Şimdi Ara

Interstellar (2014) | Yıldızlararası (286. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
5.729
Cevap
48
Favori
185.204
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
37 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 283284285286287
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu filmin hiç teşvik ekran kullanılmadan çekildiğini yeni öğrendim.

    Bu ne demek, adamlar uzay gemisini kokpiti, uzay gemisinin hareketlerini komple kendileri gerçeğini yapmışlar. Hatta yer çekimini 0 a indiren bir hidrolik sistem yapmışlar. Muazzam. Filmde tabi ki cgi var ama baya büyük kısmı gerçek görüntüler.
  • sasasa671 S kullanıcısına yanıt
    Filmin türü > KURGU > bilim. Zaten bu durumda %100 gerçeklik gerekmez


    Çoklu evrenden bahsetmişsin, "inanmiyorum" diye. Kuantum evren hakkında neler biliyon merak ettim ?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr. Cheritto -- 27 Haziran 2020; 1:4:14 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr. Cheritto

    Filmin türü > KURGU > bilim. Zaten bu durumda %100 gerçeklik gerekmez


    Çoklu evrenden bahsetmişsin, "inanmiyorum" diye. Kuantum evren hakkında neler biliyon merak ettim ?
    Hocam sonsuz evren teorisi demek, evrenlerin birinde muz şeklinde dünya büyüklüğünde dinazor var demektir.

    Yani demek istediğim, sonsuz adet evren varsa içerisinde sonsuz adet şeyler vardır demektir.

    Buna da ben inanmıyorum yani. Başka evrenler vardır belki ama sonsuz tane değildir.

    Quantum hakkında ki bilgim karmaşık, belgesel video falan izledim ama kafama tam oturtamadım.

    Bu arada evet bu film kurgu zaten ama ne bileyim, yapım aşamasını izledim ve adamlar çok iddialı. Tahtaya 100 lerce matematik formülü yazıp bu filmi çekiyorlar falan. Christopher Nolan da çok iddialı konuşuyor. Belki filmde kullanılan yer çekimi teorisi gerçek bir teoriye dayanıyordur diye o yorumu yapmıştım. Film kesinlikle çok güzel, hakkında konuşmayı da seviyorum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sasasa671

    Hocam sonsuz evren teorisi demek, evrenlerin birinde muz şeklinde dünya büyüklüğünde dinazor var demektir.

    Yani demek istediğim, sonsuz adet evren varsa içerisinde sonsuz adet şeyler vardır demektir.

    Buna da ben inanmıyorum yani. Başka evrenler vardır belki ama sonsuz tane değildir.

    Quantum hakkında ki bilgim karmaşık, belgesel video falan izledim ama kafama tam oturtamadım.

    Bu arada evet bu film kurgu zaten ama ne bileyim, yapım aşamasını izledim ve adamlar çok iddialı. Tahtaya 100 lerce matematik formülü yazıp bu filmi çekiyorlar falan. Christopher Nolan da çok iddialı konuşuyor. Belki filmde kullanılan yer çekimi teorisi gerçek bir teoriye dayanıyordur diye o yorumu yapmıştım. Film kesinlikle çok güzel, hakkında konuşmayı da seviyorum.

    Alıntıları Göster
    Kuantum evrene hoş geldin !


    Madde, en temel düzeyde kuantum (enerji) dalga-parçacıklarından oluşur. Bu dinamik bir olgudur. Enerji sürekli yenilenmediği sürece varlıktan bahsetmek mümkün değil. Kuantum alanda mutlak bir yokluk-hiçlik mevcut olmadığı gibi, mutlak bir varlık da yoktur. Maddeye atom altı ölçeklerde bakıldığında o dünyada bildiğimiz "katı" objeler yok, sadece ilişkiler var ve titreşim halinde olan bir enerji okyanusu. Yani madde, hem parçacık, hemde bir dalga gibi davranır. Kuantum alanda tam doğru tam yanlış diye bir durum yoktur. Buna belirsizlik ilkesi deniyor.

    Fakat gözlemlemek çok önemli ve farklı bir foksiyonu belirliyor. Gözlemlemek dalga fonksiyonunu çökertiyor (atom altı boyutlardaki gerçekliği, gözleyenin beklentisi yönünde hareket etmesini sağlıyor) ve bilinen maddenin dalga şeklini, ("kararlı") bir parçacık haline getiriyor. Yani (maddesel) varlık gözlemlemekle beraberinde ortaya çıkmış oluyor ve esas, fakat aldatıcı olan bu gerçekliği, bilincimiz var ediyor.

    4 boyutlu bir ortama baktığımızda ise, geçmiş zamanın fiziki şeklini görürüz. O vardır ve ordadır. Fakat gelecek yok. An vardır ve anın bir oluşu, çünkü ("maddesel" nesneler) kuantum dalgaları anlık, (zamansız) sınırsız bir ortamın tepkimelerin birer parçasıdır ve zamandan bağımsız bir ortamda hareket ediyorlar.

    Aynı kuantum frekansına girmiş iki parçacık, birbirinden ne kadar uzaklaşırlarsa uzaklaşsınlar, birbirinden milyarlarca ışık yılı uzakta olsalar dahi, iletilerini korurlar.


    Peki bu nasıl olur ?


    Parçacıklar (atomu oluşturan "maddeler") madde için bir araya geldiklerinde ayrılsalar dahi enerji hala oradadır ve onları bağlamaktadır. Zamanda yeteri kadar geri gidersek, genişleyen evrendeki bütün parçacıklar ve maddeler tek bir parçacığın içerisindeydi. O parçacıklar şimdi ayrı olsalar ve genişleseler bile, biz hepimiz hala enerji olarak bağlıyız. Her şey (hepimiz) aynı parçacığın parçasıdır.

    Kuantum fiziğine göre iki benzer parçacık birbiri ile eşzamanlılığa sahiptir. Bu parçacıklar ayrı yerlerde birbirlerinden çok uzak mesafelerde olsalar dahi birinde olan bir durum diğerini anında, aynı şekilde etkiler. Yani kuantum bilgisi anlık olarak evrenin diğer ucuna iletilebiliyor. Işık hızı saatte 1 milyar küsür km hareket ederken, kuantum iletilerin hızları mesafesizdir. Buna kuantum dolanıklığı deniyor.


    Peki gerçeklik nedir ve onu nasıl tanımlayabiliriz ?


    Biz olmadan bu mümkün olamaz çünkü rolümüz etraftaki dünyayı gözlemlemektir ki bu içinde yaşadığımız algıladığımız evreni yaratmaktadır. Evrenin neye benzediğini araştırmamıza rağmen hiç bir zaman evrenin sınırlarını bulamayacağız, hiç bir zaman en küçük parçacığı bulamayacağız. Çünkü baktığımız her yerde bilinç bir şeyin orada olacağı ümidiyle keşif yapmaktadır. Bu keşif bakma gözlemleme hareketi, görmek için yapılan baskıyla bir şeyler yaratma rolüdür ve yaşadığımız her an evreni var ediyoruz.

    Bilinç evrenin programlama dilidir. Bilinç bizden ortaya çıkanla başlar. Biz oluşturucularız, bu gezegende hedeflenen tekliğiz, çünkü sadece diğer herkesin yaptığı gibi, biz realiteyi amaçlayan tekliğiz. Eğer beyninizi kapatırsanız medya ilüzyonunun ana görüşüne çekilirsiniz.


    REALİTEYİ BİZ OLUŞTURUYORUZ onu biz kontrol ediyoruz.


    Bunun en basit kanıtı > atom altı boyutlardaki gerçekliğin onu gözleyenin beklentisi yönünde hareket etmesidir. <

    Yani bilinç gözlemlemekle beraberinde realiteyi oluşturma fonksiyonlarını belirler.


    Dakika 15:44 - 25:05 arası bakınız




    Evreni bir bütün olarak birleştiren en temel şeylerden biri bilinçtir.








    Alıntı 

    Vücudumuzun (ve tüm evrenin / evrenlerin) %99,99999999’luk kısmı tamamen boşluktan oluşuyor. Bu tanım için bilimin cevabı ise şu şekilde: 

    Bir atomun boyutu, çevresinde bulunan elektronların konumuna göre değişkenlik gösteriyor. Atomun büyüklüğü, çekirdekle elektronlar arasında boşluktan ibaret. Bu boşluk ise %99,99999999’luk kısma tekabül ediyor. Yani çekirdekler, bu boş alanın yalnızca 100 binde birine denk gelen bir boyuta sahip. Mesela çekirdeğin boyutunu fındık tanesi kadar ele alırsak, atomun kendisi bir stadyum kadar büyük olurdu. Biz de eğer atomlar arasındaki boşluklar olmadan yalnızca çekirdek ve elektronlardan ibaret olsaydık, bir toz tanesinden dahi daha küçük olurduk. Bunun anlamı, tüm insanlığın bir küp şekerin kapladığı alana sığması demek. 

    Peki kütlemiz ? 

    Madem atomla ilgili gerçek bu, peki kütlemiz nereden geliyor? Bunun da cevabı enerji. Temel olarak hepimiz proton, nötron ve elektronlardan oluşuyoruz. Proton ve nötronlar ise kuark adı verilen küçük parçacıklardan meydana geliyor. Kuarklar da gluon adı verilen başka bir madde sayesinde bir arada tutunabiliyorlar. 

    Başka bir soru daha. Madem atomlar tamamen boşluktan meydana geliyor, neden bir şeye dokunduğumuzda hissediyoruz ? Ya da bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi maddelerin içinden geçemiyoruz ? 

    Boşluk, sandığınız gibi tamamen boşluktan oluşmuyor. Boş olarak gözlemleyebildiğimiz bu alanlar, gerçekte dalga fonksiyonları ve görünmez kuantum alanlarıyla dolu. 

    Dokunduğunuzu sandığınız hiçbir şeye aslında hiç dokunmadınız. Bir maddeye dokunduğunuzda (insan, masa, duvar, at vb) aslında atomların çekirdeği ya da elektronlar birbirine dokunmuyor. Dokunmaya çalıştığınız maddenin elektronları etrafındaki elektromanyetik alan, sizin atomlarınızdaki elektromanyetik alanı itiyor. Yani dokunarak hissetmenizi sandığınız şey, tamamen bu itme durumuyla alakalı ve her şey aslında tüm bu olan bitenleri nasıl kavradığımızla alakalıdır. Farkındalık ve anlama yetisi.


    "Gerçeklik" (hayat) aslında sadece bir yanılsamadır ve biz aldatıcı bilincimizdeki dünyayı yaşıyoruz. Bilincimiz de diğer bilinen her şey gibi, kuantum alanlarında oluşuyor.



    Bilinç nedir sorusuna


    Bilinç beyin dokuları, kimyasal etkileşim ve elektriksel sinyaller ile oluşmaktadır. O beyindeki Pontine Tegmentum bölgesinde oluşur.


     Interstellar (2014) | Yıldızlararası


    Haber kaynağı

    https://onedio.com/haber/buyuk-sir-cozuldu-bilim-insanlari-beyinde-bilincin-bulundugu-noktayi-tespit-etti-757304


    Pontine Tegmentum Türkçe Wikipedi kaynağı

    https://translate.googleusercontent.com/translate_c?depth=2&nv=1&pto=aue&rurl=translate.google.com&sl=auto&sp=nmt4&tl=tr&u=https://en.m.wikipedia.org/wiki/Pontine_tegmentum&usg=ALkJrhiddoXn0vRX35huiia4SROyeci9bA


    Ana kaynak

    https://en.m.wikipedia.org/wiki/Pontine_tegmentum


    Bilincin nerden geldiği belli. Bilinç canlı dokular ve vücutta salgılanan kimyasallar ile ilişkilidir.



    Not: Bilgileri sağlam kaynaklardan derleyip bir araya getirdim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr. Cheritto -- 9 Temmuz 2020; 13:19:24 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr. Cheritto

    Kuantum evrene hoş geldin !


    Madde, en temel düzeyde kuantum (enerji) dalga-parçacıklarından oluşur. Bu dinamik bir olgudur. Enerji sürekli yenilenmediği sürece varlıktan bahsetmek mümkün değil. Kuantum alanda mutlak bir yokluk-hiçlik mevcut olmadığı gibi, mutlak bir varlık da yoktur. Maddeye atom altı ölçeklerde bakıldığında o dünyada bildiğimiz "katı" objeler yok, sadece ilişkiler var ve titreşim halinde olan bir enerji okyanusu. Yani madde, hem parçacık, hemde bir dalga gibi davranır. Kuantum alanda tam doğru tam yanlış diye bir durum yoktur. Buna belirsizlik ilkesi deniyor.

    Fakat gözlemlemek çok önemli ve farklı bir foksiyonu belirliyor. Gözlemlemek dalga fonksiyonunu çökertiyor (atom altı boyutlardaki gerçekliği, gözleyenin beklentisi yönünde hareket etmesini sağlıyor) ve bilinen maddenin dalga şeklini, ("kararlı") bir parçacık haline getiriyor. Yani (maddesel) varlık gözlemlemekle beraberinde ortaya çıkmış oluyor ve esas, fakat aldatıcı olan bu gerçekliği, bilincimiz var ediyor.

    4 boyutlu bir ortama baktığımızda ise, geçmiş zamanın fiziki şeklini görürüz. O vardır ve ordadır. Fakat gelecek yok. An vardır ve anın bir oluşu, çünkü ("maddesel" nesneler) kuantum dalgaları anlık, (zamansız) sınırsız bir ortamın tepkimelerin birer parçasıdır ve zamandan bağımsız bir ortamda hareket ediyorlar.

    Aynı kuantum frekansına girmiş iki parçacık, birbirinden ne kadar uzaklaşırlarsa uzaklaşsınlar, birbirinden milyarlarca ışık yılı uzakta olsalar dahi, iletilerini korurlar.


    Peki bu nasıl olur ?


    Parçacıklar (atomu oluşturan "maddeler") madde için bir araya geldiklerinde ayrılsalar dahi enerji hala oradadır ve onları bağlamaktadır. Zamanda yeteri kadar geri gidersek, genişleyen evrendeki bütün parçacıklar ve maddeler tek bir parçacığın içerisindeydi. O parçacıklar şimdi ayrı olsalar ve genişleseler bile, biz hepimiz hala enerji olarak bağlıyız. Her şey (hepimiz) aynı parçacığın parçasıdır.

    Kuantum fiziğine göre iki benzer parçacık birbiri ile eşzamanlılığa sahiptir. Bu parçacıklar ayrı yerlerde birbirlerinden çok uzak mesafelerde olsalar dahi birinde olan bir durum diğerini anında, aynı şekilde etkiler. Yani kuantum bilgisi anlık olarak evrenin diğer ucuna iletilebiliyor. Işık hızı saatte 1 milyar küsür km hareket ederken, kuantum iletilerin hızları mesafesizdir. Buna kuantum dolanıklığı deniyor.


    Peki gerçeklik nedir ve onu nasıl tanımlayabiliriz ?


    Biz olmadan bu mümkün olamaz çünkü rolümüz etraftaki dünyayı gözlemlemektir ki bu içinde yaşadığımız algıladığımız evreni yaratmaktadır. Evrenin neye benzediğini araştırmamıza rağmen hiç bir zaman evrenin sınırlarını bulamayacağız, hiç bir zaman en küçük parçacığı bulamayacağız. Çünkü baktığımız her yerde bilinç bir şeyin orada olacağı ümidiyle keşif yapmaktadır. Bu keşif bakma gözlemleme hareketi, görmek için yapılan baskıyla bir şeyler yaratma rolüdür ve yaşadığımız her an evreni var ediyoruz.

    Bilinç evrenin programlama dilidir. Bilinç bizden ortaya çıkanla başlar. Biz oluşturucularız, bu gezegende hedeflenen tekliğiz, çünkü sadece diğer herkesin yaptığı gibi, biz realiteyi amaçlayan tekliğiz. Eğer beyninizi kapatırsanız medya ilüzyonunun ana görüşüne çekilirsiniz.


    REALİTEYİ BİZ OLUŞTURUYORUZ onu biz kontrol ediyoruz.


    Bunun en basit kanıtı > atom altı boyutlardaki gerçekliğin onu gözleyenin beklentisi yönünde hareket etmesidir. <

    Yani bilinç gözlemlemekle beraberinde realiteyi oluşturma fonksiyonlarını belirler.


    Dakika 15:44 - 25:05 arası bakınız




    Evreni bir bütün olarak birleştiren en temel şeylerden biri bilinçtir.








    Alıntı 

    Vücudumuzun (ve tüm evrenin / evrenlerin) %99,99999999’luk kısmı tamamen boşluktan oluşuyor. Bu tanım için bilimin cevabı ise şu şekilde: 

    Bir atomun boyutu, çevresinde bulunan elektronların konumuna göre değişkenlik gösteriyor. Atomun büyüklüğü, çekirdekle elektronlar arasında boşluktan ibaret. Bu boşluk ise %99,99999999’luk kısma tekabül ediyor. Yani çekirdekler, bu boş alanın yalnızca 100 binde birine denk gelen bir boyuta sahip. Mesela çekirdeğin boyutunu fındık tanesi kadar ele alırsak, atomun kendisi bir stadyum kadar büyük olurdu. Biz de eğer atomlar arasındaki boşluklar olmadan yalnızca çekirdek ve elektronlardan ibaret olsaydık, bir toz tanesinden dahi daha küçük olurduk. Bunun anlamı, tüm insanlığın bir küp şekerin kapladığı alana sığması demek. 

    Peki kütlemiz ? 

    Madem atomla ilgili gerçek bu, peki kütlemiz nereden geliyor? Bunun da cevabı enerji. Temel olarak hepimiz proton, nötron ve elektronlardan oluşuyoruz. Proton ve nötronlar ise kuark adı verilen küçük parçacıklardan meydana geliyor. Kuarklar da gluon adı verilen başka bir madde sayesinde bir arada tutunabiliyorlar. 

    Başka bir soru daha. Madem atomlar tamamen boşluktan meydana geliyor, neden bir şeye dokunduğumuzda hissediyoruz ? Ya da bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi maddelerin içinden geçemiyoruz ? 

    Boşluk, sandığınız gibi tamamen boşluktan oluşmuyor. Boş olarak gözlemleyebildiğimiz bu alanlar, gerçekte dalga fonksiyonları ve görünmez kuantum alanlarıyla dolu. 

    Dokunduğunuzu sandığınız hiçbir şeye aslında hiç dokunmadınız. Bir maddeye dokunduğunuzda (insan, masa, duvar, at vb) aslında atomların çekirdeği ya da elektronlar birbirine dokunmuyor. Dokunmaya çalıştığınız maddenin elektronları etrafındaki elektromanyetik alan, sizin atomlarınızdaki elektromanyetik alanı itiyor. Yani dokunarak hissetmenizi sandığınız şey, tamamen bu itme durumuyla alakalı ve her şey aslında tüm bu olan bitenleri nasıl kavradığımızla alakalıdır. Farkındalık ve anlama yetisi.


    "Gerçeklik" (hayat) aslında sadece bir yanılsamadır ve biz aldatıcı bilincimizdeki dünyayı yaşıyoruz. Bilincimiz de diğer bilinen her şey gibi, kuantum alanlarında oluşuyor.



    Bilinç nedir sorusuna


    Bilinç beyin dokuları, kimyasal etkileşim ve elektriksel sinyaller ile oluşmaktadır. O beyindeki Pontine Tegmentum bölgesinde oluşur.


     Interstellar (2014) | Yıldızlararası


    Haber kaynağı

    https://onedio.com/haber/buyuk-sir-cozuldu-bilim-insanlari-beyinde-bilincin-bulundugu-noktayi-tespit-etti-757304


    Pontine Tegmentum Türkçe Wikipedi kaynağı

    https://translate.googleusercontent.com/translate_c?depth=2&nv=1&pto=aue&rurl=translate.google.com&sl=auto&sp=nmt4&tl=tr&u=https://en.m.wikipedia.org/wiki/Pontine_tegmentum&usg=ALkJrhiddoXn0vRX35huiia4SROyeci9bA


    Ana kaynak

    https://en.m.wikipedia.org/wiki/Pontine_tegmentum


    Bilincin nerden geldiği belli. Bilinç canlı dokular ve vücutta salgılanan kimyasallar ile ilişkilidir.



    Not: Bilgileri sağlam kaynaklardan derleyip bir araya getirdim.

    Alıntıları Göster
    İlk paragrafları bilmiyordum teşekkür ederim alıntıladığınız için. Bazen düşünüyorum ne gerek vardı diye, atomu üzümlü keke benzeten bi herif vardı, onun kadar ayrıntılı olsa evren 9 bile yeterdi aslında.




  • sasasa671 S kullanıcısına yanıt
    .



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr. Cheritto -- 9 Temmuz 2020; 15:28:0 >
  • sasasa671 S kullanıcısına yanıt
    Mesaj düzenlendi.


    Not: Ek bilgi
  • yarın yine tekrar izliyoruz
  • İnsanın rüyasına kadar girebilcek bir filmdi.
  • Süresi uzun olan filmlerle pek aram olmamasına rağmen bu filmi 3-4 kez izledim. Keşke 2. filmde çıksa :)
  • 3 Defa aynı zevkle izledim, ilk çıktığında altyazısız ingilizce olarak izlemiştim. İyi anlayabilmek için mutlaka türkçe düblaj versiyonu izlenmeli. Uzayda geçen bilim kurgu fimlerini her zaman sevmişimdir, buna iki örnek Gravity ve Martian. Gravity bilim kurgu sayılmaz ama başından sonuna kadar heyecan verici, güzel bir filmdi bence. Bir de Ad Astra var henüz izlemedim ama en kısa sürede izleyeceğim. Interstellar ise içlerinde çok farklı bir film, dram zamanda yolculuk bilim kurgu herşey var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cpt. Miller -- 23 Temmuz 2020; 8:56:18 >
  • Film görsel olarak baya iyiydi
  • Hans Zimmer Interstelların ana temasını başka bir sanatçıdan ÇALMIŞ. HIRSIZI YAKALADIK



    Müziğin orijinali Philip Glass tarafından bestelenmiş. İşte bu müzik.


    Philip Glass - Koyaanisqatsi (Original Soundtrack)




    Albüm yayın tarihi: 1983



    Hans Zimmer HIRSIZDIR !!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quantum Limit -- 13 Kasım 2020; 22:1:35 >




  • Filmi ilk ciktiginda sinemada izlemiştim. Sonrasında internette. Şimdi de TV de izleyince nostalji yapayım dedim. Yorumlar feci. Film paralel evreni anlatmıyor. Paralel evren teması da yok. Sizin paralel evren sandığınız şey 4. Ve 5. Boyutlar. Biz farkedemesekte 4. Ve 5. Boyutlar mevcut.

    Yani bütün olaylar aynı evren üzerinde gerçekleşiyor. Doktor strange gibi paralel evrenlere geçiş yapılmıyor. Aynı evrende 5. Boyut ile zaman kavrami işlenmiş durumda.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Yapayzeka037 -- 31 Mart 2023; 22:44:46 >
  • Zamanda yolculuk gibi düşünebiliriz. Adamın kızı daha küçük çocukken raflardaki kitapların düştüğünden bahsediyor. Gelecekte olacak olayları yaşıyor.

  • topaz42 kullanıcısına yanıt

    Hocam anlatılan aslında paralel evren değil. Paralel evrene dair hiçbir anlatım ve sunumda yapılmıyor zaten.


    Ama aslında olay zamanda yolculukta değil. Zamanın göreceli olması. 5. Boyut ile de göreceyi anlatmış zaten. Biz insanlar hala daha 3 boyutlu algıladığımız için filmde anlatılanları 3 boyutlu algılamaya devam edip, zamanda yolculuk diye algılıyoruz.

  • film cumartesi günü yeniden imax'te gösterilecek.


    sinemada izlediğim en iyi filmdir, izlememiş olanların sinemada izleyebilmesi için müthiş bir şans.


    biletler de indirimli zaten mesela ankamall 90 tl kişi başı.

  • programmer_onur kullanıcısına yanıt

    Aynen, ben de Gravity'i Interstellar'dan daha çok beğenmiştim. Muhtemelen daha gerçekçi ve daha inandırıcı gelmesinden ötürüydü. Gravity'nin genel anlamda mesajları ve duygusal arkaplanı da bence Interstellar'dan daha iyiydi. Fedakarlık, hayat, sevgi ve aslında yuvamız Dünya'nın gerçek kıymetini gerçek bir korku ve gerilim dolu yaşam mücadelesi hikayesi içerisinde gayet dengeli biçimde işliyor Gravity. Interstellar ise Gravity'nin yanında - aslında fazlasıyla tipik bir Nolan yapımı olarak - fazla hantal ve zorlama duruyor. Filmde bence epey yapay ve ağır bir uzay tragedyası havası var. Aynı filmde sevgi kavramının değerlendirmesi - Gravity'dekinin aksine - seyirciye sık sık doğal yoldan verilmek yerine zorla boğazından aşağı felsefi ifadelerle dayatılmaya çalışıyor; mesela ne gibi, sevgi gözlemlenebilir bir olgu diye - gözlemlenemese ne olurdu Allah aşkına, daha değersiz mi olurdu Nolan? -. Filmde görülen üzüntülerin ve trajedilerin hatırı sayılır bir kısmı duygu sömürüsü gibi abartılı bir tarzda gelişiyor. Abartmış da olabilirim. Bilmiyorum, daha geçen uzun bir aradan sonra tekrardan heyecan ve zevkle izlediğim Gravity'den olumlu bahseden bu eski yorumu görünce Interstellar'a kendi başlığında biraz acımasız biçimde yüklenme ihtiyacı duydum. Gravity'den ne kadar zevk aldıysam Interstellar bir noktada içimi çok daraltmış. Tepkimi şimdi sergiliyorum demek.


    Spoiler,

    mesajı görmek için tıklayın.
    Karadeliğin içi inanılmaz şekilde sahteydi. Zaten bir kere bir karadeliğin olay ufkunu geçtiniz mi o müstakil uzay zaman çöküntüsünden çıkamazsınız. Çöküntüde uzay zaman yer değiştirdiği için olay ufku adından anlaşılacağı gibi sizin geçmişiniz olur. Geçmişte geçilemez kalır. Olay ufkunun bu realitesi filmde sergilenen zaman genleşmeleri kadar gerçektir ve tüm bunlar birbirleriyle bağlantılıdır. Yani "bilimkurgu" sayılan Interstellar işine geldiği yerde genel göreliliği kullanıp işine gelmediği ve dramaya hizmet etmeyeceği yerde tamamen kulak tıkamış. Dışardan görünüm haricinde tamamen farazi ve gerçek dışı bir karadelik uydurmuş.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • Kimse karadeliğin gerçekte nasıl bir şey olduğunu bilmiyor ki. Bunların hepsi şimdilik varsayım. Her yönetmen kendine göre bir karadelik uyduruyor.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: topaz42

    Kimse karadeliğin gerçekte nasıl bir şey olduğunu bilmiyor ki. Bunların hepsi şimdilik varsayım. Her yönetmen kendine göre bir karadelik uyduruyor.

    Kısmen doğru ama filmdeki kadar saçma sapan bir karadelik modeli bulunmuyor. Olay ufku ve tekillik atfeden klasik rölativistik karadelik modelleri var; fuzzball, kara yıldız gibi olay ufku ve tekilliği ekarte edip "karadeliği" cisimleştiren modeller var. Bir de karadeliklere evrenler veya farklı kozmolojik mekanizmalar ve varsayımlar yerleştiren, bu yolla karadelikleri kozmolojik kuramlarla paralelleştiren, ilaveten karadelikleri geçitleştiren modeller mevcut. Tüm bunlara karşılık Interstellar'daki karadelik Carl Sagan'ın - yanlış hatırlamıyorsam Kozmos kitabındaki - geometri ve boyutlar muhabbetinin karadeliğe keyfice uyarlanmasından fazlası değil ve ne bahsettiğim klasik rölativistik, ne de heterodoks karadelik literatüründe böyle bir yaklaşımla karşılaşılmıyor. En azından ben görmedim ve olsa dahi herhalde filmine koyan Nolan haricinde herhangi bir ciddiye alınır savunucusu olmayacağından eminim. Kesinlikle inandırıcı değil çünkü. Tabii öldürücü bir karadelik - ki karadelik hangi modeli ele alırsanız alın kesinlikle öldürür, aslında bunda şüphe yok - o kadar cazip olmayacağı için Nolan ilgili literatürü dikkate almayan böylesi bir uydurmasyona girişmiş olabilir. Karadeliği dışardan gerçekçi addediliyor, kabul. Ama gerisi fos. İçerikte kesinlikle iş yok ve malum sınırdan sonra filmde karşılaşılan manzara çok sırıtıyor ben yapmacığım diye. @topaz42

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • 
Sayfa: önceki 283284285286287
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.