Şimdi Ara

Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
168
Cevap
1
Favori
7.988
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
59 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Kraven kullanıcısına yanıt

    Doğru, matbaa yasaklanmadı. Ama Osmanlı'da matbaanın varlığı veya yaygınlığı Avrupa'daki gelişimiyle mukayese edilebilir düzeyde değil. Bizatihi kendiniz diyorsunuz, ilkin gayrimüslimler aracılığıyla matbaanın geldiğini ve esasen gayrimüslim okuryazara - ki o da yine Avrupa'nın ortalamasıyla kıyaslandığında oldukça sınırlı seviyede - hizmet verdiğini. Bu bilgi de konuda dillendirildi. En basitinden bu sebepten konuda tek bir doğru bilgi yok ifadeniz bir indirgemeden ibarettir. Hattat konusunda ise Mütefferika'nın din harici konularda baskı yaptığı ve dini eser basmadığı bilinmektedir. Hattatların ayaklanmalarda boy gösterdikleri bilgisi belki doğrudur belki de değildir ancak ekonomik veya mesleki kaygılarıyla belirli bir ağırlık oluşturdukları Mütefferika'nın baskı işinin niteliğinden ötürü açıktır. Belli ki bu biçimde müsaade edilmişti. Prensipte Osmanlı matbaaya karşı değildi ama Müslüman kanadının (askeriye ve ulema sınıfı da Müslüman reaya da dahil olmak üzere) epey uzun yıllar boyunca matbaaya pek ihtiyaç duymadığı kesin. Bunun sebepleri Avrupa'ya nazaran daha düşük okuryazarlık düzeyinden Osmanlıca okuryazar olmanın zorluğuna el yazımına vurguya kadar tartışılabilir. Kitap basımı ve okuryazarlık Osmanlı'nın (diğerlerine nazaran) başarısız kaldığı bir konudur. Yalnızca Osmanlı değil, genel anlamda Batı dünyasına nazaran tüm Doğu dünyası bu konuda başarısız kalıp değişen seviyelerde sonradan toparlamıştır. Bu mukayeseleri yapabilmek için Mütefferika'ya ilişkin anekdotlardan, Osmanlı'da matbaacılığa dair literatürden söz etmek de aslında yeterli değil.


    Tabii muhataplarını alıntılamadan, etmeden, doğrudan bildirim göndermeden, söz edilmeyen noktalardan haraketle onca mesajın ve üyenin içini boşaltmak daha kolay. Size de hak veriyorum. Ama bu basitçe saygısızcadır. Kimin ne okuduğunu bilemezsiniz. Yalnızca argümanlara cevap verebilirsiniz. Açıkça mantıksız hareketler, hasır adamlar, ad hominemler, gaz lambaları, indirgemeler marifet değil.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Kraven kullanıcısına yanıt

    Matbaanın yasaklanmadığından bu kadar eminsen bu korkunç gerçeği ortaya çıkarmak için çalışmalara başlayabilirsin. İnternet köşelerinde yazmakla da olmuyor bu iş.


    "Gayrimüslim matbaalarının bastığı kitapların ne olduğuna bakma zahmetine de girdin mi mesela?"


    Baktım dini kitaplar basmışlar.


    "Ne kadar bayılıyorsunuz ezbere konuşmaya yahu. Elinizin altında internet var tabii. Oradan tarihlere bakıp bakıp yaz, yazınca çıkıyor. Tarihçilik de böyle işliyor zaten bu kafaya göre."


    Biz profesyonel tarihçi değiliz. Elimizdeki verilere ve bilgilere göre yorum yapıyoruz. Eğer bir şeylerin akademide yanlış anlatıldığını düşünüyorsan bu konuda araştırmanı yapar akademik çevrelere sunarsın. Öyle siz hiçbir şeyi bilmiyorsunuz, tarih eğitiminiz yok demekle olmuyor. Forumu komple kapatalım o zaman herkez kendi mesleği ile ilgili forumlara gitsin.


    Hâlâ sorumun da bir cevabı yok bu arada. Madem matbaa yasak değildi gayrimüslim Osmanlı tebasının kullandığı aygıt için neden Müslümanlar 200 yıl bekledi?





  • MRTFR kullanıcısına yanıt

    Güzel kardeşim, bir şeyin iddiasında olan sensin. Dolayısıyla iddianı ispat etmek zorunda olan da sensin. Tarihçi değilsen ki bunun için "profesyonel" tarihçi olmaya da gerek yok, senin de burada artık açıkça yazdığın gibi internetten baktığın şeyler dışında hiçbir altyapın ve araştırman yok ise iddiada bulunmayacaksın olacak bitecek. Ben sana bu konuyla ilgili yapılmış birçok araştırmanın, kitabın, makalenin, tezin var olduğunu söylüyorum. Hadi buyur diyorum ben de. Bir hüküm, ferman, belge getir sonrasında işin "tarihçilik" kısmı olan yorumlamasını yaparız.


    Bu arada forumun amacı, hiçbir zaman, bilmediğiniz konularda kafanıza göre veya orada burada gördüklerinize göre sallamak olmamıştır. Bilmiyorsanız, bilmiyorsunuzdur. Öğrenmemeniz, araştırmamanız için önünüzde bir engel çok büyük ihtimalle yok. Atıp tutmadan, ahkam kesmeden, oraya buraya sallamadan evvel önce konuşacağınız konuyla ilgili bilgi sahibi olmanız gerektiğini söylüyorum. Kimsenin sizden burada akademik tartışmada bulunmanızı istediği falan yok. Onu biz zaten akademide yapıyoruz. Makalemizi yazıyoruz, bildirimizi sunuyoruz, tezimizi sunuyoruz vs. Benim söylediğim şey o değil. Ahkam kesmeden evvel, ahkam keseceğin konuyla ilgili yani iddia ettiğin konuyla ilgili bilgi sahibi olman gerekiyor diyorum. Profesyonel tarihçi değilim diyorsun. Araştırman, öğrenmen için profesyonel tarihçi olmana gerek yok. Kaldı ki bunun için zaten bu doğru değil, bu konularda yapılmış onlarca çalışma var merak eden açıp okusun diyorum. Ona da karşı geliyorsun. Ben daha ne diyeyim. Okuma, araştırma, bligisizliğinle kalmaya devam et.





  • Ne kadar seviyorsunuz ad hominemler vb. şeyleri olur olmadık kullanmayı.


    Yahu tabii ki indirgeyeceğim. 4 sayfalık konuda bir iki tane gayrimüslimlerin de önceden matbaası varmış mesajı dışında konuyla ilgili doğru tek bir mesaj yok. Kaldı ki bu da indirgeme değil, durum tespitidir.


    Burada akademik tartışmaya girme niyetinde değilim, fakat metoda göre farklılık içeren okuryazarlık oranıyla açıklanabilecek bir şey değil bu. Hele hele Osmanlıca okuryazar olmanın zorluğu falan gibi bir şeyden bahsetmek zaten abestir bu konuda. Asıl indirgeme budur. Ayrıca bu konudaki literatürden söz etmek son derece önemlidir zira Osmanlı'daki kitap kültüründen, matbuattan, genel olarak kitabiyattan haberdar olmadan ve literatüre iyi kötü hakim olmadan bu konuda tartışamazsınız hele ahkam hiç kesemezsiniz. Kesmeye kalkarsanız iş dönüp dolaşıp hattatlar şöyleymiş, Osmanlı böyleymiş, Batı öyleymiş diye genel yargılar etrafında dönüp durursunuz. Kaldı ki asıl konu bu değil. Konu, matbaanın yasaklı olup olmadığı ve direkt olarak böyle bir yasak yok. İlk geldiğinde dini içerikle geldiğinden izinle gelmiş, sonraki müslüman matbaasının da en büyük müşterilerinin bir kısmını da ulema sınıfı oluşturmuştur. Ha peki Osmanlı'da neden matbaa yaygınlaşmadı? Bu bambaşka bir soru. Üzerine onlarca tezin, kitabın, makalenin yazıldığı bir konu. Örneğin 19. yüzyılda Mısır'daki matbaa İstanbul'dan çok daha modern ve nitelik olarak da gelişmişti. Asıl sizin yaptığınız tarzda indirgemeler ile de açıklanabilecek bir şey değil. Mesela bir şey çok doğru. Hakikaten "ihtiyaç yoktu" denmesini güçlendirecek birçok sebep var. Fakat bu sebepler Avrupa'nın ileride, Osmanlı'nın geride olduğunu yahut tam tersi olduğunu veya ulema sınıfının durumunu falan göstermez. Avrupa'da neresi ile karşılaştırıyorsunuz mesela? Karşılaştırdığınız yerlerdeki şehirleşme oranı neydi? Buralarda hangi zümreler hakimdi? Hangi dönemde hangi tip kitaplar basıldı, bunları kimler aldı, ne kadar aldı? Osmanlı'da bunların karşılığı neydi? Hangi terekelerden hangi kitaplar çıktı mesela? Sınıflar, zümreler arası sosyal ağların bunda bir etkisi var mıydı? Bunun gibi daha sorulması gereken onlarca soru mevcut. Bu soruların karşılığını bulabildiğiniz ölçüde bir yargıya ulaşabiliyorsunuz zaten ve işte bu nedenle de literatüre, eğer bu konuyla ilgili konuşmak istiyorsanız hakim olmanız gerekiyor. Yoksa "Osmanlıca okumak zordu" gibi hiçbir değeri ve ölçülebilir özelliği olmayan şeyler üzerinden söyler de söylersiniz. En basitinden eğer derdiniz başarı-başarısızlık gibi olmaması gereken ama sonuçta burası akademi değil, bir yargıya varmak ve bunun yasaklamayla ilgili olup olmadığına bakmak istiyorsanız Japonya ile karşılaştırırsınız. Osmanlı'ya kıyasla çok daha erken dönemden itibaren matbaa kullanmasına ve halihazırda çok yaygın ve oturmuş bir yazı kültürü olmasına rağmen matbaa uzun bir dönem yasaklıydı. Buna rağmen 19. yüzyılda yeniden açılan batı tipi matbaalarda basılan kitaplara basın bir de bizimkilere. Kıyas bile kabul etmez hem nitelik hem nicelik olarak. Teknik olarak ikisi de Avrupa'ya göre "doğulu" ve ikisinin de çok ciddi ve oturmuş bir yazı, evrak, vesika kültürü var fakat iş matbaaya geldiğinde arada dağlar kadar fark var. Zira nitelikte çok büyük fark var. İki ülkenin yazı kültürü bambaşka. Demek ki işin doğrudan dinle, yasaklamayla ilgisi yok ki adamlar büyük ölçüde dini sebepten yasaklıyor matbaayı. Kaldı ki yine aynı yere geliyoruz aslında, konu bu değil. Osmanlı'da böyle bir yasak olduğu üzerinden bir tartışma dönüyor ortada. E yok böyle bir şey.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 10 Ocak 2023; 0:43:58 >




  • Kraven kullanıcısına yanıt

    Detaylarda boğularak kendi kendine bir kavga halinde olan bir yazı daha, kusura bakmayın. Sosyal ağların veya başka herhangi bir sosyal bilim kavramlaştırmasının operasyonalize edilişi yani ölçülebilirliği zaten sıkıntılı bir meseledir. Osmanlıca okuma yazmanın zorluğu mukayese edilebilir veya ölçülebilir değildir deyip zümreler arası sosyal ağların etkisinden vs dem vurmak ne bileyim yani sosyal bilimlerin metodolojik sorunlarına karşı kafaca ciddi bir yabancılığa işaret eder. "Sosyal ağları" elle tutabiliyor musunuz, ölçebiliyor musunuz? Ama yine de neden mukayeseleri veya ilişkileri ciddiye alırız? Konuya hakim olmaktan söz edip laf cımbızlayarak itiraz ediyorsak ama cımbızlamamızla karşı olduğumuz klasik bir açmaza kendimiz düşüyorsak işimiz iş. Ne konuda tartışıp tartışmayacağım, ahkam kesip kesmeyeceğim bir kere sizin haddinize değildir, beyefendi. İlaveten yine Avrupa ile Osmanlı özelinde ve kıyasında detaylardan dem vurarak Osmanlı'yı savunma refleksi görülebiliyor ama bu ayrı bir mesele. Çekirdek Avrupa'nın yani İtalya'dan başlayıp Britanya'ya kadar İskandinav memleketlere kadar uzanan uygarlık havzasının Osmanlı'dan matbaa konusunda - bilgim çerçevesinde - üstün olduğundan şüphem yok. Dersiniz ki, koskoca İstanbul'daki gayrimüslimler Elbe nehrinin nispeten ücra bir uzantısında bulunan bilmem X-burg Alman kentindeki matbaalardan daha çok kitap basıyordu. Varsayıyorum, Galata'da Sardunya'dakinden daha çok kitap satılıyordu. III.Selim dönemi Osmanlı uleması kitaplara Romen asilzadelerden veya Kazaklardan daha meraklıydı. Mütefferika'nın ciltleri Rumların veya Korelilerin ciltlerine nazaran çok daha kaliteliydi. Ama genel tabloya bakınca bu tarz derinlemesine detaycı incelemeler ne anlam ifade eder? Avrupa'nın milyonlara varan basım miktarı ve okuryazarıyla, başta kitap formatında eserler olmak üzere basılan materyal çeşitliliğiyle Osmanlı dünyasının neyini - rekabetçi düzlemde başarı temelinde - kıyaslayabilirsiniz? Osmanlı'yı küçümsemek, genel okuryazarlık sorununa rağmen geç döneminde ürettiği ve bastığı onca yazılı materyali yok saymak için söylemiyorum bunu, gayet anlaşılabilir bir kıyas yapıyorum. Akademide detayların kılı kırk yarılır. O ayrı. Ama bu kadar akademiden veya teferruatın öneminden bahsedip yine genel çerçevede kalıyor olduğunuz gerçeği ortadayken, itirazlarınızdaki iç tutarsızlıklarınız sezilebiliyorken akademinin veya literatürün gerçek temsilcisi rolünüzün de dikişi tutmuyor. Osmanlı'da matbaa ile din arasında - Avrupa'da olduğu gibi - güçlü bir ilişki var. Matbaanın Osmanlı'da hakkıyla yaygınlaşamadığı da bir gerçek. Esas tartışma matbaanın - yaygınlık kazansaydı - Osmanlı'nın gelişimi hatta genel bir gelişim üzerinde bir etkisi olup olmayacağı üzerine döndü. Konuyu dikkatli okumadığınız için haberiniz yok elbette.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 0zkanK. kullanıcısına yanıt

    Tarihini eleştiren birçok kavim var, başta Ingilizlerdir. Victoria dönemini söverek anarlar Ingilizler.


    Japonlar Meiji çagini kınarlar.


    Napolyon dönemi basarisiyla, basarisizlariyla, Fransizlarin bircogunun hiç sevgisini kazanamadi. Fransa da halen sövenleri oldukça fazla.


    Asil soru, durup dururken 100 yil once tarihin tozlu sayfalarina karişmiş Osmanli, konu cumhuriyet olunca nedense pek bir övülüyor ama "neyin övgüsü neyin nazire yapma çabası bu" acaba? sizin ağzinizla yazayim. Payitaht dizileri bilmem ne padisahlari vs. hicbir başarisi bulunmamiş sadece toprak kaybetmiş adamlar ovule ovule bitirilemiyor. Ustelik, seçilmiş de degil, soyluluk sifatindan varis şahsiyetler.


    Bugün de öncüllerde yer alan bir imparatorluk vs bir şey varsa, onlar da bal gibi elestirilebilir. Osmanli gerici bir devletti. Öyle olmasaydi 300 sene kaldigi arap yarimadasinda Araplara söz geçirebilirdi. Gethrude Bell, J.Foster Philby(Abdullah Philby), T

    E. Lawrance gibi 3 tane ajanin yaptigini yapamadi. Hepsinin sebebi cehalet ve bilgisizlikten geldi. Matbaanin bal gibi önemi vardir bu sebeple. Matbaa, batıl olandan kurtulmanin, bataktan çikmanin, bilime, akla önem vermenin( Sorgulayabilmenin) altin anahtarini sunar.


    Japonlar Meiji Era öncesi Osmanli develtinden farksiz cahil cühela bir halkti. Okuma yazma sifırdi. Degişimleri bugun ortada. Samuray geleneklerinden,, kimonolardan, sacmaliklardan arinarak, bizdeki gibi kravati, sapkayi biz neden takiyoruz demediler.


    Birileri 100 senedir Ataturkle cok güzel ugrasiyor. Ona da deginseydiniz, samimi olurdu. Yoksa çok da umurumda osmanli bana ne katmis ne fayda saglamis. Saray mensuplari keyfine yaşamiş.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi krstarica -- 10 Ocak 2023; 3:52:38 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • krstarica kullanıcısına yanıt

    Önümüze bakmayıp sürkeli eski meselelerin kaşınması bana abest geliyor zaten. BOŞ ve ANLAMSIZ geliyor.


    Yıl olmuş 2023 1700-1800 arasını tartıştırmaya oradan geçmişe sövmeye çalışmak flan saçma. Yok Atatürk şöyle mi yaptı böyle mi yaptı. Geçmiş gitmiş artık doğrusuyla yanlışıyla önümüze bir bakabilsek yetecek ama halen daha tarih ile hesaplaşmak inatlaşmak oradan bir taraf seçip kutuplaşmak neden ?


    İkide bir yok şu padişah haindi şu şerefsizdi şu sattı bu onu yaptı deyip tarihine sövmek neden. Yok Atatürk şunu neden yaptı bunu neden yapmadı. Bu tartışmalardan bıkmadınız mı artık ? Mesela Japonya'nın da bizim gibi bir Atatürk'leri var. Ülkede her şeyi değiştirmiştir ama tek şeye dokunmamıştır. Harflerine ! Ama bizim ülkede o dönemi sorgulamayamaz konuşamazsın. Acaba şu olmasa iyi olurmuydu diyemezsin. O yüzden sadece önümüze bakmakta fayda var bence. ( Diğer bir ayrışma ve inatlaşma konumuzda din ama neyse onuda girmeyeyim. İkidebir kaşıyıp kutuplaşma alanı oluyor.)





  • 0zkanK. kullanıcısına yanıt

    Kurucusu olan bir ülkenin lideri ile de ugrasan başka bir dünya halki yok maalesef. Kaşimak veya kaşimamak değil mesele, biz dogduk buyuduk, bizden sonra ulke ya da tarih yerinde durmayacaktir. Kimsenin FSM ye, Yavuz Selime bir şey ettigi, dedigi yok zaten. Asil olay carptilmiş tarih ve son donemde bu politika haline döndü.


    Bazi adı sözde padişah olanlari ehven gösterip gelecek nesillerin beynini yikama amaciyla kullanmasinlar diye insanlar bazi çabalar icerisinde, su an MEB in kitaplarinda ne Vahdettin, ne Abdulhamid hakkinda bir tane olumsuz bir bilgi yok.Tarihi carptirarak, ustune bir de, devletin resmi kanalinda yalan yanlis tarih empozesi propagandasi yillardir yapiliyor. Gelecek nesillerin de bir seyleri ogrenmesi görmesi gerekiyor. Bu padişahlardan bazilari Türklük kavramini silmeye calişmiş, yerine Araplaşmayi benimsemiş üstüne üstlük, kaybetmedigi toprak kalmamiş ve Ingilizlerden ulkeyi kurtarmasi için medet ummuşlar. Ingiliz Muhipleri (Sevenleri) Cemiyetleri kurulmuş, müstevlilerin siyasi güdümüne girmiş şeyhülislamlar, terakki kaydeden allameleri fetvalarla katlettirmişler. Sirf kureyş soyundan geliyor diye, eğitimli paşalarin Cemal Paşalarin, Fahrettin Paşalarin israrla uyarmalarina rağmen, Hicaz sorumluluguna Şerif Hüseyini getirenler ve o topraklarda Ingilizlere kucak açtiranlar. Defolup gitti bu topraklardan hem de hiçbir hesap ödemeden bugun bu adamlar catir catir övülüyor. Hanedan soyu kisvesi altinda.

    Bugun bu yapilan hatalar, kimseye anlatilmasin ki, Ataturke laf atilsin diye sümen alti etilsin bir kesimlerce. Din duşmaniydi, harfleri degistirdi şoyle boyle.


    Olumsuz seyler, sümen alti edilen şeyler hele ki bir milleti "uyuşturan" imgeler varsa bunlarin ortaya çikarilmasi gereklidir.

    Eleştiri her zamaniçin şarttir. Hakaret edilmedigi sürece. Kutuplaştirma konusuna katiliyorum ama bunu yapan da Amerikanci ve Amerikanci güdümde yer alan faşist kesimler. 1960 larda bu ulkede kutuplaşma yoktu. 6. filoyu kim alkişlayarak karsiladiysa onlari sorgulayin kutuplastirma konusunda.


    Osmanli ne hikmetse dokunulmaz bir emanet gibi, ama Gokturklere, Memlüklülere bir eleştiri gelse, kimse tınlamaz. Asil mesele Ataturk çunku. Ataturkün yerine bir değer koyabilmek için Osmanli yuceltiliyor kuru kuru. Yoksa bir italyanin bugun Roma Cumhuriyetini yücelttigi ettigi yoktur. Anca şanıylaz büyüklügü söz edilir o kadar.


    Harf devrimi bu ulke icin elzemdi. Harf devrimi olmasaydi ne gibi bir fayda saglardik bu önemli? Konusulan dil Türkçe, ama harfler arap alfabesi temelli. Alfabede ünlü harflerin alayı yok hele hele ü, ö, ğ gibi harflerin ses benzerleri bile yok. Atatürk kütüphanelerdeki en buyuk sorunun, eserlerin anlasilmazligina, savaslardaki imla hatalari yuzunden telgraftan mesaj gönderilemedigi dogru duzgun, emirlerin uygulanamadigina, yanlis anlasildigina bas bas nutukta dile getirmiştir. Arabin harfinde kalmamiz, dini bir amaç haricinde bize ne gibi bir fayda saglayacakti. Hicbir şey, yazima elverişli olmayan revize edilmemiş 1200 lerin alfabesiydi. Latinize harflerde romadan kalma harfler degildi heralde, Avrupada bilim ve sanat, ozellikle filoloji gelistigi için Latin harfleri bir çok kez domusume guncellemeye ugradi.


    Ayrica Batililaşmak mesele ise? Turkler Horasandan, Semerkanttan, Maveraünnehirden cikip, batiya yol alirken, Araplarla karşilaşip, harflerini, dinlerini benimseyince o zaman da onlar batililaşmamiş olmuyor muydu? Turkler Gokturk harflerine neden gecmedi de latinize harfleri aldik deseniz, yine hak vermezdim ama milliyetci de olsa yaklasimi mantiki bulurdum.Arap harflerinin zerre alakasi yok Turkceyle.


    Kimin neyi gelişmiş ise onun bilgisi ögretisi uygundur. Kabul gorur. Dunyanin %90 i latinize alfabe kullaniyor. Kaldiki isteyen, Osmanli harflerini ögrensin, yasaklayan da yok. Gunumuz egitimi, teknolojiyle Osmanlicayi anlamayan, geçmişteki cehaletle hiç anlamazdi.


    Tek eleştirecegim kisim, bazi kelimeler Arapca da , Farsca da olsa artik Türkçeleştiysr yuzyillarca yogrulmadan sonra onlari bir anda atamazsiniz. Sozcük kelimesini kelime yerine uydurdular. Bin yıl, kelime denmiş, sözcük de neyin nesi, mahsül yerine ürün denmiş, üremekten uydurulmuş. Sayiştay, daniştay, Yargitay gibi moğolca kokenli kelimelerin yerine zaten hali hazirda kelimeler vardi. Önem yerine ehemmiyet denmis 500 sene, örnek yerine misal denmiş, soru yerine sual denmis, milletin bildigi kabul ettigi kelime hakim ise ona yargıç demek saçmaliktir. Bu tür bazi kelimelerin degistirilmesine ben de karşiyim. Onun disinda harf devrimi cuk oturmuştur.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi krstarica -- 10 Ocak 2023; 4:40:54 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Kraven kullanıcısına yanıt

    İyi göster şu araştırmaları da biraz okuyayım o zaman.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Katılıyorum. En çok ayar olduklarım da bir gecede cahil kalanlar. Ulan zaten okuma yazma bilmeyen bir toplumun neyi cahil kalacakmış...

  • Yıl 2023. Matbaanın hemen hemen hiç bir önemi yok. Ülkede okur yazar oranın yüzde 95in üstünde.
    Ancak kişi başına okunan kitap dergi ya da buna benzer bilgi kaynağı neredeyse sıfır.

    Olayın matbaayı yasakladılar cahil kaldık, Arap harfleri zordu öğrenemedik ile ilgisi yok. Toplumsal bir kabiliyet bu. Düşünmek tasarlamak entelektüel olmak çok ayrı. Öncelikle okumak düşünmek demek eleştirmek demek. Ne Osmanlı ne de Cumhuriyet dönemi böyle bir halk istemedi istemiyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bizim olmayan bir alfabeden, yine bizim olmayan bir başka alfabeye geçilmiştir. Bu konuyu madden ve manen bir bütün olarak değerlendirdiğimizde olumlu veya olumsuz birçok sonucuyla karşılaşmamız mümkündür. Ancak mühim değildir. Bizim için önemli olan alfabe değil, dildir.

  • CSB yazmayan adam C kullanıcısına yanıt

    Zamanının kendi sınıfında dünyanın en büyük savaş gemisiydi Kırım Savaşı'nda kullanıldı.


    https://tr.wikipedia.org/wiki/Mahmudiye_(kalyon)

  • Evet katılıyorum ortodokslar da, katolikleri sapık ve kafir olarak görüyorlardı. Karsılıklı bir mezhep düsmanlığı vardı. Fakat birlik olmayı basarabilselerdi tarih cok farklı olabilirdi..

  • Bence İlber Ortayli "bu topraklarda okumaya talep zaten yoktu" diyerek herkesi bozuk plağa çevirdi; hiç de iyi olmadı.

    Ben Boğaziçi kütüphanesinde Newton'un defterlerinin tıpkı basımlarını gördüğümde o kadar duygulandım ki saatlerce kargacık burgacık yazılara baktım.

    Avrupa'da üniversite kütüphanelerine bu defterler yüzlerce yıl önce geldi. Matbaanın gelişmiş ülkelere en büyük faydası bilim teknoloji ve bunun temeli olan eğitimin yaygınlaşması alanında oldu.

    MacLaurin 1700lü yılların başında transandan fonksiyonları polinoma çevirince hızla değer tabloları oluşturulmaya başlandı. Bu tablolardan bir matbaada her öğrencinize anında basarsınız.
    Bastılar da zaten

    Kisacası Avrupalılar matbaanın egitime katkısını tüm bilimsel kaynakların tabana yayılabilmesine katkı olarak yorumlar. Bunda geç kalmadık diyen, bizde bunu akıl eden bir üst akıl vardı diyen varsa buyursun anlatsın



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cemsinan -- 10 Ocak 2023; 10:5:7 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • cemsinan kullanıcısına yanıt

    Açıkçası neyi ifade ettiğinizi özellikle son paragrafta anlamadım.

    Matbaayı modern dünyada bilgisayara benzetebiliriz. Hala bilgisayar devri devam ediyor. Herkesin - hemen herkesin- evinde bilgisayar var. Peki neden bir yazılım şirketi mesela Facebook gibi Türkiye'den peydah olmadı. Ya da Mısır'dan, Iran'dan. Esasında bu çok zor bir şey değil.

    Ben şöyle düşünüyorum. Matbaa erken de gelseydi basılacak şeyler aydınlanma yaratacak bilimsel felsefik şeyler olmayacaktı zira böyle bir talep de yoktu. Nasıl ki herkes şimdi bilgisayarlarda kodlar yazıp yeni şeyler hesaplatıp bulma peşine düşmeyip oyunla vakit geçiriyorsa aynısı.

    Toplumların önceliği vardır. Bizde ben hiçbir zaman kültür, felsefe ve bilimin öncelik olduğunu duymadım görmedim.


    Matbaa geldi Avrupa aydınlandı diye düşünmek yerine Avrupa aydınlığı matbaanın dürüst gelişine zemin hazırladı demek daha isabetli olacaktır.


    1450de matbaa Avrupaya geldi deniyor. 1500lerin başında reform hareketleri başladı.

    100 yıldır bizde harıl harıl basılan Kur'an Mealleri var hani nerde reform.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-43CAFBB96 -- 10 Ocak 2023; 11:8:41 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hocam aslında gayet açık

    Eğitimi ucuzlattı matbaa


    Her türlü bilimsel tabloyu yüzbinlerce basabilmenin önünü açtı. Newton'un defterlerini 200 yıl önce kütüphanelere koydu. Avrupa'da bunu halk mı talep etti sanki? Yo matbaanın olanağını kullanmayı akıl edenler oldu işte.


    Ben burada Newtonun defterleriyle duygulandim

    Fransada, Iskoçyada, Londra,da, Berlin,de binlerce çocuk 200 yıl öncesinde duygulandi, Maxwell oldu Faraday oldu Feynman oldu. Sadece Newton değil ki Euler in defterleri de çok basıldı. Her turlü bilimsel tablo da. Bunlar öğrenci tabanına yayıldı. Yani halktan çocuklar ulaşabildi


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • cemsinan kullanıcısına yanıt

    Hocam ben de diyorum ki o zaman bizde de yayılım olsa bir şey değişmezdi.

    Nerden biliyorsun diye sorun. Sordunuz farzediyorum.

    Yıl 2023 hemen her ilde üniversite var ve hemen hemen üniversite okuyup bitirene kadar sıfır maliyet var. Sonuç nedir peki? İlk 1000e giren bir üniversitemiz yok.

    Amma salladın ne alakası var diyecekseniz üzülürüm.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • yukarıda bir arkadaş rasathane olayındaki yorumumdan yola çıkarak işi paranoyaya vurmuş, müslüman düşmanlığına getirmiş.. halbuki düşman değilim düşmanlık akılımın ucundan bile geçmedi, müslümanın özeleştiri yapmasına neden tahammül edilemiyor ?


    matbaa için yukarıda bazı iddialarda söylendiği gibi kanunla yasaklanmadığını veya herhangi bir engel konulmadığını varsayalım, bunun eğitimdeki önemini gözardı etmek, tabana yayılmasını teşvik etmemek zaten gizli yasaklamaktır.. ya halkın gelişimini çağa ayak uydurmasını istememektir ya da hurafelerle şeytan işi olduğu gibi düşüncelerle cahilce davranmaktır.


    bilimsel araştırmalar yapacak rasathanenin müslüman yada ermeni yahut yahudi bir alimce yapılmış olması ne fark eder, onu dönemin padişahı top atışlarıyla yerle bir etmiştir. bilim idareciler tarafından hurafeye yenik düşürülmüştür.


    Osmanlı idaresinde hurafe ve dogmalar verilecek kararlarda önemli etkenlerdi, gelişim önündeki en büyük engel bu idi. Atatürk bu konuda o dönem için çok cesur ve önemli kararlar vermiştir.


    bilim ispatsız dogmayı reddeder, bilimin hurafe ile işi olmaz.. müslümanlığın takıldığı nokta her zaman bu olmuştur.





  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.