1364 yılında Haçlılar ile yapılan savaşta balkanlarda büyük bir sırp kırılması yaşanmış, bu savaşın adı tarihe sırpsındığı yani sırp'ın kırıldığı savaş olarak geçmişti 1922 yılında tarihe Büyük taarruz olarak geçen, diğer adı yurt kurtaran savaşı olan bu mücadelede şeytanın yer yüzündeki gölgesi, her pisliğin altından çıkan, insanlık düşmanı İngiliz in; maşası ve piyonu olan yunan, Anadolu'da yaptığı onca katliama rağmen büyük bir yıkıma uğramış, bu savaş da adeta rum'un kırıldığı bir savaşa dönüşmüştür. Bu yüzden diğer adı rumsındığıdır Bu savaşta Turan taktiğini uygulayan Mareşal Mustafa Kemal Atatürk, savaşa hazırlık süresi olan 1 sene boyunca, orduya günde 4 kere 45 dk koşu talimi yaptırmıştır ![]() İşte bu büyük zafer sonrası itilaf devletlerinin ve onun içerideki işbirlikçi hainlerinin yüzünde tokat gibi patlayan ateşkes antlaşmasıdır Mudanya Ateşkes Antlaşması Truva'da hektor'u öldüren batı ordularının komutanı agamemnon'un adını taşıyan savaş gemisinde, sadece kendi saltanatını düşünen birinin basiretsizliği ve korkaklığı ile imzaladığı Mondros ateşkes anlaşmasına, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının verdiği tarihi ayardır MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI.. Ateşkes öyle değil böyle yapılır demiş, İstanbul ve Trakya'yı savaşmadan geri almıştır. Bu da verdiği 2. ayardır. .. ![]() İstanbul'un 2.Fatihi (üstelik savaşmadan) , Hektor'un öcünü alan bir komutandır Mustafa Kemal Atatürk. Eğer Ayasofya'da namaz kılmaya giderseniz, önce Allah'a şükredin böyle efsanevi komutanları bize nasip ettiği için sonra da ruhlarına bir fatiha okuyun vefanızı gösterin lütfen Konuyu öne çıkaralım bütün forum görsün. Teşekkürler. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lazer__ -- 30 Ağustos 2020; 12:6:3 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Atatürk ve İnönü İstanbul'u geri alıyor MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI renkli görüntü (başka yerde yok))




-
-
Atatürk'e saydırmaya korkanlar şimdi İsmet Paşa'ya saydıracaklar
-
Feslinin takipçileri hep ''Madem zafer kazandık neden Musul'u,Kerkük'ü,adaları alamadık'' diyerek büyük zaferi 'küçültmeye' çalışır.Lakin bunu diyenlerin sadece diplomasi yoluyla yani masada Çanakkaleyi,boğazları,İstanbul'u ve D.Trakya'yı aldığımızı bilmezler.Bilseler bile bunu söylemek işlerine gelmez.
Musul ve Kerkük geri alınamamıştır zira Lozan Anlaşması imzalanırken G.Doğuda düzenli bir Türk ordusu bulunmuyordu.Yani bölgeye askeri harekat yapabilecek bir ordu yoktu.G.Doğuda milli mücadele büyük çapta Kuvay-ı Milliye birliklerince yürütülmüş bu cephenin kaderi Batı Cephesinde kazanılan zaferler belirlemiştir.Şimdi 'D.Anadoluda Kazım Karabekir'in komutasında bir kolordu vardı.Neden onunla Musul ve Kerkük alınmamış'' diyenler çıkacaktır.Bunun cevabı da aslında oldukça açıktır.D.Anadoluda bulunan Kazım Karabekir'in emrindeki kolordu olası Sovyet ve Ermenistan saldırısına karşı D.Anadoluyu koruyordu.Dahası Enver Paşa'nın Anadoluya girip milli mücadeleyi ikiye bölmesi endişesi vardı.Bu nedenle savaş boyunca Kazım Karabekirin ordusu Batı Cephesinin arkasını olası bir Sovyet-Ermenistan saldırısına karşı dahası olası bir Enver yanlısı ayaklanmaya karşı korumuştur.Durum buyken D.Anadoluda bulunan kolordunun Güney'e kaydırılması ve buradan Musul ile Kerkük üzerine yürümek her açıdan sakıncalı bir durumdu.
Gerçi Türkiye Lozandan sonrada buralardan vazgemiş değildi.İngiltere ile görüşmeler çıkmaza girince 1923-1925 yılları arasında G.Doğuda toplanan askeri birlikler Musul ve Kerkük üzerine askeri harekata hazırlanmışlardı.Ancak o dönem İngiltere'nin de kışkırtması ile bölgede bölücü-şeriatçı kürtçü şeyh saitin ayaklanması üzerine planlanan askeri harekat zora girmiştir.Zira Türkiye Musul ve Kerkük ahalisinin de Türkiye'ye katılmak istediğini ileri sürüyor ve olası bir askeri harekatı bunun üzerine temellendiriyordu.Bölücü-şeriatçı Şeyh Saitin ayaklanması ile Türkiye içinde Türkiye'ye bağlı olmak istemeyen bir kesimin olduğu ortaya çıkmış İngilizlerde bunu çok güzel Türkiye'ye karşı siyasi bir koz olarak kullanmıştır.Hatta Türkiye'ye G.Doğudan çekilmesini dahi teklif etmişlerdir.Durum bu olunca Türkiye hem içerdeki yeni rejimi güçlendirmek hem de savaş yorgunu olan yeni devleti imar etmek için mecburiyetten Musul ve Kerkükten vazgeçmiştir.Ancak bunu yaparken de Musul ve Kerkük'ün Irak'a bırakıldığını 1925 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile açıkça belirtmiş ve eğer Irak'ın bu vilayetler üzerindeki egemenliği sona ererse bölgeye askeri harekat yapma hakkını saklı tuttuğunu da İngiltere'ye kabul ettirmişti.Zaten 2017'de Barzani K.Irakta bağımsızlık referandumu yapmaya kalkışınca Türkiye 1925 yılında imzalanan Ankara anlaşmasını hatırlatarak böyle bir şeyin Türkiye için müdahale hakkı doğuracağını Dünya'ya ilan etmişti.Yani bugün dahi Türkiye 1925 yılında imzalanan bu anlaşma ile Musul ve Kerkük üzerinde hak talep edebiliyor.İşte anlaşma dediğin böyle yapılır.
Kısacası birileri ile sınır devriyesi atmak diplomasi başarısı değildir.Anlaşma dediğin birkaç ayda bozulacak bir metin belgesi değildir.Eğer başarılı bir diplomasi politikan varsa çağını aşan anlaşmalar yaparsın.Bu bakımdan Mudanya,Lozan ve Ankara anlaşmaları çağını aşan ve hala daha yürürlükte olan anlaşmalar olması bakımından tam anlamıyla diplomasi baş yapıtlarıdır.Bugün yalvar yakar birileri ile sınır devriyesi atmak için anlaşma yapanlar bu anlaşmaların büyüklüğünü elbette anlayamazlar.Onların ufukları bu kadar dardır...
-
Güzel bilgiler vermişsiniz teşekkürler
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Hocam geçenlerde de şey çıkarttılar, "ingilizler, işgal kuvvetleri neden tek kurşun atmadan istanbulu bıraktı nasıl oldu acaba ne sözler verildi anlaşmalar yapıldı" diye. Biz boşuna uğraşıyoruz anlamak isteyen anlar istemeyen de bin tane kılıf bulur. Bunları diyenlerin gözümde eşşek kadar değeri yok. Kendilerince sorguladıklarını zannediyorlar ama sorgulama yetenekleri bir maymundan daha gelişmiş değil farkında değiller.
-
Bu tipler akıllarınca sorguladıklarını sanıyorlar.Yahu İstanbul Lozan Anlaşmasından sonra İtilaf devletlerince boşaltıldı.Sadece İstanbul değil Çanakkale,boğazlar ve D.Trakya'da savaş olmadan TBMM hükümetine geri iade edildi.Ama tabi bunlar bir türbeyi kaçırmayı diplomasi zaferi olarak gördükleri için böyle bir başarıyı kabullenemiyorlar.Bunların diplomasiden anladıkları ortak devriye...
Dahası İngilizler İstanbul'u Türklere bırakmak istemedi.Özellikle İngiltere hükümeti buna yanaşmak istemiyordu fakat buna mecbur kaldı.Loyd George hükümeti Türk ordusu Çanakkaleye yaklaşırsa o dönem İngiliz işgal Kuvvetleri komutanı olan General Harrington'a ateş açma emri vermişti fakat General Harrington bu emri uygulamamıştır.Zira böyle birşey yaparsa İstanbul'u Türk ordusuna karşı savunamayacağını hesaplamıştı.O dönem Türk ordusu 200 bin kişiyle Çanakkale ve İstanbul kapılarına dayanmıştı.Dahası İstanbul içinde Kuvay-ı Milliyenin teşkilatlandığı ve savaş durumunda şehirde ayaklanma planları yapıldığı istihbaratı alınmıştı.Olası bir savaş durumunda İngiliz kuvvetlerinin hem cephe önünde hem de cephe gerisinde ciddi bir direniş gösterebilmesi için Çanakkale ve İstanbul'a takviye birliklerin gönderilmesi gerekiyordu.Peki İngiltere ve müttefikleri buna hazırlar mıydı? (General Harrington hükümet emrini uygulamadığı için gelecekte İngiliz genelkurmay başkanlığına ismi geçtiğinde askeri kariyeri bu makama uygun olduğu halde geçmişte emir dinlemediği gerekçesiyle İngiliz Genelkurmay başkanlığına getirilmeyecektir)
Loyd George bu nedenle İngiliz sömürgelerinden asker takviyesi talep etmiş fakat hiçbir İngiliz sömürgesi asker göndermeye yanaşmamıştı.Dahası İngiliz kamuoyuda I.Dünya Savaşından sonra ciddi olarak savaştan bıkmıştı ve İngiliz medyası sürekli olarak savaş karşıtı yayınlar yapıyordu.Bunların dışında müttefikleri olan Fransa ve İtalya'da olası bir Türk saldırısında Türklere karşı savaşmayacaklarını İngiliz hükümetine bildirmişlerdi.Bunun nedeni de I.Dünya Savaşından sonra İngiltere'nin hem Fransa'ya hem de İtalya'ya karşı politika izlemesi etkili olmuştu.
Mesela Fransa I.Dünya Savaşından sonra Almanya'nın tamamen ezilmesi taraftarıydı.Hatta Almanya'nın işgal edilmesini istiyordu.Ancak İngiltere böyle birşey olursa Fransa'nın Avrupa'da tek başına bir güç olmasından çekiniyordu.Böylece savaştan sonra Almanya'nın fazla ezilmesini engelledi.Dahası Almanya'nın ekonomik olarak yeniden toparlanabilmesi için çeşitli kolaylıklar sağlamaya başladı.Bu tutumu Fransa'nın kendisinden uzaklaşmasına neden oldu.Aynı şekilde İtalyanlarda İngilizlerin kendilerine ihanet ettiğini düşünüyordu.Malumdur B.Anadolu I.Dünya Savaşı esnasında imzalanan gizli anlaşmalarla İtalyanlara bırakılmıştı fakat savaştan sonra İngilizler B.Anadoluyu Yunanlılara vermişti.Bu tutum İtalyanlarında İngiltere'ye karşı mesafeli olması sağlamıştı.
Kısacası Türkler Çanakkale ve İstanbul kapılarına dayandığında İngiliz hükümeti yalnız kalmıştı.Anadoluda sırtlarını dayadıkları Yunan ordusu imha edilmiş,içerde hem sömürgeleri hem de halkı savaş karşıtı bir tutum içine girmiş dışarda ise müttefikleri olan Fransa ve İtalya onları yalnız bırakmıştı.Dahası İstanbuldaki generalleri bile savaşa karşıydı.Durum bu olunca Loyd George hükümeti istifa etti.Böylece savaş yanlısı İngiliz hükümeti devrilmiş ve Lozan görüşmelerinin önü açılmıştır.
Son olarak büyük taarruz hem Yunanistanda hem de İngilterede deprem etkisi yapmıştır.Feslinin takipçileri bunu belirtmez.Ancak büyük taarruz sonrasında Yunanistanda yenilgiden dolayı askeri darbe olmuş,Kral Konstantin tahttan indirilmiş peşinden de 1919-1922 yılları arasında Yunan hükümetinde görev alan başbakanlardan;Gunaris,Protopapadakis,Stratos; dışişleri bakanı;Baltatsis ve Yunan İşgal Kuvvetleri Komutanı Hacıanestis yenilgiden sorumlu tutularak idam edilmişlerdir.
İngilterede ise yukarda kısaca anlatmaya çalıştığım üzere İngiliz hükümeti devriliyor.
Yani Büyük Taarruz ile hem Yunanistanda hem de İngilterede hükümetler devriliyor fakat feslilinin takipçileri hala daha ''Neden İstanbul için savaşılmadı?'' diyor.Aslında onlarda neyin ne olduğunu iyi biliyorlar fakat işlerine gelmiyor.Yalan tarih yazmak bunların kanlarında var...
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 30 Ağustos 2020; 10:56:44 >
-
İngilizler, Başkent İstanbulda Osmanlıya Tecavüz Ettiğinde Hangi Liderden Korkuyorlardı
-
Okusalar bunu bilecekler ve saçmalamayacaklar ancak yolu, akıl yolu olmayanların akıl hocaları ingiltere vatandaşı kadir olunca bu tekerlemeler devam edecek. Birisi de çıkıp söylesin sen yanlışsın onun ingiltere vatandaşlığı bulunmamaktadır diye.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Güzel güzel.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
İsmet İnönü'yü itibarsızlaştırmaya çalışan bir güruh var. Bunlardan birisi de benim dedem. Allah' ın köyünde yaşamış ve 2. Dünya Savaşından dolayı tüm dünya ekonomisinin çöktüğünü, savaşa girmememizin bir diplomatik zafer olduğunu anlatamazsın. Ardından gelen Menderesi çok över ama Marshall yardımlarıyla o paraların geldiğini bilmez.
Benim gözümde Atatürk, Karabekir Paşa ve İnönü paşa birbirleri ile kıyaslanamayacak kişiler. Hepsi birer deha. Bizimkilerde oturduğu yerden sallıyorlar işte.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Havya Makinesi -- 31 Ağustos 2020; 20:3:57 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Çok çaba harcandı, çok çaba verildi. Anlamayanlar, küçümseyenler var ancak aklı başında olanlar mücadeleyi, çarpışmayı biliyor. Tarih asla hikayeyi yazmaz.
-
istedikleri kadar küçümsemeye çalışsınlar. hangi açıdan bakarsanız bakın büyük taarruz türk tarihindeki en büyük zafer.
savaşan asker sayısı, güçler arasındaki ekipman farkı, stratejik önemi ve taktiksel başarılar açısından da rakipsiz bir zafer. üstüne lozanla siyasi başarıyı da sağlamışlar. daha ne olsun.
çok sevdikleri padişahları madem çok zekiydi, kurtarsaydı vatanı. onun yerine işgale karşı isyan etmeyin fetvası verdirip, ikna için heyetler kurup halka yollamışlar.
o aşağıladıkları bizansın imparatoru bile istanbulun fethinde savaşarak ölmüş, bizim padişah hem teslim oluyor, hem iş birliği yapıyor, hemde milli mücadeleye taş koyuyor. sonunda da düşmanın ülkesine kaçıyor
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi orcnd -- 31 Ağustos 2020; 22:1:45 > -
quote:
Orijinalden alıntı: Long NighttFeslinin takipçileri hep ''Madem zafer kazandık neden Musul'u,Kerkük'ü,adaları alamadık'' diyerek büyük zaferi 'küçültmeye' çalışır.Lakin bunu diyenlerin sadece diplomasi yoluyla yani masada Çanakkaleyi,boğazları,İstanbul'u ve D.Trakya'yı aldığımızı bilmezler.Bilseler bile bunu söylemek işlerine gelmez.
Musul ve Kerkük geri alınamamıştır zira Lozan Anlaşması imzalanırken G.Doğuda düzenli bir Türk ordusu bulunmuyordu.Yani bölgeye askeri harekat yapabilecek bir ordu yoktu.G.Doğuda milli mücadele büyük çapta Kuvay-ı Milliye birliklerince yürütülmüş bu cephenin kaderi Batı Cephesinde kazanılan zaferler belirlemiştir.Şimdi 'D.Anadoluda Kazım Karabekir'in komutasında bir kolordu vardı.Neden onunla Musul ve Kerkük alınmamış'' diyenler çıkacaktır.Bunun cevabı da aslında oldukça açıktır.D.Anadoluda bulunan Kazım Karabekir'in emrindeki kolordu olası Sovyet ve Ermenistan saldırısına karşı D.Anadoluyu koruyordu.Dahası Enver Paşa'nın Anadoluya girip milli mücadeleyi ikiye bölmesi endişesi vardı.Bu nedenle savaş boyunca Kazım Karabekirin ordusu Batı Cephesinin arkasını olası bir Sovyet-Ermenistan saldırısına karşı dahası olası bir Enver yanlısı ayaklanmaya karşı korumuştur.Durum buyken D.Anadoluda bulunan kolordunun Güney'e kaydırılması ve buradan Musul ile Kerkük üzerine yürümek her açıdan sakıncalı bir durumdu.
Gerçi Türkiye Lozandan sonrada buralardan vazgemiş değildi.İngiltere ile görüşmeler çıkmaza girince 1923-1925 yılları arasında G.Doğuda toplanan askeri birlikler Musul ve Kerkük üzerine askeri harekata hazırlanmışlardı.Ancak o dönem İngiltere'nin de kışkırtması ile bölgede bölücü-şeriatçı kürtçü şeyh saitin ayaklanması üzerine planlanan askeri harekat zora girmiştir.Zira Türkiye Musul ve Kerkük ahalisinin de Türkiye'ye katılmak istediğini ileri sürüyor ve olası bir askeri harekatı bunun üzerine temellendiriyordu.Bölücü-şeriatçı Şeyh Saitin ayaklanması ile Türkiye içinde Türkiye'ye bağlı olmak istemeyen bir kesimin olduğu ortaya çıkmış İngilizlerde bunu çok güzel Türkiye'ye karşı siyasi bir koz olarak kullanmıştır.Hatta Türkiye'ye G.Doğudan çekilmesini dahi teklif etmişlerdir.Durum bu olunca Türkiye hem içerdeki yeni rejimi güçlendirmek hem de savaş yorgunu olan yeni devleti imar etmek için mecburiyetten Musul ve Kerkükten vazgeçmiştir.Ancak bunu yaparken de Musul ve Kerkük'ün Irak'a bırakıldığını 1925 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile açıkça belirtmiş ve eğer Irak'ın bu vilayetler üzerindeki egemenliği sona ererse bölgeye askeri harekat yapma hakkını saklı tuttuğunu da İngiltere'ye kabul ettirmişti.Zaten 2017'de Barzani K.Irakta bağımsızlık referandumu yapmaya kalkışınca Türkiye 1925 yılında imzalanan Ankara anlaşmasını hatırlatarak böyle bir şeyin Türkiye için müdahale hakkı doğuracağını Dünya'ya ilan etmişti.Yani bugün dahi Türkiye 1925 yılında imzalanan bu anlaşma ile Musul ve Kerkük üzerinde hak talep edebiliyor.İşte anlaşma dediğin böyle yapılır.
Kısacası birileri ile sınır devriyesi atmak diplomasi başarısı değildir.Anlaşma dediğin birkaç ayda bozulacak bir metin belgesi değildir.Eğer başarılı bir diplomasi politikan varsa çağını aşan anlaşmalar yaparsın.Bu bakımdan Mudanya,Lozan ve Ankara anlaşmaları çağını aşan ve hala daha yürürlükte olan anlaşmalar olması bakımından tam anlamıyla diplomasi baş yapıtlarıdır.Bugün yalvar yakar birileri ile sınır devriyesi atmak için anlaşma yapanlar bu anlaşmaların büyüklüğünü elbette anlayamazlar.Onların ufukları bu kadar dardır...
Sovyet-Ermeni saldırısı mı? Sovyetler Birliği Rus Çarını devirince Türkiye'ye yardım etmiyor muydu? O kadar altın,silah yardımını kim yaptı? Altın yardımı konusunda Buhara SSC'nin yaptığı söylense de dış ilişkilerde Ukrayna SSC gibi bağımsız olamadığı Sovyetlerin izni gerekirdi. Kars Antlaşmasıyla Ermenistan SSC ile imzalanan antlaşma da zaten Ermeni-Sovyet tehlikesi zaten bitmişti. Hatta görüşmeler çıkmaza girince Sovyetler Birliği Türkiye'nin yanına savaşa gireceğini duyurup itilaf devletlerini caydırmadı mı? Bundan önce Ermenistan Demokratik Cumhuriyetiyle olan savaş Gümrü Antlaşmasıyla bitmişti zaten. Doğuda herhangi bir tehlike kalmadığı çoğu askerler Batı Cephesine kaydırılmadı mı?
Musul-Kerkük'ü alabileceğimiz iddiasında değilim. Sadece o bölgede o zamanda Sovyet ve Ermeni tehlikesi bitmişti. O petrol bölgeleri için İngiltere tekrar bir savaş çıkarabilirdi
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Konuyu başka yere çekmek istemem ama bu tip mücadelelerin boyutu çok farklı bir konumda. Bugünün şartlarında, böylesi büyük bir güce sahip iken dahi malum konu için bir "müzik notası" dahi veremeyenler kalkıp Lozanı zafer değildir diye kendi çaplarında kir atma çabaları oldukça trajikomik. Çok büyük bedeller ödendi bu coğrafyada bu devleti kurabilmek için. Aklın, ilmin ve fen in ışığında birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek zorundayız.
-
Gerçek liderler vatansever son çare savasi arac goren kisiler cepheden cepheye kosar canini ortaya koyar,bazilari"Cep telefonundan korkudan hangi tunelde ,madende oldugu belli olmadigi bir noktadan "Halkimizi darbecilere karsi sokakalara davet ediyorum mucadele etmeleri icin der"veya putin ,cesaretinin buyuklugunu göstermek icin "Bu arac zirhlimi "diye basiretini dile getirir veya "Aptal olma "diye bir mektup alir eteklerini kapar kagidi zati alilerine aylar sonra taktim eder,bazisisida ulu onder gibi"ilk hedefiniz akdeniz ileri der","Geldikleri gibi giderler "diyerek gelecegi görür,"Ben size savasmayi degil ölmeyi emrediyorum"diyerek mehmetcigin basinda en onde olarak son noktayi koyar vatan icin yapabileceklerine.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Mesajdan bağımsız olarak olur da merak eden varsa diye İngilizlerin neden tek kurşun bile atmadan İstanbul'dan çekildiğine dair iki linki paylaşıyorum. İki linkte de kaynak mevcuttur.
-
Atatürkün giyim stiline bayılıyorum adam her zaman jilet gibi ,başarılı evlilik niye yürütememiş hayret ediyorum,adam podyumda defile mankeni gibi çoğu çekiminde, baştan sağmış salmış halini pek fazla görmedim..
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kerimcem -- 1 Eylül 2020; 1:12:3 > -
-
Rus çarlığı yıkıldıktan sonra yeni rejim olan Sovyet rejimi Güney taraflarından yani Kafkaslar üzerinden de kuşatılmamak için Anadolu'nun İtilaf devletlerince işgaline karşı çıktılar.Yani kendi çıkarları gereği Milli Mücadele de Ankara'ya destek verdiler.Lakin bu destek uzun süre kağıt üzerinde kaldı.Moskova Anlaşması Mart 1921 yılında imzalandığı halde Sovyetler Milli Mücadele kendini Sakarya Savaşında kanıtlayıncaya kadar çok az destek gönderdi.Hatta Eskişehir-Kütahya savaşında Türk ordusu geri çekilince Sovyetlerin yardımı büsbütün durdu.Dahası Ankara'nın Yunanlılar tarafından işgali ve TBMM'nin dağılması ihtimali ortaya çıkınca Enver Paşa'nın eline Kızıl ordu birlikleri verip Anadolu'ya sokma planları da yaptılar.Bu planlar Ankara'nın kulağına kadar geldiği için Kazım Karabekirin emrindeki kolordu Sakarya Savaşı öncesinde Anadoluya kaydırılamadı.Dahası tüm bunların yanı sıra Sovyetler Milli Mücadele boyunca Ankara ihtilalini bir 'bolşevik' ihtilaline çevirmeye çalışmıştı.Buna bizzat Atatürk Nutuk isimli söylevinde de dikkat çeker.Hatta Atatürk Ankara'da gücü artan bolşevik yanlısı kişilere karşı yanılmıyorsam 1920'lerin sonunda tasfiye operasyonuna girişince bu durum Moskovada şiddetle protesto edilmiş hatta bazı bolşevik rejime yakın gazeteler Sovyetlerin Milli mücadeleye karşı tavır alması gerektiği şeklinde yazılar yayınlamıştı.
Mesela Kazım Karabekirin uzun bir süre Ermenilere karşı askeri harekata girişememesinin nedeni Sovyetlerdir.Zira Sovyetler TBMM'nin Ermeniler üzerine bir askeri harekat yapmasına karşı çıkmışlardı.Sovyetlerle görüşmeler bir netice vermeyince Mustafa Kemal Paşa'nın emri ile Kazım Karabekir D.Anadoluyu Ermenilerden temizledi.Kars'ı,Ardahan'ı Ermenilerden aldığı gibi Batum'u da Gürcistandan geri aldı.Lakin daha fazla ileri gidemedi.Dahası Sovyetlerin baskısı üzerine Batum Sovyet yanlısı Gürcistana geri iade edilmek zorunda kalındı.Bu Mısak-ı Milli de verilen ilk taviz oldu.
Yani Milli Mücadele boyunca Türk-Sovyet ilişkileri kaygan zemin içinde tamamen çıkarlar çerçevesinde hareket etti.Bu tutum Lozan görüşmelerinde de yaşandı.Mesela sizinde belirttiğiniz üzere Doğu sınırı Kars anlaşması ile çizilmiş ve bu bağlamda Kazım Karabekirin emrindeki ordu birliklerinin bir kısmı Batıya kaydırılmıştı.Lakin genel olarak Sovyetlere ve Ermenilere karşı güvensizlik hala hissediliyordu.Zira Doğu cephesi Batıya gönderilen askerlerce zayıflamış durumdaydı.Sovyetlerle ''şimdilik'' anlaşılmıştı fakat bu anlaşılmaya karşı taraf ne kadar sadık kalacaktı?Ermeniler Kars Anlaşmasını imzaladıkları halde D.Anadolu'da Sevr anlaşmasında belirtildiği şekilde ''Büyük Ermenistan''ın kurulması için Lozanda İtilaf devletlerine tekrar başvurmuşlardı.Dahası Enver Paşa hala daha Sovyet sınırları içerisindeydi ve o dönem amacının ne olduğu henüz Ankara tarafından kestirilemiyordu.Yeniden Anadoluya girmeye çalışırsa ve Sovyetler Enver Paşa'ya destek verirse ne olacaktı?Bu soru Ankara yönetiminin sürekli aklındaydı.Bununla beraber Sovyetler Lozanda boğazların kapalılığı ilkesini savunuyordu.Gerekirse Türkiye'ye bu konuda askeri destek verebileceğini sizinde belirttiğiniz üzere konferansta açıkça dile getirmişti.Ancak Türkiye boğazların uluslararası statüde olup tüm devletlere açık olmasını istiyordu.Bunun nedeni o dönem doğru dürüst donanması olmayan Türkiye'nin anlaşma sonrası Karadenizde Ruslarla baş başa kalma korkusuydu.Eğer boğazlar Lozanda Rusların istediği şekilde kapalılık ilkesine göre statüsü belirlenirse Karadeniz tamamen Rus gölü haline gelecekti.Türkiye bunu engellemek için boğazların uluslararası statüde olmasını istedi.Böylece gerektiğinde Karadenizde Rusya'ya karşı Batılı büyük güçleri bir denge unsuru olarak kullanabilecekti.
Kısacası görünürde Sovyet-Ermeni tehdidi evet sona ermişti fakat arka planda herşey kaygan vaziyetteydi.Bugün bile Rusya ile görünürde bir tehdit yok.Lakin iki ülke bugün birçok konuda gayr-i resmi savaş içinde.Özellikle Suriye,YPG ve Ermenistan-Azerbaycan konularında iki ülke arasında arka planda devam eden bir mücadele var.Bundan yüz yıl öncede benzer bir mücadele arka planda yine devam ediyordu.Bu nedenle Atatürk Lozan Anlaşmasından sonra Sovyetlerin devasa tehditine karşı Türkiye'yi korumak için Batılı ülkelerle yeniden sıcak temas kurmaya özen gösterdi.Atatürk'ün bu tutumu Sovyetlerde çokça eleştirilmişti.
-
Görüntüler başka yerde yok mu, ben bunu en az 100 defa izledim.. Ayrıca renklendirilmiş Atatürk videoalrından cidden gına geldi artık resmen tiksinmeye başladım, beceremiyorsanız renklendirmeyin. Geçen netflix de ikinci dünya savaşı belgeselini izliyordum, adamlar bir renklendirme yapmış muzzam. Birde bizimkilerin yaptığına bakıyorum gerçekten rezil berbat kelimesi bile yetersiz kalıyor.. Artık youtube da bu konunun üzerine gidecem, gerekirse genelkurmay askeri arşiv dairesi ile konuşup bu videoların kaldırdıp yerine restore edilmiş orjinal görüntülerin yüklenmesini isteyecem
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Feslinin takipçileri hep ''Madem zafer kazandık neden Musul'u,Kerkük'ü,adaları alamadık'' diyerek büyük zaferi 'küçültmeye' çalışır.Lakin bunu diyenlerin sadece diplomasi yoluyla yani masada Çanakkaleyi,boğazları,İstanbul'u ve D.Trakya'yı aldığımızı bilmezler.Bilseler bile bunu söylemek işlerine gelmez. Musul ve Kerkük geri alınamamıştır zira Lozan Anlaşması imzalanırken G.Doğuda düzenli bir Türk ordusu bulunmuyordu.Yani bölgeye askeri harekat yapabilecek bir ordu yoktu.G.Doğuda milli mücadele büyük çapta Kuvay-ı Milliye birliklerince yürütülmüş bu cephenin kaderi Batı Cephesinde kazanılan zaferler belirlemiştir.Şimdi 'D.Anadoluda Kazım Karabekir'in komutasında bir kolordu vardı.Neden onunla Musul ve Kerkük alınmamış'' diyenler çıkacaktır.Bunun cevabı da aslında oldukça açıktır.D.Anadoluda bulunan Kazım Karabekir'in emrindeki kolordu olası Sovyet ve Ermenistan saldırısına karşı D.Anadoluyu koruyordu.Dahası Enver Paşa'nın Anadoluya girip milli mücadeleyi ikiye bölmesi endişesi vardı.Bu nedenle savaş boyunca Kazım Karabekirin ordusu Batı Cephesinin arkasını olası bir Sovyet-Ermenistan saldırısına karşı dahası olası bir Enver yanlısı ayaklanmaya karşı korumuştur.Durum buyken D.Anadoluda bulunan kolordunun Güney'e kaydırılması ve buradan Musul ile Kerkük üzerine yürümek her açıdan sakıncalı bir durumdu. Gerçi Türkiye Lozandan sonrada buralardan vazgemiş değildi.İngiltere ile görüşmeler çıkmaza girince 1923-1925 yılları arasında G.Doğuda toplanan askeri birlikler Musul ve Kerkük üzerine askeri harekata hazırlanmışlardı.Ancak o dönem İngiltere'nin de kışkırtması ile bölgede bölücü-şeriatçı kürtçü şeyh saitin ayaklanması üzerine planlanan askeri harekat zora girmiştir.Zira Türkiye Musul ve Kerkük ahalisinin de Türkiye'ye katılmak istediğini ileri sürüyor ve olası bir askeri harekatı bunun üzerine temellendiriyordu.Bölücü-şeriatçı Şeyh Saitin ayaklanması ile Türkiye içinde Türkiye'ye bağlı olmak istemeyen bir kesimin olduğu ortaya çıkmış İngilizlerde bunu çok güzel Türkiye'ye karşı siyasi bir koz olarak kullanmıştır.Hatta Türkiye'ye G.Doğudan çekilmesini dahi teklif etmişlerdir.Durum bu olunca Türkiye hem içerdeki yeni rejimi güçlendirmek hem de savaş yorgunu olan yeni devleti imar etmek için mecburiyetten Musul ve Kerkükten vazgeçmiştir.Ancak bunu yaparken de Musul ve Kerkük'ün Irak'a bırakıldığını 1925 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile açıkça belirtmiş ve eğer Irak'ın bu vilayetler üzerindeki egemenliği sona ererse bölgeye askeri harekat yapma hakkını saklı tuttuğunu da İngiltere'ye kabul ettirmişti.Zaten 2017'de Barzani K.Irakta bağımsızlık referandumu yapmaya kalkışınca Türkiye 1925 yılında imzalanan Ankara anlaşmasını hatırlatarak böyle bir şeyin Türkiye için müdahale hakkı doğuracağını Dünya'ya ilan etmişti.Yani bugün dahi Türkiye 1925 yılında imzalanan bu anlaşma ile Musul ve Kerkük üzerinde hak talep edebiliyor.İşte anlaşma dediğin böyle yapılır. Kısacası birileri ile sınır devriyesi atmak diplomasi başarısı değildir.Anlaşma dediğin birkaç ayda bozulacak bir metin belgesi değildir.Eğer başarılı bir diplomasi politikan varsa çağını aşan anlaşmalar yaparsın.Bu bakımdan Mudanya,Lozan ve Ankara anlaşmaları çağını aşan ve hala daha yürürlükte olan anlaşmalar olması bakımından tam anlamıyla diplomasi baş yapıtlarıdır.Bugün yalvar yakar birileri ile sınır devriyesi atmak için anlaşma yapanlar bu anlaşmaların büyüklüğünü elbette anlayamazlar.Onların ufukları bu kadar dardır... |
Hocam geçenlerde de şey çıkarttılar, "ingilizler, işgal kuvvetleri neden tek kurşun atmadan istanbulu bıraktı nasıl oldu acaba ne sözler verildi anlaşmalar yapıldı" diye. Biz boşuna uğraşıyoruz anlamak isteyen anlar istemeyen de bin tane kılıf bulur. Bunları diyenlerin gözümde eşşek kadar değeri yok. Kendilerince sorguladıklarını zannediyorlar ama sorgulama yetenekleri bir maymundan daha gelişmiş değil farkında değiller. |
Bu tipler akıllarınca sorguladıklarını sanıyorlar.Yahu İstanbul Lozan Anlaşmasından sonra İtilaf devletlerince boşaltıldı.Sadece İstanbul değil Çanakkale,boğazlar ve D.Trakya'da savaş olmadan TBMM hükümetine geri iade edildi.Ama tabi bunlar bir türbeyi kaçırmayı diplomasi zaferi olarak gördükleri için böyle bir başarıyı kabullenemiyorlar.Bunların diplomasiden anladıkları ortak devriye... Dahası İngilizler İstanbul'u Türklere bırakmak istemedi.Özellikle İngiltere hükümeti buna yanaşmak istemiyordu fakat buna mecbur kaldı.Loyd George hükümeti Türk ordusu Çanakkaleye yaklaşırsa o dönem İngiliz işgal Kuvvetleri komutanı olan General Harrington'a ateş açma emri vermişti fakat General Harrington bu emri uygulamamıştır.Zira böyle birşey yaparsa İstanbul'u Türk ordusuna karşı savunamayacağını hesaplamıştı.O dönem Türk ordusu 200 bin kişiyle Çanakkale ve İstanbul kapılarına dayanmıştı.Dahası İstanbul içinde Kuvay-ı Milliyenin teşkilatlandığı ve savaş durumunda şehirde ayaklanma planları yapıldığı istihbaratı alınmıştı.Olası bir savaş durumunda İngiliz kuvvetlerinin hem cephe önünde hem de cephe gerisinde ciddi bir direniş gösterebilmesi için Çanakkale ve İstanbul'a takviye birliklerin gönderilmesi gerekiyordu.Peki İngiltere ve müttefikleri buna hazırlar mıydı? (General Harrington hükümet emrini uygulamadığı için gelecekte İngiliz genelkurmay başkanlığına ismi geçtiğinde askeri kariyeri bu makama uygun olduğu halde geçmişte emir dinlemediği gerekçesiyle İngiliz Genelkurmay başkanlığına getirilmeyecektir) Loyd George bu nedenle İngiliz sömürgelerinden asker takviyesi talep etmiş fakat hiçbir İngiliz sömürgesi asker göndermeye yanaşmamıştı.Dahası İngiliz kamuoyuda I.Dünya Savaşından sonra ciddi olarak savaştan bıkmıştı ve İngiliz medyası sürekli olarak savaş karşıtı yayınlar yapıyordu.Bunların dışında müttefikleri olan Fransa ve İtalya'da olası bir Türk saldırısında Türklere karşı savaşmayacaklarını İngiliz hükümetine bildirmişlerdi.Bunun nedeni de I.Dünya Savaşından sonra İngiltere'nin hem Fransa'ya hem de İtalya'ya karşı politika izlemesi etkili olmuştu. Mesela Fransa I.Dünya Savaşından sonra Almanya'nın tamamen ezilmesi taraftarıydı.Hatta Almanya'nın işgal edilmesini istiyordu.Ancak İngiltere böyle birşey olursa Fransa'nın Avrupa'da tek başına bir güç olmasından çekiniyordu.Böylece savaştan sonra Almanya'nın fazla ezilmesini engelledi.Dahası Almanya'nın ekonomik olarak yeniden toparlanabilmesi için çeşitli kolaylıklar sağlamaya başladı.Bu tutumu Fransa'nın kendisinden uzaklaşmasına neden oldu.Aynı şekilde İtalyanlarda İngilizlerin kendilerine ihanet ettiğini düşünüyordu.Malumdur B.Anadolu I.Dünya Savaşı esnasında imzalanan gizli anlaşmalarla İtalyanlara bırakılmıştı fakat savaştan sonra İngilizler B.Anadoluyu Yunanlılara vermişti.Bu tutum İtalyanlarında İngiltere'ye karşı mesafeli olması sağlamıştı. Kısacası Türkler Çanakkale ve İstanbul kapılarına dayandığında İngiliz hükümeti yalnız kalmıştı.Anadoluda sırtlarını dayadıkları Yunan ordusu imha edilmiş,içerde hem sömürgeleri hem de halkı savaş karşıtı bir tutum içine girmiş dışarda ise müttefikleri olan Fransa ve İtalya onları yalnız bırakmıştı.Dahası İstanbuldaki generalleri bile savaşa karşıydı.Durum bu olunca Loyd George hükümeti istifa etti.Böylece savaş yanlısı İngiliz hükümeti devrilmiş ve Lozan görüşmelerinin önü açılmıştır. Son olarak büyük taarruz hem Yunanistanda hem de İngilterede deprem etkisi yapmıştır.Feslinin takipçileri bunu belirtmez.Ancak büyük taarruz sonrasında Yunanistanda yenilgiden dolayı askeri darbe olmuş,Kral Konstantin tahttan indirilmiş peşinden de 1919-1922 yılları arasında Yunan hükümetinde görev alan başbakanlardan;Gunaris,Protopapadakis,Stratos; dışişleri bakanı;Baltatsis ve Yunan İşgal Kuvvetleri Komutanı Hacıanestis yenilgiden sorumlu tutularak idam edilmişlerdir. İngilterede ise yukarda kısaca anlatmaya çalıştığım üzere İngiliz hükümeti devriliyor. Yani Büyük Taarruz ile hem Yunanistanda hem de İngilterede hükümetler devriliyor fakat feslilinin takipçileri hala daha ''Neden İstanbul için savaşılmadı?'' diyor.Aslında onlarda neyin ne olduğunu iyi biliyorlar fakat işlerine gelmiyor.Yalan tarih yazmak bunların kanlarında var... |
Atatürk'e saydırmaya korkanlar şimdi İsmet Paşa'ya saydıracaklar |
İsmet İnönü'yü itibarsızlaştırmaya çalışan bir güruh var. Bunlardan birisi de benim dedem. Allah' ın köyünde yaşamış ve 2. Dünya Savaşından dolayı tüm dünya ekonomisinin çöktüğünü, savaşa girmememizin bir diplomatik zafer olduğunu anlatamazsın. Ardından gelen Menderesi çok över ama Marshall yardımlarıyla o paraların geldiğini bilmez.
Benim gözümde Atatürk, Karabekir Paşa ve İnönü paşa birbirleri ile kıyaslanamayacak kişiler. Hepsi birer deha. Bizimkilerde oturduğu yerden sallıyorlar işte. |
Benzer içerikler
- devlet dairelerinde atatürk resmi kanunu
- genç emeklilere tavsiyeler
- yossi imamoğlu kimdir
- fulbright bursu alan türkler
- 14 temmuz filmi
- threads kapandı mı
- mobil veri açılmıyor
- temu alışveriş limiti
- doa geri dönüşüm
- 2025 elektrikli araçlar
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X