülkede 77 üniversitenin birlikte çalışması şart.Nano teknolojinin açıklanması ve herkesin öneminin kavraması gerekiyor. Özellikle üniversitelerde ilgili bölümler açılmalı ve gençlerin dikkati çekilmeli. Trboloji alanında bir deha olarak kabul edilen bilim adamı Prof. Dr. Ali Erdemir nano teknoloji kullanarak geliştirdiği yapay elmas özelliği taşıyan buluşuyla Nobeli R&D ödülünü üçüncü kez kazandı. Prof. Erdemir ‘e ödül kazandıran yeni buluşu, karbür temelli malzemelerin nano yapılı, bütünleştirilmiş bir karbon tabakasına dönüştürülmesiyle ilgili. Sayısız cihazda kullanılabileceği belirtilen karbon teknolojisi ile karbon gazların büyüklüğü 5-10 nanometre boyutuna kadar indirilebiliyor. Prof. Erdemir ’in geliştirdiği nano özellikli karbon elmas tabakada sürtünme katsayısı çok düşük: bunun yanında ısıya dayanıklılığı ise son derece yüksek. Her iki özellik de beklentileri karşılayacak kadar güzel bir başlangıç. 1977 yılında İTÜ Metalürji bölümünden mezun olan ve 1987 yılından beri de ABD ‘de Chicago kenti yakınlarında bulunan Argon laboratuarında araştırmalarını sürdüren Prof. Erdemir, geliştirdiği maddenin ,suni bir elmas gibi düşünülebileceği ve aynen gerçek elmasın özelliğine sahip olduğunu kaydediyor. Geliştirilen bu teknik ile kesici ve delici aletlerin uçları ısıya çok dayanıklı bir hale getirilebilecek. Diğer yandan uzay araçlarında kullanılan birçok cihazda uzun ömürlü olabilecek.

    Diğer alternatif uygulamalar

    Çok hafif ve dayanıklı olacak nano materyaller yapılacak araba, uçak, ve uzat araçları ile çok az enerji tüketimi ile daha uzun ve güvenli yolculuklar yapılabilecek. Ayrıca doğada mevcut birçok teknoloji hayata geçirilebilecek. Lotus çiçeği yaprağının hiç ıslanmaması ve kirlenmemesi özelliğini bu şekilde aydınlatmak mümkün olabilir. Çözüm bulunduktan sonra kirlenmeye ıslanmaya kaşıklar, çatallar, elbiseler üretilebilecek. Diğer yandan sağlık alanına yönelik olarak yapılacak akıllı nano robotlar, hastalığı teşhisini koymada önemli görevler üstlenecek ve gerektiğinde hastalıklı bölgelere ilaç vererek tedavi gücünü arttıracaklar. Ayrıca, otomotiv sektörünün en önemli sorunlarından biri olan araçların üzerindeki boyaların çizilmesi ve kaportaların aşınması sorunu da nano teknoloji sayesinde çözülecek.
    Nano teknoloji ile işlenmiş gümüş, bakterilerin üremesini engelleyebiliyor yada yaşamlarını zorlaştırıyor.Nano gümüş olarak adlandırılan işlem bir aşı görevi üstleniyor. Nano gümüş kaplanan yüzeyler bakterilere geçit vermiyor.Asıl uygulama alanları, bakterisiz ve mikropsuz ortamların yaratılması gereken ortamlar.Özellikle hastaneler ve mutfaklar için oldukça faydalı olacak bir buluş.

    Kendi kendini temizleyen pencere

    Pimapen, kendi kendini temizleyen, bir başka değişiyle hiç kirlenmeyen bir pencere modeli üretmek için kolları sıvamış durumda. Bu tip ürünler, yurt dışındaki teknoloji fuarlarında yeni yeni tanıtılıyor. Pimapen ‘in 20. yılı dolayısı ile düzenlenen basın toplantısında tanıtılan bu proje de nano teknolojiye dayanıyor. Firma bu amaca yönelik laboratuar çalışmalarını sürdürüyor. Başka bir ilginç uygulama ise şöyle: Külçe altın oda sıcaklığında tepkimeye girmemesine rağmen 3-5 nanometre boyutlarına getirildiğinde pek çok tepkimeyi tetikleyebiliyor. Nano altınların özelliğini fark eden bir Japon firması koku yok ediciler geliştirmiş. Bu koku yok ediciler tuvaletler için biçilmiş kaftan. Bir iki nanometre çapında, kamış biçimli, moleküler olan karbon nano tüpler, biçimlerine bağlı olarak elektriği metal yada yarı iletken özellikte taşıyorlar.
    Nano teknolojik çalışmalara güzel bir örnek olarak Israilli bilim adamlarının projesi verilebilir. Israilli bilim adamları biyolojik molekülleri bir test tüpü içinde bir bilgisayar oluşturmayı başardılar. Bu çalışma, bir milimetrenin onda biri hacmindeki su damlacığı içinde 1 trilyon bilgisayarın bir arada bulunarak aynı anda işlem yapmaları anlamına geliyor. Bu araştırmanın ileride insan, hayvan ve bitki bedenindeki biyokimyasal ortamla etkileşerek önemli biyolojik ve farmakolojik uygulamalara olanak sağlayacak bilgisayarların geliştirilmesine yol açabileceği ortada.

    Sağlık alanında amaçlanan gelişmeler

    Nano teknolojilerinin sağlık alanında da önemli gelişmelere yol açacağı belirtiliyor.Gelişmelerin özellikle kanser tedavisinde yeni açılımlar yaratacağı düşünülüyor. Yakın bir zamanda, kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerinin ortadan kalkacağını söylemek yanlış olmaz. Hayal edilenlerse şaşırtıcı: Nano konteynırlar ile ilaçları vücudumuzun istenilen bir bölümüne güvenli bir şekilde ulaştırabileceğiz. Nano robotlar ile hücrelerimizi onarıp, vücudun bağışıklık sistemini kontrol altında tutabileceğiz. Kemik içi protezler de bu teknoloji kullanılarak yapılacak. Kanser vakalarında kullanılan ilaçlar, kanserli hücrelere ulaşamadan etkisini yitiriyor. Ama nano partikülleri bu konuda daha ısrarcı; kanserli hücrelerin büyümesini önlüyor ve onları yok ediyor. Ayrıca ameliyatlarda kullanılan aletlerin geliştirilmesinden kimya ve elektronik alanındaki gelişmelere kadar nano teknolojinin kullanım alnı çok geniş. Vücuda gönderilecek programlanabilir makinelerin kullanımları çok geniş olabilir. Hatta vücuda ek bir bağışıklık sistemi de kazandırabilirler. Hedef hücrelerin özellikleri programlandığında, mesela grip virüslerine saldırabilirler ve bünye hastalanmadan virüs istilasını durdurabilir. Aynı zamanda vücuttaki her bulguyu rapor edip doktorluk da yapabilirler.

    Tarım ve gıda bilimlerindeki beklentiler

    Tarım ürünlerimiz yemek masamıza gelmeden önce birçok çevresel etli altında kalmakta. Diğer yandan yetiştiricilerin ekim, sulama, gübreleme gibi işlemleri yaparken en doğru kararları vermeleri oldukça önemlidir. Bu ürünlerin kötü hava koşullarına, yabani hayvanlara, otlara ve böceklere karşı zaman kaybetmeden korunması gerekiyor. Tarladaki ürünlerin her gün takibi ve kontrolü sayesinde kritik sağlık problemlerinin önüne geçilebilir.
    Görüldüğü gibi nano teknolojinin hayatımıza kazandıracağı çok sayıda nimet bulunuyor. Bunların hepsinin kısa sürede gerçekleşmesini elbette bekleyemeyiz. Diğer yandan geliştirme işlemci süresince çalışmaların iyi biçimde kontrol edilmesi ve adımların planlı şekilde atılması şart. Ünlü bilim kurgu yazarı Michael Crichton ‘ın Prey (Türkçe sürümündeki adı Av) adlı romanındaki ana tema nano teknoloji. Kitapta nano teknolojinin geliştirilmesi sonucunda yaşanabilecek aksilikler kaleme alınmış ve kontrol dışına çıkan çalışmalar sonucunda robotların hızla çoğalarak insanlığa karşı bir tehdit oluşturabileceği anlatılıyor.

    İnsanlık tarihi de gelecekte ortaya çıkacak tehlikeleri anlatanlarda dolu. Bu konudaki en çarpıcı örnek Unabomber. Gerçek ismi Theodore Kaczynski olan Unabomber, 17 yıl boyunca üniversitelerde bilgisayar ve genetik konularında araştırma yapan bilim adamlarına öncelikli olmak üzere, çeşitli kişilere bombalı paketler gönderip sonunda teknolojik ilerlemenin insanlığı mahvedeceğin anlatan bir manifestoyu New York Times ve diğer önemli yayın organlarında bomba tehdidi ile yayınlatmış biri. Elbette bu görüşte başka kimselerde var. Ama görünen o ki ilerleme her zaman devam etmekte ve bu böyle sürecektir.



    Nanobilgisayarlara yönelik önemli gelişmeler var

    Science dergisinde yayımlanan iki makale, nanobilgisayarlar konusundaki gelişmeler için bir umut ışığı oldu. Yapılan araştırmalar, moleküler ölçekli elektronik uygulamarı ilk kez ‘parça’ düzeyinde çıkarıp, çalışabilen ‘devre’ düzeyine taşıyor. Ama 1 trilyon devreyi 1 cm² alana sığdırıp bağlantılarını geliştirmek, çalışırken moleküler yapılarının değişmesinin önlemek, bütün bunları hızlı ve ucuz bir biçimde yapmak pek de kolay görünmüyor. Silikon çok küçük boyutlarda detektörler yapmak için ideal, ama umut verici bir madde daha var: Karbon nanotüpler. 1991 ‘de, bir Japon araştırmacı tarafından tesadüfen keşfedilen nanotüpler, içi boş silindir halinde sarılmış karbon atomu yaprakları. Çelikten 10 kat güçlü, 6 kez hafif olan nanotüpler, köprü, uçak ve uzay asansörü yapmaya çok uygun. Tek sorun, laboratuar kaynaklı en uzun nanotüpün 10 milimetre boyunda olması. Nanotüp yataklar ise hemen hiç sürtünüp aşınmıyor, çünkü karbonun bütün kimyasal bağları kullanılıyor.

    Kuantum bilgisayarları neleri değiştirebilir?

    Silikon bilgisayarlara alternatif arama çabasında ‘Josephson bitişimleri’ ve ‘Optik anahtarlar’ gibi bazı teknolojiler işlem gücü konusunda büyük gelişmeler vaat ettiler; gakat teknik engeller bu teknolojilerin sadece teoride kalmasıyla sonuçlandı. Günümüzde bilim adamları Kuantum mekaniği esaslarına göre çalışan, bilgisayarlar üzerinde çalışıyorlar. Kuantum bilgisayarlar silikon bilgisayarlara göre bir takım potansiyel üstünlüklere sahip olsa da, herhangi bir teknolojiyi geliştirmek için geçen zaman, azımsanmayacak kadar çok. Elektron tüplerden günümüz yongalarına ulaşmak ne kadar zaman aldıysa, belki çok daha fazlası Kuantum bilgisayarların kullanılır hale gelmesi için harcanacak. Kuantum bilgisayarları silikon bilgisayarlara rakip olabilir biçimde bir düşünce şu an için epey uzak bir tahmin. Ama Kloroform içindeki hidrojen ve klor atomlarının bizim için hesap yapması oldukça fantastik bir düşünce olsa da, bu mümkün. Kuantum bilgisayarlarında şu an mümkün olan en basit algoritmo gerçekleşebiliyor. Kuantum bilgisayarlarının ticari ve bilimsel amaçlarla var olması içinse uzunca bir süre beklememiz gerekebilir.

    Bit’lerden Qubit’lere

    Kuantum bilgisayarlarında günümüzdeki bilgisayarların çalışma prensibi olan bit, yani 0 ve 1 kullanılıyor. Fakat bir farkla ‘Qubits’ olarak bilinen bit Kuantum teorisine eş zamanlı biçimde hem 1 hem de 0 olabiliyor. Kuantum fizikçileri bu hem 1’i hem de 0’ı aynı anda ifade edebilme halinin Superposition olarak nitelendiriyorlar. Potansiyel olarak sayısız Superposition bulunması, çok sayıda eşzamanlı işlemin yapılabilmesi demek. Günümüz bilgisayarlarında en iyi ihtimalle 30nm aralığına inebilen transistorların yerini, moleküler büyüklüğündeki Qubit ‘ler alıyor.Qubit ‘lerin molekül düzeyinde olması küçük ve yüksek performanslı bilgisayarların oluşturulabilmesi anlamına geliyor. Günümüz bilgisayarları, trilyonlarca bayt bilgi içinde bir kelimeyi bir aya yakın sürede bulabilirken, eşzamanlı işlem yapabilen Kuantum bilgisayarları bu işi teoride yarım saate indirebilir. Kuantum bilgisayarları moleküler düzeyde olduğundan bu hesaplamanın sonucu almak hesaplamayı yapan oluşum, yani Superposition ‘ı olumsuz etkileyebiliyor.
    Bilim adamları Superposition ‘ı etkilemeden almada manyetik rezonans (MR) tekniğinin kullanıyorlar. Şu an Kuantum bilgisayarlarının silikon yongalarla karşılaştırmak haksızlık. PC ‘lerimiz saniyede birkaç milyar işlem yapabilirken kuantum bilgisayarlar için bu rakam birkaç bin civarında. Fakat Kuantum bilgisayarları alanında sevindirici gelişmeler de var. Rowland Enstitüsü ve Harvard – Smithsonian astrofizik merkezinden bilim adamlarının oluşturduğu diğer bir grup bilim adamı ışığı yavaşlatıp durdurabilmeyi başardılar. Harvard – Smithsonian astrofizik merkezinden bilim adamları, fotonlar bir gaz bölmesinde durdurmayı başardılar. Fotonların bu biçimde maniple edebilmesi Kuantum bilgisayarda ve bunların fiber optik kablolarla birbirlerine veri iletiminde kullanılabilmesi oldukça heycanlandırıcı.

    Sonuç

    15 sene önce 8MHz hızında çalışan PC ‘leri kullanıyorduk ve 3GHz gibi hızlara ulaşmak inanılmaz gibi görünüyordu. Acaba 10 sene sonra da o zamanlar 2.4GHz PC ‘leri kullanırdık diyerek gelinen noktaya inanamayacak mıyız? Bilim adamlarının yürüttüğü çalışmalar hiç durmadan devam ediyor. Atomları arasındaki bağlar ve bu bağlarda yapılacak değişiklerle ne gibi farklı sonuçlar elde edebileceği araştırılıyor. Araştırmalar sonucunda küçük de olsa sevindirici gelişmeler var ve bu sayede daha büyük adımlar atılabilecek. Bu değişikliklerin ne zaman gerçekleşeceği bilinmese de hedef ortada. Dünya genelindeki bu çalışmalara bizlerin seyirci kalmaması, aksine her alanda olduğu gibi nano teknoloji konusunda da belirli yatırımların yapılması şart.

    Kaynak: PCnet




  • Nanoteknoloji - Lotus etkisi
    Nano-Teknoloji yirmi yildan beri dünya çapinda birçok firma tarafindan arastirilir. Almanya bu alanda büyük bir fark ile dünya çapinda lider konumdadir.
    Nano-Teknoloji mikroskopik yapilarla ilgili bir bilimdir. Uzmanlar gelecekte Nano-Teknolojinin günlük yasami olumlu bir sekilde degistirecegini düsünüyorlar. Nano-parçacaciklari istenilen ve pek çok farkli yönde "programlanabiliyor". Bununla birlikte -en ince katmanlarda- tamamen yeni ve multi fonksiyonel yapilar olusur.

    Biz dünya çapinda, nanoteknoloji bazli yüzey kaplamalari ile ilgili Ar-Ge çalismalari yapan ve pazarlayan ilk firmalardan biriyiz. Biz size nano-kaplama ürünlerinin genis bir portföyünü kisisel ve profesyonel kullanim için sunuyoruz. Tüm portföydeki nano ürünleri, kullanimda çok kolaydir ve uzun süre günlük yasantinizda size büyük rahatlik getirecektir.

    Nanoteknoloji-Ürünleri, Edüstri, Ticaret & Sanayi/Esnaf



    Doga burda Lotus-Etkisi ile örnek olmaktadir:
    Lotus çiçeginin yapraklari özel bir yüzey yapisi ile her zaman temiz ve kurudur. Bu nedenle nerdeyse hiç kir tutmaz, yagmur ve rüzgarla kiri ve toz rahatlikla temizlenir. Bu etkiye tam olarak burda sunulan Nano-ürünlerimiz ile ulasirsiniz.

    Kullanim alanlari:
    Seramik, Ahsap, Tas, Tekstil, Deri, Beton, Otomobil-Jantlari, Paslanmaz-Çelik, Cam, Otomobil-Camlari, Otomobil-Boyasi ...

    Bu ürünlerin kullanim alani neredeyse sinirsizdir.



    Pazar potansiyeli:
    Nano-Teknoloji (Nano : n sembolü ile gösterilir, ölçü biriminde kullanilir, x109 milyarda biri belirtir) gelecek onlarca yil içinde bir gösterge olacaktir ve yeni pazar potansyeli açacaktir. Medya ve uzmanlar arasinda 21nci yüzyilin anahtar teknolojisi olarak görülür. Amaç artik "daha yüksege, daha uzaga" degil de "daha küçüge, daha hizliya"dir. Nano-Teknoloji bize en küçük boyutlarin dünyasini açmaktadir. Bir Nanometre, bir milimetrenin milyarda biridir. Insan saç telinin çapi bile ondan yaklasik 50.000 kez daha büyüktür.
    Bu teknolojinin kullanim alanlari sonsuzdur. Bu nedenle bu olaganüstü ürünü bizim programimiza aliyoruz, çünkü özel sektörde herkes için büyük avantajlar barindiriyor. Bu esi benzeri olmayan bulus büyük tasarruf olanaklari sagliyor, örnegin temizlik kimyasallari, su, enerji vs.vs




  • Süper Beyinler Nano Teknoloji İçin Dönüyor

    Türkiye’yi ileri teknoloji üreten bir ülke haline getirecek Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi’nin temelleri atıldı. Merkez, uygulama alanları kanser tedavisinden akıllı tekstil ürünlerine kadar uzanan bu teknolojinin dünyaya yayılmış Türk uzmanlarını geri getiriyor.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Son beş yıldır birçok ülkenin kalkınma planlarında, araştırma geliştirme faaliyetlerinin öncelikli konuları arasında nanoteknoloji var. Bilim adamlarına göre nanoteknoloji, dünya tarihinin belirleyici teknoloji devrimlerinden birine kapı aralamak üzere. Bu alan nano-transistörlerden uzun ömürlü pillere, adrese teslim ilaçlardan, bakterilere duyarlı ve kurşun geçirmez akıllı elbiselere, kendini temizleyen boyalardan hidrojen enerjisi ile çalışan otomobillere uzanan geniş bir yelpazeyi içine alıyor.

    Peki dünya ülkeleri nanoteknoloji araştırmalarına üniversite ve sanayi sektöründe büyük yatırımlar yaparken Türkiye ne yapıyor? Bu alanda şansımız ne? Bu alanda en kritik karar geçtiğimiz yıl alındı. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından Bilkent Üniversitesi bünyesinde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi (UNAM) Projesi hayata geçirildi. DPT, projeye 11 milyon YTL destek sağladı. Başlangıç için 30 milyon YTL’lik projeye Bilkent Üniversitesi de 4 milyon YTL kaynak tahsis etti.

    TURGUT ÖZAL’IN VERDİĞİ PARA

    Üniversitesinin bilimsel altyapısının oluşmasında önemli paya sahip Profesör Salim Çıracı başkanlığındaki kadrolar son altı ayda şekillendi. UNAM projesi kapsamında bir kısmı yurtdışından gelen 25 bilim adamı, 40 asistan öğrenci onlarca değişik araştırmaya imza atmaya başladı. Ekip, kamuoyunun dikkatini bilim çalışmalarına çekmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yeryüzünün en küçük ‘nano Türk bayrağı’nı hediye etti. Üniversite bünyesinde inşa edilen 6 katlı 7 bin 200 metrekarelik merkezin temeli ise geçen ay atıldı, merkez inşaatının ocakta bitirilmesi planlanıyor. Yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştirmek üzere açılan Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Yüksek Lisans ve Doktora Programları YÖK tarafından geçen temmuzda kabul edildi. Başvurular gecikmeden başlatıldı ve büyük ilgi gördü. ABD’deki iyi üniversitelerden kabul almış yeni mezun öğrencilerin bir kısmı bu sayede ülkemizde kaldı. UNAM; tekstil, elektrik, elektronik mühendisleri ve tıpçıların da aralarında yer aldığı 20 kişilik öğrenci ve asistan grubu, ekibe dâhil olacak 150 uzmanla birlikte tam bir bilim adamı fabrikasına dönecek. Öğrenciler ABD’deki üniversite modellerinde olduğu gibi hem bilimsel araştırma yapacak, hem de buluşlarını endüstriyel hale getirmek için UNAM civarında şirketler kurabilecek.

    UNAM Proje Yöneticisi Prof. Dr. Çıracı, proje yatırım bütçesini beş yılda 100 milyon doların üstüne çıkarmak istediklerini dile getiriyor: “Dünya ileri teknoloji üreten bu tip merkezlerle yeni bir devrime hazırlanıyor. Türkiye bu yarışta geri kalmamalı. Bunun için her üniversitede her şehirde bir merkez kurup dağınık çalışmak yerine ulusal projelerin tek merkezden yönetildiği UNAM’la işe başlanmasını önerdik. Proje kabul gördü. Yeni teknoloji ve uzmanlar yetişince Türkiye’nin dört bir yanında nanoteknoloji ve nanobilim laboratuarları açılacak. Yatır kazan projeleriyle UNAM, dünyadaki diğer merkezlerle yarışabilir konuma gelecek.”

    Türkiye’nin ileri teknoloji macerası aslında Turgut Özal’lı yıllara dayanıyor. Prof. Dr. Çıracı, 1986’da bir NATO konferansı dönüşünde dünyanın ileri teknolojiye yönelişini bir brifingde merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a anlatır. 3,5 milyon doları devlet, 1,5 milyon doları üniversite yönetimince karşılanan fonlarla bilim üretmek amacıyla Bilkent Üniversitesi bünyesinde Millî Savunma Bakanlığı Savunma Sanayi Müsteşarlığı desteğiyle İleri Araştırmalar Laboratuarı (İAL) kurulur. Bu laboratuar şimdi uçaklara takılan hassas füze detektörlerinden atomik kuvvet mikroskoplarına, nanoteknoloji deneylerinden enerji projelerine kadar birçok bilimsel ve ‘millî’ çalışmaya ev sahipliği yapıyor. Laboratuar, uluslararası camiada kendinden söz ettiren bilim adamlarını yetiştirdi.

    ABD’DEN GELEN NANO BEYİNLERTürkiye’nin dünya genelinde nanoteknolojide ileri ülkeler arasına girmesi gerektiğini vurgulayan Salim Çıracı, “Bunun için bilim adamı altyapımız var. Siyasî irade de desteğini ortaya koydu. Özel sektörün Ar-Ge yatırımları, üniversitelerin sinerjisi birleşince yol açılacak.” diyor. Ona göre nanobilim, teknolojiyi gelişmiş ülkelerin tekelinden alıp, bilim üreten ülkelerin tekeline veren yeni ve ileri bir sanayi devrimi. Çıracı; sanayi ve ticaret odalarını sivil toplum kuruluşlarını ve bilim üreten herkesi projeye sahip çıkmaya çağırıyor. UNAM, DPT ile 9, Sağlık Bakanlığı ile 8, MSB-ARGE ile 6 proje, Karayolları Genel Müdürlüğü ve Tekstil İşverenleri Derneği ile birer projenin çalışmalarına şimdiden başladı. Geçen hafta DPT’ye projelerini sunan merkez yakın zamanda bilim ve sanayi sektörünün önünü açacak çalışmalarıyla adını duyuracak.

    UNAM mevcut kadrosundaki 25 bilim adamına ilave olarak, yurtdışında bu alanda (özellikle ABD) çalışan beşi üst düzey 25’ten fazla bilim adamıyla da yakın temas içinde. Sürtünmesiz yüzeyler konusunda çığır açan Türk bilim adamı Prof. Dr. Ali Erdemir (Argonne Ulusal Laboratuarı), Princeton Üniversitesi’nden Prof. Dr. İlhan Aksay (nano malzemeler), Dr. Refik Kortan (organik güneş pilleri), Dr. Taner Yıldırım (hidrojen depolama) daha şimdiden araştırma grupları içinde çalışmaya başladı.

    Dışardan destek olanların yanında Türkiye’ye dönerek nanoteknoloji ateşini büyütmeye çalışan bir grup genç bilim adamı da var. Erman Bengü, Emrah Özensoy, İhsan Gürsel, F. Ömer İlday, Aykutlu Dânâ, Tuğrul Senger ve Mehmet Bayındır eğitimlerini Türkiye’de alıp, yaptıkları başarılı çalışmalarla ABD’nin bilim adamları listesinde sıralamaya giren, ancak şimdi ülkelerine dönmeye karar veren isimler. Kendi tabirleriyle onlarınki ‘tersine beyin göçü’.

    ABD’deki Massachusetts Institute of Technology (MIT) laboratuarlarını ve bilimsel imkânlarını terk edip UNAM’a katılan isimlerden biri de Yardımcı Doçent Mehmet Bayındır. Isıyı ve ışığı hisseden kumaşlarla ilgili yaptığı başarılı çalışmalar sonucu Amerikan Ordusu’nun gelecek 20 yılda giysi, kamuflaj ve donanımlarında devrime sebep olacak gelişmelere imza atan bir isim aynı zamanda. ABD Askerî Nanoteknoloji Enstitüsü’nün belki de geleceğini ve milyar dolarlık pazarını altüst edecek buluş ve patentlerin bir kısmının daha şimdiden sahibi. Türkiye’ye döndükten sonra araştırmaya ayrılan kaynakların fazlalığı karşısında çok şaşırdığını anlatan Bayındır, kurulacak yeni araştırma merkezleriyle yurtdışındaki genç bilim adamlarının geri döneceklerini düşünüyor.

    KANSER HÜCRELERİNE FİBER TEKNOLOJİ

    Mehmet Bayındır’ın yaptığı birçok çalışma uluslararası bilim dergilerinde kapak oldu. Kanserli hücrelerin yüksek enerji taşıyabilen akıllı fiberlerle dağlanarak (yakılarak) tedavi edilmesi bu alanda çığır açtı. Bir hastanın sigara dumanından dolayı akciğer kanallarında meydana gelen kanserli tümör dokuları Harvard Brigham ve Kadın Hastanesi’nde yapılan operasyonda neştersiz, cerrahî müdahalesiz bir şekilde yok edildi. Bayındır’ın da içinde bulunduğu grubun keşfettiği lazer fiberlerle hastanın akciğerine girildi. Kamera yardımıyla yapılan operasyonda ince fiberlerin taşıdığı lazerle tümör bulunduğu yerde yakılarak ortadan kaldırıldı. Kanserli hücrenin çoğalması, tümörün tekrar nüksetmesi gibi birçok olumsuzluk da yaşanmamış oldu. Bayındır ve grubu bu fiberlerin daha gelişmiş versiyonunu Türkiye’de üretip en kısa sürede hastanelerde kullanılır hale getirmek istiyor.

    Bayındır, ayrıca akıllı askerî üniformaların tasarımında kullanılacak ısıyı ve ışığı hisseden, güneş ışığını enerjiye çevirebilen yeni nesil kumaşlar, kızıl ötesi ışık sensörlerini kapsayan fibersensör projesi üstünde çalışıyor. Genç bilim adamı en büyük hedefini “Önümüzdeki 20 yılda ülkemizde ürettiği bilimi insanımızın refahı için kullanacak, dünya ile rekabet edecek bilim adamlarını yetiştirmek.” sözleriyle izah ediyor.

    Yardımcı Doçent F. Ömer İlday, dünya literatürüne giren ‘darbeli similariton lazer’in mucidi. Nanosaniye (milyarda bir saniye) aralıklarla art arda gelen femtosaniye (saniyenin milyonkere milyonda biri) uzunluğunda güçlü ışık darbeleri üretmeyi başaran İlday, böylece ebat olarak daha küçük, maliyeti daha düşük ve yüksek enerjili fiber lazerler geliştirdi. Patent başvurusunu yaptığı bu lazerlerin çelik, RDX, cam, seramik ve canlı dokular dâhil her türlü malzemeyi nanometrik boyutlarda hassas ve hasarsız şekilde kesilip işlenmesiyle ilgileniyor. Bu lazerler, çok önemli askerî ve elektronik uygulamaların yanı sıra günümüzde tıp alanında göz optik ameliyatlarında kullanılıyor. Ancak yakın gelecekte bunun ötesine geçerek hücre ve doku kayıplarını en aza indirecek, ameliyatlarda tek tek hücre seviyesinde operasyon imkânı da sunacak.

    AĞRISIZ KULAK VE DİŞ TEDAVİSİ

    Cornell Üniversitesi laboratuarlarında ürettiği bu lazerler icadından sadece bir yıl sonra ABD sanayisine kazandırılmış. Clark-MXR isimli bir firma İlday’ın icadını üretip Magellan isimli bir lazer olarak endüstriyel hale getirmiş. İlday, soğuk lazer neşterleri adıyla yaptığı çalışmada ise femtosaniye lazerleri tıbbî uygulamalara adapte etmeye çalışıyor. Böylece beyin ameliyatlarında bir mikrometrelik bir urun alınması, dişçilikte ağrısız, acısız diş müdahaleleri, dolgu vb. çalışmalar mümkün olacak. Canlı hücreler üzerinde nanocerrahi, iç kulak ve kalp damarları gibi hassas organlarda risksiz ameliyatlar belki de bu buluş sayesinde yapılacak. Dişimize nanometrik delikler açmak demek, kim bilir bir gün dişlerimize nano çip ve kamera takmak anlamına da gelecek.

    UNAM’ın en temel araştırma alanlarından biri de hidrojen depolama. Hidrojen yeryüzünün en hafif atomu. Yandığında çevreyi kirletmiyor. En büyük sorunu ise yeterince küçük alanlar içinde depolanamaması. Bunun için ya yüksek basınca ya da nanoteknolojiye ihtiyacınız var. Prof. Dr. Salim Çıracı ile ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü’nden (NIST) Dr. Taner Yıldırım nano yapılar içerisine yüksek kapasitede hidrojen depolayabilecek bir modeli hayata geçirdi. ABD Enerji Enstitüsü depolarda alanın yüzde 6’sının üstünde hidrojen sıkıştırılabilmesi halinde bunu başarı olarak görüyordu. İki Türk bilim adamı Titanyum atomuyla kaplanmış karbon nanotüplerde hidrojen depolama kapasitesini önce yüzde 8’lere, daha sonra doktora öğrencisi Engin Durgun’la birlikte başka moleküller kullanarak yüzde 22’lere çıkarabileceğini gösterdi. Nano-yakıt hücreleri ekonomik anlamda üretilip işletilebilir hale geldiğinde otomobillerde kullanılacak.

    GÜVENEN: BU İHTİMAL TÜRKİYE’NİN UMUDU

    Dünyada yüz binlerce kalp hastası damarlarındaki tıkanıklığı açan kalp stentlerini taşıyor. Stentler zamanla tıkanıyor ve kalp damarları yine işlemez hale geliyor. Bu durum ABD’deki MIT’te malzeme bilimi alanında çalışma yapan bir grup tarafından üç yıl önce çözüldü. Kanın içinde taşınan maddelerin yüzeye tutunmasını engelleyecek malzemeler üstünde çalışan grup, stent yüzeylerinin hiçbir şekilde tıkanmayacağı bir yöntemi keşfetti. Böylece stentler tekrar tekrar takılıp çıkarılmayacaktı. Yeni stentleri piyasaya süren şirket, bu satışlardan sadece 2004’te 3 milyar dolar gelir elde etti. Bilinen stentler (tekrar tıkanma riski taşıdığı için) bin 500 ila 2 bin dolardan satılırken, yeni stentler 10 bin dolardan alıcı buldu. Stentlerden 2007’de 10 milyar doların üstünde gelir bekleniyor. Malzeme bilimine yapılan bu yatırım bilime yapılacak yatırımların küçük de olsa, ekonomik olarak devrim niteliğinde kazançlara kapı aralayabileceğini gösteriyor.

    Nanoteknolojinin Türkiye’ye kazandıracağı ekonomik ve siyasî gelişmeler üstüne çalışan Paris ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve eski DPT Müsteşarı Prof. Dr. Orhan Güvenen, “Nanoteknoloji, bilim ve teknolojiyi altüst edecek. Malzemede, bilgi ve iletişim teknolojilerinde, tıp, genetik gibi alanlarda ihtilal olacak.” diyor. Güvenen’e göre bu değişim nanoteknoloji üstüne çalışan ülkelere büyük bir ekonomik güç sağlayacak. Bu alandaki bilimsel kırılmanın teknolojiyi transfer edene değil, bilim üretene kazandıracağına işaret eden Güvenen, Türkiye’nin on yılda bu alanda en gelişmiş ilk 8 ülke arasına gireceğine inanıyor. Hedeflerin buna göre belirlenmesini istiyor.

    UNESCO İstatistik Enstitüsü’nün yönetim kuruluna atanan ilk Türk olan Güvenen, nanoteknolojinin Türkiye’de askerî ve siyasî çevrelerce dikkate alınması için gayret gösteriyor. “Nanoteknolojiyle bilinmeyen molekülleri keşfetmek, üretmek mümkün.” diyen Güvenen, Mehmet Bayındır gibi genç bilim adamlarının keşfettiği ısı ve ışığa duyarlı fiberler, kurşun geçirmeyen kumaşlar, lazer fiber teknolojilerinin tetiklediği değişime dikkat çekiyor: “Nanoteknolojiyle güçlü bir ordu oluşturma fikrine sahip ABD, 10 yılda ordusunun yüzde 80’ini değiştirecek. Bu hem ekonomik hem fizikî olarak inanılmaz bir büyüklük. Türkiye’de tekstil sıkıntıda; transformasyona gitmeli. Kirlenmeyen, ısı ve ışık duyarlı akıllı ürünlere yönelmeli.”

    Türkiye’de nanoteknolojiye yatırım yapan özel sektör temsilcileri meyvelerini almaya başladı. İlk adımı atan Türk boya sektörünün lideri DYO, nanoteknoloji ürünleri sayesinde cirosunu katladı. Kendini temizleyen boyalar Nanotex (dış cephe) Nanomat (iç cephe), UV koruyucu boya Nanolacke, yanmayan boya Nanosön grubun yeni ürünleri arasında. Yaşar Boya’nın Ar-Ge’sinde 37’si mühendis 90 kimyager çalışıyor. DYO Ar-Ge Koordinatörü Gülsen Çeliker, üniversite, devlet ve özel sektör üçlüsünün ‘nanoteknoloji stratejisi’ etrafında buluşması gerektiğine dikkat çekiyor. AB projeleri ve uluslararası teknoloji platformları ile şirket ortaklıkları bu anlamda iyi bir fırsat. DYO Ar-Ge çalışmalarını UNAM ile paylaşıyor. Şirket TÜBİTAK’ın desteklediği tekstil endüstrisi destekli bir dizi boya araştırmasının da içinde. Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı’nda 2 bine yakın projeye ihtiyaç olduğunu hatırlatan Çeliker, nanoteknoloji projelerinin ağırlık kazanmasını istiyor. Nanoteknoloji boya sektörüne yangın koruma, enerji tasarrufu, kendi kendini temizleme gibi avantajlar kazandırıyor.

    TEKTSTİLDE KRİZE ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?

    Tekstilde nanolif ve kullanım alanları projesi üzerinde çalışan Pamukkale Üniversitesi’nden Yardımcı Doçent Yüksel İkiz, elektrospinning yöntemiyle nanolif üretmeyi başarmış. İkiz de, tekstil sektörünün kurtuluş formülü olarak nanoteknolojiyi gösteriyor. Nanoliflerle yapay kan damarları, organlar; filtrasyon, temizlik ürünleri üretilebileceğini kaydediyor.

    Zorlu Tekstil Grubu, UNAM’ın 13 araştırma alanından biri olan ‘nanoteknoloji tabanlı tekstiller’ konusunda endüstriyel destek sağlıyor. Korteks Genel Müdürü Necat Altın, bu teknolojinin tekstilin üretim aşamalarında uygulanarak katma değeri yüksek, üstün nitelikli ürünlerin geliştirilebileceğine işaret ediyor: “Gelecek yıllarda pek çok yeni tekstiller üretilecek. En önemli konular, anti-statik, anti-bakteriyel, suyu uzaklaştırıcı ve nefes alabilen tekstiller olacak. Nano ve mikro partiküllerle çalışan yeni teknolojiler bu tip tekstillerin üretimini basitleştirecek. Daha ileri dönemlerde giyilebilen elektronik cihazlar, örneğin kıyafet içinde çalışanlar, aktif olarak ısıtan ve serinleten tekstiller odak noktası olacak.”

    Korteks, yıllık 203 bin ton üretimle Türkiye’nin polimer üretiminin yüzde 50’sini, polyester iplik üretiminin ise yüzde 55’ini karşılıyor. Polyester iplik üretimi ve kumaş bitim işlemlerinden fonksiyonel tekstiller alanının yanı sıra nanoteknolojide de Ar-Ge faaliyetleri yürütülüyor. İplik fabrikasında nano malzemeler kullanarak ipliğin tekstilde fonksiyonelliğinin artırılması, özellikle üretim süreçlerinin kolaylaştırılması ve maliyetlerin düşürülmesi için araştırma yapılıyor. Nano-malzemeler sayesinde polyester ipliğe ve kumaşlara farklı özellikler verilerek malzeme ve üretim teknolojisi ülkemizde geliştirilen yüzde 100 yerli patentli tekstil ürünleri dünya piyasalarına sunuluyor.

    Örneğin antistatik polyester iplik günümüze değin karbon siyah katkılar ile yapılıyor ve üretilen iplikler siyah olduğu için farklı renklere boyanamıyordu. Bu yüzden tekstil dokusunda yalnızca siyah olarak kullanılıyordu. Korteks yürüttüğü proje ile antistatik iplik üretiminde karbon nano tüpleri kullanarak nihai tekstil kumaşına normal şartlarda istenilen renklere boyanabilme özelliği kazandırmak istiyor. Çarşaf ve nevresimlerde patlayan mikro kapsülleri kullanarak güzel koku salan ev tekstili ürünleri üretimi başladı. Zorlu Grubu, Linens bünyesinde üretim maliyetlerini düşürecek nanoteknoloji ile kaplama yöntemlerinin geliştirilmesi üzerine de çalışıyor.

    Korteks Ar-Ge Müdürü Mutlu Sezen, UNAM ile insan sağlığına, güvenliğine ve konfora yönelik fonksiyonel tekstil malzemeleri geliştirilmesi, akıllı tekstil projeleri konusunda çalışılacağını belirtiyor. Projelerde kimyasal yöntemlerle nano malzemeler hazırlanacak, bu malzemeleri tekstil ürünlerine uyumlu hale getirmek için elyaf üretim ve tekstil proses metotları geliştirilecek. Akademik bilgi ile sanayi imkânları aynı potada buluşacak.

    ‘NANO-TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ 2008’DE BELLİ OLACAK’

    Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Yıldırım Erbil, nanoteknolojinin Türkiye’deki geleceğini 2005-2008 dönemi çalışmalarının belirleyeceğine inanıyor. Enstitünün kimya alanında TÜBİTAK, ABD ve AB ile birlikte 6 ortak proje yürüttüğünü anlatan Erbil ve ekibinin en önemli çalışmalarından biri AMBİO Projesi. ABD Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın desteklediği proje gemi altlarına mikroorganizmaların yapışmasının engellenmesini, sürtünme kaynaklı enerji ve iş kayıplarını ortadan kaldırmayı hedefliyor. Sürtünmesiz yüzeyler (nanotriboloji) UNAM’ın da öncelikleri arasında.

    Sürtünme ve aşınmanın sebep olduğu ekonomik kayıplar millî gelirin yüzde 4’üne ulaşıyor. Türkiye için bu 2004 rakamlarıyla 11 milyar doların üstünde kayıp demek. Bu yüzden otomobil, makine, askerî araç kullanımı gibi hayatın her alanında sürtünme ve aşınmanın en aza indirilmesi büyük önem taşıyor. Sürtünme ve aşınma yoluyla malzeme kaybının en aza indirilmesi konusunda araştırmalarda bor tabanlı malzeme kullanılmasına öncelik verilecek. Çünkü Türkiye dünya bor rezervlerinin tam üstünde. UNAM’ın uzun vadeli büyüme stratejisi ülke genelinde tüm araştırmacıları aynı çatı altında çalıştırma, yapılan bilimsel araştırmalar açısından ise ‘proje ve şirketleşme’ üstüne kurulu. Yüksek lisans ve doktora tezlerinin uluslararası boyutta gelişmesi kadar teknolojiye dönüşmesi de önemseniyor. Bu yüzden akademisyen ve öğrencilerin Ar-Ge sonuçları ilk elden kamu ve özel sanayi kuruluşlarına transfer edilecek. Prototiplere yönelik bu araştırmalar Cyberpark ve Teknoloji Araştırma Bölgeleri’nde pazara sunulacak. ABD’deki üniversite özel sektör yapılanmasına benzer bir model oluşturulacak. Ar-Ge yapan öğrenci ve akademisyenlerin gerekirse kendi şirketlerini kurarak nanoteknoloji pazarına girmesi, araştırmaların kısa sürede endüstriyel hale getirilmesi sağlanacak.

    Nanoteknoloji ve nanobilim alanında çalışan diğer üniversite ve kuruluşlar arasında Bilkent, ODTÜ, İTÜ, Koç, Sabancı, Ege üniversiteleri, TÜBİTAK, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü yer alıyor. Özel sektörde Arçelik, Vestel, Korteks, DYO, kamu kuruluşlarında Roketsan, TAI çalışma yürütüyor. Şimdi tek hedef var. Profesör Çıracı başkanlığında Türkiye’nin önüne yeni bir vizyonla çıkan UNAM’ın merkez binasının bir an önce bitirilmesi, laboratuar ekipmanlarının devreye alınarak bilimsel çalışmalar yapılması; genç beyinlerle sanayi ve bilim alışverişinin hızlandırılması.

    NANOTEKNOLOJİ - NANOBİLİM NEDİR?

    Her iki tanıma da ismini veren nano, bir fizikî büyüklüğün milyarda biri demek. Uzunluk olarak bakıldığında bir nanometre, metrenin milyarda birine tekabül ediyor. Nanobilim ve nanoteknolojinin ortak bir tanımı olmasa da 1 ila 100 nanometre boyutlarındaki malzemelerin anlaşılması, kontrol edilmesi, atomsal seviyede değiştirilmesi ve işlevsel hale getirilmesi olarak tarif ediliyor. Nanoteknoloji, fizik, kimya, biyoloji, matematik, bilişim teknolojileri ve malzeme bilimi arasında disiplinler arası bir saha olarak gelişiyor. Sağlık, elektronik, malzeme ve inşaat, uzay ve savunma sanayileri ilk ürünlerin üretildiği sektörler. En önemli alanlar, nanobiyoteknoloji ve nano malzemeler.

    ABD 8 YILDA TOPLAM 5 MİLYAR DOLAR HARCADI

    Nanoteknoloji ekonomistlerin telkiniyle Başkan Bill Clinton tarafından yaklaşık 13 yıl önce ABD’de en kritik ve öncelikli yatırım alanı ilan edildi. Bilişim ve haberleşmeden başlayıp, savunma sanayii, uzay ve uçak sanayii, tıp, moleküler biyoloji ve gen mühendisliği gibi alanları doğrudan etkileyen nanoteknoloji için ABD, aralarında NASA’nın da yer aldığı 9 ulusal laboratuarında 5 milyar dolara yakın kaynak harcadı. Japonya da aynı dönemde 4 milyar doların üstünde yatırım yaptı. AB, 7. Çerçeve Programı’nda öncelikli bilim alanı olarak tarif ettiği nanoteknoloji için 4.8 milyar Avro yatırım yapılmasını öngörüyor.

    Dünya nanoteknoloji pazarının 2020’li yıllarda senelik yaklaşık 1 trilyon doları bulması bekleniyor. İsrail, Tel Aviv Üniversitesi’nde ulusal bir nanoteknoloji merkezi oluşturdu. 60’tan fazla bilim adamı kadrosuyla bu alanda hızla ilerleyen merkeze finans toplayan isim ise eski başbakan, Nobel ödüllü siyasetçi Şimon Peres. Yunanistan da Girit’teki Heraklion Araştırma Merkezi’nde 500 araştırmacısıyla yarışa dahil olan ülkelerden.

    ABD 3 TRİLYON GELİR BEKLİYOR, ÇİN 1 MİLYON UZMAN YETİŞTİRECEK

    ABD, 2015 yılında nanoteknoloji ürünleri satışından üç trilyon dolar gelir bekliyor.
    ABD ve İngiltere’de tekstil sanayiinin nanoteknoloji sayesinde yeniden dirilmesi hedefleniyor.
    Çin, bir milyon nanoteknoloji uzmanı yetiştirmek üzere yeni bir program başlattı.
    Nanoteknoloji sayesinde tıbbi tedavi yöntemleri tamamen değişecek.
    Dünyada bir yılda on milyar kere milyar bit bilgi üretiliyor. Bu kadar bilgiyi nanoteknoloji kullanılarak bir santimetreküp hacimde depolamak mümkün olacak.
    ABD’de nanobilim eğitiminin ilkokullarda başlaması tavsiye ediliyor.


    ULUSAL NANOTEKNOLOJİ MERKEZİ HANGİ ALANDA NE YAPACAK?
    (Web adresi:www.nano.org.tr)
    UNAM’ın 21 araştırma grubu var. Bu gruplar endüstri ve ileri teknolojinin onlarca değişik alanında proje üretmeye başladı. Öncelikli alanlardan bazıları şöyle:


    HİDROJEN DEPOLAMA:

    Enerjinin verimli kullanılması ve alternatif enerji kaynağı açısından dünyanın en önemli gündemi hidrojen. UNAM akademisyenleri hidrojen enerjisinin depolanması konusunda dünyaya önderlik eden kuramsal ve deneysel sonuçlar elde ediyor. Prof.Dr. Salim Çıracı ile ABD’de çalışan Dr. Taner Yıldırım’ın geçiş elementleri (Pt, Pd, Ti, V) ile işlevleştirilen nanotüpler ve moleküllere çok yüksek kapasitede enerji depolanabileceğini gösterdi. Yüksek performanslı bilgisayarlar aracılığıyla modellenen yeni hidrojen depolama yönteminde titanyum atomları (koyu mavi) karbon nanotübün yüzeyine (açık mavi) bağlanabildi. Her titanyum atomuna 4 hidrojen atomu bağlandığı için nano bir yapı içinde yüksek oranda depolama gerçekleşiyor. İki bilim adamına Nanotüpler araştırma grubundan Doç. Dr. Oğuz Gülseren, Yrd. Doç. Dr. Erman Bengü, Yrd. Doç. Dr. Tuğrul Senger de destek oluyor.

    NANOBİYOTEKNOLOJİ

    Son yılların en önemli tıbbi problemlerinden biri olan kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelere zarar vermeden öldürülmesi üzerine yoğunlaşılıyor. Kemoterapi gibi yöntemler kanserli hücreleri yok ederken aynı zamanda sağlıklı dokulara zarar veriyor. Bilim adamları bunu ortadan kaldırmak için farklı metotlar üstünde çalışıyor. DNA molekülünün genişliğinin yarısı kadar nanotüpler kanserli dokulara kontrollü şekilde transfer ediliyor. Benzer başka yöntemler de hem tıpçıların hem biyoteknoloji uzmanlarının gündeminde. Ancak nanokeseciklerle kanser terapisi konusunda Türk bilim adamları iddialı ve çığır açacak gelişmeler üstünde çalışıyor. UNAM Nanobiyoteknoloji Grubu’nda Yrd. Doç. Dr. İhsan Gürsel, Prof. Dr. Mehmet Öztürk, Prof. Dr. Tayfun Özçelik, Yrd. Doçentler Tamer Yağcı, Can Akçalı, Cengiz Yakıcıer ve Uygar Tazebay yer alıyor.

    NANO TEKSTİL - AKILLI TEKSTİL

    Kirlenmeyen, kırışmayan, su geçirmeyen, renk değiştiren ya da renk tutan kumaşlar başta olmak üzere tekstilin her alanında çalışmalar yürütülecek. Türkiye Tekstil İşverenleri Sendikası, Korteks, Pamukkale Üniversitesi, UNAM’ın işbirliğini başlattığı taraflar. Akıllı askerî elbiseler, ısı ve ışığa duyarlı fiber tabanlı akıllı sensörler gibi uygulamalar da araştırma grubunun öncelikleri arasında. Hedef Türkiye’nin tekstil alanındaki liderliğini sürdürmesi, kaliteli ve yüksek katma değerli tekstil üretimi için bilgi ve Ar-Ge altyapısı oluşturmak. Çalışma grubunda yer alanlar: Yrd. Doç. Dr. Mehmet Bayındır, Doç. Dr. Ömer Dağ, Prof. Dr. Şefik Süzer, Prof. Dr. İskender Yılgör, Yrd. Doç. Dr. Yüksel İkiz ve Dr. Mustafa Üreyen.

    NANOTEKNOLOJİDE BİR MÜKEMMELİYET MERKEZİ
    Prof. Dr. Salim Çıracı (Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Proje Yöneticisi)

    20. yüzyılda gelişmiş ülkelerin güçlenip yüksek bir bilimsel ve teknolojik düzeye gelmelerinde araştırma merkezlerinin payı büyük oldu. ABD’de iletişim, bilişim ve otomotiv devlerinin üretim şirketlerinin yanı başlarında kurulan araştırma merkezleri bu ülkeyi teknolojide tartışmasız liderliğe taşıdı. Global ekonomi ve serbest ticaret rejiminde sanayi kuruluşları ancak etkin araştırma-geliştirmeleri sayesinde ayakta kalabiliyor, başarısız olanlar ise siliniyor. Teknolojiyle lider ekonomi haline gelen ülkeler artık 21. yüzyıla nanoteknolojinin damgasını vuracağına, bu teknoloji ürünlerinin insanların yaşantısını derinden etkileyeceğine kesin bir gözle bakıyor. Nanoteknolojiyi geliştiren ve iyi kullanan ülkeler güçlenip yükselirken, geride kalanlar ‘aşağıdakiler’ sınıfında kalmaya mecbur olacaklar.

    2025 yılına kadar her alanda gelişmesini tamamlayıp yaşantımızın her alanına girecek nanoteknolojide araştırma işlevi her şeyden daha da çok önem taşıyor. Daha yarışın başında geniş araştırma olanaklarına ve deneyimli uzmanlara ihtiyaç duyuluyor. Araştırma olanaklarının ve insan kaynaklarının çok bol olduğu ABD’de bile nanoteknoloji araştırmalarında mevcut imkanları verimli kullanabilmek için üniversite ve araştırma merkezleri ‘araştırma üçgenleri’ni oluşturdular. Ülkemiz için stratejik önem taşıyan Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi’nin (UNAM) kuruluşunda da mevcut kaynakların etrafa dağıtılması yerine bir merkezde toplanması benimsendi. Başarısız bir örneğin yeni girişimlere kötü örnek olup engellemesi ihtimali ortadan kaldırılmak istendi. UNAM’ın belki en önemli işlevi ülke sathına yayılan az sayıda uzmanımızdan azami yarar sağlamak ve uzman sayısını hızla artırmak olacak.

    Belirlenen kritik konularda proje çağrılarına üniversite ve sanayi kuruluşlarından ilgili araştırmacıların katılmasını, merkezin olanaklarını etkin ve verimli kullanarak projeleri sonuçlandırmayı hedefliyoruz. Böylece merkezde kazanılan deneyimleri başka üniversitelere ve kuruluşlara taşıyarak yeni uydu araştırma merkezleri oluşturulacak.

    Merkezde fizik, kimya, moleküler biyoloji ve genetik, uygulamalı matematik ve mühendislik dalları ile yeni başlatılan disiplinler arası malzeme bilimi ve nanoteknolojide yüksek lisans ve doktora programları ve tez çalışmaları araştırma projelerine ivme kazandıracak. Bütün bunlar yeni uzmanların yetişmesine olanak sağlayacak. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarının çoğunluğunun yeni ürünlerin ve teknolojilerin geliştirilmesine yönelik olması bu ürünlerden ‘spin-off yöntemi’ ile, yani ana bünyeden ayrılmak suretiyle şirketlerin kurulması yine merkezin hedefleri arasında.

    Çok sayıda yetenekli gencimizin yabancı bir ülkede eğitimini tamamlama ve orada yaşamına devam etme tutkusu ve bunun sonucu korkunç boyutlara varan beyin göçü kanımca Türkiyemizi tehdit eden en önemli sorunlardan biri. Göçlerle kaybettiğimiz beyinlerimizi tekrar kazanmak amacı ile UNAM’da yurtdışında çalışan çok değerli bilim insanlarımızın adeta anavatanlarında ilişki kurdukları, belli zamanlarda ziyaret edip ortaklaşa araştırma yapacakları bir ortam oluşturuldu. Böylece yurtdışında yaşayan bilim insanlarımızın ülkeye tam dönüşleri sağlanamasa bile onların ülkeleri ile bilimsel irtibatları kurulmuş olacak. Bu tür ilişkiler sayesinde İsrail, İtalya, Yunanistan ve Hindistan gibi ülkelerde yurtdışına göç eden çok sayıda bilim adamı küçümsenemeyecek teknoloji transferi sağladı.

    Nanoteknoloji gerek karakteri gerekse ilgilendiği boyutların kuantum rejimi içinde bulunması nedeni ile bilimin en uç sınırlarında bulunuyor. Uygulamalı araştırmaların bilimsel temele oturması başarının temel koşulu. Merkezdeki uygulamalı çalışmalar ileri seviyede kuramsal çalışmalar ve çalıştaylarla desteklenecek, araştırmalara en ileri düzeyde kuramsal girdiler verilecek.

    Sonuç olarak, UNAM kuruluş çalışmalarında birçok başarılı ve başarısız girişimden ders alınarak beklentilerimizi gerçekleştirecek plan ve programlar yapıldı. Beklediğimiz kaynak temin edilip programlı büyümemiz sürdürülürse yakın gelecekte merkezden çeşitli başarı öykülerini duyurabileceğimize, sanayimize ve ülke savunmasına nanoteknoloji konusunda en üst düzeyde destek vereceğimize inanıyoruz.


    UNAM Web Sitesi:www.nano.org.tr




  • saol doors bilmediklerimi öğrendim
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • çok güzel bilgilerdi...(yarısına bile gelemedim daha)teşekkürler...
    O zaman ,bişeyler üreteceksek ,nano teknoloji ile uygulanabilecek fikirleri geliştirmeli yada paraya dönüştürmeli... Mesela düşünsenize hediyelik eşya üreticisi olduğunuzu...Kalıplarınız var,bu seyede şekillendiriyorsunuz ürünleri...Birileri de kalıp hazırlıyo...Heykeltraşlar veya yazılımlar...Ama her kullanımdan sonra hem kendisi hem modeli eskiyo...Yenilemek gerek...Nano teknoloji burada devreye girebilir mi?
    Mesela pc kullanarak yaratılmış 3D modelleri nano teknoloji uygulanmış slikon kalıba aktrabilse yani o kalıp şekil değiştirebilse... :)
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.