Şimdi Ara

Atatürk'ün Yarım Kalan Hedefi - Sanayileşme

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
0
Favori
239
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • 1- Türkiye'nin sanayileşme sorunu Türkiye'den önceye, Osmanlı'ya dayanır. Çünkü Osmanlı sanayileşemediği gibi, mevcut cılız sanayisini de Balta Limanı anlaşması ile emperyalistlere kaptırmıştır.

    2- Bir Alman subayı olan Van Moltke, 1830'larda Osmanlı topraklarını gezip rapor yazıyor. Bu raporda Osmanlı sanayisini şöyle anlatmış: Başkentin yanında uçsuz bucaksız tarlalar boş durur, Osmanlı buğdayı dışarıdan alır.

    3- Von Moltke şöyle devam ediyor: Osmanlı'da hammaddeyi dışarıya veriyor. Dışarıdan yabancı mal satın alıyor. Ama sattığı hammadde dışardan gelen malı karşılamıyor. Çünkü sanayi yok.

    4- Dönemin yazarlarından İngiliz Edward Michelsen: Kapitülasyonlardan sonra Osmanlı endüstrisi mahvolmuştur. Pamuk endüstirisi İngilizlerin elindedir. Bu topraklada Osmanlı endüstrisinin izi bile kalmamıştır.

    5- Özetle Osmanlı sanayileşemiyor. Kapitülasyonlar vererek mevcut sanayisini de kaybediyor. Neticede borçlanıyor. Hem de %15-20 faizden borçlanıyor. Durum öyle ki, o dönemde geliri 17 milyon iken 13 milyonu borca gidiyor. Kalan 4 milyonla koca Osmanlı geçinebilir mi? Batıyor.

    6- Osmanlı borcu borçla kapatmaya çabalıyor. Öyle bir borçlanma ki bu... Sadece 1854/1874 arasında toplamda 5,2 MİLYAR Frank borçlanıyor. Fakat bunların da 3 milyarı faize gidiyor. Abdülhamid böyle bir ortamda tahta çıkıyor. Ne yapabilir ki?

    7- Abdülhamit'in başarısı toprakları kaybetmemek falan değildir. Abdülhamit toprak kaybetmiştir. Onun başarısı şu: Borç ödemek... Evet, Abdülhamit borçları ve faizleri ödemeyi başarabilmiştir. Ve ciddi bir eğitim atılımı yapıp okullar açmıştır.

    8- Osmanlı, sanayi atılımı yapamadığı için hem geri kalmış hem de mevcut sanayisini kaybetmiş, bu nedenle borçlanmaya başlamış ve ekonomisi iflas etmiştir. Ve dağılma sürecine girmiştir. Hem de çok acı şekilde dağılmıştır. Türkiye'yi kuranlar bu acıyı yaşamış insanlardır.

    9- Mustafa Kemal yaşanan bu süreci çok iyi bilir: Mazide, Tanzimat devrinden sonra ecnebi sermayesi özel bir konumdaydı, devlet ve hükümet ecnebi sermayesinin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Her yeni millet gibi Türkiye buna muvafakat edemez.

    10- Osmanlı'yı dağıtan sömürgeci ülkeler, aynı biçimde Türkiye'yi de sömürge yapmak için bizzat Mustafa Kemal'e teklifte bulunur. Mustafa Kemal bunu 24 Nisan 1924'te gizli TBMM toplantısında anlatır.

    11- "O vakit denildi ki, boğazlardan vazgeçiniz, egede Yunanistan'a ve Fransa'ya taviz vermek sizi o kadar sarsmayacaktır. Ve diğer taraflarda kontroller yapmamıza müsaade etmek bundan size zarar gelir mi?"

    12- "Efendiler, bu sözleri bana sarf eden Rawlinson adında bir kaymakamdır. Tabi, biz de bu tekliflerin kabul edilemez olduğunu kendisine söyledik." Olanları biliyoruz. Önce Yunan Anadolu'dan kovuldu, sonra İngiliz ve Fransızlar memleketi terk etti.

    13- Türkiye, Osmanlı'nın düştüğü hataya düşmemek için, kapitülasyonların tamamını Lozan'da kaldırdı. Ve ciddi bir sanayi atılımı başlattı. Mustafa Kemal şöyle söylemiştir: Memleketin temel sanayisinin kurulması bitmedikçe, her bakımdan yürek istirahati duymamıza imkan yoktur.

    14- Türkiye kapitülasyonları kaldırmıştı. Fakat sanayileşmek öyle kolay değildi. Sermaye lazımdı. O da Türkiye'de yoktu. Bu nedenle yapılacak iki şey vardı... İlki borç almaktı. Fakat emperyalistler, borç vermek için taviz almak istiyordu.

    15- The Economist 11 Nisan 1925'te şöyle yazmıştır: Yabancı sermaye sorunu, Türk liderini düşündürmeye devam etmektedir. Türkiye eğer MUTLAK BAĞIMSIZLIK tutkularından vazgeçip yabancılara GENİŞ AYRICALIKLAR tanırsa, sermaye bulabilir ve üretim artışı sağlayabilir.

    16- Aynı dergi 26 Haziran 1926'da şöyle yazmıştır: Türkiye sanayileşmek istiyorsa, yabancı firmalara BAZI KOLAYLIKLAR sağlamak zorundadır. Gördüğünüz gibi emperyalistler, Türkiye'yi de aynı Osmanlı'yı sömürgeleştirdiği gibi sömürgeleştirmek istemiştir.

    17- The Economist 7 Haziran 1930'da ise şöyle yazmış: Savaş sonrasının yorgun Türkiye'si sanayileşmek için büyük paraya muhtaç. Bu durum TBMM tutanaklarından anlaşılmaktadır. Fakat Türkiye'de bu para yoktur. Türkiye yabancılara sermayeye güven vermek zorundadır.

    18- Görüldüğü gibi, emperyalistler Türkiye'nin sermayeye muhtaç olduğunun farkında. Parayı ancak "kapitülasyon karşılığı" vermek istiyor. Böylece Osmanlı'yı batırdığı gibi Türkiye'yi de avucuna almak niyetinde. Peki Atatürk ne yapmıştır? EMPERYALİSTLERE KAPI GİBİ DİRENMİŞTİR.

    19- Dünya 1929'da global krizle boğuşurken İngiliz büyükelçisi Mr. Helm şöyle rapor yazmış: Türkiye'nin ekonomik durumu gittikçe zora giriyor. Rejimin geleceği tehlikede. Türkiye yabancılara başvurmadığı taktirde çökme eşiğine gelebilir.

    20- Mr. Helm şöyle devam ediyor: Eğer Türkiye YÜKSEKLERDE GEZEN MAĞRUR BAŞINI eğer ve gerçekleri görürse güvenilir bankalardan iyi koşullarda yardım sağlayabilir. Türkiye bu yardımlar sayesinde gelişebilir. *** Bu sözler çok tanıdık değil mi sizce?

    21- Özetle, 1923-1929 sürecinde emperyalizm Türkiye'nin sanayisi olmadığını, paraya ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Emperyalizm Türkiye'nin para için kendi avuçlarına düşeceğinden, aksi halde Türkiye'deki Kemalist rejimin çökeceğinden neredeyse emin gibidir.

    22- Fakat Atatürk Türkiye'si bu tuzağa düşmemiştir. Emperyalist baskıya KAPI GİBİ direnmiştir. Ve 1929'da 1. Beş Yıllık Sanayi Planını devreye sokmuştur. Devlet, yabancıdan medet ummak yerine bizzat kendisi sürece el koymuş ve KAMU ÖNCÜLÜĞÜNDE KALKINMA harekatını başlatmıştır.

    23- Atatürk Türkiye'si "Yabancıdan taviz karşılığı borç alıp riske girip hızlıca sanayileşmek" yerine, devletin kıt imkanlarıyla ağır ağır ama "BAĞIMSIZ" sanayileşmeyi tercih etmiştir. Menderes'in, Özal'ın, İnönü'nün, Erdoğan'ın, Demirel'in ve diğerlerinin YAPAMADIĞI da budur.

    24- Atatürk taviz vermemiştir. Atatürk çözüm üretmiştir ve en önemlisi BAŞARILI olmuştur. Türkiye sanayisi 1. beş yıllık plan döneminde %31,1 2. beş yıllık plan döneminde %37,1 3. beş yıllık plan döneminde %45,4 oranında büyümüştür. Bunun adı BAŞARIDIR.

    25- Atatürk meseleyi çözmüştü arkadaşlar. Nutuk'un 386. sayfasında "Bizden öncekilerin düştükleri yanılgılar yüzünden ulusumuzun sözde var sayılan bağımsızlığı kayıtlar altında bulunuyordu" derken, tam olarak bu meselenin farkındaydı.

    26- Atatürkçü olmak demek, şapka takmak, rakı içmek, marş söylemek, heykel yapmak değildir. Atatürkçü olmak demek YABANCILARA TAVİZ VERMEMEK, TAM BAĞIMSIZLIK İÇİN ÇABALAMAK ve HAYSİYETLİ OLMAK demektir

    27- "ENDÜSTRİLEŞMEK en büyük milli davalarımız arasındadır. Çalışması ve yaşaması için memleketimizde her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz. En ileri ve en refah Türkiye idealine kavuşabilmek için; bu bir ZARURETTİR." Mustafa Kemal Atatürk

    28- Atatürk Türkiye'sinin KAMU ÖNCÜLÜĞÜNDEKİ sanayi atılımı başarılı olmuş ve meyvelerini de vermiştir. Onlarca fabrika açılmış, Türkiye uçak üretip satacak noktaya gelmiştir. Fakat Atatürk'ün erken ölümü ve 2. dünya savaşı, süreci kesintiye uğratmıştır.

    29- Savaşın ardından İnönü, ABD ile "gizli ikili anlaşmalar" imzalayarak Türkiye'nin ABD güdümüne girmesine neden olmuştur. Bu politikayı Menderes aynen devam ettirmiştir.

    30- Menderes NATO'ya girebilmek için ABD için Kore'ye asker göndermeyi kabul etmiştir. ABD karşılığında Kore Savaşı'nın gıda ihtiyacını Türkiye'den tarım ürünleri alarak karşılamaya söz vermiştir. Türkiye'ye "tarım ülkesi olmayı" önermiştir.

    31- Türkiye NATO'ya girerken önce uçak fabrikalarını kapatıp ihtiyaçlarını NATO/ABD'den "yardım adı altında" almaya ve karşılığında borçlanmaya başlamıştır. Kore savaşı bittikten sonra, borçların vadesi geldiğinde Türkiye'nin ekonomisi 1958'de çökme noktasına gelmiştir.

    32- Menderes, tavizlerin para etmediğini anlayınca, iktidarını kaybetmemek için demokratik düzeni bozup otoriterleşti. Akabinde moratoryum ilan edip, çareyi Sovyetler'den borç almakta buldu. Fakat bir darbe ile devrildi. AMERİKANCILIĞIN ve TAVİZCİLİĞİN sonu budur. Maalesef.

    33- Menderes'ten sonra göreve gelen İnönü, Kıbrıs sorununu çözmek için ABD'ye kafa tutmaya cüret edince, hükümeti kaybetti. Yerine, Amerikancı ve tavizci DEMİREL geldi. Taviz vermek yerine sanayileşmeyi aklından bile geçiremeden, o da devrildi.

    34- İnönü-Menderes ABD ile öyle anlaşmalar imzalamıştır ki, Türkiye her açıdan ABD güdümüne girmiştir. Ordu, ekonomi, siyaset, medya, eğitim... Her dinamik ABD'nin nüfuzu altına girmiştir. Türkiye 1974'te bu hegemonyaya isyan edip Kıbrıs'a girince, tüm dengeler değişti.

    35- ABD Türkiye'yi terbiye etmek için ekonomik ve askeri ambargolar uyguladı. Türk ekonomisi sanayileşmemiş ve bağımlı bir ekonomi olduğundan kısa süre içinde tökezlemeye başladı. Önce sokaklar karıştı. Akabinde ekonomik kriz baş gösterdi. Maraş ve Çorum katliamları yaşandı.

    36- Ecevit, devletinin içinde AMERİKANCI BİR YAPILANMA olduğunu fark etti. Buna KONTRGERİLLA dedi ve onu DEŞİFRE etmek gibi tehlikeli bir işe koyuldu. Bu sıralarda ABD'de Executive Intelligence Review - 1978 gizli raporu yayınlandı.

    37- Bu rapor öyle bir rapordur ki... İçinde yazanları okuduğunuz vakit KAHRAMAN bilinen HAİNLERİ görmeye başlarsınız. Bu raporu da, başka bir zaman GENİŞ GENİŞ yazarım. Okuduğunuz için teşekkürler.

    Kaynak:
    Patreon
    Bilgisel 34: Atatürk'ün Yarım Kalan Hedefi - Sanayileşme | Con Sinov on Patreon
    https://www.patreon.com/posts/bilgisel-34-27531106?utm_medium=social&utm_source=twitter&utm_campaign=postshare







  • Atatürk’ün tırnağı olamazlar , o yoklukta açılan bütün fabrikaları sattılar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Iki gündür açtığın konular gayet hoş. Teşekkürler, emeğine sağlık.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Osmanlıda sanayi yok diye bir şey yok. Sanayi yok diye ancak Afrika ülkelerinden bahsedebilirsiniz madem bir konuyu açıyorsunuz adam akıllı bilgi verin insanlara sonra herkes bir şey söylüyor olay karışıyor.
    Tersaneler de sanayidir. Fatih döneminde dökülen toplar da sanayidir ki o dönemde sanayisi Osmanlı kadar iyi olan çok az ülke vardı. Sonraki yüzyıllar içerisinde Osmanlı sanayide GERİ KALMIŞ bir devlettir. Sadece sanayide değil ekonomi, askeri, dış politika gibi alanlarda da geri kalmış bir devlettir.

    Atatürk döneminde birçok fabrika yapıldı ve temelleri atıldı. Sadece fabrikalar değil. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu gibi geleceği kültürel anlamda çok büyük önem teşkil eden kurumlar kuruldu. Lakin bizim milletimiz ne toprağının, ne bayrağının, milli ve manevi duygularının, fabrikalarının, kültürünün kıymetini bilemedi. Birileri o fabrikaları sata sata bitiremedi üstelik millete edepsiz dedi. Millet nasıl olursa yönetici de öyle olur. Bunlar haktır, tencere kapak misali.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-833FC2573 -- 7 Temmuz 2019; 15:36:43 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Güncel.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-833FC2573

    Osmanlıda sanayi yok diye bir şey yok. Sanayi yok diye ancak Afrika ülkelerinden bahsedebilirsiniz madem bir konuyu açıyorsunuz adam akıllı bilgi verin insanlara sonra herkes bir şey söylüyor olay karışıyor.
    Tersaneler de sanayidir. Fatih döneminde dökülen toplar da sanayidir ki o dönemde sanayisi Osmanlı kadar iyi olan çok az ülke vardı. Sonraki yüzyıllar içerisinde Osmanlı sanayide GERİ KALMIŞ bir devlettir. Sadece sanayide değil ekonomi, askeri, dış politika gibi alanlarda da geri kalmış bir devlettir.

    Atatürk döneminde birçok fabrika yapıldı ve temelleri atıldı. Sadece fabrikalar değil. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu gibi geleceği kültürel anlamda çok büyük önem teşkil eden kurumlar kuruldu. Lakin bizim milletimiz ne toprağının, ne bayrağının, milli ve manevi duygularının, fabrikalarının, kültürünün kıymetini bilemedi. Birileri o fabrikaları sata sata bitiremedi üstelik millete edepsiz dedi. Millet nasıl olursa yönetici de öyle olur. Bunlar haktır, tencere kapak misali.
    Şöyle konuşmuyorlar mı ya
    Matbaa kaç sene sonra geldi osmanlıya?
    Cumhuriyetten önce bir tane jeolog yok.

    Osmanlıyı çok abartıyorsunuz, alın gerçekler.

    Tek Yol Bilimyoutube
    Celal Şengör: Osmanlı'yı Anlatıyor
    https://www.youtube.com/watch?v=Iy33sFI76e0




    Akıl, Bilim ve Dinyoutube
    Osmanlı cehalet imparatorluğu bırak dünyayı kendini yönetemedi
    https://www.youtube.com/watch?v=xs5r1JlzBvo



    Konuya gelecek olursak, Atatürk kendi zamanında google microsoft gibi çalışma alanları yaptırmıştır fabrikalara.

    Alıntıdır

    "Atatürk’ün bu memleketin başına gelmiş en güzel şey olduğunun ispatı olan projedir Sosyal Fabrika Projesi ve bu kapsamda faaliyete geçirilen Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası…

    Ulu Önder’in en beğendiğim ve en anlamlı söylemlerinden biri de şudur;
    “her fabrika bir kaledir…”

    Ne kadar sade, ama ne kadar anlamlı bir söz.

    Her fabrika bir kaledir.
    Yani bir fabrika içi sadece makinelerle, techizatla, işçilerle dolu bir bina, bir mekan değildir, o binanın da ötesidir.

    İşte Atatürk’ün bu söylemi doğrultusunda günümüzden 80 yıl önce kale gibi fabrikalarla başlıyordu sosyal fabrika projesi.
    Sosyal fabrika projesinin ilk ve en güzel örneği, 1937’de Atatürk tarafından açılan nazilli sümerbank basma fabrikası’dır.

    Atatürk’ün kafasındaki fabrika, sadece üretim yapılan bir mekan değil, aynı zamanda “ar-ge” çalışmalarının yapıldığı bir laboratuar, eğitim verilen bir okul, her türlü sanat ve spor imkanlarına sahip bir kültür kompleksi, kısacası adeta dört dörtlük bir “yaşam alanı”, bir kampustur.

    Atatürk, işçilerin yüksek standartlarda, her türlü imkândan yararlandıkları bu “sosyal fabrikaları” anadolu’nun her yanına yapmayı planlıyordu. ama bu projesini yaygınlaştırmaya ömrü yetmeyecekti.

    Fabrika, Türk-Sovyet ortak yapımıdır.
    Makineler ve teçhizatların çoğu Sovyetler Birliği’nden narenciye karşılığında alınmıştır. fabrika kuruluşundaki işçi açığını kapatmak için 120 Sovyet montör ve mühendisi istihdam etmiştir.

    Nazilli Sümerbank basma fabrikası, sosyalist ülkeler de dâhil, dünyada görülmemiş bir “sosyal” niteliğe sahiptir.
    evet, fabrika kurulurken Sovyet modeli esas alınmıştır, ama genç cumhuriyetin genç mühendisleri Türk devrimine has, çok özgün bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlardır.

    Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, 1930’ların dünyasında bir benzerine daha rastlanmayacak kadar özgün bir “sosyo-kültürel” ekonomi projesidir.

    Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasının bazı özellikleri;

    •Fabrika, balolar, danslar ve partiler düzenlemiştir.
    1930’ların ortalarına kadar kadınlı erkekli hiçbir toplantıya katılmamış halk, fabrikanın organize ettiği balolar, danslar ve partilerle sosyalleşmiş, özellikle kadın ön plana çıkmaya başlamıştır.
    •Fabrikada sinema salonu vardır.
    1937 yılında 12 bin kişinin yaşadığı bir kentte, bu fabrika bünyesinde 700 kişilik bir sinema salonu açılmıştır. İki defa memurlara, iki defa işçilere ve iki defa da ustalara olmak üzere haftada toplam altı defa film gösterilmiştir.

    •Fabrika halkevi kurmuştur.
    Fabrika “sümer halkevi” adıyla bir halkevi kurarak halkı her konuda bilinçlendirmeye çalışmıştır.

    •Fabrikanın korosu vardır.
    Fabrika çalışanları arasında bir müzik grubu oluşturulmuştur. Klasik müzik seslendiren grup Nazilli, Aydın ve Denizli’de konserler vererek “çok sesli” müziğin Anadolu’da tanınmasını sağlamıştır.
    Fabrikada yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler okuyan bu koro, işçilerin Beethoven dinlemelerini sağlamıştır.
    Fabrikada, çalmayı bilen işçilerin kullanımlarına açık bir de piyano vardır.

    •Fabrikanın hamamı vardır.
    Fabrika bünyesinde kurulan bir hamam, hem işçilere hem de Nazilli halkına hizmet vermiştir.

    •Fabrikanın ressamları vardır.
    Fabrika bünyesindeki desinatörler belli zamanlarda fabrika dışına çıkarak Nazilli ve çevresinin güzel resimlerini yapmışlardır. Fabrika ressamlarının yaptığı bu tablolar açık arttırmalarda satılmıştır.
    Resim heykel sergileri de düzenleyen fabrika Nazilli’de güzel sanatların gelişmesini sağlamıştır.

    •Fabrikanın spor kulübü vardır.
    Fabrikanın bünyesinde kurulan lacivert-beyaz renkli sümer spor, futbol, basketbol, atletizm, voleybol, bisiklet, güreş, yüzme, boks branşlarında faaliyet göstermiştir.
    Fabrika bünyesindeki Sümer spor futbol sahası Türkiye’nin ilk “alttan ısıtmalı” futbol sahalarından biridir.
    •Fabrika halka bedava basma dağıtmıştır.
    Bir sosyal fabrika olarak tasarlanan Nazilli Sümerbank basma fabrikası, altı ayda bir halka “ıskarta basma” dağıtmıştır.

    •Fabrikada işçiler için bir okuma yazma kursu vardır.

    •Fabrikanın işçi radyosu vardır, işçi çocukları için kreşi vardır.

    •Fabrika işçileri için uygun kalabilecekleri lojmanlar, ayrıca bekar işçiler için “bekar işçi pansiyonları” vardır.

    •Fabrikada, lojmanda kalamayan işçi ve memurları şehirden fabrikaya taşımak için düzenli seferler yapan mini treni vardır.
    •Fabrikanın elektrik ve su santralleri vardır.
    Fabrika, bir dönem hem kendi elektrik ihtiyacını hem de nazilli kentinin elektrik ihtiyacını kendi bünyesindeki bir elektrik santraliyle sağlamıştır. dört kazan ve üç türbinli olan bu santral, 2500 kw gücündedir. Fabrikanın su ihtiyacını karşılamak için bir de su santrali vardır.

    Evet, hiç şüphesiz ki bunların tamamı vizyon sahibi bir liderin düşüncelerini hayata geçirmesinden ibaretti.
    ve Atatürk, Büyük Türk Milleti ile Nazilli’de bunları başardı.

    O fabrika yıllar boyu tıkır tıkır işledi, binlerce kişiye sadece ekmek kapısı değil, umut ve yaşam oldu.

    Sadece Nazilli basma fabrikası değil,

    ■Gemlik Suniipek Fabrikası.

    ■Bursa Merinos Fabrikası.

    ■İzmit Kağıt Fabrikası(seka)

    ■Ereğli Bez Fabrikası.

    ■Alpullu Şeker Fabrikası.

    ■Uşak Şeker Fabrikası.

    ■MKE Kırıkkale Fabrikası.

    ■Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası.

    ■Ankara Çimento Fabrikası.

    ■Eskişehir Şeker Fabrikası.

    ■Turhal Şeker Fabrikası.

    ■İzmit, Paşabahçe şişe ve cam fabrikası.

    ■Kayseri Bez Fabrikası.

    ■Keçiborlu Kükürt Fabrikası.

    ■Sivas Çimento Fabrikası.

    ■Karabük Demir Çelik Fabrikası.

    Gibi dev fabrikalar da Atatürk döneminde planlanmış, imalata geçmiş ve bu ülkenin hem maddi, hem manevi birer servetleri olmuşlardır.

    İşte yukarıdaki tüm bu fabrikalar, sadece birer beton ve makine yığını tesisler bütünü değil, aynı zamanda birer “sosyal fabrika”ydı.

    Ve Atatürk’ün de dediği gibi, “her fabrika bir kaleydi…”

    Şimdi malesef o kalelerin tamamı yıkıldı, satıldı, başka ellere geçti.
    Ne sosyallik kaldı, ne de fabrika."


    Tek Yol Bilimyoutube
    Atatürk Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası'nın açılışında. (09.10.1937)
    https://www.youtube.com/watch?v=YddgtkGXBH0




  • HIGHER kullanıcısına yanıt
    Ya sen ne anlatmaya çalışıyorsun Osmanlının nesini abarttım ben? Sanayi sadece matbaa mı demek? Boş boş konuşuyorsun. Sanayisi yok denemez geri kalmış denir diye söyledim. Lafı doğru yerinden anla öyle cevap yaz. Sanki Osmanlı süper güçtü dedik adama bak.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    2.Abdülhamid ve Erdoğan
    3 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.