Şimdi Ara

TDK ve Sözde Dil Koruyucuları yüzünden Türkçe ölüyor (8. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
248
Cevap
12
Favori
8.789
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
64 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: moustapha129

    Evet aşagida o zaman sen defol arabistana

    Bak mesele kökeni değil. Her gün sık kullandığımız bir kelime söyleyeyim. Efendi...

    Yunanca efendostan gelen kelime zamanla insanımız tarafından benimsenmiş. Ortaya bir tdk yada benzeri teşkilat çıkıp "aha bu arapaçadır efendosu efendi yaptım kullanalım dememiş"

    Ayrıca iskele ve birçok balık ismi rumcadan gelme. Hiçbir mesele yok burada.

    Arap hayranı olsak tank yerine dabbabe deriz ama o da sonradan türetildi tanka alternatif olsun diye.

    Resmindeki büyük zatı bir gun rüyanda görürsen de ki
    "Sultanım ben senin olanı değil senin cihad ettiğin kavmin dilinden senin dinine nisbet olsun diye uydurulmuş olanı aldım"

    Ben Türküm. Benim yurdum burası.

    İskele İtalyanca, liman Rumca. Yerini alabilecek Türkçe sözcük varsa onu kullanalım. Yoksa bunları kullanacağız Arapça ya da Rumca önemi yok.

    Atamı rüyamda görsem sultanım değil hakanım ya da kağanım derim. Ben atamın savaştığı milletin dilini falan almadım. Sen almışsın ama belli ki. Her mesajda dediğim gibi Türkçe olmayan sözcükleri atalım demiyorum, Türkçesi var olanların Türkçesini kullanalım olmayanlara mantıklı Türkçe karşılık türetelim diyorum. Karşılığı yoksa ya da türetilemiyorsa o kelimeyi kullanmaya devam ederiz. Ama sen diğer dillere uydurukça deyip Arapçayı yüceltirsen niyetin farklıdır. Arabistana gitmesi gereken sensin bu durumda. Yazdığın mesajdan belli zaten Türkçesi olsa bile Arapçasını kullanmayı tercih ediyorsun. Örneğin Türkçe olan savaş yerine cihad demişsin. Bunun açıklaması Arapçı olman ya da Arapçılığı müslümanlık sanman.




  • Atatürk'ün denediği ve "çocuk çocuk bu iş olmadı" diyerek vazgeçtiği şey her ne hikmetse sonraları yeniden kıymete bindi. 60'ların sonunda başlayan, içinde dilcinin bulunmadığı 70'lerin dil kurumunun içine ettiği ve 80 darbesi ile beraber tüy dikilen dilde sadeleştirme veya dil devrimi denen ucubeyi savunanlar da pek tabii ortaya çıkmış.

    Bu arada önceki sayfalarda birileri sormuş; geçmişe gittiğimizde, mesela Fatih devrini anlayabilir miydik diye. Eğer devletin resmi yazışmalarını yahut herkesin anlamasına gerek olmayan divan edebiyatının o ağır ve ağdalı dilini okumuyorsan gayet rahat anlarsın. Bunları da anlamaman gayet normaldir; biri adı üzerinde divan edebiyatıdır yani herkes anlasın diye yapılmaz. Devletin resmi yazışmaları da günlük dilden farklıdır. Bugün de farklıdır, her ülkede farklıdır.

    15. Yüzyılda yazılmış iki Osmanlı tarihinden Niğbolu'nun anlatımı:

    Aşıkpaşazade:

    Ve Kara Temürtaş'un oğlu varıdı, ana Umur Beğ derleridi. Bu gazayı fakire ol haber verdi. Eydür: "Bizüm kendü halkımız içinde esir iki binden ziyade idi" der. El-hasıl-ı kelam, Rum-ili ve Anatolu halkınun hiç esirsüz kimesnesi kalmadı. Gaziler gayetde doyum oldular. Ve Unguruz'un kıralı bir sehel kafirile kaçup gitdi. Baş kurtardı.

    Oruç Beğ:

    Koca Kıral kendüsi gücile kurtuldu gitdi. Gaziler girü fursat bulup gayet gani oldular. Ol vakitden berü Sultan Murad zamanına dek Rum-eli'ne Ungurus geçmedi derler. Bu gazanun ravisi Timurtaş Beğ oğlu Gazi Umur Beğ'dür derler. Ol gazada bileydüm dedi.

    Şunu okuduğunda anlamayan var mı cidden ? Bir tek, zaman içinde kelimelerin telaffuz şekilleri değişmiş durumda. Arapça ve Farsça kelimelerin ağırlıklı kullanılmaya başlanması ve dilin ağırlaşması 18 ve 19. yüzyıldır. O ağırlaşmaya başladı dediğimiz dönemde dahi şimdi ölmüş olan bazı kelimeler dışında neredeyse bir fark yoktur.

    Allah aşkına savaş yolunda giden padişah ve arabacı arasındaki konuşma, 15. asrın sonunda şu:

    "Ve girü ol boz atlu, yeşil donlu dedi kim: "Ey arabacı! Sen yalunuz bunda neylersin ? Yoldaşlarun kanı kanda gitdi ?" dedi. Arabacı dahi dedi kim: "Sultanum! Benüm bir öküzümün bir ayağı sındı bir delüğe geçdi. Yoldaşlarum şehirden öküz arabası getürmeğe gitdiler." dedi. Ol boz atlu, yeşil donlu dedi kim: "Ayağı sınan öküzün kangıdur ?" dedi. "

    O yerine ol; şu yerine şol, kimse yerine kimesne, hangisi derken de kangıdur diyor o dönem konuşan adam.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: moustapha129

    Aynı otun yeşili olduğu için, aynı amaca hizmet ettiği için ters yazmam kaideyi değiştirmiyor.

    Aynı kafanın yazdırdığı kitapları okumadık da cahil kalmadık çok şükür.

    Sen güneş-dil teorisinden haber ver

    1) aynı otun yeşili değil.

    2) ayniymis gibi yazman kaideyi değiştiriyor.



    Bak sana bir iyilik yapayım bazı bilgiler vereyim. Böylece o küçük dünyan biraz genişler.



    Harf devriminin amacı Osmanlı nin halkının konuşma dili ile uygun olmayan Arap harflerinin yarattığı tahribatı ortadan kaldirmakti.



    Şimdi bu yukarıda yazdığım amaç aslında bir ara hedeftir. Temel hedef ise harf devrimi ile okuma yazma oranını geliştirip ülkeyi çağdaş bir yapıya kavusturmak.





    Şimdi senin zihniyetinde ki insanlarin bu noktada verdiğim bilgilere nasıl karşı çıkabileceğinide yazayım da zahmet etme bari



    1) harf devriminin amacı okuma yazma oranını arttırmak değil halkın geçmişi ile bağlarını koparmaktir



    Cevap verelim: bu iddiayı ileri sürenler harf devriminden önce Arapça harflerle okuma yazma kursları açıldığından haberi yok. Yani asıl amaç halkın geçmişi ile bağlarını koparmak olsaydı neden Arapça harflerle okuma yazma kursları açıldı.



    2) dedelerimizin mezar taşlarını bile okuyamaz olduk bir gecede cahil kaldık 111



    Cevap verelim: bu saçma itirazın da cevabı aslında yukarıda. Yavrum sen dedenin mezar taşlarını zaten okuyamıyordun. Çünkü okuma yazma bilmiyordun. Arap alfabesi ile açılan okuma yazma kurslarında bile okumayı öğrenemedin ki. :)



    3) gelişmişlik için alfabe değiştirmeye gerek var mıydı Japonlar alfabelerini değiştirmediler ama onlar gelişmiş.



    Cevap verelim: yavrucum Japonların eskiden kullandıkları alfabe ile konuştukları dillerindeki sesler birbirini karsiliyor ama Osmanlı zamanında Anadolu halkının normal hayatta kullandığı dildeki sesli harfleri Arapça alfabesi karşılamiyor.



    Soru: harf devriminden önce Arapça harflerle okuma yazma kurslarının açıldığını buna rağmen Anadolu halkının okuma yazmayı sokemeeigini biliyor muydun.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Atılgan oo -- 30 Mayıs 2017; 15:19:58 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Exterminio

    Earth ile yeryüzü kelimeleri birbirine yakın anlamlı bile değil. Earth dünya gezegenini ve biraz da toprağı ifade ederken, yeryüzü dünyanın yüzeyini ifade etmek için kullanılıyor. Ki hala daha yeryüzünün kötü bir türetme olduğunu düşünüyorum.

    Bu arada dile sahip olan bizsek, dil bizim ürünümüzse kullanmamamız dilin şuçudur evet.

    Yabancı kelimeler dile zarar verir dediğiniz sürece bir yere varamazsınız. İsteyen istediği kelimeyi kullanır, boşu boşuna kısıtlamalara gidip, sırf alternatifi var diye yeni kelimeleri dilden atmak dili öldürür asıl. Ki, sizin o tercih ettiğiniz sözcükler dilin konuşulmasını ne kolaylaştırıyor ne de güzelleştiriyor.

    Şuanda ben, ana dilim Türkçe olduğu halde, İngilizce ile aklımdaki birçok şeyi daha iyi ifade edebiliyorsam, daha geniş ve kapsamlı konuşabiliyorsam, Türkçe'nin daraltıldığını, bizzat dil koruyucuları tarafından bozulduğunu söyleyebilirim.

    Size ne dersek diyelim earth size daha güzel gelecek sanırım. Ama bu insanların genelinde var sadece sizde değil. Bazı yabancı kelimeler kulağa hoş gelir. Mesela Jack Sparrow filmde telaffuz edince çok güzel ama soyadını çevirirsek Jack Serçe. Şimdi sizin mantığınızla düşünürsek sparrow kulağa hoş geliyor bundan sonra sparrow kullanıyoruz.

    Dil bizim ürünümüz ama kullanmamamız dilin suçu

    Bence siz Türkçe konuşmayı bırakın. İngilizce hem daha hoş diyorsunuz hem de kendinizi daha iyi ifade edebiliyormuşsunuz.
    Yukarıda arkadaşın dediği gibi bugün onlarca 'uydurulmuş' kelimeyi uydurulduğunu dahi fark etmeden kullanıyorsunuz. Uydurmaya karşıysanız uçak değil teyyare, akaryakıt yerine fueloil deyin.




  • Gökbilge kullanıcısına yanıt
    bak küçük kafatasçı;
    arapçasını değil Türkçesini kullanıyorum, kökeni ne olursa olsun bunlar Türkçedir.

    Tasarruf kelimesi arapçası harcamaktır. Biz biriktirme manasıyla kullanıyoruz. Mektep sıra demek, biz okul manası yüklemişiz. Sonra ne yaptık devrim saçmalığıyla; fransızcadan ekolü aldık okul yaptık. Fransızcadan alınma kelimelere bir tane ırkçının ses ettiği yok ama 1000 yıl önce menşei Kur'an olan kelimeden bizimkiler rahatsız

    söyle bakalım muharebe mi savaş, harp mi savaş, cihat mı savaş, cenk mi savaş, cidal mi savaş?
    Sakarya muharebesi, birinci cihan harbi, cidal-i milli, büyük cihat... Hadi bakalım çık işin içinden
    ingilizceden misal verelim; war, battle, combat, fight hepsine savaş demişiz. Savmaktan uydurmuşuz bir şey.

    Her sakallıyı deden zannetme?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi moustapha129 -- 30 Mayıs 2017; 15:47:45 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: insipe12

    Zamanında bir gecede sahte bir dil uydurup,bir milleti cahil bıraktılar.Bugün,geçmişini bilmeyen bir halkın direk sebebi budur.Ümmet nefreti diyorum buna,ya da laİTlik de denebilir.

    Bir gecede dil uydurulabiliyor demek o kadar basit yani.

    Geçmişini bilmeyen? Seni tutan mı var git öğren gir arşivlere oku geçmişini. Halil İnalcık kimdi haberin var mı? Ahmet Taşağıl kim duydun mu hiç? İlber Ortaylı, Ahmet Şimşirgil, Talha Uğurluel okudun mu? Geçmişini bilmiyormuş. Senin bilmemen kimsenin bilmediği anlamına gelmez. O kadar kitap var Osmanlıca öğreten mezar taşlarını okuyamıyoruz diyeceğine git al bir tane öğren. Ama yok neden onu öğrenecek kapasiten yok. Anca 'mezar taşlarını okuyamıyoruz, geçmişimiz..' diye konuşursunuz. Gider tarihi birilerinden dinlersiniz aynı Kuran-ı kerimi kendiniz okumak yerine hocalardan dinlediğiniz gibi...

    Sizin zihniyetinizdekiler sürekli der 'Osmanlı torunuyuz, Osmanlıcıyız...'. Nedense Türküm diyemez. Oysa Osmanlı ile ilgili bildikleri şunlardır: Ertuğrul Gazi(Diriliş sağolsun yoksa onu da bilen yoktu), 1299(herkes değil), 1453, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim (tarihleri bilen yok), Kanuni Sultan Süleyman(tarihler yine bilinmez), Ulu Hakan Abdülhamit ve son olarak Sultan Vahidettin. Ha bir de arabanın arka camındaki anlamını, hangi padişaha ait olduğunu bile bilmedikleri tuğra var... Böyle Osmanlı torunu mu olur? Konuşmayla olmuyor maalesef.




  • DİLİ RAHAT BIRAKIN!..

    Aşağıya H. Şengül'ün Sevan Nişanyan'ın bir çalışması için yazdığı makalesini alıntıladım. Bunu elbette pek çok açıdan hemfikir olduğumuz için yapıyorum ve iktidarların, hangisi olursa olsun, dilimizi rahat bırakmasını istiyorum çünkü çabaları beyhudedir. Onlar neyi empoze ederse etsin, halk uyarına geleni konuşur (yazar demiyorum, o başka bir hikaye). Durum böyle bile olsa, dil dediğimiz şey ideolojinin at koşturduğu bir alan olmamalı. İktidarların işi ülkeyi yönetmektir, dili yönetmek değil!..



    Dil ve Dilimizde Kullanılan Sözcüklerin Etimolojik Dağılımı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dil üzerine açıklamaları, her ne kadar gündem sıkça değişse de etkilerini sürdürüyor. Birçok konuda olduğu gibi bu konuyu da sağlıklı konuşamıyor, tartışamıyoruz. Türkiye’de farklı siyasi ve kültürel alanlar, karpuz gibi bir parçalanmışlığa sahip! Önyargılı ve şiddet potansiyeli taşıyan bu durum daha çok, devlet tarafından inşa edilen, işlenen kimlikçilik politikalarının bir sonucudur. Dil gibi bilimsellik içeren bir konu siyaset alanı dışında ve özellikle de veriler üzerinden tartışılmalıdır. Bu anlamda konuya katkısı olacağını düşündüğüm için aşağıda bir etimoloji sözlüğü çalışmasının kelime dağılım sonucunu vereceğim.

    Türkçe sözcüklerin etimolojisi üzerine yayınlanmış kaynakların büyük bölümü ve en hacimlileri, Türkiye dışından araştırmacılara aittir. Nedense dil polisliğine soyunanlar, doğru düzen bir etimoloji sözlüğü ortaya koymamışlardır. Ne ironidir ki, azınlıkları tasfiye planının bir parçası olarak “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyalarının düzenleyicilerinin ve uygulayıcısı makbul vatandaşlarının bizzat kendileri, büyük miktarda yabancı kelimelerle konuşuyorlar, farkında değillerdi! Bu ırkçılığın tersyüz edilmiş halini oluşturan ümmetçiler ise, Türkçeyi Arapçanın hükmüne sokarak dil yoluyla daha bir Müslümanlaştıkları, İslam’ı özünden kavradıkları sanısıyla manevi bir haz yaşıyorlar!

    Türkiye’den yapılan çalışmalardan birisi de, Sevan Nişanyan’ın Adam Yayınları’ndan 2002 yılında çıkan “Sözlerin Soyağacı” sözlüğü çalışmasıdır. Nişanyan, bu çalışmasının yetersiz olduğunu kabul eder. Ancak sözcüklerin tasnifi açısından genel değerlendirmeyi niteliksel anlamda değiştirecek bir durum olmadığı için, Nişanyan’ın bu çalışmasından çıkan sonuçları kullanmak bir sorun oluşturmaz.

    Dil, yaşayan bir organizma gibidir. Her zaman ve her yenilik/gereklilik karşısında o dile yeni kelimeler eklenir ve o dilde, kullanım gerekliliği ortadan kalkan kelimeler, ‘kelime müzesinde’ yerini alır. Örneğin “Zelve” nedir? Ürgüp civarında bir Zelve Vadisi var ve neden vadiye böyle bir isim takılmış? İlkel tarımı, öküzü, kağnı arabasını bilenler, zelveyi de bilirler. Ancak zelve kullanılmadığı için, zelve kelimesi de dolaşımdan kalkmıştır. Son 50 yılda bile Türkçede böyle yüzlerce sözcük ‘yitmiş’, Türkçeye yüzlerce yeni sözcük girmiştir. Ancak dilini yaşatabilen toplumlarda o dile giren sözcük, yiten sözcükten daha fazladır. Çünkü ‘hayatın çeşitliliği’ gittikçe artmaktadır.

    Aşağıdaki tabloyu verirken kastım, kesinlikle dili etnik bir değerlendirmeye/ölçülendirmeye tabi tutmak değildir. 15 bin kök sözcüklü dilimizin beşte birinin Türkçe kökenli olması, geri kalanının diğer dillere ait olması üzülecek, utanılacak, komplekse kapılacak bir durum değildir. O kelimelerin çok büyük bir bölümünü günlük iletişimimizde kullanmamakla birlikte, onlar dilimize girmişler ve bize de aittirler.

    Biz dışarıdan kelime almışız ama dışarıya da kelime vermişiz. Örneğin Balkan dillerinde çok sayıda Türkçe (Türkçe üzerinden geçen Arapça kökenli kelime olsa da) kelime bulunmaktadır. İngilizcenin neredeyse yarısından fazlası da Latincedir. Bunları dert etmeye gerek yok! Bütün mesele bir durumu, bir olguyu, bir olayı, bir nesneyi, bir ilişkiyi; kısacası şeyleri çok yönlü ifade (çünkü o şeylerin kendisi çok yönlüdür) edebilen kelimelere sahip olmaktır. Ana dilden üretilebiliyorsa tamam, üretilemiyorsa da kelime dışarıdan alındığı şekliyle kullanılabilir. Bu bakımdan köken ikinci plandadır!

    Bu köken, etnisite saplantıları dini sınıflandırmaya dayalı milletler sisteminden, etnik orijin arayışına/oluşturulmasına dayalı milliyet/ulus esaslı sistemlere geçişle ortaya çıktı. Bu durum, bizim gibi ülkelerde toplumda bir arîleşme, öze dönüş gibi siyasal, kültürel mühendislik çalışmalarını körükledi. Elbette dil de bundan payını aldı, alıyor! Dildeki bu anlayışın ürünleri, özellikle felsefi metinlerde bir anlaşılmazlığa, bir zorlanmaya neden oluyor. Yoksa Türkçeyle de felsefe yapılır, yapılıyor da.

    Osmanlıcanın yazım kurallarının ve imla yapısının oturtulamamış olması (Hatta Enver Paşa bu zorluğu aşmak için kendince birtakım kurallar getirmiş ve buna biraz da alay yollu olarak Enverice denmiştir – dil, emir dinlemez!), eklektik yapısı, zor öğretilebilir olması gibi gerçekleri görmezden gelerek Osmanlıca övgücülüğü yapanların aslında bütün dertleri, Arapça alfabenin değiştirilerek Latin alfabesine geçilmesidir. Bir din, doğal olarak doğduğu dille bağlantılıdır (Her ne kadar Hıristiyanlık dininin gelişmesiyle Aramice dili paralellik göstermemiş olsa da) ve o din, ilk ifadesini bulduğu dile bir ‘kutsallık’ kazandırır. Bu bakımdan İslam’ın Arap kaynaklı doğuşu, Arap dili ve alfabesinin öğrenilmesinin zorunlu, cazip, kutsal olduğu gibi bir sanı uyandırır.

    Gerek Kemalistler gerekse Osmanlıcı fetişistler dili, ideolojinin bir aracı olarak kullanıyorlar. Dilin sadeleştirilmesinde anlaşılır bir yan olmakla birlikte, bunu saplantılı hale getirerek Öz Türkçecilik gibi zorlamalara başvurulduğunda bu kez, bu dille yazılan metinler de anlaşılmaz oluyor. Bu anlayışla türetilmiş kelimelerle yazılan metinler (özellikle felsefe metinleri) bir felaket! Böylesi metinlerde bulunması gerekli olan entelektüellik de daha baştan, anlamı ifade edemeyen saçma kelimeler yüzünden yitiyor. Çeviriler için de benzer sorunlar yaşanmaktadır.

    Arapça, bu İslamcıların elinde bir silah gibi kullanılıyor! AKP iktidarı, Osmanlıca bahanesiyle dinin (İslam) kutsallığını dilin/alfabenin (Arap) kutsallığına tahvil ederek bir siyasal İslam ‘dokunulmazlığı’, eğitim üzerinde bir dil ipoteği ve kültürel hegemonya kurmak istiyor. Osmanlıca gibi bir melez dil üzerine hamaset yapanlar, dillerini kullanmaktan mahrum bırakılmış halkların dillerine gereken ilgiyi ve saygıyı göstermiyorlar! Bu da gösteriyor ki, AKP’liler dil üzerinden Yeni Osmanlıcı anakronizmini siyasete uyarlamaya çalışıyorlar!

    Dili ideolojinin ve siyasetin hizmetine sokan iktidarların yarattığı sıkıntıları yaşıyoruz. Ancak toplumsal hayat iktidarlardan çok daha büyük, çok daha derin. Suyun akarını bulduğu gibi, dil de yolunu bularak yaşıyor!

    Türkçenin etimolojik sözlüğü üzerine Nişanyan’ın (kesin olmayan) yaptığı çalışmadan şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır:

    TDK ve Sözde Dil Koruyucuları yüzünden Türkçe ölüyor

    Kaynak:http://bianet.org/biamag/kultur/161389-dil-ve-dilimizde-kullanilan-sozcuklerin-etimolojik-dagilimi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Torlak Kemal -- 30 Mayıs 2017; 15:51:23 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: moustapha129

    bak küçük kafatasçı;
    arapçasını değil Türkçesini kullanıyorum, kökeni ne olursa olsun bunlar Türkçedir.

    Tasarruf kelimesi arapçası harcamaktır. Biz biriktirme manasıyla kullanıyoruz. Mektep sıra demek, biz okul manası yüklemişiz. Sonra ne yaptık devrim saçmalığıyla; fransızcadan ekolü aldık okul yaptık. Fransızcadan alınma kelimelere bir tane ırkçının ses ettiği yok ama 1000 yıl önce menşei Kur'an olan kelimeden bizimkiler rahatsız

    söyle bakalım muharebe mi savaş, harp mi savaş, cihat mı savaş, cenk mi savaş, cidal mi savaş?
    Sakarya muharebesi, birinci cihan harbi, cidal-i milli, büyük cihat... Hadi bakalım çık işin içinden
    ingilizceden misal verelim; war, battle, combat, fight hepsine savaş demişiz. Savmaktan uydurmuşuz bir şey.

    Her sakallıyı deden zannetme?


    Bak Arap,

    Türkçesini değil Arapçasını kullanıyorsun. Okula Fransızca deyip Arapçalara Türkçe demen olmammış. Ekol olmuş okul. Okumak vs. bağlantılı. Senin kullandığın Arapça kelimelerde ne değişim olmuş? Direk gelmiş girmiş dile. Ne Türkçe bir anlamla bağlantısı var ne başka bir şeyle.

    Savaş kelimesi o yazdığın anlamları karşılıyor. Savaş, dövüş, çarpışma gibi sözcükler o yazdığın ingilizce sözcükleri karşılıyor ama sen sadece savaşı bildiğin için eşleştiremiyorsun. Gidip Arapçalarıyla eşleştiriyorsun doğal olarak.

    Sen Arapça kullanmaya devam et. Ama bunların Türkçe olduğunu söyleme lütfen.




  • Torlak Kemal kullanıcısına yanıt
    Resimde 3. sırada Türkçe var? O nasıl oluyor? En altta 14.690 diyor Türkçede 100 binden fazla kelime var? Ya ben yanlış anladım ya da resim yanlış.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    DİLİ RAHAT BIRAKIN!..

    Aşağıya H. Şengül'ün Sevan Nişanyan'ın bir çalışması için yazdığı makalesini alıntıladım. Bunu elbette pek çok açıdan hemfikir olduğumuz için yapıyorum ve iktidarların, hangisi olursa olsun, dilimizi rahat bırakmasını istiyorum çünkü çabaları beyhudedir. Onlar neyi empoze ederse etsin, halk uyarına geleni konuşur (yazar demiyorum, o başka bir hikaye). Durum böyle bile olsa, dil dediğimiz şey ideolojinin at koşturduğu bir alan olmamalı. İktidarların işi ülkeyi yönetmektir, dili yönetmek değil!..



    Dil ve Dilimizde Kullanılan Sözcüklerin Etimolojik Dağılımı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dil üzerine açıklamaları, her ne kadar gündem sıkça değişse de etkilerini sürdürüyor. Birçok konuda olduğu gibi bu konuyu da sağlıklı konuşamıyor, tartışamıyoruz. Türkiye’de farklı siyasi ve kültürel alanlar, karpuz gibi bir parçalanmışlığa sahip! Önyargılı ve şiddet potansiyeli taşıyan bu durum daha çok, devlet tarafından inşa edilen, işlenen kimlikçilik politikalarının bir sonucudur. Dil gibi bilimsellik içeren bir konu siyaset alanı dışında ve özellikle de veriler üzerinden tartışılmalıdır. Bu anlamda konuya katkısı olacağını düşündüğüm için aşağıda bir etimoloji sözlüğü çalışmasının kelime dağılım sonucunu vereceğim.

    Türkçe sözcüklerin etimolojisi üzerine yayınlanmış kaynakların büyük bölümü ve en hacimlileri, Türkiye dışından araştırmacılara aittir. Nedense dil polisliğine soyunanlar, doğru düzen bir etimoloji sözlüğü ortaya koymamışlardır. Ne ironidir ki, azınlıkları tasfiye planının bir parçası olarak “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyalarının düzenleyicilerinin ve uygulayıcısı makbul vatandaşlarının bizzat kendileri, büyük miktarda yabancı kelimelerle konuşuyorlar, farkında değillerdi! Bu ırkçılığın tersyüz edilmiş halini oluşturan ümmetçiler ise, Türkçeyi Arapçanın hükmüne sokarak dil yoluyla daha bir Müslümanlaştıkları, İslam’ı özünden kavradıkları sanısıyla manevi bir haz yaşıyorlar!

    Türkiye’den yapılan çalışmalardan birisi de, Sevan Nişanyan’ın Adam Yayınları’ndan 2002 yılında çıkan “Sözlerin Soyağacı” sözlüğü çalışmasıdır. Nişanyan, bu çalışmasının yetersiz olduğunu kabul eder. Ancak sözcüklerin tasnifi açısından genel değerlendirmeyi niteliksel anlamda değiştirecek bir durum olmadığı için, Nişanyan’ın bu çalışmasından çıkan sonuçları kullanmak bir sorun oluşturmaz.

    Dil, yaşayan bir organizma gibidir. Her zaman ve her yenilik/gereklilik karşısında o dile yeni kelimeler eklenir ve o dilde, kullanım gerekliliği ortadan kalkan kelimeler, ‘kelime müzesinde’ yerini alır. Örneğin “Zelve” nedir? Ürgüp civarında bir Zelve Vadisi var ve neden vadiye böyle bir isim takılmış? İlkel tarımı, öküzü, kağnı arabasını bilenler, zelveyi de bilirler. Ancak zelve kullanılmadığı için, zelve kelimesi de dolaşımdan kalkmıştır. Son 50 yılda bile Türkçede böyle yüzlerce sözcük ‘yitmiş’, Türkçeye yüzlerce yeni sözcük girmiştir. Ancak dilini yaşatabilen toplumlarda o dile giren sözcük, yiten sözcükten daha fazladır. Çünkü ‘hayatın çeşitliliği’ gittikçe artmaktadır.

    Aşağıdaki tabloyu verirken kastım, kesinlikle dili etnik bir değerlendirmeye/ölçülendirmeye tabi tutmak değildir. 15 bin kök sözcüklü dilimizin beşte birinin Türkçe kökenli olması, geri kalanının diğer dillere ait olması üzülecek, utanılacak, komplekse kapılacak bir durum değildir. O kelimelerin çok büyük bir bölümünü günlük iletişimimizde kullanmamakla birlikte, onlar dilimize girmişler ve bize de aittirler.

    Biz dışarıdan kelime almışız ama dışarıya da kelime vermişiz. Örneğin Balkan dillerinde çok sayıda Türkçe (Türkçe üzerinden geçen Arapça kökenli kelime olsa da) kelime bulunmaktadır. İngilizcenin neredeyse yarısından fazlası da Latincedir. Bunları dert etmeye gerek yok! Bütün mesele bir durumu, bir olguyu, bir olayı, bir nesneyi, bir ilişkiyi; kısacası şeyleri çok yönlü ifade (çünkü o şeylerin kendisi çok yönlüdür) edebilen kelimelere sahip olmaktır. Ana dilden üretilebiliyorsa tamam, üretilemiyorsa da kelime dışarıdan alındığı şekliyle kullanılabilir. Bu bakımdan köken ikinci plandadır!

    Bu köken, etnisite saplantıları dini sınıflandırmaya dayalı milletler sisteminden, etnik orijin arayışına/oluşturulmasına dayalı milliyet/ulus esaslı sistemlere geçişle ortaya çıktı. Bu durum, bizim gibi ülkelerde toplumda bir arîleşme, öze dönüş gibi siyasal, kültürel mühendislik çalışmalarını körükledi. Elbette dil de bundan payını aldı, alıyor! Dildeki bu anlayışın ürünleri, özellikle felsefi metinlerde bir anlaşılmazlığa, bir zorlanmaya neden oluyor. Yoksa Türkçeyle de felsefe yapılır, yapılıyor da.

    Osmanlıcanın yazım kurallarının ve imla yapısının oturtulamamış olması (Hatta Enver Paşa bu zorluğu aşmak için kendince birtakım kurallar getirmiş ve buna biraz da alay yollu olarak Enverice denmiştir – dil, emir dinlemez!), eklektik yapısı, zor öğretilebilir olması gibi gerçekleri görmezden gelerek Osmanlıca övgücülüğü yapanların aslında bütün dertleri, Arapça alfabenin değiştirilerek Latin alfabesine geçilmesidir. Bir din, doğal olarak doğduğu dille bağlantılıdır (Her ne kadar Hıristiyanlık dininin gelişmesiyle Aramice dili paralellik göstermemiş olsa da) ve o din, ilk ifadesini bulduğu dile bir ‘kutsallık’ kazandırır. Bu bakımdan İslam’ın Arap kaynaklı doğuşu, Arap dili ve alfabesinin öğrenilmesinin zorunlu, cazip, kutsal olduğu gibi bir sanı uyandırır.

    Gerek Kemalistler gerekse Osmanlıcı fetişistler dili, ideolojinin bir aracı olarak kullanıyorlar. Dilin sadeleştirilmesinde anlaşılır bir yan olmakla birlikte, bunu saplantılı hale getirerek Öz Türkçecilik gibi zorlamalara başvurulduğunda bu kez, bu dille yazılan metinler de anlaşılmaz oluyor. Bu anlayışla türetilmiş kelimelerle yazılan metinler (özellikle felsefe metinleri) bir felaket! Böylesi metinlerde bulunması gerekli olan entelektüellik de daha baştan, anlamı ifade edemeyen saçma kelimeler yüzünden yitiyor. Çeviriler için de benzer sorunlar yaşanmaktadır.

    Arapça, bu İslamcıların elinde bir silah gibi kullanılıyor! AKP iktidarı, Osmanlıca bahanesiyle dinin (İslam) kutsallığını dilin/alfabenin (Arap) kutsallığına tahvil ederek bir siyasal İslam ‘dokunulmazlığı’, eğitim üzerinde bir dil ipoteği ve kültürel hegemonya kurmak istiyor. Osmanlıca gibi bir melez dil üzerine hamaset yapanlar, dillerini kullanmaktan mahrum bırakılmış halkların dillerine gereken ilgiyi ve saygıyı göstermiyorlar! Bu da gösteriyor ki, AKP’liler dil üzerinden Yeni Osmanlıcı anakronizmini siyasete uyarlamaya çalışıyorlar!

    Dili ideolojinin ve siyasetin hizmetine sokan iktidarların yarattığı sıkıntıları yaşıyoruz. Ancak toplumsal hayat iktidarlardan çok daha büyük, çok daha derin. Suyun akarını bulduğu gibi, dil de yolunu bularak yaşıyor!

    Türkçenin etimolojik sözlüğü üzerine Nişanyan’ın (kesin olmayan) yaptığı çalışmadan şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır:

    TDK ve Sözde Dil Koruyucuları yüzünden Türkçe ölüyor

    Kaynak:http://bianet.org/biamag/kultur/161389-dil-ve-dilimizde-kullanilan-sozcuklerin-etimolojik-dagilimi








    Kimse kusura bakmasın da bu konuda ciddiye alınacak belki de en son isim Nişanyan'dır. Osmanlıca dediğimiz eski yazıyı düzgün ve akıcı okumaktan uzak; Ermenice'den gelir, Rumca'dan gelir, ne olduğunuz çözemedim vs. dediği Anadolu'daki birçok ismin Türkmen aşiretlerinin ismi olduğunu bilmekten aciz adamın yaptığı etimoloji sözlüğü ciddiye alınmaz, ona da etimoloji sözlüğü denmez. Nitekim hiçbir ilmi ciddiyeti olmadığından dolayı ne muhatap alınmış, ne kaynak olarak kullanılmış ne de ciddiye alınmıştır.

    Türkçe'nin gerçek anlamda bir etimoloji sözlüğü yoktur. Meşhur yabancı bir profesörün hazırladığı fakat yarım kalan etimoloji sözlüğü vardır. Açıklaması da yanlış olan, abajur ile başlamasından dolayı onu dahi ciddiye almazlar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Exterminio

    Mazur görün, ikileme yaptığım yeri bile hatırlamıyorum. Konuyu ilk açtığımda gecenin ortalarıydı ve uyku bastırıyordu. Sonrasında birçok düzenlemeden geçirdim, o virgül sildiğim bir cümleden falan da kalmış olabilir.

    Yeni yetmeleri takmak zaman kaybıdır şu türkçüler dillerinin ölmesini istiyorlar kesinlikle uyduruk lisanı yaptılar lafım düzgün vatanperverlerle söylenmemiştir dilin zenginliği anlamları karşılayabilecek sözcüklerin yeterliliğiyle ilgilidir



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 30 Mayıs 2017; 16:59:36 >
  • Atılgan oo kullanıcısına yanıt
    Okuma yazma sebebiyle harf inkılabı yapıldı tam bir palavra. İstatistikler ortada o mekteplerde okuyanlar dahil edilmiyor, okuma seviyesi %3, yok ebesinin nikahı
    bak ismet inönü ne demiş:
    “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-Islam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.(…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. (…) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı [1]


    [1] Ismet Inönü, Hatıralar, cild 2, sayfa 223.

    Latin alfabesinin neresi dilimize uygun; kar ile satışın karı aynı yazılıyor. Baki yemek yiyen demek, baki ölümsüz demek. Bak yazamadım.
    Komisyondaki kemalist yakup kadri bile "benim adım yakup oldu diye serzenişte bulunmuş, siz neyin kafasını yaşıyorsunuz.
    Bir alfabe medeniyetin alfabesidir, medeniyetler mukaddes kitaplarının alfabesini alır. Afganca, urduca, pencapça, farsça,boşnakça ve dahi endülüs ispanyolcası bu alfabeyle yazıldı.
    Okuma yazmayı artırmak istiyorsan mektep açarsın. Bak demişsin mektep açtılar diye ama nedense! çok beklemeden 28 de kaldırılmış.

    Bir ülke için Mühim olan okuma oranı değildir, münevverlerinin kalitesidir. Okuma oranı arttı da noldu, şimdiki profesörler o zamanın üniversite talebesi etmiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi moustapha129 -- 30 Mayıs 2017; 16:15:6 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gök Gürültüsü


    quote:

    Orijinalden alıntı: moustapha129

    Okuma yazma sebebiyle harf inkılabı yapıldı tam bir palavra. İstatistikler ortada o mekteplerde okuyanlar dahil edilmiyor, okuma seviyesi %3, yok ebesinin nikahı
    bak ismet inönü ne demiş:
    “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-Islam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.(…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. (…) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı [1]


    [1] Ismet Inönü, Hatıralar, cild 2, sayfa 223.

    Latin alfabesinin neresi dilimize uygun; kar ile satışın karı aynı yazılıyor. Baki yemek yiyen demek, baki ölümsüz demek. Bak yazamadım.
    Komisyondaki kemalist yakup kadri bile "benim adım yakup oldu diye serzenişte bulunmuş, siz neyin kafasını yaşıyorsunuz.
    Bir alfabe medeniyetin alfabesidir, medeniyetler mukaddes kitaplarının alfabesini alır. Afganca, urduca, pencapça, farsça,boşnakça ve dahi endülüs ispanyolcası bu alfabeyle yazıldı.
    Okuma yazmayı artırmak istiyorsan mektep açarsın. Bak demişsin mektep açtılar diye ama nedense! çok beklemeden 28 de kaldırılmış.

    Bir ülke için Mühim olan okuma oranı değildir, münevverlerinin kalitesidir. Okuma oranı arttı da noldu, şimdiki profesörler o zamanın üniversite talebesi etmiyor.


    Çok iyi yapmışlar.Yüzyıllar boyunca,Türkleri etkisi altına alan,kutsallaştırılmış arap emperyalizmine,yayılmacılığına,arap sömürgeciliğine dur diyerek,etkisini kırmaya çalışmışlar.Kuşkusuz islam,arap emperyalizminin,arap yayılmacılığın,sömürgeciliğinin kutsallaştılmış halidir.İslam yayıldıktan sonra birçok toplum özbenliğini yitirerek araplaşmıştır.Araplaşmayanlar ise arap sevici olup çıkmıştır.İslamı seçince,tüm değerlerin,kutsalların araplarla bağlantılı olur,arabın tapınmalarını yerine getirmeye başlarsın,mekkeye kutsal kent,kentlerin anası olur,taştan küpün çevresinde döner,hacerül esvede el yüz sürersin,namaz kılar,oruç tutarsın.Kuran arapçadır.Osman,Ali,Ömer,Ebubekir,Ayşe,Zeynep araptır.Peygamber olarak görülen kişi araptır.Cübbe,sarık,kara çarşaf arabındır.Mutluluklarını,üzüntülerini,sevinçlerini,acılarını arabın geçmişinden almaya başlarsın,Tvlerde arapların yaşam öyküleri anlatılır,her yere araplaştırma kurumu imam hatipler açılır.Atatürkün tüm bu çabalarına,uğraşılarına karşın arapçılığın etkisi tam olarak kırılamamıştır,arapçılık yeniden hortlamıştır.Çünkü arapçılık uyuşturan kutsallığını kullanarak,işini görür.Uyuşturan,bağımlılık yapan kutsallık tarafından ele geçirilen beyinler , gün sonunda arapçılık yapmaya,arabın değerlerini,kültürünü,kutsallarını,geçmişini dayatmaya başlarlar.
    Şu bir gerçek ki,İslam araplaştırır,İslam tek tipleştirir.İslamın tam olarak egemen olduğu,uygulandığı yerlerin arabistana dönüşmesi kaçınılmazdır.



    Bilim disiplini kabul edince atinalı mı oluyorsun ?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 30 Mayıs 2017; 16:58:15 >




  • moustapha129 M kullanıcısına yanıt
    Küfür nerede?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: moustapha129

    Okuma yazma sebebiyle harf inkılabı yapıldı tam bir palavra. İstatistikler ortada o mekteplerde okuyanlar dahil edilmiyor, okuma seviyesi %3, yok ebesinin nikahı
    bak ismet inönü ne demiş:
    “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-Islam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.(…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. (…) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı [1]


    [1] Ismet Inönü, Hatıralar, cild 2, sayfa 223.

    Latin alfabesinin neresi dilimize uygun; kar ile satışın karı aynı yazılıyor. Baki yemek yiyen demek, baki ölümsüz demek. Bak yazamadım.
    Komisyondaki kemalist yakup kadri bile "benim adım yakup oldu diye serzenişte bulunmuş, siz neyin kafasını yaşıyorsunuz.
    Bir alfabe medeniyetin alfabesidir, medeniyetler mukaddes kitaplarının alfabesini alır. Afganca, urduca, pencapça, farsça,boşnakça ve dahi endülüs ispanyolcası bu alfabeyle yazıldı.
    Okuma yazmayı artırmak istiyorsan mektep açarsın. Bak demişsin mektep açtılar diye ama nedense! çok beklemeden 28 de kaldırılmış.

    Bir ülke için Mühim olan okuma oranı değildir, münevverlerinin kalitesidir. Okuma oranı arttı da noldu, şimdiki profesörler o zamanın üniversite talebesi etmiyor.


    Palavra mı



    Yahu palavra diyecekseniz sorduğum soruya cevap vermeniz gerekir.



    Madem harf inkılabının amacı insanların geçmişle bağlarını koparmaksa NEDEN HARF İNKİLABİNDAN ONCE ARAPCA HARFLERLE OKUMA YAZMA KİRSLARİ ACİLDİ.



    geleceği görerek zuppelik yapayım.



    Bu büyük harflerle yazdığım soruya asla cevap veremeyeceksin.



    Şimdi de bira znesemizi bulalım.



    Hani okuma yazma oranı düşük değildi diyorsun ya. Mesela yüzde kaçtı. Hadi söyle okkalı bir cevap Verde seni ortaya alıp gülelim.



    Not: yukarıda ki büyük harflerle yazdığım soruya cevap veremeyip kaçacağını yazmış mıydım.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yahu cevap vermeyin şu herife. Bu kafaya göre Bulgarlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Memlükler, Kırgızlar, Özbekler, Kazaklar, İran'da hüküm süren Safeviler, Osmanlılar ve hatta biz Araplaştık; Musevi inancına sahip olan Hazarlar Yahudileşti, Hristiyan olan Gagavuzlar yahut diğer yabancı milletler Aramileşti.

    Yobaz olmak için illa bir şeye inanmak gerekmiyor işte...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gök Gürültüsü


    quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion


    quote:

    Orijinalden alıntı: Gök Gürültüsü


    quote:

    Orijinalden alıntı: moustapha129

    Okuma yazma sebebiyle harf inkılabı yapıldı tam bir palavra. İstatistikler ortada o mekteplerde okuyanlar dahil edilmiyor, okuma seviyesi %3, yok ebesinin nikahı
    bak ismet inönü ne demiş:
    “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-Islam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.(…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. (…) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı [1]


    [1] Ismet Inönü, Hatıralar, cild 2, sayfa 223.

    Latin alfabesinin neresi dilimize uygun; kar ile satışın karı aynı yazılıyor. Baki yemek yiyen demek, baki ölümsüz demek. Bak yazamadım.
    Komisyondaki kemalist yakup kadri bile "benim adım yakup oldu diye serzenişte bulunmuş, siz neyin kafasını yaşıyorsunuz.
    Bir alfabe medeniyetin alfabesidir, medeniyetler mukaddes kitaplarının alfabesini alır. Afganca, urduca, pencapça, farsça,boşnakça ve dahi endülüs ispanyolcası bu alfabeyle yazıldı.
    Okuma yazmayı artırmak istiyorsan mektep açarsın. Bak demişsin mektep açtılar diye ama nedense! çok beklemeden 28 de kaldırılmış.

    Bir ülke için Mühim olan okuma oranı değildir, münevverlerinin kalitesidir. Okuma oranı arttı da noldu, şimdiki profesörler o zamanın üniversite talebesi etmiyor.


    Çok iyi yapmışlar.Yüzyıllar boyunca,Türkleri etkisi altına alan,kutsallaştırılmış arap emperyalizmine,yayılmacılığına,arap sömürgeciliğine dur diyerek,etkisini kırmaya çalışmışlar.Kuşkusuz islam,arap emperyalizminin,arap yayılmacılığın,sömürgeciliğinin kutsallaştılmış halidir.İslam yayıldıktan sonra birçok toplum özbenliğini yitirerek araplaşmıştır.Araplaşmayanlar ise arap sevici olup çıkmıştır.İslamı seçince,tüm değerlerin,kutsalların araplarla bağlantılı olur,arabın tapınmalarını yerine getirmeye başlarsın,mekkeye kutsal kent,kentlerin anası olur,taştan küpün çevresinde döner,hacerül esvede el yüz sürersin,namaz kılar,oruç tutarsın.Kuran arapçadır.Osman,Ali,Ömer,Ebubekir,Ayşe,Zeynep araptır.Peygamber olarak görülen kişi araptır.Cübbe,sarık,kara çarşaf arabındır.Mutluluklarını,üzüntülerini,sevinçlerini,acılarını arabın geçmişinden almaya başlarsın,Tvlerde arapların yaşam öyküleri anlatılır,her yere araplaştırma kurumu imam hatipler açılır.Atatürkün tüm bu çabalarına,uğraşılarına karşın arapçılığın etkisi tam olarak kırılamamıştır,arapçılık yeniden hortlamıştır.Çünkü arapçılık uyuşturan kutsallığını kullanarak,işini görür.Uyuşturan,bağımlılık yapan kutsallık tarafından ele geçirilen beyinler , gün sonunda arapçılık yapmaya,arabın değerlerini,kültürünü,kutsallarını,geçmişini dayatmaya başlarlar.
    Şu bir gerçek ki,İslam araplaştırır,İslam tek tipleştirir.İslamın tam olarak egemen olduğu,uygulandığı yerlerin arabistana dönüşmesi kaçınılmazdır.



    Bilim disiplini kabul edince atinalı mı oluyorsun ?

    İslam arabistandan çıkan bir dindir,paket halinde gelir,tüm kutsallarıyla,değerleriyle,geçmişiyle,tapınmalarıyla,önderleriyle birlikte.İslamı seçince,paket halinde bunları da kabul edersin,kaçınılmaz olarak.Ama arapçılık sonsuz bir güce dayandırılıp,kutsallaştırılıp,islam adını aldığı için,bunlar islamın değerleridir,kutsallarıdır.Kutsallık maskesini çıkartınca,arapçılık,araplık orada durmaktadır.Tüm iş bu kutsallık maskesini indirebilmekte.

    Hangi inanç ravilerin belli kısmını onaylayan selefiler budizmden etkileşime geçen tasavvuf daha sana fazlaca yorum söylerim herkesin kendi anlayışı vardır sonsuz yapar metni inceleseydin sonucun değil yöntemin asıl olduğu gerçeği bilirdin kavramlar üretmişsin doğası gereği farklı olan anlayışların tekilliğine inanıyorsun kısacası




  • Merhaba,

    Konuyu yeni gördüm.

    Açıkçası konu sahibinin yazdığı görüşe katılamayacağım.

    Türkçe sistematik bir dildir, ilk önce buradan başlamak gerek ya da Oktay Sinanoğlu'nun dediği gibi
    -kesinlikle öyle- ''Matematiksel'' bir dildir.

    Toplama ve Çıkarma özelliği gösterir. Sözcükler birbirinden rahatlıkla ayrılabilir veya sözcükler birbiriyle rahatlıkla birleşebilir.

    Türetme yeteneği yüksek bir dildir yukarıdaki tanımada uygun bir şekilde bunu söyleyebiliriz.

    Şimdi çok fazla dilin detayına girmeden şunu söylemek istiyorum.

    Sizin dediğinizin örneğini Azerbaycan'da görebilirsiniz.

    Cumhuriyet yerine respublika

    Başkan yerine prezident

    ve diğer örnekleri uzar gider.

    Peki bu zenginlik midir yoksa öz kimlikte bir yıkıma neden olmaz mı?

    Dil, bir ulusu temsil eder. Eğer ulus kendi dilini koruyamazsa o ulus yok olur.

    Bakınız, Bulgaristan.

    Aralarında çıkıyor Turan grupları ama nadir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Atılgan oo


    quote:

    Orijinalden alıntı: moustapha129

    Okuma yazma sebebiyle harf inkılabı yapıldı tam bir palavra. İstatistikler ortada o mekteplerde okuyanlar dahil edilmiyor, okuma seviyesi %3, yok ebesinin nikahı
    bak ismet inönü ne demiş:
    “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-Islam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.(…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. (…) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı [1]


    [1] Ismet Inönü, Hatıralar, cild 2, sayfa 223.

    Latin alfabesinin neresi dilimize uygun; kar ile satışın karı aynı yazılıyor. Baki yemek yiyen demek, baki ölümsüz demek. Bak yazamadım.
    Komisyondaki kemalist yakup kadri bile "benim adım yakup oldu diye serzenişte bulunmuş, siz neyin kafasını yaşıyorsunuz.
    Bir alfabe medeniyetin alfabesidir, medeniyetler mukaddes kitaplarının alfabesini alır. Afganca, urduca, pencapça, farsça,boşnakça ve dahi endülüs ispanyolcası bu alfabeyle yazıldı.
    Okuma yazmayı artırmak istiyorsan mektep açarsın. Bak demişsin mektep açtılar diye ama nedense! çok beklemeden 28 de kaldırılmış.

    Bir ülke için Mühim olan okuma oranı değildir, münevverlerinin kalitesidir. Okuma oranı arttı da noldu, şimdiki profesörler o zamanın üniversite talebesi etmiyor.


    Palavra mı



    Yahu palavra diyecekseniz sorduğum soruya cevap vermeniz gerekir.



    Madem harf inkılabının amacı insanların geçmişle bağlarını koparmaksa NEDEN HARF İNKİLABİNDAN ONCE ARAPCA HARFLERLE OKUMA YAZMA KİRSLARİ ACİLDİ.



    geleceği görerek zuppelik yapayım.



    Bu büyük harflerle yazdığım soruya asla cevap veremeyeceksin.



    Şimdi de bira znesemizi bulalım.



    Hani okuma yazma oranı düşük değildi diyorsun ya. Mesela yüzde kaçtı. Hadi söyle okkalı bir cevap Verde seni ortaya alıp gülelim.



    Not: yukarıda ki büyük harflerle yazdığım soruya cevap veremeyip kaçacağını yazmış mıydım.

    Arkadaş nerenden uydurdun, ben geçmişle bağımızı koparmak değil islamla koparmak dedim. Büyük harflerle sordugun sorunun cevabı olsa olsa okuma yazmayı artırmak içindir. Eğer okuduğunu anlayabiliyorsan ben de paralelinde yazdım, eğer kurs açıldıysa, bu arada senin iddia öyle farz edelim, olması gereken budur. Okuma yazma oranı yüzde 100 mü dedik. Tenkid ettiğimiz nokta saçma bahanelerle bir alfabe darma duman edildi. Ayrıca hiç de anlatıldığı gibi okuma yazma oranında başarılı olunmadı. Birazdan kaynaktan yazarım buraya

    Sen açıkla bakalım güneş-dil teorisi saçmalığı ne iştir?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi moustapha129 -- 30 Mayıs 2017; 18:1:53 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gökbilge

    Resimde 3. sırada Türkçe var? O nasıl oluyor? En altta 14.690 diyor Türkçede 100 binden fazla kelime var? Ya ben yanlış anladım ya da resim yanlış.

    Yazının konusu aslında o değil. Yazar Nişanyan'ın bir etimoloji çalışmasından yola çıkarak Türkçenin kelime dağarcığının çoğunun başka dillerden alınma kelimelerden oluştuğunu vurgulamak istemiş. Nişanyan'ın çalışması tahminen yetersiz bir çalışma. Yazar zaten bunu makalesinde belirtmiş. Yani Nişanyan Türkçe'den sadece 15 kelimenin kökenini incelemiş, tamamını değil. Bu nedenle verdiği rakamlar yanıltıcı da olabilir. Üstelik verdiği köken bilgileri üzerinde bir konsensüs dahi olmayabilir.

    Mesele o değil, H.Şengül'ün makalesinin ana teması Türkçenin iktidarlar elinde nasıl ideolojik bir araç haline getirildiği ve aslında Türkçenin özgün kelime hazinesi açısından aslında ne kadar fakir olduğu. Benim katıldığım hususlar bunlar. Şu kısacık yorumumda bile bir sürü kökeni Türkçe olmayan kelime geçiyor.




  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.