Şimdi Ara

BİLİNÇ VE BEYİN

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
22
Cevap
0
Favori
674
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • NÖROFİZYOLOGLARA GÖRE ATTIĞIMIZ HER ADIMI BEYİN YARIM SANİYE ÖNCE KARARLAŞTIRIYOR
    Kararlarımız, seçimlerimiz önceden mi belirleniyor? Benliğin sırrını çözmeye çalışan nörofizyologlar bilincin herşey olup bittikten sonra devreye girdiğini keşfetti: Öyleyse, hep geçmişte yaşıyoruz ve bilincimiz, yaşananları yarım saniye sonra gösteren bir "monitör" gibi...
    Sibernetik uzmanı ve bilimkurgu yazarı Stanislav Lem, "Yıldız Güncesi" adlı öykü kitabında bir mucitten söz eder. Bu mucidin evinin altındaki laboratuarda, yavaşça ve sürekli olarak dönen bir varile sayısız kablolarla bağlı 12 adet kutu vardır. Mucit, ziyaretine gelen yeğenine gördüğü mekanik kutuların her birinde bir insanın yaşadığını söyler. "Nasıl olur" diyen şaşkın yeğenine açıklamaya başlar:
    "Varil, kutu - insanların kendi dünyalarında algıladığı bilgileri gönderiyor. Zaten algıladığımız dünya, beyinde belirli noktaların hafif bir elektrik akımıyla uyarılması değil midir? Ben senin beyninde gül kokusu için oluşturulan noktayı uyarsam, ortada gül olmadığı halde gül kokusu aldığını sanırsın. Kutularımdaki insanlar da öyle. Dönen varilden, onlara kendi dünyaları için gerekli tüm bilgiler ulaşıyor. Her biri ayrı bir kişi; başka insanlarla konuşuyor, dünyasında gökyüzünü görüyor, gerektiğinde acı çekiyor ya da aşık olabiliyor. Dünyaları tıpkı bizimki kadar gerçek. İçlerinden biri öğretmen. Hatta bir papaz bile var..."
    Mucidin en sevdiği kutu - insan ise kendi dünyasının delisi. Israrla herkese, kendilerinin yaşamadığını, gerçekte birer kutu olduklarını ve birisinin onları varetmek için gerekli algıları gönderdiğini anlatmaya çalışıyor.

    Kararı veren "Ben" miyim?
    İnsanoğlunu diğer türlerden ayıran en önemli özelliği "bilinci." Ancak çok eskilerden beri çözülmeye çalışılan bu sırrı ne filozoflar, ne anatomi bilginleri ne de günümüzün nörofizyologları aydınlatabildi. Fransız filozof Rene Descartes'ın, "Düşünüyorum, öyleyse varım" diyerek bilincin ve hür iradenin zaferini ilan ettiği ve ruhu bedenden ayırdığı dönemden üç yüz yıl sonra, benlik araştırmacıları ve nörologlar tersine bulgular elde ediyor.
    Gelişmiş yöntemlerle beyin üzerinde yapılan deneylerde, benliğin sır perdesi aralanmak bir yana, daha da gizemli bulgular ortaya çıkıyor. Bunlardan en çok tartışılanı, Benjamin Libet'in deneyleri. Kaliforniya Üniversitesi'nde nörofizyoloji profesörü olan Libet, beyin ameliyatlarının narkoz verilmeden, yani hastanın bilinci tamamen yerindeyken yapılabilmesinden yararlanıyor. Libet, bilimkurgu yazarı Lem'in öyküsündeki mucit gibi deneklerin beyinlerini küçücük elektrik akımlarıyla uyarıyor. Onlar da beyinlerinde uyarılan bölgeye göre bir melodi veya tanıdık bir ses duyuyor ya da "başlarından geçmiş" bir olayı algılıyorlar.

    Buraya kadar herşey yolunda. Çünkü Dünya'nın Güneş etrafında döndüğü nasıl artık gizemli olmaktan çıktıysa, tüm düşünce ve algıların kontrol merkezinin de beyin olduğu uzun zamandır biliniyor. Ancak Libet, büyük beynin dış kısmında (cortex) yine bazı noktaları uyararak deneklerde ellerine dokunulduğu algısı yarattığında onlar, bu "dokunuşu" neredeyse yarım saniye önce hissettiklerini söylüyorlar.
    Kader yarım saniye önde
    Bu imkânsız gibi görünen olgunun Libet'e göre tek açıklaması şu: "Normalde tüm algılar beyne iletiliyor. Burada bilinçaltında değerlendirilip yorumlanırken, ben(lik) hiçbir şeyin farkında değil. Muhayyilemizde canlanan, yani farkına varabildiğimiz bilgilerse epeyce uzun bir gecikmeden sonra, cortex'e -bilincin konuşlandığı bölgeye- gönderiliyor."
    Tabii tüm olup bitenlerin, yani kısa süre öncesinde de olsa geçmişte yaşadığımızın farkında olsak, insan dünyayı sürekli rüyada gibi algılardı. Hatta muhtemelen bu tutsaklıktan kurtulmaya çalışan her insan, en az Alman filozof Martin Heidegger gibi giderek soyutlaşan düşünceler üretmek zorunda kalırdı.
    Görevlerinden biri bizi bu korkunç çıkmazdan korumak olan beyin, bu yüzden zamanı bilincimiz için yeniden düzenler. Yani Libet'e göre benliğe, şimdiki zamanı yaşadığı yalanını söyler. Libet, deneklerinde beynin dış bölgelerini doğrudan uyardığında bilinç, bir dokunuş olduğunu kaydeder, alışık olduğu her zamanki işlem süresini hesaplar ve sonucunda dokunuşun yarım saniye önce gerçekleştiği kararına varır.
    Libet'in bundan sonraki deneyleriyse insanın hür iradesine olan "inancını" yıkacak nitelikte. Araştırmacı, deneklerden parmaklarını hareket ettirmelerini ister. Hareket anını kendileri belirleyecektir. Bu esnada beyinlerindeki faaliyet izlenir. Ve yine, içine "kader" gibi rasyonel olmayan kavramları bile sığdırabileceğimiz, o neredeyse yarım saniyelik gecikmeye rastlar. Denekler parmaklarını hareket ettirmeye karar verdikleri andan önce, ilgili beyin hücreleri faaliyete geçmiştir.

    Bilinçaltını, hakkını vererek divana yatıran Dr. Sigmund Freud bile günlük yaşamın bu derece bilinçdışı geliştiğini akıl edememiştir. Örneğin önünüzde duran kahve fincanından bir yudum almaya karar verdiğinizde, öyle bir kararı "tek başınıza" verdiğinizi sanıyorsunuz. Ya da sabahleyin dolaptaki kazaklarınızdan mavi baklava desenli olanını seçerken... Oysa beyniniz, sözkonusu kazağı giymeyi düşündüğünüzden saniyenin en az üçte biri kadar önce hangisini seçeceğinize karar vermiş ve gerekli mekanizmaları çoktan çalıştırmaya başlamıştır.
    Cinayetin işlendiği an
    Bu durumda, Dorris Dörrie'nin "Ben ve O" filminde kendi aralarında konuşan ve sahiplerine sormadan karar verebilen cinsel organlar gibi, beyinlerin de kendi kafasına göre "yaşadığı" bir dünyada mı yaşıyoruz? Benliğimizin son alınan kararları salt bir tür monitör gibi yansıttığı bir dünya...
    O halde "ben" kimdir? Deneysel yöntemlerle çalışan bilinç araştırmacı nörofizyologlar bile ortaya çıkan sonuçlar karşısında ister istemez kendilerini felsefi yaklaşımların içinde buluyorlar. "Descartes'ın Yanılgısı" adlı kitapta düşüncelerini toparlayan Profesör Antonio Damasio da, Libet'in "geçmişte yaşadığımız" görüşüne katılıyor. Iowa Üniversitesi'nde araştırmalarını sürdüren nörolog, "Şimdiki zaman asla mevcut değil. Dünyayı algıladığımız benlik, olayları her zaman geriden takip ediyor. Dolayısıyla varoluş, bilinci biçimlendiriyor" diyor. Descartes'ın "ruh ile bedeni birbirinden ayırarak" hata ettiğini savunan "Altın Beyin Ödülü" sahibi Damasio'ya göre; "Varım, bu yüzden düşünüyorum."
    Peki şimdi bu yeni gerçekler ışığında, cinayet işleyenler bile savunmalarında "Tetiği çeken aslında ben değildim" derse ne yapılacak? Yargıç, beyninde zaten alınmış bir kararı uyguladığını gören kişiyi cezaevine gönderdiğinde, suçu "geçmişin monitörlüğünü" yapmak olan bilinci fazlasıyla cezalandırmış olmayacak mı? Bir diğer olasılık, nörofizyolog ve felsefeci psikiyatristlerden oluşan bir heyetin, sanığın ne derece bilinçli davrandığını değerlendirmek amacıyla o yarım saniyelik süre içinde benlikle bilinçaltı arasındaki bağı "ölçmesi." Suçluluk derecesi tabii bu ölçümlere göre değerlendirilecek. Buradaki tek sorun, bilinçaltı bir kere incelenmeye, dolayısıyla yargılanmaya başladığında, yargıcın beyninin bile sanığınkinden çok daha büyük suç unsuru oluşturabileceği. Çünkü bilinçaltında işlediğimiz suçları, yaptığımız zinaları ya da kötülükleri tahmin etmek bile çok güç.

    EN GELİŞMİŞ BİLGİSAYAR

    Durmaksızın çalışan beyin, yeryüzünde en gelişmiş bilgisayarın bile ulaşamadığı bir kapasiteyle yüz milyonlarca bilgi birimini değerlendiriyor. Nörologlar, yalnızca gözlerden her an on milyon dolayında bit'in beyine ulaştığını tahmin ediyor. Hatta dışarıdan hiç bilgi almaması, "karanlıkta" kalması dahi akıl almaz şekilde çalışmasına engel değil. Bedenin hormonal dengesinden sindirimle dolaşım sistemlerine ve tüm kas hareketlerine dek herşeyi o yönetiyor. En küçük sesi bile kaydedip değerlendiriyor. Oysa bilincin bundan haberi olmuyor. Duyulardan beyne akan bilgi selinin bilince ulaşan bölümü, yalnızca çok küçük bir oranı. Zaman zaman aklımıza bir fikir ya da unutulan bir isim geldiğinde ise benliğe bir anlığına, sürekli hareket halindeki bilinçaltından bir bilgi kırıntısı ulaşmış oluyor.







  • Beyin bambaşka bir kuvvet,konu bunu açıklamak adına hoş olmuş.Daha çözemediğimiz çok şey olduğundan şüphem yok.
  • Benim de hep dikkatimi çeken bir şey bu. Nasıl oluyorda farkında olmadan uygun sözleri söyleyebiliyorum? Mesela biri adres sordugunda eğer biliyorsam "şurdan sağa dön" anında diyebiliyorum ya da hiç üzerinde düşünmeden ardı ardına bazı işleri yapabiliyorum yazıda belirtildiği gibi kahveyi yudumlamak vs..Beyinin saniyeden daha az bir sürede seçim olayını gerçekleştirebilmesi mükemmel bir şey.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Réplika

    Benim de hep dikkatimi çeken bir şey bu. Nasıl oluyorda farkında olmadan uygun sözleri söyleyebiliyorum? Mesela biri adres sordugunda eğer biliyorsam "şurdan sağa dön" anında diyebiliyorum ya da hiç üzerinde düşünmeden ardı ardına bazı işleri yapabiliyorum yazıda belirtildiği gibi kahveyi yudumlamak vs..Beyinin saniyeden daha az bir sürede seçim olayını gerçekleştirebilmesi mükemmel bir şey.


    Aynı şekilde vücuda verilen komutlar.Elimi nasıl kaldırıyorum,çözmek mümkün değil...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Réplika

    Benim de hep dikkatimi çeken bir şey bu. Nasıl oluyorda farkında olmadan uygun sözleri söyleyebiliyorum? Mesela biri adres sordugunda eğer biliyorsam "şurdan sağa dön" anında diyebiliyorum ya da hiç üzerinde düşünmeden ardı ardına bazı işleri yapabiliyorum yazıda belirtildiği gibi kahveyi yudumlamak vs..Beyinin saniyeden daha az bir sürede seçim olayını gerçekleştirebilmesi mükemmel bir şey.

    son günlerde ben de bu konuya çok dikkat ediyorum. özelikle yürürken herşey sanki kendi kendine. bir sağ ayak bir sol ayak. dikkat dengeni bozma gibi şeyler düşünmüyorum. durmka istediğimde sanki ben istedim diye değilde kendi kendine olmuş gibi




  • Libet'in deneyi ve bulguları çok ilginç...
    Beyinin ilgili bölümü adım atma veya kolu hareket ettirme emrini sinirlere iletiyor ve kaslarda bu gelen emirleri uyguluyor.
    Beynin emir veren o bölgesi aslında işlemi görmüyor bile...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metalok -- 22 Haziran 2009; 15:44:56 >
  • İstekler/inanç bilincinize yansır.

    Bilim adamlarının bu araştırmayı başlatması ve başarıya ulaşma isteklerinin sonucu bilinçteki farklılaşmalar, ulaştıkları her ne olursa olsun bunu istekleri sayesinde gerçekleştirecekler. Sonunda biliç hakkındaki fikirleri değişsede istek/bilinç ilişkisini kullanmış olacaklar

    Aşılması gerekilen bir engel görüp kendimizi tatmin etme yolunda estetik değerlerimizde farklılaşmalara yol açarız. Kavramlarınız hakkındaki değerleriniz her ne olursa olsun onlara istek/bilinç ile ulaşabilirsiniz.

    Bilim yolunda herkes başarıya ulaşabilir fakat bu formülü kullananların istekleri büyük olduğundan başarılarıda aynı derecede olmuştur. Tek bir insan tüm insanların bilincini etkileyecek kadar güçlüdür. Bu bilinç farklılaşması hayat tarzınız kadar büyük olabilir.

    Kural ne evren ne de fizik kanunları, kural sizsiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi SonOfPatriot -- 21 Haziran 2009; 16:02:57 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • her adım atışımızda düşünseydik başka düşüncelere yer kalmazdı beynimizde kimi şeyleri düşünmeden yapmanın bir zararı yok.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: şoray uzun yolda

    her adım atışımızda düşünseydik başka düşüncelere yer kalmazdı beynimizde kimi şeyleri düşünmeden yapmanın bir zararı yok.


    Zararı olduğu yönünde bir düşünce olmadı zaten de söylenmek istenilen bunun nasıl olduğu?
  • İnsan aynı anda bir çok şeyi düşünebilir şoray uzun yolda.Örneğin ben düşünebiliyorum
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Réplika

    İnsan aynı anda bir çok şeyi düşünebilir şoray uzun yolda.Örneğin ben düşünebiliyorum


    Kaldı ki olayın bu yönü de var
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Réplika

    İnsan aynı anda bir çok şeyi düşünebilir şoray uzun yolda.Örneğin ben düşünebiliyorum

    burdan kastım önemsiz düşünceler yani yürümeyi düşünmek önemsiz olurdu.
  • Sinir Sistemimiz

    Konuşmak, acıkmak, yürümek, dengede durmak, yazmak, ağlamak gibi birçok işi gün boyunca gerçekleştiririz. Vücudumuzda bu işlerin gerçekleştiren sinir sistemidir.

    Sinir sistemimiz, vücudumuzu ağ gibi saran milyarlarca sinirden meydana gelir. Vücudumuzu saran bu sinirleri, binlerce sinir hücresi (nöron) oluşturur.



    Sinir sistemimiz merkezi ve çevresel sinir sistemi olmak üzere iki bölüme ayrılır.



    1. Merkezî Sinir Sistemi
    Vücudumuzun yönetimini ve denetimini merkezî sinir sistemi sağlar. Merkezî sinir sistemi beyin, beyincik, omurilik ve omurilik soğanından oluşur. Beyin, beyincik ve omurilik soğanı kafatasımızın; omurilik ise omurgamızın içinde yer alır. Sizce, bunun sebebi ne olabilir? Merkezî Sinir Sistemimizi Oluşturan Organlar ve Görevleri
    Beyin: Merkezî sinir sistemimizin en gelişmiş organı olan beynimiz, milyarlarca sinir hücresinden meydana gelir. Vücudumuzun öğrenme, hafıza ve yönetim merkezi beynimizdir.

    Beyin;
    • Duyu organlarımızdan gelen bilgileri değerlendirir.
    • Konuşmalarımızın ve istemli hareketlerimizin gerçekleşmesini sağlar.
    • Acıkma, susama, uyku ve uyanıklık gibi yaşam olaylarımızı düzenler.
    • Kan basıncımızı ve vücut sıcaklığımızı ayarlar.
    • Merkezî sinir sistemimizdeki diğer organların yardımıyla organlarımızın ve sistemlerimizin çalışmasını düzenler.
    Beyincik: Bisikletimizi sürebilmemiz için dengede durmamız gerekir. Vücudumuzun hareket ve denge merkezi beyinciktir. Beynimizin arkasında ve alt tarafında yer alır. Vücudumuzun dengesi bozulduğunda duyu organlarımızdan veya vücudumuzun diğer kısımlarından gelen bilgileri alarak dengemizi sağlar.

    Beyincik vücudumuzun dengesini ayarlamak için;

    • Kol ve bacaklarımızdaki kasların birbiriyle uyumlu çalışmaları düzenleyerek hareketlerimizin dengeli olmasını sağlar.

    Omurilik Soğanı:

    Omurilik soğanı soğana benzer bir şekle sahip olduğundan böyle isimlendirilmiştir. Beyin ile omurilik arasında yer alır. Böylece beyin ve diğer vücut organları arasındaki bağlantıyı sağlar. Omurilik soğanı, isteğimiz dışında çalışan iç organlarımızın kontrol merkezidir.

    Omurilik soğanı;
    • Solunum, dolaşım, boşaltım ve sindirim sistemlerimizin çalışmalarını düzenler.
    • Nefes alma, yutma, öksürme, çiğneme, hapşırma ve kusma gibi olayları kontrol eder.
    Omurilik:

    Omurilik soğanından başlayıp kuyruk sokumuna kadar uzanan omurilik omurgamız içerisinde yer alan bir sinir kordonudur. Organlardan beyne ve beyinden diğer organlara gelen sinirler omurilikten geçer.Omurilik, vücudumuzun refleks yönetim merkezidir.

    Omurilik;
    • Beyinle diğer organların arasındaki bilgi iletimini sağlar.
    • Refleks davranışlarımızı gerçekleştirir.
    2. Çevresel Sinir Sistemi
    Merkezî sinir sistemi dışında yer alan milyonlarca sinir, çevresel sinir sistemini oluşturur. Çevresel sinir sistemi, merkezî sinir sistemi ile organlar arasındaki iletişimi sağlar.

    Sinir Hücresi (Nöron) ve Yapısı :
    Vücudun en fazla özelleşmiş ve farklılaşmış hücrelerine nöron denir. Nöronlar, sinir sisteminin temel görev ve yapı birimidir. Hem merkezi hem de çevresel sinir sistemi nöronlardan oluşmuştur.
    Nöronları birbirine bağlanarak sinirleri, vücuttaki sinirlerin tamamı da sinir sistemini oluşturur.
    Nöronlar, çevreden gelen uyarıları almak ve bu uyarıları taşımakla görevlidir. Nöronlar belli bir yaştan sonra bölünme özelliğini kaybederler.
    Nöronlar; hücre gövdesi, dendrit ve akson olarak üç kısımdan oluşurlar.
    1- Hücre Gövdesi :
    Nöronun çekirdek, sitoplazma ve organellerinin bulunduğu kısımdır.
    2- Dendrit :
    Nöronun hücre gövdesinden çıkan kısa uzantılardır. Tek ya da çok sayıda olabilirler. Dendritler, çevreden veya bir başka nörondan gelen uyarıları (uyartıları) alarak hücre gövdesine iletirler.
    3- Akson :
    Nöronun hücre gövdesinden çıkan tek ve uzun kısımdır. Dendritler tarafından alınarak hücre gövdesine iletilen uyartıları alarak (elektriksel yük değişimi sayesinde) bir başka nöronun dendiritine taşırlar.
    Aksonların dış yüzeyinde bulunan ve yağ dokudan yapılan koruyucu kılıfa miyelin kılıf denir. Miyelin kılıf, uyartıların akson boyunca daha hızlı iletilmesini sağlar.
    • Miyelinli aksonlarda uyartılar 120 m/sn’lik hızla iletilirler.
    • Miyelinsiz aksonlarda uyartılar 12 m/sn’lik hızla iletilirler.
    Sinaps :
    Bir nöronun akson ucu ile diğer nöronun dendritinin birbirine bağlandığı yere sinaps denir. (Nöronların birbirine bağlandığı yere sinaps denir). Bir nörondaki uyartı diğer nörona sinaps bölgesinden salgılanan sinir hormonları sayesinde geçer (iletilir).
    a) Çevresel Sinir Sistemi :
    Çevreden gelen uyarıları alan, bu uyarıları merkezi sinir sistemine (beyine ve omuriliğe) ileten, merkezi sinir sisteminin gelen uyarılara verdiği cevabı kaslara ya da organlara ileten, vücuttaki organlar ve kaslar ile merkezi sinir sistemi arasındaki iletimi (bağlantıyı) sağlayan sisteme çevresel sinir sistemi denir.
    Çevresel sinir sistemi, nöronların birbirine bağlanmasıyla oluşan ve vücudu bir ağ gibi saran sinirlerden oluşur. Sinirler görevlerine göre duyu sinirleri, hareket (motor) sinirleri ve bağlantı (ara) sinirleri olarak üç çeşittir.
    1- Duyu Sinirleri :
    Çevreden veya iç organlardan gelen uyarıları alarak bu uyarıları merkezi sinir sistemine (beyine veya omuriliğe) ileten (duyu organlarından veya iç organlardan çıkan) sinirlere duyu sinirleri denir.
    2- Bağlantı (Ara) Sinirleri :
    Merkezi sinir sisteminde (beyinde veya omurilikte) gelen uyarıları değerlendiren, bu uyarılara cevap veren, duyu ve hareke sinirleri arasındaki bağlantıyı sağlayan sinirlere bağlantı (ara) sinirleri denir.
    3- Hareket (Motor) Sinirleri :
    Merkezi sinir sisteminin gelen uyarılara verdiği cevabı kaslara ya da organlara (duyu organı veya iç organ) taşıyan (ileten) sinirlere hareket (motor) sinirleri denir.
    Çevresel Sinir Sisteminin Çalışması :
    Canlıyı etkileyen, çevreden veya iç organlardan veya kaslardan gelen iç ve dış değişmelere (etkilere = değişikliklere) uyarı denir. Uyarıların sinir hücrelerinde oluşturduğu değişmelere uyartı veya impuls denir.
    Çevreden, iç organlardan ya da kaslardan gelen uyarılar, duyu organlarında, iç organlarda veya kaslarda bulunan nöronların dendritleri ile alınarak hücre gövdesine iletilir. Uyartılar hücre gövdesinden aksonlara geçerek akson boyunca elektriksel ve kimyasal değişikler sayesinde taşınarak akson ucuna iletilir. Akson ucundaki uyartılar akson ucundan salgılanan sinir hormonları sayesinde sinaps bölgesinde diğer nöronun dendritine geçer. Uyartılar bu şekilde bir nörondan diğerine aktarılarak (duyu) sinirler sayesinde merkezi sinir sistemine taşınır. Merkezi sinir sistemine gelen uyartılar burada (bağlantı – ara nöronları tarafından) değerlendirilir ve verilen cevap (hareket – motor nöronları tarafından) aynı yolla ilgili organa iletilir.
    Sinirlerde uyartı iletimi;
    Sinir Sisteminde Mesaj iletimi Nasıl Gerçekleşir?
    Sinirler beyin ve omurilikten çıkarak deri, gözler, kaslar, dişler ve kemiklerin içi dâhil olmak üzere vücudumuzun her yerine dağılır. Sinirleri, telefon kablolarına benzetebiliriz. Telefon kabloları gibi sinirler de bilgi taşıyarak vücudumuzda iletişimi sağlar. Sinirler, vücudumuzdan ve çevreden aldıkları bilgileri elektrik mesajları şeklinde, beynimize iletir. Beynimiz gelen bilgiyi değerlendirerek bir cevap oluşturur. Beyin oluşturduğu cevabı gerekli yapı ve organlara yine sinirler aracılığıyla iletir.Sinirlerin bilgi taşıma özelliği sayesinde, çevremizde ve vücudumuzda meydana gelen değişimler hakkında hızlı bir şekilde bilgi ediniriz. Böylece vücudumuzun farklı kısımları düzenli ve birbiriyle uyum içinde çalışır.

    Önemli NOT:

    • Vücudumuzda bulunan bütün sinirlerin sinir sistemimizi oluşur.

    • Sinir sistemimizin merkezî sinir sistemi ve çevresel sinir sistemi olarak iki bölümden oluşmuştur.

    • Merkezî sinir sistemini oluşturan organların sinirlerden oluşmuştur.Merkezî sinir sisteminin vücudumuzda gerçekleşen olaylardan kasların kontrolü, öğrenme, nefes alma, kalbin atışı vb. kontrol eder.

    • Merkezî sinir sistemi dışında yer alan milyonlarca sinir çevresel sinir sistemini oluşturmuştur. Çevresel sinir sisteminin, merkezî sinir sistemi ile organlar arasındaki iletişimi sağlar.

    Sinirler Mesajları Beynimize Nasıl Taşır?
    Vücudumuzun içinde veya çevremizde meydana gelen ve vücudumuzda belirli bir tepkiye sebep olan fiziksel, kimyasal veya biyolojik etkilere (ses, ışık, koku, tat, basınç gibi) uyarı denir. Uyarılar, duyu organlarımızda bulunan özel hücrelerle alınır. Alınan uyarı sinirler ile merkezî sinir sistemine taşınır. Uyarılar sinir hücrelerimizde
    değişikliğe yol açar. Bir uyarının sinir hücresinde oluşturduğu değişikliğe uyartı mesajı adı verilir.

    Uyartı mesajını merkezî sinir sistemine; merkezî sinir sisteminde bu mesaj için oluşan cevabı kaslara, organlara ve salgı bezlerine sinirler iletir. Uyartı mesajı beynimizdeki ilgili bölümde değerlendirilir ve uyarıya karşı bir cevap oluşur. Beynimizde oluşan bu cevap yine sinirler aracılığıyla ilgili organ ya da yapılara iletilerek uyarıya tepki verilir. Vücudumuzun içinde veya çevremizde meydana gelen uyarılar vücudumuzda her zaman bu şekilde tepki oluşturmaz. Yemek yerken yutkunuruz. Göz kapaklarımız gün boyu defalarca açılıp kapanır. Elimizi sivri bir cisme değdirdiğimizde hemen geri çekeriz. Bunlar gibi birçok olay, düşünmemize bile gerek kalmadan gerçekleşir. Hatta isteğimiz dışında yaptığımız bazı hareketler bizi tehlikelere karşı korur.

    Vücut sıcaklığımız biraz yükselince terlemeye başlarız. Loş bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz hemen büyürken ışığa bakınca aniden küçülür. Gözümüze doğru gelen bir cisim karşısında gözlerimizi farkında olmadan kapatırız. Bu hareketler isteğimiz dışında gerçekleşir.

    Refleks Nedir?
    Yeni doğan bebeğin emme hareketi, yanan parmağın hızla geri çekilmesi, yüksek sesten ürkmek, öksürmek, hapşırmak, yutkunmak gibi hareketleri düşünmeden gerçekleştirdiğimizi fark ettiniz mi? Göz bebeğimizin ışıkta büyüyüp karanlıkta küçülmesi de düşünmeden gerçekleştirdiğimiz hareketlerdendir. Bu hareketleri
    niçin düşünmeden yapıyor olabiliriz? Peki bunlar vücudumuzda nereden kontrol ediliyor olabilir?
    Vücudumuzun dışarıdan gelen ışık, ses gibi bir uyarıya ani ve hızlı bir hareketle tepki göstermesine refleks denir. Refleksler, sürekli ve hızlı bir biçimde gerçekleşir ve
    bu sayede vücudumuzun kendini savunmasını sağlar. Refleks hareketlerimiz omurilik tarafından gerçekleştirilmesine rağmen beynimiz tarafından kontrol edilir.
    Araba ve bisiklet sürmek, örgü örmek, dans etmek, yüzmek, limon görünce ağzımızın sulanması gibi hareketler de reflekstir. Bu hareketleri ise tekrarlayarak öğreniriz. Bunları bir kez öğrendikten sonra bir daha unutmaz ve düşünmeden gerçekleştiririz.

    * İstemli ve istemsiz ( refkeks ) hareketlerimizde yapılan sinirsel iletimin izlediği yollar birbirinden farklıdır:
    *İstemli hareketlerimizde uzun iletim görülür:
    *Refleks hareketlerimizde kısa iletim görülür:
    Duyu cisimciği-----> Duyu nöronu ----->Ara nöron ----->Refleks Hareket
    ( omurilik emir verir)

    Önemli NOT:

    • Yutkunmak, yanan parmağın geri çekilmesi göz kapaklarının açılıp kapanması gibi düşünmemize bile gerek kalmadan hatta isteğimiz dışında yaptığımız bazı hareketlerin Refleks dir.

    • Elimizi yanan bir muma yaklaştırdığımızda derimizdeki acı hissini alan sinirler bunu omuriliğe iletir, omurilik de hemen kaslarımızı kasılarak elimizi çekmemizi sağlar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metete -- 23 Haziran 2009; 9:52:17 >




  • Kalabalık bir caddede yürüdüğümüz zaman beynimizde oluşan düşünceler neler olabilir?
    Özel ve iş hayatına dair düşünceler, önümüzde akan insan trafiğini kontrol etmek, etrafımızdaki insanları incelemek (o kadar kalabalığın içinde göz çok farklı kişiyi çok hızlı tarıyor ama bir anda tanıdık birini seçebiliyor), en önemlisi de yürüme işini düzenlemek... Hatta buna bazen telefon ile görüşmeyi de ekleyebilriiz.
    A bu arada bu kadar işi yaparken sakız çiğneyebilen beyinler de var.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: metalok

    Kalabalık bir caddede yürüdüğümüz zaman beynimizde oluşan düşünceler neler olabilir?
    Özel ve iş hayatına dair düşünceler, önümüzde akan insan trafiğini kontrol etmek, etrafımızdaki insanları incelemek (o kadar kalabalığın içinde göz çok farklı kişiyi çok hızlı tarıyor ama bir anda tanıdık birini seçebiliyor), en önemlisi de yürüme işini düzenlemek... Hatta buna bazen telefon ile görüşmeyi de ekleyebilriiz.
    A bu arada bu kadar işi yaparken sakız çiğneyebilen beyinler de var.


    Refleks ve alışılmış davranış olarak tekrarlıyoruz çoğunu.
  • Bilgiler beyinin korteks bölgesinde kaydediliyordu sanırım.Benim en çok dikkatimi çeken olay ise,bu bilgileri
    zaman aralıklarında hatırlıyoruz.Eğer söz konusu matematik ise hemen aklımıza matematik ile ilgili bir fıkra
    ya da okuduğumuz bir makale geliyor.Aslında bir çok şeyi bildiğimizin farkında değiliz.
    Yaşadığım bir olayı anlatayım;
    Arkadaşım ile bir köprü üzerinde yürüyorduk ve bana eğer sevdiğini ispat etmek istersen ne yaparsın dedi?
    Tam o sırada ben nerde olduğumu farkettim.Ve beklediği cevabın,köprüden atlarım olduğunu anladım:)
    Beyinin çalışmasını anlamak gerçekten zor.Ama o an yaptıklarımız çok önemli.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ßy Spécops. -- 23 Haziran 2009; 21:28:59 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Réplika

    İnsan aynı anda bir çok şeyi düşünebilir şoray uzun yolda.Örneğin ben düşünebiliyorum



    Hayır efendim düşünemezsiniz.Size aynı anda imiş gibi gelebilir ama an zamanın en küçük birimidir yani milisaniyeden bile küçük.Bu durumda düşünceleriniz arasında milisaniyelik fark bile beyninizin düşünmesi için yeterli bir süredir ve az önce dediğim gibi aynı anda değildir




  • Yazıyı zevkle ve hayretle okudum,teşekkürler.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Sayeh-eh Khodah


    quote:

    Orjinalden alıntı: Réplika

    İnsan aynı anda bir çok şeyi düşünebilir şoray uzun yolda.Örneğin ben düşünebiliyorum



    Hayır efendim düşünemezsiniz.Size aynı anda imiş gibi gelebilir ama an zamanın en küçük birimidir yani milisaniyeden bile küçük.Bu durumda düşünceleriniz arasında milisaniyelik fark bile beyninizin düşünmesi için yeterli bir süredir ve az önce dediğim gibi aynı anda değildir


    Şuan yazdığımı okurken sağ ve sol ayağınızı aşağı yukarı oynatıp ayak parmaklarınızı kıpırdatın, fareyi tuttuğunuz elle simgenin yerini değiştirip parmaklarınızı yukarı kaldırıp indirin ve diğer elinizle masaya vurun, boynunuzu sağ ve sola çevirip ardından daireler çizin. Ardından yazıyı baştan okumaya başlayıp bir manzara hayal edin. Müzikte dinleyebilirsiniz

    Beyne sinyaller parça parça gittiğini düşünsenizde bu parçaların ne olduklarını bilemezsiniz sanırım




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Sayeh-eh Khodah


    quote:

    Orjinalden alıntı: Réplika

    İnsan aynı anda bir çok şeyi düşünebilir şoray uzun yolda.Örneğin ben düşünebiliyorum



    Hayır efendim düşünemezsiniz.Size aynı anda imiş gibi gelebilir ama an zamanın en küçük birimidir yani milisaniyeden bile küçük.Bu durumda düşünceleriniz arasında milisaniyelik fark bile beyninizin düşünmesi için yeterli bir süredir ve az önce dediğim gibi aynı anda değildir


    Neden aynı anda düşünemesin?
    Aynı anda düşünebilir ama uygulamada sıralamaya sokabilir.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.