|
_____________________________
|
|
_____________________________
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
_____________________________
Din zincirlerini kıramayan insan hayatın hakikatlerini asla göremez.
|
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi torlofan -- 30 Haziran 2020; 23:34:0 > |
_____________________________
|
ben daha zekiyim diyorsan bütün forum beraber sana gülüyoruz...inanan inanmayan dahil. senin matematik dediğin insanın şu anda bildiğini sandıklarının hesabından ibarettir asıl olan... en başta sen...hiç bir insanın aslında bir şey bilmediğidir. kur an kendini bir şey sanan insana değil kalbi temiz olan insana yazılmıştır onlar anlar sen takılma yolun daha uzun ileride sen de anlarsın. 7 milyar kişi anlamadı ben anladım diyorsan yok öyle bir şey matematik hocan seni kandırmış ey büyük allahım hala bu insanları nimete boğacak kadar merhametli olmana şaşırıyorum KUR AN DAN ÖNCE KADINLARIN HİÇ BİR HAKKI YOKTU MALDILAR DOĞDUKLARINDA İNDİRİLDİĞİ HALK FAZLA DOĞAN KIZ ÇOCUKLARINI ÖLDÜRÜRDÜ ALLAH buna razı olmamış ama o zamana kadar öyle yapmış erkek halkı da dinden çıkarmayacak 2 ye 1 hak razı görmüştür eğer 2 ye 2 hak ön görülseydi düne kadar kız çocuklarını öldüren bu insanlar onlar bizimle bir mi diye isyan edeceklerdi yine olan kadınlara olacaktı 2 ye 2 tam eşitlik günümüzde bile tamamen sağlanamamıştır çünkü o zaman cahil olan insan hala tam anlamıyla medenileşememiştir erkek milletinin gururu kadın milletinin mal hırsı düşünüldüğünde erkeğin evi yönetecek kadar hak alması hala doğrudur belki ileride ben üniversite okudum akıllıyım diyene hayat tecrubesi yanında bildiklerinizin hiç olduğunu bildirelim allah ne nimet verdiyse sizin bildim buldum dediğiniz o dur o nimeti vermese insan yoktan bir şey var edemez şükür etse bari yer çekimini buldum hikaye o yer seni sen buldum demeden önce de çekiyordu elektriği bulmadan milyar yıl önce bulutlar şimşek üretiyordu arşimet kaldırma kuvvetini bulmadan milyonlarca yıl önce odunlar su üstünde yüzüyordu fazla okumak sigortaları attırır bu sebeple en cahil insan bile şükür ederken siz bomboş kibirle görmez ortada geziyorsunuz. allah o zamanki insan için anlayacagı adalet neyse o şekilde bildirmiştir bunu geliştirecek insandır çünkü kur an son uyarıdır dış güçlerin elemanlarına bu milletin insanlarını dinlerinden soğutamazsınız diyoruz ve kur an ın o zaman ki insanın anlayacağı dilden indiğini hatırlatıyoruz güncellemek akıllı nın işi aklı olana zor değil. müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz çünkü kimse yemez bunları. siz size nimet verene saygı duyun yeter kur an ı ileride yaşadıkça zaten anlarsınız sizden daha bilgisiz insanların aklına uyup size nimet veeene saygısızlık etmek iyi insana yakışmaz onun büyüklüğünü er geç her insan anlar anlamayan susacak ve bekleyecek. zamanı gelecek. sünniler ve şiiler miras kavgasına düştüler peygamberimizden sonra bu sebeple milyonlarca can boşa gitti allah herkesi uyardı önemli olan allah ın takdirine uymaktır insan mendi aklına uyarsa sonuçları acı olur ve onlara şu denir allahın hesabını görmeyen insanın hesabında boğulur. ALLAH ŞAHİT ben kur an da okuduğum tek bir harfin bile yanlış olduğunu görmedim üstteki yazıyı okuyan her akıllı insan da görmez çoluk çocuk kandırıyoruz akıllarını bulandırıyoruz diyorsanız hatırlatayım TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR. https://forum.donanimhaber.com/her-seyi-unutun-2-cesit-insan-vardir--151358009#151358147 < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pspsexer -- 7 Aralık 2021; 5:39:12 > |
_____________________________
DONANIMHABER DISINDA HIC BIR SITEDE YOKUM BILGINIZE
|
Muhammed matematik bilmiyor muydu , nasıl bu kadar bariz bir hata yapabilir ? Matematik bildiğine göre bunlarda hata olamaz. Burada Kur'an'ı insanı baglamdan çıkardığın için birseyler kafanda oturmuyor bana kalırsa. İlk olarak Kuran dediğin kitap durup dururken bir anda oluşmuş mucizevi birşey değil. Günün anlam ve önemine göre peygamber dediğimiz şahıs o gün nasıl bir problemle karşılaşırsa odasına veya mağarasına çekilip düşündükten sonra geri gelip söylediği birkaç cümlenin birikimi ile 40 yılda oluşmuş sözlü bir eser. İkinci olarak bir önceki oaragrafla bağıntılı olarak bu ayetler steril ortamda kendiliğinden gelmiyor. İ an yaşanan görece acil bir duruma çözüm üretmek adına çok kısa sürede pat diye peygamberin bunları söylemesi gerekiyor. Nitekim mirası düzenleyen matematiksel olarak sorunlu ayetlerin savaşta ölen bir sahabenin ardından erkek mirasçıların tüm mirasa konma çabasına karşın maktulün karısı ve kızlarının itirazı üzerine anlık bir krizi çözmek için inmiş olduğunu ogrendiginde belki peygamberin niçin etraflıca düşünmeyin bu hatayı yapmak durumunda kaldığını anlarsın.
Son olarak buradaki hatayı niçin Ömer farketti demişsin. Yine Nisa suresinin ortaya çıktığı tarih hicretten 5 6 yıl sonrası olarak kabul ediliyor ve peygam bu ayetten 4 5 yıl sonra vefat ediyor yani bu ayetin peygamberin hayatının son demlerinde geldiğini de hesaba katmiyorsun. Sanki 40 yıldır varmış gibi yorumladığı için yine hataya dusuyorsun. Olaylara insan gözüyle baktığında , bu bağlama indirdiginde pekcok şey daha açık hale geliyor. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 11 Aralık 2021; 12:37:58 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
_____________________________
|
Ne zamandır girmiyordum bu bölüme gireyim ne var ne yok diye dedim ve aylar önce açtığım konuya mesaj yazılmış ve site bana bildirim göndermemiş. Senin mesajın bana hitaben yazılmış gibi duruyor. Şu Arap tarihinin saçma iddialarına sarılmadan mantığınla hareket etmeni öneririm. Bir ayet bir olay üzerine inmişse ayet kendisi bunu belirtiyor zaten. Sana şundan soruyorlar gibi. Yok o oldu da ayet indi iddiası saçmalıktan başka bir şey değil. Şiilerde sıralama olduğunu okudum ve ayetlere bakıldığında önce sonra ifadeleri geçmese de bir sıralamanın olduğu zorunluluğu var diğer türlü asla miras paylaştırılamaz. Sunniler ise erkeklere daha çok pay verecek şekilde payda eşitleme gibi bir saçmalık uydurmuşlar ve bunu da adaleti ile ön plana çıkan Ömer üzerinden iddia etmişler. Anlık krizi çözmek için kullanıldığını farz edelim. 3 gün sonra başkası ölmedi mi bu Muhammed'in devletinde? Azıcık mantığını çalıştır. Ben 80bin nüfuslu bir yerde yaşıyorum ve her gün en az 1 kişi ölüyor bizim burada, sela verilmeyen gün yok. Bahsettiğin 5-6 yıl içerisinde kaç kişi ölmüştür sence bu Muhammed'in devletinde? Kaç kişinin mirası sizin iddia ettiğiniz şekilde paylaştırılabilir? Hiç hesap ettin mi? Ben olaya insan gözüyle bakıyorum ve Muhammed'in bu ayetlerde sıralama yapılmazsa asla ve asla miras paylaştıramayacağını görüyorum sen ne görüyorsun? |
_____________________________
|
Ortada bir matematiksel hata olduğu için yani pay ve paydanın uyuşmadığı durumlar ortaya çıktığı için herkes kafasına göre düzenleme yapmış durumda. Burada Sünnilerin yaptığı düzenleme Şiilerin yaptığı düzenlemeden daha mantıklı çünkü Şiiler tamamen kafalarına göre bir öncelik sırası uydurarak bu eksik çıkan paydayı en önde saydıkları kimselere verme eğilimindeler. Sünniler ise oran orantıda eksik veya fazla çıkan kısımları payları yeniden ölçekleyerek yani vucuda uymayan bir kıyafeti sündürme yoluyla uydurarak Kuran'a uygun bir biçimde çözmeye çalışmışlar. Sünnilerin yönteminde bir keyfiyet yok herhangi bir kimseye kafalarına göre öncelikde tanımıyorlar sadece payları yeniden Kuran'daki orana göre ölçekleyerek sündürüp uyduruyorlar. Burada senin erkeklere daha çok veriliyor saçmalığı dediğin şey Kuran'da erkeklere verilen pay daha çok olduğu için bu ölçek eksik veya fazla kısımlar yeniden hesaba katılarak ölçeklendiğinde payı çok olanın daha çok veya daha az etkilenmesine yol açıyor doğal olarak pay ve payda da çıkan eksik veya fazla kısuımların durumuna göre. İkinci noktaya gelirsek. Kuran'da geçen ayetler hep olay üzerine inmiştir. En basitinden peygamberin evlatlığının karısı ve üstüne akrabası olan bir kadını Arap göreneklerine aykırı olmasına karşın nikahına aldığı durumda bunu o gün inen bir ayetle çözmüş olması durumu var. Bugün akraba evliliğinin genetik hastalıkların en büyük kaynaklarından olduğunu ve light ensest bir durum olduğunu varsayarsak açıkçası doğayla ve geçtim doğayı ortadoğu ve hindistan coğrafyası dışındaki topluluklarda kınanan bu uygulamayı arap dünyasında bu şekilde meşrulaştırarak belki de pekçok acıya, sakatlığa, hastalığa yol açan bu uygulamayı şahsi bir arzuyu çözmek için din kullanılarak meşrulaştırıldığı pekçok örnek vardır. Bu ayet meselesininde dediğim gibi ortaya çıkan bir miras kavgasını çözmek için o günlerde indirildiğine dair yazıları okumuştum. Tabi sen bütün bu bilgileri reddedip Kuran'ı steril bir kitap zannetmeye devam edebilirsin fakat burada yaptığın gibi Araplar mateamtik bilmiyor muydu, peygamber ölmeden kısa süre önce gelmiş bir ayetin sorunlu olduğu neden sonra ortaya çıktı gibi aslında kendine sorman gereken ve nesnel bir hatayı sözel laf kalabalıkları içine boğmaya çalıştığın anlamsız monologlar ortaya çıkartıyorsun. Ortada bir hata var ve bu hata Arapların matematik bilmemesinden ziyade insanın doğasından gelen bir insan hatasını gösteriyor sadece (Senin matematik biliyor olman matematik içeren bir yazı yazarken hata yapmayacağın anlamına gelmez, senin bir metinde bir sorunu çözerken hata yapmış olman eğer o hata sadece bazı spesifik durumlarda ortaya çıkıyorsa ve sen bu metin yazıldıktan sonra sadece 4 - 5 yıl kadar yaşayabildiysen senden sonra da ortaya çıkabilir. bunlar senin iddia ettiğin kadar olasılıksız birşey değil. Çünkü Nisa Suresi yazıldıktan kısa süre sonra Peygamber ölüyor zaten.) . Bunun neden olabileceğine dairde pekçok olasılık var, bende bu olasılıkları dillendirdim. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 12 Aralık 2021; 5:16:12 > |
_____________________________
|
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > |
_____________________________
|
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cemsinan -- 12 Aralık 2021; 9:27:16 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
_____________________________
|
Sana da sorayım madem sen kaşındın; Eş öldü ve diğer eş sağ çoluk çocuk var Muhammed nasıl miras bölüştürdü? Nasıl görmüyorsunuz eşin pay aldığı hiç bir durumda bu ayetlere düz bakarak mirasın bölüşülemeyeceğini. Şu iddianızdan da vazgeçin, Muhammed zengin bir tüccar olan Hatice ile evli idi. Nasıl kadınlar kandırılıyormuş da bilmem ne de. Koca Mekke'de bir tek Hatice miydi malı mülkü olan kadın? Bir de kadı türedi Muhammed zamanında yaşayan, maşallah tarihi yeniden yazıyorsun |
_____________________________
|
_____________________________
DONANIMHABER DISINDA HIC BIR SITEDE YOKUM BILGINIZE
|
Miras paylaşımında eksik veya fazla çıkması: Soru Detayı - Nisa, 4/11,12,176 ayetlerine göre miras; bir adam öldü ve geride üç kız evlat, bir ana, bir baba ve eşini bıraktı. Üç kız evlata mirasın 2/3 ü, ana ve babanın her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır. (2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olması gerekirdi!..) - Bir adam ölür ve geride anası, karısı, ve iki kızkardeş kalır. Anaya mırasın 1/3 ü, karısına mirasın 1/4 ü, iki kızkardeşe de toplam 2/3 ü kalacaktır: (1/3)+(1/4)+(2/3)= 15/12= 1,25!.. Neden 0,25 fazla çıkıyor. ??? Cevap İnkârcıya göre miras âyetlerinde belirtilen paylar hesapsız belirtilmiştir, bu yüzden uygulamada miras paylardan az olabiliyor ve bir kısım (sona kalan) mirasçılar pay alamıyor; bunu da Allah yapmayacağına göre... Bu Amerika'yı yeniden keşfettiğini zanneden bilgisiz inkârcıya (kimse,o) hemen bildirelim ki, ortaya koyduğu mesele İslâm'ın ilk devrinden beri bilinmektedir; maksat anlaşılmış, çözüm oluşturulmuş, buna göre uygulama yapılmış ve hiçbir mirasçı mahrûm bırakılmamıştır. "Payların mirastan fazla geldiği" ifade ve düşüncesi bilgisiz inkârcıya aittir, doğrusu ise payların, mirastan değil, hesap gereği olarak paydalar eşitlenince paydadan fazla olabildiğidir. Böyle bir "mirasçılar tablosu" karşımıza çıktığında çözüm, paylar toplamının payda olarak alınmasından ibarettir, çok eski zamanlardan beri bilinen bu hesaplama usûlüne "avl" denmektedir. Verilen birinci örneğe göre uygulama şöyle olacaktır: Paylar toplamı 27 olduğuna göre payda da 27'ye çıkarılacak, miras 24'e değil, 27'ye bölünecek ve her bir mirasçı, Kur'ân'da belirtilen payını, 27'de 16, 4, 4, 3 olarak (bu oranlarda) alacaktır. Bazen de payda, paylar toplamından fazla olabilir, bu duruma "reddiyye" denir, çözümü de artan payın, karı ve koca dışındaki mirasçılara yine âyetlerde bildirilen oranlarda paylaştırılması şeklindedir. Bu çözümler kısmen hadîslere, kısmen de ictihada dayanmaktadır. İslâm'ın kaynağı da yalnızca Kur'ân değil, aynı zamanda -ona aykırı olmayan, onun maksadını ve delâletini esas alan- sünnet ve ictihaddır. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman) Bu konuda birkaç noktayı da belirtmekte yarar vardır: Bu meseleyi bahane ederek zihinleri bulandırmaya çalışanlar belli dinsiz mahfillerdir. “Bir delinin bir göle attığı bir taşı yüz akıllı çıkaramaz.” şeklinde bir söz vardır. Meslekleri tahrip olan bu insanların işi kolaydır. Ancak, tahribatı tamir etmekle uğraşan inanan insanların işi gerçekten zordur. Doksan dokuz kapısı açık olan bir sarayın -anahtarını bulamadığımız- bir tek kapısının kapalı olması, o sarayın boş bir yer olduğunu göstermez. İman sarayının varlığını ispat eden ve onun kapılarını açan binlerce delil anahtarı vardır. Bizim elimize henüz geçmeyen bir tek delil yetersizliğinden ötürü, İslam ve iman sarayının içi hakikatlerden boş bir şey olduğunu söylemek, akıl, mantık, iz’an ve insaftan mahrum kalmanın bir göstergesidir. Miras hukukundaki avl ve reddiye meselelerinin, Kur’an’daki hesaplama metoduna hiçbir aykırı tarafı yoktur. Kur’an’da -deyim yerindeyse- mirasın paylaşımı konusunda gereken formüller verilmiş, hesabın nasıl ve hangi ölçüler kullanılarak yapılacağı hususu gösterilmiştir. Yoksa, verilen bu sayıların dışında bir artma veya eksiltmeye gidilemeyeceğine dair bir ifadeye yer verilmemiştir. Söz konusu ayette zikredilen “Allah’ın hududu / sınırları” ifadesi, orada verilen sayıların sabitliğini değil, onların (üçte bir, dörtte bir gibi) metodolojik olarak hesaplamalarda baz alınmalarının gerekliliğini ve paylaşım tablosu ne olursa olsun, bu ölçülerin değişmezliğini vurgulamaya yöneliktir. Allah’ın hesabı iyi bilmediğini söyleyenlerin Allah’ı, peygamberi ve Kur’an’ı tanımadıkları, inanmadıkları ve bilmediklerinin göstergesidir. “Cennet adam istediği gibi cehennem de adam ister.” Kur’an’ın miras paylaşımı konusunda ortaya koyduğu formülü, hiçbir eksi-artıya izin vermez bir vizyona sahip değildir. Bunu böyle düşünmek, “Allah’ın gücü her şeye yeter, öyleyse, iki kere ikiyi beş olacak şekilde bir hesaba bağlasın; erkeği kadın, kadını erkek yapsın...” gibi hezeyanlarla paralel fikir beyan etmek anlamına gelir. Hiçbir beşerî güç, Allah’ın miras paylaşımı konusunda bir formül olarak ortaya koyduğu hesap tablosundan daha âdil, daha sağlam, daha geçerli, daha merhametli bir tabloyu ortaya çıkartamaz. Hiçbir artı-eksiye mahal bırakmadan, bütün miras paylaşımlarını tek-değişmez hesap tablosuyla gerçekleştirmek, imkân haricindedir. Hiçbir insan şimdiye kadar böyle bir formül bulamamış ve bundan sonra da bulamayacaktır. Kur’an -deyim yerindeyse- temel yasalar, temel prensipler kitabıdır. Detayları, elçisine ve insanın aklına havale etmiştir. Namazın vakitlerini, kılınış şeklini Hz. Peygamber (a.s.m)’den öğreniyoruz. Büyük alimler, orada bulamadıklarını da içtihat yaparak meseleleri ortaya koymaya çalışmışlardır. Dünya ve ahiret hayatının bütün yönlerini ders veren Kur’an’ın her türlü detaya yer vermesi düşünülebilir mi? Milyonlarca eserde yazılan, tefsir, fıkıh, hadis, kelam, tasavvuf gibi disiplinlerin hepsinin kaynağı olan Kur’an’ın veciz ifadesi/çok az sözle çok geniş manaları ifade eden üslubu olmazsa, binlerce Kur’an’ın olması gerekirdi. Miras konusu da bu prensibin dışında değildir. Onu da Kur’an’da temel prensipleriyle yer aldığını görmekteyiz. Kur’an, miras hukukunu ortaya koyarken, ölüye yakınlık sırasına göre belli paylara sahip olanları tespit etmiş, bu payları tespit ederken, onları temel paylaşım hesapları çerçevesinde formüle etmiştir. Pay ve paydaların her zaman birbirine denk olmayacağını en iyi bilen elbette Allah’tır. Bu sebepledir ki, avliye ve reddiye meselelerinde olduğu gibi, pay ve paydaların eşit olmadığı yerlerde Kur’an’ın temel formülleri esas kabul edilir. Bu esastan çıkarılan hükme göre işlem yapılarak uygulanır. Bu durum, matematiksel olarak bir kesrin genişletilmesi veya sadeleştirilmesi işlemine denk düştüğü için, kesrin değeri, yani ayetteki ana formül değişmemiş olur. Avl ve raddiye meselesi -bilindiği üzere- bir feraiz meselesidir. Mirasın pay sahiplerine düzgün bir şekilde bölüşememesinden kaynaklanan hususlardır. Bu bir hata değil, ince bir matematik hesaptır. Bunlar, doğrudan Kur’an’da olmamakla beraber, yine de kitap-sünnet çerçevesinde yapılan hesaplarla ilgilidir ve varlığı Allah’ın kitabına da ters düşmez. Söz gelimi, sizin üç elmanız olsa ve bunları dört kişiye bölmek zorunda kalsanız, “Allah neden bu üç elmayı her birimize / dördümüze de birer tane düşecek şekilde bir sistem kurmamıştır?” diyebilir misiniz? Her şeyin varlığı kendi konumunda güzeldir. Matematik hesapların tekdüze bir sisteme oturtamaya çalışmak, kâinatın başka bir nizamda yeniden düzenlenmesini istemek gibi, hoş olmayan bir tavırdır. Bununla beraber, Nisa suresinin 11-12. ayetlerinde mirasla ilgili payların değişik versiyonları verilmiştir. Bunlar konuyla ilgili hesaplamaların temel unsurlarıdır. Bu sabit olmayan -ve zaten olması matematik açısından mümkün olmayan- bu oranlarla ilgili hükümler verildikten sonra surenin 13. ayette "...İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır..." denilerek, verilen sayıların, hesaplamanın temel oranları olduğunu, bu oranlar baz alınarak hesapların yapılacağına işaret etmek üzere, anlaşılması gereken konu "hudud/sınır" ifadesiyle açıklanmıştır. Ayette geçen “hudud” sınır anlamındadır. Bu kelime Türkçeye aynı anlamıyla geçmiştir. Nitekim, “Falanca köyün hududu”, onun sınırları anlamında kullanılmaktadır. Bu kelime tapu-kadastroda sıkça kullanılır. Birilerinin aklı bunu almıyorsa, İslam’ın bunda ne suçu vardır. Biliyoruz ki, aklımız kâinata mühendis olarak yaratılmamıştır. a. AVL MESELESi (Avliyye) Miras meselelerinde, mirasçılardan muayyen pay sahiplerinin payları toplamının meselenin ortak paydasını aşması haline avliyye denildiğini biliyoruz(1). Ashabı kiramın ekseriyeti ve dört mezhep imamları ile Zeydiyye mezhebi avliyyeyi kabul etmişlerdir. Zira muayyen payları nas ile tayin ve tespit edilmiş mirasçılar arasında ayırım yapmak mümkün değildir. Hz. Peygamber (asm) "Muayyen payları pay sahiplerine veriniz." buyurmuştur(2). Hz. Ömer (ra)'in hîlafeti sırasında ilk defa farz sahiplerinin paylarının meselenin ortak faydasını aştığı bir miras hadisesiyle karşılaşılmıştır. Hz. Ömer (ra) ashab ile istişare etmiş ve Abbas b. Abdülmuttalib'in avl yolunu teklif etmesi üzerine bu usulü benimseyerek farz sahiplerinin payları toplamını meselenin mahreci kabul ederek, meselenin halledilmesini uygun bulmuş ve Hz. Ömer (ra) hayatta olduğu sırada kendisine bu hususta bir itiraz vaki olmamıştır. Dolayısıyla avliyye konusunda icma vaki olmuştur(3). Farz sahiplerinin payları toplamı meselenin ortak paydasını aşınca, terekeyi meselenin mahrecine göre değil paylar toplamına göre taksim etmek gerektiğini biliyoruz. Örnek: 3 4 4 2 2 15avl, Koca ¼ kız 2/ kız 3 ana 1/6 baba 1/6K 12 Bu bir avliyye meselesidir. Farz sahiplerinin payları toplamı meselenin ortak paydası olan 12 yi aşmış 15 olmuştur. Artık tereke 12 sehime ayrılmayacak, 15 sehime ayrılacaktır. Mesela, terekenin 1/4 hissesini almak durumunda bulunan koca normal olarak 1/4 hisseye eşit olan 3/12 hisse alacakken artık 3/15 hisse almak durumunda kalmıştır. Tabi bu da 1/4 hisseden daha az olan bir orandır. Diğer pay sahipleri de paylarının büyüklüğü oranında daha az pay almışlardır(4). b. RED MESELESi (Reddiyye) Ölenin asabe sınıfından hiç mirasçısının bulunmaması, sadece muayyen pay sahibi mirasçılarının bulunması durumunda, bazen farz sahipleri paylarını aldıktan sonra terekeden bir miktar daha artabilir. Bu durumda artan miktarın kimlere ve nereye verileceği hususunda ihtilaf edilmiştir. Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel'e göre farz sahipleri paylarını aldıktan sonra artan miktarı alacak bir asabe bulunmuyorsa, bu durumda terekeden artan gene farz sahiplerine payları oranında iade edilir. Örnek: 6 5 5 4 4 24 3x2 _____5x2______ 2x2 2x2 12x2 ______________________________________________________________ koca kız kız ana baba 12 1/4 ______K_______ 1/6 1/6 Görüldüğü üzere daima pay sahibi olan koca ile ana babaya öncelik verilerek onlara hisseleri tam verilmiştir. Artan miktarda bazen asabe olabilen kızlara verilmiştir. Tabi bu durumda avl bahis konusu olmamış, fakat kızların hissesi avliyye meselesinden daha da aşağıya düşmüştür. "Akrabalık yönünden yakınlıkları olanlar, Allah'ın hükmüne göre mirasta birbirlerine daha yakındır." (Enfal, 8/75) buyurulmuş olması, terekeden artana sahip olmada yakın akrabaların beytü'l malden daha haklı olduklarını açıklar. Farz sahiplerinden artanın gene farz sahiplerine verilmesi fikrinde olan ashab arasında Hz. Ömer (ra), İbn Mes'ud ve İbn Abbas'ın bulundukları zikredilir. Bunlara göre red sadece ölene kan bağıyla hısım olan farz sahiplerine yapılır. Karı ve kocanın redden istifade edemeyecekleri kanaatindedirler. Çünkü az önce sözünü etliğimiz yakın akrabaların mirasçılıkda daha haklı olduğunu ifade eden ayetten bu hükmü çıkarmışlardır.(5) Karı ve kocanın birbirlerine mirasçılıkları nikah akdi sebebiyledir. Akit bozulunca birbirlerine mirasçılıkları söz konusu olamayacağına göre, karı ve kocayı kan hısımı olan mirasçılarla bir tutmamak gerekir. Hasanü'l-Basrî, İbn Şirin, Kadı Şüreyh, Âtâ, Mücahid, Sevrî, Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel de bu içtihadı benimsemişlerdir(6). Red örnekleri: Örnek: 1 3 1 5 ___________________________________________ ana kız, oğul kızı 6/ 1/6 1/2 1/6 / Bu meselede ortak payda 6 olduğu halde farz sahiplerinin payları toplamı 5 olmuştur. Bu durumda artan bir hisse asabe olarak kimse bulunmadığı için gene pay sahiplerine payları oranında iade edilmelidir. İade işlemi için takip edilecek usul, terekeyi altı paya değil 5 paya bölmektir. Diğer bir deyişle artık ortak payda dikkate alınmayacaktır. Paylar toplamı esas alınacaktır. Böylece meselemizde ana 1/6 hisse değil 1/5 hisse alacaktır ki bu, ananın normal hissesi olan 1/6 hisseden büyüktür. Ölenin kızı 3/6 hisse yerine 3/5 hisse, oğul kızı da 1/6 hisse yerine 1/5 hisse alacaktır ki bu onların normal paylarından büyüktür. Örnek: 2 2 - 1 5 _______________________________________________________ öz kız kar. Öz kız kar b. Kız kar a. Kar. 6 _______ 2/3________ S 1/6 1 1 1 3 ________________________ ana a.kar a. kar 6 1/6 ___1/3____ _____________________________________ Bu örneklerde artan miktar alacak asabe bulunmadığından meselenin ortak paydası artık dikkate alınmamıştır. Paylar toplamı meselenin mahreci imiş gibi kabul edilmiş, tereke paylar toplamına göre bölünmüştür. Eğer red meselesinde karı veya koca bulunursa bunlar redden istifade edemezler. Mirasçılar arasında karı veya koca bulunan red meselesi iki kademede çözülür. Birinci kademede her bir mirasçının payı tespit edilir. Örnek: 3 4 12 19red __________________________ karı ana kız 24 1/8 1/6 ½ Bu kademede her mirasçının meselenin mahrecine göre ne miktar pay alacağı belli olmuştur. Bundan sonra ikinci kademe işleme geçilir. Meselemize göre ifade edecek olursak karının alacağı 1/8 hisse mahfuz tutularak kalan 7 hisse ana ile kıza payları nisbetinde taksim edilir. Şöyle ki: 7 21 4 → 7 1x7 3x7 32 1x4 4 12 8x4 _______________________________ karı 1/8 ana kız 8 Bu ikinci kademede karının sekizde bir hissesi karıya tahsis edilmiştir. Meselede karının alacağı oran esas alındığından meselenin ortak paydası da 8 olarak kabul edilmiştir. Karının aldığı bir hisseden sonra kalan 7 hisse ana ve kızın bulunduğu tarafa intikal ettirilmiştir. Birinci kademede ananın hissesi 4, kızın hissesi 12 olarak tesbit edilmiş okluğundan ana ve kızın hisseleri aynen korunmuş fakat rakamlar gereksiz olarak büyütülmesi için kendi aralarında sadeleştirilmiştir. Böylece kızın hissesi 3 ananın hissesi 1 olmuştur. Ana ve kız tarafına aktarılan 7 hisse ana ve kıza kesirsiz olarak bölünemediği için her birinin hissesi 7 ile çarpılmıştır. l/8 hisseden artan 7 hisse bir ve üçle yani toplam olarak 4 ile çarpıldığı için karının hissesi olan sekizde bir hisse de 4 ile çarpılmış, böylece oranların değişmemesi sağlanmıştır. Tabi meselenin ortak paydası olan 8 de 4 ile çarpılmış ve mesele 32 ye yükselmiştir. Karının hissesi 4/32 yani 1/8 olarak kalırken ana ve kız redden istifadeyle normal paylarından daha çok pay almışlardır. Diğer örnekler: 3 2 22 9 red. _____________________________________ karı ana a.kar . a.kar. 12 1/4 1/6 ____1/3____ → 3 1 1 1 1 4 __________________________ karı ana a.kar. a.kar 4 1/4 Bu işlemde karıdan artan 3 hisse ana ile iki anabir kardeşe kesirsiz paylaştırılabildiğinden meselenin genişletilmesine gerek kalmamıştır. Örnek: 3 6 2 11 red Koca Kız Oğul kızı 12 ¼ ½ 1/6 4 →3 9 3 16 1x4 3x3 1x3 4x4 Koca Kız oğul kızı 4 ¼ Bu meselede kocadan anan 3 hisse kızın 3 hissesi ile oğul kızının l hissesine kesirsiz bölünememiş, artan 3, her bir hisse ile çarpılmıştır. Tabi kocanın bir hissesi de artan 3 ün çarpıldığı toplam sayı olan 4 ile çarpılmış ve mesele 4 den 16 ya yükselmiştir. Örnek: 3 4 12 2 2 23 red Karı ana kız oğul kızı oğul kızı 24 1/8 1/6 1/2 ______1/6______ 10→7 14 42 7 7 80 1x10 2x7 6x7 1x7 1x7 8x10 _______________________________________ karı ana kız oğul kız oğul kız 8 1/8 Dipnotlar: (1) s.102. (2) Buhari, Feraiz, 5,7.9,15; Müslim, Feraiz, 2,3; Tirmizi, Feraiz. 8; Darimi. Feraiz, 28. (3) Cessas, II. 90-91; İbn Rüşd. II, 318; bilmen. V, 337; Kişki, s. 174. Hz. Ömer (ra)'in vefatından sonra İbn Abbas avl yoluyla meselenin çözülmesinin hatalı olduğu fikrini savunmuştur. İbn Abbas'a göre avliyye meselesinde daima farz sahibi olana öncelik verilmeli, noksan kalan kısım her zaman pay sahibi olmayan bazen biğayrihi asabe olabilen kadınlara tahsis edilmelidir. Böylece avlden kaçınılmış, mesele denk olarak yani adile olarak çözülmüş olur. (İbn Rüşd II. 318; Bilmen, V, 337; Kişki, s. 175). İmamiyye mezhebi ile ehli sünnetten Zahiriyye mezhebi İbn Abbas'ın görüşü paralelinde hiç bir zaman asabe olmayan pay sahiplerine öncelik vererek avli kabul etmemelerdir. (Tusi, IX, 247; Küleyni, VII, 79; Ibn Hazm, IX, 262-267; Mağniyye, VI.216). (4) Aynı mesele İmamiyye ve Zahiriyyeye göre şu şekilde çözümlenir. (5) Hz. Osman (ra)'a göre redden karı ve koca da istifade ederler. Zira karı ve koca diğer farz sahipleri gibi farz sahipleridirler. Avliyyede hisseleri eksildiğine göre red meselesinde de hisseleri artmalıdır. Zira külfet nimet karşılığındır (Kişki, s. 181) (6) İbn Rüşd, II, 322; Ibn Kudame.VII, 46-47; Kişki, s. 180-183 Sahabeden Zeyd b. Sabit'e göre farz, sahiplerinden artan tekrar farz sahiplerine iade edilmez. Artan miktar beytülmale intikal eder. Eğer farz sahiplerine iadede bulunulursa şeran kendilerine tayin edilmiş olan paylarından fazlası verilmiş olur. imam Malik, Evzai, Şafii ve Davud'üz Zahiri Zeyd b. Sabit'in içtihadını benimsemişlerdir. Hunlara göre farz sahipleri paylarını aldıktan sonra terekeden artan kısım hazineye intikal eder. Müteahhir maliki ve şafıi fukahası beytülmalin intizamı bozulduğu takdirde red sebebiyle artanın farz sahiplerine iade edilmesinin daha evla olduğu görüşünü benimsemişlerdir. (Şafii.IV, 76; İbn Kudame, VII ,47; Şirbini, II,7; Kişki, s.183). İmamiyye prensip olarak asabeyi kabul etmediklerinden, pek çok meselede farz sahiplerine redde bulunurlar. (Prof. Dr. Hamza AKTAN, Mukayeseli İSLAM HUKUKU) |
_____________________________
|