Şimdi Ara

2.İnönü Zaferi (1 Nisan 1921)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
34
Cevap
0
Favori
888
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
8 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 2. (İkinci) İnönü Muharebesi (23 Mart-1 Nisan 1921)

    2.İnönü Zaferi (1 Nisan 1921)

    Londra Konferansı’ndaki barış önerilerinin TBMM Hükûmeti tarafından kabul edilmemesi üzerine İngiltere, Yunan ordusundan yeni bir saldırı için hazırlık yapmasını istedi.

    Yunan ordusu hem I. İnönü yenilgisinin olumsuz etkilerini gidermek, hem de Eskişehir ve Kütahya’yı alarak demiryolu ulaşımını ele geçirmek, oradan da Ankara’ya ilerleyip TBMM’ye Sevr Antlaşması’nı kabul ettirmek amacındaydı. Bu sıralarda TBMM’nin Koçgiri Ayaklanması ve Pontus çeteleriyle uğraşmasını fırsat bilen Yunan kuvvetleri, kuzeyden Eskişehir, güneyden Afyon üzerinden ilerleyerek İnönü önlerine geldiler.

    II. İnönü Muharebesi’nde Türk ve Yunan kuvvetlerinin sayısal durumu ise şöyleydi: Yunan kuvvetleri; 41.550 er, 720 makineli tüfek ve 220 topa sahipti. Buna karşılık Türk kuvvetleri ise 34.175 er, 235 makineli tüfek ve 104 topa sahipti.

    İsmet Paşa komutasındaki Türk ordusu, Yunanlıları ikinci kez İnönü mevkisinde durdurmayı başardı. Yunan kuvvetleri 31 Mart’ı 1 Nisan’a bağlayan gece ve sabahında çekilmeye başladılar.


    Bu zafer büyük bir sevinç yaratarak halkın TBMM’ye olan güvenini artırdı. İtilaf Devletleri arasında Yunanlılara duyulan güven azaldı ve İtilaf Devletleri arasındaki görüş ayrılıkları arttı. Fransa, TBMM ile anlaşma zemini aramaya başlarken İtalyanlar da Anadolu’da işgal ettikleri bazı yerleri boşaltmaya başladı.

    http://www.inkilaptarihi.gen.tr/2-ikinci-inonu-muharebesi-23-mart-1-nisan-1921/

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >







  • Türkiye Cumhuriyeti düşmanı yobaz kafalar inatla Milli Mücadeleyi yok saymaya çalışırlar fakat öte yandan kıyıdan köşeden kendi savundukları hainleri küçümsedikleri milli mücadeleye ortak etmeye çalışmaktan da geri durmazlar.

    Bu kafalar İngiliz destekli Yunan ordusunun Ankara'ya kadar 'Kır gezisi yapmaya'' geldiklerini düşünecek kadar gerçeklerden kopukturlar.Bu hastalıklı zihinlere göre İstanbul hiç işgal edilmemiş,Yunan Ankara'ya kadar gelmemiş,Milli Mücadele neredeyse hiç yapılmamıştır...Kendi hastalıklı zihinlerinde uydurdukları atmasyon alternatif tarihi gerçek olarak kabul edip buna ciddi ciddi'de inanırlar...

    Kısacası bundan yüz yıl öncede böyle kafalar vardı şimdi de var yarında var olacaklar...Bu yobaz kafalara karşı mücadele hiçbir zaman sona ermeyecek..

    İlk olarak 1.Dünya savaşında Milli Mücadele'de Mustafa Kemal Paşa'dan sonra en etkin kahramanlığı üstlenmiştir.Büyük taaruz gibi zaferler zaferine büyük zemin hazırlamıştır aldığı muharebelerle.

    Ardından 2.Dünya savaşında usta diplomasi sayesinde bizi hem nazi almanya kölesi olmaktan hemde rus yoldaşı olmaktan kurtararak geleceğimizi tekrar elimize vermiştir.

    Lakin 17 senedir asıl hedeflerinin Mustafa Kemal olduğu şüphesiz vatan düşmanlarının, Atatürk'e dil uzatamadığı için hedefine girmiştir.Kendisini ağzına sakız yapanlardan daha çok bu vatana hizmet etmiştir, asker kökenli olduğu için siyasette zorlanmış Menderes gibi toprak ağalarına karşı kendini halka iyi anlatamamıştır.

    Özetinde ona laf eden ister halk olsun ister şuanki siyasiler ancak postallarındaki çamur olur.

    Bu vatan topraklarında kahramanlar kahramanı İsmet paşam ruhun şad olsun.Mustafa Kemal Paşa ile beraber kurduğunuz bu cumhuriyet her türlü hainliklere rağmen hala dimdik ayaktadır.
    İnönü sadece askeri alanda değil siyaset alanında da başarılı bir liderdi.Günümüzde Cumhuriyet düşmanlarının İsmet Paşa'yı hedef almasının tek nedeni Atatürk'e açıkça laf söyleme cesaretini gösterememelerinden kaynaklanır.Aslında İnönü için söyledikleri her şey doğrudan Atatürk inkılaplarıyla ilgilidir.

    İnönü bu devletin II.Cumhurbaşkanıdır ve en önemlisi rejimin devamlılığını sağlayan en önemli figürdür.Düşünün Atatürk vefat ettiği yılın hemen öncesinde yani 1937'de Doğuda çıkan II.Dersim isyanı bastırılmıştı.Yani rejim hala daha sallantıdadır.Dahası Hatay meselesinde de çözüme çok yaklaşılmışsa da Fransa ile hala daha durum kritiktir ve Dünya yeni bir genel savaşa doğru sürüklenmektedir.Atatürk işte böyle bir atmosferde vefat etti.

    Atatürk vefat edince hem içerde hem de dışarda nasıl bir yol izleneceği merak konusu oldu.Çoğu yabancı diplomat Atatürk vefat ettikten sonra kurduğu rejimin her an yıkılabileceği öngörüsünde bulunuyordu.Zira onların gözünde Atatürk 'diktatör' idi ve kurduğu rejimin kendisi ile sınırlı olacağını düşünüyorlardı.Yanılmıyorsam o dönem ki meclis başkanı ve bir günlüğüne Cumhurbaşkanlığına vekalet eden Abdülhalık Renda'ya ''Şimdi ne yapacaksınız?Nasıl bir rejim kuracaksınız?'' diye sorular soruyorlardı.O da ''1924 Anayasası çerçevesinde işlerin olduğu gibi yürüyeceği'' cevabını veriyordu lakin bu yabancılar için pek tatmin edici cevap değildi.Onların gözünde her an bir iç savaşın başlaması daha olasıydı.Malum Atatürk döneminde siyasetten dışlanan birçok muhalif asker Kazım Karabekir,Rauf Orbay,Ali Fuat Cebesoy,Refet Bele gibi isimler kolaylıkla askeri etki altına alıp yönetimi zorla ele geçirebilirlerdi.Dahası daha bir yıl önce Doğuda büyük bir isyan çıkmış ve geniş çapta bir askeri operasyonla bu isyan bastırılabilmiştir.Atatürk'ün vefatıyla rejim karşıtı birçok gerici ve bölücü bunu fırsat bilip yeni ayaklanmalar başlatabilirdi.Kısacası yabancı devlet diplomatlarının gözünde Atatürk'ün kurduğu rejimin devam etme ihtimali çok düşüktü.

    İşte İnönü böyle şartlar altında kansız bir şekilde Atatürk'ün vefatından iki gün sonra TBMM tarafından 1924 Anayasası çerçevesinde yapılan oylamala ile Türkiye'nin II.Cumhurbaşkanı olarak devletin başına geçti.Tüm Türkiye'deki askeri birlikler onun yönetimine karşı boyun eğdi.Dahası Atatürk döneminde siyasetten dışlanan eski muhaliflerde Atatürk'ün vefatını fırsat bilip yönetimi ele geçirme teşebbüsünde bulunmadı ya da bulunmaya cesaret edemedi.Yine Atatürk döneminde çıkan gerici ve bölücü isyanlar başarılı birşekilde bastırıldığı için onun vefatından sonra yeni bir isyan hareketi görülmedi.Şüphesiz bunda iktidarın kansız birşekilde İnönüye geçmesi ve TSK'nın yeni Cumhurbaşkanına boyun eğmesinin etkisi büyüktü.

    İnönü Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca çok ciddi dış baskı ile karşılaştı.Onun Cumhurbaşkanı olmasından bir yıl bile geçmeden Avrupada II.Dünya Savaşı başladı.Hem Mihver hem de Müttefikler Türkiye'yi kendi saflarında bu kan banyosuna sokmak için büyük çaba harcadı.Bütün Avrupayı ezip geçen,Fransayı işgal eden,İngiltere'nin belli başlı büyük kentlerini yok eden,Sovyetlerin yarısını işgal eden Naziler Türkiye sınırına gelip dayandığında İnönü sakinliğini koruyarak ustaca dış politika yürüttü.Böylece Hitlerin Türkiye'ye değil Sovyetlere yönelmesini sağladı.Bir yandan müttefiklerle de arasını iyi tutarak müttefikleri karşısına almadı.Savaş boyunca nadir görülen ustaca bir siyasetle hem Mihver devletlerle ticaret/silah anlaşmaları yaptı hem de Müttefiklerle ticaret/silah anlaşmaları yaptı.O dönemi incelerseniz TSK envanterinin Mihver ve Müttefik devletlerden gelen silahlarla dolup taştığını göreceksinizdir.Yani demek istediğim her iki tarafı da ustaca oyalayarak Türkiye'yi büyük bir kan banyosuna sokmaktan korumayı başardı.İnönü eğer Mihverlerin ve Müttefiklerin cazip tekliflerine kansaydı ve birisi lehine savaşa girmiş olsaydı büyük ihtimalle yerlebir olur dahası 1923 yılında kurulan genç rejim yıkılabilirdi.O bu savaşa ülkeyi sokmayarak hem yerlebir olmasını önlemiş hem de rejimi muhafaza etmeyi başarmış oldu.

    1945 yılından sonra artan Sovyet baskısından dolayı ustaca hamlelerle Türkiye'yi Batı'ya yaklaştırmayı başarmış dahası yeni Dünya düzeninde yer alabilmek için göstermelik olarak Şubat 1945'te hem Almanya'ya hem de Japonya'ya savaş ilan etmiş ve böylece tek kurşun atmadan ve kan dökmeden BM kurucu üyelerden birisi olmuştur.

    İç siyasette ise 1924 anayasasını değiştirmemiş ve 1945 yılından sonra bu anayasaya dayanarak kurulan muhalif partilere dokunmamıştır.Yine 1950 yılında yapılan genel seçimlerde tüm güç elindeyken DP'nin seçimi kazanmasını kabullenmiş ve kansız bir şekilde iktidarı DP'ye devretmiştir.Bundan sonra ise Cumhurbaşkanlığı süresi dolduğu için tekrar CHP genelbaşkanı olarak aktif siyasette bu kez muhalefet lideri olarak on küsur yıl görev yapmıştır.Düşünün neredeyse tüm siyaset hayatı başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak geçiren İnönü daha sonra muhalefet adayı olarak eskiden kendisinin bulunduğu makamların altında çalışmayı kabullenmiştir.Onun bu davranışı ile Türk siyaseti iktidar koltuğunun Cumhuriyet rejimi ile kansız birşekilde yani seçimle değişebileceğini,önceden yüksek makamlarda bulunan insanların daha sonra alt makamlarda çalışabileceğini göstermiştir.

    Muhalefet lideri iken iktidarı kansız birşekilde devrettiği DP'nin diktatör vari girişimleri ile de mücadele etmiştir.Bugün anormal şekilde göklere çıkartılan DP yönetiminin o dönem kendisine oy vermediği için Kırşehiri 'İlçe' yaptığını onu göklere çıkaranlar elbette bilmez ya da bilmemezliğe gelir.Dahası muhalif liderleri tutuklattığını,1924 anayasasına iktidarı güçlendirecek maddeler koydurmaya çalıştığını,muhalefeti ezmeye yönelik siyasi önlemler almaya başladığını,İsmet İnönüyü linç ettirerek öldürme teşebbüsünde dahi bulunduklarını vs hiç bilmezler ya da bilmemezliğe gelirler.

    Bu linç girişimini teferruatı ile anlatmak istiyorum.İstiyorum ki ibret alınsın.Bu linç girişimi 4 Mayıs 1959 yılında İstanbul'da gerçekleşir.O dönem DP sürekli olarak İnönü üzerinden nefret politikası yürütmekte,kendi siyasi beceriksizliklerini halkın arasına nefret tohumları ekerek gizlemeye çalışmakta ve kendi taraftarlarını alenen İnönüye karşı kışkırtmaktadır.Dahaso 4 Mayıs gününden üç gün önce Uşak'ta İnönü'ye bir linç girişiminde daha bulunulmuş ve İnönü başından aldığı bir taş darbesiyle yaralanmıştır.İşte o günden üç gün sonra İnönü İstanbul'a gelir ve özel aracı ile İstanbuldaki evine giderken Topkapı civarında DP'nin atamış olduğu trafik müdürü tarafından yolu kesilir.Yolunun kesilmesinden kısa bir süre sonra aracın etrafı DP taraftarları ile dolmaya başlar ve araca taşlarla,sopalarla saldırırlar.Hatta aracın kapısını açmaya,İnönüyü dışarıya çıkartıp döverek öldürmeye yeltenenler bile olur.Bütün bunlar olurken çevrede bulunan polis memurları ile olaya müdahale etmez.Ne tesadüftür ki o anda 19 Mayıs gösterileri için prova yapmaktan dönen Harbiye okulu öğrencileri o civardan geçmektedir.Araçta Milli Mücadele kahramanı ve muhalefet lideri İnönü'nün bulunduğu fark edilince bu öğrenci alayının başındaki Süvari binbaşı Turhan Bayraktar emir beklemeden hemen kalabalığa müdahale etmiş ve aracın çevresini asker öğrencilerle sararak İnönüyü koruma altına almıştır.Ne tuhaftır ki birileri tarafından 'demokrasi kahramanı' ilan edilen DP bu olayı soruşturmak bir yana hemen basına sansür getirmiş ve olayı örtbas etmeye çalışmıştır.Dönemin CHP vekilleri de bunu protesto etmek amacıyla bir süre meclis oturumlarına katılmamıştır.

    İşte DP üzerinden İnönü'ye saldıranların DP'si böyle bir parti idi.

    1960 müdahalesinden sonra ki kritik süreçte de İnönü'nün aktif rol aldığını görürüz.Müdahale eden askerlerin diktatör vari bir yönetim kuramamasında İnönü'nün etkisi büyüktür.Nitekim askerler yeni bir anayasa yaparak idareyi tekrar sivillere devredeler.İşin trajik komik tarafı bütün Türkiye Cumhuriyeti anayasaları içerisinde en özgürlükçü yani muhalefete geniş saha açan,kişi haklarını genişleten ve koruma altına alan anayasa 1961 Anayasasıdır.Yine traji komik yanı ise bundan yirmi küsur yıl sonra tekrar müdahale eden askerlerin başında bulunan Kenan Evren 1961 anayasasının çok özgürlükçü olduğunu ve ülkeyi kaosa sürüklediğini bu nedenle bu anayasayı budamak gerektiğini düşünmüş ve meşhur kişi haklarını kısıtlayan 1984 anayasası yine askerler tarafından hazırlanmıştır.Fakat şahsi görüşüm 1961 anayasasının bu kadar özgür düşüncede olmasında İnönü'nün etkisi büyüktür.

    Nitekim 1960-1973 yılları arasında da yine aktif siyasette yer almaya devam etmiştir.Bu dönemde zaman zaman başbakanlık yapmış zaman zaman ise yine muhalif lider olarak görev yürütmüştür.Başbakan olduğu yıllarda Kıbrıs meselesi öne çıkmıştır ve Kıbrıs'a ilk askeri müdahale de onun zamanında Türk Hava Kuvvetlerinin 1964 Haziranın da Kıbrıstaki Rum mevzilerini bombalamasıyla gerçekleşmiştir.Dahası Johnson mektubundan dolayı Amerika'ya güven duyulamayacağını ve Sovyetlerle yeniden denge siyasetinin kurulması gerektiğini düşünen ilk liderlerden biri olmuştur.Nitekim bu mektuptan sonra Türkiye Soğuk Savaş koşullarında Sovyetlerle yakın ilişkiler kurmaya başlayan ender Nato ülkelerinden biri olacaktır.İnönü bu siyasetteki denge değişimine karşı gazetecilere söylediği ''Yeni bir düzen kurulur Türkiye'de o düzendeki yerini alır'' söz herşeyi açıklar.Nitekim 1974 yılındaki askeri müdahele için gerekli askeri teçhizatın hazırlanması (Paraşüt,çıkarma gemileri,helikopter ve uçak alımı vs) işlemleri onun döneminde başlar.Daha sonra ise iktidarı yine kansız birşekilde DP'nin devamı olan AP'ye yani Süleyman Demirel'e devreder.

    Bundan sonra hayatının geri kalanını muhalefet lideri olarak sürdürür.Bu dönemde parti içinde genel başkanlığa rakip aday çıkar.Bu aday Bülent Ecevittir.Parti genel kongresinde İnönü delegelere ''Ya ben ya o'' diyerek seçim yapmalarını ister.Delegelerin çoğu 'genç' aday olan Bülent Ecevitten yana oy kullanır ve seçimi Ecevit kazanır.İnönü seçim yenilgisini büyük bir olgunlukla kabullenir ve yeni genel başkanla tokalaşarak parti yönetimini devreder.Bugün herhalde koca Türkiye siyasetinde parti genel başkanlığını olaysız bir şekilde 'seçim' ile devreden tek lider de 'İnönü' olmuştur.

    Geri kalan ömrünü istirahate çekilerek tamamlar ve en nihayetinde 25 Aralık 1973 yılında aramızdan ayrılır...

    Açıkçası İnönü Atatürk'ten sonra bu devletin başına geçen en başarılı devlet adamıdır.Dahası yine en başarılı muhalefet lideridir.Bugün İnönü'ye saldıranların tek gayesi 'Atatürk'e saldıramamalarıdır.Malum bazı kesim onu da yapmaktadır fakat özellikle siyasette ve akademik tarihçilerde Atatürk'e iftira atıp karalamak açıkçası 'cesaret' istediği için bunun yerine İnönü'ye saldırırlar.Tek amaçları İnönü üzerinden Atatürk'e,Cumhuriyet'e ve Laikliğe saldırmaktır.Bu nedenle İnönü'ye hak etmediği hakaretler,iftiralar,yalanlar söylerler..

    İnönüyü bu konu vesilesiyle bir kere daha saygıyla anıyorum.Günümüzdeki tüm iktidar ve muhalif liderlerden daha başarılı bir 'devlet/asker adamı' idi.
    Kurtuluş savaşı yıllarında savaşa karşı olan, düşmana teslim olmak Allah'ın isteğidir diyen, uçaklardan atılan düşman bildirilerini halka dağıtan, işgal altındaki yerlerde vatanla birlikte karısını kızını da düşmana peşkeş çeken bir güruh vardı. O yüzden "yalan" istiyorsan ninelerine dedelerini soracaksın...
  • İsmet İnönü ve tüm şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum...

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Meydanı boş bırakırsanız böyle parazitler türer işte.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Forumu aktif kullanan bazı üyeler admin yapılmalı, böyle şeref namus yoksunları fazla vakit geçiremeden ban yemeli.

    Başta Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve silah arkadaşları olmak üzere Kurtuluş Savaşında Gazi ve Şehit olmuş tüm Mehmetçiklerimize Allah rahmet eylesin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Perturbator -- 1 Nisan 2020; 17:45:27 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Türkiye Cumhuriyeti düşmanı yobaz kafalar inatla Milli Mücadeleyi yok saymaya çalışırlar fakat öte yandan kıyıdan köşeden kendi savundukları hainleri küçümsedikleri milli mücadeleye ortak etmeye çalışmaktan da geri durmazlar.

    Bu kafalar İngiliz destekli Yunan ordusunun Ankara'ya kadar 'Kır gezisi yapmaya'' geldiklerini düşünecek kadar gerçeklerden kopukturlar.Bu hastalıklı zihinlere göre İstanbul hiç işgal edilmemiş,Yunan Ankara'ya kadar gelmemiş,Milli Mücadele neredeyse hiç yapılmamıştır...Kendi hastalıklı zihinlerinde uydurdukları atmasyon alternatif tarihi gerçek olarak kabul edip buna ciddi ciddi'de inanırlar...

    Kısacası bundan yüz yıl öncede böyle kafalar vardı şimdi de var yarında var olacaklar...Bu yobaz kafalara karşı mücadele hiçbir zaman sona ermeyecek..
  • Inkılap Tarihi baştan sona yalan

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mustakil_Yazar kullanıcısına yanıt
    Allah allah tarihçi bile olmayan yobazların yazdığı ütopyalar mi gerçek? Tv'yi açıp ordan tarih öğrenmeye devam edin siz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vexra -- 3 Nisan 2020; 22:43:16 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    18 TEMMUZ LOBİSİ GALİP GELDİ
    2 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • bu zaferi kendi aramızda kutlayalım. bize bu vatanı miras bırakan paşalarımıza saldıranları kaale alıp onları emellerine ulaştırmayalım.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • İnönü büyük bir devlet adamıydı. kazandığı askeri zaferler yanında Türkiyeyi 2.dünya savaşına sokmadı.
    Millet o yıllarda aç kaldı belki ama babasını abisini toprağını savaşta kaybetmedi.

  • İsmet İnönü tarih sahnesine çıkmayı Fevzi Çakmak ve Atatürk'e borçlu kendisini Yüce Divan'dan Fevzi Çakmak kurtarmıştır.

    Fevzi Çakmak, Sakarya Savaşı sırasında İsmet Paşa'nın son derece hatalı davrandığını anlattıktan sonra sözü şuraya getiriyor: ‘‘Sonradan Büyük Millet Meclisi'nde yapılan bir konuşmada bu hatalı davranışlarından dolayı İsmet Paşa'yı Yüce Divan'a vermeye, hatta idama mahkûm ettirmeye kalkıştılar. Hemen müdahale ederek, bu kararı benim de tesvip ettiğimi, aynı cezanın bana da verilmesi gerektiğini söyledim. Böylece onu kötü bir akıbetten kurtarmış oldum...’’
  • İnönü sadece askeri alanda değil siyaset alanında da başarılı bir liderdi.Günümüzde Cumhuriyet düşmanlarının İsmet Paşa'yı hedef almasının tek nedeni Atatürk'e açıkça laf söyleme cesaretini gösterememelerinden kaynaklanır.Aslında İnönü için söyledikleri her şey doğrudan Atatürk inkılaplarıyla ilgilidir.

    İnönü bu devletin II.Cumhurbaşkanıdır ve en önemlisi rejimin devamlılığını sağlayan en önemli figürdür.Düşünün Atatürk vefat ettiği yılın hemen öncesinde yani 1937'de Doğuda çıkan II.Dersim isyanı bastırılmıştı.Yani rejim hala daha sallantıdadır.Dahası Hatay meselesinde de çözüme çok yaklaşılmışsa da Fransa ile hala daha durum kritiktir ve Dünya yeni bir genel savaşa doğru sürüklenmektedir.Atatürk işte böyle bir atmosferde vefat etti.

    Atatürk vefat edince hem içerde hem de dışarda nasıl bir yol izleneceği merak konusu oldu.Çoğu yabancı diplomat Atatürk vefat ettikten sonra kurduğu rejimin her an yıkılabileceği öngörüsünde bulunuyordu.Zira onların gözünde Atatürk 'diktatör' idi ve kurduğu rejimin kendisi ile sınırlı olacağını düşünüyorlardı.Yanılmıyorsam o dönem ki meclis başkanı ve bir günlüğüne Cumhurbaşkanlığına vekalet eden Abdülhalık Renda'ya ''Şimdi ne yapacaksınız?Nasıl bir rejim kuracaksınız?'' diye sorular soruyorlardı.O da ''1924 Anayasası çerçevesinde işlerin olduğu gibi yürüyeceği'' cevabını veriyordu lakin bu yabancılar için pek tatmin edici cevap değildi.Onların gözünde her an bir iç savaşın başlaması daha olasıydı.Malum Atatürk döneminde siyasetten dışlanan birçok muhalif asker Kazım Karabekir,Rauf Orbay,Ali Fuat Cebesoy,Refet Bele gibi isimler kolaylıkla askeri etki altına alıp yönetimi zorla ele geçirebilirlerdi.Dahası daha bir yıl önce Doğuda büyük bir isyan çıkmış ve geniş çapta bir askeri operasyonla bu isyan bastırılabilmiştir.Atatürk'ün vefatıyla rejim karşıtı birçok gerici ve bölücü bunu fırsat bilip yeni ayaklanmalar başlatabilirdi.Kısacası yabancı devlet diplomatlarının gözünde Atatürk'ün kurduğu rejimin devam etme ihtimali çok düşüktü.

    İşte İnönü böyle şartlar altında kansız bir şekilde Atatürk'ün vefatından iki gün sonra TBMM tarafından 1924 Anayasası çerçevesinde yapılan oylamala ile Türkiye'nin II.Cumhurbaşkanı olarak devletin başına geçti.Tüm Türkiye'deki askeri birlikler onun yönetimine karşı boyun eğdi.Dahası Atatürk döneminde siyasetten dışlanan eski muhaliflerde Atatürk'ün vefatını fırsat bilip yönetimi ele geçirme teşebbüsünde bulunmadı ya da bulunmaya cesaret edemedi.Yine Atatürk döneminde çıkan gerici ve bölücü isyanlar başarılı birşekilde bastırıldığı için onun vefatından sonra yeni bir isyan hareketi görülmedi.Şüphesiz bunda iktidarın kansız birşekilde İnönüye geçmesi ve TSK'nın yeni Cumhurbaşkanına boyun eğmesinin etkisi büyüktü.

    İnönü Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca çok ciddi dış baskı ile karşılaştı.Onun Cumhurbaşkanı olmasından bir yıl bile geçmeden Avrupada II.Dünya Savaşı başladı.Hem Mihver hem de Müttefikler Türkiye'yi kendi saflarında bu kan banyosuna sokmak için büyük çaba harcadı.Bütün Avrupayı ezip geçen,Fransayı işgal eden,İngiltere'nin belli başlı büyük kentlerini yok eden,Sovyetlerin yarısını işgal eden Naziler Türkiye sınırına gelip dayandığında İnönü sakinliğini koruyarak ustaca dış politika yürüttü.Böylece Hitlerin Türkiye'ye değil Sovyetlere yönelmesini sağladı.Bir yandan müttefiklerle de arasını iyi tutarak müttefikleri karşısına almadı.Savaş boyunca nadir görülen ustaca bir siyasetle hem Mihver devletlerle ticaret/silah anlaşmaları yaptı hem de Müttefiklerle ticaret/silah anlaşmaları yaptı.O dönemi incelerseniz TSK envanterinin Mihver ve Müttefik devletlerden gelen silahlarla dolup taştığını göreceksinizdir.Yani demek istediğim her iki tarafı da ustaca oyalayarak Türkiye'yi büyük bir kan banyosuna sokmaktan korumayı başardı.İnönü eğer Mihverlerin ve Müttefiklerin cazip tekliflerine kansaydı ve birisi lehine savaşa girmiş olsaydı büyük ihtimalle yerlebir olur dahası 1923 yılında kurulan genç rejim yıkılabilirdi.O bu savaşa ülkeyi sokmayarak hem yerlebir olmasını önlemiş hem de rejimi muhafaza etmeyi başarmış oldu.

    1945 yılından sonra artan Sovyet baskısından dolayı ustaca hamlelerle Türkiye'yi Batı'ya yaklaştırmayı başarmış dahası yeni Dünya düzeninde yer alabilmek için göstermelik olarak Şubat 1945'te hem Almanya'ya hem de Japonya'ya savaş ilan etmiş ve böylece tek kurşun atmadan ve kan dökmeden BM kurucu üyelerden birisi olmuştur.

    İç siyasette ise 1924 anayasasını değiştirmemiş ve 1945 yılından sonra bu anayasaya dayanarak kurulan muhalif partilere dokunmamıştır.Yine 1950 yılında yapılan genel seçimlerde tüm güç elindeyken DP'nin seçimi kazanmasını kabullenmiş ve kansız bir şekilde iktidarı DP'ye devretmiştir.Bundan sonra ise Cumhurbaşkanlığı süresi dolduğu için tekrar CHP genelbaşkanı olarak aktif siyasette bu kez muhalefet lideri olarak on küsur yıl görev yapmıştır.Düşünün neredeyse tüm siyaset hayatı başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak geçiren İnönü daha sonra muhalefet adayı olarak eskiden kendisinin bulunduğu makamların altında çalışmayı kabullenmiştir.Onun bu davranışı ile Türk siyaseti iktidar koltuğunun Cumhuriyet rejimi ile kansız birşekilde yani seçimle değişebileceğini,önceden yüksek makamlarda bulunan insanların daha sonra alt makamlarda çalışabileceğini göstermiştir.

    Muhalefet lideri iken iktidarı kansız birşekilde devrettiği DP'nin diktatör vari girişimleri ile de mücadele etmiştir.Bugün anormal şekilde göklere çıkartılan DP yönetiminin o dönem kendisine oy vermediği için Kırşehiri 'İlçe' yaptığını onu göklere çıkaranlar elbette bilmez ya da bilmemezliğe gelir.Dahası muhalif liderleri tutuklattığını,1924 anayasasına iktidarı güçlendirecek maddeler koydurmaya çalıştığını,muhalefeti ezmeye yönelik siyasi önlemler almaya başladığını,İsmet İnönüyü linç ettirerek öldürme teşebbüsünde dahi bulunduklarını vs hiç bilmezler ya da bilmemezliğe gelirler.

    Bu linç girişimini teferruatı ile anlatmak istiyorum.İstiyorum ki ibret alınsın.Bu linç girişimi 4 Mayıs 1959 yılında İstanbul'da gerçekleşir.O dönem DP sürekli olarak İnönü üzerinden nefret politikası yürütmekte,kendi siyasi beceriksizliklerini halkın arasına nefret tohumları ekerek gizlemeye çalışmakta ve kendi taraftarlarını alenen İnönüye karşı kışkırtmaktadır.Dahaso 4 Mayıs gününden üç gün önce Uşak'ta İnönü'ye bir linç girişiminde daha bulunulmuş ve İnönü başından aldığı bir taş darbesiyle yaralanmıştır.İşte o günden üç gün sonra İnönü İstanbul'a gelir ve özel aracı ile İstanbuldaki evine giderken Topkapı civarında DP'nin atamış olduğu trafik müdürü tarafından yolu kesilir.Yolunun kesilmesinden kısa bir süre sonra aracın etrafı DP taraftarları ile dolmaya başlar ve araca taşlarla,sopalarla saldırırlar.Hatta aracın kapısını açmaya,İnönüyü dışarıya çıkartıp döverek öldürmeye yeltenenler bile olur.Bütün bunlar olurken çevrede bulunan polis memurları ile olaya müdahale etmez.Ne tesadüftür ki o anda 19 Mayıs gösterileri için prova yapmaktan dönen Harbiye okulu öğrencileri o civardan geçmektedir.Araçta Milli Mücadele kahramanı ve muhalefet lideri İnönü'nün bulunduğu fark edilince bu öğrenci alayının başındaki Süvari binbaşı Turhan Bayraktar emir beklemeden hemen kalabalığa müdahale etmiş ve aracın çevresini asker öğrencilerle sararak İnönüyü koruma altına almıştır.Ne tuhaftır ki birileri tarafından 'demokrasi kahramanı' ilan edilen DP bu olayı soruşturmak bir yana hemen basına sansür getirmiş ve olayı örtbas etmeye çalışmıştır.Dönemin CHP vekilleri de bunu protesto etmek amacıyla bir süre meclis oturumlarına katılmamıştır.

    İşte DP üzerinden İnönü'ye saldıranların DP'si böyle bir parti idi.

    1960 müdahalesinden sonra ki kritik süreçte de İnönü'nün aktif rol aldığını görürüz.Müdahale eden askerlerin diktatör vari bir yönetim kuramamasında İnönü'nün etkisi büyüktür.Nitekim askerler yeni bir anayasa yaparak idareyi tekrar sivillere devredeler.İşin trajik komik tarafı bütün Türkiye Cumhuriyeti anayasaları içerisinde en özgürlükçü yani muhalefete geniş saha açan,kişi haklarını genişleten ve koruma altına alan anayasa 1961 Anayasasıdır.Yine traji komik yanı ise bundan yirmi küsur yıl sonra tekrar müdahale eden askerlerin başında bulunan Kenan Evren 1961 anayasasının çok özgürlükçü olduğunu ve ülkeyi kaosa sürüklediğini bu nedenle bu anayasayı budamak gerektiğini düşünmüş ve meşhur kişi haklarını kısıtlayan 1984 anayasası yine askerler tarafından hazırlanmıştır.Fakat şahsi görüşüm 1961 anayasasının bu kadar özgür düşüncede olmasında İnönü'nün etkisi büyüktür.

    Nitekim 1960-1973 yılları arasında da yine aktif siyasette yer almaya devam etmiştir.Bu dönemde zaman zaman başbakanlık yapmış zaman zaman ise yine muhalif lider olarak görev yürütmüştür.Başbakan olduğu yıllarda Kıbrıs meselesi öne çıkmıştır ve Kıbrıs'a ilk askeri müdahale de onun zamanında Türk Hava Kuvvetlerinin 1964 Haziranın da Kıbrıstaki Rum mevzilerini bombalamasıyla gerçekleşmiştir.Dahası Johnson mektubundan dolayı Amerika'ya güven duyulamayacağını ve Sovyetlerle yeniden denge siyasetinin kurulması gerektiğini düşünen ilk liderlerden biri olmuştur.Nitekim bu mektuptan sonra Türkiye Soğuk Savaş koşullarında Sovyetlerle yakın ilişkiler kurmaya başlayan ender Nato ülkelerinden biri olacaktır.İnönü bu siyasetteki denge değişimine karşı gazetecilere söylediği ''Yeni bir düzen kurulur Türkiye'de o düzendeki yerini alır'' söz herşeyi açıklar.Nitekim 1974 yılındaki askeri müdahele için gerekli askeri teçhizatın hazırlanması (Paraşüt,çıkarma gemileri,helikopter ve uçak alımı vs) işlemleri onun döneminde başlar.Daha sonra ise iktidarı yine kansız birşekilde DP'nin devamı olan AP'ye yani Süleyman Demirel'e devreder.

    Bundan sonra hayatının geri kalanını muhalefet lideri olarak sürdürür.Bu dönemde parti içinde genel başkanlığa rakip aday çıkar.Bu aday Bülent Ecevittir.Parti genel kongresinde İnönü delegelere ''Ya ben ya o'' diyerek seçim yapmalarını ister.Delegelerin çoğu 'genç' aday olan Bülent Ecevitten yana oy kullanır ve seçimi Ecevit kazanır.İnönü seçim yenilgisini büyük bir olgunlukla kabullenir ve yeni genel başkanla tokalaşarak parti yönetimini devreder.Bugün herhalde koca Türkiye siyasetinde parti genel başkanlığını olaysız bir şekilde 'seçim' ile devreden tek lider de 'İnönü' olmuştur.

    Geri kalan ömrünü istirahate çekilerek tamamlar ve en nihayetinde 25 Aralık 1973 yılında aramızdan ayrılır...

    Açıkçası İnönü Atatürk'ten sonra bu devletin başına geçen en başarılı devlet adamıdır.Dahası yine en başarılı muhalefet lideridir.Bugün İnönü'ye saldıranların tek gayesi 'Atatürk'e saldıramamalarıdır.Malum bazı kesim onu da yapmaktadır fakat özellikle siyasette ve akademik tarihçilerde Atatürk'e iftira atıp karalamak açıkçası 'cesaret' istediği için bunun yerine İnönü'ye saldırırlar.Tek amaçları İnönü üzerinden Atatürk'e,Cumhuriyet'e ve Laikliğe saldırmaktır.Bu nedenle İnönü'ye hak etmediği hakaretler,iftiralar,yalanlar söylerler..

    İnönüyü bu konu vesilesiyle bir kere daha saygıyla anıyorum.Günümüzdeki tüm iktidar ve muhalif liderlerden daha başarılı bir 'devlet/asker adamı' idi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 4 Nisan 2020; 3:51:38 >




  • İnönü askerlik icabı gereği 'Mustafa Kemal Paşa'nın bilgisi dahilinde orduyu geriye çekmek zorunda kalmıştı.O dönem ki meclis bunu anlayacak kapasitede değildi.Bu çekilme kararını Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa'nın tek başına verdiğini düşünüyorlardı.Bunun bir bozgun olmadığını,stratejik bir çekilme olduğunu o dönem ki meclise anlatmak çok zordu.Bu nedenle meclistekiler bu çekilmenin sorumlusu olarak Batı Cephesi komutanı olarak İnönü'yü görmüşler ve onu yüce divana vererek asmak istemişlerdir.Yani bir nevi 'kelle' istemişlerdir.Meclisin bu cinnet halini ordunun ve cephenin durumunu iyi bilen o dönem Genelkurmay başkanı olan Fevzi Paşa ve TBMM başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa kendilerini öne atarak engellemiştir.Yani burada birisi bir başka birisini tarih sahnesine çıkarmıyor.Bilakis askerlik icabı gereği yapılan işlemin doğru bir hamle olduğunu anlatma gayesi güdülüyor.

    Ayrıca tarihte anılara dikkatle yaklaşmak gerekir.Kişiler anılarını yazarken dürüst veya objektif olarak davranmayabilirler.Bu nedenle tarihi 'resmi' belgeler ışığında anılar süzgeçten geçirilmeli ve öyle yorumlanmalıdır.Mesela Kazım Karabekir'in anılarında neredeyse tüm herşeyi kendisinin yaptığı yazılıdır.Hatta Musfata Kemal Atatürk'ü ve İnönüyü Milli Mücadeleyi başlatmak konusunda kendisinin ikna ettiğini dahi söyler.

    Kısacası anıları okuyalım lakin tarihi verilerle karşılaştırarak okuyalım.Olduğu gibi doğru kabul etmek büyük hata olur.Zira muhakkak İnönü'nün kendi hatıralarında da Fevzi Paşa için böyle ifadeler ararsak buluruz..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mustakil_Yazar

    Inkılap Tarihi baştan sona yalan
    Tarihi deli raporu olan feslinin birinden öğrenmeye kalkarsanız böyle olur...

    Maymuna fes giydirmişler kendini alim sanıp herkesi kafir ilan etmiş!!! (Fas Atasözü)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi EjderLefLef -- 4 Nisan 2020; 3:44:27 >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.