Şimdi Ara

[KONU 🔒?] Türk milleti tarihte takılmış ve tarihle uyutulmuş bir millettir, günümüze odaklanmalıdır (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
71
Cevap
0
Favori
2.678
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
31 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • türkler islamdan önce göçebe yaşayan millettir. göçebe demek şehirleşememiş medeniyet kuramamış demektir. medeniyet kuramayan şehirleşemeyen başka şehirlere medeniyete saldırarak hayatta kalır. avrupalıların türklere barbar demesi buradan gelir. türkler islamdan önce hiçbir şeydir. bana bir tane dahil islamdan önce ki türkler de bilim insanı filozof sanatçı vs söyleyemezsiniz. yine az çok bir kaç isim varsa o da islam ile araplar ile kaynaştıktan sonra çıkmıştır. ibni sina,kaşgarlı mahmud vs. 1000'li yıllar da dünyanın dili arapçaydı bilim ile ilgilenenler arapça öğrenmek zorunda kalırlardı.

    türkler islam ve araplar ile kaynaşarak şehirleşmeye medenileşmeye başladılar ilerlediler selçuklu ve osmanlı ile de islam aleminin en iyi ülkelerinden olduk.

  • Kılıç Ustası kullanıcısına yanıt

    hayır. hunlar konfederasyon




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Rajeesh -- 29 Ekim 2021; 14:35:33 >
  • Rajeesh kullanıcısına yanıt

    evet.hunlar türktür.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kılıç Ustası -- 29 Ekim 2021; 14:39:48 >
  • taııbuv kullanıcısına yanıt

    medeniyet öyle linear bişi değil. çok oldskool kafa bu göçebe ise medeniyet kurmamıştır. doğru bişi değil. göçebe toplumlar demircilikte en üst toplumlardır. bu da bi nevi teknoloji işte. tarihe o kadar düz bakmaya gerek yok

  • Rajeesh kullanıcısına yanıt

    göçebe toplumlar demircilik ile kılıç silah yaptıkları için iyiler başka bir şey için değil ki. demiri iyi kullanacaklar iyi silahlar yapacaklar ki saldırı güçleri iyi olsun tek kuvvetli yönlerini iyi geliştirsinler hayatta kalmaları ona bağlı.

  • general4242 kullanıcısına yanıt
    Neden katılmıyorsunuz?

    Yetistirebildigimiz 1 2 adam var, bunlarda cumhuriyet yillarinda. Bu kadar, baska yok.

    edit:imla



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cortana12 -- 29 Ekim 2021; 15:53:5 >
    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Dünkü bilmem neydin bugün koktun derler, ben daha ilk aşamayı dahi tamamlamış olduklarını düşünmüyorum, arada aroma kaçıyor ama ne yapalım işte...

    Rezilsiniz...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi tubytube -- 29 Ekim 2021; 21:34:28 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Türk milleti çalışkandır!

    < Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
  • cemsinan kullanıcısına yanıt
    nE

    Türk tarihi kötülemesi falan değil, baya olanları yazdım.

    İslam tarihi ise, yani bilemiyorum konuda sadece Türklerden bahsettim nereden çıkardın anlamadım.

    Ama onlar da 11.yydan sonra entelektüel anlamda AĞIR bir çöküş yaşıyorlar



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cortana12 -- 30 Ekim 2021; 10:52:24 >
    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Rindaman kullanıcısına yanıt

    yani sömürgeci miyiz?, değişir.


    osmanlı için her yer vatandır. balkanlar da anadolu da. bu yüzden değildir ama fethettiği yerleri mahvetmiştir. bu pür bir gerçek.

  • hamza5806 kullanıcısına yanıt

    Evet öyle, Fatih Sultan Mehmet bilim insanı ve felsefici idi, belki de padişahlardan tek böyle olan oydu. Diğerleri hep edebiyatçı idi genelde.


    Pargalı İbrahim ve Şehzade Mustafa için Amerika kıtasına gitme gibi hayalleri var deniyordu, özellikle İbrahim için. İbrahim belki de en iyi sadrazamdı ama kibri bitirdi, Mustafa'yı da yaptığı hatalar ve şüpheler bitirdi.

  • Türkiye'nin en büyük problemi geçmişte yaşamak ve başkalarının başarıları ile övünmek. Bir kısım 1930'larda yaşıyor bir kısım da 1500'ler de. Bir türlü milleti 2022'e ışınlayamadık.

  • hamza5806 kullanıcısına yanıt

    İmparatorlukların sonu zaten yıkılmak üzeredir. Yeni sisteme oturtulmuş modern temelli T.C. bile tökezliyor şu an. Öyle olmasaydı böyle olmasaydı yine yıkılırdı. Monarşik düzende dünyada devlet kalmadı.


    Dünyaya sürekli Mehmet II getiremeyeceğine göre sistem oturtman lazım bunu da Mustafa Kemal yaptı ama öze dönüş yakayı bırakamıyor.


    Öte yandan Mehmet II Osmanlı'yı yükseltip, Avrupa'yı sıkıştırarak, Avrupa'nın bugünlere gelmesine vesile olmuştur.


    Buna ne alaka diyen olursa da, DOğu ve Batı Roma'nın tarihine ve düşmanlıklarına bakması gerektiğini söylerim. Öyledir ki, 1000 yıla yakın süre 400 den 1453 e kadar bilim, sanat anlamında doğu ve batı dünyası balkanların belirlediği sınırla çiziliyor.


    Fatih Konstantinopoli'yi alınca, oradaki bilim insanları mecburi olarak Avrupa'ya kaçıyor. Zaten devamında da Reform hareketlerine, Rönesans'a öncülük eden "scholarlar" var.


    Öte yandan Avrupa'nın ticari yollarını tıkıyor vergiye bağlıyor. Avrupa zorda kalınca, yeni yollar arıyor ve coğrafi keşifler. 1453 ile 1492 Amerika'nın keşifleri tesadüf tarihler değil.


    Amerika dediğimde ABD olan Amerika değil. Tüm o kıta. Yoksa Amerika kıtası Zeng Ho tarafından 1421 de önce modern dönemde keşfediliyor.





  • hamza5806 kullanıcısına yanıt

    Bir savaşa gerek yok günümüz teknoloji çağı. G.Kore 1960 'da Türkiye'den dönemine göre fakirdi. Bugün dünyanın en güçlü ülkelerinden biri kanla en güçlü pozisyona gelmediler. Kanla kılıçla gelişme dönemi o dönem geride kaldı.

  • *gormezden gelmeliyim gormezden gelmeliyim gormezden gelmeliyim*

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Ben de konuyu bir şey sandım. Bir avuç heyecanlı yarı cahil toplanıp ciddiyetsiz bir şekilde zırvalarını dökmüş.

    Şu köpek ne kadar tatlı ya <33



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-AB1E07F87 -- 1 Kasım 2021; 0:1:22 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Öte yandan Mehmet II Osmanlı'yı yükseltip, Avrupa'yı sıkıştırarak, Avrupa'nın bugünlere gelmesine vesile olmuştur.


    Katılıyorum. Osmanlı'yı Avrupa üstünde daimi baskı ve tartışma unsuru oldukça kalıcı ve kemikleşmiş bir imparatorluk yapan II.Mehmet'tir (Fatih). Bu sebeple II. Mehmet çağı için emsalsiz denebilecek yüksek kültür düzeyiyle beraber Avrupa'nın ve modern dünyanın mimarları listesine girmeye hak kazanır.

    quote:

    Fatih Konstantinopoli'yi alınca, oradaki bilim insanları mecburi olarak Avrupa'ya kaçıyor. Zaten devamında da Reform hareketlerine, Rönesans'a öncülük eden "scholarlar" var.

    Öte yandan Avrupa'nın ticari yollarını tıkıyor vergiye bağlıyor. Avrupa zorda kalınca, yeni yollar arıyor ve coğrafi keşifler. 1453 ile 1492 Amerika'nın keşifleri tesadüf tarihler değil.


    Bizans'ın düşüşü Rönesans'a öncül bir olay değil; yalnızca zaten başlamış ve yaşanmakta olan Rönesans süreci için bir katalizör yani kolaylaştırıcı ve destekleyici bir unsur. İtalya'da Rönesans Fatih İstanbul'u fethetmeden (1453) çok önce Francesco Petrarca (1304 - 1374) gibi kimselerle başlamıştı.

    Bizans'tan gelen Rum bilginler eski Yunan kaynaklarının Latin dünyaya taşınması, çevrilmesi, yorumlanması ve anlaşılmasında hatırı sayılır bir rol oynuyorlar bu doğru ancak Türkiye'deki popüler tarih anlatısı onların rollerini abarttıkça abarttığı, Endülüs ve Arap etkilerini görmezden geldiği gibi Rönesans'ın ortaya çıkışını veya Rum bilginlerin aslında çok önceden başlamış bulunan Avrupa'ya seyahatlerini İstanbul'un düşüşüne yani Fatih'in fethine bağlıyor. Bizans çökmeden çok önce Latin bilginler de İstanbul'a eğitim veya entelektüel etkileşim kurmak maksadıyla gelirlerdi. Dahası mesela "üniversite" kavramı ve olgusu tamamen Avrupalıdır; Bizans üniversite düzeni nedir bilmezdi. Bizans kolej veya özel eğitim mantığına dayalıydı. Bizans'ta saray sponsorlu eğitim çevreleri veya okullar kuruluyordu. Avrupa'daki özelde İtalya'daki Rönesans süreci Avrupa'nın kendi altyapısı ve kültürel kodlarıyla çok alakalı. Ortaçağın Avrupalıları öylece bir şeyler ihraç eden Karanlık Çağ canavarları değillerdi. Bizans da her ne kadar belagat ve eğitim düzeyi Ortaçağ standartlarında oldukça yüksek olsa da Avrupa'da mucizevi şekilde Rönesans'ı yaratan öyle bilginlerle dolup taşan süper aydın ve elit bir topluluk değildi. Popüler tarih anlatısından kaynaklı olabilecek belirli yerleşik imgeler kırılsın diye uzun uzun böyle yazıyorum; yoksa her dediğimi üzerinize almak zorunda değilsiniz.


    Coğrafi keşifler konusunda doğrudan Yunan coğrafyacılar ve Bizans etkisi olduğuna katılıyorum ama bu daha çok entelektüel bir etki. Zira ne Osmanlı Hıristiyan Avrupalıların ticaretini bloke ettiği gibi ne de Bizans Avrupalılar için ticarete sonuna kadar açık, vergiler ve gümrüklerden muaf bir yerdi. Bizans çöktükçe tavizler vermiştir bu doğru ancak tavizlerin verilişi Bizans'ın Levant üzerinde kontrol ve toprak kaybıyla aşağı yukarı doğru orantılı olduğu için Avrupalılar zaten her halükarda Bizans harici ve tıpkı eski Bizans gibi tamamen serbest ticaret yapamayacakları aktörlerle muhatap olmak zorunda kaldılar. Avrupalı bir ticaret erbabı olarak belirli ticari imtiyazlar arıyorsunuz diyelim; ha karşınızda bir Rum imparatoru var; ha bir Osmanlı padişahı. Fazla bir şey fark etmiyor. Hatta bir Katolik Avrupalı olarak en azından sözünün eri olacak bir Müslüman hükümdarı "Tanrı'nın cezası sapkın ve kaypak" Ortodoks Hıristiyan heretik bir imparatora tercih edebilirsiniz. Latin külahı göreceğime Türk sarığı görmeyi tercih ederim lafı boşuna söylenmemiştir. Osmanlı da Safevilere ve Kızıl Başlara gösterdiği nefret ve küçümsemeyi hiçbir Avrupalı'ya göstermemiştir. Din ama özellikle mezhep, yani "doğru görüşe-inanca sahip olmak" tarihte çok önemlidir. Özellikle geç antik çağlardan erken moderniteye mezhep belirleyicidir. Ortadoğuda mezhep hala temel belirleyicidir.

    quote:

    Amerika dediğimde ABD olan Amerika değil. Tüm o kıta. Yoksa Amerika kıtası Zeng Ho tarafından 1421 de önce modern dönemde keşfediliyor.


    Vikingler 11.yüzyılda herkesten önce Amerika'ya, günümüz Kanadası'nın Newfoundland eyaletine ayak basıyorlar (L'Anse aux Meadows arkeoloji alanı). Tarihin silsilesinde bu gelişme unutulup gidiyor. Viking efsanelerine karışıyor. Çinli amiral Zheng He'nin gerçekten Amerika'ya gittiğine dair güvenilir bir kaynak bulamadım ama Zheng'in Hint Okyanusu seferleri yine de çok etkileyicidir ve kullandığı gemilerin ebatları ve eşlik eden filosonun büyüklüğü düşünüldüğünde, bu gemiler Cristophus Columbus'un mütevazi denebilecek üç gemisiyle kıyaslandığında Zheng alternatif bir tarih senaryosunda Amerika'ya ulaşma potansiyeline sahip görünüyor. Bir yandan Zheng'in Columbus gibi risk almadan ve mümkün olduğunca kıyıları takip ederek gittiğini de görüyoruz. Yani keşif riskleri ve cüreti de, hata yapmayı da içeriyor. Columbus eğer Avrupa ve Çin arasındaki Atlas - Pasifik'i kapsayan yayın mesafesini olduğundan birkaç kat küçük şekilde hayal etmeseydi Çin'e alternatif bir yoldan ulaşmak için tertiplediği bu yolculuğa devasa mesafeden ötürü korkup hiç yeltenmez ve Amerika kıtasına asla varamazdı.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Osmanlı Avrupa arasındaki ilişkiyi betimlerken tamamen anolojik bir çıkarım yapmaya çalıştım. Köşeye sıkıştırılan denek olan farelerin bir süre sonra çıkış yolu üretebilecek şekilde zekalarının evrilmesi durumu gibi. Sonuçta olumsuz olabilecek her şeyin aslında tarih/zaman ilişkisinde "yaşanılması gereken bir süreç olduğunu unutmamak gerekiyor. Onlar Türk kavimlerine göre daha doğrusu doğu kavimlerine göre daha erken yaşadı bu sancılı süreçleri diye düşünüyorum. Konuyu dağıtmadan ufak bir örnek vermem gerekirse, Roma Cumhuriyet'indeki 12 Levha Kanun'u Pleplerle, slavelerin aristokrat kesime baş kaldırışı bugün ki modern Avrupa anasyasının temellerini oluşturuyor. 1215 Magna Carta keza Kral John'a karşı yapılan protestolar, kralın haklarından ortaçağda ilk defa feragat etmesi, emsal nitelikte olmuştur. Bunun sebbei de kendi düşünceme göre yine, Avrupai halklara ve kavimlere, Osmanlı'daki refahtan -halk refahından- çok daha fazla bir baskı vardı. Yani bu adamlar daha 2000 yıl önceden "demokrasi" bilincini torunlarına aktarmaya başladı. Ezilmenin ne demek olduğunu iliklerine kadar hissettiler. Denek fare örneğindeki gibi insanlar çıkışa meyilli olmak için daha fazla konfor alanlarından çıkmaya çalıştır dinsel olarak yozlaşma islamın Osmanlı üzerinde büküldüğündne çok daha fazlaydı, endüljans olayları, Luthercilik gibi gibi. Bir de bunların akabinde halk düşsel olarak özgür kalmaya başladı, gerçekten sanatın daha fazla değer gördüğü bir topluluk olmuştu sanat daha fazla özgür düşünceyi doğurdu. Daha fazla özgür düşünce daha fazla monarşik oligarşik yapıya başkaldırışı doğurdu diye diye düşünüyorum. Osmanlı'da her nekadar insanlar daha özgür olsa da, düşünsel anlamda özgür değillerdi. Kıt kafalı bir toplumdu demokrasi ne zaten bugün bile bilmiyor. Hep bir liderimiz olsun anlayışı da buradan vuku buluyor sanıyorum. Mustafa Kemal yeni bir Cumhuriyet kurunca daha halifeliği şu buyu kaldıırp ilga etmeden önce de padişahlık ve halifelik makamlarını da bu sebeple onun olmasını istiyorlardı. Avrupa toplumlarının parça pinçik tek bir otoriter güç olamamasının da yine halkın baş kaldırışında etkili olabileceği kanaatindeyim. Dediğim gibi bunlar benim şahsi düşüncelerim okuduğum ne varsa onlar üzerinden bir çıkarım yparak "interpretation" çerçevesinde yazıyorum. Yoksa herhangi bir argümana delilli dayanmıyor hocam.


    4.Murat mıydı yanılıyor olabilirim? Takiyettin GÖzlemevini inşaa ettirip, Kılıç Ali (Derya) Paşa'ya gavurluğu temsil bahanesiyle Şeyhülislam tarafından yok ettirilmişti. Bu gibi olaylar zaten Osmanlı'nın Avrupa ile o dönemki çizgisini çok net ortayha koyuyordu.


    Siz daha iyi açıklarsınız öyle düşünüyorum. Tarih bilginizin sahip olduğumdan çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Zaten açıklamanızı üstüme almak bir yana farklı düşündüğüm ne varsa düzeltmeye yönelik hareket ederim. Tarihli, delilli konuşan herkesin düşüncesi daha değerlidir benim için.


    Alıntı

    metni:
    Latin bilginler de İstanbul'a eğitim veya entelektüel etkileşim kurmak maksadıyla gelirlerdi. Dahası mesela "üniversite" kavramı ve olgusu tamamen Avrupalıdır

    Şu kısım kafamı biraz karışırdı.

    1204 ten öncesini kastediyorsunuz sanırım. Zira o 57yıllık periyod 1261 e ekadar ki süreçte Ortodoksluğa yapılmayan hakaret/pislik yapılmadı. Holy Grail çalındı, Agia Sofia tarumar edildi. Hatta kutsal dikenli tacın bile çalınıp ö dönemde götürülldüğü söyleniyor. Kiliselerde sapkın bir sürü şey de gerçekleştirildi. ÖYle zulme maruz kaldılar ki, bildiğim üzere bahsetmemişsiniz tam, " Kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi yeğlerim." sözü de bu dönem söyleniyor zaten. Batı Romalılara çok büyük bir nefret var. Ben kendim balkan kökenli ve soyu ortodoksluğa dayanan birisiyim. Bizim toplumumuza "hristiyan" denmesini biz bu sebeple sevmeyiz ve kabul etmeyiz. Ortodoks denecek deriz, öyle ki hristiyan pagan kültürü olan daha dün kutlanan Cadılar BAyramı gibi gelenekler bizde kutlanmaz tepki gösterilir. Dinsel şizm (schisma) sonrası bıçak gibi Batı ve Doğu Roma'nın sınırlarıyla ayırlmışızdır. Bugün ki eriyip bitmeyen balkan savaş potasının temeli burada yatıyor zaten. Biz Türkiye'de yaşasak bile ortodoks gelenekleri bizde var. Bahsettiğiniz gibi çok sık balkanlara giderim ve orada eğitim anlamında üniversitelerin kuruluş tarihlerine de bakarsak, Belgrad üniversitesi 1850 lerde kurulmuşken, aynı kültür aynı insan aynı dile sahip ancak batı ve doğu Roma ayrımının Osmanlı'nın himayesinde olmasına rağmen halen kültürel anlamda yaşayan milletlerde bile üniversitelerin kuruluşları anlamında ciddi farklar vardı. 1500 lerde Zagreb üniversitesi kuruluyor mesela. Keza AB'nin en geri ülkelerinden biri Çekya'da bile 1350 lelerde üniversite kuruluyor. Kesinlikle doğru yani. Bizans'ın Çanakkale kuzeyindeki Çİmpe kalesini daha yeni tohum Osmanlı'ya vermesi, Balkanlar'a açılmasında destek çıkması gibi durumlar. zaten batı romadan ne derece nefret edildiğinin bir göstergesi. Zaten yine yanılmıyorsam, Paleolog ile Kantakuzen'in taht çekişmesi vardı o esnada ve Orhan bey olması lazım. Kızları Teodora'yı alması karşılığında bu yardımları Bizans yapıyor. Gönülbağı oluşuyor gibi.


    Alıntı

    metni:
    Vikingler 11.yüzyılda herkesten önce Amerika'ya, günümüz Kanadası'nın Newfoundland eyaletine ayak basıyorlar (L'Anse aux Meadows arkeoloji alanı). Tarihin silsilesinde bu gelişme unutulup gidiyor. Viking efsanelerine karışıyor. Çinli amiral Zheng He'nin gerçekten Amerika'ya gittiğine dair güvenilir bir kaynak bulamadım ama Zheng'in Hint Okyanusu seferleri yine de çok etkileyicidir ve kullandığı gemilerin ebatları ve eşlik eden filosonun büyüklüğü düşünüldüğünde, bu gemiler Cristophus Columbus'un mütevazi denebilecek üç gemisiyle kıyaslandığında Zheng alternatif bir tarih senaryosunda Amerika'ya ulaşma potansiyeline sahip görünüyor. Bir yandan Zheng'in Columbus gibi risk almadan ve mümkün olduğunca kıyıları takip ederek gittiğini de görüyoruz. Yani keşif riskleri ve cüreti de, hata yapmayı da içeriyor. Columbus eğer Avrupa ve Çin arasındaki Atlas - Pasifik'i kapsayan yayın mesafesini olduğundan birkaç kat küçük şekilde hayal etmeseydi Çin'e alternatif bir yoldan ulaşmak için tertiplediği bu yolculuğa devasa mesafeden ötürü korkup hiç yeltenmez ve Amerika kıtasına asla varamazdı.

    Tarihsel olarak delil anlamında siz daha iyi bilirsiniz. Ben sadece Zeng Ho'nun keşifler düzenlediğini oraya ulaştığını okumuştum.


    Keza yine aynı şekilde söylemeden geçtim ama Fenikelilerin Brezilya Fortalezza kıyıları ve içlerinde M.Ö 700 lerde keşifler yaptığına dair çok ciddi kazılar bulunduğunu da okumuştum. Doğruluğunu bilemiyorum o denli bir araştırmaya girmedim ancak okumuştum bir yerde. Tabi o dönem nasıl levanten kıyıları ve civarından oralara gidip okyanus ötesini aştılar bilemem, çok da mantığa oturtamıyorum ancak denizci kavimlerin bunu başarmaması da bir açıdan zor. Günümüzde bile teknesiyle Mexico körfezinde kaybolup, Papua Yeni Gine kıyılarından çıkan 11 ay denizde hayatta kalmayı başarmış derme çatma tekneye sahip insanları görebiliyoruz sonuçta. O da mümkün olabilir gibi.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi krstarica -- 1 Kasım 2021; 15:21:12 >




  • quote:

    Osmanlı Avrupa arasındaki ilişkiyi betimlerken tamamen anolojik bir çıkarım yapmaya çalıştım. Köşeye sıkıştırılan denek olan farelerin bir süre sonra çıkış yolu üretebilecek şekilde zekalarının evrilmesi durumu gibi. Sonuçta olumsuz olabilecek her şeyin aslında tarih/zaman ilişkisinde "yaşanılması gereken bir süreç olduğunu unutmamak gerekiyor. Onlar Türk kavimlerine göre daha doğrusu doğu kavimlerine göre daha erken yaşadı bu sancılı süreçleri diye düşünüyorum. Konuyu dağıtmadan ufak bir örnek vermem gerekirse, Roma Cumhuriyet'indeki 12 Levha Kanun'u Pleplerle, slavelerin aristokrat kesime baş kaldırışı bugün ki modern Avrupa anasyasının temellerini oluşturuyor. 1215 Magna Carta keza Kral John'a karşı yapılan protestolar, kralın haklarından ortaçağda ilk defa feragat etmesi, emsal nitelikte olmuştur. Bunun sebbei de kendi düşünceme göre yine, Avrupai halklara ve kavimlere, Osmanlı'daki refahtan -halk refahından- çok daha fazla bir baskı vardı. Yani bu adamlar daha 2000 yıl önceden "demokrasi" bilincini torunlarına aktarmaya başladı. Ezilmenin ne demek olduğunu iliklerine kadar hissettiler. Denek fare örneğindeki gibi insanlar çıkışa meyilli olmak için daha fazla konfor alanlarından çıkmaya çalıştır dinsel olarak yozlaşma islamın Osmanlı üzerinde büküldüğündne çok daha fazlaydı, endüljans olayları, Luthercilik gibi gibi. Bir de bunların akabinde halk düşsel olarak özgür kalmaya başladı, gerçekten sanatın daha fazla değer gördüğü bir topluluk olmuştu sanat daha fazla özgür düşünceyi doğurdu. Daha fazla özgür düşünce daha fazla monarşik oligarşik yapıya başkaldırışı doğurdu diye diye düşünüyorum. Osmanlı'da her nekadar insanlar daha özgür olsa da, düşünsel anlamda özgür değillerdi. Kıt kafalı bir toplumdu demokrasi ne zaten bugün bile bilmiyor. Hep bir liderimiz olsun anlayışı da buradan vuku buluyor sanıyorum. Mustafa Kemal yeni bir Cumhuriyet kurunca daha halifeliği şu buyu kaldıırp ilga etmeden önce de padişahlık ve halifelik makamlarını da bu sebeple onun olmasını istiyorlardı. Avrupa toplumlarının parça pinçik tek bir otoriter güç olamamasının da yine halkın baş kaldırışında etkili olabileceği kanaatindeyim. Dediğim gibi bunlar benim şahsi düşüncelerim okuduğum ne varsa onlar üzerinden bir çıkarım yparak "interpretation" çerçevesinde yazıyorum. Yoksa herhangi bir argümana delilli dayanmıyor hocam.


    Doğu'nun göreli refahı ve maddi güçten gelen özgürlüğü ilgili halkları konfor bölgesine hapsedip miskinleştirirken Batı'daki baskı ve sefalet toplumu ileri tazyikleyecek bir etki yapmıştır diyorsunuz anladığım kadarıyla. Elbette bu yorum yapılabilir. Görece daha yoksul ve gariban olan Avrupalı egzotik gelen tüm zenginliklerin, daha iyisinin arayışında olmuştur hep. Coğrafi keşiflerde Batılıların başrolü oynaması misal tesadüf değil. Bir yerlerde daha iyisinin veya güzel şeylerin olduğu duyumunu alman bile oralara gitmen için yeter de artar. Roma'nın Avrupa'nın mevzuatında ve siyasi dünya kavrayışında merkezi bir yer işgal ettiği şüphesiz. Eski Roma eyaleti İngiltere'nin Magna Carta ile dünyada parlamenter geleneğin başlatıcısı olduğu da. Hepsine harfiyen katılıyorum. Tarih aynen dediğiniz gibi yorum işidir hocam hatta tüm bilim yorum işi ama yorumlar temellendirilebiliyor mu veya savunulabiliyor mu önemli olan o. Mısıroğlu gibi kendi belgelerimizi uydurursak veya eleştirel şekilde ele almadan birbirine düşman tarafların art niyetli propagandalarını kendimize zemin alırsak ama hiçbir yere varamayız. Bu işte dürüst, temiz, anlama çabasını kendisine düstur edinmiş bir yorumlamadan, gerçek interpretasyondan farklıdır. Bu bir çarpıtmadır.

    quote:

    4.Murat mıydı yanılıyor olabilirim? Takiyettin GÖzlemevini inşaa ettirip, Kılıç Ali (Derya) Paşa'ya gavurluğu temsil bahanesiyle Şeyhülislam tarafından yok ettirilmişti. Bu gibi olaylar zaten Osmanlı'nın Avrupa ile o dönemki çizgisini çok net ortayha koyuyordu.


    Siz daha iyi açıklarsınız öyle düşünüyorum. Tarih bilginizin sahip olduğumdan çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Zaten açıklamanızı üstüme almak bir yana farklı düşündüğüm ne varsa düzeltmeye yönelik hareket ederim. Tarihli, delilli konuşan herkesin düşüncesi daha değerlidir benim için.



    Estağfurullah. Osmanlı'nın bilimdeki geriliğinin ve Batıl inançların baskınlığının çok acı bir örneğidir Takiyüddin Rasathanesi. İnsanın içini acıtıyor. Zira ne çağdaş Avrupa'da ne de eski Bizans'ta bu denli bir bilim fakirliği ve astronomi ile astrolojiye dahi baskın gelen bir ilahi gazap korkusu görülmemiştir. Ufak bir düzeltme 3.Murat dönemi.

    quote:

    Şu kısım kafamı biraz karışırdı.

    1204 ten öncesini kastediyorsunuz sanırım. Zira o 57yıllık periyod 1261 e ekadar ki süreçte Ortodoksluğa yapılmayan hakaret/pislik yapılmadı. Holy Grail çalındı, Agia Sofia tarumar edildi. Hatta kutsal dikenli tacın bile çalınıp ö dönemde götürülldüğü söyleniyor. Kiliselerde sapkın bir sürü şey de gerçekleştirildi. ÖYle zulme maruz kaldılar ki, bildiğim üzere bahsetmemişsiniz tam, " Kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi yeğlerim." sözü de bu dönem söyleniyor zaten. Batı Romalılara çok büyük bir nefret var. Ben kendim balkan kökenli ve soyu ortodoksluğa dayanan birisiyim. Bizim toplumumuza "hristiyan" denmesini biz bu sebeple sevmeyiz ve kabul etmeyiz. Ortodoks denecek deriz, öyle ki hristiyan pagan kültürü olan daha dün kutlanan Cadılar BAyramı gibi gelenekler bizde kutlanmaz tepki gösterilir. Dinsel şizm (schisma) sonrası bıçak gibi Batı ve Doğu Roma'nın sınırlarıyla ayırlmışızdır. Bugün ki eriyip bitmeyen balkan savaş potasının temeli burada yatıyor zaten. Biz Türkiye'de yaşasak bile ortodoks gelenekleri bizde var. Bahsettiğiniz gibi çok sık balkanlara giderim ve orada eğitim anlamında üniversitelerin kuruluş tarihlerine de bakarsak, Belgrad üniversitesi 1850 lerde kurulmuşken, aynı kültür aynı insan aynı dile sahip ancak batı ve doğu Roma ayrımının Osmanlı'nın himayesinde olmasına rağmen halen kültürel anlamda yaşayan milletlerde bile üniversitelerin kuruluşları anlamında ciddi farklar vardı. 1500 lerde Zagreb üniversitesi kuruluyor mesela. Keza AB'nin en geri ülkelerinden biri Çekya'da bile 1350 lelerde üniversite kuruluyor. Kesinlikle doğru yani. Bizans'ın Çanakkale kuzeyindeki Çİmpe kalesini daha yeni tohum Osmanlı'ya vermesi, Balkanlar'a açılmasında destek çıkması gibi durumlar. zaten batı romadan ne derece nefret edildiğinin bir göstergesi. Zaten yine yanılmıyorsam, Paleolog ile Kantakuzen'in taht çekişmesi vardı o esnada ve Orhan bey olması lazım. Kızları Teodora'yı alması karşılığında bu yardımları Bizans yapıyor. Gönülbağı oluşuyor gibi.



    Hem 1204 öncesi hem de 1261 sonrasından bahsediyordum. Hıristiyanlıktaki Batı ve Doğu bölünmesinin genellikle hemen hemen her mezhepsel ayrışmada bulunduğu gibi oldukça derin ve vahşi bir geçmişi var. Günümüzde ne Ortodoksluk ne de Katoliklik ile alakası olmayan ve Bizans'ta bir asırdan fazla süren ve büyük gerilimler yaratan ikona kırıcılık furyasına kadar gidiyor. Sözüm ona Suriyeli Rum imparatorlarından imparator Theophilos'a kadar ikonalar yüzünden Bizans ve Papalık sık sık karşı karşıya geldiler. İkona kırıcılıktan sonra da Patrik Photios ile Papaların kayda değer şekilde atışmaları devam etti, en sonunda uygulama ve anlayışlarda farklılıklar ve Hıristiyan alemine liderlik mücadalesinde 1054 Büyük Bölünmesi'ne (Schism) kadar gelindi. 12. yüzyıl ve 13. yüzyılda iki tarafın da gerçekleştirdiği bir vahşet vuku buldu. En faciası da şüphesiz 1204'te Latinlerin 4.Haçlı Seferi'nde giriştiği İstanbul'un fetih ve yağması. Benim nazarımda insanlık tarihindeki en büyük felaketlerden birisidir. Aynen bahsettiğiniz gibi yalnızca tarihsel Hıristiyan emanetleri kaçırılmakla veya parçalanmakla kalmamış, pek çok klasik dünyadan eser de (heykeller, kitaplar, eşyalar vb) Latinlerce yok edilmiştir. Parasız pulsuz Frenk şövalyeler ve paragöz Venedikliler tarafından tam manasıyla bir kültür cinayeti işlenmiştir. Zaten jeopolitik sonuç bazında Bizans da bir daha kendisine gelememiştir; büyük ölçüde önceki imparatorluğun hayaleti olarak kalmıştır. Bu sebeple kimi tarihçiler Roma-Bizans İmparatorluğu'nun çöküş yılı olarak 1453 yerine 1204'ü gösterirler. Ardından gelen Latin İmparatorluğu ile restore edilmiş Bizans'ı pek dikkate almazlar. Latin Katolikler ile Doğu Ortodoksları arasında kimin gerçek Hıristiyan veya Romalı olduğu kavgası vardı; bu elbette inkar edilemez. Bizans veya Ortodokslardan bahsederken "Avrupa veya Avrupalı" coğrafi terimine başvurmam doğal olarak burada birazcık kafa karıştıcı çünkü esasında bilhassa da günümüzde bu terim iki kültür coğrafyasına da uygulanabilir. Hem Batılılara hem de Doğulu Hıristiyanlara Avrupalı denebilir. Ancak Latin Batı dünyası coğrafi anlamda kendi coğrafyasına Avrupa dediği ve Bizans da kendi imparatorluğunun Batı yarımküresine Avrupa demeyi tercih ettiği için, coğrafyacılıktan yerleşmiş adlandırma bu olduğu için "Avrupalı'dan" kastım İtalyanlar, Almanlar, Fransızlar gibi non-Ortodoks Frenk milletler, genel olarak "Batı Uygarlığı Toplumları" oluyor. Avrupa coğrafyasının "Osmanlı Doğusu'nda" kalan Ortodoks milletler ayrıca Osmanlı'dan koparak tıpkı Osmanlı gibi "Avrupalılaşmak" için azami bir çaba sarf etmişlerdir; bunu not etmek gerekiyor. Ortodoks dünyadaki üniversiteleri bu çerçevede görebiliriz. Bizans'ın da son yıllarında Ortodoks Bizans elitinin bir kısmı çöküşten ve Osmanlılardan kurtulabilmek Katolikliğe ve Batı Hıristiyan alemine yönelmiş; Papalık ile malum bölünmeyi (schism) kırmaya çalışmış ancak Ortodoks millete ve Rum tebaalarına doğal olarak bunu kabul ettirememişlerdir. Söz konusu imparatorlar ve klerjinin çabaları yüzeysel kalmıştır.

    Balkan ve Ortodoks arka planlıysanız forum profilinizi güzel taşıyorsunuz. Yani çift başlı Ortodoks-Bizans Kartalı, BBBB akronimi ile haç kombinasyonlu Sırbistan arması ve Islav Sırp dilinde bir imza. :) Benim ailemin de arka planı Balkanlardır (Makedonya, Bulgaristan, Arnavutluk). Balkanları gezip görme hayatıma koyduğum planlar arasındadır. Atalarım Anadolu'dan Balkanlara göçme Yörük Türkmeni (Atatürk de anne tarafından Yörük Türküdür), ihtimal dahilinde iskan ettirilmiş başka Türkmen unsurlar, en az Yörüklük kadar kesin olarak da Çerkez, Islav ve Arnavuttur. Bizim ailede Islavlık veya Ortodoksluk bağı olduğu da kesindir zira Anadolu'dan ziyade Islav Doğu Avrupa dünyasında yaygın bulunan fenotipik özellikleri taşıyoruz ve Islav bir ad taşıyan (muhtemelen Bulgar) bir atamdan haberdarız. Ailemizde hem anne hem de baba tarafında sarışın ve renkli gözlü insan çok var. Kendim çocukken altın sarısı denebilecek kadar garip parıldayan sarı saçlara sahiptim. Sonradan koyulaştı. Ailemin dini ve mezhepsel arka planı ehli Sünnet Müslüman ancak bizim ailemizde din ne baba ne de anne tarafında birincil önemde olmamıştır bu sebeple ehli Sünnetlik mevcut aile fertlerim arasında pek bir şey ifade etmez (hatta kimisinde hiçbir şey ifade etmez). Haliyle en yakın "uzak atalarım" Sünni Müslüman olsa da kendim seküler bir arka plandan geliyorum diyebilirim ancak daha da uzak atalarım içerisinde şüphesiz Ortodokslar (ve Türkmenlikten ötürü potanisyel olarak Aleviler) var.

    quote:

    Tarihsel olarak delil anlamında siz daha iyi bilirsiniz. Ben sadece Zeng Ho'nun keşifler düzenlediğini oraya ulaştığını okumuştum.


    Keza yine aynı şekilde söylemeden geçtim ama Fenikelilerin Brezilya Fortalezza kıyıları ve içlerinde M.Ö 700 lerde keşifler yaptığına dair çok ciddi kazılar bulunduğunu da okumuştum. Doğruluğunu bilemiyorum o denli bir araştırmaya girmedim ancak okumuştum bir yerde. Tabi o dönem nasıl levanten kıyıları ve civarından oralara gidip okyanus ötesini aştılar bilemem, çok da mantığa oturtamıyorum ancak denizci kavimlerin bunu başarmaması da bir açıdan zor. Günümüzde bile teknesiyle Mexico körfezinde kaybolup, Papua Yeni Gine kıyılarından çıkan 11 ay denizde hayatta kalmayı başarmış derme çatma tekneye sahip insanları görebiliyoruz sonuçta. O da mümkün olabilir gibi.



    Zheng He'nin Amerika'ya ayak bastığını iddia eden bir kitap var ancak yazarı olan İngiliz şahıs profesyonel bir tarihçi değil; çalışması bilimsellik kısvesine bürünmüş bir şarlatanlık ürününe benziyor. Bu konuda baktığım diğer kaynaklarla çelişiyor. Fenikeliler çok iyi tüccar ve denizcilerdi; Kartaca'yı onlar kurmuşlardır. Grek (ve haliyle Latin) alfabesi Fenike temellidir. Amerika Brezilya'ya gittikleri spekülasyonunu açıkçası ilk defa duydum ama böylesi bir çılgınlığa antik çağda kalkışmış kimseler varsa bunlar olsa olsa Fenikeliler veya Yunanlar olur. Bu halklar herkesin bildiği gibi denizci ve koloniciydi. Harita ve gemi yaparlardı. Yunanlar ilaveten coğrafya bilimini icat ettiler. Columbus'u teşvik eden Okeanos (Okyanus) ile ilgili ilk spekülasyonlar Yunanlardan çıkma. Ne yazık ki ulaştılarsa dahi henüz elimizde arkeolojik veya tarihsel (bildiğim kadarıyla) bir bulgu yok. Ancak o Fenike Brezilya söylentisini araştıracağım. Deniz dibinde bulunan antik amforalarla dolu bir gemiye veya koloni kalıntılarına bakar. Uzun uzun yazarak biraz kafanızı şişirdiysem kusura bakmayın; sonuçta Türkiye'de her dakika elinizi sallasanız karşınıza tarih konuşabileceğiniz bir Ortodoks Balkan insanı ve ayrıca eski forum yöneticisi çıkmıyor. :)
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.