Şimdi Ara

´´ Gerçek mi? Devekuşu yumurtası ve örümcek...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
6 Misafir (1 Mobil) - 5 Masaüstü1 Mobil
5 sn
54
Cevap
2
Favori
73.567
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Devekuşu yumurtası olan bir ortamda örümceğin yaşayamayacağı rivayet ediliyor.
    Evlerdeki aşırı örümceklenme sorunu bu yöntem ile giderilebiliyormuş.

    Bu gerçek mi? Deneyen var mı?



  • quote:

    Camiyi devekuşu yumurtası koruyacak
    Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camii'ni örümceklerden devekuşu yumurtası koruyacak.
    03 Kasım 2008 / 12:09

    Eşrefoğlu Camisi İmamı İsmail Efe, kabuğu kırılmadan çürütülmüş devekuşu yumurtasının bulunduğu mekana örümcek ve haşerelerin girmediğini belirterek, Eşrefoğlu Camisi'nin tavanına iki tane devekuşu yumurtası astıklarını ifade etti.

    700 yıllık camiyi ziyaret eden bir vatandaş tarafından gönderilen devekuşu yumurtalarının camide örümcek ağı oluşumuna engel olacağını dile getiren Efe, ''Bir ziyaretçimizin önerisiyle bu devekuşu yumurtalarını camimizin tavan kısmında iki ayrı yere astırdık. Daha önce ahşap yapı olması nedeniyle camimizde çok örümcek ağı oluşuyor, bu da görsel bir kirliliğe neden oluyordu'' dedi.

    Efe, Anadolu'da ağaç çatı ve direkli, düz tavanlı ulu camilerin en büyüğü olan Eşrefoğlu Camisi'nde ahşap olması nedeniyle sürekli örümcek ağı olduğunu ifade ederek, ''Bu öneri bize ilaç gibi geldi. Devekuşu yumurtalarının asılı olduğu bölümlerde artık örümcek ağına rastlamıyoruz. Büyük bir mekan olduğu için daha çok devekuşu yumurtasına ihtiyacımız var. Önümüzdeki günlerde 8 tane daha yumurta gelecek. Onların da muhtelif kısımlara yerleştirilmesiyle camimizde örümcek ağı sorunu tarihe karışacak'' diye konuştu.

    Efe, Mimar Sinan'ın da eserlerinin kubbelerinde de devekuşu yumurtası bulunduğunu, günümüzde de birçok tarihi mekana örümcek ağını önlediği için devekuşu yumurtası yerleştirildiğini sözlerine ekledi.

    aa


    doğruymuş

    quote:

    0 KİŞİYİ DOYURABİLEN DEVEKUŞU YUMURTASININ OLDUĞU YERE ÖRÜMCEK VE HAŞERE GİREMİYOR

    Haşerelere ve örümceklere karşı kullanılan devekuşu yumurtaları ayrı bir sektör haline geldi.
    15 Ekim 2003 Çarşamba 09:28
    SERHAT ÖZŞAHİN

    SİNOP - Haşerelere ve örümceklere karşı kullanılan devekuşu yumurtaları ayrı bir sektör haline geldi.

    Tanesi yaklaşık 2 kilogram gelen yumurtalar yaklaşık 10 kişiyi doyurabiliyor. Bir tanesi 20 milyon liradan satılan devekuşu yumurtasının en önemli özelliklerinin başında içinde yüzde 0 kolesterol bulundurması.

    Devekuşu yumurtasının ilginç özelliklerinden biri de çürütüldüğü ve bir mekana bırakıldığı takdirde bulunduğu alana örümcek ve benzeri haşerelerin yaklaşamaması.

    Sinop'un Türkeli İlçesi Hacı Köyü mevkiinde yaklaşık 3 yıldır kurduğu çiftlikte devekuşu üretimi yapan Mustafa Özoğul, devekuşu yumurtasının birçok ilginç özelliği olduğunu söyledi. Mustafa Özoğul, 'Yumurtanın içini boşaltmadan bozulması sağlandığında, konulan mekanda örümcek ve haşerelere karşı kovucu özelliği ortaya çıkıyor. Hatta bu yumurtalar Osmanlı'da da kullanılmış. Mimar Sinan'ın eserlerine baktığımızda kubbelere devekuşu yumurtaları konulduğunu görüyoruz. Bu mekanlara örümcekler giremiyor ve dolayısı ile ağ öremiyor. Bu arada, bu yumurtaların boş kabukları dahi özellikle süs eşyası yapımında kullanılabiliyor' dedi.


    quote:

    Dekupaj ve boyutlu boya teknikleri kullanılarak devekuşu yumurtaları boyanarak dekoratif bir obje olarak kullanılıyor.Devekuşu yumurtasının kabuğunun insanın algılayamadığı bir koku yaydığını biliyor musunuz?Bu koku devekuşu yumurtasının bulunduğu yerlere örümceklerin yaklaşmasını ve ağlarını örmelerini engelliyor.işte bu yüzden bundan 400 yıl öncesinde bile camilerin kubbelerine devekuşu yumurtası yerleştirmişlerdir.Günümüzde ise farklı teknikler kullanılarak dekoratif obje olararak kullanılmaktadır ve şans getirdiğine inanılmaktadır.


     ´´ Gerçek mi? Devekuşu yumurtası ve örümcek...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi karakoyunn -- 17 Mayıs 2009; 13:01:43 >




  • Devekuşu Yumurtası ve İlginç Özellikleri




    Yumurtanın içini boşaltmadan bozulması sağlandığında, konulan mekanda örümcek ve haşerelere karşı kovucu özelliği ortaya çıkıyor. Hatta bu yumurtalar Osmanlı’da da kullanılmış. Mimar Sinan’ın eserlerine baktığımızda kubbelere devekuşu yumurtaları konulduğunu görüyoruz. Bu mekanlara örümcekler giremiyor ve dolayısıyla ağ öremiyor.

    Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni yaparken, avizelerde bulunan kandil çanaklarının aralarına devekuşu yumurtaları koydurtmuş. Aradan 400 yıl geçtiği için o yumurtaların çoğu kırılmış ya da çalınmış. Sayıları 300’den 30’a düşmüş. Geriye kalan 30 yumurta da, zaman içinde bildiğimiz yumurta renginden, karara karara kahverengiye dönüşmüş. Ama dikkatlice bakıldığında onların kocaman yumurtalar olduğu anlaşılır.



    Devekuşu yumurtası normal büyüklükte 24 tane tavuk yumurtasına eşdeğerde olup kırılıp sahanda omlet yapıldığında 18 kişiyi rahatça doyura bilmektedir....Bu arada omlet yapmak için gerekli malzeme miktarı giderek artıyor farkındaysanız: Devekuşu yumurtası+dev bir tava+çekiç.



    Devekuşu yumurtasının yaklaşık ağırlığı 1400-1700gr arasındadır.

    Tavuk yumurtasını rafadan kıvamında pişirmek için 3 dakika kaynatmak yeterliyken, devekuşu yumurtasını 40 dakika kaynatmak gerekir.



    Devamı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ömer -- 17 Mayıs 2009; 13:02:55 >




  • Konya da Hz. Mevlana Müzesinde devekuşu yumurtalarının olduğunu biliyorum. Müzede örümcek ağı oluşmamasını buna bağlıyorlardı. Ama bilimsel açıklaması yok. henüz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ömer

    Devekuşu Yumurtası ve İlginç Özellikleri




    Yumurtanın içini boşaltmadan bozulması sağlandığında, konulan mekanda örümcek ve haşerelere karşı kovucu özelliği ortaya çıkıyor. Hatta bu yumurtalar Osmanlı’da da kullanılmış. Mimar Sinan’ın eserlerine baktığımızda kubbelere devekuşu yumurtaları konulduğunu görüyoruz. Bu mekanlara örümcekler giremiyor ve dolayısıyla ağ öremiyor.

    Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni yaparken, avizelerde bulunan kandil çanaklarının aralarına devekuşu yumurtaları koydurtmuş. Aradan 400 yıl geçtiği için o yumurtaların çoğu kırılmış ya da çalınmış. Sayıları 300’den 30’a düşmüş. Geriye kalan 30 yumurta da, zaman içinde bildiğimiz yumurta renginden, karara karara kahverengiye dönüşmüş. Ama dikkatlice bakıldığında onların kocaman yumurtalar olduğu anlaşılır.



    Devekuşu yumurtası normal büyüklükte 24 tane tavuk yumurtasına eşdeğerde olup kırılıp sahanda omlet yapıldığında 18 kişiyi rahatça doyura bilmektedir....Bu arada omlet yapmak için gerekli malzeme miktarı giderek artıyor farkındaysanız: Devekuşu yumurtası+dev bir tava+çekiç.



    Devekuşu yumurtasının yaklaşık ağırlığı 1400-1700gr arasındadır.

    Tavuk yumurtasını rafadan kıvamında pişirmek için 3 dakika kaynatmak yeterliyken, devekuşu yumurtasını 40 dakika kaynatmak gerekir.



    Devamı.
    Benim amcamın evindede vardı.İşe yaradığı hakkında bişeyler demişti fakat pek hatırlamıyorum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sebaidü

    Konya da Hz. Mevlana Müzesinde devekuşu yumurtalarının olduğunu biliyorum. Müzede örümcek ağı oluşmamasını buna bağlıyorlardı. Ama bilimsel açıklaması yok. henüz.
    şu yumurtayı elinde tutan çocuğa bi sedat abi çekseniz
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Orjin Carnibor

    şu yumurtayı elinde tutan çocuğa bi sedat abi çekseniz

    Alıntıları Göster
    Ömer Hocam şimdi içi boşaltılmadan mı konuyor bu yumurta içi boşaltıldıktan sonra mı ?
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • al dostum benim başıma da gelmişti bunda 3 sene önce okuyun devekuşu yumurtasıyla çözdüm olayı


    http://forum.donanimhaber.com/m_6466188/mpage_3/key_devekusu%2Cyumurtasi/tm.htm
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bay Wesley

    Ömer Hocam şimdi içi boşaltılmadan mı konuyor bu yumurta içi boşaltıldıktan sonra mı ?

    Alıntıları Göster
    Gerçekten çok ilginç birşey.
    Bilimde sanırım böyle birşey ;) Elimizdeki nimetlerin özelliklerini bulmak bence bilim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: B A L A M İ R

    al dostum benim başıma da gelmişti bunda 3 sene önce okuyun devekuşu yumurtasıyla çözdüm olayı


    http://forum.donanimhaber.com/m_6466188/mpage_3/key_devekusu%2Cyumurtasi/tm.htm
    bizim evde de var 5-6 sene önce almıştık , aldıktan sonra 2-3 defa örümcek gördüm evde
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bay Wesley

    Ömer Hocam şimdi içi boşaltılmadan mı konuyor bu yumurta içi boşaltıldıktan sonra mı ?

    Alıntıları Göster
    Yav ben çok korkarım örümcekten falan.Acaba bi tane alıp köye götürsemmi Rahat rahat uyurum geceleri en azındanBu arada bunların fiyatı ne kadardır.Çok pahalı değildir inşallah




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sebaidü

    Konya da Hz. Mevlana Müzesinde devekuşu yumurtalarının olduğunu biliyorum. Müzede örümcek ağı oluşmamasını buna bağlıyorlardı. Ama bilimsel açıklaması yok. henüz.
    ilginçmiş araştırmak lazım
  • quote:

    Orijinalden alıntı: JasoNBuraK

    bizim evde de var 5-6 sene önce almıştık , aldıktan sonra 2-3 defa örümcek gördüm evde

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: JasoNBuraK

    bizim evde de var 5-6 sene önce almıştık , aldıktan sonra 2-3 defa örümcek gördüm evde

    İçi boşaltılmışmıydı dolumuydu ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bay Wesley

    quote:

    Orjinalden alıntı: JasoNBuraK

    bizim evde de var 5-6 sene önce almıştık , aldıktan sonra 2-3 defa örümcek gördüm evde

    İçi boşaltılmışmıydı dolumuydu ?

    Alıntıları Göster
    Sanırım dolu olması gerekiyor.
    Ben de tam bilemiyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ömer

    Sanırım dolu olması gerekiyor.
    Ben de tam bilemiyorum.

    Alıntıları Göster
    Nereden sipariş edebilirim?
    ;)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ömer

    Nereden sipariş edebilirim?
    ;)

    Alıntıları Göster
    Edirneliyim.Selimiye camii ne gittiğinide imam anlatıyor.hatta bir kere göstermişti yumurtayı.şu MİMAR SİNAN bir deha yahu.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Sipahi

    Edirneliyim.Selimiye camii ne gittiğinide imam anlatıyor.hatta bir kere göstermişti yumurtayı.şu MİMAR SİNAN bir deha yahu.

    Alıntıları Göster
    güzel ve bilgilendirici konu......tuttum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Sipahi

    Edirneliyim.Selimiye camii ne gittiğinide imam anlatıyor.hatta bir kere göstermişti yumurtayı.şu MİMAR SİNAN bir deha yahu.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: Sipahi

    Edirneliyim.Selimiye camii ne gittiğinide imam anlatıyor.hatta bir kere göstermişti yumurtayı.şu MİMAR SİNAN bir deha yahu.

    Sırlarıyla ölüp gitti.
    Nasıl bir zekadır o günün şartlarında muazzam yapılar ortaya koymak.
    Gerçekten takdir edilmesi gereken bir başarıdır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ömer

    Nereden sipariş edebilirim?
    ;)

    Alıntıları Göster
    bildiğim kadarıyla camilere de koyuyorlar bu yumurtadan
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Isbara ALP

    quote:

    Orjinalden alıntı: Sipahi

    Edirneliyim.Selimiye camii ne gittiğinide imam anlatıyor.hatta bir kere göstermişti yumurtayı.şu MİMAR SİNAN bir deha yahu.

    Sırlarıyla ölüp gitti.
    Nasıl bir zekadır o günün şartlarında muazzam yapılar ortaya koymak.
    Gerçekten takdir edilmesi gereken bir başarıdır.

    Alıntıları Göster
    Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı besinci bir işlem bularak çözdüğü söylenir.


    Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanınürünüdür. Almanlar aynı sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır.


    Almanların dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir..


    Bir gün Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler... Tabii hemen Japon’u, "Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır. Lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar. Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş: "Bu imkânsız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkansız, orada hiçbir şey yok,orada hiçbir şey yok..."


    Selimiye camisisinin zemini gevşek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş. Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar. Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler.Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler.


    Minarelerin temellerini açınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karşılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce aynı şeyi düşünmüş meğerse!




    1950–60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye’ye gelmiş.


    Heyet İmar ve İskan Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofya yı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan' in kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş. Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar.


    Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akil sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.


    Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler. Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Oradaki olağanüstü sistemleri görünce iyice şok olmuşlar.



    Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler.Yani su an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış.


    Selim'in dehasına bir dip not olarak; Tac Mahal’in mimarı Mehmet Efendi Mimar Sinan’ın

    öğrencisidir.

    Birkaç yil once, Suleymaniye Camii'nin yikilma tehlikesiyle karsi
    karsiya kaldigi anlasilmis. Eğer cozum bulunamazsa, koca cami kisa
    bir zaman içinde yikilacakmis. Caminin tum tasiyici yuku
    kemerlerindeymis. Bu kemerlerin ortalarğnda bulunan kilit taslari
    zamanla asinmis.

    Ama elde yazili bir proje olmadigi için nasil degistirileceği
    bilinmiyormus.

    Hemen Turkiye'nin en yetkin muhendis ve mimarlarindan olusan bir
    heyet olusturulmus. Ortaya bir sürü fikir atilmis. Her kafadan bir
    sesçikmis ama sonuç alinamamis. Tartismalar surerken caminin içinde
    büyük bir karmasa suruyormus. Ulkenin çesitli bilim kuruluslarindan
    bir sürü mimar, muhendis kemerleri inceliyormus. Bu adamlardan biri
    ortalarda dolanirken, kazara, gizli bir bolme bulmus. Bolmede,
    uzerinde eski yazi olan bir not varmis. Uzmanlara inceletilen
    kagidin orijinal olduğu belgelenmis.

    Bu kagit parcasi bizzat Mimar Sinan'in imzasini tasiyan bir
    mektupmus. Mektupta yazilanlar tercüme ettirilince ortaya söyle bir
    metin cikmis. "Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit
    tasi asindi ve nasil degistirilecegini bilmiyorsunuz." Koca Sinan,
    kademe kademe, kilit tasinin nasil degistirileceğini anlatiyormus.
    Bu oyuk içinde yer alan bir sise ve sise içindeki notta soyle bir
    sey yaziyormus: "Her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle degistirmek
    isterse; eski tasin yerine takilacak yeni kilit tasinin iki
    tarafindan yagli iple tasi bir taraftan sokup oteki taraftan ceksin
    ve sonra ipin disarida kalan kisimlarini kessin".

    Heyet Sinan'in söylediklerini aynen yapmis. Suleymaniye camisi
    boylelikle kurtarilmis. Bu mektup su an Topkapi Sarayi'nda
    saklaniyormus.
    Mimar Sinan 2 Hem okuyalim hem bilgilenelim.

    1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar ve
    jeofizikçilerden Bakanligi'ndan izin alarak ulkemizdeki tarihi
    yapilari incelemeye baslamis.Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan
    gezdikten sonra sira Sinanin kalfalik eseri Suleymaniye Camisi'yle
    Sinan'in ogrencisi Mimar Davut Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne
    gelmis.

    Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme yapmislar. Her geçen
    gun saskinliklari daha da artiyormus. Cunkü Japonlar daha ilk
    incelemede camilerin gevsek bir zemin uzerine insa edildiğini
    anlamislar.

    Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi olmamasina akil sir
    erdirememisler.

    Bunun uzerine Tuürkiye programinin gerisini tamamen iptal edip, bu
    iki cami üzerine yogunlasmislar.

    Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti sirasinda bu iki
    caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yikilmaktan
    kurtulabildiği ortaya çikmis. Minareleri incelediklerinde ise
    dumurlari ikiye katlanmis. Minarelerin cok daha gelismis bir rayli
    sistem mekanizmasi uzerine oturtulduğunu ve her yone yaklasik 5
    derece yatabildiğini gormusler.

    Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye, Sinan'in ustalik eseri
    Selimiye Camisi'ne gitmisler. Ordaki olaganustu sistemleri gorunce
    iyice dumur olmuslar. Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak
    cozmüsler. Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini
    uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi sistemlerle kurup
    muazzam gokdelenler dikmisler. Yani su an gelismis ulkelerin
    gokdelen yapiminda kullanılan cogu sistem, yuzyillar önce Sinan'in
    gelistirdigi mekanizmalarmis.

    Bir gun Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altiğnda bir Japon'un
    ayaklarini kibleye doğru uzatmis sirtustu yattigini gormusler.
    Tabii hemen Japon'u, "Burasi kutsal bir yer. Bu sekilde yatmak bizim
    inanclarimiza gore saygisizliktir. Lutfen oturun veya ayakta durun"
    diyerek uyarmislar. Ancak, Japon trans vaziyetteymis, gozlerini
    kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus: "Bu imkansiz. Ben yillarin
    muhendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal goruyorum. Bu kubbenin
    orada o sekilde durmasi fizik ve matematik kurallarina aykiri. Bu
    imkansiz, orada hicbir sey yok, orada hicbir sey yok..."
    Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis. Bu nedenle
    minarelerinin yakin zamanda yikilacagi farkedilimis. Uluslararasi
    bir grup bilimadami toplanmislar. Nasil kurtaririz bu tarihi
    minareleri diye kafa kafaya vermisler. Sonucta en son teknoloji olan
    metal kelepcelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum
    olduğuna karar vermisler.

    Minarelerin temellerini acinca, koymayi dusundukleri kelepcelerin
    aynisiyla karsilasmislar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni
    seyi dusunmus megerse.
    Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genisliğe oturtmak
    için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana
    isleminden farkli besinci bir islem yaratarak cozdugu soylenir.
    Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda birbirlerini
    gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin urunudur. Almanlar ayni
    sistemi meclislerinin onundeki dev kurede kullanmislar. Mimar Sinan
    bu sistemi 2 metre capindaki minarelere yuzyillar once monte
    edebilecek bir dehadir. Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal
    yiginina Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir.

    alıntıdır.




  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.