Şimdi Ara

Nietzsche hakkında

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
0
Favori
385
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Çoğu kavrama yıkımcı yaklaşıyor sanki, çoğu fikri bunun üzerine yani insan manen özgür olmalı ve üstinsan böyle gerçekleşir gibi bir fikri var. Sizin düşünceleriniz nelerdir?




  • Kendisini filozoftan çok psikolog gibi gören ve insanı kısıtladığı için metafiziklere, ahlaki dayatmalara, büyük anlatılara şiddetle saldıran birisi. Ama suçladığı şeylere kendisi de az çok bulaşmış ve bunun da farkında. Felsefesi "yaşam felsefesi" olduğu için bu vaziyete aldırmıyor ya da kendisiyle olan da dahil bir şeylerle olan kavgasını yüceltiyor yalnızca. Yaşam ona göre coşkudur; her şeyi yapma lüksü veya hakkına yaşam sahiptir. Dionysosçu taşkınlık ve sarhoşluk bunu gerektirir.

    Nietszche'nin sorunu Übermensch yolunda insandan uzaklaşması ve bunu hem insana yaklaşma hem de insanı aşma olarak pazarlamaya çalışması ama yemezler. Ahlak reddiyeleri ve daha üst bir şeye dönüşüm çağrıları potansiyel olarak sosyopatiye kapı aralar. Nietzsche'nin felsefesi şüphesiz yalnızca kız kardeşi tarafından Alman milliyetçiliğine tahrif edildiği için Nazilerce alkışlanmadı. Naziler ne denli yanlış yorumlamış olsunlar fark etmeksizin Nietzsche'nin felsefesindeki o istismarcı özü kolayca sezdiler ve ahlaklar üstü bir üst insan çağrısına bayıldılar.

    Nietzsche'den bir birey kimliğinde çok şey öğrenilir - ki zaten önünü açmak istediği bireydir - ama Nietzsche ile bir cemiyet elden geçirilemez veya kurulamaz. Felsefesinin sonu uçurumdur ama o uçuruma giden veya etrafına serpiştirdiği taşlar genelde - cinsiyetçi, megalomanik, hezeyanik olanları es geçersek - iyidir. Gerçek bir aforizma üstadıdır Nietzsche.

    Epistemolojik çağrışımlar yapan ilgili şu aforizması paradoksallığına rağmen basit ve güzeldir mesela:

    "Bu dahil bütün genellemeler yanlıştır".

    Çok da iyi bir klasikçi ve Yunan-Roma tragedyası ve felsefesi uzmanıdır. Ancak daha geniş çerçevede bir kültür eleştirmenidir.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nietzsche'nin felsefi tahayyülü genellikle nihilist olduğu şeklinde yorumlanır. Aksine Nietzsche, aslında felsefesinin ve yazdıklarının birçoğunda hristiyan ahlakıyla olan polemiğiyle koşut olarak nihilizme savaş açar. Başka bir deyişle, yaşamın ve şimdinin gerçekliğini yadsıyarak, keşişçe yaşamayı tercih eden ve kendisinin de adlandırdığı şekilde çağının ''son insan''ına cephe alır. Bu nedenle de daima efendi ahlakı ve köle ahlakı arasında ayrım yapar Nietzsche. Efendi ahlakında yaşamı olumlayan, mevcut değerleri aşıp yeni değerler yaratabilen bir tipoloji söz konusuyken, köle ahlakında az önce de bahsettiğimiz gibi yaşamı ve şimdiyi yadsıyan bir tipoloji vardır. Nietzsche'nin übermensch ideali de bu efendi ahlakından doğabilecektir. Elbette übermensch, kimi bakımlardan proto-faşist bir nüve barındırıyorsa da, bu, Nietzsche'nin faşist olduğunu göstermemektedir bana kalırsa. Bundan daha ziyade, felsefesindeki sistematik anlatımdan yoksunluk ve bu yüzden de ortaya çıkan ucu açıklık nazizmin ideolojik altyapısı için bir zemin oluşturmuştur diyebiliriz. Tüm bunların yanı sıra, şunu da belirtmekte fayda var ki, Nietzsche'nin felsefesi toplumsal veya politik bir değerlendirmeye tabii tutulduğunda oldukça sakıncalı ve tehlikeli bulduğum bir yapı arz etmektedir. Nitekim, tarihte Nietzsche'nin faşist hareketlere sağladığı malzemeyi de düşünürsek, Nietzsche hiç de sütten çıkmış ak kaşık değildir.


    Bence Nietzsche düşüncesinin bir diğer önemli boyutu, günümüz postmodernizminin peygamberi veya habercisi olduğu gerçeğidir. Bugün, postmodern düşüncenin en önemli fikir babalarından biri olarak görülmelidir Nietzsche. Özellikle metinlerinin birçoğunda rastlanabilen perspektivist yorumsamacılık, evrensellik ve hakikat karşıtlığı, Fransız post-yapısalcı çizgiyi besleyen ana kaynakların başında gelmektedir. Örneğin, Foucault'nun, tarihi soykütük ve söylemler üzerinden inşa etme biçimi, Deleuze'ün rizom düşüncesi, Derrida'nın yapıbozumculuğu vb. gibi Fransız post-yapısalcılığının ana fikirlerinin ardında Nietzsche'den izler görebilmek mümkündür. Bu nedenle de, denilebilir ki, hem Nietzsche'yi fikir babası olarak gören 1960'lar sonrası Fransız düşünürleri hem de bizatihi Nietzsche'nin bütün bir evrenselliğin, hakikat imkanının imkansızlığını ortaya serme amacı güden yazıları, çağımızın neredeyse egemen düsturu haline gelen postmodernizmin sac ayaklarını oluşturmaktadır. Tüm bu sebeplerden dolayı, çağımızın vebası olan postmodernizme olan katkılarından dolayı kendisini pek sevmediğimi söymeliyim.





  • Schwartzenius kullanıcısına yanıt

    Nietzsche gibi subjektif değer yaratımı ve hayata hakimiyete vurgu yapan bir karakterin özellikle de objektif ahlak reddiyesinden ve vurdumduymaz Dionysosçu eleştiri savurularından mütevellit nihilist addedilmesi enteresandır; Nietzsche'nin nihilizme karşı olduğunu açıkça defalarca kez beyan edişiyle iş daha da enteresanlaşır. Metin analizinden yola çıkarak Nietzsche'ye nihilist yakıştırması yapmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Hatta bengi dönüş veya pek çok yerde karşımıza çıkan yaşamla ilgili düşünce ve ifadelerinden Nietzsche'nin post-modernler gibi bir gerçeklik karşıtı olarak tanımlanamayacağı kanısındayım Nietzsche persektiflerde bir şekilde kendini gösteren bir gerçekliğin değil, ahlaki hakikatin veya açık seçik mutlak bir gerçeklik / hakikat anlatısının karşıtıydı. Bu noktada Nietzsche post moderniteyle arkaplan bir gerçekliği ciddiye alması haricinde (ahkaki veya anlatısal bir) hakikat reddiyesiyle belirli bir paralellik gösteriyor. Ancak ahlaki hakikat karşıtı duruşu dahi Nietzsche'nin Dionysosçu ve neo-Herakleitosçu (yani taşkın ve çelişik) tavrıyla bağlantılı biçimde paradoksal ve tartışmalı. Nietzsche değer yaratımınım yılmaz bir savunucusu olduğu gibi aristokratik addettiği değerleri köleci değerlere üstün görerek alenen bir etik hakikat ve büyük anlatı eğilimi göstermiştir: Übermensch ülküsünde direnç gösterip hayatını bu yolda feda edebilecek derecede sağlam ve büyük karakterde aristokratik yaratılışta kişilerin çileci ve savaşçı değerler dünyasının küçük, ezik, söylenen, isyan eden, kendi durumunu ıslah etmek için objektif ahlak anlatılarını, iyi (good) ve kötüden (bad) iyi (good) ve şer (evil) kavramlarını icat eden kimselerinkine üstünlüğü. Yani Nietzsche kendisine atfettiği tüm o neo-Herakleitosçu vurdumduymaz yaşam coşkusuyla ve savaşçı mücadele karakteristiğiyle daha üstün bir ahlaki değerler sisteminin var olduğunu öne sürüp daha aşağı olanlara burun kıvırarak objektif moralite anlatılarını reddettiği halde kendisi böyle bir anlatıdan arınamamış (ki arınma kavramı Nietzsche için ancak Hıristiyanca, iğrenç bir şey olabilir) lakin bu paradoksal duruma aldırmamayı içselleştirmiş ve paradoksallığı Herakleitos'un yaşamın özünde kutupluluk/çelişkiler yattığına dair felsefi öngörüsüyle aşmıştır. En ünlü ve kendisinin de en çok pohpohladığı eseri Böyle Buyurdu Zerdüşt için "Herkesin ve Hiç Kimsenin Kitabı" tabiri Übermensch'in imkansızlığı kadar Nietzsche'nin "çekiçle feslefe yaparken" paradoksallığa düşmeyi zerre şekilde umursamadığına işaret eder. Toparlarsam Nietzsche - hakikati veya değerlerin değerlere üstünlüğünü reddeden post modernlere aykırı şekilde - daha çok kavramsal çelişkilerine takmayan bir değerler ahlakçısı veya değerler objektivistiydi. Akademik bilim yapar tarzda kavramcılardan tiksintisiyle bu tavrı da bir paralellik gösteriyor.


    Nietzsche kendimi en çok Herakleitos'un yanında iyi duyuyorum dediği için kendisine dair Herakleitos odaklı bir okuma getirdim; elbette itiraz edenler olabilir. Ama onun çok sevdiği Herakleitos'un felsefesi dahi Nietzsche'nin realizmine dair ipuçları veriyor. Herakleitos'un felsefesinde ziyadesiyle rölativite, perspektifler / bakış açıları var ama herkesin paylaştığı hakikat olarak o malum ünlü logos'u (kelam) ya da sık sık logos ile eşanlamı gibi kullandığı görülen physis'i (tabiat) tek. Nietzsche'nin bengi dönüşü de epey benzer, herkes için geçerli bir hakikate yani bir physis ya da logos'a yer açan bir ontolojik varsayım. Nietzsche akademik düstura karşı veya ondan hoşnutsuz olabilir ancak gerçekliğe dair anlatılar olarak logos kelimesinden türeyen -lojilere karşı olmadığı, en azından bazı -lojiler ürettiği ve esasında değer yaratımına yer açan "bir yeni nesnelliği" eleştirel spekülasyonlarında veya Übermensch projesinde hep bir köşede tuttuğu ve kullandığı bariz.


    Problem şu ki Nietzsche yukarıdaki mesajımda da belirttiğim gibi hem odağının hem de gayelerinin de çok farklı olmasından mütevellit güç arzusuyla yaşayan aristokratik çileci savaşçı felsefesinin bir sonucu olarak türeyebilecek sosyopatiye karşı etkili bir önleyici araç sunamıyor. Nietzsche gördüğüm kadarıyla toplumsal ahlakın tesisi için ya da diğer bir deyişle toplum düzeyinde can ve mal güvenliği sağlayan bir düzenin ortaya konması için olmazsa olmaz görünen standart normatif objektif ahlak sistemlerinden daha etkili bir yöntem sunamıyor. İnsanların can ve mal çıkarlarını arzuladıkları gibi hiçe saymaya yeltenebilen Nazilere o sebeple de bu kadar kolay felsefi meze olabiliyor. Şüphesiz gerçekten çatlak bir karakter olmasına rağmen kendisi herhalde Nazileri görebilseydi çok dehşete kapılır, sürü ahlaklarından da tiksinirdi; bir Avrupa entelektüeli olarak Nazilerin kendisini inanılmaz barbarca kullanma şekli karşısında hiddet ve üzüntüye kapılırdı. Napolyon'u seven birisine bile Hitler Rejimi fazla gelir.


    Postmodernitenin realite tanımları veya bilimi hor görüşü hoşuma gitmiyor, türevi addedilen post yapısalcılığın da yapısallığın içini boşaltması ama Nietzsche'ye post modernite peygamberi demek bence ona haksızlık olur. Peygamberden çok Nietzsche özgün yorumları, zevkleri, tutkuları, önyargıları ve bilhassa keçileri zamanla kaçırışı itibarıyla onların bir habercisiydi.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt
    Nietzsche'nin felsefi düsturunun doğrudan postmodernizme yol açtığını iddia etmiyorum ki ben zaten. Genel anlamda, düşüncesinin ana hatlarının 1960 sonrası fransız postmodern/post-yapısalcı çizgiyi dolaylı yollardan da olsa etkilemiş olduğundan bahsettim. Fransız postmodern çizgiden bahsediyorum dikkat ederseniz. Bu çizginin çeşitli varyantları söz konusu bilhassa. Ancak Fransız çizginin önemi, postmodern düşüncenin başat figürlerini barındırmış olmasıdır. Nitekim, Foucault ve Deleuze gibi postyapısalcı düşünürlerin neredeyse çoğu, Nietzsche'den etkilendiklerini sayısız defa yinelemişler ve onun hakkında makaleler, kitaplar yazmışlardır. Dolayısıyla, hâl böyleyken, neden Nietzsche'nin bu çizginin peygambervâri bir düşünce babası olduğunu reddettiğinizi anlamadım açıkçası. Sanırım peygamber sıfatına takıldınız. Ama bildiğiniz anlamda peygamber olarak yorumladıysanız, hata etmişsiniz diyeyim. Bunun Nietzsche'nin "keçilerini kaçırması" ile bir ilgisi de yok bana kalırsa. Doğrudan soykütük, perspektif yorumsamacılık, bengi dönüş, oluş vb. gibi bilincli olarak tasarladığı düşüncelerle alakası var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Schwartzenius -- 8 Eylül 2022; 13:53:11 >
    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >




  • İtirazı anlamadım.


    Nietzsche'nin habercisi olduğu ve düşüncelerinin yorumlanmasından yola çıkarak kendi düşüncelerini kurgulayan "takipçileri" hakkında ne diyeceğini bilmiyoruz dolayısıyla ona peygamberleri demek fazla anlamlı bir vaziyet değil. Nietzsche hakkında yazmış ve öyle ya da şöyle kendisinden etkilenmiş kimse çok, bu sebeple Nietzsche hakkında yazmaları da bir kriter değil. Nietzsche'nin arkaik şekilde "Kelt" diye tanımladığı, "Hıristiyanca dindarlık ve Roma mantığıyla enfekte olmuş Fransız" addettiklerine düşmanlığı malum. Keçileri kaçırması post-modernite ve post-yapısalcılıktaki bazı tutucu, yeri geldi mi son derece irrasyonel, hoyratça ve kendini beğenmiş kaba tavırlara gönderme zira Nietzsche'de de onlardan bolca var. Ama post-modernitede belirli bir yeri olan çeşitli tiplerdeki romantikler ve idealistlerde de bunlardan var. Nietzsche'nin kaleminin veya argümanlarının gücüyle kendinden sonra benzer tarzda yazanları veya düşünenleri etkilemede ilk sıralarda gelmesi onu daha çok bir haberci yapar. Nietzsche'ye (zaten düşüncesini her ne kadar bir sistematiğe oturtmaya çalışsak da gayri sistemik tarzından ötürü) asla Hegel'in, Marks'ın ya da Freud'un sahip olduğu türden peygambervari veya kurucu baba cinsinden bir etki konumu biçilemez. Bazısının hayranlığı veya yorumlarını baz alışı o kadar ileridir ki kendisinin 2.Nietzsche olduğunu ve geliştirdiği yöntemin soykütüğe, perspektivizme veya bengi dönüşe dayandığını bile iddia edebilir. O ayrı bir şey. Freud da Nietzsche'yi över ve bariz biçimde ondan etkilenmiştir ama kimse Nietzsche Freud'un peygamberiydi demez. Derrida'nın yapısökümü vb bu çerçevede tıpkı Freud'un klasik psikanalizi gibi bağımsız okunabilir. Marks'a ilişkin geleneklerde ama misal Marks'ın kurucu baba veya peygamber düzeyindeki rolünü yadsımak oldukça zor. Çünkü Marks alenen pek çok kimse tarafından benimsenmiş ve geliştirilmiş makinevari denebilecek bir sistematik felsefe kurmuş. Nietzsche'ye sırt çevrilerek veya ona bakmaksızın tıpkı Nietzsche gibi gayri yapısal, gayri sistematik, aforizmik felsefe yapılabilir ancak Marksizm'de o politik ekonomik deterministik çekirdeği görmezden gelmek mümkün değil. Görmezden geliyorsan basitçe Marksist ve türevleri (Gramscian, neo-Gramscian, ekonomik yapısalcı vs) olamazsın. Spagetti yemeyi reddeden birisi sadece domates sosunu kaşıkla içerek spagetti yiyorum diyemez. :) Marks'ın hayaleti veya kutsal ruhu herhangi bir politik ekonomik veya gerçekten Marksist yorumda karşına dikiliverir. :)


    Tabii Marks da onlara ne derdi bilemeyiz ama Marks'ın temel analiz ve kavramsallaştırmasının orada kabak gibi durduğu - ve yoğun biçimde modifiye edilerek kullanıldığı - çok belli.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Nietzsche'ye dair analizlerinizi okuduğum kadarıyla, aşağı yukarı, onun fikirlerinden müteşekkil olan bazı şemaların ileriki düşünürlerin düşünsel zeminine katkıda bulunduğu konusunda mutabık olduğumuzu düşünüyorum. Dolayısıyla, burada herhangi bir açmaz veya anlaşmazlık olduğunu düşünmüyor ve bundan daha ziyâde kavramsal kullanım konusunda birtakım anlaşmazlıkların ortaya çıktığı kanısındayım. Ama her şeye rağmen Nietzsche hakkındaki fikirlerinizin birçoğuna katılıyorum zaten. Öncelikle bunu belirtmek isterim.


    Evet, marksizm hakkındaki görüşlerinize katılıyorum. Bununla birlikte, dediğiniz gibi Marx'ın yazıları ve teorileri Nietzsche ile kıyaslanamayacak kadar daha sistematik ve makinevaridir. Ancak, marksist literatürde ve teoride, marksistlerin Marx'ı peygambervâri bir figür olarak görmekle yükümlü olduklarına dair bir çıkarım yapmak büyük hata olacaktır bana kalırsa. Dediğiniz gibi, Marx'ın sıkı bir takipçisi olmadan marksist bir teori inşa edebilmek pek mümkün olmayacaktır fakat marksist düşünce tarihi boyunca görüyoruz ki, Marx'ın sıkı bir takipçisi olan kişiler, Marx'ın bazı fikirlerini dönüştürmüştür.


    Hiçbir marksist, Marx'ın eleştirilemez, yanlışlanamaz bir peygamber olduğunu düşünmez, düşünmemeli de. Aksine marksizm, düşünce tarihi ve bilhassa siyasal/iktisadi teori tarihi açısından, onlarca fraksiyona bölünmüş, kendi bünyesinde kümülatif dinamiğe sahip dünya görüşlerinin başında gelmekte. Yani, elbette bir marksist düşünür, Marx'ın fikirlerinden yola çıkarak bir zemin inşa etmeli ki, marksist bir teori ortaya atabilsin. Buna bir itirazım yok ancak marksist düşünce tarihinde, Marx'ın yazılarında ve teorik yelpazesinde birtakım eksiklikleri ve çatlakları fark edip bunları başka bir düzlemde telâfi etmeye çalışan ve çağın dinamiklerine uygun şekilde yeniden uyarlayan birçok düşünür ve fraksiyon bulunmakta. Örneğin Marx'ın, Kapital'de yapmış olduğu, kapitalizmin ekonomik süreçler açısından mükemmel analizinde alt yapısal, yani iktisadi süreçler ön plandadır. Oysa ki, kapitalist üretim ilişkileri yalnızca ekonomik süreçlerle işleyen bir formasyon değildir. Kapitalizm daima hâkim olduğu ekonomik süreçlerin sürekliliğini sağlamak için üst yapısal faktörleri de kullanır. Yani, kültürel, siyasal ve özellikle devlet mekanizmasını içeren faktörlerdir bunlar. Mesela Marx'ın, özellikle 40-50 yıldır marksistler tarafından da dile getirilen en büyük eksikliği, günümüz üretim ilişkilerinin çözümlenmesi açısından devletin rolünü ihmâl etmiş olmasıdır. Bu sebeple örneğin Gramsci ve Althusser gibi marksistler, üst yapısal süreçlerin kapitalist üretim ilişkilerinin analizi açısından sahip olduğu öneme vurgu yaparlar. Gramsci ve Althusser, Marx'ın, her ne kadar ucundan kıyısından bahsetse de tam olarak sistematik hale getirmediği ideoloji ve hegemonya mücadelesi gibi kavramlara odaklanırlar. Böyle yaparken de hem Marx'ı takip ederler hem de ona eleştirel bir katkı sağlayarak marksizmi mevcut süreçlerin analizi açısından tazelemiş olurlar.


    Kant'ın da dediği gibi, "bir düşünüre/filozofa sadakat, onun fikirlerinin doğrudan ve olduğu gibi takip edilmesinden değil, bazı fikirlerinin terk edilerek yenilenmiş bir biçimde tekrarlanmasından doğar." Bunun yanı sıra, marksizmin çimentosu işlevi gören diyalektik materyalizm bile bazı marksistlerin terk ettiği bir tarihsel analiz yöntemidir. Antonio Negri ve özellikle onunla birlikte birçok otonom marksist, diyalektik materyalizm yerine Spinozacı çokluk kavramına yaslanırlar; klasik leninist parti örgütlenmesine karşı çıkarlar ve yatay örgütlenmeyi savunurlar. Yani bunun gibi örneklerin sayısı daha da çoğaltılabilir ancak bu kadarı bile Marx'ın eleştirilemez biri olmadığı konusunda bizlere ipucu vermeye yetebilir.


    Buraya nereden geldik diye merak uyandıran bir soru ortaya çıkabilir ancak sanırım tartışmanın ufuğunu genişletmek adına güzel bir sohbet oldu sonuçta. :) Faydalı bulduğum VE sizin fikrinizle de paralel olduğunu düşündüğüm bir diğer sonuç da şu olabilir belki: Hiçbir filozof peygamber değildir.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Schwartzenius -- 9 Eylül 2022; 14:41:28 >




  • quote:

    Bunun yanı sıra, marksizmin çimentosu işlevi gören diyalektik materyalizm bile bazı marksistlerin terk ettiği bir tarihsel analiz yöntemidir. Antonio Negri ve özellikle onunla birlikte birçok otonom marksist, diyalektik materyalizm yerine Spinozacı çokluk kavramına yaslanırlar; klasik leninist parti örgütlenmesine karşı çıkarlar ve yatay örgütlenmeyi savunurlar. Yani bunun gibi örneklerin sayısı daha da çoğaltılabilir ancak bu kadarı bile Marx'ın eleştirilemez biri olmadığı konusunda bizlere ipucu vermeye yetebilir.


    Bilgi için teşekkürler; Marksist takılan literatürün bu kısmına pek de aşinalığım yoktu.

    quote:

    Nietzsche'ye dair analizlerinizi okuduğum kadarıyla, aşağı yukarı, onun fikirlerinden müteşekkil olan bazı şemaların ileriki düşünürlerin düşünsel zeminine katkıda bulunduğu konusunda mutabık olduğumuzu düşünüyorum. Dolayısıyla, burada herhangi bir açmaz veya anlaşmazlık olduğunu düşünmüyor ve bundan daha ziyâde kavramsal kullanım konusunda birtakım anlaşmazlıkların ortaya çıktığı kanısındayım. Ama her şeye rağmen Nietzsche hakkındaki fikirlerinizin birçoğuna katılıyorum zaten. Öncelikle bunu belirtmek isterim.


    quote:

    Buraya nereden geldik diye merak uyandıran bir soru ortaya çıkabilir ancak sanırım tartışmanın ufuğunu genişletmek adına güzel bir sohbet oldu sonuçta. :)


    Elbette. :) Esasında bazen alternatif kavramsallaştırmalara - ve birbirine paralel addedilebilecek diğer konulara - sapmamın, kavramsallaştırmanıza yönelik itirazlarım sadece sohbetin ve verimli tartışmanın uzaması, meselenin itirazın kaynağı olacak teşhis, analiz ve tahlillerle iyiden iyiye - sizin yorumlarınızla, kendi yorumlarımla - serpilmesi içindi. Yoksa size öyle çok ciddi bir itirazım veya söylediklerinize kesinkes reddiyem, hemencecik kapabildiğiniz ve özenle ortaya koyabildiğiniz üzere olmadı. Kavram tanımlamalarında farklılıklar gösterip farklı bir tanımdan hareketle gelişen itirazla beraber farklı argümanların desteklenmesi için literatürden getirilen deliller bakış açılarında bu denli bir zenginlik yaratmasa ve kusurları / atlanan noktaları göstermese çok boş yere bir tartışma hatta belki bakış açısına göre ukalalık olurdu. 👍
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt
    Aynı hisleri paylaşıyorum ve verimli bir sohbet olduğunu düşünüyorum, bunun için tesekkür ediyorum :)

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.