Şimdi Ara

Demokrasi hakkında düşünceleriniz?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
26
Cevap
0
Favori
551
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sizce demokrasi iyi midir?
    Bence bilinçsiz toplumlarda iyi değildir ve ayrıca herkese aynı bilgiyi aktarmak da Şengör'ün dediği gibi mümkün değildir. Sizce nasıl olmalıdır?

    https://www.youtube.com/watch?v=a9jxCExtTnY







  • Bilinçsiz toplumlarda demokrasi iyi değildir demek otoriteye tam teslimiyete yol açar. Siz şu an bilinçsiz toplumların yanlış insanları seçtiğini ve o yüzden demokrasinin sorun yarattığını düşünüyorsunuz. Fakat sadece demokrasiyle seçilen yöneticiler halkın rızasıyla orada bulunmaz, monarşiler dahi karşılıklı rıza üzerine inşa edilir, bir kral dahi halkın rızası sayesinde orada durur. Başınızdaki monark dahi siz ona rıza gösterdiğiniz için oradadır. Dolayısıyla bilinçsiz toplumların kime rıza göstereceği demokrasi dışı sistemlerde de bir sorun olacaktır. Hiç değilse demokrasi kansız ve barışçıl değişimlere fırsat verir. Churchill'in çok manidar lafı var. Demokrasi en kötü yönetim biçimidir, denenen diğer bütün sistemler hariç tutularsa. Demokrasi sorunlar barındıran bir sistem fakat insanın bulduğu en iyi sistem şimdilik bu.
  • Demokrasinin anavatanı olan Atina'da göze batan ve kabiliyetli insanları ostrasizm denilen bir oylamayla kentten 10 seneliğine sürerlerdi. Demokrasi tek veya birkaç kişinin dominasyonunu önlemeye yönelik bir siyasal ve sosyal kurguya sahip çünkü orta düzey sosyal sınıfların toplumdaki aristokratik zümrelerin aleyhinde hakkını aramasına dayanan ama aynı zamanda tiranların ortaya çıkmasına karşı kurgulanmış bir rejim. Platon demokrasinin demagoglar aracılığıyla tiranlık ürettiğini söyler, aslında burada enteresan bir durum var genelde Yunan özelde Atina tarihine baktığımızda demokrasi tiranlığın yani öncesinde popülerlik sayesinde yükselmiş ama sonra nefret edilmiş bir rejimden sonra böylesi bir rejime tepki ve önlem olarak gelişmiş. Tiranlığın baskı kurması, şahıs kayırması ve haksızlıklık etme potansiyeli tiranlığa karşı demokrasi denilen bir önlem yaratmıştır ama ironik şekilde demokrasiler okhlokrasiye evrilerek güruh veya popüler önder tiranlığına vücut vermiş ve bu Platon'un yargısında ifade edilmiştir. Yani aslında tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan durumu var biraz. Gene de A. M. Celal Şengör şu konuda çok haklı, bilim demokrasiyle yürümüyor. Bilim aslında diktatörlüğe inanan bir aristokrasi. Burada kastedilen dikta, görgül veya ampirik dünyanın diktası. Argumentum ad populum bilim için hiçbir anlam ifade etmiyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Günümüzde iyice daralmış ve farklı veçhelere savrulmuş insan yönetimi düşünceleri üzerinde konuşurken, bütün hepsini çöp poşetine koyması ve üzerine balyoz gibi çökmesi düşüncesini net bir biçimde ortaya koymaktadır. Dikkat edin genellemeler yaparken daima savrulur, bocalar, saçmalar Şengör Bey. Bunun sebebi ya dinleyici kitlesini hor görüyor oluşudur ya da kendi yöntemsel kapasitesizliğidir. Bana göre ilk durum daha olası zira bilgili ve ayrıntıyı görebilecek, hatta deşip değiştirebilecek akli kapasiteye sahiptir. O halde Nat'ın da kanımca değinmek istediği gibi Şengör Bey, Platon'cu yani aristokratik ve kendi eylem alanını sonuna kadar muhafaza edecek tutum sergilemektedir. Hatta yine Platon gibi geniş konulara tepeden inmeci yaklaşırken hiçbir zaman kendi arkaplanını, yani zenginliğini ve buna dayalı olarak alabildiği eğitimi açıklamaz, sadece konu dışı muhabbetlerde bu bilgileri verir. Şengör Bey elbette kendisinin güce sahip olacağı insan yönetimi kurulması taraftarı olmalıdır ama onun bu söylemi böylesi bir yönetimin düzgün işlerliğini haklı çıkarmaz.

    İnsan yönetimi konsunda, Şengör Bey'in itkisiyle cevap verecek olursam, diktaya dayalı bir karmaşa hakim olmalıdır. Dayatılan karmaşa sonucunda insanlar bölünmeli ve bütünleşmelidirler. İster söv, dövüş; ister sev, seviş.




  • Bilinçsiz toplumlarda demokrasi iyi değildir demek otoriteye tam teslimiyete yol açar. Siz şu an bilinçsiz toplumların yanlış insanları seçtiğini ve o yüzden demokrasinin sorun yarattığını düşünüyorsunuz. Fakat sadece demokrasiyle seçilen yöneticiler halkın rızasıyla orada bulunmaz, monarşiler dahi karşılıklı rıza üzerine inşa edilir, bir kral dahi halkın rızası sayesinde orada durur. Başınızdaki monark dahi siz ona rıza gösterdiğiniz için oradadır. Dolayısıyla bilinçsiz toplumların kime rıza göstereceği demokrasi dışı sistemlerde de bir sorun olacaktır. Hiç değilse demokrasi kansız ve barışçıl değişimlere fırsat verir. Churchill'in çok manidar lafı var. Demokrasi en kötü yönetim biçimidir, denenen diğer bütün sistemler hariç tutularsa. Demokrasi sorunlar barındıran bir sistem fakat insanın bulduğu en iyi sistem şimdilik bu.
  • Düzgün uygulanabilirse on numara sistem. Uygulanamazsa bir halta yaramıyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

    Bilinçsiz toplumlarda demokrasi iyi değildir demek otoriteye tam teslimiyete yol açar. Siz şu an bilinçsiz toplumların yanlış insanları seçtiğini ve o yüzden demokrasinin sorun yarattığını düşünüyorsunuz. Fakat sadece demokrasiyle seçilen yöneticiler halkın rızasıyla orada bulunmaz, monarşiler dahi karşılıklı rıza üzerine inşa edilir, bir kral dahi halkın rızası sayesinde orada durur. Başınızdaki monark dahi siz ona rıza gösterdiğiniz için oradadır. Dolayısıyla bilinçsiz toplumların kime rıza göstereceği demokrasi dışı sistemlerde de bir sorun olacaktır. Hiç değilse demokrasi kansız ve barışçıl değişimlere fırsat verir. Churchill'in çok manidar lafı var. Demokrasi en kötü yönetim biçimidir, denenen diğer bütün sistemler hariç tutularsa. Demokrasi sorunlar barındıran bir sistem fakat insanın bulduğu en iyi sistem şimdilik bu.
    Hepsine +1. The Dictator's Handbook kitabını öneriyorum tavşan deliğinde daha aşağılara inmek isteyenler için.


    Çoğunluğun tiranlığı desek hem klişe hem de doğru olur. Cahil toplumlarda yürümüyor diyenler Singapur veya Rwanda gibi otoriter (totaliter belki de) rejimlerde yaşamak isterler miydi acaba?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ted Mosby -- 28 Nisan 2020; 11:33:18 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ted Mosby

    Hepsine +1. The Dictator's Handbook kitabını öneriyorum tavşan deliğinde daha aşağılara inmek isteyenler için.


    Çoğunluğun tiranlığı desek hem klişe hem de doğru olur. Cahil toplumlarda yürümüyor diyenler Singapur veya Rwanda gibi otoriter (totaliter belki de) rejimlerde yaşamak isterler miydi acaba?

    Alıntıları Göster
    Singapur'da yaşayabilirim. Refah seviyesi yüksek.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: MRTFR

    Singapur'da yaşayabilirim. Refah seviyesi yüksek.

    Alıntıları Göster
    Hiç bir zaman hükümet karşıtı konuşmayacak, zulüm veya adaletsizlik gördüğün zaman da sesini yükseltmeyeceksin ama?


    Refah seviyemiz oraya kıyasla yüksek diye Afrika'nın yarısından çoğu Türkiye'de yaşamak ister zaten. Otoriter rejimin demokrasi karşısındaki üstünlüğünü bu mu gösteriyor?
  • Demokrasiyi uygulayacak bir vatan evladının olduğunu düşünmüyorum.Aynısı şeriat için de geçerli.İki yönetimin de ucu aynı yere çıkıyor.
    RANT'a
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ted Mosby

    Hiç bir zaman hükümet karşıtı konuşmayacak, zulüm veya adaletsizlik gördüğün zaman da sesini yükseltmeyeceksin ama?


    Refah seviyemiz oraya kıyasla yüksek diye Afrika'nın yarısından çoğu Türkiye'de yaşamak ister zaten. Otoriter rejimin demokrasi karşısındaki üstünlüğünü bu mu gösteriyor?

    Alıntıları Göster
    Refah seviyesi yüksek olduğuna göre böyle sorunlar pek yaşanmıyor gibi. Yaşanıyorsa da pek önemsenmiyor anlaşılan.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: MRTFR

    Refah seviyesi yüksek olduğuna göre böyle sorunlar pek yaşanmıyor gibi. Yaşanıyorsa da pek önemsenmiyor anlaşılan.

    Alıntıları Göster
    Refahı yüksek demokrasilerde böyle sorunlar yok. Refahı yüksek otoriter rejimlerde de bu sorunları dile getirecek birileri yok. Varsa bile terörist denilip kenara atılıyorlardır.


    Fikir özgürlüğü hepimize lazım. Şu kurduğun mantıkla hükümet destekçileri de "refah getirdi" diye hükümeti savunuyor. Hoş durum mu?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ted Mosby

    Refahı yüksek demokrasilerde böyle sorunlar yok. Refahı yüksek otoriter rejimlerde de bu sorunları dile getirecek birileri yok. Varsa bile terörist denilip kenara atılıyorlardır.


    Fikir özgürlüğü hepimize lazım. Şu kurduğun mantıkla hükümet destekçileri de "refah getirdi" diye hükümeti savunuyor. Hoş durum mu?

    Alıntıları Göster
    Refah getirmedi işte. Sorun orada :/

    Demokrasiye toptan karşı değilim ama demokrasiden ziyade refahın ve ilerlemenin öncelik olması gerektiğini düşünüyorum.




  • MRTFR kullanıcısına yanıt
    Yaşanıyor. Doğu Asya rejimleri Konfüçyanizmden fazlasıyla etkilenmiştir; sadakat ve otoriteye bağlılık çoğu Asya ülkelerinde had safhadadır, otoriter rejimler tolere edilir dolayısıyla. Singapur'da PAP 59'dan beri iktidarda yanılmıyorsam, otoriter olduğu da pek ala söylenebilir.

    Dediğim gibi Asya ülkelerinin kendilerine has gelenekleri ve siyasi kültürleri var, bizim ve Batı'nın otoriter dediği rejimleri tolere edebiliyorlar çünkü siyasi fikirler etrafında değil de ekonomik amaçlar etrafında birleşmiş durumdalar. Ekonomik amaçla kastettiğim şey de yine kapitalizm, sosyalizm gibi normatif temeller üzerinden yürüyen bir tartışma değil. İdeal bir ekonomik sistemi tartışmak yerine onlar için bir pazar var ve üretim yapmalılar, ticaret yapmalılar. En azından ben onların böyle baktığını düşünüyorum, anlıyorum. Devlet bu üretim araçlarına sahip olmasa da kontrol ediyor, planlıyor, teşvikler veriyor, vergi uygulamaktan kaçınıyor. Devlet daha ziyade bir kalkınma aracı gibi işlemiş bu zamana kadar. Bugün hala devlet hem pazarda aktif rol üstleniyor hem de pazara girmek isteyenleri teşvik ediyor. Yani ortaya otoriter ama refah dağıtabilen bir hükümet çıkıyor. Sosyal konularda otoriter ve bütünleştirici (Asya kültürlerinde sosyal bütünlük, aile gibi kavramlar çok önemlidir), ekonomi konusunda liberal ve bireyci. Fakat bu tarzda bir hükümeti her siyasi kültür kaldırmaz, binlerce yıllık Asya kültüründen ileri geliyor bu durum.

    Dolayısıyla dediğiniz doğru. Böyle şeyler yaşanıyor ama pek önemsenmiyor halk tarafından. Başka ülkelerde bunun pek işler olacağını sanmam.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-1AB9A40D5 -- 29 Nisan 2020; 12:28:59 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

    Yaşanıyor. Doğu Asya rejimleri Konfüçyanizmden fazlasıyla etkilenmiştir; sadakat ve otoriteye bağlılık çoğu Asya ülkelerinde had safhadadır, otoriter rejimler tolere edilir dolayısıyla. Singapur'da PAP 59'dan beri iktidarda yanılmıyorsam, otoriter olduğu da pek ala söylenebilir.

    Dediğim gibi Asya ülkelerinin kendilerine has gelenekleri ve siyasi kültürleri var, bizim ve Batı'nın otoriter dediği rejimleri tolere edebiliyorlar çünkü siyasi fikirler etrafında değil de ekonomik amaçlar etrafında birleşmiş durumdalar. Ekonomik amaçla kastettiğim şey de yine kapitalizm, sosyalizm gibi normatif temeller üzerinden yürüyen bir tartışma değil. İdeal bir ekonomik sistemi tartışmak yerine onlar için bir pazar var ve üretim yapmalılar, ticaret yapmalılar. En azından ben onların böyle baktığını düşünüyorum, anlıyorum. Devlet bu üretim araçlarına sahip olmasa da kontrol ediyor, planlıyor, teşvikler veriyor, vergi uygulamaktan kaçınıyor. Devlet daha ziyade bir kalkınma aracı gibi işlemiş bu zamana kadar. Bugün hala devlet hem pazarda aktif rol üstleniyor hem de pazara girmek isteyenleri teşvik ediyor. Yani ortaya otoriter ama refah dağıtabilen bir hükümet çıkıyor. Sosyal konularda otoriter ve bütünleştirici (Asya kültürlerinde sosyal bütünlük, aile gibi kavramlar çok önemlidir), ekonomi konusunda liberal ve bireyci. Fakat bu tarzda bir hükümeti her siyasi kültür kaldırmaz, binlerce yıllık Asya kültüründen ileri geliyor bu durum.

    Dolayısıyla dediğiniz doğru. Böyle şeyler yaşanıyor ama pek önemsenmiyor halk tarafından. Başka ülkelerde bunun pek işler olacağını sanmam.
    Ben de sanmıyorum. Asya Kaplanları'ndan otoriterliği bırakmayan bir tek Singapur kaldı gerçi.




  • MRTFR kullanıcısına yanıt
    Evet. Doğu Asya'da çoğu ülke (tam anlamıyla demokratikleşmese de) hak ve özgürlükler konusunda batıya yakın. Hala çok kuvvetli partiler yıllar süren bir gelenekle iktidarda fakat otoriter demek yanlış olur. Belli haklar ve özgürlükler net bir şekilde güvence altında.
  • Hoca meritokrasiye işaret ediyor galiba. Kardeşim meritokrasi dediğin pratikte tam bir zırrrva. Böyle bir ancak erdemli toplumda olur. O da %0.22'lik ihtimal. Celal Hoca da %0.22'lik ihtimali yaşamış. Bunu bir kurumda yap da bir ülke çapında uygulayıp başarılı olma ihtimali ise %0.22. Diğer rejimleri geride bırakırsak en kötü rejim demokrasidir www. Yok efendim, demokraside bir seçmen, kararını beş dk'da değiştiriyormuş. E ne güzel işte. İnsan doğduğu gibi mi kalacak?


    Bombayı bırakıp gidiyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

    Evet. Doğu Asya'da çoğu ülke (tam anlamıyla demokratikleşmese de) hak ve özgürlükler konusunda batıya yakın. Hala çok kuvvetli partiler yıllar süren bir gelenekle iktidarda fakat otoriter demek yanlış olur. Belli haklar ve özgürlükler net bir şekilde güvence altında.
    "Partiler yıllar süren bir gelenekle iktidarda" derken Çin'den bahsetmedik umarım.
    Çin'i "refah" için örnek göstermedim çünkü ekonomik verilerinin yanlış olduğuna inanıyorum. Demokratik mi, evet çünkü büyük çoğunluk partiyi destekliyor. Otoriter mi, evet çünkü boyuna sansür var. Amerika'daki adam fikir özgürlüğü adı altında Amerika bayrağını yakabiliyor. Çin'in başkanını Winnie the Pooh'a benzetirsen nereye gideceğini GPS uyduları bile bulamaz. Oranın Silivri'si daha soğuk yani.

    Yani kısmen anlayabiliyorum bahsettiğiniz noktayı ama şunu da atlamamak gerek; otoriter rejimlerde her zaman muhalefet vardır. Vardır ama ülkenin dışına varlıkları yansır mı? Bir homojen sanıyoruz toplumu ama belki de değildir? Kaçırdığım bir yer varsa bilgilendirin.




  • Ted Mosby kullanıcısına yanıt
    Öncelikle Asya değerleriyle şekillenmiş geleneği kastediyorum. Çin zannetiğiniz bu gelenekten uzak değil, sadece başka bir varyasyonunu temsil ediyor. İkinci olarak Çin asla demokratik değil, demokrasinin ölçüsü seçim değildir. Seçim sadece gerek şarttır, seçimsiz demokrasi olmaz ama her seçime demokrasi denmez. Totaliter rejimler insanlara bakın bizi istiyorlar demek için seçim yaparlar. Nazi Almanya'sından SSCB'ye, SSCB'den Franco vari militaristik diktatörlüklere kadar her yerde seçim görürsünüz. Bu demokrasi var demek değildir.

    İkinci kısımda Asya'daki otoriter rejimleri Batılı bir perspektifle yorumluyorsunuz. Bu bir hata. O insanların siyasi kültürü bunu kaldırıyor. Modernleşmek, medenileşmek; batılılaşmak demek değil onlar için. Toplumlar homojen değil ama belli değerler etrafında toplandıkları da açık bir gerçek. Unutmayın bizim bildiğimiz anlamda demokrasi Batı'dan ihraç edilen bir şeydir, Liberal gelenekten beslenir. Avrupalılar en muhafazakarından en sosyalistine ve sosyal demokratına kadar Liberal bir gelenekle beslenirler, hak ve özgürlükleri birey üzerinden okurlar. Oysa Doğu Asya toplumlarında böyle bir kaygı olmak zorunda değil. Birey üzerinden okumuyorlar siyasi, iktisadi ve sosyal yaşamı. Sosyal bütünlüğe, bir halk olmaya önem veriyorlar. Devleti bir baba gibi algılayıp bu meselelerde yol göstericilik bekliyorlar ki bu da yine Asya'da yüzlerce yıldır var olan öğretilerden, gelenekten geliyor. Doğu Asya'daki iktidarları inceleyin. Ya kuruluşundan bu yana iktidarda pek çoğu ya da kısa periyotlar hariç hep iktidarda kalmışlar. Japonya da buna dahil ki en "liberal" Asya ülkelerinden biri. Bunun sebebi baskı, şiddet, medya hakimiyeti falan değil. Pek çok raporda özgürlükler noktasında Avrupa ülkelerine denk veya daha iyi durumdalar. Batılı bir perspektifle bakınca akla ancak baskı olması falan geliyor. Çünkü bir Avrupalı böyle bir iktidara ancak baskı altındaysa boyun eğer, çünkü bir Avrupalı liberal gelenekten beslenir. Oysa Asya'da boyun eğecek bir şey yok. Halk ekonomik gayelerle birleşmiş durumda, yıllardır süregelen disiplinli bir parti geleneğinden memnunlar, aksi yönde bir talepleri yok. Olsa dahi kimse eylem yapan Japonlara biber gazı sıkmaz şehrin ortasında.

    Yani bu olayda Batı-merkezci bakmak hataya sürükler. Asyalılar bence kendi kültürleriyle kaynaşmış bir demokrasi yaratabilmiş durumdalar. Ülkenin kendi kültürüyle kaynaşamayan, ithal edilmiş demokrasilerle idare edilen ülkelerden çok daha iyi durumdalar. Zaman zaman Batılılar otoriterlik eleştirileri yapıyorlar; kendi demokrasilerini o kadar mükemmel görüyorlar ki en iyi yolun kendilerininki olduğunu sanıp başka ülkelere demokrasi ihraç etmeye bile kalkıyorlar. Oysa olay çok başka. Doğu Asya öyle bir yer, bizim düşündüğümüz gibi bir yer olmak zorunda değil. Bunu anlamaya çalışmak lazım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-1AB9A40D5 -- 29 Nisan 2020; 21:6:57 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

    Öncelikle Asya değerleriyle şekillenmiş geleneği kastediyorum. Çin zannetiğiniz bu gelenekten uzak değil, sadece başka bir varyasyonunu temsil ediyor. İkinci olarak Çin asla demokratik değil, demokrasinin ölçüsü seçim değildir. Seçim sadece gerek şarttır, seçimsiz demokrasi olmaz ama her seçime demokrasi denmez. Totaliter rejimler insanlara bakın bizi istiyorlar demek için seçim yaparlar. Nazi Almanya'sından SSCB'ye, SSCB'den Franco vari militaristik diktatörlüklere kadar her yerde seçim görürsünüz. Bu demokrasi var demek değildir.

    İkinci kısımda Asya'daki otoriter rejimleri Batılı bir perspektifle yorumluyorsunuz. Bu bir hata. O insanların siyasi kültürü bunu kaldırıyor. Modernleşmek, medenileşmek; batılılaşmak demek değil onlar için. Toplumlar homojen değil ama belli değerler etrafında toplandıkları da açık bir gerçek. Unutmayın bizim bildiğimiz anlamda demokrasi Batı'dan ihraç edilen bir şeydir, Liberal gelenekten beslenir. Avrupalılar en muhafazakarından en sosyalistine ve sosyal demokratına kadar Liberal bir gelenekle beslenirler, hak ve özgürlükleri birey üzerinden okurlar. Oysa Doğu Asya toplumlarında böyle bir kaygı olmak zorunda değil. Birey üzerinden okumuyorlar siyasi, iktisadi ve sosyal yaşamı. Sosyal bütünlüğe, bir halk olmaya önem veriyorlar. Devleti bir baba gibi algılayıp bu meselelerde yol göstericilik bekliyorlar ki bu da yine Asya'da yüzlerce yıldır var olan öğretilerden, gelenekten geliyor. Doğu Asya'daki iktidarları inceleyin. Ya kuruluşundan bu yana iktidarda pek çoğu ya da kısa periyotlar hariç hep iktidarda kalmışlar. Japonya da buna dahil ki en "liberal" Asya ülkelerinden biri. Bunun sebebi baskı, şiddet, medya hakimiyeti falan değil. Pek çok raporda özgürlükler noktasında Avrupa ülkelerine denk veya daha iyi durumdalar. Batılı bir perspektifle bakınca akla ancak baskı olması falan geliyor. Çünkü bir Avrupalı böyle bir iktidara ancak baskı altındaysa boyun eğer, çünkü bir Avrupalı liberal gelenekten beslenir. Oysa Asya'da boyun eğecek bir şey yok. Halk ekonomik gayelerle birleşmiş durumda, yıllardır süregelen disiplinli bir parti geleneğinden memnunlar, aksi yönde bir talepleri yok. Olsa dahi kimse eylem yapan Japonlara biber gazı sıkmaz şehrin ortasında.

    Yani bu olayda Batı-merkezci bakmak hataya sürükler. Asyalılar bence kendi kültürleriyle kaynaşmış bir demokrasi yaratabilmiş durumdalar. Ülkenin kendi kültürüyle kaynaşamayan, ithal edilmiş demokrasilerle idare edilen ülkelerden çok daha iyi durumdalar. Zaman zaman Batılılar otoriterlik eleştirileri yapıyorlar; kendi demokrasilerini o kadar mükemmel görüyorlar ki en iyi yolun kendilerininki olduğunu sanıp başka ülkelere demokrasi ihraç etmeye bile kalkıyorlar. Oysa olay çok başka. Doğu Asya öyle bir yer, bizim düşündüğümüz gibi bir yer olmak zorunda değil. Bunu anlamaya çalışmak lazım.
    Yani batı perspektifinden bakmaktan kasıt "hak ve özgürlükleri birey üzerinden okurlar" ise, evet batı perspektifinden bakıyorum. Açıkca söylemek gerekirse kişisel özgürlüğü, toplumun zararına olsa bile desteklerim. Bunu bir arkadaşımla daha tartıştık çıkamadık işin içinden. Bu konuda da bahsi geçmişti, benim destek verdiğim adam tiransa olay yine tiranlıktır. Yani sizin savunduğunuz "Çin'e tam ve mutlak bir demokrasi gelse yine aynı şekilde yürür oradaki olaylar" mıdır?

    Ki şöyle de bir olay var; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne Çin imza attı mı atmadı mı? Siyasi kültür ile insan haklarının ihlalı arasında uçurum var bence. Ben de Batı'yı sonuna kadar haklı bulmuyorum ama Çin'de yerel medya bile -ki muhalif medya yok? - hükümete karşı çıkamıyor ki. Bireyin olaya yanlış demesinin geçerliliğini kendi davranışları belirlemez. Bu safsatanın da bir adı vardı ama unuttum.

    Mesela Japonya örneğini de vermedim çünkü polis terörü var, tutuklananların %98 gibi absürd bir rakamı suçlu bulunup hapse atılıyor. Bence asıl burada kültürün büyük bir etkisi var ama Bu konuda da savunulacak bir nokta var ama oraya girmeyelim.

    Yani diyeceğim o ki; totaliter ve otoriter rejimlerde refah olabilir ama bedeli bireysel özgürlüklerdir. Totaliter ve otoriter rejimlerdeki refah sadece ve sadece o anki liderin vizyonu ve ekonomisi ile korunur. Vizyona ve ekonomiye en ufak zarar verebilecek özgürlükler kısıtlanır.




  • Utanç toplumu japonya mı yoksa puanla değer ölçen kaz kafalı çin mi bahsetmeye değerdir ? Asyadansa batıyı bin kere tercih ederim



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 29 Nisan 2020; 21:49:39 >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.