Şimdi Ara

İstiklal Marş'ımızı Nekadar Anlıyorsunuz?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
0
Favori
3.479
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İstiklâl Marşı'nı, diğer başka şiirleri veya herhangi bir metni açıklamadan önce o şiirin, metnin yazıldığı tarihi, tarihî olayları, sosyal, siyasal şartları bilmek gerekir. Bu yüzden İstiklâl Marşı'nı açıklamadan önce kurtuluş savaşını ve o dönemin şartlarını hatırlamak gerekir.

    İstiklâl Marşı, 1921 yılında Kurtuluş Savaşı devam ederken yazılmıştır. Ülkemiz düşman tarafından istilâ edilmiş, düşman Ankara'ya kadar yaklaşmıştı. Polatlı' dan Ankara'ya, Atatürk ve arkadaşları tarafından yeni kurulan Meclis'e top sesleri gelmekteydi. Daha güvenli olacağı düşünülerek, Meclis'in daha iç bölgeye, Kayseri'ye taşınması düşünülüyordu. İstiklâlimiz için yurdun her tarafında millî mücadele verilmekteydi. Halk perişandı, çaresizdi, korku içindeydi... İstiklâl Marşı işte bu dönemde, Mehmet Akif Ersoy tarafından yazıldı. 25 Mart 1921'de mecliste okunan bu şiiri Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki üyeler ayakta dinledi, büyük coşku, ve beğeniyle Milli Marş olarak kâbul etti. İstiklâl Marşımızı anlamak, onu açıklayabilmek için bu tarihî günleri bilmek gerekir.
    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; 
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
    O benimdir, o benim milletimindir ancak.

    Mehmet Akif Ersoy, birinci kıtada endişe, korku içinde olan Türk milletine, Türk ordusuna "Korkma!' diye sesleniyor. O, Türk milletinin hürriyeti ve vatanı için Çanakkale'de neler yaptığını çok iyi biliyordu. Akif, millî mücadelenin kazanılacağından emindir; ancak "Acaba bağımsızlığımız elden mi gidiyor?" diye korku içinde olan kendisi gibi düşünmeyen Türk milletine "Korkma!"diyerek sesleniyor. Bunun için şiirine "Korkma!' diyerek başlıyor. İstiklâl Savaşı Türk milleti için hayatî önem taşımaktaydı. Böyle kritik dönemlerde "vatan, millet, istiklâl, din, aile, millî benlik, millî birlik, bayrak" gibi kavramlar daha da önemlidir. Millî duyguların ve millî iradenin bir tercümanı olan Mehmet Akif Ersoy, şiirinde bu değerleri sanatkârane bir üslûpla anlatmakta, milletimizin bu değerlerden güç aldığını ifade etmektedir.

    Şair birinci dörtlükteki "ocak" kelimesiyle Türk ailesini anlatmaktadır. Tek bir aile kalsa bile, bunun bağımsızlığımızı kazanmak için, sancağımızı taşımak için yeterli güç olacağını düşünmektedir.

    Şair Birinci dörtlükte "Korkma" Diyerek Türk milletine, Türk ordusuna sesleniyor. Savaşı karanlık bir gece gibi (Şafak) gören şair, "O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;" dizesinki yıldız kelimesi ile bayrağımızı kastetmektedir. "Yıldızı parlamak" deyimiyle de savaşın kazanılacağını müjdelemektedir.

    Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!' 
    Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
    Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
    Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

    Şair ikinci dörtlükte bayrağımıza seslenmektedir. Burada bayrak (hilâl) kişileştirilmiştir. Bayrak, Türk milletine kızgındır, içinde bulunulan durumdan, o kötü durumdan, Türk milletini sorumlu tutmaktadır. "Hilâl" kelimesi, bayrak anlamında kullanılmıştır. Bayrak, Türk milletine kaşlarını çatmış, celâllenmiş bir şekilde bakmaktadır. Şair bu durumdan rahatsızdır. Bayrağın gülümsemesini istemektedir. Kahraman ırkıma bir gül!... Türk milletinin bunu hak etmediğini söylemektedir. Eğer gülümsemezse onun için dökülen kanı milletin helâl etmeyeceğini söylemektedir."Hakkıdır Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!" mısraında şairimiz 'Hakk' kelimesini iki anlamda kullanmıştır: Birinci anlamı Allah; ikinci anlamı ise doğruluk, adalete saygı göstermek, anlamındadır. İşte böyle ulvî değerlere sahip bir milletin bağımsızlık hakkıdır.

    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. 
    Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
    Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
    Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

    Üçüncü dörtlükte "hürriyet" kavramı üzerinde durmaktadır. Türk milleti için "hürriyet" vazgeçilecek, göz ardı edilecek bir kavram değildir. Türk milleti bu değer için asırlarca mücadele etmiştir. Asla bir başkasının boyunduruğu altında yaşamak istememiştir. Şair hürriyetimizi elimizden almak isteyen düşmanları birer çılgına benzetiyor. "Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım." Mısraında böyle bir çılgına şaşacağını söylüyor. 'Zincire vurmak' deyimi burada esir etmek anlamında kullanılmıştır. Şairimiz burada "ben" kelimesiyle Türk milletini kastetmiş, millet adına konuşmuştur.

    Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, 
    Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
    Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
    'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

    Dördüncü kıtada savaşan tarafların askeri, teknolojik güçleri mukayese edilmektedir. Düşmanın sınırları, adeta çelik zırhlarla korunurken bizim hudutlarımızda üstün savaş teknolojisine karşı iman dolu göğüslerini siper etmiş kahramanlar vardır. Düşmanın maddî üstünlüğü vardır; fakat manevî gücün karşısında yenik düşecektir. Şair "ulusun" sözüyle düşmanı uluyan, canavara benzetiyor. Bu canavar ne kadar ulursa ulusun Türk milletini korkutamayacaktır; çünkü onun iman dolu serhaddi, yani sınırı, göğsü vardır.

    Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. 
    Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
    Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

    Beşinci kıtada şair, mücadele veren kahraman mehmetçiklere seslenmektedir. Başkalarının hayatına saygı göstermeyen itilâf devletlerin, yağmacıların karşısında ordumuzun göğsünü siper etmesini istemekte ve

    "Doğacaktır, sana va'dettiği günler Hakk'ın
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın."


    diyerek mehmetçiğe güzel günlerin yakında olacağının müjdesini vermektedir.

    Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı: 
    Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
    Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

    Altıncı kıtada yine şair Türk ordusuna seslenilmekte ve "vatan" kavramı üzerinde durmaktadır. Vatanımızın sadece bir toprak parçasından ibaret olmadığını, bu toprakların altında binlerce insanın şehit olarak yattığını söylemektedir. Adeta vatanın her karış toprağında şehit kanı vardır. Vatanımızı "Vatan" yapan asıl şey budur. Şair, bunun bilinmemesi, bu şuura varılmaması durumunda, vatan uğruna şehit düşen atalarımızın rahatsızlık duyacağını, incineceğini söylüyor.

    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? 
    Şuhedâ fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
    Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da hüda,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

    Yedinci kıtada yine "vatan" kavramı üzerinde durulmaktadır. Vatan için verilen mücadelenin ne kadar kutsal olduğunu şair, "Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ!" mısraı ile dile getirmektedir. Şair bu kıtada Tanrı'dan bütün varını yoğunu, sevdiklerini; hatta canını almasını ama vatanından ayrı bırakmamasını dilemektedir. Vatan hepsinden daha değerlidir.

    [font=Courier]Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli: 
    Değmesin mâbedimin göğsüne namahrem eli.
    Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
    Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.


    O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, 
    Her cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım,
    Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden nâ'şım;
    O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

    Sekizinci ve dokuzuncu dörtlükte şair; düşmanın manevî değerlere, özellikle dinî inançlar gibi ulvî değerlere saldırıp, ezanları susturmaları ve manevî gücümüzü kırmak istemelerini, bizim için en büyük tehlike olarak görmektedir. "Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-" mısraı ile şahadetin dine temel teşkîl ettiğini ve bu ifadenin ezanda mevcut olduğu anlatmaktadır.

    Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! 
    Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
    Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
    Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
    Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

    Şair şiirin son bendinde, yine bayrağa sesleniyor. Sonsuza kadar sana, Türk milletine zulüm yapılamayacağını söylüyor. Şair, mutlu yarınlara olan inancını yeniden pekiştiriyor, büyük zaferi adeta önceden müjdeliyor. Nitekim ordumuz Atatürk'ün kumandasında Büyük Taarruz' la 16 ağustos 1922'de düşmanı yenilgiye uğratıyor, kesin zafere ulaşıyor.

    İstiklâl Marşı'nda geçen bazı kelime ve deyimlerin mânâsı:
  • Şafak: Alaca karanlık.
  • Ocak: Aile.
  • Çehre: Yüz, surat.
  • Hilâl: Bayrak. (Şiirdeki mânâsı)
  • Gül-: Gülmek, gülümsemek.
  • Celâl: Hiddetlenmek, çok kızmak.
  • Hakk: Allah.
  • Bend: Engel.
  • Âfâk: Ufuklar.
  • Çelik zırhlı duvar: Askerî güç.
  • Ulu-: Ulumak, köpek ve canavar gibi ulumak.
  • Serhad : Sınırın en ucu, sınırın başlangıcı.
  • Tek dişi kalmış canavar: Nesli tükenmekte olan canavar.
  • Hâyasız: Ahlaksız, edepsiz.
  • Kefensiz yatmak: Şehit olmak. Şehit düşmek
  • Şühedâ: Şehitler.
  • Cân: Can, canımız.
  • Cânân: Eş-dost, sevgili, anne, baba...
  • Huda: Allah
  • Cüdâ: Ayrı.
  • İlâhî: Allah'a ait.
  • Mabed: İbadethaneler, camiler.
  • Nâmahrem: Haram olan.
  • Ebedî: Sonsuza kadar, sonsuza ait.
  • Vecd: Coşku, sevinç.
  • Secde etmek: Baş eğmek, İbadette eğilmek.
  • Cerîha: İltihaplı yara, cerahat.
  • Ruh-ı mücerred: Canlanmış ruh, mücerret olmuş ruh.
  • Na'ş: Ceset, ölü bedeni.
  • Arş: Göğün yedinci katı, göğün en yüksek yeri.
  • İzmihlâl: Eziyet, zulüm.

    Not:Bu yazı farklı kaynaklar kullanılarak Ben tarafından derlenmiştir.
    Bu yazının Önür boyu Sabit başlık olarak kalması gerektiğini düşünüyorum.



  • < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi snipeTR -- 16 Ocak 2008; 0:11:01 >







  • Güzel.

    Millet ezbere biliyor (bilmeyenler de var) ama hiçbirşey anlamıyor.Önemli olan içindeki mesajı almak.
  • Teşekkürler dostum. bu yazıyı derlerken bende fark ettim anlamını bilmediğimi ve kendimden utandım. bu nedenle bunu hazırladım.
  • çok güzel olmuş elinize sağlık
  • Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

    şimdikilerin yoksun oldukları durum bu
  • Kesinlikle haklısın. birde şunu anlamıyorum o kadar gereksiz konuya birsürü cevap yazanlar bu çalışma üzerine bir harf bile yazmıyorlar.
  • Teşekkürler
  • Anlıyorum, biliyorum ve şu yukarda ki açıklamanın çok yüzeysel olduğunu düşünüyorum. Ama bunu bile bilmeyenler var.
  • Eline sağlık...
  • Mehmet Akif "Allah bi daha o günleri yaşatmaz inşallah" demiş

    Düşünsenize Vatan elden gidiyor, her tarafta yunan bayrakları Yunan şarkıları...
    Yunan askeri birliklerini selamlamayan türkler dövülüyor
  • Eline SağLık güzeL oLmuş

    ßu arada İstikLâL Marşının Kabulu 12 Mart ßenim Doğum Günüm
  • gündüzleyinde açıldı aynı konu,
    ben arşivime ekledim hatta,
    ama bi arkadaş muhalefet çıkmıştı,
    ortamı germeye mi amaçladı ney,
    silinmişti,
    şimdi görünce sevindim,
    teşekkürler
  • İstiklal marşını ne zaman okusam tüylerim ürperiyor. Müthiş anlamlı bir marş. Anlamını okulda öğrenmiştim aklımda kalmış. hatırlattığın için teşekkürler.
  • güzel açıklamalar sağolasın.
  • Sözleri çok manalı ve güzel.. Ama aynı şeyi bestesi için söyleyemiyeceğim..
    Sözlerini okumayan birisi bu marştan hiçbir şey anlamaz..
  • Çok teşekkürler İlk defa mecliste 25 martta okunmuş . Benim doğum günümde 25 mart



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi donulmezaksaminufku -- 17 Ocak 2008; 2:08:06 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: çaaari

    Sözleri çok manalı ve güzel.. Ama aynı şeyi bestesi için söyleyemiyeceğim..
    Sözlerini okumayan birisi bu marştan hiçbir şey anlamaz..


    ilk bestesinden iyidir. daha bir insanın ruhuna işliyor. ben severim bestesini. olimpiyatlarda falan farkı ortaya koyuyor. vuruşları falan çok iyi bence
  • katılıyorum beste işi çok kolay değil nede olsa
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.