Şimdi Ara

Kyoto küresel eşitsizliği arttıracak

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
20
Cevap
0
Favori
898
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Kyoto küresel eşitsizliği arttıracak

    Doç. Dr. Doğan YAŞAR (Dokuz Eylül Ünv. Deniz Bil. ve.Tekn. Enstitüsü: USİAD Sanayi ve Teknoloji Politikaları Çalışma Grubu)

    Cumhuriyet / Strateji -18 Ağustos 2008


    Günümüzden 10 yıl önce Japonya'nın Kyoto kentinde yapılan toplantı ile uygulamaya sokulmaya çalışılan Kyoto antlaşması, insan kaynaklı küresel ısınmanın ön plana çıkarıldığı ama arka planında gelişmiş ülkelerin teknoloji satmak için oluşturmaya çalıştığı bir pazar kavgasıdır.
    Kyoto, sözde insan kaynaklı küresel ısınmayı durdurabilmeyi amaçlayan dünyada bugüne değin yapılmaya çalışılan en büyük ticaret antlaşmasıdır. Dünyada ısınmaya neden olduğu iddia edilen gazların dörtte üçü ABD, Almanya, ingiltere, Çin, Rusya, Japonya gibi büyük sanayiye sahip 8-10 ülke tarafından atmosfere salınıyorken bu konuda dünyadaki tüm ülkeleri bir masa etrafına toplama çabaları bu antlaşmanın pazar odaklı bir antlaşma olması konusundaki kuşkuları doğrular niteliktedir.

    Kyoto antlaşmasının yürürlüğe girmesi ile uygulanacak çevre teknolojileri konusunda Almanya diğer ülkelere göre daha ileridir. Nitekim 2007 yılının Haziran ayında yapılan G-8'ler toplantısında ABD'nin masaya getirdiği "post Kyoto" değişiklik önerileri Almanya tarafından hemen reddedilmiştir. Ortada "küresel ısınma" adı altında ama henüz paylaşımı yapılamayan çok büyük ticaret pastası vardır ve az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler de antlaşmaya dahil edilerek pasta büyütülmeye çalışılmaktadır.

    KÜRESEL ISINMAYI DURDURABİLİR Mİ?
    Dünyada atmosferde değişik gazlar bulunmaktadır. Bu gazların toplamının yüzde 78.1'i nitrojen, yüzde 20.9'u da oksijendir. Geriye kalan yüzde 1'ini de, sera gazları da dediğimiz CO2 ve Metan gibi ısıtıcı ile Sülfür gibi (literatürde termostat gazlar denir) soğutucu dediğimiz gazlar oluşturur. İşte iklimsel değişiklerin nedeni, atmosferde yüzde 1 civarında olan bu gazların oranlarının, kendi içlerindeki çok küçük değişimlerdir. Bu gazlardan CO2 dünyada, tarihsel süreç boyunca (son 250 milyon yılda) 180 ppm ile 2000 ppm arasında değişen bir gazdır. Halen bu gazın oranı 380 ppm civarındadır. Ayrıca dünyanın yakın denilebilecek tarihine baktığımızda, dünyadaki ortalama sıcaklığın 12 ile 25 dereceler arasında değiştiğini görürüz. Halen, şu an dünyadaki ortalama sıcaklık da 14.7 derece civarlarındadır. Bu gözle baktığımızda biz şu an çok serin bir dönemde yaşıyoruz.

    Atmosferde toplam yüzde 1 oranında bulunan gazlardan, "sera" gazlarının (CO2) oranı artıp, termostat gazlarının (Sülfür) oranı düştüğünde dünya "ısınma" dönemine girer. Bunun tersi olduğunda da, yanı sera gazları azalıp, termostat gazlarının arttığı zamanlarda da “soğuma” dönemine girer. Ve hiçbir zaman dünyamız sabit bir sıcaklıkta olamaz. Dünya, ya “ısınma döneminde” ya da “soğuma döneminde” olur ve şu an biz majör dönem olarak 18.000 yıldan bu yana, küresel ısınma dönemi içindeyiz. Bu majör soğuma ve ısınma dönemlerinin kendi içlerinde de birçok mikro soğuma ve ısınma dönemleri ile, kurak ve nemli dönemler de yer alır. İnsan eliyle salınan karbon gazları miktarlarını düşürerek çevre kirliliğini azaltmak mümkündür ancak dünyanın majör ısınma ve soğuma dönemlerini değiştirmek mümkün değildir. Küresel iklim değişimleri, başka dinamikler nedeniyle gerçekleşmektedir. Bu dinamiklerden en önemli üç büyük faktör aşağıda özetle anlatılmıştır.

    KITALARIN HAREKETLERİ
    En büyük ve iyi bilinen (çalışılmış) iklim döngüsü 500 milyon yıllık zaman birimidir. Bu zaman birimi, kıtaların birleşmesi, ayrılması ve yeniden birleşmesi sürecini kapsar ve her 500 milyon yılda bir gerçekleşir. Kıtaların birleşmesi sonucu, karaların soğuması daha uzun sürede gerçekleştiğinden dünyada sıcaklık artar ve maksimum birleşmede ortalama sıcaklık 23-25 derece civarına kadar çıkar yani günümüzden 10 derece kadar daha sıcak olur (günümüzdeki ortalama sıcaklık 14.7 derece). Kıtalar birbirinden uzaklaşmaya başladığında ise ortalama sıcaklıklar düşer ve maksimum ayrılmada ise dünya ortalama sıcaklığı 11-12 derece civarında olur. Halen yaşadığımız dönemde, okyanuslardaki akıntı sistemleri dünyanın dört bir tarafına kıtaların arasından giderek sıcaklığı regüle ederler. Bu nedenle, kıtalar daha serindir. Yani şu an 5 ana kıta bulunmakta ve akıntı sistemleri bu kıtalar arasında ve çevrelerinde dolaştıkları için sıcaklığı çok çabuk düşürmektedirler. Ancak, kıtalar birleşip tek bir kıta haline geldiğinde (bu tek kıtaya Pangea denir ve şu an biz Dokuzuncu Pangea dönemini yaşıyoruz), arada akıntılar olamaması nedeni ile dünyadaki karaların güneşten aldığı enerjiyi soğutması çok daha geç olur.

    DÜNYANIN DÖNÜŞÜ
    Bilim dünyasını bu döngülerle Yugoslav bilim adamı Milankovitch tanıştırmıştır ve Milankovitch döngüleri olarak bilinirler. Milankovitch döngüleri, dünyanın gerek kendi ve gerekse güneş etrafındaki dönüş parametrelerinin değişimidir. Dünya, bu döngü içerisinde majör olarak, ortalama her 100.000 yılda ısınma ve soğuma dönemini yaşar. Majör soğuma dönemlerinde "buzul dönemi" (ice age) dediğimiz uzun süreli kurak dönemler yaşanır ve buzulların artması nedeni ile deniz seviyeleri 120 metre kadar aşağıya düşer. Küresel ısınma dönemlerinde de buzullar erir ve deniz seviyeleri yükselir. Dünyanın yaşadığı en son majör buzul donemi 18.000 yıl önce bitmiştir ve dünyamız halen küresel ısınma dönemini yaşamaktadır. Ayrıca 100.000 yıllık bu döngünün içerisinde 41.000 yıllık ve 23.000 yıllık daha küçük döngüler yer alır. Bunlardan 41.000 yıllık değişimin nedeni tilt açısındaki değişimlerdir. Dünyanın tilt açısı 21,5 ile 24,5 arasında değişir ve tilt açısı büyüdükçe dünyanın güneşten aldığı enerji azalır ve dünya soğumaya başlar, tilt açısı azaldıkça da dünyanın güneşten aldığı enerji artar ve dünyamız ısınır. Halen günümüzdeki tilt açısı 23.44 derece olup azalma eğiliminde yani sıcaklık artışı eğilimindedir. Dünyanın "topaç" gibi dönmesinden dolayı oluşan diğer döngü ise 23.000 yıllıktır. Bu sürecin yansında kuzey yarımküre güneşe daha yakın, diğer yansında da güney yarımküre güneşe daha yakın döner.

    Bilim dünyası ileriye dönük tahminlerin yapılabilmesi için Kuvaterner dönemine odaklanmış ve son 500.000 yılda su seviyelerinin 5 defa ~100 metre dolaylarına düştüğünü, zaman zaman da günümüz seviyesinin üzerine çıktığı fauna, flora ve delta hareketleri üzerine yapılan çalışmalarla belgelenmiştir.
    Son yüzyılın ilk yarısında gelgit-ölçer verilerine dayanılarak yapılan bir çalışma, günümüzdeki deniz seviyesi yükselmesinin ~1.1 mm/yıl olarak belirlemiştir. Büyük buzul ve buzul arası (major glacial and interglacial periods) dönemler olarak adlandırılan bu deniz seviyesi dalgalanmaları süresince, küçük buzul ve buzul arası (mini glacial and interglacial periods) olarak isimlendirilen dönemlerin çok fazla olarak bulunması deniz seviyesinin sürekli değiştiğinin bir göstergesidir.

    GÜNEŞ PATLAMALARI
    Güneş patlamaları dünyanın ana enerji kaynağını oluşturur ve ortalama 11 yıllık döngüler halinde hareket ederler. Galile (1546-1642) tarafından fark edilen bu patlamalar yine kendisi tarafından izlenmeye başlanmış ve bulguları 1613 yılında yayınlamıştır. Güneşteki bu patlamaların düzenli olduğunu fark eden ilk kişi ise 1843 yılında Samuel Heinrich Schwabe olmuştur.

    Söz konusu olan güneşteki patlamalar çok düzenlidir ve güneşin ekvatorunun alt ve üst enlemlere doğru düzenli olarak artarak devam eder, ortalama 11 yıl sonunda da aniden azalır ye patlama sayıları 200'lerden 20'lere kadar düşer. Bu patlama şekline bilimde "kelebek modeli" denir. Patlama sayılarının ve alansal büyüklüklerin arttığı dönemlerde sıcaklıklar ve yağışlar artar. Patlamaların alansal büyüklükleri zaman zaman dünyanın 6 katı kadar olabilir.
    Güneş patlamalarının azaldığı dönemlerde hava soğur ve yağışlar azalır, arttığı dönemlerde ise yağışlar artar. Teleskop kullanılarak güneş leke gözlemlerinin yapıldığı 17. yüzyılın sonları ile 18. yüzyılın başlarında güneş patlamalarının çok az görüldüğü kayıtlara geçirilmiştir. Bu dönemde dünyada "mini buzul çağı" yaşanmıştır. Özellikle 1940'lı yıllardan sonra patlamaların sayısal ve alansal olarak artması sonucu, sıcaklıkların ve yağışların birlikte arttığı, Devlet Meteoroloji ya da NASA verilerinden görülebilir. Bu gözlem, güneş patlamalarının iklimler üzerinde ne kadar önemli olduğunun göstergesi olup, özellikle biz insanların yaşam sürelerindeki kısalık göz önüne alındığında, yaşamımızı etkileyen en önemli iklim faktörü olarak kabul edilebilir.

    SICAKLIK VE YAĞIŞIN BİRLİKTELİĞİ
    Sıcaklık arttıkça yağışlar artar, sıcaklıklar azaldıkça da yağış azalır. Çünkü yağışın ana faktörü buharlaşmadır, dolayısı ile sıcaklıktır; sıcaklık ve yağış birlikte artar ve birlikte düşerler. NASA'nın dünyanın son 100 yıldaki sıcaklık ve yağış anomalileri ile Türkiye'nin sıcaklık ve yağış verileri incelendiğinde, yağışların sıcaklık ile arttığı görülebilir.

    İklimle ilgili geleceğe yönelik öngörülerde bulunabilmek için öncelikle sıcaklık tahminleri yapmak gerekir. Bu tahminlerde, eğer sıcaklığın düşeceğini öngörülüyorsa yağışların azalacağı, eğer sıcaklığın artacağı öngörülüyorsa yağışların artacağı belirtilir. Örneğin, Devlet Meteorolojinin verileri dikkatlice incelendiğinde, özellikle 2003'lerden sonra Türkiye'de bir sıcaklık düşüşü olduğunu, 2007 kış sıcaklıklarının ortalamalarının da yaklaşık bir derece altında olduğunu görülebilir. Günümüzde, buğday başta olmak üzere hububat fiyatlarının ana artış nedeni de bu sıcaklık düşüşüdür. Sıcaklık, yağış ve verimlilik ayrılmaz bir üçlüdür. Gerek görsel ve gerekse yazılı basında, son beş yıldan bu yana, 2010'lu yıllara girerken ciddi bir kuraklık olacağını ve bunun da su başta olmak üzere tarımsal ve denizsel ürünlerde azalmalara yol açacağını, boşalacak olan barajların da 2012'lerden sonra yeniden dolacağını defalarca belirttim. Çünkü iklimler rastgele doğa olayları değil, aksine son derece düzenli diyebileceğimiz doğa olaylarıdır. Geçtiğimiz 2007 yılının yaz sıcaklıklarının aşırı olmasının nedeni ise "El Nino" (Pasifik'in aşırı ısınması) idi. Günümüzde, yani 2008 yılında ise "La Nina" (Pasifik'in aşırı soğuması) nedeni ile yaz sıcaklıkları biraz daha ortalamalara yakın geçmektedir.

    Küresel ısınma dönemlerinde küresel yağış miktarının da artması kısa ve uzun dönem istatistik verileriyle de saptanabilen bir bilimsel gerçekliktir. Isınma dönemlerinde yağışların dağılımındaki anomalilere bağlı olarak lokal yağış azalmalarının görülmesi bu gerçekleri değiştirmez.

    TÜRKİYE VE KYOTO
    Türkiye'nin 1990 yılı itibariyle karbon gazı emisyon miktarı 170 milyon tondur ve bu rakam 2004 yılında yaklaşık 296 milyon tona çıkmıştır. Eğer Türkiye protokolü şu an olduğu gibi kabul ederse, 2012 yılında emisyonunun, 1990 değerinin yüzde 5'in altına, yani 160 milyon tona düşürülmesi gerekmektedir. Halen 300 milyon ton olan karbon emisyonumuzun, dört yıl içinde nasıl yarıya düşürülebileceği ayrı sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Türkiye'nin karbon emisyonu yaratan ana kullanım alanları elektrik üretimi, sanayi ve taşımacılıktır. Türkiye'nin karbon emisyonunun yüzde 72'si elektrik üretiminden kaynaklanmaktadır, geri kalan yüzde 28'lik payın yüzde 13'ü taşımacılık, yüzde 15'i ise sanayi kökenlidir. Taşımacılık nedeniyle yapılan karbon emisyonunun (toplamın yüzde 13'ü) ilk aşamada düşürebilmesi çok olası gözükmemektedir. Taşımacılık sektörünün karayolundan demiryoluna kaydırılması çok büyük alt yapı yatırımları gerektirmektedir. Aynı şekilde sanayinin karbon emisyonunun (toplamın yüzde 15'i) azaltılmasının marjinal faydası da az olacaktır. Bugün Türkiye, birim mal üretimi için Japonya'nın dört katı, AB ülkelerinin de iki katı daha fazla enerji kullanmaktadır. Diğer bir deyişle sanayimizdeki makineler teknolojik olarak geridir ve çok enerji harcamaktadır. Fazla enerji harcayan tüm bu alt yapının değişmesi gerekecektir. Tüm bunlar da büyük maliyetler gerektiren değişimler olacaktır. Tüm bu nedenlerle Türkiye öncelikle, elektrik enerjisi konusunda ciddi bir plan yapmalı ve yüzde 70'lerin üzerine çıkan fosil yakıtlardan elde ettiği elektrik enerjisini aşağılara çekerek, enerjisini çeşitlendirme yoluna gitmelidir.

    Kyoto antlaşmasının yürürlüğe girmesiyle tüm ülkeler yine aynı şekilde sanayide, başta enerji ve filtre olmak üzere, geliştirilecek olan her türlü daha az enerji harcayan teknolojiyi kullanmak zorunda kalacaklardır. Fosil yakıtların azaltılmasının hedeflendiği ve bu nedenle çevre dostu gibi görülen bu antlaşma imzalandıktan sonra, ülkeler daha az enerji harcayan yeni teknolojileri satın almak zorunda bırakılacaklardır. Yeni çevre teknolojilerini satın alacak kaynaklan olmayan ülkeler için ise gelişmiş ülkeler "teknoloji yardımı" adı altında bir uzun vadeli kredi sisteminin alt yapısını şimdiden hazırlamaktadırlar. Dünyada herkese yetecek kadar kaynak bulunmadığını öne sürenler, herkese yetecek kadar kredi açacaklardır.

    Ancak Türkiye de, AB ve ABD'nin antlaşması ile birlikte, bu antlaşmaya imza atmak durumunda kalacaktır. Bu nedenle Türkiye, kaçınılmaz olarak imzalayacağı, Kyoto Protokolünden nasıl avantajlı çıkacağının hesaplarını yapmalı ve bu konuda belirleyeceği hedeflere yönelik detaylı çalışmalara hemen başlamalıdır.

    İşin doğrusu Hindistan'ın efsanevi lideri Mahatma Gandi'nin dediği gibidir: "Dünyada herkese yetecek kadar kaynak var, ancak herkesin hırsını karşılamaya yetecek kadar değil."









  • Güzel yazı tşk ederim . Severim böyle yazıları ..
  • Doğru tespit bu anlaşma gelişmekte olan ülkeleri sömürmek için yeni bir oyun.
    Kendileri istedikleri gibi dünyayı kirleten üçkağıtçılar gelişmekte olan ülkelerin emeğini sömürmek için gelin dünyamızı kurtaralım, daha az kirleten filtreler kullanın şu üretim sistemine geçin, bu yakıt sistemine geçin, şunu da alın, bunu da takın diyerek yine emeğimizi sömürecekler.

    Bunu öngörerek hareket ederiz inşallah.

    Ayrıca ben sadece sera gazı safsatasına hiç inanmadım. Diğer maddeleri herkes iyi okusun. Kıtaların hareketleri yani yerin altından ve karasal hareketlerden kaynaklanan iklim değişiklikleri, dünyanın açısındaki değişmeler, güneş patlamaları gibi bu konuda dua etmekten başka elimizden kesinlikle birşey gelmeyen parametreler çok önemli. Evet gazlarda var bu işin içinde ama küresel ısınmanın sebebi bence yaşadığımız gezegen ve içinde bulunduğumuz uzaydaki değişimler. Bunu durduramayız diye düşünüyorum.

    Kainat yeniden kendi dengesini bulana kadar bu küresel ısınma devam edecek diye düşünüyorum.

    Sanırım dünya üzerinde taşıdığı yükten pek memnun değil, bence biz kendimizi düzeltirsek dünya belki düzelir.




  • Yukarı taşıyalım okumayanlar da okusun.
  • aslında hindu arkadaşın söyledikleri bütün yazının bir özeti

    Dünyada birileri altın klozetler kullanırken birileri aclıkla sussuzlukla savasıyor

    Kapitalizm gölgesini satamadıgı agacı kesiyor

    Türkiyede ise yakip üzerine villa yapıyor
  • @meke seni buralarda görmek güzel (:
  • ya bırak hepsi yalan bunların



     Kyoto küresel eşitsizliği arttıracak
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • güzel yazı ancak bu bir döngü olduguna göre bozulsada bozulmasada kendini eşitleyecektir bir gün gene normale çevirecektir

    yani biz bu gazları salsakda salmasak da bi şekilde eski halinde geri dönecek
  • benim yorumum;
    fosil yakıtlar kullanılarak ortaya çıkan CO2 salınımının, %1 lik pay içindeki dengeyi daha hızlı bozduğu, yani katkısı yadsinamaz. Ama zaten biz dünyaya göre çok faniyiz, sayın bilim adamı da belirtmiş zaten, 10.000 lerce yıllık süreçlerle 500.000.000 yıldır ölçülen bir dönüşüm bu.

    Ticari bakış açısını görmemizi sağladığı için çok takdir ettim, oturup uğraştım, sizlerle paylaştım.
  • @ meke

    Cumhuriyet gazetesinin internet sitesine üyeliğiniz mi var?
    Yoksa Strateji ekinde bulunan bu yazıyı nereden buldunuz?

    Bu eki ve gazeteyi üyelik almadan okumaya çok uğraştım ancak başaramadım.
    Bir bildiğiniz varsa lütfen yardımcı olun...
  • Cumhuriyet gazetesinin internet sitesine üyeliğim yok,
    gazeteyi hergün alıyorum. Strateji ekini de okurum.

    Scan edip OCR yaptım, kendim düzelttim, hatta gazetede orjinal yazıda olan bazı imla hatalarını bile düzelttim
  • Anladım.

    Bir an şaşırdım nasıl buldular acaba bu yazıyı internette diyerek

    Bu arada karışmak gibi olmasın ama -haddime de değil ya- Cumhuriyet gazetesinin şu son terörist ilanı fiyaskosundan sonra almamaya başladım.
    Bu olayı duymadıysanız bir araştırın derim
  • Kapitalist, "gelişmiş" "büyük" devletlerin karlılıklarını arttırma oyunları bu yazıda öyle güzel anlatılmış ki... Yazıyı yazan Cumhuriyet gazetesine ve bizimle paylaşan meke yöneticimize çok teşekkür ediyorum. Dünya son 10 yılda ısınmaya başladı birden, nasıl oluyor bu olay diye düşünürdüm hep, fakat işin bu boyutunu hiç fark etmemiştim. Eskiden haçlı seferleri kutsal sayılan topraklara sahip olmak maskesi altında oraların zenginliğini elde etmek için yapılmış. Bunlar da modern haçlı seferlerinden başka bir şey değil.
    Saygılarımla.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yazat

    - Cumhuriyet gazetesinin şu son terörist ilanı fiyaskosundan sonra almamaya başladım.


    ben de bu olayın ardından artık almamaya başladım
    eğer bu saygısızlığı başka gazetelerde görseydim nasıl sinirlenirdimse, cumhuriyet için de o kadar sinirlendim
    belki pire için yorgan yakmak olarak görülebilir ama bana göre gayet haklı bir karar
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yazat

    Anladım.

    Bir an şaşırdım nasıl buldular acaba bu yazıyı internette diyerek

    Bu arada karışmak gibi olmasın ama -haddime de değil ya- Cumhuriyet gazetesinin şu son terörist ilanı fiyaskosundan sonra almamaya başladım.
    Bu olayı duymadıysanız bir araştırın derim




    Burada açılan konuyu bende görmüştüm.

    Size bir soru soracağım, bahsi geçen ilanı siz şahsen gazetede gördünüz mü?
  • Geçen haftaki Strateji eki.Baştan sona kadar okudum.Roman okusam bukadar sürükleyici olmazdı.Ayrıca yazıları okuyanlar hep konuların uzmanları.

    Terörist dediğiniz kişi Sizvil halka bu zaman kadar zarar vermemiş biri.Eylemlerini kimlere karşı uyguladığını biraz araştırma yaparsanız görürsünüz.Ama bu haklı olduğu anlamına gelmez.Yani devletin kuyruklarına bastığı,burjuva sınıfına zarar verdikleri için Terörist ilan edilmiş.Buda herkes için Törörist olmadığı anlamına gelir
  • burada görenler söyledi,
    yazat da bakmış gördüğünü söyledi
    bunun üzerine, rahatsızdım kendim çıkamadım, akşam getirttim gazeteyi
    malesef doğru
  • quote:

    Kyoto antlaşmasının yürürlüğe girmesiyle tüm ülkeler yine aynı şekilde sanayide, başta enerji ve filtre olmak üzere, geliştirilecek olan her türlü daha az enerji harcayan teknolojiyi kullanmak zorunda kalacaklardır. Fosil yakıtların azaltılmasının hedeflendiği ve bu nedenle çevre dostu gibi görülen bu antlaşma imzalandıktan sonra, ülkeler daha az enerji harcayan yeni teknolojileri satın almak zorunda bırakılacaklardır. Yeni çevre teknolojilerini satın alacak kaynaklan olmayan ülkeler için ise gelişmiş ülkeler "teknoloji yardımı" adı altında bir uzun vadeli kredi sisteminin alt yapısını şimdiden hazırlamaktadırlar. Dünyada herkese yetecek kadar kaynak bulunmadığını öne sürenler, herkese yetecek kadar kredi açacaklardır.


    Bunda ne kötülük var?fosil yakıtları ile çalışmayan az enerji harcayan teknoloji..Bunu kendin üretebiliyorsan dayatma ile sana satacak değiller.

    Türkiye içinse zaten dışardan alıyoruz en azından artık az enerji harcayan ürünler alacakmışız..daha iyi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi RccP -- 26 Ağustos 2008; 11:08:22 >




  • @meke

    Sormuş olduğunuz soruya biraz geçte olsa cevap vermek isterim.
    Evet, malesef gözlerimle gördüm.
    Hatta şu an gazete yanı başımda duruyor.

    Lütfen sizin tercihlerinize karışıyorum sanmayın, ben sadece bu konu hakkındaki görüşümü ve yaptıklarımı söyledim.
    Konu için tekrar teşekkürler

    @RccP

    Kyoto pek de masum değil.
    O yeni teknolojileri almak demek, var olan ve çalışır durumda olan teknolojik alt yapınızı sil baştan yenilemeniz demektir.
    Bu büyük bir maliyet yükler üzerinize.

    Şüphesiz maliyetini çıkarıyorsa kademe kademe uygulanabilir.
    Ama bu bir antlaşma sonucunda belli bir tarih içerisinde size 'dayatılıyorsa', o zaman sorun çıkar.
    Ekonominize yük bindirir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yazat

    @meke

    Sormuş olduğunuz soruya biraz geçte olsa cevap vermek isterim.
    Evet, malesef gözlerimle gördüm.
    Hatta şu an gazete yanı başımda duruyor.

    Lütfen sizin tercihlerinize karışıyorum sanmayın, ben sadece bu konu hakkındaki görüşümü ve yaptıklarımı söyledim.
    Konu için tekrar teşekkürler


    evet doğruymuş, ben de gördüm.

    Bunun bir tercih yarattığını düşünmüyorum, konu bu değil. İlanı yayınlayanın kendi sorumluluğunda olan bir konu bu.
    Diğer gazetelerde okuyamadığım haberler ve yorumlar olduğu sürece ben o gazeteyi almaya devam edeceğim.




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.