Şimdi Ara

Erdoğan:Burası Konstantinapol değil ama burayı Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
40
Cevap
0
Favori
1.185
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • https://tr.sputniknews.com/turkiye/201906021039225451-erdogan-burasi-istanbul-diger-adiyla-islambol-ama-konstantinapol-olarak-gormek-isteyenler-var-/?utm_source=https://t.co/DYRvN1S4tE&utm_medium=short_url&utm_content=m8Pr&utm_campaign=URL_shortening


    Erdoğan: Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinapol değil ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var


    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinapol değil ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var" dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından İstanbul'un fethinin 566. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen 'Yenikapı'da Enderun Teravihi'nin ardından kendisini bekleyen vatandaşlara seslendi.

    Erdoğan, önemli gecede, yüz binlerin enderun teravihini birlikte eda ettiğini dile getirdi.

    Bu buluşmanın büyük anlam taşıdığını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:



    "Ülkemizde hatırlayın 'Zulüm 1453'te başladı.' diyenler var. Hatırlıyorsunuz o günleri değil mi? Bu akşam burada da zulüm değil, fethin 566. yıl dönümünü tesit edenler var. Kardeşlerim, 'İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez, zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.' Evelallah, o küçük idraklere karşı, idrakin büyüğünü ortaya koymuştur 566. yıl dönümünde. Ancak benim sizden bir istirhamım var. Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinapol değil ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var. 22 gün sonra burasının nereden nereye geldiğini tam manasıyla ortaya koymak için gece demeden, gündüz demeden tüm kardeşlerimize ulaşmamız lazım. Onlara bu gerçeği anlatmamız lazım. 'Zulüm 1453'de değil, fethi mübin 1453'de başladı ve 566 yıl oldu' dememiz lazım. Bunun için de çok çalışmamız lazım. Allah yar ve yardımcımız olsun. Hiç unutmayın evelallah bu millet ezanlarının susturulmasına müsaade etmedi. Bu ülkede Kuran sesi dinmedi, bayrak inmedi. Onun için tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız diyerek yola devam edeceğiz. Allah yar ve yardımcımız olsun. Şu hadisi unutmayın, 'Kişi sevdikleriyle beraberdir.' Biz birbirimizi çok seviyoruz, böyle sevmeye de devam edeceğiz."
    Konuşmasının ardından Erdoğan, vatandaşlarla hatıra fotoğrafı çektirdi.







  • Aman nedir İbraam Bey?
    — Kasabamıza bir cami yaptıracağız ki, beri
    benzer bir cami değil, vilâyette bile eşi olmayacak...
    İki minareli ve her minaresinde üçer şerefeli ve sekiz
    kubbeli ve ramazanda mahyalı ve kubbe içi altın
    yaldız bezeli ve içi mermer döşeli ve kapıları ince iş
    oymalı ve sedef kakmalı ve mihrabı hâlis somaki taşı
    ve minberi nakışlı, ve Kabe örtülü ve ayrıca, «Sa.-
    kal-ı Şerif» li ve kürsüleri cevizden... Ve de kasabamızın
    şerefine lâyık, müslümanın göğsünü kabartan
    bir cami... Karşısına geç bak, seyrine doyum yok...
    Salkım salkım kandilleri nurlu...
    Herifin ağzından bal akıyor. Anlattı, anlattı,

    Nasıl, ister misiniz böyle bir cami? diye sordu.
    Aman istenmez mi İbraam Bey, bir de sorarsın...

    — - öyleyse hemen kasabamızda bir Cami Yaptırma
    Derneği kurulacak...
    Yahu, şimdi durup dururken bu cami de nerden
    çıktı? Anlaşılan, kabristanda nafile namazı kılmak Z ü bük'ün
    hoşuna gitmedi de, cami yaptırtacak...
    Camiye hep sevindik. En çok sevinen Aklı Evvel
    Bedir Hoca...
    Satılmış Bey,
    — Sormak ayıp olmasın ya, bunun parası nerden
    çıkacak? dedi.
    Zübük,
    — Parası kolay, dedi, müslüman isterse, bir cami
    yapar ki, tüm kasabamız kubbesinin altına girer.
    — ö y l e . . .
    — Doğru...
    — Evet...




    Eh, görürüz, pabuçları giyerken belli olur. A l lah
    vere de kazığın ucu bize dokunmasa... dedi.
    Zübükzâde İbraam anlatıyor:
    — Hep din kardeşiyiz. Aramızda ayrılık gayrıi:
    k yok. Elele verelim, birlik olalım. Millî birlik iyidir,
    çok iyidir. Ve biz lâik'iz. Din işini dünya işinden ayırırız...
    Muhalifler de can kardeşlerimiz... Siyaset ayr
    ı . . . Ona kimsenin diyeceği yok... Seçim gelende,
    surda çıkar gönlümüzce sövüşürüz de, dövüşürüz
    d e . . . Ama bura başka... İşte muhaliflere kucağımızı
    açtık. Şimdi cümlenize bir t e k l i f im var: Demindenber
    i anlattığım gibi, bir Cami Yaptırma Derneği kuracağız.
    Bu derneğin başına akıllı, b i l g i l i , okumuş, sözü
    dinlenir bir başkan 'gerek... Böyle bir zat aramızda
    var çok şükür. Avukat Burhan Bey kardeşimiz kasabamızın
    nâdir y e t i ş t i r d i ğ i , en değerli, içimizde en çok
    okumuş bir hemşerimizdir. Avukat Burhan Bey kardeşimizden
    rica ediyoruz; kendisi bu Cami Yaptırma
    Derneğimizin başına g e ç s i n . . . Bize yol göstersin, hep
    ardından gidelim. Avukat Burhan Bey kardeşimiz,
    l ü t f en bu hizmetimizi kabul buyursunlar... Teklifim
    bu, ne dersiniz sayın hemşeriler?..
    Bir alkış koptu ki, gök gürlemesi yanında hiç kalır.
    Sokaklarda alkış, alanda alkış, pazar yerinde alk
    ı ş . . . Memleket alkıştan yıkılacak, camlar zangırdıyor.
    Ben alkışın kuvvetini ilk o zaman gördüm. Kıyamet
    kopuyor. Millet,
    — Yaşa İbraam Bey, diye bağırarak alkış tutuyor
    k i , kulaklar sağır olacak... '
    Bizim doksanlık koca İrfan Dede, hamiyyetinden
    ağlıyor. Gözyaşları ak sakalından süzülüyor.
    Aklı Evvel Bedir Hoca, oturduğu yerden kalktı:


    Şükür bugünleri de gördük, muhaliflik muvaf
    ı k l ık kalmadı. Hep bir din kardeşi olduğumuz b i l i n d
    i . . .
    Saat tutmadım ya, çeyrek saat mi, yirmi dakika
    mı ne, alkış sürdü. Avukat Burhan yavaş yavaş y ü r ü dü,
    mikrofonun önüne geldi. Velâkin yüzü gölgeli ve.
    suratı karmakarış. Kaşlarını çatmış, nursuz süratini
    asmış. Ulan bu avukat Burhan alçağına da şimdi n'ol
    u y o r . . .
    . B a ş l a d ı konuşmaya:
    — Sayın hemşerilerim... Gösterdiğiniz teveccühe
    teşekkür ederim, sağolun. Ancak ben bu vazifeyi
    yapamıyacağım. Çünkü...
    Bir uğultu yükseldi, sözünün arkası anlaşılmadı.
    Uğultu kesilince avukat Burhan konuştu,
    — İlkin ben kasabamıza cami yaptırılmasını doğru
    bulmuyorum...
    Derdemez, bir homurdanma çıktı milletten. Kimi,
    • •
    — Yuuu!.. diye bağırır. Kimi,
    — Ulan namussuz!.. °
    — Zındık!..
    — Kâfir!., diye haykırır.
    Avukat Burhan,
    — Müsaade ederseniz, neden cami yaptırmamızın
    doğru olmadığını açıklıyayım... dedi.
    — İstemez!..
    — Defol!..
    — İn aşağı!..
    — Çekil!..
    Zübükzâde İbraam Bey, Burhan'ın yanına geldi,
    mikrofonu çekip konuştu:
    — Muhterem vatandaşlar, aziz hemşerileriml
    Bizim her türlü fikre hürmetimiz vardır. Belki Sayın

    Burhan Bey'in de bir f i k r i olur. Onun için rica ediyorum.
    Müsaade edin de konuşsun. Cami yaptırmamıza
    neden karşı olduğunu açıklasınlar. Ak koyun, kara
    koyun seçilsin, vatandaşlar. Herkesin niyeti anla- ,
    şılsın hemşeriler...
    Sonra sesini yükselterek,
    — Bir hakikat kalmasın âlemde Alîahım nihân!..
    d i y e bağırdı.
    M i l l e t bu sözü dua sanıp,
    — Amiiin! diye ünnedi.
    Bunun üzerine avukat Burhan yeniden konuşmağa
    b a ş l a d ı :
    —• Hemşeriler, isterseniz susayım, konuşmıyayım...
    - — K o n u ş , konuş bre zındık!..
    — Konuş dinsiz imansız!.. Konuş.
    Konuştu:
    — Sayın/büyüklerim, sevgili hemşerilerim. Bizim
    başımıza her ne kötülük gelmişse, bilgisizlikten gelmiştir.
    Biz b i l g i s i z l i k t en çok çektik, daha da çekmekteyiz.
    Cami yaptıralım, diyorsunuz, iyi, hoş... Başüstüne
    yaptıralım. Ama cami ne gerek? Kasabamızda
    cami yok mu? Cemaat dolup dolup taşıyor da, camimiz
    almıyor mu? Şükür Allaha camimiz var, atalarımızdan
    kalma... Eskidir, yıkıktır, derseniz, anlarım.
    Bana kalsa yeniden cami istemez. Çünkü gereği
    y o k . . . Gelin, bu derneği kuralım, ama Cami Yaptırma
    Derneği olmasın da, Okul Yaptırma Derneği olsun.
    Okul yaptıralım.
    Homurtular gene yükseldi:
    — Cami de ister, okul da...
    — Susalım, susalım.
    Burhan Bey konuştu:
    — Kasabamızda bir tek ilkokul var. O da okula


    benzemez. Çocuklarımıza yetmez oldu. Dershaneler-,
    de üstüste yığılmışlar. 70 çocuk, 80 çocuk bir dersanede.
    Hocanın dediği anlaşılmaz. Kışı var, karı var.
    Çocuklar bir saat yoldan yayan yapıldak gelirler. Bıldır,
    dul karı Dudu'nun oğlunu, okula giderken canavar
    (kurt) nasıl parçaladı, unuttunuz mu? Kasabanın
    ötey başında bir ilkokul daha yaptıralım. Para toplıyalım.
    Topladığımız para yetmezse, hükümete «Biz
    anca bunu topladık, üstünü de sen ekle!» diyelim.
    Gelin cami işinden dönelim, camimiz var. Okul yaptıralım.
    Avukat Burhan yumuşak yumuşak konuşurken,
    Zübük oturduğu yerden ona diklenerek,
    — Cami de ister okul da... dedi.
    Burhan,
    — ö n c e okul ister... dedi.
    İbraam Bey, -
    — Biz muhalifleri aramıza bozgunculuk çıkarsınlar
    diye sokmadık. Muhalif kardeşlerimizin Burhan
    Bey gibi düşünmediklerini b i l i y o r u z . . . deyince odadaki
    muhalifler,
    — Helbette... Cami isteriz diye çığrışmağa başladılar.
    Avukat Burhan baktı, arkadaşları da kendine
    karşı. Birden parladı:
    — Yahu, kendimizi kandırıyoruz...
    Aklı Evvel Bedir Hoca fırladı:
    — Çocuklar uzaktan gelirmiş okula... Ya camiye
    beli bükülmüş koca'lar nerden gelir?
    Zübükzâde fırlayıp, Burhan Bey'in elinden mikrofonu
    kapmasiyle gümbür gümbür lâfa g i r i ş t i :
    — Muhterem ve aziz vatandaşlarım!
    Yahu, bu bizim Zübük oynağı, tam başbakan olacak
    soytarı. Yazık, bu küçük yerde, aramızda değeri

    anlaşılmıyor. Herifin bir ^«Muhterem ve aziz vatandaşlarım!
    » deyişi var, tıpkısına başbakan ağzı....Böyle
    dedikten kelli gerisini söylemesi bile boşuna...
    — Burhan Bey, anlaşılıyor k i , okulu bahane göst
    e r ip kasabamıza bi cami-i şerif inşaasına mâni olmak
    istiyorlar. Okul, okul, der durur... Müslümanlar
    bunun bahane olduğunu anlamaz mı?
    Bunu deyip,Burhan Bey'e yöneldi. Elini de avukatın
    suratına doğru kaldırınca, şamarlayacak sandık.
    — Burhan Beeey, Burhan Beeey, diye bağırdı.
    Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz... Sen,
    kendine gel biyol! Biz bu yabancı ve zararlı ceryanlara
    kapılmış sözlerin ne demeğe geldiğini anlarız
    çok şükür. Vah vah... Bir hemşerimizi böyle görmek
    bizi üzdü. B i z ' b i r l i k o l a l ım diye çabalıyoruz, isen i k i l
    ik çıkarıyorsun... Yazııık!.. Bunlar hep komonist oy
    u n i a r ı . . . Bizi, bilmez belleme. Daha sen hangi çayır
    a kodumsa ordasın... Efendi, şunu bil ki, kasabamıza
    cami-i şerif inşa edilecektir ve de hiçbir kuvvet
    bizi yolumuzdan s'apıtamaz, ne de biz...
    Bir alkış koptu, sözünün gerisi anlaşılamadı. Milletin,
    — Yaşa İbraam Bey!., diye bağırmaktan sesi
    çata II a ş t ı .
    Zübükzâde'mizin sözü üstüne yok. Cenabı Allah
    bir çene vermiş. Allah kem gözlerden saklıya. Böyle
    yüz avukatı cebinden çıkarır.
    Burhan Bey dersen kıpkırmızı olmuş,
    -r- Bre Zübük, diye bağırdı, ulan, cami cami der
    durursun, hey bînamaz, ömründe bikez şu camiye yolun
    uğradı mı?
    Burası doğru ya, avukat Burhan'ın lâfı, gürültüden
    başçavuşun katırı zartamış gibi güme g i t t i .


    Zübük,
    — Biz elhamdülillah Müslümanız ve . b e ş vakte
    beş daha katıp namazımızı evimizde kılarız... dedi.
    Burhan Bey de,
    — Gördünüz mü ya, dedi, namaz evde de kılınır.
    İlle cami gerekmez. Okul öyle değil, çocuklar evde
    okuyamaz, okul ister. Cami bir tane diyorsunuz,
    uzak diyorsunuz. Uzaksa daha i y i . . . İbadet yerine gitmek
    için zahmete girmek sevaptır.
    Herkes bağırıyor,
    —- Müslümana eziyet edecek...
    — «Müslüman azapta gerek» diyor dinsiz...
    •— Zındığı susturun!..
    1—Yahu, bir Müslüman evlâdı yok mu, şu kâfir
    in dilini kesecek...
    —• Hayını susturun!..
    Kendi partisinden olanlar kürsüye yürüdüler. Avukat
    Burhan'ı parçalıyacaklar...
    — Çık!
    — İn!..' . .
    — D e f o l ! . ..
    Avukat Burhan'ın kuyruğu,düştü büklüm
    büklüm indi aşağı... Zübükzâde 'saldıranlara karşı
    göğüs vermese, avukat Burhan'ı paralıyacaklar. Burhan
    gitti. Duyduk ki dışarı çıkınca ahâli söylemedik
    lâf komamış. Herif evine zor sığınmış.
    Avukat Burhan gidince Zübükzâde, coştu. Anlattı da anlattı. Hemen orada Cami Yaptırma Derneği
    kuruldu. Derneğe muhaliflerden de üç kişi aldık. Zübükzâde'ye
    Dernek Başkanlığı verildiysede, işlerinin
    çokluğundan almak istemedi, üç muhalifin direnmesi
    sonunda Derneğimizin Başkanı oldu.




    Bir zihniyet düşünün 17 yıllık iktidarının sallandığını görünce, değişim isteyen halkın yarısını, Terörist, Zillet, şimdi de Bizanslı ilan etmeye kalksın. Bu kafadan, bu zihniyet den, herşey beklenir. İstermisiniz bunlar İstanbul seçimlerini, tüm Türkiye geneline referandum seçimine dönüştürsün.
    ''gemicik gemicik diye baarırken kim 60 m2 evde doğup şirketleri ağzına almıyor ''

    biri halkın parası diğeri özel mülkiyet

    önce gemiciğin halk parasıyla karşılandığını 60m2 kare evinde ticaret ve karşılıklı kazanımla alındığını öğren

    özel mülkiyet ile kamu parasının farkını öğren


    her şeyden önce okumayı öğren sonra trollüğünü yap
  • Ya Aziz Nesin'in hikayelerindeki siyasetçiler gibi konuşmuyor mu gerçekten?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: dış kapının iç mandalı

    Ya Aziz Nesin'in hikayelerindeki siyasetçiler gibi konuşmuyor mu gerçekten?
    Aman nedir İbraam Bey?
    — Kasabamıza bir cami yaptıracağız ki, beri
    benzer bir cami değil, vilâyette bile eşi olmayacak...
    İki minareli ve her minaresinde üçer şerefeli ve sekiz
    kubbeli ve ramazanda mahyalı ve kubbe içi altın
    yaldız bezeli ve içi mermer döşeli ve kapıları ince iş
    oymalı ve sedef kakmalı ve mihrabı hâlis somaki taşı
    ve minberi nakışlı, ve Kabe örtülü ve ayrıca, «Sa.-
    kal-ı Şerif» li ve kürsüleri cevizden... Ve de kasabamızın
    şerefine lâyık, müslümanın göğsünü kabartan
    bir cami... Karşısına geç bak, seyrine doyum yok...
    Salkım salkım kandilleri nurlu...
    Herifin ağzından bal akıyor. Anlattı, anlattı,

    Nasıl, ister misiniz böyle bir cami? diye sordu.
    Aman istenmez mi İbraam Bey, bir de sorarsın...

    — - öyleyse hemen kasabamızda bir Cami Yaptırma
    Derneği kurulacak...
    Yahu, şimdi durup dururken bu cami de nerden
    çıktı? Anlaşılan, kabristanda nafile namazı kılmak Z ü bük'ün
    hoşuna gitmedi de, cami yaptırtacak...
    Camiye hep sevindik. En çok sevinen Aklı Evvel
    Bedir Hoca...
    Satılmış Bey,
    — Sormak ayıp olmasın ya, bunun parası nerden
    çıkacak? dedi.
    Zübük,
    — Parası kolay, dedi, müslüman isterse, bir cami
    yapar ki, tüm kasabamız kubbesinin altına girer.
    — ö y l e . . .
    — Doğru...
    — Evet...




    Eh, görürüz, pabuçları giyerken belli olur. A l lah
    vere de kazığın ucu bize dokunmasa... dedi.
    Zübükzâde İbraam anlatıyor:
    — Hep din kardeşiyiz. Aramızda ayrılık gayrıi:
    k yok. Elele verelim, birlik olalım. Millî birlik iyidir,
    çok iyidir. Ve biz lâik'iz. Din işini dünya işinden ayırırız...
    Muhalifler de can kardeşlerimiz... Siyaset ayr
    ı . . . Ona kimsenin diyeceği yok... Seçim gelende,
    surda çıkar gönlümüzce sövüşürüz de, dövüşürüz
    d e . . . Ama bura başka... İşte muhaliflere kucağımızı
    açtık. Şimdi cümlenize bir t e k l i f im var: Demindenber
    i anlattığım gibi, bir Cami Yaptırma Derneği kuracağız.
    Bu derneğin başına akıllı, b i l g i l i , okumuş, sözü
    dinlenir bir başkan 'gerek... Böyle bir zat aramızda
    var çok şükür. Avukat Burhan Bey kardeşimiz kasabamızın
    nâdir y e t i ş t i r d i ğ i , en değerli, içimizde en çok
    okumuş bir hemşerimizdir. Avukat Burhan Bey kardeşimizden
    rica ediyoruz; kendisi bu Cami Yaptırma
    Derneğimizin başına g e ç s i n . . . Bize yol göstersin, hep
    ardından gidelim. Avukat Burhan Bey kardeşimiz,
    l ü t f en bu hizmetimizi kabul buyursunlar... Teklifim
    bu, ne dersiniz sayın hemşeriler?..
    Bir alkış koptu ki, gök gürlemesi yanında hiç kalır.
    Sokaklarda alkış, alanda alkış, pazar yerinde alk
    ı ş . . . Memleket alkıştan yıkılacak, camlar zangırdıyor.
    Ben alkışın kuvvetini ilk o zaman gördüm. Kıyamet
    kopuyor. Millet,
    — Yaşa İbraam Bey, diye bağırarak alkış tutuyor
    k i , kulaklar sağır olacak... '
    Bizim doksanlık koca İrfan Dede, hamiyyetinden
    ağlıyor. Gözyaşları ak sakalından süzülüyor.
    Aklı Evvel Bedir Hoca, oturduğu yerden kalktı:


    Şükür bugünleri de gördük, muhaliflik muvaf
    ı k l ık kalmadı. Hep bir din kardeşi olduğumuz b i l i n d
    i . . .
    Saat tutmadım ya, çeyrek saat mi, yirmi dakika
    mı ne, alkış sürdü. Avukat Burhan yavaş yavaş y ü r ü dü,
    mikrofonun önüne geldi. Velâkin yüzü gölgeli ve.
    suratı karmakarış. Kaşlarını çatmış, nursuz süratini
    asmış. Ulan bu avukat Burhan alçağına da şimdi n'ol
    u y o r . . .
    . B a ş l a d ı konuşmaya:
    — Sayın hemşerilerim... Gösterdiğiniz teveccühe
    teşekkür ederim, sağolun. Ancak ben bu vazifeyi
    yapamıyacağım. Çünkü...
    Bir uğultu yükseldi, sözünün arkası anlaşılmadı.
    Uğultu kesilince avukat Burhan konuştu,
    — İlkin ben kasabamıza cami yaptırılmasını doğru
    bulmuyorum...
    Derdemez, bir homurdanma çıktı milletten. Kimi,
    • •
    — Yuuu!.. diye bağırır. Kimi,
    — Ulan namussuz!.. °
    — Zındık!..
    — Kâfir!., diye haykırır.
    Avukat Burhan,
    — Müsaade ederseniz, neden cami yaptırmamızın
    doğru olmadığını açıklıyayım... dedi.
    — İstemez!..
    — Defol!..
    — İn aşağı!..
    — Çekil!..
    Zübükzâde İbraam Bey, Burhan'ın yanına geldi,
    mikrofonu çekip konuştu:
    — Muhterem vatandaşlar, aziz hemşerileriml
    Bizim her türlü fikre hürmetimiz vardır. Belki Sayın

    Burhan Bey'in de bir f i k r i olur. Onun için rica ediyorum.
    Müsaade edin de konuşsun. Cami yaptırmamıza
    neden karşı olduğunu açıklasınlar. Ak koyun, kara
    koyun seçilsin, vatandaşlar. Herkesin niyeti anla- ,
    şılsın hemşeriler...
    Sonra sesini yükselterek,
    — Bir hakikat kalmasın âlemde Alîahım nihân!..
    d i y e bağırdı.
    M i l l e t bu sözü dua sanıp,
    — Amiiin! diye ünnedi.
    Bunun üzerine avukat Burhan yeniden konuşmağa
    b a ş l a d ı :
    —• Hemşeriler, isterseniz susayım, konuşmıyayım...
    - — K o n u ş , konuş bre zındık!..
    — Konuş dinsiz imansız!.. Konuş.
    Konuştu:
    — Sayın/büyüklerim, sevgili hemşerilerim. Bizim
    başımıza her ne kötülük gelmişse, bilgisizlikten gelmiştir.
    Biz b i l g i s i z l i k t en çok çektik, daha da çekmekteyiz.
    Cami yaptıralım, diyorsunuz, iyi, hoş... Başüstüne
    yaptıralım. Ama cami ne gerek? Kasabamızda
    cami yok mu? Cemaat dolup dolup taşıyor da, camimiz
    almıyor mu? Şükür Allaha camimiz var, atalarımızdan
    kalma... Eskidir, yıkıktır, derseniz, anlarım.
    Bana kalsa yeniden cami istemez. Çünkü gereği
    y o k . . . Gelin, bu derneği kuralım, ama Cami Yaptırma
    Derneği olmasın da, Okul Yaptırma Derneği olsun.
    Okul yaptıralım.
    Homurtular gene yükseldi:
    — Cami de ister, okul da...
    — Susalım, susalım.
    Burhan Bey konuştu:
    — Kasabamızda bir tek ilkokul var. O da okula


    benzemez. Çocuklarımıza yetmez oldu. Dershaneler-,
    de üstüste yığılmışlar. 70 çocuk, 80 çocuk bir dersanede.
    Hocanın dediği anlaşılmaz. Kışı var, karı var.
    Çocuklar bir saat yoldan yayan yapıldak gelirler. Bıldır,
    dul karı Dudu'nun oğlunu, okula giderken canavar
    (kurt) nasıl parçaladı, unuttunuz mu? Kasabanın
    ötey başında bir ilkokul daha yaptıralım. Para toplıyalım.
    Topladığımız para yetmezse, hükümete «Biz
    anca bunu topladık, üstünü de sen ekle!» diyelim.
    Gelin cami işinden dönelim, camimiz var. Okul yaptıralım.
    Avukat Burhan yumuşak yumuşak konuşurken,
    Zübük oturduğu yerden ona diklenerek,
    — Cami de ister okul da... dedi.
    Burhan,
    — ö n c e okul ister... dedi.
    İbraam Bey, -
    — Biz muhalifleri aramıza bozgunculuk çıkarsınlar
    diye sokmadık. Muhalif kardeşlerimizin Burhan
    Bey gibi düşünmediklerini b i l i y o r u z . . . deyince odadaki
    muhalifler,
    — Helbette... Cami isteriz diye çığrışmağa başladılar.
    Avukat Burhan baktı, arkadaşları da kendine
    karşı. Birden parladı:
    — Yahu, kendimizi kandırıyoruz...
    Aklı Evvel Bedir Hoca fırladı:
    — Çocuklar uzaktan gelirmiş okula... Ya camiye
    beli bükülmüş koca'lar nerden gelir?
    Zübükzâde fırlayıp, Burhan Bey'in elinden mikrofonu
    kapmasiyle gümbür gümbür lâfa g i r i ş t i :
    — Muhterem ve aziz vatandaşlarım!
    Yahu, bu bizim Zübük oynağı, tam başbakan olacak
    soytarı. Yazık, bu küçük yerde, aramızda değeri

    anlaşılmıyor. Herifin bir ^«Muhterem ve aziz vatandaşlarım!
    » deyişi var, tıpkısına başbakan ağzı....Böyle
    dedikten kelli gerisini söylemesi bile boşuna...
    — Burhan Bey, anlaşılıyor k i , okulu bahane göst
    e r ip kasabamıza bi cami-i şerif inşaasına mâni olmak
    istiyorlar. Okul, okul, der durur... Müslümanlar
    bunun bahane olduğunu anlamaz mı?
    Bunu deyip,Burhan Bey'e yöneldi. Elini de avukatın
    suratına doğru kaldırınca, şamarlayacak sandık.
    — Burhan Beeey, Burhan Beeey, diye bağırdı.
    Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz... Sen,
    kendine gel biyol! Biz bu yabancı ve zararlı ceryanlara
    kapılmış sözlerin ne demeğe geldiğini anlarız
    çok şükür. Vah vah... Bir hemşerimizi böyle görmek
    bizi üzdü. B i z ' b i r l i k o l a l ım diye çabalıyoruz, isen i k i l
    ik çıkarıyorsun... Yazııık!.. Bunlar hep komonist oy
    u n i a r ı . . . Bizi, bilmez belleme. Daha sen hangi çayır
    a kodumsa ordasın... Efendi, şunu bil ki, kasabamıza
    cami-i şerif inşa edilecektir ve de hiçbir kuvvet
    bizi yolumuzdan s'apıtamaz, ne de biz...
    Bir alkış koptu, sözünün gerisi anlaşılamadı. Milletin,
    — Yaşa İbraam Bey!., diye bağırmaktan sesi
    çata II a ş t ı .
    Zübükzâde'mizin sözü üstüne yok. Cenabı Allah
    bir çene vermiş. Allah kem gözlerden saklıya. Böyle
    yüz avukatı cebinden çıkarır.
    Burhan Bey dersen kıpkırmızı olmuş,
    -r- Bre Zübük, diye bağırdı, ulan, cami cami der
    durursun, hey bînamaz, ömründe bikez şu camiye yolun
    uğradı mı?
    Burası doğru ya, avukat Burhan'ın lâfı, gürültüden
    başçavuşun katırı zartamış gibi güme g i t t i .


    Zübük,
    — Biz elhamdülillah Müslümanız ve . b e ş vakte
    beş daha katıp namazımızı evimizde kılarız... dedi.
    Burhan Bey de,
    — Gördünüz mü ya, dedi, namaz evde de kılınır.
    İlle cami gerekmez. Okul öyle değil, çocuklar evde
    okuyamaz, okul ister. Cami bir tane diyorsunuz,
    uzak diyorsunuz. Uzaksa daha i y i . . . İbadet yerine gitmek
    için zahmete girmek sevaptır.
    Herkes bağırıyor,
    —- Müslümana eziyet edecek...
    — «Müslüman azapta gerek» diyor dinsiz...
    •— Zındığı susturun!..
    1—Yahu, bir Müslüman evlâdı yok mu, şu kâfir
    in dilini kesecek...
    —• Hayını susturun!..
    Kendi partisinden olanlar kürsüye yürüdüler. Avukat
    Burhan'ı parçalıyacaklar...
    — Çık!
    — İn!..' . .
    — D e f o l ! . ..
    Avukat Burhan'ın kuyruğu,düştü büklüm
    büklüm indi aşağı... Zübükzâde 'saldıranlara karşı
    göğüs vermese, avukat Burhan'ı paralıyacaklar. Burhan
    gitti. Duyduk ki dışarı çıkınca ahâli söylemedik
    lâf komamış. Herif evine zor sığınmış.
    Avukat Burhan gidince Zübükzâde, coştu. Anlattı da anlattı. Hemen orada Cami Yaptırma Derneği
    kuruldu. Derneğe muhaliflerden de üç kişi aldık. Zübükzâde'ye
    Dernek Başkanlığı verildiysede, işlerinin
    çokluğundan almak istemedi, üç muhalifin direnmesi
    sonunda Derneğimizin Başkanı oldu.







    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi The SATANİST -- 2 Haziran 2019; 11:31:57 >




  • Zulum 1453’de basladi

    O yaziyi o duvara sen yazdirdin zaten reyiz. Sana malzeme oldu iste yillardir kullaniyorsun ayni 15 temmuz kontrollu darbesinde oldugu gibi. Hocan Erbakan ne guzel soylemis “ Darbe kime yaradiysa planlayicisi o’dur “ diye.

    Turbanli bacinin uzerine iseyenlerin ve camide icki icenlerin goruntulerini de bi zahmet yayinla artik reyiz. Aradan kac cuma gecti sayamadik

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: VirgilSollozzo

    Zulum 1453’de basladi

    O yaziyi o duvara sen yazdirdin zaten reyiz. Sana malzeme oldu iste yillardir kullaniyorsun ayni 15 temmuz kontrollu darbesinde oldugu gibi. Hocan Erbakan ne guzel soylemis “ Darbe kime yaradiysa planlayicisi o’dur “ diye.

    Turbanli bacinin uzerine iseyenlerin ve camide icki icenlerin goruntulerini de bi zahmet yayinla artik reyiz. Aradan kac cuma gecti sayamadik
    300 ü geçti




  • The SATANİST kullanıcısına yanıt
    Hocam harikadır, bayılırım. Reizin konuşması ile çok benzemiyor mu? Reiz her konuştuğunda bir aziz nesin öyküsü gelir aklıma, ama maalesef çok uzun bu karşı taraf okumaz, okusalardı karşı tarafta olmazlardı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bir zihniyet düşünün 17 yıllık iktidarının sallandığını görünce, değişim isteyen halkın yarısını, Terörist, Zillet, şimdi de Bizanslı ilan etmeye kalksın. Bu kafadan, bu zihniyet den, herşey beklenir. İstermisiniz bunlar İstanbul seçimlerini, tüm Türkiye geneline referandum seçimine dönüştürsün.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • neyse

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MaSSive

    Bir zihniyet düşünün 17 yıllık iktidarının sallandığını görünce, değişim isteyen halkın yarısını, Terörist, Zillet, şimdi de Bizanslı ilan etmeye kalksın. Bu kafadan, bu zihniyet den, herşey beklenir. İstermisiniz bunlar İstanbul seçimlerini, tüm Türkiye geneline referandum seçimine dönüştürsün.
    yaparlar

    önce görev süresi uzar sonra belediye yetkilerinide alır sonra çindeki gibi süresiz iktidarda kalır
  • Ülkenin cumhurbaşkanı çıkıyor, böyle görmek istemeyenlere karşı 22 günümüz var diyor. İstanbul'un yarısı o tarafa attı oyunu. Yine illet zillet mi oldu bu insanlar?

    İslam dini sizin tekelinizde mi? Size oy atmayanların İslam dini ile sorunu mu var demek oluyor? Ben de elhamdülillah Müslümanım. Size oy atmayı da asla düşünmüyorum. Cumhurbaşkanı da olsanız bu şekilde Türk milletine hakaret edemezsiniz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ozbey08

    Bu mesaj silindi.
    böyle ağzınızdaki baklayı çıkarında ne olduğumuz ne olmadığımız ortaya çıksın.

    kim takkiye yapıyor kim yalandan ellerini açıyor meydana çıksın.

    kim gemicik gemicik diye baarırken kim 60 m2 evde doğup şirketleri ağzına almıyor meydana çıksın.

    kim balyoz ergenekon diye baarırken kim onun kanallarında çalışıyor meydana çıksın.
  • owww baby propagandalı teravih namazı oww babbyyy
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-2BDFFB04D

    böyle ağzınızdaki baklayı çıkarında ne olduğumuz ne olmadığımız ortaya çıksın.

    kim takkiye yapıyor kim yalandan ellerini açıyor meydana çıksın.

    kim gemicik gemicik diye baarırken kim 60 m2 evde doğup şirketleri ağzına almıyor meydana çıksın.

    kim balyoz ergenekon diye baarırken kim onun kanallarında çalışıyor meydana çıksın.

    Alıntıları Göster
    ''gemicik gemicik diye baarırken kim 60 m2 evde doğup şirketleri ağzına almıyor ''

    biri halkın parası diğeri özel mülkiyet

    önce gemiciğin halk parasıyla karşılandığını 60m2 kare evinde ticaret ve karşılıklı kazanımla alındığını öğren

    özel mülkiyet ile kamu parasının farkını öğren


    her şeyden önce okumayı öğren sonra trollüğünü yap




  • Ulan 2009 dan beri Hollanda nın Rotterdam şehrinin belediye başkanı FAS lı Müslüman Ahmed Aboutalep. Bu adam 29 Ağustos 1961 tarihinde Fas'ın Ben Sidel şehrinde dünyaya geldi. 1976 yılında 15 yaşındayken ailesiyle birlikte bir göçmen olarak Hollanda'ya taşınmış.Şimdi bu adama bakıp Rotterdam, Hollanda eldenmi gitti. Müslümanların mı oldu. Bu adam Hollandalısından da oy aldı, Müslümanın dan da. Emrin de bir sürü özbe öz Hollandalı çalışan var. Hiçbiri de çıkıp ben bu Müslümana hizmet etmem diye ağladığını görmedim. İllahaki ırkçı olanların hoşuna gitmemiştir. Türkiye de ki kokuşmuş zihniyetden, siyaset den midem bulanıyor artık.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-2BDFFB04D

    böyle ağzınızdaki baklayı çıkarında ne olduğumuz ne olmadığımız ortaya çıksın.

    kim takkiye yapıyor kim yalandan ellerini açıyor meydana çıksın.

    kim gemicik gemicik diye baarırken kim 60 m2 evde doğup şirketleri ağzına almıyor meydana çıksın.

    kim balyoz ergenekon diye baarırken kim onun kanallarında çalışıyor meydana çıksın.

    Alıntıları Göster
    biz takkiye yapmayız o sizin işiniz. ben açık açık kaç defa bu forumda yazdım ben ateistim diye. ben Ekrem İmamoğlu müslüman diye oy vermem. bem için adam gibi adam olması yeterli bir kriter.
    öyle toplumun bir kesimine terörist,hain diyen insanlarla işim olmaz.kin güdenlerle işim olmaz.

    bir ateist olarak gök tanrı inancına sempatim vardır,çünkü gök tanrı inncı düşmanlık beslemez,doğaya saygılıdır.




  • 1453 mü? Bunlar herhalde 1918'de istanbula ingiliz-fransız ordularının girdiğinden 4 seneye yakın ellerinde tuttuğundan haberi yok.
    Fransız komutan fatih gibi beyaz at üstünde istanbula girmemiş mi? Şehrin gayrimüslim halkı tarafından coşkuyla karşılanmamış mı?
  • İSLAMBOL

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ülkenin sözde Cumhurunbaşkanı, AKP GENELBAŞKANI 16 milyonluk şehrin yarısı ve dolaylı olarak Ülkenin yarısını resmen BİZANSLI ilan edip, kafasına göre, inancına göre, kendi menfaatlerine göre insanları, halkı ayrıştırıp, topluma kin nefret tohumları ekmeye devam ederek, siyasi IRKÇILIĞA varacak kadar resmen insanlık suçu işliyor.Ülkenin yarısı gerçekten gayrimüslim olsa bile böyle bir açıklama yapma hakkın bile olamaz. Yazıklar olsun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.