Şimdi Ara

Bilim niçin tanrı ile ilgilenmez. (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
156
Cevap
0
Favori
3.640
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KUNG-FU 61

    MAREŞAL TİTO'NUN İTİRAFI

    İrfan Sapmaz

    Ömrünün elli yılını komünist düşüncenin peşinde geçirdikten sonra Müslüman olan Salih Gökkaya anlatıyor. Kendisi Türkiye Komünist Talebe Teşkilatı?nın Başkanı sıfatıyla Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito?nun konuğu olarak Belgrad?a gidiyor. Ömrünün sonuna yaklaşmış olan Tito kendilerine hitaben şunları söylüyor:

    ?Ben ölüyorum artık...?
    ?Yoldaş! Ben ölüyorum artık... Ölümün ne derece korkunç bir şey olduğunu size anlatamam. Anlatsam bile sıhhatli ve genç olan sizler bu yaşta bunu anlayamazsınız. Düşünün, ölmek, yok olmak... Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş... İşte bu çıldırtıyor beni... Dostlarımızdan, sevdiklerimizden, unvan ve makamlardan ayrılmak... Dünyanın güzelliklerini bir daha görememek... Ne korkunç bir şey anlıyor musunuz?
    Yoldaşlarım! Sizlere açık bir kalple itirafta bulunmak istiyorum. Ben öldükten sonra toprak olacaksam, diriliş, ceza ve mükâfat yoksa benim yaptığım mücadelenin değeri nedir? Söyleyin bana! Yoldaşlarımın kalplerine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışım yahut alkışlanacakmışım, neye yarar?
    Ben mahvolduktan sonra beni alkışlayanların takdir sesleri, kabirde vücudumu parçalayan yılan ve çıyanları insafa getirir mi? Söyleyin bu gidiş nereye? Bunun izahını Marks, Engels, Lenin yapamıyor.
    İtiraf etmek zorundayım:
    Ben Allah?a, Peygambere ve ahirete inanıyorum artık. Dinsizlik bir çare değil. Düşünün şu kâinatın bir yaratıcısı, şu muhteşem sistemin bir kanun koyucusu olmalıdır... Bence ölüm de son olmamalıdır...

    ?Marks halt etmiş!..?
    Mazlumca gidenlerle zalimce ölenlerin bir hesaplaşma yeri olmalıdır. Haklarını almadan cezalarını görmeden gidiyorlar. Böyle keşmekeş olamaz. Ben bunu vicdanen hissediyorum. Öyle ki, milyonlarca suçsuz insana yaptığımız eza ve zulümler şu anda boğazıma düğümlenmiş bir vaziyette... Onların ahlarına kulak verecek bir merci olmalı... Yoksa insan teselliyi nereden bulacak? Bunların bir açıklaması olmalı... Marks bu mevzuda halt işlemiş. Uyuşturmuş beynimizi. Nedense ölüm kapıya dayanmadan bunu idrak edemiyoruz. Belki de göz kamaştırıcı makamlar buna engel oluyor. Ben bu inançtayım yoldaşlarım, sizler ne derseniz deyin.?
    Bu sözlere ekleyecek daha başka ne olabilir ki. Maraşal Tito Bu sözleri söyledikten sonra komaya girer ve bir süre sonra hayata gözlerini kapar.

    Geçtiğimiz günlerde bir Amerikalı bilim adamının 50 yıl boyunca kar kristalleri üzerindeki çalışmalarından fotoğraflar yayınlamıştık. Kar tanelerinin güzellikleri bir çok insanı etkilemişti. Ve gözlerimize inanamamıştık.

    Yapılan araştırmada hiçbir kar tanesi bir diğerine benzemiyordu. Ve benzemediği gibi de hiçbir kar tanesi yere inerken, veya indirilirken birbirine değmiyordu.

    Bir kar tanesinin hesabını ile yapan yaradan insanoğlunu kendi başına bırakması düşünülebilirmi acaba.

    75 yıl boyunca Ateizm derslerinin verildiği Sovyetler Birliği yıkıldı ve şimdi o dönemi özellikle o coğrafyada yaşayanlar lanetle anıyor. Keşke Maraşal Tito gibi insanoğlu her şey geç olmadan kainatta insanoğlunun tek başına olmadığını anlayabilse.



    16 Şubat 2006 Perşembe

    Kaynak:http://www.tgrthaber.com.tr/section_view.aspx?guid=f39a068d-22f3-4c89-afab-102633fb231c




    Yani,mareşal tito ya göre,bilim neden tanrıyla ilgilenmiyormuş?


    Çünkü sevgili mareşal tito,doğru yolu bulmuş.Sağolasın çok aydınlatın verdiğin yazılarla.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: rashamon
    Yani,mareşal tito ya göre,bilim neden tanrıyla ilgilenmiyormuş?


    Çünkü sevgili mareşal tito,doğru yolu bulmuş.Sağolasın çok aydınlatın verdiğin yazılarla.


    Yazının özü her şeyi anlatıyor.

    Anlamak isteyene!

    edit:kelime hatası



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Fahreddin -- 15 Mayıs 2007; 22:42:50 >
  • ben tanrıya inanmıyorum.
    sesini duyan yok. gören yok.
    bir olaya müdahil olduğu yok.
    evrenin en önemli şahsiyeti olan biri bu kadar mı etkisiz.sessiz.
    varlığının hiçbir kanıtı yok.

    hem ,iyiliği sonsuz,hiçbir şeye ihtiyacı olmayan biri,çaresiz ,zavallı ,küçüçük insancıklarla neden uğraşırki?
    alıp-veremediği nedir yani?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nowanda

    sesini duyan yok. gören yok.



    Sesini duyup görseydin yaşamanın ne anlamı kalırdıki?
  • Bilim tanrı ile direkt olarak ilgilenmez ancak gittiği yol belki birgün yeterince bulgu elde elde edilebildiğinde tanrıyla kesişebilir.

    Acaba bizden başka medeniyetler varmı evrende diyen bilim somut şeyler bulabilmek için seti projesini oluşturdu. Burda somut olmayan bişeyin üstüne gidildi.

    Meraklılık ve öğrenme isteği bilimin doğasında var.

    İnsan tanrının var olup olmadığını merak ediyorsa kesin cevap arıyorsa bilim ordadır.

    Evrim teorisinin çıkışı -tanrı merakı , tanrının olmadığı düşüncesinden dolayı ya da memnuniyetsiz birinin tanrıya karşı arayışı olarak algılanmıştır ancak aslında evrim teorisinin oluşmasındaki temel etken merak ve canlılar dünyasını araştırma fikridir.

    Bunun sonucunda da bilimsel teori olarak yerini almış ve tartışılır olmuştur.

    Ama evrim teorisi tamamlanmış değildir. Çünkü herkes doğayı merak etmektedir.

    Yeterince çok şey öğrenildiğinde ya tanrının varlığı bulunacak yada tanrı kavramı sonsuzlukta kaybolacak.

    Belkide insan tanrısını tekrar tanımlayacak. İşte bu yüzden herkes bilime minnettar kalacak.

    Böylece bilim şu anki tüm dallarıyla herşeyiyle dolaylı olarak tanrıyla ilgilenmektedir.

    Burada bilimi en çok üzecek şey çalışma masasının birilerince sabote edilmesidir.



    Not:

    Benim inancım şudur : Bekleyeceğim...Ancak şimdilik müslümanım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Drazy -- 16 Mayıs 2007; 9:41:59 >




  • Öncelikle herkes istediğine inanmakta özgürdür. O yüzden yazdıklarımı bir suçlama veya başka kötü amaçlı birşey olarak algılamamanı istiyorum.

    quote:


    sesini duyan yok. gören yok.

    Ses,görüntü vs.. Bunlar bir insanın doğal karşıladığı ve bir şeyi tanımlarken kullandığı kavramlardır. Tanrıyı dokunma,görme,tatma,koklama,duyma gibi insanı vasıflarla zaten tanımlayamayız. Bunlar gibi insanı vasıflarımızla tanımlanabilecek kadar basit bir varlıktan söz ediyor olsaydık, tanrı çoktan bulunurdu. Kuantum dünyası ile ilgilenenler varsa katılacaklardır, bu alêm göründüğünden kat kat daha karmaşık yapıda ve bilinmezlerle ayrıca bilinemezlerle doludur. Bizim gördüğümüz daha ne ki? Bizim duyduğumuz daha ne ki?.. Ne biliyoruz ki?..

    quote:


    bir olaya müdahil olduğu yok.

    quote:


    evrenin en önemli şahsiyeti olan biri bu kadar mı etkisiz.sessiz.
    varlığının hiçbir kanıtı yok.

    Tanrının olaylara müdahil olup olmadığını bilemeyiz.
    Zamanı durdurabilen bir varlığın bile olaylara müdahil olup olmadığını insanoğlunun anlamasına mümkünat yoktur. Çünkü insan zaman içerisinde yaşar. Zamandaki oynamaların farkında olamaz.
    Kaldı ki tanrının zamandan bağımsız olduğunu düşünün. Bu durumda insanın birim zamanına karşılık, tanrı olaylara sonsuz kez müdahil olabilir..
    Kabul edersiniz ki böyle bir durumda, insanoğlu, tanrının varlığına dair herhangi bir kanıt bulamayacaktır.

    quote:


    hem ,iyiliği sonsuz,hiçbir şeye ihtiyacı olmayan biri,çaresiz ,zavallı ,küçüçük insancıklarla neden uğraşırki?
    alıp-veremediği nedir yani?

    İyiliği sonsuz olduğu için bizler varız.
    Yoksa bizler neden varolalım ki?
    Kendi kendine varolabilen varsa söylesin ama asla olamaz. Herşey tanrı tarafından gelmiştir.
    Bizi varetmenin tanrıya hiçbirşey kazandırmayacağını da düşünürsek ortada bir "mutlak iyilik" olduğunu görürüz.
    Bence tanrı, insanları çaresiz, zavallı ve küçücük olarak görmüyor.
    Bizleri yaratmış ve özgürce yaşamamızı sağlamış.
    Tanrı neden bizi yarattı bilemeyiz ama bence tanrının "iyi" olduğu aşikâr.
    Bu da "iyi" biri olarak ölmek için bir nedenimiz var demektir.




  • Dellci, yazdıklarına katılıyorum

    nowanda'nın şu"olaylara müdahil olmuyor" meselesi sadece forumlarda değil her yerde sıkça karşılaşılan bir mesele.
    müdahil olmaktan anlatılmak istenen nedir, beklenen nedir? mesela bir kapkaççı çantayı kapıp kaçarken çarpılıp ağzı burnu bir tarafa mı gitmeli? bu mu yada bu tarz şeyler mi tanrının olaylara müdahil olmasından anlanan?

    yoksa kollarında kolluklarla "inzibat melekler" ortalıkta dolaşıp hırsıza uğursuza şamarı çakmalı, böyle mi olmalı?

    hırsızlık için elini uzatanın eli o an taş kesilmeli. mi?

    ana-babasına asi olanın dili tutulup kekeme olmalı. mı?

    insanoğlu içerisinden zalimler ve mazlumlar çıkacaktır. yoksa dünyanın manası olmaz. tanrının müdahil olmasından istenen nedir önce onun adı konmalı. tanrı her şeye açıkça yada gizliden müdahale etmeli de, hiç bir suç işlenemez, savaşlar yapılamaz mı olmalı? deprem, sel, kuraklık, hastalık, açlık olmamalı mı?

    nedir istenen, beklenen? bir adı konmalı.




  • konuyu amma çarpıtmışsınız. konu nedir: bilim ve din...

    bilim, "nesneler"le ilgilenir. bilimin bir "nesnesi" vardır ve bu nesne, her türlü "deneye" ve bu deneyler sonucu oluşturulan bilginin "sınanmasına" açıktır.
    kısaca, nesneyi alır, inceler, bir tez oluşturur. antitezini geliştirerek nesne üzerinde uygular ve sonuçta bir senteze ulaşır. bilimadamının elde ettiği "bilgi"yi sunma şekliyle, bilimin nesnesiyle ilişkileri çok farklı şeylerdir. bilimadamı, nesnenin incelenmesi sonucu elde ettiği verileri:
    - kültürel kalıplar içerisinde,
    - dinsel kalıpları kullanarak
    - ve en önemlisi bir "dil" (ifade ediş biçimi) kullanarak yapacaktır. bu noktada bilimadamının yaptığı şey ideolojikleşebilecektir. (örneğin, atom bombası yapan kişi, dönüp kilisesinde duasını da edecektir, edebilecektir)

    bu noktada, dinin nesneleştirilmesi, nesneymiş gibi incelemesi yapılamayacaktır. ancak, belli bir dini kabuledenler ve bu kabullenişlerinin dayanakları nesneleştirilerek sosyolojik, psikolojik ve sosyo-psikolojik incelemeler yapma şansı vardır. bu şans ise yeterince kullanılmaz, çünkü "dinin işlevleri" şu anki yapılanmada herkesin işine gelir.

    din ise "nesnesiz"dir (bilimin nesnesi olur anlamında). din, nesneler üzerinde araştırma yapıp, bu araştırmaları ortaya koyan, deneyleyen, deneylerinden tezler üreten ve bu tezleri uygulamaya koyan bir yapıda değildir; bir "kabullenişler-inançlar toplamı"dır. kültürel ve ideolojik kalıpları yoğundur.

    kabullenişler, ortaya çıkan her yeni bulguya (bilimin ortaya koyduğu yeni çerçeveye) uygun olarak gelişebilir, gelişmeyebilir de. islamiyetin ve diğer dinlerin en büyük açmazı budur. çünkü ortaya çıkan "yeni durum" ile var olan dinsel açıklama biçimi çatıştığında, hele bu çatışma varolan kalıbın içine SİNDİRİLEMİYORSA sorunlar çoğalacaktır. ya toptan REDDEDİŞE ya da olduğu gibi KABULLENİŞE götürecektir ki, her iki durumda da, DEĞİŞİME ayak uydurulması kaçınılmaz hale gelecektir.
    bu konuda onlarca örnek sıralayabilirim.

    burada özellikle yazılanlara bakarsam şunu rahatlıkla söyleyebilirim: birçok bilimsel veriyi kendi içine SİNDİREN ve bu sindirişi (bu islamiyette zaten vardı... zaten bu kuranda da yazıyordu... ispatları) içe-çeken yönü oldukça güçlü. ancak, iş "evrim" teorilerine gelince, pek de öyle kolay sindirilemiyor ve bas bas bağırmayı, toptan REDDETMEYİ getiriyor.

    oysa dikkatli bakıldığında, aslında birçok şeyin hiç de öyle SİNDİRİLEMEDİĞİ, birkaç yerden patladığı rahatlıkla görülebiliyor. burada örnekleri şimdilik saklı tutayım...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narada -- 16 Mayıs 2007; 15:32:18 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    Dellci, yazdıklarına katılıyorum

    nowanda'nın şu"olaylara müdahil olmuyor" meselesi sadece forumlarda değil her yerde sıkça karşılaşılan bir mesele.
    müdahil olmaktan anlatılmak istenen nedir, beklenen nedir? mesela bir kapkaççı çantayı kapıp kaçarken çarpılıp ağzı burnu bir tarafa mı gitmeli? bu mu yada bu tarz şeyler mi tanrının olaylara müdahil olmasından anlanan?

    yoksa kollarında kolluklarla "inzibat melekler" ortalıkta dolaşıp hırsıza uğursuza şamarı çakmalı, böyle mi olmalı?

    hırsızlık için elini uzatanın eli o an taş kesilmeli. mi?

    ana-babasına asi olanın dili tutulup kekeme olmalı. mı?

    insanoğlu içerisinden zalimler ve mazlumlar çıkacaktır. yoksa dünyanın manası olmaz. tanrının müdahil olmasından istenen nedir önce onun adı konmalı. tanrı her şeye açıkça yada gizliden müdahale etmeli de, hiç bir suç işlenemez, savaşlar yapılamaz mı olmalı? deprem, sel, kuraklık, hastalık, açlık olmamalı mı?

    nedir istenen, beklenen? bir adı konmalı.



    HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSIN. Çünkü:


    “Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.” (Enam suresi, ayet:39)

    “Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.” (Yunus suresi, ayet:99)

    “Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır.” (Secde suresi, ayet: 13)

    “Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır” (Enam suresi, ayet:125)

    “Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!” (Enam suresi, ayet:149)

    “De ki:’Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet istese, sizi O’na karşı kim savunabilir?’” (Ahzab suresi, ayet:17)

    “Allah size bir zarar gelmesini dilerse, O’na karşı kimin gücü birşeye yeter?” (Feth suresi, ayet:11)

    “Tanrı dilediğini yapar.” (Hud, ayet:107)

    @dellici...

    quote:


    Tanrının olaylara müdahil olup olmadığını bilemeyiz.


    demek ki biliniyormuş...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narada -- 16 Mayıs 2007; 15:38:33 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: narada
    demek ki biliniyormuş...

    Kuran'ı Kerim'de yazılanları doğru olarak kabul edersek "biliniyor" diyebiliriz.
    Peki ya kabul etmiyorsak?
    Onun için ayrıca açıklama yapmak gerekir.
    O yüzden dedim ki: "tanrının zamandan bağımsız olduğunu düşünün. Bu durumda insanın birim zamanına karşılık, tanrı olaylara sonsuz kez müdahil olabilir.."
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Dellci


    quote:

    Orjinalden alıntı: narada
    demek ki biliniyormuş...

    Kuran'ı Kerim'de yazılanları doğru olarak kabul edersek "biliniyor" diyebiliriz.
    Peki ya kabul etmiyorsak?
    Onun için ayrıca açıklama yapmak gerekir.
    O yüzden dedim ki: "tanrının zamandan bağımsız olduğunu düşünün. Bu durumda insanın birim zamanına karşılık, tanrı olaylara sonsuz kez müdahil olabilir.."


    tam da öyle...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: narada

    quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    Dellci, yazdıklarına katılıyorum

    nowanda'nın şu"olaylara müdahil olmuyor" meselesi sadece forumlarda değil her yerde sıkça karşılaşılan bir mesele.
    müdahil olmaktan anlatılmak istenen nedir, beklenen nedir? mesela bir kapkaççı çantayı kapıp kaçarken çarpılıp ağzı burnu bir tarafa mı gitmeli? bu mu yada bu tarz şeyler mi tanrının olaylara müdahil olmasından anlanan?

    yoksa kollarında kolluklarla "inzibat melekler" ortalıkta dolaşıp hırsıza uğursuza şamarı çakmalı, böyle mi olmalı?

    hırsızlık için elini uzatanın eli o an taş kesilmeli. mi?

    ana-babasına asi olanın dili tutulup kekeme olmalı. mı?

    insanoğlu içerisinden zalimler ve mazlumlar çıkacaktır. yoksa dünyanın manası olmaz. tanrının müdahil olmasından istenen nedir önce onun adı konmalı. tanrı her şeye açıkça yada gizliden müdahale etmeli de, hiç bir suç işlenemez, savaşlar yapılamaz mı olmalı? deprem, sel, kuraklık, hastalık, açlık olmamalı mı?

    nedir istenen, beklenen? bir adı konmalı.



    HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSIN. Çünkü:


    “Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.” (Enam suresi, ayet:39)

    “Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.” (Yunus suresi, ayet:99)

    “Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır.” (Secde suresi, ayet: 13)

    “Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır” (Enam suresi, ayet:125)

    “Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!” (Enam suresi, ayet:149)

    “De ki:’Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet istese, sizi O’na karşı kim savunabilir?’” (Ahzab suresi, ayet:17)

    “Allah size bir zarar gelmesini dilerse, O’na karşı kimin gücü birşeye yeter?” (Feth suresi, ayet:11)

    “Tanrı dilediğini yapar.” (Hud, ayet:107)

    @dellici...

    quote:


    Tanrının olaylara müdahil olup olmadığını bilemeyiz.


    demek ki biliniyormuş...




    Narada burada verdigin ornekleri kuran'i(onyargisiz) okurken bulupta mi cikardin, yoksa malum bazi kitaplarda
    mi okudun?

    "Biz dileseydik herkese hidayet verirdik" cumlesinden ne anliyorsun? Bu cumleden "secim hakki" ve "irade"den
    baska sey cikarmak zor gibi geliyor bana.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: fallen_angel17


    quote:

    Orjinalden alıntı: narada

    quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    Dellci, yazdıklarına katılıyorum

    nowanda'nın şu"olaylara müdahil olmuyor" meselesi sadece forumlarda değil her yerde sıkça karşılaşılan bir mesele.
    müdahil olmaktan anlatılmak istenen nedir, beklenen nedir? mesela bir kapkaççı çantayı kapıp kaçarken çarpılıp ağzı burnu bir tarafa mı gitmeli? bu mu yada bu tarz şeyler mi tanrının olaylara müdahil olmasından anlanan?

    yoksa kollarında kolluklarla "inzibat melekler" ortalıkta dolaşıp hırsıza uğursuza şamarı çakmalı, böyle mi olmalı?

    hırsızlık için elini uzatanın eli o an taş kesilmeli. mi?

    ana-babasına asi olanın dili tutulup kekeme olmalı. mı?

    insanoğlu içerisinden zalimler ve mazlumlar çıkacaktır. yoksa dünyanın manası olmaz. tanrının müdahil olmasından istenen nedir önce onun adı konmalı. tanrı her şeye açıkça yada gizliden müdahale etmeli de, hiç bir suç işlenemez, savaşlar yapılamaz mı olmalı? deprem, sel, kuraklık, hastalık, açlık olmamalı mı?

    nedir istenen, beklenen? bir adı konmalı.



    HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSIN. Çünkü:


    “Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.” (Enam suresi, ayet:39)

    “Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.” (Yunus suresi, ayet:99)

    “Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır.” (Secde suresi, ayet: 13)

    “Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır” (Enam suresi, ayet:125)

    “Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!” (Enam suresi, ayet:149)

    “De ki:’Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet istese, sizi O’na karşı kim savunabilir?’” (Ahzab suresi, ayet:17)

    “Allah size bir zarar gelmesini dilerse, O’na karşı kimin gücü birşeye yeter?” (Feth suresi, ayet:11)

    “Tanrı dilediğini yapar.” (Hud, ayet:107)

    @dellici...

    quote:


    Tanrının olaylara müdahil olup olmadığını bilemeyiz.


    demek ki biliniyormuş...




    Narada burada verdigin ornekleri kuran'i(onyargisiz) okurken bulupta mi cikardin, yoksa malum bazi kitaplarda
    mi okudun?

    "Biz dileseydik herkese hidayet verirdik" cumlesinden ne anliyorsun? Bu cumleden "secim hakki" ve "irade"den
    baska sey cikarmak zor gibi geliyor bana.



    tabi ki, orada (secde suresi) "seçim hakkı" ve "irade" sözkonusu olabilir. "biz dileseydik herkese hidayet verirdik" denmesinin ardından gelen cümleler başka anlamlara da çekilebilir. ancak, yine de, öyle kabul etsek bile, diğerler ayetlerde ne "seçim hakkı", ne de "irade" kullanımı hakkı tanınır. Enam da, Yunus ta olduğu gibi.

    birşeyin "nereden" alındığı değildir önemli olan. Önemli olan alınan şeyin aslına uygun olup olmadığıdır. Eğer, aslına uygunsa, kim nereden isterse oradan alsın. Yukarıdaki ceviriler Diyanet İşleri Başkanlığı na aittir ve çeviriler doğru.

    sence kendimizi aldatmanın gereği var mı?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narada -- 17 Mayıs 2007; 18:10:53 >




  • @narada

    Kendimizi aldatmakta nereden cikti? Kuran-in sadece belli kisiler tarafindan alti ciziler yerlerini okursaniz
    alacaginiz sey malumdur.

    Islam bize iyiyi yapmayi emreder, kotulugu yasaklar.

    Eger sen kendini bir binadan atarsan bu senin secimindir, ancak Allah senin bu secimi yapacagini bilmekte-
    dir. Sonucta secim senin. Veya bir insanin hayatini kurtrabilirsin, bu da senin yaptigin bir secimdir.

    Enam ve Yunus'ta ki ayetlerde de bir irademiz oldugu sonucu cikmiyor mu? Allah istese hepimizi egosuz
    yaratir ve boylece hepimiz kayitsiz sartsiz inanirdik, degil mi?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: narada
    tabi ki, orada (secde suresi) "seçim hakkı" ve "irade" sözkonusu olabilir. "biz dileseydik herkese hidayet verirdik" denmesinin ardından gelen cümleler başka anlamlara da çekilebilir. ancak, yine de, öyle kabul etsek bile, diğerler ayetlerde ne "seçim hakkı", ne de "irade" kullanımı hakkı tanınır. Enam da, Yunus ta olduğu gibi.


    Desene 1400 yıldır bütün müfessirler yanlış anlamış...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mustafa_ogr


    quote:

    Orjinalden alıntı: narada
    tabi ki, orada (secde suresi) "seçim hakkı" ve "irade" sözkonusu olabilir. "biz dileseydik herkese hidayet verirdik" denmesinin ardından gelen cümleler başka anlamlara da çekilebilir. ancak, yine de, öyle kabul etsek bile, diğerler ayetlerde ne "seçim hakkı", ne de "irade" kullanımı hakkı tanınır. Enam da, Yunus ta olduğu gibi.


    Desene 1400 yıldır bütün müfessirler yanlış anlamış...



    hayır. sana ulaşanlar ya da sana ulaşmasına izin verdiklerin öyle anlamış.

    tasavvuf okursan, farklılıklara da ulaşırsın.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: fallen_angel17

    @narada

    Kendimizi aldatmakta nereden cikti? Kuran-in sadece belli kisiler tarafindan alti ciziler yerlerini okursaniz
    alacaginiz sey malumdur.

    Islam bize iyiyi yapmayi emreder, kotulugu yasaklar.

    Eger sen kendini bir binadan atarsan bu senin secimindir, ancak Allah senin bu secimi yapacagini bilmekte-
    dir. Sonucta secim senin. Veya bir insanin hayatini kurtrabilirsin, bu da senin yaptigin bir secimdir.

    Enam ve Yunus'ta ki ayetlerde de bir irademiz oldugu sonucu cikmiyor mu? Allah istese hepimizi egosuz
    yaratir ve boylece hepimiz kayitsiz sartsiz inanirdik, degil mi?




    Eger sen kendini bir binadan atarsan bu senin secimindir, ancak Allah senin bu secimi yapacagini bilmekte-
    dir. Sonucta secim senin. Veya bir insanin hayatini kurtrabilirsin, bu da senin yaptigin bir secimdir.

    bundan emin misin? açık açık, “Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.” (Enam suresi, ayet:39) deniliyor. bu şu demektir: "sen kendini binadan atıyorsun, çünkü ben seni saptırıyorum..."

    diyelim ki ben inanmıyorum. Çünkü: “Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.” (Yunus suresi, ayet:99) beni inanmam konusunda dilemedi...


    diyelim ki ben doğru yolda değilim. Çünkü: "Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır” (Enam suresi, ayet:125) beni doğru yola koymak istememiş, küfür karanlığında bırakmak istemiştir ve “Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!” (Enam suresi, ayet:149) doğru yola eriştirmemiştir.

    niçin peki? çünkü “Tanrı dilediğini yapar.” (Hud, ayet:107)


    insanın iradesi burada nerede? çıkıyor mu??



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narada -- 17 Mayıs 2007; 19:47:10 >




  • @narada tasavvuf niye okuyayım ki. Büyük alimler zaman hakikat zamanı demiş. Ona kaldıysa "fenafişşeyh" düsturuna dışarıdan bakanlar zahiren şirk bile görebilirler. Mesela Muhyiddin-i Arabi hazretleri "bizden olmayan bizim kitaplarımızı okumasın" demiş. E ben hala neden tasavvufa bakayım?

    Tasavvuf, tarikat, bunlar üçüncü derecede gelirler. Önce farz ve vacibler sonra sünnetler en sona adablar gelir. tasavvuf adab kısmına girer.

    Sahabeden sonra Mehdi hazretleri sonra büyük imamlar gelir....

    Edit : boşverin...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mustafa_ogr -- 17 Mayıs 2007; 19:54:44 >
  • @ timur

    hayır. birkez daha kontrol et istersen:

    http://www.enfal.de/mdiyanet/enam.htm

    üstelik bu tür yaklaşımları daha birçok yerde bulabilirsin.
  • Allah dilediğini yapar, dilediğini doğru yola iletir, dilediğini saptırır mealindeki ayetleri eğer Allah'a inanma yada inanmama konusunda kendinize gerekçe olarak alırsanız yanılırsınız. o zaman her şeyi Allah'a yıkar, sütten çıkmış ak kaşık gibi bembeyaz çıkarsınız ortaya.

    -inanmadım, zira o istemedi.

    -neden mi böyle yaptım? çünkü o öyle istedi.

    -yapacaktım vazgeçtim. neden mi? yapıp yapmayacağımı biliyordu, o halde meseleyi uzatmaya gerek yoktu.
    bunlar gibi mi olmalı yaşam tarzımız?

    örnek, "Allah dilediğini saptırır" ayetinden ne anlıyoruz? sapıtmak insanın elinden çıkmış Allah'ın bir yönlendirmesi olmuş onu mu anlıyoruz? sapan, sapma eğilimine giren zaten insandır. bunun haricinde Allah sebepsiz yere insanı neden saptırsın? yada aliye iman verip veliyi neden imansız yapsın?

    birisi de çıkar "bu adamı öldüreceğimi kaderime o yazmış bana ne ben suçsuzum vicdanım rahat, Allah düşünsün" derse ne olacak?
    diğeri de çıkacak "şu malı çalayım. zaten Allah dilemeseydi hırsızlık yapmazdım" diyecek




  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.