Şimdi Ara

Hayat Sizin için ne ifade ediyor?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
42
Cevap
0
Favori
3.268
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Evet arkadaslar dünya uzerinde yaklasık 6.5 milyar insan ve 6.5 milyar hayat var.herkesin kendine has bir dünyası.Dünya içinde dünyalar.Hayat sizin için ne ifade ediyor merak ediyorum.Hayatın anlamı nedir?
    Beni soracak olursanız eger benim için hayat bir tarla gibi ne ekersen onu biçecegin bir tarla.pek de ehemmiyeti yok yanımda aslında.Bir sıkıntı ve o sıkıntı uzerine kolaylık ve tekrar bir sıkıntı daha ,Sorunlar aile hayatı kardeslikler dusmanlıklar nefsimiz vs seylerle ugrasırken bazı seylerin degerini acaba yitirmeye mi basladık ve bunlar boyle giderken ve hayatımız boylece gecip gidiyor. göz açıp kapayana kadar su gibi.Kısım kısım insanlar da var ; Baskaları için yasayan insanlar ve kendileri için yasayan insanlar.
    Ne dersiniz sizin hayata bakıs acınız nedir ne ifade ediyor sizler için?







  • ÖNCELERİ FARLI İDİ BELKİ AMA SUAN Bİ HİKAYE GELİYOR HERSEYBENCE HAYAT GERCEKTEN HİKAYE VE ANLAMSIZ BİR HİKAYE
  • ÖNCELERİ FARLI İDİ BELKİ AMA SUAN Bİ HİKAYE GELİYOR HERSEYBENCE HAYAT GERCEKTEN HİKAYE VE ANLAMSIZ BİR HİKAYE
  • hayat ifadesiz bir şey benim için..
    hergün değişen ve önemsenen bir şey hayat,kişiler değiştikçe azalan ve çoğalan sevinçler yada dünyayı anlamaya çalışırken bireyselleşip olduğumun içinde sıkışıp kalmak gibi birşey...
    illaki bir anlam yüklemem gerekse bildiklerimin dışındakileri tercih ederim..
    böylesi çok daha güzel geliyor yetersiz olmak yada düşündüklerimin hiçbirinin doğruluğunu görememek ve hayata bir anlam yüklemek....
    içimden geçenleri yazarken saçmaladığımı düşünmem gibi sanırım...

    hayatı geldiği gibi kabul etmek gerek..
    hayattan şikayet ettiğini sanarak kendinden şikayet etmek yerine niçin bu dünta üzerinde bir hayatla ödüllendirildiğini düşünerek ve üzerine çaba gösterek yaşarsam hayatımın anlamını değil ama değerini azda olsa biliyorum demektir benim için...
  • Empati yapmak istiyorum... cevabını bulamadığım bu soruya bir başkasının gözünden bakmaya çalışarak.

    Kenya'daki Diktatör sistemde, açlığın, susuzluğun sefaletin kucağında bir anneyim diyelim ki. Yeni doğmuş bebeğimi karnımdayken besleyememiş olmam bir yana, doğduktan sonra 2.7 bardak suya daha ihtiyacım var. Bebeğimi yaşatmak için bana günlük 2.7 bardak düşen suyun 1 bardağını da evladıma ayırıyorum ki yaşasın. Anne yüreği... Ben kendi sıvı ihtiyacımı kıstıkça evladım için süt üretemez oluyorum. Benim de onun da vücüdundaki su gün be gün azalıyor. Gelen pirinçle karnımızı doyurmak için haşlamak gerekiyor, haşlamak için su. Günlük bana kalan 1.7 bardak suyun 1 bardağını da pirinci haşlamak için kullansam...
    Ölüyorum... evladım benden daha hızlı ölüyor kollarımda, dudakları kuruyor evvela, süt değmiyor artık dudaklarına...
    Dinimin, inancımın, doğaya katkımın, insanlara faydamın bir önemi, kıymeti var mı? Hayat benim için acıdan başka birşey değil... kollarımda, kucağımda ölüyor evladım... gözyaşım bile sızmıyor. Çoktan kurumuş bedenim, göz pınarlarım üretmiyor artık gözyaşı salgısını...
    Hayat benim için ne ifade ediyor? Acıdan öte hiçbir şey. Kurtulmalı bir an önce bu anlamsızlıktan. Bir sonraki günün acısını, susuzluğunu yaşamamalı. Bir sonraki günde açlıktan guruldayan midemin sesini duymamalı, halsizliğini, baygınlığını yaşamamalı... Diktatörlüğün askerleri köyümü bir daha ziyaret ettiklerine bulamamalı beni.
    Ölmüş evlatlarının minicik mezarları onlar için bir şey ifade ediyor mudur ki? Önceki ziyaretlerinden yadigar (?) bıraktıkları bebeklerin mezarları!
    Benim için anlamlı olmayan bu hayattan sonraki hayatın bana mükafatı olacak mı? Sabırla katlandığım ve kabullendiğim acılarımın?...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi su*fi -- 22 Nisan 2006; 23:34:37 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: su*fi

    Empati yapmak istiyorum... cevabını bulamadığım bu soruya bir başkasının gözünden bakmaya çalışarak.

    Kenya'daki Diktatör sistemde, açlığın, susuzluğun sefaletin kucağında bir anneyim diyelim ki. Yeni doğmuş bebeğimi karnımdayken besleyememiş olmam bir yana, doğduktan sonra 2.7 bardak suya daha ihtiyacım var. Bebeğimi yaşatmak için bana günlük 2.7 bardak düşen suyun 1 bardağını da evladıma ayırıyorum ki yaşasın. Anne yüreği... Ben kendi sıvı ihtiyacımı kıstıkça evladım için süt üretemez oluyorum. Benim de onun da vücüdundaki su gün be gün azalıyor. Gelen pirinçle karnımızı doyurmak için haşlamak gerekiyor, haşlamak için su. Günlük bana kalan 1.7 bardak suyun 1 bardağını da pirinci haşlamak için kullansam...
    Ölüyorum... evladım benden daha hızlı ölüyor kollarımda, dudakları kuruyor evvela, süt değmiyor artık dudaklarına...
    Dinimin, inancımın, doğaya katkımın, insanlara faydamın bir önemi, kıymeti var mı? Hayat benim için acıdan başka birşey değil... kollarımda, kucağımda ölüyor evladım... gözyaşım bile sızmıyor. Çoktan kurumuş bedenim, göz pınarlarım üretmiyor artık gözyaşı salgısını...
    Hayat benim için ne ifade ediyor? Acıdan öte hiçbir şey. Kurtulmalı bir an önce bu anlamsızlıktan. Bir sonraki günün acısını, susuzluğunu yaşamamalı. Bir sonraki günde açlıktan guruldayan midemin sesini duymamalı, halsizliğini, baygınlığını yaşamamalı... Diktatörlüğün askerleri köyümü bir daha ziyaret ettiklerine bulamamalı beni.
    Ölmüş evlatlarının minicik mezarları onlar için bir şey ifade ediyor mudur ki? Önceki ziyaretlerinden yadigar (?) bıraktıkları bebeklerin mezarları!
    Benim için anlamlı olmayan bu hayattan sonraki hayatın bana mükafatı olacak mı? Sabırla katlandığım ve kabullendiğim acılarımın?...




    çok etkileyici su*fi böylesine bir gerçekle başetmeye çalışan insanlar ve özellikle anneler için hayat acıdan ibaret.
    daha da acı olan gözlerinin önünde yitip giden evlatlarını ve sevdiklerini anımsayacak gelecekleri bile olmayan kişiler..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi emell -- 22 Nisan 2006; 23:44:10 >




  • Hadi sen de bir başka insan, bir başka hayat için empati yap @emell,
    Senin de çok etkileyici bir hayat bulacağına ve güzel yazacağına eminim.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Bu Hayat Bana Göre Değil
    16 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Hayat bencilliktir herkes kendi için birşeyler ister.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: su*fi

    Hadi sen de bir başka insan, bir başka hayat için empati yap @emell,
    Senin de çok etkileyici bir hayat bulacağına ve güzel yazacağına eminim.




    deneyeceğm senin kadar başarılı olamayacağımı biliyorum...


    sokakta yaşamını sürdürmek zorunda kalan biriyim..
    önce insanların ezici bakışlarından rahatsız olmamayı öğrenmem gerek,sonra ne yiyeceğimi düşünürüm...
    daha önceki hayatım bana bakan şu yeşil gözdeki hayat gibiydi ellerim titremeden önce bende tokalaşıp selamlaşıyordum..
    bütün kötülüklerin içinde ben en kötüsü oldum..
    bir bebek gördüğümde sevemeyeceğimi bilmek,hiçbir özlemim olmayacak en büyük özlemim çok nadir elime tutuşturulan sıcak ekmek..
    arkadaşlarımdan biri şu çöp kutusunun yanındaki kedi olalı beri çocuklar o kediyi bile sevmez oldu..
    gözgöze gelmeden yaşamanın bir anlamı yok,acınmak ve iğrenilmek nasıl bir duygudur sizler bilemessiniz..
    aklımı yitirmeyi çok istedim bunun da bir intihar şekli olsaydı keşke yaşamıma son verir gibi düşüncelerime,acılarıma bir son verebilseydim..
    aklım varsa bende varım diyebilmek için gerekli bir aklım var ama benim bir hayatım yoksa o aklımın da bir önemi yok..
    biri bana saati sorsa keşke....
    keşke birileride benim adımı bilse...
    hayatın bana ifade ettiklerini biri bilmek istese...




  • hayat bir yol.insanlar sürekli yenilenen doyumsuz hayallerin peşinde koşarken yolun bir araç deyil amaç oldugunun farkında deyil, hayallerin peşinde koşmak yerine yolda öylece uzananların üstlerine bastıklarının farkında deyil
  • Bu dünyaya bir şeyler öğrenmek için geliyoruz bence (Olgunlaşmak , ahlaki bakımdan gelişmek , egomuza karşı durabilmeyi öğrenmek için)
  • quote:

    Kenya'daki Diktatör sistemde, açlığın, susuzluğun sefaletin kucağında bir anneyim diyelim ki. Yeni doğmuş bebeğimi karnımdayken besleyememiş olmam bir yana, doğduktan sonra 2.7 bardak suya daha ihtiyacım var. Bebeğimi yaşatmak için bana günlük 2.7 bardak düşen suyun 1 bardağını da evladıma ayırıyorum ki yaşasın. Anne yüreği... Ben kendi sıvı ihtiyacımı kıstıkça evladım için süt üretemez oluyorum. Benim de onun da vücüdundaki su gün be gün azalıyor. Gelen pirinçle karnımızı doyurmak için haşlamak gerekiyor, haşlamak için su. Günlük bana kalan 1.7 bardak suyun 1 bardağını da pirinci haşlamak için kullansam...
    Ölüyorum... evladım benden daha hızlı ölüyor kollarımda, dudakları kuruyor evvela, süt değmiyor artık dudaklarına...
    Dinimin, inancımın, doğaya katkımın, insanlara faydamın bir önemi, kıymeti var mı? Hayat benim için acıdan başka birşey değil... kollarımda, kucağımda ölüyor evladım... gözyaşım bile sızmıyor. Çoktan kurumuş bedenim, göz pınarlarım üretmiyor artık gözyaşı salgısını...
    Hayat benim için ne ifade ediyor? Acıdan öte hiçbir şey. Kurtulmalı bir an önce bu anlamsızlıktan. Bir sonraki günün acısını, susuzluğunu yaşamamalı. Bir sonraki günde açlıktan guruldayan midemin sesini duymamalı, halsizliğini, baygınlığını yaşamamalı... Diktatörlüğün askerleri köyümü bir daha ziyaret ettiklerine bulamamalı beni.


    su*fi seni taktir başkalrının acılarını sahiplenmeyi biliyorsun


    quote:

    sokakta yaşamını sürdürmek zorunda kalan biriyim..
    önce insanların ezici bakışlarından rahatsız olmamayı öğrenmem gerek,sonra ne yiyeceğimi düşünürüm...
    daha önceki hayatım bana bakan şu yeşil gözdeki hayat gibiydi ellerim titremeden önce bende tokalaşıp selamlaşıyordum..
    bütün kötülüklerin içinde ben en kötüsü oldum..
    bir bebek gördüğümde sevemeyeceğimi bilmek,hiçbir özlemim olmayacak en büyük özlemim çok nadir elime tutuşturulan sıcak ekmek..
    arkadaşlarımdan biri şu çöp kutusunun yanındaki kedi olalı beri çocuklar o kediyi bile sevmez oldu..
    gözgöze gelmeden yaşamanın bir anlamı yok,acınmak ve iğrenilmek nasıl bir duygudur sizler bilemessiniz..
    aklımı yitirmeyi çok istedim bunun da bir intihar şekli olsaydı keşke yaşamıma son verir gibi düşüncelerime,acılarıma bir son verebilseydim..
    aklım varsa bende varım diyebilmek için gerekli bir aklım var ama benim bir hayatım yoksa o aklımın da bir önemi yok..
    biri bana saati sorsa keşke....
    keşke birileride benim adımı bilse...
    hayatın bana ifade ettiklerini biri bilmek istese...



    emell bence dünyanın en mutlu insanları sokakta yaşıyanlar olmalı. bi düşün bu kargaşanın hiç bir yerine dahil deyiller.yaşıyacak kadar yemek yaşıyacak kadar su yaşıyacak kadar elbise...bazıları çok lüks yaşamları terk etmiş neden? aslında hiç bir amacın hayatlarından önemli olmadıgını anladıkları için.kendilerine acıyarak bakanların acınası kuklalar olduklarını anladıkları için...

    umarım bi dahaki sefere onlara acımazsın...





    bende bi empati yapiyim



    herhangibir yerde herhangibir zamandayım.acı verene bakmaktan düşünmekten korkmuyorum.tüm acı çekenler için acı çekiyorum.çagreler düşünüyorum.çagreler buluyorum.herkeze bagırıyorum buldugum çareleri.duyulmuyor.öfkeleniyorum.yumrugumu sıkıyorum pembe gözlükleri kırmak için.sonra görüyorum pembe gözlüklrin altından pembe gözler çıkıyor.kör ediyorum bütün gözleri sonra fark ediyorum ruhlar pembe.bütün ruhlar bagırıyor "rahat bırak bizi biz böyle mutluyuz.senin gibimi olmamızı istiyorsun.rahat bırak bizi"


    susuyorum pembe gözlüklü pembe hayatları bırakıp çekiliyorum gölgelere.gurur duyuyorum acı çekenler için acı çekmele



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kargaşa -- 23 Nisan 2006; 14:57:36 >




  • Carpe diem, quam minimum credula postero. - Gününü yaşa, yarına olabildiğince az güven. (Horatius)
  • Askeri okuldan arkadaşım geldi dün..

    Küçük parkta dolaştık maçı izledik..

    Adamın tek dediği şey hayatın değerini bilemiyoruz

    Tabi anasını ağlatıyorlar orda onun :)
  • @emell
    sokaklarda benim dilencilerim, delilerim, kimsesizlerim var... hele bir delim var ki sürekli ararım onu. Oturup konuşurum onlarla, hikayelerini dinlerim. kimsesizler, salaş otel odalarında kalanlar, kış geçsin diye bekliyordu bir tanesi. karşıya park etmiş arabaları yıkamayı planlıyordu. ama önce bir kova ve fırça parası bulması gerektiğini söylüyordu. günde en az 10 milyon kazanmalıydı (sömürerek duyguları) ki otelden atılmasın, geceliğini ödeyebilsin. karnını doyurmak için dilenmiyordu... başını sokacak yer için dileniyordu...
  • işte arkadaş hayat ne kadar tatlı cinsellik ve çocuk sahibi olmak ne kadar güzelki bu anne aç olduğunu bile yinede çocuğunu doğuruyor aç karnına seks yapıyor kocasını seviyor ve küçük bir anıyı paylaşıp garip bir özlemle gülebiliyorlar birileri şu rahatlarına rağmen ben bu dünyaya çocuk getiremem derken o o hali ile çocuğunun da o açlığını bile bile onu dünyaya getirebiliyor
    o umut denen şey nasıl yıkılmaz bir kale o hayat nasıl vazgeçilmez bir değer ne kadarda biz ve bırakacağız onu nasıl bırakacaksak
    quote:

    Orjinalden alıntı: su*fi

    Empati yapmak istiyorum... cevabını bulamadığım bu soruya bir başkasının gözünden bakmaya çalışarak.

    Kenya'daki Diktatör sistemde, açlığın, susuzluğun sefaletin kucağında bir anneyim diyelim ki. Yeni doğmuş bebeğimi karnımdayken besleyememiş olmam bir yana, doğduktan sonra 2.7 bardak suya daha ihtiyacım var. Bebeğimi yaşatmak için bana günlük 2.7 bardak düşen suyun 1 bardağını da evladıma ayırıyorum ki yaşasın. Anne yüreği... Ben kendi sıvı ihtiyacımı kıstıkça evladım için süt üretemez oluyorum. Benim de onun da vücüdundaki su gün be gün azalıyor. Gelen pirinçle karnımızı doyurmak için haşlamak gerekiyor, haşlamak için su. Günlük bana kalan 1.7 bardak suyun 1 bardağını da pirinci haşlamak için kullansam...
    Ölüyorum... evladım benden daha hızlı ölüyor kollarımda, dudakları kuruyor evvela, süt değmiyor artık dudaklarına...
    Dinimin, inancımın, doğaya katkımın, insanlara faydamın bir önemi, kıymeti var mı? Hayat benim için acıdan başka birşey değil... kollarımda, kucağımda ölüyor evladım... gözyaşım bile sızmıyor. Çoktan kurumuş bedenim, göz pınarlarım üretmiyor artık gözyaşı salgısını...
    Hayat benim için ne ifade ediyor? Acıdan öte hiçbir şey. Kurtulmalı bir an önce bu anlamsızlıktan. Bir sonraki günün acısını, susuzluğunu yaşamamalı. Bir sonraki günde açlıktan guruldayan midemin sesini duymamalı, halsizliğini, baygınlığını yaşamamalı... Diktatörlüğün askerleri köyümü bir daha ziyaret ettiklerine bulamamalı beni.
    Ölmüş evlatlarının minicik mezarları onlar için bir şey ifade ediyor mudur ki? Önceki ziyaretlerinden yadigar (?) bıraktıkları bebeklerin mezarları!
    Benim için anlamlı olmayan bu hayattan sonraki hayatın bana mükafatı olacak mı? Sabırla katlandığım ve kabullendiğim acılarımın?...




  • Din ahlakından uzak toplumlarda yaşayan insanların büyük bir kısmının hayat anlayışları ve yaşama amaçları birbirine benzer. İlk bakışta birbirinden farklı görünse de, aslında temelde aynıdır. Çünkü içinde bulundukları şartlar değişse de, dünyaya yönelik istekleri, tutkuları, hırsları, planları, idealleri ve emelleri son derece benzerdir.

    İnsanın karakterinin şekil almaya başladığı ilk yıllar çocukluk yıllarıdır. Bu yıllarda çocukların oldukça sorumsuz ve dünyadan habersiz bir yaşantısı olur. Ardından okul hayatı ve gençlik yılları gelir. Bu yıllarda amaç, kalabalık bir arkadaş çevresi edinmek, okulda popüler bir insan olmak, modaya uygun markalarda kıyafetler giyinmek, çevresindekilere gösteriş yapmak gibi klasik isteklerle sınırlıdır. Ardından okul biter ve iş hayatı başlar. İş hayatında kişi kendi mesleğinde yükselmeye, daha çok para kazanmaya, daha üst bir mevkiye ulaşmaya çalışır. Bunun için tüm vaktini ve imkanlarını kullanır. Bu arada iyi bir eş bulup evlenmek ve bir an önce "çoluk çocuk sahibi olmak" için de uğraşır. Dünyadaki tek önemli olayın -kendi deyimiyle- "mutlu bir yuva kurmak" olduğunu düşünür. Kısacası doğar, büyür, eğitim görür, iş hayatına atılır, evlenir, çocuk sahibi olur, bu arada gücü yettiğince para ve itibar kazanmaya çalışır, sonra çocuklarını evlendirir, torun sahibi olur… Ve böyle belirli birkaç dünyevi amaç ve idealle yaşar.

    Yıllar hızla geçer ve hiç ummadığı bir anda hayatın en büyük ve kaçınılmaz gerçeklerinden biriyle karşılaşır. Ölüm vakti gelmiştir; belki 50, belki 60 veya en fazla 70 yaşındayken bu dünyadan ayrılır.

    O ana kadar ölümü ya hiç düşünmemiş veya çok az düşünmüştür. Çevresinde birçok insanın ölümüne şahit olmuştur, ama kendi ölümünü her zaman uzak görmüştür. Hayatı boyunca ölümün düşüncesine bile yanaşmamıştır; çünkü ölümü aklına bile getirmeyecek kadar dünyevi hırslara kapılmıştır. Bu yüzden Allah'ın rızası, cennet, cehennem gibi konulara çok uzaktır; bu gerçekler üzerinde düşünerek hayatının gerçek amacını kavrayamamıştır. Dünyada bulunduğu süre boyunca, olması gerekenden çok farklı hedefler, planlar ve çıkarlar peşinde olmuştur. Dünya için çok çalışmıştır ama ölümden sonrası için hiçbir hazırlığı yoktur.

    İşte bu durumdayken, hiç ummadığı bir anda uykudan uyanır gibi, hazırlıksız ve şaşkın bir şekilde ölüm ile karşılaşır. Son bir pişmanlıkla geri dönmek ister, yalvarır. Ama artık çok geçtir. Allah bu insanın ve benzerlerinin durumunu Secde Suresi'nde şöyle haber verir:

    De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, hayatınıza son verecek, sonra Rabbinize döndürülmüş olacaksınız." Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen. (Secde Suresi, 11-12)

    Peki insan bu duruma nasıl düşer? Asla telafisi olmayan bir pişmanlığa kapılana kadar gerçeklerden nasıl kaçar? Dünyada bulunuş amacını nasıl göz ardı eder?

    İnsanların böylesine hayati gerçekleri göz ardı etmek ve bunu yaparken de kendi kendilerini avutmak için kullandıkları bazı savunma mekanizmaları vardır. Bunlardan biri ve belki de en etkilisi insanın "kendi kendini kandırması"dır. Kendini kandıran insan, başta ölüm olmak üzere tüm gerçeklerden ve sorumluluklardan kaçabileceğini zanneder. Oysa kendini kandırmak insanın kurtuluşu için bir çare değildir; aksine dünyada bulunuşunun gerçek amacını anlamazlıktan gelmek, insanı, sonu cehennemle bitecek çıkmaz bir yola sürükler. Öyleyse insanın yapması gereken, gerçekleri göz ardı ederek kendisini kandırmayı bir kenara bırakması ve Allah'ın kendisine dünyada tanıdığı süreyi en iyi şekilde değerlendirmesidir.

    Şimdi tüm bunları bir de kendiniz için düşünün. Bugüne kadar yukarıda tarif ettiğimiz çerçevede bir yaşantınız olmuş olabilir. Siz de hayatınızın gerçek amacı üzerinde düşünmemiş, sizi yaratmış olan Allah'a karşı sorumluluklarınızı bir kenara bırakmış, kendinizi aldatarak bir yaşam sürdürmüş olabilirsiniz. Eğer bu durumdayken bir anda ölümle ve ardından da ebedi pişmanlıkla karşılaşmak istemiyorsanız, bu kitapta anlatılan gerçekleri ciddi bir şekilde düşünerek okumalısınız. Çünkü bu kitapta, insanların hayatları boyunca kendilerini kandırdıkları konular açıklanmakta ve anlamazlıktan geldikleri gerçekler hatırlatılmaktadır.
    Unutmayın, ölüm anında uyanmak ve gerçekleri görmek insana fayda sağlamayacaktır. Allah bu konuda insanları kesin bir şekilde uyarmaktadır:

    Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Münafikun Suresi, 10-11)




  • Bu düşünceler pek çok insanın içine düştüğü bir yanılgıyı yansıtmaktadır. Bir insan için işi, okulu, evi, geleceğe yönelik planları elbette önemlidir ama bunların hepsinden daha önemli konular da vardır: İnsan herşeyden önce bu dünya üzerinde ne yaptığını, hangi amaçla bulunduğunu, kaçınılmaz olan ölümle birlikte nereye gideceğini, sınırsız büyüklükteki bir evren içinde üzerinde yaşadığı muhteşem gezegenin nasıl var olduğunu, bu gezegen üzerindeki canlıların ve en önemlisi de kendisinin Yaratıcısı'nın kim olduğunu düşünmelidir.

    Eğer samimi olarak düşünür ve karşılaştığı gerçekleri anlamazlıktan gelmezse ulaşacağı sonuç ise tektir:

    Üzerinde yaşadığı dünya, onun içinde yer aldığı uçsuz bucaksız evren, etrafında gördüğü çeşit çeşit bitkiler, hayvanlar, canlı-cansız tüm varlıklar ve en önemlisi de insanın kendisi, üstün kudret sahibi Allah'ın kusursuz yaratışının bir sonucudur. İnsan Allah'ın Zatı'nı göremez, ama O'nun varlığını ve kudretini çevresinde var olan sayısız delilden anlayabilir. Ve O'nun insanlardan isteklerini, emirlerini, hoşnutluğunu kazanmanın yollarını, samimiyeti oranında idrak edebilir. Allah Kuran'da şöyle der:

    Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır. Gerçek şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde gözetleyici değilim. (En’am Suresi, 103-104




  • bir defter..
    yazabilirsin..silebilirsin yazdığını..silik iz kalmasın diye üstüne etiket yapıştırabilirsin..her sayfayı pembeye veya siyaha boyayabilirsin..hatta
    defterini yırtabilirsin de..
    sahip olduğumuz tek özgürlük...
  • bu gibi bi soruya forumda kimin ne cevap vereceği hemen kestirilebilir.
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.