Şimdi Ara

Rapor: Z Kuşağı Kimdir? Ne İstiyor?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
0
Favori
239
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bu raporda, 1995 ve 2010 yılları arasında doğan ve Z Kuşağı olarak adlandırılan genç kuşak insanların Türkiye’de yaşanan dini, siyasi, sosyal ve ekonomik olaylara bakışları hakkında bilgi verilmiştir.



    Yapılacak olan ilk genel seçimde kullanacakları oy ile Türkiye’nin 2023 sonrası oluşacak olan siyasi yapısı ve yol haritasını belirleme gücüne sahip olan bu genç insanların Türkiye’de yaşanan olaylara karşı bakış açıları ve nasıl düşündükleri özellikle kamuoyu şirketlerinin verileri baz alınarak incelenmiştir.


    İnceme sonucunda, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre ilk seçimde 9,1 milyon oy verme kapasitesine sahip olacak olan bu kitlenin, yüzde 83'lük bir bölümünün siyaseti takip ettiği ancak siyasete doğrudan katılım hususunda çok istekli olmadığı, %76’sının Cumhur İttifakını desteklemediği, gençlerin üçte ikisinin kendilerine başka bir ülkede vatandaşlık verilse Türkiye’yi terk edip gitmeyi düşündükleri, dijital dünyaya çok bağımlı oldukları, kendilerine karşı sergilenecek olumsuz her fikir ve uygulamaya karşı fazlasıyla agresif oldukları, bilim, özgürlük ve adalet konularına fazlasıyla değer verdikleri, yüzde 50.5’nin kendisini mutlu hissetmediği, dindarlığa ve muhafazakarlığa daha önceki nesillere göre mesafeli oldukları sonucuna varılmıştır.


    Z KUŞAĞI KİMDİR?


    Z Kuşağı, 1995 ve 2010 yılları arasında doğan genç insanlardan oluşan ve Türkiye’de bundan sonra yapılacak olan seçimlerde kilit rol oynayabilecek ve Türkiye’nin istikbali olan grubun adıdır.

    ADNKS’nin (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi) verilerine göre, 2021 yılının sonunda olası bir erken seçim yapılırsa, Z kuşağının oy potansiyeli 9,1 milyon kişiden oluşmaktadır.               

    Birçoğunun ilk kez oy kullanacak olduğu bu grubu çoğu insan yeterli bir şekilde tanımıyor.


    Yapılan araştırmalar, Z kuşağı gençlerinin neredeyse yüzde 83'lük bir bölümünün siyaseti takip ettiğini ancak siyasete doğrudan katılım hususunda çok istekli olmadığını gösteriyor.


    Bir siyasi partiye üye misiniz, ya da olmayı düşünür müsünüz? Sorusunu yanıtlandıran gençlerin yüzde 64'ü “asla bir siyasi partiye üye olmam” şeklinde cevap veriyor.(2)


    Gezici Araştırma Merkezi tarafından, Türkiye genelinde sosyal, ekonomik, politik ve kültürel konular ile ilgili seçmenin algısını belirlemek üzere 12 ilde 18 ilçede “Z Kuşağı anketi yapıldı.” Araştırma, 20 yaş ve altını temsil eden bin 62 kişilik Z Kuşağı grubuyla yüz yüze gerçekleştirildi.(4)


    Raporda özetle şu tespitlere yer verildi:


    İlk defa oy kullananların yüzde 76’sı Cumhur İttifakı’na oy vermedi.


    Eşitlik temelli anlayışa sahipler.


    Farklı dine mensup birisiyle evlenebilirim diyenlerin oranı yüzde 82.


    Z kuşağının yüzde 32’si düzenli ibadet ediyor.


    Z kuşağının yüzde 86.7’si oy kullanırken ebeveynlerinin etkisinin olamayacağını, kendi iradelerinin ön planda olduğunu söylüyor.(4)


    Çalışmanın amacı, 2023 yılında yapılacak genel seçimlerde belirleyici bir faktör olacak olan ve seçmenlerin yaklaşık yüzde 12'sini oluşturacak gençlerin dini konulara bakışı, siyasi görüşleri ile yaşadığımız dünyaya bakışlarıydı.


    Sonuçlar içerisinde dikkat çekici olan, gençlerin kendilerinden önceki seçmenlerden daha farklı olarak, daha çevreci, bir başkasının duygularını ve içinde bulunduğu durum ya da davranışları içselleştiren, duyarlı ve düşünceli olduğunun görülüyor olmasıydı.


    Çalışmadaki en enteresan sonuçlardan bir tanesi de, genç seçmenlerin ebeveynlerinin nasıl oy kullandığı konusunda da etkili olduklarının ortaya çıkmış olmasıydı.

    Ayrıca, ülkenin gençlerinin geleneksel değerlere karşı ilgisiz göründüğü de yapılan tespitlerdendi. (4)


    Türkiye'nin devam eden ekonomik krizinin ışığında, resmi sonuçlara göre genç işsizliğin aylardır yüzde 25 civarında devam etmesinin de etkisiyle, genç seçmenlerin mevcut iktidarda bir ışık görmesi pek olası görünmüyor.


    Türkiye nüfusunun yüzde 39'unu oluşturan Z kuşağına bakıldığı zaman görülen ilk şey gelecek ve işsizlik kaygısı. Bu düşünce genç insanların buldukları ilk fırsatta ülkeyi terk etmelerine sebebiyet veriyor.

    MAK Danışmanlık Şirketinin hazırladığı araştırma raporuna göre ise gençlerin üçte ikisi kendilerine başka bir ülkede vatandaşlık verilse Türkiye’yi terk edip gitmeyi düşünüyor. Terk ederim cevabı veren 5115 gence, “Niçin gitmek istersiniz?” sorusu yöneltildiğinde yüzde 59’u daha iyi bir gelecek, yüzde 6’sı adalet ve eşitlik, yüzde 14,6’sı daha huzurlu hayat ve yüzde 20,4’ü başka cevaplar vermiş.(9)

    Fransız haber ajansı AFP, Türkiye'deki eğitimli gençlerin ülkeyi terk ettiğini ve başka ülkelerde hayat kurmayı tercih ettiğini anlatan bir haber yayımladı.


    AFP’nin yayımladığı haberde, Türkiye'yi terk eden veya terk etme planları bulunan onlarca kişiyle konuşulduğu ve başka ülkelere yerleşme gerekçelerinde de üç nedenin öne çıktığının görüldüğü belirtildi.

    Üniversite mezunları için azalan iş imkanları.


    İslami kökenli hükümet döneminde artan muhafazakarlık.


    İnsan haklarının ve özgürlüklerin azalması. (10)


    Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye'den yurt dışına göç eden kişi sayısı 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2 artarak 330 bin 289 oldu. Dört yılda Türkiye'den göç eden 20-35 yaş arası nüfus yüzde 70, 35-50 yaş arası nüfus ise yüzde 100 arttı. (11)


    Avrupa'ya giden genç beyinlerin gerçekleştirdiği bu uzaklaşma, uzun vadede, Türk iş piyasasında vahim sonuçlar doğurabilecektir.


    Z Kuşağının yaşadığı en önemli sıkıntı, bir sonraki yıl Türkiye’de hangi problemlerle karşılaşacağını bilmiyor olması olarak görülüyor.


    Bilinmezlik kaygıları arttırıyor.

    DİJİTAL DÜNYA VE Z KUŞAĞI


    Z kuşağı İnternet'e ve dijital dünyaya çok bağımlı bir nesil olarak görülüyor. Teknolojinin dünya üzerinde en etkili gelişim aracı olduğunu düşünüyorlar. Gençlerin yüzde 64’ü yapay zekanın dünya üzerinde olumlu etki yaratacağına inanırken, yüzde 66’sı internetin toplumları birbirine yaklaştıracağını değerlendiriyor.


    Bu nesil, İnternet'in olmadığı bir dünyayı hiç tanımadı. Çok farklı düşünüyor ve davranıyorlar. Dünyayı teknoloji üzerinden değiştireceklerine inanıyorlar.


    Günümüzün dijital ekosisteminde neredeyse hepsi her an çevrimiçi olan bir dünyada doğdular.(14)

           

    Teknolojinin bu her yerdeki mevcut rolü göz önüne alındığında, Z Kuşağının dijital dünyaya yönelik beklentileri, kendilerinden önce gelen tüm nesillerin beklentilerini çok aşıyor.


     Dünya üzerinde tüketicilerin yüzde 40'ından fazlasını bu gençler oluşturuyor ve bu neslin üyeleri üniversiteden mezun olup işgücüne katıldıkça hedef ve beklentilerinin şiddetini de giderek arttırıyorlar.

    2020 yılında dünyayı saran Covid-19 nedeniyle çevrimiçi insan sayısındaki artışla birlikte, zaten büyük bir kitleye hitap eden dijital dünya daha da büyüdü. Bu durum hepimiz için fiziksel ve dijital arasındaki ayrımın daha hızlı bozulmasına sebebiyet verdi.


    Z Kuşağı zaten dijital dünyaya doğmuş ve o dünyaya öncelik vererek yaşıyordu. Artık önde olan onlardı. Bütün dünya o gençlere yetişmek zorunda kaldı. Karşımızda internet üzerinden yiyecek, giyecek satın alan, arkadaşlıklarını internet üzerinden kuran ve bunun en iyi yol olduğuna inanan bir nesil var.


    Bu yolun geri dönüşü olmayan bir yol olduğu çok açık bir şekilde karşımızda durmaktadır.


    Başta siyasiler olmak üzere, her büyüklükteki sektör ve işletmeler çok hızlı hareket eden dijital dünyanın öncüleriyle nasıl etkileşim kurabileceklerinin hesaplarını çok iyi yapmak ve onları anlamaya çalışmak zorundadırlar.


    Z Kuşağıyla artık eski yöntemlerle iletişim kurmak imkansız.


    Z Kuşağının oldukça başına buyruk, kendi tercihlerini yapmaya odaklı ve bağımsız olması, İnternette sürekli değişen gündem, trendler ve akımlar, dijital çocukların hobilerini ve iletişim biçimlerini de etkiliyor.

    Girişimci ve yenilikçi bir ruha sahip olan Z kuşağı bireyleri ile iletişim kurabilmenin yolu, öncelikle onların ilgisini çekmekten geçiyor.(12)


    Z kuşağı ile içerisinde kişiselleştirilmiş, eğlenceli, ilgi çekici dijital ortamlar yaratmadan iletişim kurmanın imkansız olduğunu herkes bilmelidir.


    Bilgiler güncel olmak zorundadır.


    Çünkü onların dünyasında her bilgi çok çabuk değişiyor ve gelişiyor.


    Ciddiye alınmayı, önemsenmeyi ve görünür olmayı değerli bulan bu kuşağı mutlaka dikkatle dinlemek ve iletişimde şeffaf olmak gerekiyor.


    Eleştirilerin doğru bir dil ve üslup kullanılarak yöneltilmesi, bazı durumlarda onlardan da benzer eleştiriler gelebileceğinin farkında olunması büyük önem taşıyor.


    Toplumun bütün paydaşları tarafından sürücü koltuğunda artık, Z Kuşağının olduğunun anlaşılması gerekmektedir.



    Z KUŞAGININ AKP İKTİDARI İLE OLAN İLİŞKİSİ


    Z Kuşağı, kendisini ilk olarak üniversite giriş sınav tarihlerinde yaşanan belirsizlikler karşısında sosyal medyada siyasi otoriteye karşı gösterdiği tavırla gösterdi.

    Öğrenciler çok öfkeli ve kızgındılar.


    Ülkenin geleceği olan kendilerinin değil, Covid-19 sebebiyle turizm sektörünün göreceği zararın ülkeyi yönetenler tarafından daha öncelikli olduğunu ve sınav tarihlerinde yapılan değişikliklerin sebebinin turizm endüstrisine fayda sağlamak için yapılan bir aldatmaca olduğunu görünce kızgınlıkları daha da arttı.


    İktidar bu düşünceyi kabul etmese de, daha önce belirlenen tarihlerde yapılan değişiklikler öğrencilerin istikballerini bağladıkları üniversite sınavı için yapılan bütün çalışma planlarını alt üst etmişti.

    Genel kanı tatil planlarının kendi istikballerinden daha öncelikli olduğu idi.


    Hemen hemen her genç kızgın ve huzursuzdu.


    Gençler, ekonomiye ve turizm sektörüne eğitimden daha fazla önem verilmesini kabul edemiyorlardı. Bu düşünceye birde sınav baskısı eklenince, gençlerin ülkeyi yöneten iktidar sahipleriyle aralarında onarılması zor bir süreç başladı.


    Genç yaşında sadece ders çalışarak gelecek planlaması yapmak için uğraşan öğrencilerde ülkeyi yönetenlere karşı ciddi bir güven eksikliği oluşmuştu.

     "Burası Türkiye, her şey olabilir" düşüncesi artık her gencin ağzındaydı.


    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul'da sosyal medya üzerinden gençlerle yaptığı buluşma bu gerçeğin herkes tarafından görülmesini sağladı.

                             


    Bahse konu buluşmada bazı gençlerin sınav tarihlerinin değişmesinden duydukları rahatsızlıkları yüksek sesle ifade etmesi sonucunda, Erdoğan, icraatlarının onaylanmaması fikriyle direkt olarak ilk defa karşılaştı. 


    Gençler öfkelerini hızlıca dile getirdiler.


    Öfke çığ gibi büyüdü.


    Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gençlerle yaptığı yayın sırasında yorumlarla başlayan 'Oy moy yok' tepkisi Twitter'da büyük bir harekete dönüştü.


     #OyMoyYok etiketiyle binlerce paylaşım yapılırken, Erdoğan'ın gençlerle yaptığı yayının YouTube'daki videosuna kısa sürede 422.000, beğenmeme, hoşlanmama, sevmeme, antipati anlamına gelen “dislike” atıldı.


    Öğrencilerin üniversite sınav tarihlerinde yapılan ertelenmeler sonucu duydukları hayal kırıklıkları ve kızgınlığın üzerine, Covid-19 salgını ile ilgili yapılan planlamalardaki eksikliklerinde eklemlenmesiyle birlikte iktidar partisiyle ilgili güven problemi gençler arasında tavan yaptı.


    Genç insanların AKP iktidarı ile yaşadığı sıkıntıların bir diğeri de üniversite sistemine yapılan ve artarak devam eden müdahaleci tutumda yatıyordu.


    2018 yılında başkanlık sistemine geçilmesinin ardından, artık tüm devlet ve özel üniversitelerin rektörlerini atama yetkisi Cumhurbaşkanına verildi.


    Yapılan atamaların büyük bir bölümünün iktidara yakın ve akademik olarak zayıf niteliklere sahip kişilerden seçilmiş olması, gençlerin mevcut iktidara olan güvenini sarstı.


    MetroPoll Araştırma Şirketi tarafından yayımlanan ankete göre, yurttaşların yüzde 69'u partili kişilerin rektör olarak atanmasını doğru bulmuyor. AKP'ye oy verenlerin yüzde 50,6'sı uygulamayı doğru bulmazken, yüzde 13'ü fikir belirtmedi. Ankete katılan MHP’lilerin ise yüzde 23,5'i uygulamayı doğru, yüzde 63,8'i de yanlış bulduğunu belirtti.(7)


    Türkiye’deki yükseköğretim sisteminin geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla kurulan Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı'nın (ÜniAr) kurucularından Prof. Dr. Engin Karadağ’ın görüşlerinin anlatıldığı gazete duvarda yayımlanan makalede şu verilere yer veriliyor.


    196 rektör arasında uluslararası yayını olmayan rektör sayısı 68, yayınlarına hiç atıf yapılmayan rektör sayısı ise 71. Rektörün nitelikleriyle üniversite sıralamalarının ilişkisi üzerine düşünerek bu çalışmayı yaptığını belirten Karadağ, “Ortaya çıktı ki, rektör akademik anlamda ne kadar nitelikliyse üniversitelerin performansları da o kadar yükseliyor” dedi. (8)


    Böyle bir durumla karşılaşan gençlerin büyük bir bölümü artık istedikleri eğitimi Türkiye’de alamayacaklarını düşünmeye başladılar.


     Fırsat yaratan her genç artık iyi bir eğitim almak için ülkesini terk etmeyi hedefler hale gelmişti.


    Metropoll Araştırma şirketinin son anketinde, "Kendinizin ya da çocuğunuzun aşağıdaki ülkelerden hangisinde okumasını istersiniz?" sorusuna katılımcıların verdiği yanıtları göre sonuç şu şekilde oldu:

    Metropoll Araştırma'nın kurucusu ve yöneticisi Özer Sencar, "Halkın yüzde 52’si Batı ülkelerinde (Almanya, İngiltere ve ABD), sadece yüzde 5’i Rusya veya Çin’de okumak istiyor. Ortadoğu’dan bahsetmeye gerek bile yok. Politikacılarımızın dikkatine sunarım.” (5)


    Türkiye’de son yıllarda şöyle bir durum oluştu.


    Lise mezunlarının yükseköğretime gitme oranları artmaya başladı. Ancak, eline üniversite diploması alan bu gençler bu sefer başka bir sıkıntı ile karşılaştılar.


    Aldıkları diplomalar kendilerine herhangi bir iş imkanı yaratmıyordu.


    Gençler rekor seviyeye ulaşan yüzde 27 lik genç işsizliği ile karşı karşıya kaldılar.


    Kaygı ve ümitsizlik giderek arttı.


    Ellerinde üniversite diploması olan öğrenciler genç işsizler kervanına katılırken kendileri gibi elinde üniversite diploması olan ama sadece iktidara yakın oldukları için iş bulan insanları, adam kayırmacılığı ve liyakate dayalı iş sahibi olmama oranını görünce tepkiler büyüyerek devam etmeye başladı.


    Zaman içerisinde üniversiteye alınan öğrenci sayıları ve Türkiye’de sahip olunacak iş imkanları planlanmadan açılan üniversiteler yüzünden, AKP iktidarına yakın olan gençler de zamanla bu gerçeklerle karşı karşıya kalmaya başladı.


    AKP iktidarı Z Kuşağıyla ciddi problemler yaşarken bir sıkıntıda, Türkiye'nin en iyi ve en seçici üniversitelerinden birisi ola Boğaziçi üniversitesinde yaşandı.

    Z Kuşağı, ülkede adalet, liyakat, işsizlik, adam kayırma gibi konular yüzünden iktidar partisine karşı tavırlıyken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından AKP'nin eski milletvekili adayı Melih Bulu Boğaziçi üniversitesi rektörlüğüne atandı.


    Öğrenciler bu atamayı hükümetin yükseköğrenim üzerinde daha fazla kontrol uygulama stratejisi olarak değerlendiriyorlardı.


    Türkiye’nin en yüksek puanlı öğrencilerinin bulunduğu Boğaziçi üniversitesinde, öğrenciler kendi okullarından mezun olmayan, yüksek lisans ve doktora tezlerinin büyük bir bölümünün intihal olduğu iddia edilen bir rektörün başlarında bulunmasını içlerine sindiremiyorlardı.


    Gösterilere katılan öğrencilerin çoğu 25 yaşın altındaydı, yani hayatlarının büyük bir bölümünde Erdoğan ve AKP iktidarı vardı.

     Gençler, siyasi çalkantı, ekonomik sıkıntı, terör, gelecek kaygısı gibi olumsuz bir sürü şeye tanık oluyorlardı. 


    Boğaziçi üniversitesinde okuyan öğrenciler artık sıranın kendilerine geldiğini düşünüyorlardı.


    Bu düşünceyi pekiştiren hareketler polisten geldi.


    Üniversitenin kapısının önünde duran çevik kuvvet polislerinin su ile kalabalığı dağıtmak için öğrencilere baskı yapması ve okulun giriş kapısının kelepçe ile kilitlenmesi öğrenci tepkilerinin artmasına sebebiyet verdi.

                  

    Boğaziçi üniversitesi öğretim görevlileri de öğrencilerin yanında durdular.


    Öğretim görevlileri her sabah rektörlüğün önüne gelerek, sırtlarını rektörlük binasına dönüp uzun bir süre bekleyerek protestolara destek verdiler.

                 

    Boğaziçi üniversitesindeki eylemlere diğer üniversite öğrencileri ve öğretim görevlilerinden de destekler geldi.


    Ülke çapında üniversite öğrencileri ortak bir ses yükseltiyorlardı.


    Bağımsız akademi çağrısı iktidar dışında her yerde olumlu karşılanıyordu.


    Türkiye'deki gençlerin, gittikçe sertleşen ve baskılanan bu ortamda karşılaşabilecekleri yıkıcı sonuçlara rağmen itiraz etmek konusunda hala istekli oldukları görülüyor.


    Şimdiye kadar tanıdıkları tek iktidardan bıkan Türkiye’nin Z Kuşağı, hırpalanmış bir ekonomi, şaşırtıcı işsizlik oranları ve akranlarının bir pankart veya bir tweet yazdığı için tutuklanabildiğini gördüğü bir ortamda doğal olarak mevcut iktidardan uzaklaştı.


    Z Kuşağının AKP iktidarı ile olan sıkıntıları Türkiye genelinde yapılan anketlere de yansıdı. 


    SONAR Araştırma Başkanı Hakan Bayrakçı’ya göre, “dünyayı birçok pencereden takip edebilen bu gençler, özgürlüklerine yönelik en küçük müdahale hissettiklerinde büyük bir tepki potansiyeli barındırıyor.”(6)

    Z Kuşağı gençleri otoriter yönetim şekillerine ve kendilerine dayatılmaya çalışılan fikirleri kabul etmek istemiyor.


    Avrasya Araştırma Şirketi Başkanı Özkiraz: “40 yaş üzerine milliyetçilik ve din belli oranda etki ediyor ancak 30 yaş altı için hiçbir şey ifade etmiyor. Özellikle Z Kuşağı için AKP’nin baskıcı, topluma ödevler veren söylemleri hiçbir şey ifade etmediği gibi bir de nefret figürü haline geliyor. Çünkü AKP bu kuşağın yaşam tarzını kendisi için bir tehdit olarak gördüğünü alenen ortaya koyuyor.”(6)


    MAK Danışmanlık sahibi Mehmet Ali Kulat, “İktidar partisini destekleyen gençlerin oranının yüzde 25’lerden daha fazla olmadığını söyleyebiliriz.”


    Gençlerin yüzde 50.5'i mutlu değil.(20)


    Gençlerin yüzde 26.2'si mutluluğu parada arıyor.(20)


    Gençlerin %76’sı başka ülkede yaşamak istiyor.(20)


    Türkiye’de gençler Erdoğan’ın liderliğinden başka bir şey bilmiyorlar. Gençler an itibarı ile karşılarında demokrasi ve müreffeh bir hayat vadederek gelen, ancak ülkeyi yönettiği 20 yılın sonunda yorgun, kızgın ve bütün kararları kendi dünya görüşüne göre veren bir Erdoğan’ı izliyorlar.



    DİNDAR NESİL YETİŞTİRME DÜŞÜNCESİ


    Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlık görevini yürüttüğü 2012 yılında partisinin il başkanları toplantısında şu ifadeyi kullanmıştı.


    “Dindar nesil yetiştireceğiz. Muhafazakar demokrat partisi kimliğine sahip bir partiden ateist bir gençlik yetiştirmemizi mi bekliyorsunuz?”(16)

                               

                       

    KONDA Araştırma Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır’a göre,

    “Dindar nesil yetiştirme projesi çalışmıyor. İktidar yanlış yapıyor ya da doğru yapıyordan öte bir durum var. Bu çocuklar temasla büyüyor. Başı açık veya kapalı, Alevi ya da Sunni birbirlerini görerek büyüyorlar. Hepsi aynı okul sıralarında ve yaşam kaygısını aynı biçimde hissederek birlikte büyüyorlar. Ne kadar muhafazakar değerleri varmış gibi görünseler de zihin dünyaları çoklu, iktidarın hesaba katamadığı o. Yani babası ile aynı muhafazakarlığı ve dindarlık algısını taşımıyor”. (3)


    2012 yılından itibaren “dindar nesiller” yetiştirmek için kollar sıvandı.


    2012-2016 yılları arasını kapsayan bir planlama yapıldı. Planlamada dikkat çeken çalışmalar şöyleydi.(17)


    2012 yılı için, % 22 olan yaz Kuran kurslarına katılan ilköğretimdeki öğrenci oranı, 2016’da yüzde 35’e çıkarılacak.(17)


    5 yılda 560 bin engellinin evine din hizmeti götürülecek.(17)


    Diyanet tarafından yurtiçinde düzenlenen konferans, sempozyum ve benzeri faaliyetlere katılan kişi sayısının 2012’den 2016’ya kadar 200 bin kişi arttırılarak, 450 bin kişiye ulaştırılması sağlanacak.(17)

    “Din hizmetlerini toplumun tüm kesimlerine ulaştırmak ve etkinliğini arttırmak” ana başlığı için 2017’ye kadar tam 575 milyon 352 bin TL harcanacak.(17)


    Diyanet, toplumsal sorunların çözümünde etkin rol alabilmek için de aynı dönemde 52 milyon 608 bin TL’lik bir bütçe kullanacak.(17)


    “Ahlaki yozlaşmayı önlemek” için de 42 milyon TL harcanacak.(17)


    “Dindar toplum projesi” için 5 yılda toplam 1 milyar 5 milyon 80 bin TL’nin harcanması planlamaya alınacak.(17)


    Devlet tarafından genç erkekleri imam ve vaiz olmak üzere yetiştirmek maksatlı olarak kurulan imam hatip okullarının sayısıyla beraber bu sistemin alt yaş gruplarına hitap eden kurslarının sayıları önemli ölçüde arttırıldı.

     

    2017-2018 eğitim öğretim yılında Anadolu ve Fen Liselerinde zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, haftada bir saatten iki saate çıkarılırken, biyoloji dersinin süresi ise 3 saatten 2 saate indirildi.(18)

    Ancak göz ardı edilen çok önemli bir konu vardı.


    Ailenin siyasi düşüncesi veya ekonomik durumu ne olursa olsun, Türkiye’de her aile çocuğunun iyi bir eğitim almasını istiyordu.


    Aileler çocuklarının kurtuluşunun eğitimden geçtiğini biliyorlar.         

           

    Gençlerin, özellikle İmam Hatip Liselerinde verilen eğitim ile üniversite sınavlarında, Fen Liseleri, Anadolu Liseleri ve Özel okul öğrencileri ile başarılı bir şekilde rekabet etmelerinin mümkün olmadığı aileler tarafından da anlaşılınca, dini eğitim veren okulların herhangi bir çekiciliği kalmadı.


    Kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı araştırmalarda, toplumun geneline bakıldığında genç kuşakta dindarlığın çok daha düşük seviyede olduğu görülüyor.


    KONDA’nın araştırmalarına göre, son 10 yılda kendisini ‘dindar muhafazakar’ olarak nitelendiren gençlerin oranı yüzde 28’den yüzde 15’e geriledi.(19)


    Düzenli olarak oruç tutarım diyenlerin oranı yüzde 74'ten yüzde 58'e, düzenli olarak namaz kılarım diyenlerin oranı yüzde 27 iken, bu oran 2018'de yüzde 24'e düştü.(19)


    Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık iş birliği ile gerçekleştirilen en kapsamlı ‘Gençlik Araştırması'nda gençlerin dini konulardaki cevapları şöyle.(20)


     "Sahip olduğunuz dini inancınız; davranış ve tutumlarınızı etkiliyor mu?" şeklinde ki soruya gençlerin yüzde 69.5'i "Bazen, ara sıra" cevabını verdi.(20)


    Sahip olduğu dini inancın davranış ve tutumları üzerinde etkili olmadığını belirten gençlerin oranı ise yüzde 15.1, yüzde 1.4'ü ise "Her zaman" yanıtı verdi.(20)


    "Namaz kılıyor musunuz?" sorusuna gençlerin yüzde 39'u "Haftada bir kere Cuma Namazı" cevabını verirken, yüzde 26.7'si ise "Bayram Namazı veya başka çok özel günlerde yılda birkaç kere" cevabını verdi.(20)


    "Hayır, hiç namaz kılmıyorum" cevabını verenlerin oranı yüzde 17,8 olurken, ‘5 Vakit namaz kılıyorum' diyenlerin oranı ise yüzde 14'de kaldı.(20)


    Dindar bir nesil yetiştireceğiz çabası, Erdoğan’ın karşısına onun yaptıklarını kabul etmeyen bir gençlik çıkardı.



    Z KUŞAĞI SİYASETLE HANGİ ÖLÇÜDE İLGİLENİYOR?


    Ortalama yaşın 32,4 olduğu Türkiye’de, ADNKS’nin (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi) verilerine göre, Z kuşağının bu oy potansiyeli 9,1 milyon kişiden oluşmaktadır.(1)


     İlk kez sandık başına gidecek olan Z Kuşağının oylarını almak için siyasi partiler çeşitli taktiksel hamleler arıyorlar.


    Z Kuşağını değerlendirenler şu ayrıntıyı çok iyi kavramalılar, asla partizan değiller ama kesinlikle politikler.


    Z Kuşağı istese de politikadan uzak kalamaz.


    Gençlerin bildikleri çok önemli bir ayrıntı var.


    Kendileri orta yaş konumuna geldiklerinde, şuan kendilerini yönetenlerin çoğu hayatta olmayacak.


    Kendilerine çökmüş bir ekonomi, terör belası, işsizlik, bilimden uzak üniversiteler ile adaletin olmadığı bir ülkenin bırakılmak üzere olduğunu görüyorlar.

    Endişeli olan herkes aslında bir şekilde politiktir.


    Türkiye’de siyasi görüş farklılıklarına rağmen herkesin buluştuğu iki kavram var.


    Eşitsizlik ve Adaletsizlik


    Türkiye’de bu iki kavram yerli yerine oturmadan hiçbir problemin çözülemeyeceğini herkes biliyor.


    Artık ülkede kabul görmüş ve yerleşmiş bir düşünce var.


    Adalet ve eşitsizliği de körükleyen bu düşünce, ”Torpil” adamın yoksa işsizsin.


    Z Kuşağı Türkiye’de yaşanan bu olumsuzluklar karşısında ilk tepkiyi ülkeyi terk etmek üzerine veriyor.


    Ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocukları Türkiye’den, ekonomik durumu kötü olan ailelerin çocukları ise yaşadıkları mahallelerden kurtulmaya çalışıyorlar.


    Türkiye’de Z Kuşağı demek, gelecekleri için kaygı, tasa ve üzüntü duyan insanlar anlamına geliyor.


    Türkiye’de, dijital dünyayı çok iyi kullandıkları için öğrenmeye ve iletişime açık bir nesil var.


    Güzel bir eğitim almak, iş sahibi olmak ve huzur içerisinde yaşamak istiyorlar.


    Türkiye’nin içinden geçtiği böylesi zor şartlarda, ülkenin dinamiğini oluşturan gençlerin sadece huzur ve mutlu bir yaşam istiyor olmaları ülkenin şansıdır.


    Bu genç insanların sinirli ve agresif olmaları da söz konusu olabilirdi.


    Sabah uyanıyorsunuz ve yapabileceğiniz hiçbir şey yok.


    Bu duyguyu yaşayan insanların belli bir süre sonra yaşadıkları toplum için tehlike oluşturabileceği de unutulmaması gereken bir gerçektir.


    Ülkeyi yönetenler, Z Kuşağına, Y Kuşağına yaptıkları muameleyi asla yapmamalıdırlar.


    Z Kuşağı gençlerine, akıllı, ölçülü ve anlamlı vaatlerle yaklaşmaları gerekir.


    Dijital hayatı çok iyi kullanan bu neslin kendilerine vaat edilenlerin yalan mı, doğru mu olduğunu anlamaları sadece bir dakika sürmektedir.


    Siyasilerin söyledikleri her gerçek dışı ifadenin, 2023 seçimlerinde kendilerine negatif bir oy olarak döneceğini unutmamaları gerekmektedir.


    Z Kuşağını bir araya getiren en önemli sebebin otoriterlik ve özgürlüklerin kısıtlanması olduğu çok net bir şekilde orta yerde durmaktadır.


    2018'de yapılan bir anket Türkiye’de birçok şeyin değiştiğini gösteriyor. İfade özgürlüğü, gençler arasında çok daha önem kazanmış durumda. Artık gençler farklı etnik gruplara, dini gruplara ve eşcinselliğe karşı daha toleranslı.


    Z Kuşağının çok farklı bir politik konumu var.


    Bu politik duruş asla bir partiye olan üyelik olarak algılanmamalıdır.


    Gençler, Türkiye’yi yönetenlerden daha duyarlı davranışlar sergiliyorlar.


    Doğaya karşı yapılan ihanete itiraz etmeyi, okullarında istemedikleri rektörü protesto etmeyi, hayvanlara yapılan kötü muameleyi kabul etmemeyi, bilimden uzak yaklaşımlara itiraz etmeyi, özellikle laik düzene karşı yapılan saldırılara karşı durmayı, kendi siyasi duruşları olarak gösteriyorlar.


    Orta yerde duran bir gerçek var.


    Türkiye’de Z Kuşağının çoğunluğu hiçbir partiyi ve liderini kendisine yakın bulmuyor.


    Hangi siyasi parti kendisini bu genç insanlara doğru ve gerçekçi verilerle ifade edebilirse orta yerde duran 9 milyon oyun kendilerine gelmesini sağlayacaktır.

    Z Kuşağını anlayan iktidar adayı partiler, hem ülkenin hem de kendi geleceklerinin önünü açacaklardır.


    Yapılacak son seçimi büyük bir olasılıkla, Z Kuşağını doğru analiz eden parti kazanacaktır.

     

     

     

     

     

    SONUÇ



    Türkiye’de özellikle siyasi partiler Z Kuşağını ve onların nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediklerini anlamak ve politikalarını o düzlemde oluşturmak zorundadırlar.

    Z Kuşağı, sorunlarının bu mevcut düzen içerisinde çözümlenebileceğine inanmıyor.


    Popülist ve inandırıcı olmayan vaatler hiç ilgilerini çekmiyor. Aksine kendilerine inandırıcı olmayan vaatlerde bulunanlara karşı ilgilerini tamamen kaybediyorlar.

    Siyasi partiler Z Kuşağıyla irtibat kurmak için doğru yolu henüz bulabilmiş değiller.


    Kendilerine yaşça en yakın olması gereken siyasi partilerin gençlik kolları bile, Z Kuşağının zaten reddettiği parti liderlerinin konuşmaları ve videoları ile bu genç insanları etkileyebileceklerini düşünüyorlar. 

    Kendileri kırklı ellili yaşlara geldiklerinde yaşamayacağını bildiği siyasi parti liderlerinin bu gençleri etkileme şansı bulunmamaktadır.


    Herkes şunu bilmek zorunda, karşımızda yaşadığı ülkede bilimin, adaletin ve eşitsizliğin olduğunu bilen mutsuz, gelecek kaygısı taşıyan, ülkesini bulduğu ilk fırsatta terk etmek isteyen, dijital dünyaya olan bağlılığı ile kandırılması nerdeyse imkansız bir insan kitlesinden bahsediyoruz.


    İlk seçimde oy kullanacak her beş kişiden birisi Z Kuşağından olacak.


    Z Kuşağını anlayan ve bu gençlere umut olmayı başaracak partiler 2023 sonrası ülkeyi yönetecek olan siyasi kadroları oluşturacaktır.




    https://www.omedyam.com/rapor-z-kusagi-kimdir-ne-istiyor-131277/








  • Kendileri sayesinde ilk defa ömrümde bir sağcı partiye oy atacağım.


    Özellikle yurt dışındaki versiyonları (evlerden ırak) sayesinde "sol"un ne olduğunu eski bir solcu olarak öğrendim. Hoş, Türkiye'de de o heştek lgbt feminizm katil devlet vs kasan, Frankfurt okulu artığı Z jenerasyonu "konformist" sayısı pek az değil.


    Bırak ülkenin gidişatının, insan özgürlüklerinin dahi insanlara bırakılmayacak kadar önemli mefhumlar olduğunu gösterdiler bana Z'umcular.

  • Z kuşağı boşuna oy potansiyellerine güvenmesin



    hiç bir halet edemeyecekler



    ABD ve İsrail İran'a seçim zamanı girişecekler çıkan savaş sonucu gelen göç ve sınırda ki savaş sebebi bahane edilerek seçimler iptal edilecek


    ya da ileri tarihe ertelenecek belirsiz bir tarihe


    buna karşı bir gurup halkı sokağa çağıracak bu yemi yutan halk sokağa inecek sonuç iktidar değişmeyecek


    dıj güjler loading asdasfasdfasdfasdf 




    ayrıca kemal kılıçdaroğlu ve chp + yancıları hdp büyük bir yenilgi alacaklar gibi duruyor




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-C72FBB06E -- 11 Mart 2021; 15:19:15 >
  • Bence son dönemlerin en vasıfsız nesli olabilir. Akılları sosyal medya ve uçkurdan başka bir şeye çalışmıyor.

  • Kendileri sayesinde ilk defa ömrümde bir solcu partiye oy atacağım.


    Özellikle yurt dışındaki versiyonları sayesinde "sağ"ın ne olduğunu eski bir sağcı olarak öğrendim.


    Bırak ülkenin gidişatının, insan özgürlüklerinin dahi boomerlara bırakılmayacak kadar önemli mefhumlar olduğunu gösterdiler bana.

  • Bu nesle gercekten yazik. Herseyden ote boyle bir Turkiye'ye geldiler. Su anda cogu issiz ve ne olacagini bilmeden oradan oraya savruluyorlar. Psikolojik bir travma. Sen 4.5 milyar yillik dunyada gencligini Tayyip Erdogan Turkiyesinde yasa, birde uzerine issizlik ve ekonomik sikintilar yuzunden hayat kaygisi eklensin. Birde Covid'e denk gel. Valla uzuluyorum ben bu nesle.


    Ote yandan da artisliklerine ve ukalaliklarina ayrica gicik oluyorum. Baya bir buyuyememis ergen nesil. Olmamis domates gibi.  

  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.