Şimdi Ara

Alevilik

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
66
Cevap
3
Favori
4.845
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu bir kültürdür, din olmadığı için dini konu sayılıp tartışmaya açık bir konu değildir. Açma amacım ortamı germe, farklı inanışları, kültürleri sorgulamakta değildir. Bu konuya ricam, bu konuda hakim ve aydınlatacak, bu kültüre dahil nail olmuş insanların iştirak etmeleridir. Tüm Alevi kardeşlerimi seviyorum.

    Aleviliğin kökenini çok az araştırmakla beraber genelde Alevi insanlarla kültürleri, örf ve adetleri dinlemeyi daha çok yeğledim. En çokta askerde kısa dönem abilerim ile konuştuk bu konuları fazla irdelemeden. Çünkü onların tabiriyle boy farklarını, boy zenginliğini orada görmüştüm. Ben sordum onlar anlattılar. Aleviliğinde kendi içinde ayrıldığı söylemişti bir değerli abimiz; 8 boy diye hatırlıyorum yanlışım var ise düzeltilmesinden memnun olurum. Kızılbaş, ( tam net adını hatırlamamakla beraber ) tahtacılar gibi bir kaç boy saymıştı. Kendinin, kendi ailesinin abdestli namazlı olduğunu annesinin Kuran'ın emir ve yasaklarıyla yaşadığını, 5 vakit namazlarını kıldığını ve alevi olduğunu söylemişti. Garipsemiştim aslında, çünkü yıllardan beri gerek siyasi bir takım olaylar gerek cehalet makinalarının anlatımları, hor görmeleriyle beraber aklımızda az çok yanlış bir Alevilik, Alevi tanımı oluşmuştu. Normalde bunları pek anlatmadığını ve kimselerle konuşmadığını da ekledi sözlerinin arkasına. Çünkü ben tamamen art niyetsiz anlamaya tanımaya çalışıyordum bu kültürü, demek ki o samimiyeti verebilmişim dedim kendi kendime... Şimdi bu samimiyetime forumdaki Alevi kardeşlerimin de inanmasını dileyerek kendilerinin dahil olduğu boylardan ne gibi farklılıklar olduğunu ne gibi değişimler olduğunu neden boylara bölündüğünü soruyor, keyif dolu, sınırsız hoşgörüyle güzel bir konu olması temennim ile izlemeye geçiyorum...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TheFarez -- 13 Eylül 2012; 20:33:54 >







  • Mezhep diye bir şey var mı islamda Alevilik olsun?

    Kültür dersen kabul ama Alevilik bir mezhep değildir.Sunnilikte değildir.Mezhep dinle çelişir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: WirLieBen

    Mezhep diye bir şey var mı islamda Alevilik olsun?

    Kültür dersen kabul ama Alevilik bir mezhep değildir.Sunnilikte değildir.Mezhep dinle çelişir.

    Konumuz dışında biraz ama mini bir cevap hakkı buluyorum kendimde. Mezheplere zenginlik olarak bakmak gerekir esasında. Yani körü körüne mezhep imamının emirleri yerine hak olan Kuran'ın ve emirlerinin minik yardımcıları gibi görmek gerekir. Mezhepler kolaylaştırmaya yöneliktir. Farklılıklar illaki olacaktır bunu da günümüze uyarlamak biraz zor elbette. Şafi mezhebine mensup bir insan niyet ettikten sonra hanefi mezhebine geçiş yapabilir veyahut hiçbir mezhebe nail olmaya da bilir. Bu kişinin hür iradesine bağlı bir durum, eğer ki İslam'ı bilerek ve hissederek yaşıyorsa tabi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TheFarez -- 13 Eylül 2012; 21:12:04 >




  • Keşke Alevilik tam manası ile bir Din tüm müslümanlarda bu Dinin inananları olsa idi.Çok takdir ediyorum bu insanları o kadar can'a yakınlar ki zaten öğretileri ''Can'' üzerine


    Not:Alevi örgütlerine sızdırılmış sözde Alevi ve komünist özde Kürt faşistleri hariç tabi.
  • Sana Şunu Diyeyim Hocam..
    Alevilikte Baskı Yoktur ( En Azından Benim Sülalemde ).
    Nasıl İstersen Öyle Yaşarsın..
    Dinin Şahsa Özgü Olduğu , Dayatılarak Birşey Olmayacağı Aşılmıştır..
    5 Vakit Namazını da Kılanını Görürsün , Hiç Kılmayanınıda..
    Ama Herkes Birbirine Karşı Hoşgörülüdür..
    Kimse Sana Şunu Neden Yapmıyorsun Gibisinden Cümleler Sarf Etmez..
    Ayrıca Aleviler Eğitime Çok Önem Verir..
  • Şöyle deyim,biz alevi kökenliyiz.

    1-ailem tamamen hoşgörülüdür.
    2-namaz kılmak yasaktır falan muhabbeti yoktur.
    3-hele ki yok pkk destekçisi falan..böyle iftiralar kanımı donduruyor.

    4-bir ara bir cemevi görmenizi tavsiye ederim.Kadın/erkek birliktedir.Danslar yapılır.Şarkılar da söylenir.

    aleviliği ister mezhep kabul et ister kültür ama netice de Allah a ve Hz.muhammed e inanıyorlar.Onun dışında tabi Hz.Ali de çok önemlidir.Ve belki tümevarım olacak ama gördüğüm tüm cemevlerinde mutlaka bir atatürk posteri vardı.

    Aleviliğin neden tartışıldığını da anlamadım bu ülkede ?


    edit: sosyal-sol 'un söylediklerini de aynen ekliyorum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi thepersonyouhavecalled -- 13 Eylül 2012; 21:03:08 >
  • Aleviliği bir kültür olarak aldığında evet güzel ve hoştur. Birçok Alevi arkadaşım dostum var ve oldukça sevişiriz çünkü ne onların tarafından ne benim tarafımdan bir dayatma söz konusu olmamıştır ve olamazda.
    Mezhep olarak ise öncelikle mezhep kavramını pek sevdiğim söylenemez peygamberimiz zamanında yoksa neden şimdi var diye en başta düz mantık gidebiliriz. Bunun dışında işin çok detayına girdiğinizde her mezhepte olabileceği gibi burada da hoş olmayan bazı kesimler mevcut.
    Ayrıca kızıl baş ismi bir boy vs. değildir günümüzde Alevi denilen kesimin Osmanlı dönemindeki ismidir.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    İslam Çupi Haklıymış
    7 yıl önce açıldı
    Zazalar ?
    11 yıl önce açıldı
    özalın şeriat tanımı
    geçen yıl açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Bugüne kadar hic sorun yasamadigim, zarar görmedigim, hor görülmedigim ve oturum konusabildigim birileri vardiysa onlar da Aleviler'di. Iyi ki varlar.
  • 16.yy dan sonra 'alevilik' tabirinin kullanılmaya başlandığı
    Ondan önce 'tahtacılar','kızılbaş' tabirlerinin kullanıldığını okumuştum
    Ama benimde merak ettiğim
    En azından kendi ülkemiz coğrafyamız içinde
    Aleviliğin yoğun olduğu bazı iller arasında bile
    Hem kültürel hem inançsal açıdan
    Çok türlülük olması hep ilgimi çekmiştir
  • quote:

    Orijinalden alıntı: God Loves Ugly

    quote:

    Orijinalden alıntı: WirLieBen

    Mezhep diye bir şey var mı islamda Alevilik olsun?

    Kültür dersen kabul ama Alevilik bir mezhep değildir.Sunnilikte değildir.Mezhep dinle çelişir.

    Konumuz dışında biraz ama mini bir cevap hakkı buluyorum kendimde. Mezheplere zenginlik olarak bakmak gerekir esasında. Yani körü körüne mezhep imamının emirleri yerine hak olan Kuran'ın ve emirlerinin minik yardımcıları gibi görmek gerekir. Mezhepler kolaylaştırmaya yöneliktir. Farklılıklar illaki olacaktır bunu da günümüze uyarlamak biraz zor elbette. Şafi mezhebine mensup bir insan niyet ettikten sonra hanefi mezhebine geçiş yapabilir veyahut hiçbir mezhebe nail olmaya da bilir. Bu kişinin hür iradesine bağlı bir durum, eğer ki İslam'ı bilerek ve hissederek yaşıyorsa tabi

    Yok öyle minik bir zenginlik Allah'dan bahsediyorsun.Allah'ın dininden.




  • Gerçek Alevileri severim.
    Hem Kürt hem Aleviyim diyenlerin aslında Ermeni olduklarına inanıyorum bu yüzden onları sevmiyorum,sevemiyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Sosyal-Sol

    Sana Şunu Diyeyim Hocam..
    Alevilikte Baskı Yoktur ( En Azından Benim Sülalemde ).
    Nasıl İstersen Öyle Yaşarsın..
    Dinin Şahsa Özgü Olduğu , Dayatılarak Birşey Olmayacağı Aşılmıştır..
    5 Vakit Namazını da Kılanını Görürsün , Hiç Kılmayanınıda..
    Ama Herkes Birbirine Karşı Hoşgörülüdür..
    Kimse Sana Şunu Neden Yapmıyorsun Gibisinden Cümleler Sarf Etmez..
    Ayrıca Aleviler Eğitime Çok Önem Verir..

    Evet benim ailem de alevi ama ben deistim. Gerçekten baskı falan yok gayet özgürüm tam anlattığınız gibi




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KayhanKaan

    Gerçek Alevileri severim.
    Hem Kürt hem Aleviyim diyenlerin aslında Ermeni olduklarına inanıyorum bu yüzden onları sevmiyorum,sevemiyorum.
  • Camiye gitmeyen, oruç tutmayan her Müslüman Alevi değildir.
    En kıl olduğum cümle : "Aleviyim ama namaz da kılarım, oruç ta tutarım"
    Kıroyum ama para ben de der gibi..
  • Anadolu aleviliği ile
    Diğer islam ülkelerindeki aleviliği karıştırmayalım
    Bizdeki alevilik çok baskı altında tutulduğundan dolayı
    Bir çeşit korunma refleksi ile bu adı almış olma ihtimali bile vardır
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TuVNeRa

    ...
    En kıl olduğum cümle : "Aleviyim ama namaz da kılarım, oruç ta tutarım"
    Kıroyum ama para ben de der gibi..

    O kadar alevi arkadaşım,dostum oldu
    Ki aynen devam ediyoruz
    Ne başlangıcında ne de ilerleyen zamanda
    Bu türden bir şey söyleyeni görmedim



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nocen -- 13 Eylül 2012; 23:08:06 >
  • Aleviliği din olarak, mezhep olarak ya da kültür olarak görenler var ve bunlar dışarıda değil, aleviler arasında yer alırlar. Sünnilik gibi tek bir sistematiğe sahip olmamasının nedeni, arkasında hiçbir zaman herhangi bir merkez olmaması yatar ve zaman içerisinde, farklı yerlerde farklılaşmalar yaşamıştır.

    Aleviliği mezhep olarak kabul edenler, Ali'nin yolundan gidenler olarak ele alınabilir.
    Aleviliği din olarak kabul edenler, Ali'yi asıl peygamber olarak nitelendirirler.
    Aleviliği kültür olarak kabul edenler, Sünni inancına daha yakın olup, şamanlıktan gelen bazı alışkanlıklarından vazgeçmemişlerdir.

    Bu üç şekil de İslam'ın diğer şekilleri gibi aynı tanrıya ve kitaba inanırlar. Ancak, ilk iki şekilde "Kur'an-ı Kerim'in 3 yüzü vardır; Birincisi, görülen yüzü, ikincisi, anlaşılan yüzü ve üçüncüsü ise sadece tanrı tarafından bilinen yüzü" olarak nitelendirilir. Bunlardan birincisini Sünni inancı, ikincisini ise Alevi inancı dahilindeki inananların uyguladıklarını söylerler. Üçüncü yüzünü ise insanların asla göremeyeceklerini iddia ederler.

    Bunların dışında, oldukça farklı bir kesim vardır ki, bunlara göre Ali tanrının yüzüdür ve bir nev'i tanrıdır aslında. Bu durumu kolay kolay dışarı yansıtmazlar, ama bu şekilde inananlar da vardır.

    Türkiye aleviliği yani Kızılbaş olarak nitelendirilen insanların "Kızılbaş" lakabını almalarının nedeni olarak, semah sırasında başlarına bağladıkları kırmızı bant gösterilir. Kızılbaşlar ile Hatay ve Suriye (Buna Lübnan ve Filistin alevileri de dahildir) aleviliği birbiriyle hiçbir noktada benzeşmezler. Tek ortak yanları, Sünni olmamalarıdır. Onun dışında, sünnilik ile ne kadar uzaklarsa, birbirleriyle de o kadar uzaktırlar.

    Alevilik, İslam inancı kadar Türklük de içeren bir inanış şeklidir ve Orta Asya'dan gelen alışkanlıkları, gelenekleri ve inanç şekillerini bir miktar da olsa korumuştur. Yani Türk-İslam sentezi yapmışlardır. (Ülkücülükteki ile karıştırılmasın)

    Alevilik ile ilgili olarak bilinen en önemli yanlışlardan biri, hoşgörülü olmaktır. Alevilik hoşgörülü değildir. Mevlana'nın "Ne olursan ol gel" sözü Alevilik'te geçerli değildir ve "Adamsan gel, değilsen kapımdan geçme" şeklinde ifade edilebilir. Örneğin; Bir köylü, nişanı atarsa ve bunu haksız yere yaparsa; bir köylü hırsızlık yaparsa, o köye bir daha giremez. Bunun affı yoktur.

    Alevilikte ruhban sınıfı vardır. "Dedelik" ve "Analık" makamları, Balkanlar'da ise "Efendilik" makamı güçlüdür. Bu makamlar genelde babadan çocuğa geçer ve hak eden çocuk bu sınıfta yer alır. "Efendi" kelimesi Osmanlı döneminden itibaren özellikle aşağılama amacıyla kullanılmıştır ve bunun nedeni de Alevilik inancından değerli olmasıdır. Hani okul hademeleri genelde "Ahmet Efendi"dir ya, işte onun nedeni budur.

    Alevilik'te diğer İslam inanışlarına göre kadın daha aktiftir ve erkeğin arkasında değil yanında durur, aynı görevleri yapma hakkına sahip olabilir. Bu daha çok Türklerin Orta Asya'dan taşıdıkları ve Osmanlı'nın ilk birkaç yüzyıl bırakmadığı bir özellik olup, Alevilik'te bugüne kadar gelmiştir.

    Alevi ibadeti oldukça detaylıdır ve ancak bir cemevine gidip, yaşayıp öğrenmekte fayda vardır. Çünkü, ibadet sırasında yapılan her hareket, ellerinde değnekleriyle duran kişiler ya da herhangi birinin yaptığı herhangi bir hareket mutlaka bir anlam taşır.

    Alevilik ile Osmanlı, özellikle Yavuz Sultan Selim'den sonra kanlı bıçaklı olmuşlardır ve bunda Şah İsmail'in Alevi inancına bağlı Osmanlı vatandaşlarını kullanma ihtimali temel neden olarak görülmüş ve sonraki dönemlerde ise devlet politikası olarak ve sorgulanmadan uygulanmıştır. Bazı anlatılara göre 500.000 ve bazı anlatılara göre 5.000.000 kadar Alevi'nin Osmanlı döneminde öldürüldüğü iddia edilir. Rakam ne olursa olsun, gerçek olan Osmanlı'nın sistematik bir şekilde Alevilik inancını yok saymış olması ve bundan dolayı da bu inancın ibadetinin gizli yapılmak zorunda kalmış olmasıdır.

    Aleviler için sıklıkla kullanılan "Mum söndü" olayının aslı, ibadetlerini Osmanlı döneminde mum ışığında yapmak zorunda kalıp, şüpheli birinin ya da birilerinin sokaktan geçişleri sırasında bu mumları söndürmelerinden kaynaklanmaktadır, ancak kötü niyetli bazı insanlar tarafından bu durum oldukça saptırılmış ve günümüzde bile bazı insanların inandığı "Ensest ve grup halinde cinsel ilişki" yorumlaması yapılmıştır.

    Aleviler de Sünni'ler kadar ayrımcıdır. Kızlarını bir Sünni'ye verirken, onlar da üzülür ve içlerinden "Keşke Alevi olsaydı" dileği geçer. Ama bunu dışarı yansıtırken, mazlum edebiyatından vazgeçmezler. Yani, aslında iki taraf da aynı şekilde birbirini kötü görmeye devam eder.

    Kürt Aleviler ise ayrı bir muammadır. Çünkü Alevilik temelde İslamiyet'ten çok daha eski ve Orta Asya'dan yani Şamanizm'den gelen alışkanlıklara sahiptir ve bunların Kürt ya da Mezopotamya inanış şekilleriyle ilişkisi yoktur. Bu durumda, bir insan ya sonradan Kürtlüğü ya da sonradan Aleviliği benimsemiştir. Aksi takdirde, ortada bir mantık hatası var demektir. Aynı zamanda, Alevi Kürtler ile Sünni ya da Şafi Kürtler'in dilleri arasında uzaktan yakından bir benzerlik de yoktur ve birbirlerini anlamazlar.

    Aleviler'in azınlık olarak görülmesinin en önemli nedeni, yaklaşık 20 milyon olan nüfuslarına rağmen asla birlik olmak gibi bir dertlerinin olmamasıdır. Trakya Alevileri Anadolu Alevilerini kendilerinden farklı görürken, Türk Aleviler de Kürt Alevileri kendilerinden ayrı görürler. Aralarından birçok sanayici ve işadamı çıkmış olmasına rağmen, cemaat bilinci olmadığı için kendilerinden olanı değil, işlerine yarayanı çalıştırmayı tercih ederler.

    Atatürk ve Aleviler ile ilgili en önemli konu, bazı yerlerde Atatürk'ün onüçüncü imam olarak nitelendirilmesine neden olan vefa borcudur. Her ne kadar Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet "Sünni" bir devlet olmaya devam etse de, laiklik sayesinde Alevilere nefes alabilme ortamı ve eşit haklar ile Sünni inancının karşısında durabilme imkanı sağlamıştır. Aşırı sol, aşırı sağ ve radikal dinci kesimlerin Atatürk'e vurmak için sıklıkla kullandıkları "Dersim Katliamı" konusu ise ayrı bir başlıktır ve temelinde, Alevilerin 500 yıldır güvenmedikleri devlet kavramına karşı durmaları ve Atatürk'ün kurmaya çalıştığı tek merkezli devlet anlayışının çatışması yatmaktadır. Bu tür bir olayda suçlu aramak yanlıştır. Eğer illa ki bir suçlu aranacaksa, o insanları 500 yıl boyunca "Tahtacı" olarak dağlarda, ormanlarda yaşamaya zorlamış olan Osmanlı'ya dönülüp bakılmalıdır. Devlete güvenmeyen Tuncelililer ya da yeni bir cumhuriyet kuranlar değildir asıl sorumlu.

    Bu konu çok uzundur. Bu tür bir konuyu iyi araştırmadan ve kendilerine sormadan yorumlamak da doğru değildir. Aslına bakarsanız, olgu ne ise önce onun doğruluğuna inananlara ve sonra da onun yanlışlığına inananlara sormadan çok fazla fikir yürütülmemesi gerekir.

    Hele ki böyle bir forumda, birilerinin inançlarını sorgulamak gerginliğe ve saygısızlığa neden olacak mesajların atılmasına neden olabilir. Bu nedenle, özellikle yöneticilerin mesajları iyi takip etmesi gerekir. Aksi halde, kavga çıkması muhtemeldir.

    Merak ettiğiniz başka bir nokta varsa, şehrinizdeki cemevine gitmenizi tavsiye ederim. Hiçbir şekilde olumsuz karşılanma ya da herhangi bir şekilde kendi inanışınızla ilgili bir kıyaslama yaşama ihtimaliniz olduğunu düşünmüyorum.

    Saygılar...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Aleviliği din olarak, mezhep olarak ya da kültür olarak görenler var ve bunlar dışarıda değil, aleviler arasında yer alırlar. Sünnilik gibi tek bir sistematiğe sahip olmamasının nedeni, arkasında hiçbir zaman herhangi bir merkez olmaması yatar ve zaman içerisinde, farklı yerlerde farklılaşmalar yaşamıştır.

    Aleviliği mezhep olarak kabul edenler, Ali'nin yolundan gidenler olarak ele alınabilir.
    Aleviliği din olarak kabul edenler, Ali'yi asıl peygamber olarak nitelendirirler.
    Aleviliği kültür olarak kabul edenler, Sünni inancına daha yakın olup, şamanlıktan gelen bazı alışkanlıklarından vazgeçmemişlerdir.

    Bu üç şekil de İslam'ın diğer şekilleri gibi aynı tanrıya ve kitaba inanırlar. Ancak, ilk iki şekilde "Kur'an-ı Kerim'in 3 yüzü vardır; Birincisi, görülen yüzü, ikincisi, anlaşılan yüzü ve üçüncüsü ise sadece tanrı tarafından bilinen yüzü" olarak nitelendirilir. Bunlardan birincisini Sünni inancı, ikincisini ise Alevi inancı dahilindeki inananların uyguladıklarını söylerler. Üçüncü yüzünü ise insanların asla göremeyeceklerini iddia ederler.

    Bunların dışında, oldukça farklı bir kesim vardır ki, bunlara göre Ali tanrının yüzüdür ve bir nev'i tanrıdır aslında. Bu durumu kolay kolay dışarı yansıtmazlar, ama bu şekilde inananlar da vardır.

    Türkiye aleviliği yani Kızılbaş olarak nitelendirilen insanların "Kızılbaş" lakabını almalarının nedeni olarak, semah sırasında başlarına bağladıkları kırmızı bant gösterilir. Kızılbaşlar ile Hatay ve Suriye (Buna Lübnan ve Filistin alevileri de dahildir) aleviliği birbiriyle hiçbir noktada benzeşmezler. Tek ortak yanları, Sünni olmamalarıdır. Onun dışında, sünnilik ile ne kadar uzaklarsa, birbirleriyle de o kadar uzaktırlar.

    Alevilik, İslam inancı kadar Türklük de içeren bir inanış şeklidir ve Orta Asya'dan gelen alışkanlıkları, gelenekleri ve inanç şekillerini bir miktar da olsa korumuştur. Yani Türk-İslam sentezi yapmışlardır. (Ülkücülükteki ile karıştırılmasın)

    Alevilik ile ilgili olarak bilinen en önemli yanlışlardan biri, hoşgörülü olmaktır. Alevilik hoşgörülü değildir. Mevlana'nın "Ne olursan ol gel" sözü Alevilik'te geçerli değildir ve "Adamsan gel, değilsen kapımdan geçme" şeklinde ifade edilebilir. Örneğin; Bir köylü, nişanı atarsa ve bunu haksız yere yaparsa; bir köylü hırsızlık yaparsa, o köye bir daha giremez. Bunun affı yoktur.

    Alevilikte ruhban sınıfı vardır. "Dedelik" ve "Analık" makamları, Balkanlar'da ise "Efendilik" makamı güçlüdür. Bu makamlar genelde babadan çocuğa geçer ve hak eden çocuk bu sınıfta yer alır. "Efendi" kelimesi Osmanlı döneminden itibaren özellikle aşağılama amacıyla kullanılmıştır ve bunun nedeni de Alevilik inancından değerli olmasıdır. Hani okul hademeleri genelde "Ahmet Efendi"dir ya, işte onun nedeni budur.

    Alevilik'te diğer İslam inanışlarına göre kadın daha aktiftir ve erkeğin arkasında değil yanında durur, aynı görevleri yapma hakkına sahip olabilir. Bu daha çok Türklerin Orta Asya'dan taşıdıkları ve Osmanlı'nın ilk birkaç yüzyıl bırakmadığı bir özellik olup, Alevilik'te bugüne kadar gelmiştir.

    Alevi ibadeti oldukça detaylıdır ve ancak bir cemevine gidip, yaşayıp öğrenmekte fayda vardır. Çünkü, ibadet sırasında yapılan her hareket, ellerinde değnekleriyle duran kişiler ya da herhangi birinin yaptığı herhangi bir hareket mutlaka bir anlam taşır.

    Alevilik ile Osmanlı, özellikle Yavuz Sultan Selim'den sonra kanlı bıçaklı olmuşlardır ve bunda Şah İsmail'in Alevi inancına bağlı Osmanlı vatandaşlarını kullanma ihtimali temel neden olarak görülmüş ve sonraki dönemlerde ise devlet politikası olarak ve sorgulanmadan uygulanmıştır. Bazı anlatılara göre 500.000 ve bazı anlatılara göre 5.000.000 kadar Alevi'nin Osmanlı döneminde öldürüldüğü iddia edilir. Rakam ne olursa olsun, gerçek olan Osmanlı'nın sistematik bir şekilde Alevilik inancını yok saymış olması ve bundan dolayı da bu inancın ibadetinin gizli yapılmak zorunda kalmış olmasıdır.

    Aleviler için sıklıkla kullanılan "Mum söndü" olayının aslı, ibadetlerini Osmanlı döneminde mum ışığında yapmak zorunda kalıp, şüpheli birinin ya da birilerinin sokaktan geçişleri sırasında bu mumları söndürmelerinden kaynaklanmaktadır, ancak kötü niyetli bazı insanlar tarafından bu durum oldukça saptırılmış ve günümüzde bile bazı insanların inandığı "Ensest ve grup halinde cinsel ilişki" yorumlaması yapılmıştır.

    Aleviler de Sünni'ler kadar ayrımcıdır. Kızlarını bir Sünni'ye verirken, onlar da üzülür ve içlerinden "Keşke Alevi olsaydı" dileği geçer. Ama bunu dışarı yansıtırken, mazlum edebiyatından vazgeçmezler. Yani, aslında iki taraf da aynı şekilde birbirini kötü görmeye devam eder.

    Kürt Aleviler ise ayrı bir muammadır. Çünkü Alevilik temelde İslamiyet'ten çok daha eski ve Orta Asya'dan yani Şamanizm'den gelen alışkanlıklara sahiptir ve bunların Kürt ya da Mezopotamya inanış şekilleriyle ilişkisi yoktur. Bu durumda, bir insan ya sonradan Kürtlüğü ya da sonradan Aleviliği benimsemiştir. Aksi takdirde, ortada bir mantık hatası var demektir. Aynı zamanda, Alevi Kürtler ile Sünni ya da Şafi Kürtler'in dilleri arasında uzaktan yakından bir benzerlik de yoktur ve birbirlerini anlamazlar.

    Aleviler'in azınlık olarak görülmesinin en önemli nedeni, yaklaşık 20 milyon olan nüfuslarına rağmen asla birlik olmak gibi bir dertlerinin olmamasıdır. Trakya Alevileri Anadolu Alevilerini kendilerinden farklı görürken, Türk Aleviler de Kürt Alevileri kendilerinden ayrı görürler. Aralarından birçok sanayici ve işadamı çıkmış olmasına rağmen, cemaat bilinci olmadığı için kendilerinden olanı değil, işlerine yarayanı çalıştırmayı tercih ederler.

    Atatürk ve Aleviler ile ilgili en önemli konu, bazı yerlerde Atatürk'ün onüçüncü imam olarak nitelendirilmesine neden olan vefa borcudur. Her ne kadar Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet "Sünni" bir devlet olmaya devam etse de, laiklik sayesinde Alevilere nefes alabilme ortamı ve eşit haklar ile Sünni inancının karşısında durabilme imkanı sağlamıştır. Aşırı sol, aşırı sağ ve radikal dinci kesimlerin Atatürk'e vurmak için sıklıkla kullandıkları "Dersim Katliamı" konusu ise ayrı bir başlıktır ve temelinde, Alevilerin 500 yıldır güvenmedikleri devlet kavramına karşı durmaları ve Atatürk'ün kurmaya çalıştığı tek merkezli devlet anlayışının çatışması yatmaktadır. Bu tür bir olayda suçlu aramak yanlıştır. Eğer illa ki bir suçlu aranacaksa, o insanları 500 yıl boyunca "Tahtacı" olarak dağlarda, ormanlarda yaşamaya zorlamış olan Osmanlı'ya dönülüp bakılmalıdır. Devlete güvenmeyen Tuncelililer ya da yeni bir cumhuriyet kuranlar değildir asıl sorumlu.

    Bu konu çok uzundur. Bu tür bir konuyu iyi araştırmadan ve kendilerine sormadan yorumlamak da doğru değildir. Aslına bakarsanız, olgu ne ise önce onun doğruluğuna inananlara ve sonra da onun yanlışlığına inananlara sormadan çok fazla fikir yürütülmemesi gerekir.

    Hele ki böyle bir forumda, birilerinin inançlarını sorgulamak gerginliğe ve saygısızlığa neden olacak mesajların atılmasına neden olabilir. Bu nedenle, özellikle yöneticilerin mesajları iyi takip etmesi gerekir. Aksi halde, kavga çıkması muhtemeldir.

    Merak ettiğiniz başka bir nokta varsa, şehrinizdeki cemevine gitmenizi tavsiye ederim. Hiçbir şekilde olumsuz karşılanma ya da herhangi bir şekilde kendi inanışınızla ilgili bir kıyaslama yaşama ihtimaliniz olduğunu düşünmüyorum.

    Saygılar...

    Geldiğiniz belli olmuş




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kubilay_Turk

    quote:

    Orijinalden alıntı: KayhanKaan

    Gerçek Alevileri severim.
    Hem Kürt hem Aleviyim diyenlerin aslında Ermeni olduklarına inanıyorum bu yüzden onları sevmiyorum,sevemiyorum.



    Hocam bu konuya birşeyler eklemek istiyorum.

    @Webbie arkadaşın dediği gibi Alevi kürtleri ile Sunni kürtler arasında çok fark vardır. Alevi kürtlerin tamamına yakını konuştuğu dilde türkçeden bozma bir sürü kelime görülürken, sunni kürtlerinde bu oran daha aşağıda görülmektedir. Ayrıca arkadaşımızın dediği gibi Yavuz Sultan dönemi ve sonrasında Alevilere büyük baskı uygulanmıştır. Bu yüzden birçok alevi bugün ya dağlık alanlara yada kürt nüfusunun olduğu bölgelere yerleşmiştir.

    Örnek verecek olursam çok yakın bir tanıdığımız Yavuz Sultan döneminde sülalesinin bir kısmı Muğla'dan kaçıp Maraş, Malatya, Erzincan, Muş gibi doğu illerine kaçtığını söylemişti. Mesela yerleştikleri bir yörede çevredeki köylerin hemen hemen hepsi kürt nüfusluymuş. Bunlarda zaman içersin de kürtçe öğrenmişler. Ama onların köyünden olanlarla diğer kürt kökenli köylerden olan insanlar birbirlerine hiç benzemedikleri gibi lehçe ve telafuzda oldukça farklı oldukları görülmektedir. Yani zaman içersin de genel anlamda Alevi-Kürt olgusu gelişmiş. 400 seneyi aşkın bu toplumlar bir arada yaşadıkları halde genelde Alevi nüfusu eş seçiminde genellikle Alevi kesmini esas almıştır.

    Bunun dışında Alevilikteki felsefe Budizm-Şaman gibi doğu felsefik inançlarla harmanlanmıştır. Eline-Diline-Beline hakim ol kıstası çok söylenir ve bu Budist bir öğretidir. Ve yapılan ibadet şekilleri ve o toplumdaki konum sırası İslamiyet öncesi Türk aşiretlerine özgü bir durumdur.

    İslami taasuf anlayışı ve Hz.-Muhammed-Hz. Fatma-Hz. Ali-Hz.Hasan-Hz.Hüzeyin soyunun kutsallığı kabul edilir. Hz. Ali ve çocuklarına yapılan zulümler karşısında yas tutarlar. Caferiliğin etkisi oldukça fazladır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Pitx1

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kubilay_Turk

    quote:

    Orijinalden alıntı: KayhanKaan

    Gerçek Alevileri severim.
    Hem Kürt hem Aleviyim diyenlerin aslında Ermeni olduklarına inanıyorum bu yüzden onları sevmiyorum,sevemiyorum.



    Hocam bu konuya birşeyler eklemek istiyorum.

    @Webbie arkadaşın dediği gibi Alevi kürtleri ile Sunni kürtler arasında çok fark vardır. Alevi kürtlerin tamamına yakını konuştuğu dilde türkçeden bozma bir sürü kelime görülürken, sunni kürtlerinde bu oran daha aşağıda görülmektedir. Ayrıca arkadaşımızın dediği gibi Yavuz Sultan dönemi ve sonrasında Alevilere büyük baskı uygulanmıştır. Bu yüzden birçok alevi bugün ya dağlık alanlara yada kürt nüfusunun olduğu bölgelere yerleşmiştir.

    Örnek verecek olursam çok yakın bir tanıdığımız Yavuz Sultan döneminde sülalesinin bir kısmı Muğla'dan kaçıp Maraş, Malatya, Erzincan, Muş gibi doğu illerine kaçtığını söylemişti. Mesela yerleştikleri bir yörede çevredeki köylerin hemen hemen hepsi kürt nüfusluymuş. Bunlarda zaman içersin de kürtçe öğrenmişler. Ama onların köyünden olanlarla diğer kürt kökenli köylerden olan insanlar birbirlerine hiç benzemedikleri gibi lehçe ve telafuzda oldukça farklı oldukları görülmektedir. Yani zaman içersin de genel anlamda Alevi-Kürt olgusu gelişmiş. 400 seneyi aşkın bu toplumlar bir arada yaşadıkları halde genelde Alevi nüfusu eş seçiminde genellikle Alevi kesmini esas almıştır.

    Bunun dışında Alevilikteki felsefe Budizm-Şaman gibi doğu felsefik inançlarla harmanlanmıştır. Eline-Diline-Beline hakim ol kıstası çok söylenir ve bu Budist bir öğretidir. Ve yapılan ibadet şekilleri ve o toplumdaki konum sırası İslamiyet öncesi Türk aşiretlerine özgü bir durumdur.

    İslami taasuf anlayışı ve Hz.-Muhammed-Hz. Fatma-Hz. Ali-Hz.Hasan-Hz.Hüzeyin soyunun kutsallığı kabul edilir. Hz. Ali ve çocuklarına yapılan zulümler karşısında yas tutarlar. Caferiliğin etkisi oldukça fazladır.

    Büyük bir kültürel harmanlanma söz konusu günümüzde bu harmana Dinsizlikte dahil oluyor sanırım Alevilik dünya yüzeyinde daha yüzlerce yıl Felsefi bir öğreti olarak varlığını sürdürecek tıpkı Budizm gibi.




  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.