Şimdi Ara

Mustafa Kemal ATATÜRK Özel

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
465
Cevap
9
Favori
17.595
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
61 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu bölümde de bir Atatürk konusu olsun diye düşündüm. Söz, fotoğraf, belge vb. her türlü içerik paylaşabiliriz. Katkılarınızı beklerim.

    Atatürk'ün ve tüm kahramanlarımızın ruhu şad olsun.

    "Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir."

    Mustafa Kemal ATATÜRK Özel



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:36:48 >







  • Yalnız Atatürk'tür ki ne insanlarla insanlar, ne milletlerle milletler arasında bir kin, bir düşmanlık kaygısı gütmeden eserini vermiştir. Düşmanını, daha yendiği anda affetmiştir. Esir ettiği generallere, daha savaş meydanında mertçe el uzatan tek adam odur. Bu generalleri kendi yurduna salan önderleri, devlet, hükümet reislerini, ülkesine dost olarak çağıran, onları kendi toprağında dost olarak karşılayan, ağırlayan ve onların hepsini istisnasız fetheden odur. Kısacası "Yurtta barış, cihanda barış" yalnız onun sloganıdır.

    Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt II), 1964.
    Kemalizm her türlü emperyalizme karşıdır.

    "Rusyacı" deniyor orada. Bu ülkenin iki kanseri siyasal İslamcılar ve sol makyajlı Türkiye düşmanlarıdır. Atatürk ülkeyi rus ve amerikan emperyalizminden uzak tutmuş dengeli ve pragmatik politikalarıyla tam bağımsız Türkiye yolunda adımlar atmıştır.

    Bu ülkenin temeli sağlam atıldı ne kadar uğraşsanız da Türkiye 6. filoya namaza duranlara da moskofculara da yâr olmaz.

    edit: her zaman derim siyasetin dibisiniz ne sağ ne sol yeşil için her pozisyonu alırsınız ;)
    Bir gericilik olayı sırasında Atatürk köşke döndüğü zaman yaverlik dairesine girer. Sonradan DP "büyük"leri arasına geçen eski bir dalkavuğu da orada idi. Atatürk'ün canını sıkkın görünce:
    - Üzülmeyin Paşam, siz öyle sevilmişsinizdir ki, hangi köylünün göğsü yarılsa yüreği üstünde "Mustafa Kemal" yazılıdır, demesi üzerine, Atatürk:
    - Bilirim onu... Ama ben iki saat ötedeki hocanın, o cahil köylü göğsünü yarıp Mustafa Kemal ismini silerek dilediği adı yazdıracağını da bilirim, cevabını verir.
    Cehalete hiç güveni olmayan bir realistti.

    Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.
    (Atatürk anlatıyor.)
    Padişahın verdiği cevaba şu cümle karıştı:
    — Ben gereken şeyleri Talat ve Enver Paşalar hazretleriyle görüştüm!
    Bunu söyleyen zat, daha birkaç ay evvel veliahtlığında Talat ve Enver Paşalardan nefret duyduğunu anlatan ve bu adamların memleketi mahvolmaktan başka bir neticeye götürmesi mümkün olmayan teşebbüslerini eleştiren Vahdettin idi:
    Şimdi Padişah ve Halife Vahdettin, bu zatlarla görüşmüş, memleketin selameti için gereken tedbirleri almış bulunuyor; Vahdettin demek istiyordu ki:
    — Siz vazife ve yetkinizin üstünde benimle laubalilik mi etmek istiyorsunuz?
    Bu maksadı anladıktan sonra, Vahdettin karşısında benim vicdani görevim son bulmuştu. Ayağa kalktım. İzin istedim. Gözlerini kapadı ve hiçbir kelime söylemeksizin elini uzattı.
    Salondan çıktığım vakit Naci Paşa gözlerimdeki üzüntüyü okumuş gibi göründü. Bir şey söylemeden, uzaklaştım. Pera Palas'taki daireme geldim ve düşünmeye başladım. Hacı zannettiğimiz zatın birinin koltuğunun altından haç çıkmıştı. Artık başka bir şey aramak lazımdı.

    Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal'in Ağzından Vahdettin, 1955.
    Sonra şu da var: Şimdi her Türk Atatürk'ü, her şeyden önce duygu ve heyecan açısından görür. Hâlbuki Atatürk bir duygu ve heyecan adamı değildi. Yargılarına, kararlarına ve davranışlarına daima mantık hâkim oldu. Ama bizim çocuklarımızın onu bir his (duygu) ve heyecan açısından görüşleri de haklıdır. Bu bir kaderdir ki, kahramanların hikâyesine damgasını vurur. Yani tarih öncesinden beri insanoğlu kahramanını, o kahramanın gerçek malzemesinin kendisine doğru olan renklerine göre yaratır.

    Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt I), 1963.
  • Sonra şu da var: Şimdi her Türk Atatürk'ü, her şeyden önce duygu ve heyecan açısından görür. Hâlbuki Atatürk bir duygu ve heyecan adamı değildi. Yargılarına, kararlarına ve davranışlarına daima mantık hâkim oldu. Ama bizim çocuklarımızın onu bir his (duygu) ve heyecan açısından görüşleri de haklıdır. Bu bir kaderdir ki, kahramanların hikâyesine damgasını vurur. Yani tarih öncesinden beri insanoğlu kahramanını, o kahramanın gerçek malzemesinin kendisine doğru olan renklerine göre yaratır.

    Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt I), 1963.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:39:2 >
  • Yalnız Atatürk'tür ki ne insanlarla insanlar, ne milletlerle milletler arasında bir kin, bir düşmanlık kaygısı gütmeden eserini vermiştir. Düşmanını, daha yendiği anda affetmiştir. Esir ettiği generallere, daha savaş meydanında mertçe el uzatan tek adam odur. Bu generalleri kendi yurduna salan önderleri, devlet, hükümet reislerini, ülkesine dost olarak çağıran, onları kendi toprağında dost olarak karşılayan, ağırlayan ve onların hepsini istisnasız fetheden odur. Kısacası "Yurtta barış, cihanda barış" yalnız onun sloganıdır.

    Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt II), 1964.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:39:43 >
  • öne çıksın....

  • < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Adam adam. Milletini düşünen tek liderdi Allah rahmet eylesin.
  • +1
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Mustafa Kemal ATATÜRK
    17 yıl önce açıldı
    Atatürk ve Ali Rıza Paşa
    15 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Atatürk Cumhuriyetinin iyi olmadığı kanısındayım kolay değil savaştan çıkmış yok olmuş bir düzen yeniden yapılanma ve sil baştan yeni bir devlet kurma adrenalini herkesin bu işte elinden geleni yapma zorunluluğu kemer sıkma politikası kolay değil değişen anayasal düzen yeni kanunlar devrimler pek çok kişi Atatürk döneminde yaşamak istediğini beyan eder ama ben istemem.Çünkü Atatürk dönemi tamamen dünya savaşlarına ev sahipliği yapıyor kolay değil birinde muharebenin içindesin ikincisinde ise hazırlığı seni tekrara bu cehenneme atmak isteyenler mevcut içerdeki komünist ve nazist varsa rejimler parti ve ayaklanmalar iç sesler Atatürk'ün vefatı ile avrupada başlayan büyük savaş ben açıkçası o dönemlerde yaşamak istemezdim dev bir korku imparatorluğu gerek komünist rusya gerekse batıyı içine alan ve devamlı büyüyen nazi almanyası kim kazanırsa kazansın kaybeden yine sen olacaksın oldunda zaten komünist rusyadan korktuğumuzdan natoya koşa koşa üye olduk değil mi bu ülke tekrar bir kurtuluş savaşını kaldıracak güçte değil.Ne o zamanki halkı ve geleceğini düşünmeyen duygu yüklü vatan için ölen insan var nede şuanki rahata alışmış gelişmiş dünya nimetlerinden faydalanmış ve hayatın tadına varmış kimseler için o dönemle bu dönem farklı dünya o yüzden bir savaş istemiyor insanlarda istemiyor pek fazla üçüncü dünya savaşının olmasını beklemeyin ha illa oda olacak masada anlaşılma sağlanmadığıdan ama belki 70 belki 80 yıl sonra belki 100 şuanki savaşlar içinde bulunduğunuz konumada bakarsanız tamamen ekonomik.Bakıyoruz 3.reichtag'ı oluşturan ve avrupaya korku salan Almanya şuan 3.reichtagı kurdu şuan gene avrupanın beyni ve lokomotifi kendi oluşturduğu para birimi olan euro ilede ekonomik olarak büyük bir güç ve sarsılması zor işte biz bunu başaramadık.

    Atatürk bir değişim bir yeni imaj yaratmak istedi ama başaramadı buna ömrü yetmedi yarım kaldı.Halka güvendi ama gerek gençlik gerekse halk ona pek tabi olmadı olamadı.Bunu ülkenin haliylede görüyoruz.Şuanki durumun temeli 1950lerde atıldı.Ülke görüş ve ayrılıkların olduğu kalıcı bir mutasyona uğradı diyebiliriz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi M3lank0lik -- 3 Ocak 2019; 21:19:2 >




  • Sıvas'tan Ankara'ya hareket için hazırlanırken ise, yola çıkan bir temsil heyeti reisi ve beraberindekilerin bütün var-yokları ile, ancak 20 yumurta, bir okka peynir ve 20 ekmek satın alınabilmiştir. Yolcuları taşıyacak üç külüstür otomobilden ikisinin lastikleri paçavralarla doldurulmuştur. Paşanın arabasına, bir ecnebi mektep müdüründen arabalar için bir takım lastik ve biraz benzin borç alınabilmiştir ama, Mustafa Kemal'in arabası buram buram yağan kar altında açık ve tentesizdir.
    Bütün bunların bir emel yolcusu için ne önemi var, diyeceksiniz. Ama asıl çileler, onu Ankara'da bekler. Şu Keçiören yolundaki eski Ziraat Mektebinde, gece yaver huzuruna girip de:
    "— Paşam bütün teller kesilmiştir, hatta karargâhı Ankara şehrine bağlayan bile."
    dediği zaman, zaten mektebi çeviren bağlardan, bahçelerden boyuna silah sesleri gelir. Bu silahları kimlerin, niçin ateşlediği de belli değildir. Kapıda, doğru dürüst nöbet tutacak kadar bile asker yoktur. Paşa elbiseleri üzerinde, filintası elinde, sabaha kadar beş defa kendini binanın önündeki siperlere atar.

    Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt III), 1965.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:40:0 >




  • her liderin eleştirilecek yanları vardır.


    ama atatürk ün çocukluktan itibaren askeriyede memeleket için savaşması öne çıkarılması gereken asıl önemli olan.

    dünya savaşındasınız çocuğunuzu askere yolluyorsunuz.

    şu an savaş olmadığı halde çocuklarımız askere yollarken ağıt yakıyoruz.

    bence atatürk memleketine kendini adamış bir lider.
  • Ben ömrümde onun kadar tartışmaya katlanan devlet ve hükümet adamına rastlamadım. Pek genç yaşımda devamlı olarak yanında idim. Hiçbir fikrimi saklamak ihtiyacını duyduğumu hatırlamıyorum. Dalkavukluğu meslek edinmeyenlerin hepsi de öyle idi. Atatürk'le tartışmak için yiğitliğe lüzum yoktu.

    Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:40:17 >
  • Mustafa Kemal, son çağ Türk tarihinde parlayıp sönen birçok şöhretler gibi tesadüflerin adamı değildi. Onun askerlik ve ıslahatçılık hayatı, ta ilk gençliğinden beri ahenkli ve hiçbir zaman tezatlaşmayan bir gelişme gösterir. 1918'de Suriye kuzeyinde Birinci Dünya Harbinin son savaşını veren Mustafa Kemal Paşa, henüz genç bir kurmay subayı iken Arnavutluk isyanında, sadece sanat üstünlüğü ile, kendi kendini belirten ve arkadaşları arasında imtiyazlandırılan Mustafa Kemal Bey'dir.
    Çankaya sofrasında konuşan Atatürk de, daha Meşrutiyet'ten önce Selanik birahanelerinden birindeki masasında konuşan Mustafa Kemal Bey'in tıpkısıdır. Kafası bin bir fikirle, içi bin bir ihtirasla kaynar, fakat hiçbir zaman aklın yolundan şaşmaz. Onda idealist ve realist iç içe girmiştir. Daima ateşli ve o kadar hesaplıdır. Deha uzun bir sabırdır, demişler. Mustafa Kemal hiç acele etmemiş, hiçbir fırsatı da kaçırmamıştır.

    Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri, 1955.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:40:29 >




  • (Atatürk anlatıyor.)
    Padişahın verdiği cevaba şu cümle karıştı:
    — Ben gereken şeyleri Talat ve Enver Paşalar hazretleriyle görüştüm!
    Bunu söyleyen zat, daha birkaç ay evvel veliahtlığında Talat ve Enver Paşalardan nefret duyduğunu anlatan ve bu adamların memleketi mahvolmaktan başka bir neticeye götürmesi mümkün olmayan teşebbüslerini eleştiren Vahdettin idi:
    Şimdi Padişah ve Halife Vahdettin, bu zatlarla görüşmüş, memleketin selameti için gereken tedbirleri almış bulunuyor; Vahdettin demek istiyordu ki:
    — Siz vazife ve yetkinizin üstünde benimle laubalilik mi etmek istiyorsunuz?
    Bu maksadı anladıktan sonra, Vahdettin karşısında benim vicdani görevim son bulmuştu. Ayağa kalktım. İzin istedim. Gözlerini kapadı ve hiçbir kelime söylemeksizin elini uzattı.
    Salondan çıktığım vakit Naci Paşa gözlerimdeki üzüntüyü okumuş gibi göründü. Bir şey söylemeden, uzaklaştım. Pera Palas'taki daireme geldim ve düşünmeye başladım. Hacı zannettiğimiz zatın birinin koltuğunun altından haç çıkmıştı. Artık başka bir şey aramak lazımdı.

    Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal'in Ağzından Vahdettin, 1955.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:40:42 >




  • O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik bizi heyecanlandırmaya yeterdi. Üsküdar'dan entariyi kaldırmak, Merkez Kumandanlığı koğuşunda kadın döndürmemek yahut sokakta aynı arabaya binen kadın ve erkeklerden karı-koca vesikası sormamak, hemen hemen devrimcilik gibi ileri davranışlardı. Gözleri Mustafa Kemal gününde açılmış olanlara 1913 avuntuları ne kadar gülünç gelir.

    Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı, 1932.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:40:54 >
  • Mustafa Kemal, Büyük Harbe girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için!
    Mustafa Kemal, Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı: Vatan adamı olduğu için!
    İşte size bütün kitabın özü: İlim ve vatan adamı olunuz.
    Hiçbiri yalnız başına, ne sizi, ne de milletinizi kurtarabilir.

    Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı, 1932.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 1 Nisan 2019; 11:41:12 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: M3lank0lik

    Atatürk Cumhuriyetinin iyi olmadığı kanısındayım kolay değil savaştan çıkmış yok olmuş bir düzen yeniden yapılanma ve sil baştan yeni bir devlet kurma adrenalini herkesin bu işte elinden geleni yapma zorunluluğu kemer sıkma politikası kolay değil değişen anayasal düzen yeni kanunlar devrimler pek çok kişi Atatürk döneminde yaşamak istediğini beyan eder ama ben istemem.Çünkü Atatürk dönemi tamamen dünya savaşlarına ev sahipliği yapıyor kolay değil birinde muharebenin içindesin ikincisinde ise hazırlığı seni tekrara bu cehenneme atmak isteyenler mevcut içerdeki komünist ve nazist varsa rejimler parti ve ayaklanmalar iç sesler Atatürk'ün vefatı ile avrupada başlayan büyük savaş ben açıkçası o dönemlerde yaşamak istemezdim dev bir korku imparatorluğu gerek komünist rusya gerekse batıyı içine alan ve devamlı büyüyen nazi almanyası kim kazanırsa kazansın kaybeden yine sen olacaksın oldunda zaten komünist rusyadan korktuğumuzdan natoya koşa koşa üye olduk değil mi bu ülke tekrar bir kurtuluş savaşını kaldıracak güçte değil.Ne o zamanki halkı ve geleceğini düşünmeyen duygu yüklü vatan için ölen insan var nede şuanki rahata alışmış gelişmiş dünya nimetlerinden faydalanmış ve hayatın tadına varmış kimseler için o dönemle bu dönem farklı dünya o yüzden bir savaş istemiyor insanlarda istemiyor pek fazla üçüncü dünya savaşının olmasını beklemeyin ha illa oda olacak masada anlaşılma sağlanmadığıdan ama belki 70 belki 80 yıl sonra belki 100 şuanki savaşlar içinde bulunduğunuz konumada bakarsanız tamamen ekonomik.Bakıyoruz 3.reichtag'ı oluşturan ve avrupaya korku salan Almanya şuan 3.reichtagı kurdu şuan gene avrupanın beyni ve lokomotifi kendi oluşturduğu para birimi olan euro ilede ekonomik olarak büyük bir güç ve sarsılması zor işte biz bunu başaramadık.

    Atatürk bir değişim bir yeni imaj yaratmak istedi ama başaramadı buna ömrü yetmedi yarım kaldı.Halka güvendi ama gerek gençlik gerekse halk ona pek tabi olmadı olamadı.Bunu ülkenin haliylede görüyoruz.Şuanki durumun temeli 1950lerde atıldı.Ülke görüş ve ayrılıkların olduğu kalıcı bir mutasyona uğradı diyebiliriz.
    Atatürk Cumhuriyeti diye bir yer yok. Türkiye Cumhuriyeti'dir onun adı!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Jackal78

    Atatürk Cumhuriyeti diye bir yer yok. Türkiye Cumhuriyeti'dir onun adı!

    Alıntıları Göster
    Atatürk Cumhuriyeti çünkü bunu bize kazandıran kendisi Türkiye'yi yaratan o ülkenin adını koyan o yani cumhuriyeti kuran o latin amerikadakiler gibi devrimin başı yani bunu anlamak lazım.Yoksa ortadoğu ülkelerinin şuanki olduğu durumdan çıkamazdın ha gene çıkamadın o ayrı konu çok ufak nüanslar var ortada kalmış bir milletsin ve Atatürk Cumhuriyeti sonrası oluşan boşluk ve yarım kalmışlıkla ve hatalı ilerlemeler tercihler anayasaya etkiyen askeri darbelerle devamlı değişen bunalmış bir ülke var durum bundan ibaret Atatürk bir adamı atmış elbet tek adam olarak ama devam ettirecek kendinden sonraki adam boşluğunu dolduramamış.Tek kişi ile olmuyor bunlar varis lazım e o zaman yaptıklarında havada kalıyor senden sonra olası senin karşı zıttı fikrindekilerde yaptıkların üzerinde oynayınca hop sil baştan durum bundan ibaret Atatürk Cumhuriyeti Atatürk hayatta iken olan Cumhuriyet ve yönetim biçimi idi 15 yıllık sonrası ise Türk Cumhuriyeti oluyor.Atatürk adını koydu sonraki gelenlerde içeriği doldurdu yanlış veya doğru işte işin özeti bu.




  • Bazı arkadaşlarıyla konuşmuş; zihnindekilerden, yapmak istediklerinden, projelerinden bahsetmiştir. Bu arkadaşlarının bir kısmı ona güvendikleri için, "Tamam Paşam, yapalım." demişler ama Mustafa Kemal'in söylediklerinin gerçek olabileceğine, hayat bulabileceğine tam da inanamamışlardır. Mesela, Anadolu'ya giderken İsmet Paşa'yı arayıp kendisiyle birlikte gelmesini istemiştir. İsmet Paşa, "Daha yeni evlendim." cevabını vererek bu daveti reddetmiştir. Bu cevabın arkasında şu vardır aslında: "Ne olacağı belli değil, ihtiyatlı davranayım." Bu da zaten İsmet Paşa'nın hayatı boyunca güttüğü "yoğurdu üfleyerek yeme" politikasıdır. Fakat Mustafa Kemal öyle değil, kendisini bir konuda ikna ettiği zaman o işin peşine düşebilen bir insan.

    A. M. Celâl Şengör, Dâhi Diktatör, 2014.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 15 Ocak 2019; 19:31:38 >
  • Mustafa Kemal'in kafasında yalnız askerlik bilimi değil, tüm yaşam, problem teşhisi ve problem çözümü halkalarından oluşan sürekli bir zincirdi. Bu zinciri herhangi bir yerde kesmeyi öngören her türlü doktrin onun düşüncesine tamamen yabancıydı. Cumhuriyet Halk Partisi'ni kastederek: "Paşam, bu partinin doktrini yok." diyen Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na "Elbette yok çocuğum, eğer doktrine gidersek hareketi dondururuz." diye karşılık vermemiş miydi?

    A. M. Celâl Şengör, Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması, 2001.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E767019CA -- 15 Ocak 2019; 19:32:19 >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.