< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız (4996. sayfa)




-
-
Uzun zaman sonra tam puan verdiğim aşırı heybetli bir film. Film de değil; savaşın orta yerine kamera yerleştirilmiş ve kimsenin haberi yokmuş gibi bir sanat eseri adeta. Gerçekçiliği ve psikolojik yıkımı üst düzey. Arkaya konmuş her müzik sahnelerdeki çıldırma sürecini yukarıya taşıyor. Çok fazla insanın dahil olarak çekildiği planlar sıradışı şekilde gerçekçi. Hatta öyle ki bazı çocukların maalesef psikolojisi etkilenmiştir diye düşünüyorum.
Sovyet sinemasının yıllar önce dünyaya verdiği armağan. Hangi kısmını öveceğimi bilemediğim için kısa keseceğim. İzlenmeyen her gün ayrı kayıptır. Şaheser. 10/10
Başından sonuna kadar yine çok eğlenceli bir iş. Karşıt düşmanların hikayedeki önemi açısından da Megamind etkisi vardı sanki. 7/10
Üniversite öğrencisi bir kızın arta kalan zamanlarında hayat kadınlığı yapmasını konu edinir. Geceden, ertesi güne kısa zamanlı hikayesi mevcut. Çok muazzam mesajlar, harika görüntüler de yok belki ama çok enteresan rastlantılara ele alır film. Konusu, bir sitcoma malzeme olacak kadar da nüktelidir. 7.5/10
Çocukken televizyonda izlediğim ve beğendiğim bir filmdi, tekrar izlemek istedim. Gerçekten o kadar iyi bir ikili ki, her sahne ayrı güzel. 7/10
Türkiye'deki kurumların durumunu ve ne kadar kurumsallıktan uzak olduklarını özetleyen bir iş. Bembeyaz karın altında kirlenmiş yetişkinler ve tertemiz kalmaya çalışan çocukların hikayesi. Kapının girişinde sürekli kayan günahkar insanlar ve koca yürekli Yusuf. Türk sinemasında izlenesi işlerden. Çocukluğunda yatılı okulda kalmış kişileri eminim daha fazla etkileyecektir. 7.5/10
En rezil Marvel filmi. Waititi'nin komple çocuk oyuncağına çevirdiği, espri yumaklarına sardığı ve asla ciddileşemeyen yapı. Motivasyonu çok 'meh' bir nedene bağlanan kötü karakter, sonu çok belli olan bir işleniş. Kısacası koca bir vakit kaybı. 3/10
Hikaye ve masallardaki kırmızı etkisi çok yaygındır. Little Red Riding Hood, The Wizard of Oz'da; Dorothy'nin kırmızı pabuçları ve de bir bale uyarlaması olan The Red Shoes. Çoğunlukla kötücül bir sembol kullanılıyor bu renk. Karakterlerin belli düzlemde dış etkilerle hayatlarındaki zorlukları aşmaları gerektiğinin de kanıtı olarak kullanılır. Filmin, Black Swan'e de bolca etki ettiği söylenebilir. Vicky'nin bale gösterileri içerisinde ekspresyonist anlayışla hayatının sürrealize edilmesi birçok noktada sonrasındaki yapımlara referans olmuştur. Ki bu sahnenin gerek renk kullanımı gerekse koreografisi aşmıştır. Dansın sadece dansla ayakta kalabileceği düşüncesi ve kadın figürünün kendini dış etkilere kapatması da filmin ana konusudur. Aşk ve kariyer arasında kalan kadının uyarlama bale gösterisindeki hazin sonunun gerçeğe de yansıtıldığı görülür.
İyi bir film olmakla beraber karakterlerin arasındaki ilişkinin dayanakları daha sağlam olmalıydı diye düşünüyorum. Bu çatışmalar ve karakterlerin birbirlerine olan serzenişleri son derece kısa, genel geçer şekilde kontürlenmişti. İzlenesi, hoş bir iş. 7.5/10
Sadece 45 dakikanızı ayırarak bazı sahnelerinin nasıl çekildiği konusunda kafanızın karışacağı pandomim ustası Buster Keaton imzası. Yer yer öyle aksiyonlar var ki o dönemde bunları çekerken neleri düşündüklerini hep merak etmişimdir. Chaplin ve Keaton olmasaydı sinema hayal gücünden mahrum kalırdı. 8/10
İletişimsizlik üçlemesinin ilk ayağı olan film, sadakat üzerine bir yorumlamadır. Erkek ve kadın ilişkileri, burjuvazi, kadın figürünün karşı konulamazlığı, erkeğin hedonizm tutkusu ve İtalyan mimari estetiğinin çevrelediği muazzam Antonioni anlatısıdır. Arkadaşların çıktığı bir ada gezintisinden kayboluş hikayesi çıkararak insan maneviyatının üzerine ciddi anlamda yapılan sorgulamadır ayrıca. Son olarak söyleyeceğim cümleyi ilk başta söylemek isterim ki; 60'lar döneminin sinemada neden olağanüstü bir aralık olduğunu tekrar ortaya koyan yapımdır kendileri. 9/10
Kült bir Snowden desem herhalde yanılmış olmam. Baştan sona hiç alçalmayan temposu, komplo teorileriyle ekrana bağlayan bir aksiyon. 7/10
-
https://m.imdb.com/title/tt1253864/
10/7
Bence Henry Cavill ve Joseph Morgan hatrina izlenir
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
Ingmar Bergman'ın en iyi filmlerinden biri olarak gösteriliyor. O yıllarda böyle güzel filmlerin yapılması etkileyici. Psikolojik gerilim türü sevenlere tavsiye ederim.
-
quote:
Orijinalden alıntı: Andres EscobarThe Menu bayadır listemdeydi ama hiç olumlu yorum yoktu beklentimde vardı şimdi senin yazdığını görünce sıfırlandı direkt. Bir kaç sene sonra izlerim belki aklıma düşerse.
knives out kesinlikle ilk filminin yanına yaklaşamamış ama izlettirdi yinede.
ımdb
The Thing (1982) - IMDbhttps://www.imdb.com/title/tt0084787/?pf_rd_m=A2FGELUUNOQJNL&pf_rd_p=1a264172-ae11-42e4-8ef7-7fed1973bb8f&pf_rd_r=NGQSYFH3KVDQ6KSFEXB3&pf_rd_s=center-1&pf_rd_t=15506&pf_rd_i=top?ref_=ext_shr_lnk9/10
bende uzun zamandır belki 10+ yıl olmuştur beklettiğim filmi izledim dün gece. inanılmaz ötesi beğendim. beklentimi en çok aşan film bu olabilir. ilk sırada American Beauty vardı.
Alıntıları Göster@Ed Wood Hocam Film uzmanıdır kendisinin bir filmle orta yollu idare eder demesi bile başkası için o film çok çok iyi olabilir
O yüzden bence Menüyü ertelemeyin )))
-
baba kız filmi seviyorsanız; BENİ ÇOK SEV. türk filmi.
birkaç sahnede dolaylı cinsellik var.
-
Estağfurullah hocam, sağolun. İzleyen 10 kişiden 7 tanesi The Menu filmini beğeniyor zaten. Ama bahsettiğim durumlar açısından beni pek sarmadı.
-
BURSA BÜLBÜLÜ
3/10
Hiç bana göre bir film değilmiş. İzlerken çok sıkıldım.
-
herhangi bir tv filmi. ötesi yok.
sarmıyor. eğlendirmiyor.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Duel (1971)
Bu filmi trt de yılar önce izlediğimi hatırlıyorum, dün yine izledim. Kendisini solladığı için ona kafayı takan, adeta mad max filminden fırlamış gibi duran bir tır tarafından film boyunca psikopatça kovalanan bir araba. Uzun yolda herkesin başına gelebilecek bir olay olabildiğince gerçekci anlatılmış. İzlerken geriliyorsunuz. Spielberg bu filmin yönetmenliğini yaptığında 25 yaşındaydı.
-
-
Wild at heart (1990)
10/3
Sıkı bir Nicolas Cage hayranı olmamdan kaynaklı bu filme kesin beğenirim gözüyle baktım. Konusu da ilgimi çekmişti. Ama filmin yarısına gelmeden illallah edip dayanamayıp kapattım. Karmaşık olaylar sonu gelmeyen durumlar sürekli erotizm dayatması ( abarmiyorum 1 saatte 10 kereden fazla Nicolas cagenin açık saçık sevisme sahnesi var) vs.. hiç begenmedigim bir film ve Nicolas Cagenin sevmediğim filmi bu ve elveda las Vegas filmi.
Film boyunca tek beğendiğim şey Nicolas Cagenin piton derisinden yapılma harika ceketi oldu. Hatta almak istedim ama Türkiyedeki yılan derisi ceketlerin fiyatı 30 bin lira olduğunu görünce vazgeçtim 😃
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi laylaylaylom -- 4 Şubat 2023; 22:22:50 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
ımdb
What Ever Happened to Baby Jane? (1962) - IMDbhttps://www.imdb.com/title/tt0056687/?ref_=nv_sr_srsg_0Birbirlerini gerçek hayatta da çekemeyen Joan & Bette ikilisinin oyunculuk anlamında döktürdüğü bir film. Ebeveynleri tarafından istismar edilen Jane'nin, şöhretinin zamanla sönmesiyle adeta Sunset Blvd. filmindeki Norma karakterine dönerek nevrotik sanrılar sunmasını izleriz. İki kız kardeşin ev içerisinde geçen bu münakaşaları her geçen dakika daha garip bir hal alarak tatlanan ve sonunda şaşırtan bir hale dönüşür. Bunların yanında filmin paralel kurguda bir olayı çok hızlı işlerken diğerini aşırı ağırdan alması, hikayeye gerilim katmak için yapılan hoş olmayan hareketlerden. Üstelik bazı suç aletlerinin göz göre göre seyircinin gözüne sokulması da maalesef tat kaçıran bir başka etkendi. Yine de bana göre oyunculuk filmi olarak izlenmesi gereken iyi bir filmdir. 7/10
Hiçbir şey olmasa bile sadece Sandra Bullock'ın taş hallerini görmek için saatler feda edilebilir. 5.5/10
Antonioni'nin ne kadar iyi bir fotoğrafçı olduğunun kanıtıdır bu film. Işık-gölge nasıl kullanılır öğretisinin son noktası olabilir. Binaları kocaman gösterip, insanları kadrajın çok ufak bir kısmında göstermesi insanın içindeki boşluğu, yalnızlık hissini muazzam vurguluyor. Yine bir ölümü konunun içine katarken bu ölümün sinek ısırığı kadar etki edişi ve insanların anlamsızca arayış içinde olması hayatın nedenselliği açısından çokça soru sordurabilir. İletişimsizlik üçlemesinin ikinci filmiyle Antonioni, bende şimdiden baştacı noktasına gelmiş bir yönetmen oldu. 8/10
Ancak izleyebildim. Filmin en önemli avantajı yönetmenlik. Sahne geçişleri o kadar etkili bir anlatı ortaya koyuyor ki, hikayenin kör göze parmak sokacak duruma gelmesinin önüne geçiyor. Anlatım dili son derece etkileyici her hareketin okunması izleyiciye bırakılmış. Seyirciyi salak yerine koymayan bir film. Depresyondaki babanın acıları duygu mastürbasyonu içerisinde ajitasyona evrilerek değil; tam tersi bir kızın sıkıcı denecek tatil anısı içerisinde, geriye tutunacak yegane sığınıklardan birine dönerek kendini ifade etmekteydi. İzlenmeli diyelim. 8/10
Scorsese'nin en uçuk kaçık filmi. Sıradan bir çalışanın New York gettolarına düştüğünde neler yaşadığına dair tek gecelik serüven. Birçok yönetmenin rüyaya bakış açısını gördük fakat bu tam bir mizah olmuş iyi de olmuş. Sarışın kadınların gençlikten yaşlıya doğru gitmesi ve karakterimizin anne şefkatini en sonunda bulması onun sembolik bir kurtuluşu oldu adeta. 7.5/10
İlk filmde olduğu gibi yine güzel bir film. Ama bunu tamamen ikinci yarısına borçlu diye düşünüyorum. Film bambaşka bir akış kazanarak kendini buldu. Aksiyon severler mizahla karışık Lethal Weapon'ı değerlendirebilir. 7.5/10
İletişimsizlik üçlemesinin son ayağı olan film. Bana göre ilk iki filmin bir tık daha altında. Ek olarak Nuri Bilge'nin en sevdiği filmler arasında olduğu ayrıca belirteyim. Bu filminde anlatı yönünü biraz değiştirmiş Antonioni. Bütünlükten uzak (tercih olarak) işlenir. Kadın ve erkek ilişkisi yanında çok uzun borsa sekanslarıyla; özellikle paranın toplumca kırılamaz oluşunu gösterir. Erkeklerin burada adeta boks mücadelesindeki hırsla hareket etmeleri paranın çoğu insanın hayatında büyük bir şey ifade ettiğini gösterirken borsadaki büyük düşüş, ülkelerin nükleer silahlanma yarışına giriyor olduklarının gösterilmesi siyasal anlamda da dönem hakkında mesajlar içerir.
Tamamlanmamış evler, inşaat iskeletleri ve özellikle filmin son 6 dakikasında karakterlerden bağımsız, yönetmenin yaptığı fotoğraflamalar insanı materyalist hayattan soğutur. Yabancılaşmayı çok fazla hissettirir ve insanın içini bu hislerle doldurur. Üçlemenin tümünde uyguladığı göstergebilimsel durumlar feminist, auteur, marksist, sosyolojik birçok okuma yapmayı mümkün kılar. Bu çok değerli üçleme mutlaka izlenmesi gereken ve özellikle Sartre, Marx, Hegel, Engels, Feuerbach gibi yazarları okuyanların yabancılaşma ve varoluş açısından tanıması gereken filmlerdendir. 7.5/10
Kafanızı dağıtacak, iyi esprilerle size kahkahalar attıracak bir film arıyorsanız bir deneyin derim. Kendi türünde değerlendirdiğim zaman, filmde kullanılan bazı espriler sadece 13 sene sonra bugün woke nedeniyle asla kullanılamazdı. 6.5/10
ımdb
The Conjuring: The Devil Made Me Do It (2021) - IMDbhttps://www.imdb.com/title/tt7069210/?ref_=nv_sr_srsg_0İlk iki filmin daha altında. Bunun nedeni daha önceki hikayelerde şeytanla direkt etkileşime geçilirken burada şeytanın bir 'aracı' görevi görmesidir. Bu da hikayedeki ürkütücü etkinin azalmasına neden oldu. Ama yine de ara ara farklı sahneleriyle etkiledi. 6/10
Wim Wenders'ın manzara fotoğrafçılığı eşliğinde enteresan bir aşk, anne-baba hikayesidir. Paris dendiğinde herkesin aklına Fransa'nın geldiği ancak Texas'ın içerisindeki bir yer olarak geçen Paris'in hikayedeki enteresanlığını da koruduğu trajik öykülerden. Kardeşlerin babalarının Paris hikayesini anlatıp adeta kendince mutluluk yarattığı; oğullarından birinin Fransız kadınla evlenip diğerinin ''Paris'' adında son derece çorak arazi satın aldığı nedensizliklerin sürüncemesidir. Konu bütünü son derece yıkıcı ancak yaratılan karakterler o kadar masum, iyiler ki filmde sık sık karşımıza çıkarılan Amerikan bayrağıyla birleştiğinde pollyannacılık oynandığını da söyleyebilirim açıkçası.
Yönetmenin yer yer kullandığı renk tonları insanı o kadar büyülüyor ki bazı sahnelerde ''iyi ki sinema var'' demekten kendinize de alamıyorsunuz açıkçası. Yaprak gibi sürüklenen insanları içine çekecek bir yapım. 7.5/10
-
Con Air 1997
10/8.25
Heyecanlı eğlenceli aksiyon dolu film izlemek istiyorsanız bu güzel 90'lar filme bakın. Hiçbir sahnesinde sıkılmadım. Tempoyu ilk birkaç dakikası hariç son ana kadar sürdürdü. Adamlar ciddi ciddi masraf harcamışlar sahnelere yalnız. Hayatımda izlediğim böyle büyük prodüksiyonlu filmlerden biri bu film. Nicolas Cagenin bundan önce en son izlediğim filminden sonra bu ilaç gibi geldi. Birkaç klişe ve özellikle son sahnedeki mantiksızlıklar görmezden gelirseniz çok başarılı bir film. Saf aksiyon filmi izle geç
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi laylaylaylom -- 5 Şubat 2023; 22:4:16 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Panzehir (2014)
Börü dizisini oldukça beğendikten ve Alper Çağlar'ın sinemaya olan tutkusunu gördükten sonra Dağ filmlerini ve Panzehir'i tekrar izledim. Noir atmosferi, aksiyonu ile iyi Türk filmlerinden biri.
7.5/10
Bug (2007)
Düşük bütçeli, kısıtlı mekanlarda geçen bağımsız film tadında bir psikolojik gerilim. Elindeki en büyük malzeme Michael Shannon ve Ashley Judd. Bu iki oyuncunun performansı finale doğru tavan yapıyor ve filmin hanesine artı puan yazdırıyor. William Friedkin bir filmi izlemek için iyi bir referans.
6.5/10
Stonehearst Asylum (2014)
Makinist, The Call, Session 9 gibi sevdiğim filmlerin yönetmeni Brad Anderson, iyi bir oyuncu kadrosu ve akıl hastanesinde geçen karanlık atmosferli bir film izleyeceğim için beklentilerimi yükseltmiştim ama sonu beklenildiği gibi olmadı. Filmde her şey çok yavan bekleneni veremiyor.
4/10
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Sen Aydınlatırsın Geceyi -- 5 Şubat 2023; 23:25:44 >
-
Filmdeki kızlar çok güzel akıcı bir film.
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
-
Duel (1971) yapımını izledik. Fena değil. Yapıldığı yıla göre başarılı olabilir ama günümüzde birçok insanı kesmeyecektir. Ama yoklukta gider. Keşke sesli düşünme işine girmeselermiş.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
güzel başlangıç, amatör ve aceleye gelen final. aslında hikaye çok iyi. gidişat da iyiydi. biraz daha senaryo üzerinde çalışılabilirdi. aynı olayların oldugu
bir film daha var, Robert Downey Jr. oynuyor. ondan daha iyiydi bence.
finali top gun maverick gibi. aceleye gelen finallerden. oldu bittiye getiriyorlar. top gun finaline takılmayıp beğenenler bu filmin finaline laf etmemeli.
bu filmi 4 sene önce izledim. bu film en iyi psikolojik gerilim ve gizem filmleri arasındadır. bu filmi beğenmeyen birinden film tavsiyesi almayın. bu filme çok iyi bir gerilim gizem filmi demeyen birinden, gizem-gerilim film önerisi almayın. bu filmde gerilmeyen biri muhtemelen gizem gerilim filmi izlememiştir.
bu film efsane bir slasher katil filmi. kampta geçiyor ve bu iyi bir özellik.
hayatında 1970-80lerin korku gerilim filmlerini izlememiş ve filmdeki bazı sahneleri amatörce bulacak kişiler filmi izlemesin.
mükemmel bir final. fragmana yorumlara falan bakmadan izleyin direkt. aşırı vurucu ve orijinal bir final.
3. sınıf kore filmlerindeki vasat finallere mükemmel sürpriz sonlu ters köşe falan diyenler bu filmi izlemesin.
Squid Game tarzı çocuklara yönelik üretilen yapımları süper bulanlar izlemesin.
bu filmi yeni izledim. çok kalite özenle hazırlanmış orijinal bir görüntüye sahip. yönetmen uğraşmış. finaldeki yavaşlama dışında sürekli hareket var filmde. farklı sahneler farklı mekanlar farklı olaylar var izlerken kesinlikle sıkmıyor. filmde birkaç sahne var ki, en kral psikolojik gerilim-korku filminde bile o tip sahneler olmuyor.
-
duygusal bir komedi. tam 40 yıllık bir film. 7/10
-
MİSERY
7/10
Buradan bir arkadaşın tavsiyesi üzerine izledim, hiç sıkılmadan bitti film, yer yer epey gerdi.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X