Şimdi Ara

Evrim Yoktur ! (52. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
1.988
Cevap
2
Favori
76.190
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 5051525354
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja


    quote:

    Orijinalden alıntı: ilkerinanç

    aman abi yatratıcı falan girme hemen bu bölüme mesaj atması engellendi diye avatarının altına yazarlar.yok diye rahatlıkla konuşabilirsin ama var falan diyemezsin burada kural bu...


    Nedenki? Burası bilim bölümü değil mi? Bilim yaratılışı ispat eder.


    safsata yapayın.. bilimin dini inanışlar ile bir ilgisi yoktur. bilim objektiftir..bağnaz değil..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja

    Teoriniz önemsenmiyor değil. Aksine çok önemseniyor. Hitler,Stalin, Mao vb. hayvan boğazlar gibi adam boğazlamak için çok önemsemiştir mesela. Amaç bellidir. Dünya saltanatı. Darwinden önce tüm savaşlar meydanlarda yapılırdı. Yoksa insanların yaşadıkları yeri hangi ruh hali ile kim bombalayabilirdi? Bunun etkisi hala devam ediyor. 150 yıldır değil daha öncesinden de önemseniyordu. İspanyol Cortez Aztek Altınlarının sahibi olmak için yerliler yamyamdır insan yiyorların ardındaki şey çaldıkları altınları ve kurdukları medeniyeti haklı gösterme çabası değil de nedir? Madem Türküz göya evrimimizi tamamlayamamışız. Yaşasın tamamlamış ırklar mı demeliyiz? Bu kadar aşşağılık bir sözde bilimsel teoriyi Türk olduğum için değil, bilimsel olmadığı için inanmıyorum. Papaz okulundan terk Darwin'in Türkler hakkında ne dediğini zaten biliyorsunuz.

    Körelmiş organlarla ilgili yeni işlev tanımlaması yoktur. Sadece evrimcilerin fantezileri vardır. Bazılarının da ayna karşısında...
    Bu fantezileri kendi içlerinden vicdan sahibi olanları bile yalanlamaktadır. Çoğu zaman evrimcilere en güzel cevabı yine evrimciler vermektedir. Ancak yukarıdaki zatların (adaplı olanları tenzih ederim) uslubundan daha makul bir uslupla yaparlar. Vicdan sahibi olmayanlar fantezilerini hayata geçirmek için akla hayale gelmeyen teknikleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan imtina etmezler. 150 yıllık evrimci tarih sahtekarlıklarla doludur. Bunları yine evrimcilerin kendisi de kabul ederler. Gurur yapanları da o zamanın teknolojisine göre öyle düşündük sonra vaz geçtik der.

    Bilmeyenler için şunu da söyleyelim; Neandertal bir insan ırkıdır...

    KNM-WT15000 fosili bilinen en eski insan fosilidir. 1.6 milyon yıl yaşındadır. Bununla ilgili milyonlarca evrimci bilimadamlarından Donald Johanson bu fosili şöyle tarif eder:
    Uzun ve zayıftı. Vücut şekli ve uzuvlarının oranları bugünkü Ekvator Afrikalılarınınkiyle aynıydı. Uzuvlarının ölçüleri, bugün yetişkin beyaz Kuzey Amerikalılarınkilerle tamamen uyuşuyordu.




    carmanja isimli bu forumdaşın yaptığı klasik ad-hominem durumu.. bilimsel bir TEORİyi tarihte yaşamış insanlar yoluyla "çamur at izi kalsın" mantığı ile çökertme çabası.. bunu yapmanız sizin gibi düşünenlerin aslında ne kadar zor durumda olduğunu gösteriyor...

    yaratılış teorisi(!) diye birşey yoktur..bilimsel değildir... bu nedenle de hiçbir zaman kanıtlanamayacaktır.. bilim tanrıyı aramaz.. verdiğiniz linki okumama gerek yok.. onun gibi bir çok makale(!) var yaradılışçıların yazdığı..

    evrim teorisini eleştirmek için niçin hep inançtan yola çıkılır.. halbuki kişiler kendi inançlarını bir kenara bırakıp objektif olarak bilim yapsaydı bunları tartışıyor olabilir miydik?

    bunları okurken birçok kişi inançsız olduğumu düşünmüştür.. tek inanç türü tanrıya olan mıdır?. ben bir başlangıcım ve bir sonum olduğuna inanıyorum. fakat düşündüğüm , vardığım bu kanıya herhangi bir dinsel öğreti vasıtası ile ulaşmadım. iyi biri olmak için bir dinin mensubu olmaya gerek olmadığını düşünüyorum.. anahtar sözcük özgür düşünmek.. yaratılışçıların yapamadığı ve bilimsel olmak için yapılması gereken de bu.. ÖZGÜR DÜŞÜNMEK..




  • Kan olmadan, hayat olurmu? Kan o0lmadan bedenler olurmu?

    Ab-ı hayat suyu kandır!

    Yumurtanın içinde sperm yok ise, o yumurta boştur. Halk arasında da boş yumurta denir.

    Bitki, hayvan ve insan tohumu, hep kendi bedenini yaratır.

    Bütün bedenler sürekli değişim içindedirler. Bedenlerdeki hücreler, kandan oluşurlar ve çok kısa bir ömürleri vardır. Bir saniyede yetişkin bir insanın bedeninde 40.000 hücre ölür ve yeniden kan ölen hücrelerin yerine yeni hücrelei oluşturur. Oluştıramaz ise bedenler o oranda yenilenemediği için, bedenlerde bozulmalar başlar. Hücre yenilenmesi durduğu anda da ölüm gerçekleşir.

    Y kromozomu, yaşamı belirler. X kromozomu da ölümü gerçekleştirir. Hastanelerde ölen bir kişi (beden) için X oldu denir. Öldü denmez!

    Her beş senenin sonunda bedenimizde değişmeyen hiçbir hücre kalmaz. 50 yaşında bir insan bedeni 10 defa ölüp dirilmiş olur. Her beş senenin sonundaki beden, beş sene önceki bedenden hücre bazında tümüyle başka bir bedendir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja
    Luas açıklarım ama bir şartım var. nietzsche nin 100bin lira ödüllü ara fosil yarışmasına Archæopteryx ile katılmıştı. Bunun ara fosil olmadığını sen onaylıyor musun?

    Archæopteryx'i ara form olarak göstermeye çalışan evrimcilerin iddiası, kuşların dinozorlardan evrimleştiği şeklindedir. Oysa dünyanın en önde gelen kuşbilimcilerinden biri olan Kuzey Carolina Üniversitesi profesörü Alan Feduccia, bir evrimci olmasına karşılık, kuşların dinozorlarla akraba olduğu teorisine kesinlikle karşı çıkmaktadır. Feduccia şöyle der:

    25 sene boyunca kuşların kafataslarını inceledim ve dinozorlarla aralarında hiçbir benzerlik görmüyorum. Kuşların dört ayaklılardan evrimleştiği teorisi paleontoloji alanında 20. yüzyılın en büyük utancı olacaktır.

    Pat Shipman, "Birds Do It... Did Dinosaurs?", s.28

    "The Archaeopteryx fossil is, in fact, the most superb example of a specimen perfectly intermediate between two higher groups of living organisms—what has come to be called a ‘missing link’, a Rosetta stone of evolution. (Feduccia, A. 1996. The Origin and Evolution of Birds. p. 1.)"

    http://discovermagazine.com/2003/feb/breakdialogue

    "- Creationists have used the bird-dinosaur dispute to cast doubt on evolution entirely. How do you feel about that?

    - Creationists are going to distort whatever arguments come up, and they’ve put me in company with luminaries like Stephen Jay Gould, so it doesn’t bother me a bit. Archaeopteryx is half reptile and half bird any way you cut the deck, and so it is a Rosetta stone for evolution, whether it is related to dinosaurs or not. These creationists are confusing an argument about minor details of evolution with the indisputable fact of evolution: Animals and plants have been changing. The corn in Mexico, originally the size of the head of a wheat plant, has no resemblance to modern-day corn. If that’s not evolution in action, I do not know what is."




  • quote:

    Orijinalden alıntı: d_v_a87


    quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja


    quote:

    Orijinalden alıntı: ilkerinanç

    aman abi yatratıcı falan girme hemen bu bölüme mesaj atması engellendi diye avatarının altına yazarlar.yok diye rahatlıkla konuşabilirsin ama var falan diyemezsin burada kural bu...


    Nedenki? Burası bilim bölümü değil mi? Bilim yaratılışı ispat eder.


    safsata yapayın.. bilimin dini inanışlar ile bir ilgisi yoktur. bilim objektiftir..bağnaz değil..

    niye ene alaka?yaratıcı vardır diyen adam bağnaz mı oluyor?yok diyen ne oluyor bu durumda?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neommy

    @Carmanja;

    " 4) Sahi ben terbiyeli değilimdir "zat" demeyin bana, yukardaki Evrim'i savunan arkadaşlar gibi ve karşımda bilgisiz birini görünce iyice terbiyesizleşmeyi fazilet sayarım! Burası özellikle komik, ve yine Evrimcilere övgü var, teşekkürler!"

    Lütfen alıntıları bilimsel yapmaya gayret edelim, sizin 4 numaralı cevabınız yukarda 4 numarada yazdıklarımın kapsamında yorumlanmalıdır belirtmeniz doğru olurdu! İyi akşamlar!


    terbiyesizleşmeyii fazilet mi sayarsın.bravo ne denebilirki başka devam et terbiyesizleşmeye nasılsa arkanda koca bir mod var...
    hiç de iyi akşamlar falan değil,en azından samimi biriyimdir...




  • Biyologlardan evrime karşı olan veya bilimsel olarak bu tutumu sergileyebilen birisi var mı?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: döküntü
    Biyologlardan evrime karşı olan veya bilimsel olarak bu tutumu sergileyebilen birisi var mı?


    Forumda mı, bilmem? Ama dünyada kaliteli eğitim çevrelerinde yüzde olarak çok düşük oranlarda da olsa var, sanırım en çok yüzde 3-4'tür ama 5 kesinlikle değildir! Ama sorunun 2. kısmı çok önemli, yani yaratılışçı arkadaşların asıl açmazları bu nokta ve Evrimcilerin de sürekli tekrarladıkları " Evrim, karşıtlığı cehalettir " sözünün temeli! Bilimsel olarak Evrim'e karşıt bir bilimsel tutum sergilenemez, burada alternatifi olduğu iddia edilen Yaratılışçılık zaten bilim için "Konu Dışıdır". Ek olarak bu tartışmanın yalnızca ABD'de o da çok kısmen varolduğunu, Avrupa vs. gibi yerlerde Evrim'in hiç tartışmalı olmadığını da belirteyim.
    Yaratılışçıların iddiası olan "yok efendim sölicez ama çok akademik baskı oluyo" lafı saçma ve ilkeldir, kimse kalitesiz akademik yapısını başkalarının gelişmiş akademik yapısı ve özgür düşünce tarzıyla karşılaştırmaya kalkmasın. Tabii ki görüşlerini sergileyenler var!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 12 Mayıs 2010; 12:11:37 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: buena
    quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja
    Luas açıklarım ama bir şartım var. nietzsche nin 100bin lira ödüllü ara fosil yarışmasına Archæopteryx ile katılmıştı. Bunun ara fosil olmadığını sen onaylıyor musun?
    Archæopteryx'i ara form olarak göstermeye çalışan evrimcilerin iddiası, kuşların dinozorlardan evrimleştiği şeklindedir. Oysa dünyanın en önde gelen kuşbilimcilerinden biri olan Kuzey Carolina Üniversitesi profesörü Alan Feduccia, bir evrimci olmasına karşılık, kuşların dinozorlarla akraba olduğu teorisine kesinlikle karşı çıkmaktadır. Feduccia şöyle der:
    25 sene boyunca kuşların kafataslarını inceledim ve dinozorlarla aralarında hiçbir benzerlik görmüyorum. Kuşların dört ayaklılardan evrimleştiği teorisi paleontoloji alanında 20. yüzyılın en büyük utancı olacaktır.

    Pat Shipman, "Birds Do It... Did Dinosaurs?", s.28


    "The Archaeopteryx fossil is, in fact, the most superb example of a specimen perfectly intermediate between two higher groups of living organisms—what has come to be called a ‘missing link’, a Rosetta stone of evolution. (Feduccia, A. 1996. The Origin and Evolution of Birds. p. 1.)"
    http://discovermagazine.com/2003/feb/breakdialogue
    "- Creationists have used the bird-dinosaur dispute to cast doubt on evolution entirely. How do you feel about that?
    - Creationists are going to distort whatever arguments come up, and they’ve put me in company with luminaries like Stephen Jay Gould, so it doesn’t bother me a bit. Archaeopteryx is half reptile and half bird any way you cut the deck, and so it is a Rosetta stone for evolution, whether it is related to dinosaurs or not. These creationists are confusing an argument about minor details of evolution with the indisputable fact of evolution: Animals and plants have been changing. The corn in Mexico, originally the size of the head of a wheat plant, has no resemblance to modern-day corn. If that’s not evolution in action, I do not know what is."



    Şimdi gelelim Feduccia’nın Archaeopteryx’in
    The Archaeopteryx fossil is, in fact, the most superb example of a specimen perfectly intermediate between two higher groups of living organisms—what has come to be called a ‘missing link’, a Rosetta stone of evolution. (Feduccia, A. 1996. The Origin and Evolution of Birds. p. 1.)

    Archaeopteryx’in, yaşayan iki üst canlı grubu arasındaki mükemmel örnek olduğunu ve evrimin Rosetta taşı sayılabileceğini söylüyor. Yani Feduccia Archaeopteryx’in, kuşlar ile dinozorlar arasında değil ama kuşlar ile başka bir canlı grubu arasındaki geçişi mükemmel olarak gösterdiğini söylüyor.

    Sonuçta Feduccia, Archaeopteryx’in kuşlar ve sürüngenler arasında mükemmel bir geçiş formu olduğunu kabul ediyor ama sürüngenler içinde hangi gruptan olduğu konusunda genel kabul gören görüşten farklı bir görüşü savunuyor.

    Bu arada Feduccia’nın Discover Magazine’de yayımlanan bir röportajından bir bölüm aktarayım:

    Creationists have used the bird-dinosaur dispute to cast doubt on evolution entirely. How do you feel about that?

    Creationists are going to distort whatever arguments come up, and they’ve put me in company with luminaries like Stephen Jay Gould, so it doesn’t bother me a bit. Archaeopteryx is half reptile and half bird any way you cut the deck, and so it is a Rosetta stone for evolution, whether it is related to dinosaurs or not. These creationists are confusing an argument about minor details of evolution with the indisputable fact of evolution: Animals and plants have been changing. The corn in Mexico, originally the size of the head of a wheat plant, has no resemblance to modern-day corn. If that’s not evolution in action, I do not know what is.

    Kendisine yaratılışçıların, kuş-dinozor anlaşmazlığını evrimin üzerine şüphe düşürmek için kullanmaları hakkında ne düşündüğü sorulduğunda Feduccia kabaca şöyle bir cevap veriyor. Yaratılışçıların ortaya konan her türlü argümanı çarpıttığını ve kendisini Stephen Jay Gould gibi bir aydınla aynı gruba koymalarının kendisi açısından sıkıntı yaratmadığını söylüyor. Archaeopteryx’in yarı sürüngen yarı kuş olduğunu ve bunun Archaeopteryx’in dinozorlarla bağlantısı olup olmamasıyla bir ilgisi olmadığını söylüyor. Ayrıca yaratılışçıların, evrimin ufak bir detayıyla ilgili bir argümanla, evrimin inkâr edilemez gerçeği olan hayvanların ve bitkilerin değişmesini ayırt edemediklerini söylüyor.

    "Evrim Teorisi Bilgi Kaynakları" bölümünde şu andaki son sayfada zaten Türkçe çevirileri var Bueno, Feduccia ve ilgili kısmı buraya aldım. Umarım birileri anlar, ama yaptıklarının Bilim dışında olduğunu anlayabilmek için Bilimsel düşünebilmek gerekir!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: d_v_a87


    quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja


    quote:

    Orijinalden alıntı: ilkerinanç

    aman abi yatratıcı falan girme hemen bu bölüme mesaj atması engellendi diye avatarının altına yazarlar.yok diye rahatlıkla konuşabilirsin ama var falan diyemezsin burada kural bu...


    Nedenki? Burası bilim bölümü değil mi? Bilim yaratılışı ispat eder.


    safsata yapayın.. bilimin dini inanışlar ile bir ilgisi yoktur. bilim objektiftir..bağnaz değil..

    Günümüzde bilim=dinsizlik olarak algılanıyor ilginç




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ilkerinanç
    quote:

    Orijinalden alıntı: neommy
    @Carmanja;
    " 4) Sahi ben terbiyeli değilimdir "zat" demeyin bana, yukardaki Evrim'i savunan arkadaşlar gibi ve karşımda bilgisiz birini görünce iyice terbiyesizleşmeyi fazilet sayarım! Burası özellikle komik, ve yine Evrimcilere övgü var, teşekkürler!"
    Lütfen alıntıları bilimsel yapmaya gayret edelim, sizin 4 numaralı cevabınız yukarda 4 numarada yazdıklarımın kapsamında yorumlanmalıdır belirtmeniz doğru olurdu! İyi akşamlar!

    terbiyesizleşmeyii fazilet mi sayarsın.bravo ne denebilirki başka devam et terbiyesizleşmeye nasılsa arkanda koca bir mod var...
    hiç de iyi akşamlar falan değil,en azından samimi biriyimdir...


    İlkerİnanç, lütfen mod ile benim akrabalığım filan yok, onu bırakında alttaki çeviri yanlışlarını düzeltin yaratılışçıların!




  • Bütün tanrıların ve tanrıçaların adına "güç bende" diyor insanlar.

    Mısır çok tanrılı değildi ama, günümüzde dünyamızda yaşayan insanlar çok tanrılıdır.

    Taşımakta olduğunuz genetik ve kalıtımın kökü: ana-babanıza mı, atalarınıza mı, ilk insan ÂDEM (Adam)'e mi, hayvanlara ve bitkilere mi dayanıyor?

    Ben hiçbir dine inanmıyorum!
  • Merhaba

    Önce soyu tükenmiş bir kuş olan Archeopteryx ile ilgili yeni bir bilgi vermek isterim; Sinkroton cihazı tarafından üretilen güçlü x ışınları ile yapılan taramada, fosillerinde kalan yumuşak dokusu incelenmiş ve bu kuşların günümüz kuşları ile aynı çinko ve kalsiyum oranlarına sahip olduğu keşfedilmiştir.

    Ayrıca sözde bilim olan evrim büyüsünün tarihine kısaca bakarsak;

    Evrim'i ortaya atan kişilerin (önce Lamarck, sonra Darwin) yaptıkları aslında şuydu: Mutlaka ve mutlaka canlıların "yaratılmamış"olduklarını ispatlayan bir teori geliştirmeye çalışıyorlardı. Bunun için de düşünüp-taşınmış ve sonunda, birbirine benzeyen canlıların birbirinden evrimleştiği gibi bir iddia atmışlardı ortaya. Ayrıca "hayat şartları"nın hayvanları evrimleşmeye zorladığını da iddia etmişlerdi. Örneğin Lamarck, zürafaların boyunlarının uzun olmasını, ağaçların üstündeki yapraklara uzanmak istemelerinden kaynaklandığını iddia etmişti. Buna göre, nesiller boyunca zürafaların boyunları santim santim uzamıştı. Bu iddia görünüşte zekice bir iddiaydı, ancak gerçekte bir safsataydı. Çünkü bir süre sonra anlaşılmıştı ki, hayvanlar "hayat şartları" nedeniyle kazandıkları özellikleri bir öteki nesle aktarmıyorlardı. Yani bir zürafa kendisini zorlayarak boynunu bir kaç santim uzatsa bile, doğan yavrusunun boynu yine standart ölçülerde oluyordu.
    Ama Lamarck'ın bu teorisinin yanlış olduğunun anlaşılması, Evrim Teorisi'nin ateşli taraftarlarının hızını kesmedi. Bu kez Charles Darwin çıktı ortaya. 1859 yılında yazdığı On The Origin of Species by Means of Natural Selection (Doğal Seleksiyon Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine) adlı kitabında, canlıların farklılığını "Doğal Seleksiyon" teorisi ile açıklamaya kalktı. Doğal Seleksiyon, doğal ortama ayak uyduramayan zayıf canlıların yok olması, bu ortama ayak uyduran güçlü canlıların da türlerini devam ettirmesine dayanıyordu. Darwin, Lamarck'ın kazanılmış özelliklerin (zürafanın boynunun sözde uzaması gibi) bir sonraki nesle aktarılması tezine Doğal Seleksiyonu da ekleyerek, canlı türlerinin kökenini açıklamaya çalışmıştı.

    Ancak zamanla Darwin'in teorilerinin de tutarlı olmadığı ve canlıların varoluşunu açıklamaktan çok uzak olduğu ortaya çıktı. Lamarck'ın kalıtım ile ilgili teorileri kökten yanlış olduğu DNA'nın keşfedilmesiyle birlikte anlaşılmıştı. Doğal seleksiyonun ise, yeni bir tür yaratmaya yetmeyeceği görüldü: Bu sistem, bir canlı türü içinde en güçlü olanını seçip yaşatabilirdi, ancak yeni bir tür oluşturamazdı. Örneğin doğal seleksiyon sayesinde, sürüngen türleri içinde en güçlü olanlar kalabilir ve diğerleri yok olabilirdi, ancak asla ve asla sürüngenler sözgelimi kuşlara dönüşemezdi.
    Ancak Evrimciler yine pes etmediler. Bu kez Neo-Darwinizm çıktı ortaya. Bu yeni Evrimcilerin tezi, canlıların farklılığının mutasyonlara dayandığı şeklindeydi. Mutasyonların, yani başta radyasyon olmak üzere canlıların DNA'sını bozan değişimlerin, farklı türlerin kökeni olduğunu öne sürdüler. Oysa zamanla bu teori de rağbet görmemeye başladı: Çünkü mutasyonlar ancak mevcut DNA kodunu bozuyordu, yeni DNA kodları üretmiyordu. Bir başka deyişle, mutasyona uğrayan canlının ancak organları köreliyor ya da yer değiştiriyordu. Fakat yeni bir organın oluşması mümkün değildi. Üstelik mutasyonların tamamına yakını zararlıydı. Bu nedenle de mutasyon tezi, Evrim iddiasına dayanak oluşturmaktan çok uzak kaldı.

    Evrim teorisi fantezisi, bir türün bir başka türe dönüşmesinin milyonlarca yıllık uzun bir zaman dilimi içerisinde yavaş ve aşamalı olduğunu söyler. Buna göre, ilkel canlıdan karmaşık olana geçiş uzun bir zamanı kapsar ve kademe kademe ilerler. Bu iddianın doğal mantıksal sonucu ise, bu geçiş dönemi sırasında "ara-geçiş formu" adı verilen ucube canlıların yaşamış olmasını gerektirir. Evrimciler, tüm canlıların kademeli olarak birbirlerinden türediklerini iddia ettikleri için de, bu ara-geçiş formlarının türlerinin ve sayılarının milyonlarca olması gerekir.

    Eğer gerçekten bu tür canlılar yaşamışlarsa, fosil kayıtlarında bunların kalıntılarına da rastlanması gerekir. Çünkü bu teze göre, ara geçiş formlarının sayısının, bugün bildiğimiz hayvan türlerinden bile fazla olması ve dünyanın dört bir yanının fosilleşmiş ara-geçiş formu kalıntılarıyla dolu olması lazımdır. Dahası, evrimciler 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında hummalı fosil araştırmaları yaparak bu ara geçiş formlarını aramaktadırlar. Oysa, neredeyse bir buçuk asırdır büyük bir hırsla aranan bu ara geçiş formlarından eser yoktur.
    Aslında Darwin de bu ara geçiş formlarının yokluğunun farkındaydı. Fakat yine de en büyük beklentisi aranan ara geçiş formlarının gelecekte bulunmasıydı. Ancak bu ümitli bekleyişine rağmen, teorisinin en büyük açmazının bu konu olduğunu görüyordu. Bu yüzden, şöyle yazmıştı:
    Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır. (Charles Darwin, The Origin of Species: By Means of Natural Selection or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life, London: Senate Press 1995, s. 134.)

    Darwinin bu hayalini gerçekleştirecek kişiye 100bin lira vereceğim.

    Evrimcilerin yaptığı sahte bilimden, kaynaklardan ve çarpıtmalardan, aldatmacalardan ayrıca bahsetmek gerekir, ancak bu forumun sayfaları buna yetmez. Ancak ısrar eden Darwinci arkadaşlarla bunu da paylaşabiliriz.




  • quote:

    Sinkroton cihazı tarafından üretilen güçlü x ışınları ile yapılan taramada, fosillerinde kalan yumuşak dokusu incelenmiş ve bu kuşların günümüz kuşları ile aynı çinko ve kalsiyum oranlarına sahip olduğu keşfedilmiştir.

    Bunun için kanıtınız var mı?
    quote:

    Darwinin bu hayalini gerçekleştirecek kişiye 100bin lira vereceğim.

    Siz bana yaratılışı kanıtlayan fosil getirin ben size 400.000 tl vereyim.(oktar babuna sürekli fosiller yaratılışı kanıtlıyor diyor çünkü)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: LeVeL

    quote:


    Peki bu yaratılış bir andami olmustur? Ne kadar zaman önce gerçekleşmistir? Herhangibir siralama , öncelik varmidir yoksa hepsi ayni andami gerçekleşmiştir? Hala yaratma olayi devam etmektemidir bitmismidir , bitmisse ne kadar zaman önce bitmistir? Yaratilan canlilar mükemmel kalip hiç değişmemislermidir? Yaratilan canlilar kusursuzmudur? Yaratılış kişiden kişiye değişir mi? Değişiyorsa ortak noktasi nedir ? Ortak noktasi tanri ise tanri evrimle yaratmıştır demek yaratılış sayilabilir mi?


    Sorulara cevap yokmu sayın Carmanja , sorular son derece basit ve araştırma yapmanızada gerek olmayacak düzeyde. En azindan bildiğiniz kadariyla cevaplayinda sizin için küçük , bizim için büyük bir adim olsun.


    Merhaba Level

    Sorularınızın hepsini neden zamanın fonksiyonu olarak algılıyorsunuz? Bu kadar genel bir soru ancak genel bir şekilde cevaplandırılabilir. Yaratılma bir anda olmuştur ve bitmiştir. Bir anı biz anlayamayız. Çünkü biz sorularınızdan da anlaşılacağı üzere zamana bağlı yaşıyoruz. (Yaşadığımızı zannediyoruz) Zamanın ne olduğunu tam manası ile anlamak gerekir. (Einstein görecelik kuramı vb.) Yani İstanbul zaten şuan fetih olunuyor. Atatürkümüz cunhuriyeti şuan ilan ediyor. Darwin şuan türlerin kökenini yazıyor ve ben de size şuan yazıyorum. Bunları bir diğerinden diğerine olan sırası ancak bize göredir. Zaman açısından bize ne kadar yakın olduğu ile ilgilidir. Allah katında zaman mekan kavramından bahsedilemez. Tüm mahlukat (cin insan yıldızlar atomlar cennet vs.) yaratıldı ve kıyamette şuan kopuyor.

    Gelelim bize göre zaman sıralamasına nasıl olduğuna,

    Big Bang ile tüm mahluklar zaman ve mekan bağlı olarak yaratıldığını düşünebilirsiniz. Sıfır hacim (yokluk) sonsuz yoğunluk modern fizik ile ispat edilmiştir. Statik evren modeli vb. noktalar yine modern fizik ile çürütülmüştür. (Enstein in kariyerinin en büyük hatasıdır. Çünkü statik evren modeline inanmadığı halde evrimci baskıdan dolayı kendi düşüncesini açıklayamamıştır o dönemde)

    Tüm bilimsel kuralları koyan ve mahluklara bir sebep dairesinde bunu uygulattıran Yaratıcının Kuranda dediği;

    O inkar edenler görmüyorlar mı ki başlangıçta göklerle yer birbiri ile bitişikken biz onu ayırdık ve Her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacak mı?
    Biz onu büyük bir kudret ile bina ettik ve onu genişleticiyiz.
    O Allah gökleri ve yeri yoktan var edendir.

    Big bang ile uyumunu görmüyor muyuz?

    Şimdi de Evrimcilerden bir yaradılış itirafları geçidi ile sizi baş başa bırakayım.

    Tanınmış bir genetikçi ve evrimci olan Richard B. Goldschimdt ise, "ara geçit formu" diye bir şeyin olmadığını itiraf ettikten sonra, türlerin "birden bire ortaya çıktıklarını" şöyle kabul ediyor:
    "Pratikte bütün bilinen familyalar görünen herhangi bir geçiş formu olmaksızın aniden ortaya çıkmaktadır." (R.B. Goldschmidt, American Scientist, vol. 40, sf. 97)

    Ünlü evrimci doğabilimci A. H. Clark, şöyle der:
    "Madem ki biz fosil veya yaşayan büyük gruplar arasında geçiş gösteren en ufak bir delile sahip değiliz o halde, böyle ara tiplerin hiç bir zaman olmadığını kesinlikle kabul etmemiz gerekir." (Clark, A.H. in The New Evolution: Zoogenesis, A.H. Clark. ed Williams and Baltimore, sf. 189)

    Ara geçit formu olmamasının anlamını Evrimciler de kabul etmektedirler: Canlılar "birden bire" ortaya çıkmışlardır. Ve açıktır ki, "birden bire ortaya çıkmak" demek, yaratılmak demektir.
    Ancak kuşkusuz canlıların "birden bire" ortaya çıkmış, yani yaratılmış oldukları gerçeği, Evrimciler tarafından, "ideolojik" nedenlerden dolayı kabul edilemez. Üstte sözlerini aktardığımız birkaç bilim adamı bunu itiraf etse de, genel olarak Evrimciler, "ara geçit formu bulunmadığı" gerçeğini kabul etmezler.

    Bu durumda Evrimcilerin yaptıkları tek bir şey vardır. Milyonlarca yıl önce yaşamış ve soyu tükenmiş olan bazı canlıların fosillerini bulur ve bu fosillerin birer "ara geçit formu" olduğunu öne sürerler. Bu yöntemle üretilmiş olan sözde ara geçit formları da, tüm dünyaya "Evrimin büyük delili" olarak gösterilir. Oysa Evrimciler tarafından "işte ara geçit formu" diye öne sürülen bir kaç canlının da hiçbiri gerçekte böyle bir özelliğe sahip değildir. Zamanla bu gerçek ortaya çıkmıştır.
    Örneğin Evrimciler tarafından yaklaşık 70 milyon yıl önce soyu tükenmiş bir canlı olarak tanıtılan ve sudan karaya geçiş formu olarak gösterilen Coelacanth (Rhipitistian Crossopterigian) adlı balık, Evrimcilerin büyük şaşkınlığı altında, 1939 yılında Madagaskar açıklarında canlı olarak bulunmuştur. Aynı balık daha sonra açık denizlerde 50'ye yakın kez yakalandı. Ve görüldü ki, balığın "ara geçit formu" olarak tanıtılmasına neden olan organları (iç kulak girintileri, baş tipli omurgası ve yüzme kesesi) hiç de "ara geçit formu" olacak özelliklere sahip değildi.

    Evrimciler tarafından "işte büyük delil" olarak sunulan ikinci canlı ise, Archaeopteryx adıyla bilinen 135 milyon yıllık bir kuş fosiliydi. Hayvan, kanat kenarlarındaki pençeye benzer organları, küçük dişleri ve kuyruğundaki omurgası nedeniyle Evrimciler tarafından "sürüngenlerden kuşlara geçiş formu" olarak tanıtıldı. Ancak ilerleyen yıllarda, 1984'de Batı Teksas Çölü'nde bulunan 225 milyon yıllık bir kuş fosili tüm bu iddiayı çürüttü. Çünkü Protoavis adı verilen bu hayvan, "kuşların atası" olduğu öne sürülen Archaeopteryx'ten 75 milyon yıl daha yaşlı olmasına rağmen tam bir kuştu. Ayrıca Archaeopteryx'in "ara geçit formu" olarak gösterilmesindeki en büyük neden olan pençeleri de hiç bir şey ifade etmiyordu: Bugün Güney Amerika'da yaşayan Opisthocomus Hoatzin adlı kuşun da pençeleri vardır.

    Yani, canlılar bir anda görülüyorlar.

    Yeryüzü tarihi, devirlere, devirler zamanlara, zamanlar da dönemlere ayrılarak incelenir.

    1. Prekambriyen (Kambriyen öncesi) Devir (4.6 milyar - 543 milyon yıl)

    Prekambriyen (Kambriyen öncesi) dönem, yeryüzü tarihinin en eski ve en uzun devri olarak kabul edilir. Bu uzun devir de, kendi içinde dönemlere ayrılarak incelenir. 4.6-3.8 milyar yıl arası, Hadeyan dönemi olarak adlandırılır. Bu, yeryüzü kabuğunun henüz oluştuğu bir dönemdir. Arkeyan dönemi, 3.8-2.5 milyar yıl arasıdır. Daha sonra Proterozoik dönem adı verilen, 2.5 milyar - 543 milyon yıl arası yaşanan dönem gelmektedir. Fosil kayıtlarında bu dönemlere ait tek hücreli ve çok hücreli mikroorganizmaların çeşitli izleri bulunmaktadır.

    2. Fanerozoik Devir (543 milyon yıl - Günümüz)

    Fanerozoik, kelime anlamıyla "görünür ya da bilinen yaşam" demektir. Fanerozoik devir, üç zaman dilimine ayrılarak incelenir: Paleozoik zaman, Mezozoik zaman, Senozoik zaman.

    2 A. PALEOZOİK ZAMAN (543 - 251 milyon yıl)

    Yaklaşık üç yüz milyon yıl süren Paleozoik, Fanerozoik devirin ilk ve en uzun zamanıdır. Paleozoik boyunca iklim genel olarak nemli ve ılımandı. Zaman zaman ise buzul çağları yaşanmıştı.

    Paleozoik Zaman, Kambriyen dönemi, Ordovisyen dönem, Silüriyen dönem, Devoniyen dönem, Karbonifer dönem ve Permiyen dönem olmak üzere 5 ayrı döneme ayrılarak incelenir:

    Kambriyen Dönemi (543 - 490 milyon yıl)

    Kambriyen dönemi, günümüzde yaşamakta olan temel canlı gruplarının (filum) tümünün, hatta soyu tükenmiş çok daha fazlasının birdenbire ortaya çıktığı jeolojik dönemin adıdır. (Filum, canlıların sınıflandırmasında, alemden sonra gelen en büyük kategoridir. Filumlar, canlıların organlarının ve dokularının sayıları ve çeşitliliği, beden simetrisi ve diğer iç organizasyona göre belirlenir. Günümüzde 35 olarak belirlenmiş olan filum sayısı, Kambriyen döneminde yaklaşık 50 kadardır.) Bu ortaya çıkış öylesine ani ve geniş çaplı olmuştur ki, bilim adamları buna "Kambriyen patlaması" adını vermişlerdir. Evrimci paleontolog Stephen Jay Gould bu olayı "yaşamın tarihindeki en dikkate değer ve şaşırtıcı olay" olarak nitelerken, evrimci zoolog Thomas S. Ray, "çok hücrelilerin kökeni konusunun yaşamın başlangıcı kadar olağanüstü bir olay" olduğunu yazmıştır.

    Paleontoloji biliminin Kambriyen patlamasıyla ilgili olarak ortaya koyduğu bilgilere bakıldığında, bu bilgiler açıkça Yaratılışı kanıtlamakta, evrim teorisini çökertmekte olduğu görülmektedir. Çünkü Kambriyen'den önceki dönem, ağırlıklı olarak tek hücreli canlıların yaşadığı, nadir olarak da belirgin özellikleri olmayan, göz ve ayak gibi kompleks yapılardan yoksun çok hücreli canlıların hüküm sürdüğü bir dönemdir. Dolayısıyla, Kambriyen canlılarına hayali evrimsel geçişi gösteren tek bir delil bulunmamakta, bu canlıların atası olduğu iddia edilebilecek tek bir fosil öne sürülememektedir. Tek hücrelilerin yaşadığı bu ıssız ortamda, birdenbire, son derece kompleks özellikleri ile hayranlık uyandırıcı bir canlı çeşitliliği meydana gelmiştir. Bu patlamayla; aralarında birbirlerinden çok belirgin farklılıklarla ayrılan canlılar ortaya çıkmıştır. Bu durum, yaşamış canlılar ve Kambriyen'de yaşamış canlılar arasında, hem soy bağı hem de komplekslik açısından çok derin boşluklar ortaya çıkarmıştır. Bu boşluklar öylesine dikkat çekicidir ki, canlı grupları arasında süreklilik kanıtlaması gereken evrimciler, bunlar arasında teorik düzeyde dahi akrabalık ilişkileri kurabilmiş değillerdir.

    Kambriyen dönemi, canlılık tarihinin en başında birbirinden son derece farklı canlıların, oldukçakompleks yapılarla aniden ortaya çıkmış olduklarını göstermektedir, ki bu durum tam da Yaratılışın öğrettiği bir gerçektir. Canlıların sahip olduğu mükemmel yapıların kökeni Allah'ın yaratmasıdır. Bu mükemmel yapılar, tesadüflere dayalı evrim teorisinin gerektirdiği gibi eksik, yarım ve işlevsiz aşamalar sergilemeksizin, kusursuzca fosil kayıtlarında belirmişlerdir.

    Ordovisyen Dönem (490 - 443 milyon yıl)

    Bu dönemde çok sayıda farklı deniz omurgasızı yaşamıştır. Fosil kayıtları, Ordovisyen döneminde deniz hayvanları familyalarında çok büyük bir zenginlik olduğunu ortaya koymuştur. Bu döneme ait kara bitkileri fosilleri de bulunmaktadır. Ordovisyen'de global iklim değişiklikleri yaşanmış ve bu durum bazı türlerin soyunun tükenmesiyle sonuçlanmıştır. Ordovisyen dönemde yaşanan buzul çağlarının sebep olduğu bu durum, "Ordovisyen yok oluşları" olarak tanımlanır.

    Ordovisyen döneminde yaşayan canlıların bazıları günümüzde halen soylarını devam ettirmektedir. Bu canlılardan biri at nalı yengeçleridir. 450 milyon yıllık at nalı yengeci fosili, bu canlıların günümüzden yaklaşık yarım milyar yıl önce de aynı özelliklere ve kompleks donanımlara sahip olduğunu göstermektedir. Bilinen en eski ve en eksiksiz su örümceği fosili de, Ordovisyen dönemine (425 milyon yıl) aittir ve canlıların milyonlarca yıldan beri değişmeden kaldıklarının bir diğer önemli delilidir. Bu gerçekler, Darwinistlerin senaryolarına göre canlıların evrim geçirmeleri gereken bir dönemde, evrimin hiçbir şekilde yaşanmadığının ispatıdır.

    Silüriyen Dönem (443 - 417 milyon yıl)

    Sıcaklıkların yeniden artmasıyla, buzulların eridiği ve bazı kıtaların sular altında kaldığı bu döneme ait bol miktarda kara bitkisi fosili bulunmaktadır. Ayrıca bu döneme ait, deniz lalesi gibi derisidikenlilerin, deniz akrepleri gibi eklembacaklıların, çenesiz balıklar ve zırhlı balıklar gibi bazı balık türlerinin ve ayrıca bazı örümcek türlerinin çeşitli fosilleri de vardır.

    Devoniyen Dönem (417 - 354 milyon yıl)

    Bu döneme ait sayısız balık fosili bulunmaktadır. Devoniyen döneminde de bir "kitlesel yok oluş" yaşanmış ve bazı türlerin soyu tükenmiştir. Bu kitlesel yok oluştan, mercan resifleri etkilenmiş, tabülat-stromatoporoid (resif oluşturan bir tür mercan) resifleri ise tamamen yok olmuştur.

    Devoniyen dönemde yaşamış olan binlerce balık fosilinin, günümüzde yaşayan pek çok balık türünden hiçbir farkı yoktur. Bu da bir kez daha, yüz milyonlarca yıldır canlıların hiçbir değişime uğramadığının ve aşamalı olarak evrimleşmenin söz konusu olmadığının önemli bir delilidir.

    Karbonifer Dönem (354 - 290 milyon yıl)

    Kömür çağı olarak da bilinen bu dönem, Aşağı Karbonifer veya Mississippiyen ve Yukarı Karbonifer veya Pensilvaniyen olmak üzere iki alt döneme ayrılır. Kıta çarpışmaları sonucu karaların yükselip alçalması ve kutup buzullarına bağlı olarak denizlerin yükselip alçalması, bu dönemde yeryüzünü ve canlı hayatını şekillendiren önemli olaylardır. Bu döneme ait, pek çok sayıda kara ve deniz canlısı fosili bulunmaktadır. Bu fosillerin en ünlülerinden biri, Coelacanth fosilidir. Uzun yıllar boyunca, Darwinistler tarafından sözde bir ara form olarak lanse edilen ve daha sonra da bu iddianın doğru olmadığı bizzat Coelacanth'ın kendisi tarafından ispatlanan bu canlı, günümüzde halen yaşamaktadır. Ve milyonlarca yıldır hiçbir değişikliğe uğramamış, asla "evrim" geçirmemiştir. Coelacanth, Darwinistlerin evrimi destekleyen "ara fosil" iddialarının aksine, evrimi tümüyle yalanlayan bir "yaşayan fosil" örneğidir. Evrimi yalanlayan bunun gibi milyonlarca yaşayan fosil örneği vardır. Ama evrimciler tarafından sayısız spekülasyona maruz kalan Coelacanth'ın bir yaşayan fosil olarak ortaya çıkması, evrimciler açısından büyük bir yıkımdır.

    Permiyen Dönem (290 - 248 milyon yıl)

    Paleozoik zamanın son dönemi olan Permiyen'in sonunda büyük bir kitlesel yok oluş daha yaşandı. Bu kitlesel yok oluş, Paleozoik'in de sonu oldu. Fosil kayıtları, bu büyük yok oluş sırasında, canlı türlerinin %90-95'inin soylarının tükendiğini göstermektedir. Buna rağmen, Permiyen döneminden günümüze dek varlığını devam ettiren canlılar da bulunmaktadır. 230 milyon yıllık yusufçuk, 240 milyon yıllık örümcek gibi Permiyen dönemi canlılarının fosil örnekleri, tarihin hiçbir döneminde evrim yaşanmadığının ispatlarındandır.

    2 B. MEZOZOİK ZAMAN (248 - 65 milyon yıl)

    Mezozoik zaman, Trias, Jura ve Kretase olmak üzere üç ayrı döneme ayrılmaktadır. Dinazorlar, Mezozoik zamanda yaşamış ve yok olmuşlardır.

    Trias Dönemi (248 - 206 milyon yıl)

    Trias dönemiyle birlikte yeni Mezozoik adı verilen yeni bir zaman başlamıştır. Trias döneminde yaşayan canlılara ait dünyanın dört bir yanından çok sayıda fosil elde edilmiştir. Fosil kayıtları bu dönemde hem kara hem de deniz canlılarının çok geniş bir çeşitliliğe sahip olduğunu göstermektedir. Diğer tüm dönemlere ait olduğu gibi bu döneme de ait, evrimcilerin olmasını umduğu tek bir ara geçiş canlısı fosili dahi yoktur.

    Jura Dönem (206 - 144 milyon yıl)

    Mezozoik zamanın bu dönemi, dinazorların sayıca ve çeşit olarak yaygın olduğu bir dönemdir. Jura döneminin sonunda ammontlerin, deniz sürüngenlerinin ve midye ve istiridye türlerinin bazılarının soyu tükenmiştir.

    Jura döneminden beri değişmeden, yani hiçbir şekilde evrim geçirmeden varlıklarını devam ettiren ise pek çok canlı vardır. Fosil kayıtları bu canlıların örnekleriyle doludur. Örneğin bilinen en eski timsah fosillerinden biri yaklaşık 200 milyon yıllıktır. Tuatara kertenkelesinin de 200 milyon yıl öncesine ait fosil örnekleri bulunmaktadır. Karideslerin, Jura dönemine ait pek çok fosili vardır. Bu canlılar, günümüzde sahip oldukları mükemmel sistem ve kompleks yapıların aynısına milyonlarca yıl önce de sahiptirler.

    Kretase Dönem (144 - 65 milyon yıl)

    Mezozoik zamanın son dönemi olan Kretase, dinozorların soylarının tükendiği dönem olarak bilinmektedir. Dinozorlarla birlikte pek çok kara sürüngeni ve bitki türü de yok olmuştur.

    Öte yandan, bu dönemde yaşayan deniz yıldızları, yengeçler, bazı balık türleri, su akrepleri, örümcekler, yusufçuklar, deniz kaplumbağaları, timsahlar gibi pek çok hayvan türü ve çok çeşitli bitkiler günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. 135 milyon yıllık deniz yıldızı fosili, 140 milyon yıllık at nalı yengeci fosili, 125 milyon yıllık gingko ağacı yaprağı fosili gibi fosil örnekleri bu gerçeğin delillerinden sadece birkaçıdır. Aradan geçen milyonlarca yıla rağmen aynı kompleks sistemlere sahip olan bu canlılar, Darwinistlerin doğa tarihine dair iddialarını geçersiz kılmaktadır.

    2 C. SENOZOİK ZAMAN (65 milyon yıl - günümüz)

    Kretase döneminin sona ermesiyle birlikte günümüze kadar olan devri kapsayan Senozoik zaman başlamaktadır. Jeologlar ve paleontologlar yakın zamana kadar Senozoik dönemi, uzunlukları bakımından oldukça eşitsiz olan iki alt bölüme ayırarak incelemekteydiler: Tersiyer ve Kuaterner. Bunlardan Tersiyer 65 milyon yıl öncesinden 1.8 milyon yıl önceye kadarki bölümü kapsarken; Kuaterner'in son 1.8 milyon yıllık dönemi içine aldığı kabul edilmekteydi. Yakın zamanda Senozoik, üç döneme bölünerek incelenmeye başlandı. Yeni sisteme göre Senozoik devrin üç dönemi: Paleojen, Neojen ve Kuaternerdir.

    Tıpkı diğer zamanlarda olduğu gibi, Senozoik zamana ait fosil kayıtları da çok bol miktardadır. Bu fosil örnekleri canlıların ortak bir atadan rastlantılarla türediğini ileri süren evrim teorisinin doğru olmadığını göstermektedir.

    Tüm bu jeolojik dönemlere ait elde edilen fosil örneklerinin en belirgin özelliklerinden biri, canlıların jeolojik dönemler boyunca değişime uğramamalarıdır. Diğer bir deyişle, bir canlı türü, fosil kayıtlarında ilk olarak nasıl belirdiyse, bu tür yok olana kadar veya günümüze gelene kadar on milyonlarca, hatta yüz milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişim göstermemekte, aynı yapıyı korumaktadır. Bu, canlıların hiçbir evrime uğramadıklarının açık bir delilidir

    Canlıların tarihi, evrim teorisini kesin ve açık olarak yalanlamaktadır. Birbirinden tamamen farklı canlı türlerini yoktan var eden, yeryüzünü canlılık için elverişli kılan üstün güç ve sonsuz ilim sahibi Yüce Allah'tır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Carmanja -- 15 Mayıs 2010; 0:58:07 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: iö


    quote:

    Orijinalden alıntı: d_v_a87


    quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja


    quote:

    Orijinalden alıntı: ilkerinanç

    aman abi yatratıcı falan girme hemen bu bölüme mesaj atması engellendi diye avatarının altına yazarlar.yok diye rahatlıkla konuşabilirsin ama var falan diyemezsin burada kural bu...


    Nedenki? Burası bilim bölümü değil mi? Bilim yaratılışı ispat eder.


    safsata yapayın.. bilimin dini inanışlar ile bir ilgisi yoktur. bilim objektiftir..bağnaz değil..

    Günümüzde bilim=dinsizlik olarak algılanıyor ilginç

    sanatçı yaşadığı toplumun aynasıdır diye bir laf var ya bilim yaşadığı toplumun aynasıdır diye bir lafta olmalı.
    Bilimin en ileri gittiği yerler avrupa,abd ve bilim adamları ezici bir çoğunluğu dinsizken bilimin en geri kaldığı yer fakirlik ve din iken bilimi neye endeksleyebiliriz?
    Şimdi diyeceksiniz ki efendim onlar dini yansıtmıyor.Hadi 1 olu 2 olur Suudi Arabistan'da bilim yok Afganistan zaten sıfır diğer teokrasiyle yönetilen ülkelerde bilimden eser yok çok sevdiğiniz Osmanlı'da bile batıl inançlara dayanarak gözlemevi yıkılmışken siz din ile bilimin birlikte gideceğini mi sanıyorsunuz?
    Sizin dediğiniz din yanlış bir cevap anahtarından ibaret o yanlış cevap anahtarına uyup zaten cevapları tanrı kutsal kitabında vermiş biz bilim yaparak aramayalım deseydik hala dünyanın düz olduğunu sanacaktık.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nietzsche

    quote:

    Sinkroton cihazı tarafından üretilen güçlü x ışınları ile yapılan taramada, fosillerinde kalan yumuşak dokusu incelenmiş ve bu kuşların günümüz kuşları ile aynı çinko ve kalsiyum oranlarına sahip olduğu keşfedilmiştir.

    Bunun için kanıtınız var mı?
    quote:

    Darwinin bu hayalini gerçekleştirecek kişiye 100bin lira vereceğim.

    Siz bana yaratılışı kanıtlayan fosil getirin ben size 400.000 tl vereyim.(oktar babuna sürekli fosiller yaratılışı kanıtlıyor diyor çünkü)


    Merhaba Nietzche Nasılsınız?

    Kanıt getirdiğim takdirde, ara form olduğu görüşünüz değişecek midir? Ki zannetmiyorum, Yukarıda kanıtıyla yazdıklarıma inanmadığınız için bunu demek zorunda kalıyorum. Kanıtlısına da kanıtsızına da inanmıyorsunuz ki?

    2. sorunuz için; Yukarıdaki yazımı okuyunca tam aradığınız şey biraz daha netleşecektir. O zaman fosil resimleri ekleyeceğim zaten. Ancak önce bunun temelini bilmek gerekir.






  • Yusufçuk. 150 milyon yıldır hala güzeller hala simetrikler hala mühendislik harikasıdırlar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Carmanja -- 15 Mayıs 2010; 1:11:27 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja


    quote:

    Orijinalden alıntı: nietzsche

    quote:

    Sinkroton cihazı tarafından üretilen güçlü x ışınları ile yapılan taramada, fosillerinde kalan yumuşak dokusu incelenmiş ve bu kuşların günümüz kuşları ile aynı çinko ve kalsiyum oranlarına sahip olduğu keşfedilmiştir.

    Bunun için kanıtınız var mı?
    quote:

    Darwinin bu hayalini gerçekleştirecek kişiye 100bin lira vereceğim.

    Siz bana yaratılışı kanıtlayan fosil getirin ben size 400.000 tl vereyim.(oktar babuna sürekli fosiller yaratılışı kanıtlıyor diyor çünkü)


    Merhaba Nietzche Nasılsınız?

    Kanıt getirdiğim takdirde, ara form olduğu görüşünüz değişecek midir? Ki zannetmiyorum, Yukarıda kanıtıyla yazdıklarıma inanmadığınız için bunu demek zorunda kalıyorum. Kanıtlısına da kanıtsızına da inanmıyorsunuz ki?

    2. sorunuz için; Yukarıdaki yazımı okuyunca tam aradığınız şey biraz daha netleşecektir. O zaman fosil resimleri ekleyeceğim zaten. Ancak önce bunun temelini bilmek gerekir.

    İşte bende bunu söylemenizi bekliyordum.Neden Harun Yahya'yı kimse ciddiye alıp 10trilyonu alayım dememesinin sebebini çok güzel özetlemişsiniz.

    quote:

    -Bana bir kırlent getir 10trilyon vericem
    -Buyur abi getirdim
    -Bu kırlent sarı ben kırmızı istiyorum
    -Buyur abi kırmızı kırlent
    -Bu kırmızı kırlent desensiz ben desenli istiyorum
    -Buyur abi desenli kırmızı kırlent
    -Bu ceylan desenli kırmızı kırlent ben aslan desenli kırmızı kırlent istiyorum
    -Buyur abi aslan desenli kırmızı kırlent
    -Bu dişi aslan desenli kırmızı kırlent ben erkek desenli kırmızı kırlent istiyorum
    .
    .
    .
    Bitmezzz

    Bu arada pek bakamadım ama gözüme çarpan bir iki nokta oldu 7000yıl konusu ile ilgili Tanrının 1 günü 1000 yıla eşit filan gibi söylemler var.Harun Yahya'nın okuduğu hadiste görürseniz zaten 7 gün 7000 yıla eşit diyor insan için indirgenmiş yıl 7000 zaten.
    İkinci husus ise alakalı olmasada kaygusuz abdaldan bir dörtlükle anlatmak istiyorum

    yücelerden yüce gördüm,
    erbabsın sen koca tanrı.
    alem okur kelam ile,
    sen okursun hece tanrı.


    Nasılsa imam cemaat ilişkisi değil mi.Biz bile birbirimizle uyum kurmuşken nasıl olur da tanrı bizim ölçülerimiz ile uyum kuramaz ve anlam karışıklığına yol açar?1 günü 1000 yılmış.Pehh
    İyi bırakalım standart ölçüleri.Bakın dünya 2 günde ne hale geliyor?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Carmanja



    Yusufçuk. 150 milyon yıldır hala güzeller hala simetrikler hala mühendislik harikasıdırlar.

    Ortaya bir kanıt sunuyorsunuz 150milyon yıldır aynı diye.150 milyon yıl önceki fosilini koymuyorsunuz.
    Bir koyunda karşılaştırma yapalım.İmana gelelim.




  • 
Sayfa: önceki 5051525354
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.