Şimdi Ara

Demokrasi laiklikten önemli mi? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
253
Cevap
0
Favori
5.000
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: C4

    dostum birisi çıkar da "ben demokrasinin şu tarafına dinin bu tarafını monte edeceğim" derse tamam da, olmadık yerden olmadık nemler kapıp her fırsatta esip gürlemek de biraz abesle iştigal olmuyor mu sence demokratik bir ortamda? ülkemizde olan bu. zırt pırt verilen demokrasi bekçiliği demeçleri, sözlü muhtıralar, yürüyüşler, ataya şikayetler vs vs. nedir yani ne oluyor?

    Alıntıları Göster
    Cumhuriyet kelimesi ile özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devletini kastettim ve demokrasinin asla cumhuriyetten önce geleceğini zannetmiyorum.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Steinberger_2

    quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    dostum birisi çıkar da "ben demokrasinin şu tarafına dinin bu tarafını monte edeceğim" derse tamam da, olmadık yerden olmadık nemler kapıp her fırsatta esip gürlemek de biraz abesle iştigal olmuyor mu sence demokratik bir ortamda? ülkemizde olan bu. zırt pırt verilen demokrasi bekçiliği demeçleri, sözlü muhtıralar, yürüyüşler, ataya şikayetler vs vs. nedir yani ne oluyor?


    Bugün Türkiye de olanları tasvip etmek elbette mümkün değil.Yapılanlar Demokrasi adı altında, Jakobenizm dir.

    Saygılarımla,

    Alıntıları Göster
    AKP hükümeti özgürlükler için yeterli adımları atamadı cesur olamadı, vaziyeti idare ettiler.

    müteahhitlik işlerine fazla daldılar. AB sürecinde yapılan eformlar biraz yukarıdan inme oldu. kimse birşey anlamadı.

    özgürlük ve demokrasinin olmadığı yerde hiçbirşey olmaz.

    @c4

    fikirlerine yüzde yüz katılıyorum.
    _____________________________
    AMDX2 3800+/ Asus m2nsli de. / 2gb kingston ddr2 800 / 80gb hdd sata / sapphire x1950gt / creative audigy2zs / aopen h600 500w seasonic / plextor cd+liteon dvd yazıcı / BenQ fp91g+




  • quote:

    Orijinalden alıntı: C4

    dostum birisi çıkar da "ben demokrasinin şu tarafına dinin bu tarafını monte edeceğim" derse tamam da, olmadık yerden olmadık nemler kapıp her fırsatta esip gürlemek de biraz abesle iştigal olmuyor mu sence demokratik bir ortamda? ülkemizde olan bu. zırt pırt verilen demokrasi bekçiliği demeçleri, sözlü muhtıralar, yürüyüşler, ataya şikayetler vs vs. nedir yani ne oluyor?

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    dostum birisi çıkar da "ben demokrasinin şu tarafına dinin bu tarafını monte edeceğim" derse tamam da, olmadık yerden olmadık nemler kapıp her fırsatta esip gürlemek de biraz abesle iştigal olmuyor mu sence demokratik bir ortamda? ülkemizde olan bu. zırt pırt verilen demokrasi bekçiliği demeçleri, sözlü muhtıralar, yürüyüşler, ataya şikayetler vs vs. nedir yani ne oluyor?



    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Drazy

    quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    dostum birisi çıkar da "ben demokrasinin şu tarafına dinin bu tarafını monte edeceğim" derse tamam da, olmadık yerden olmadık nemler kapıp her fırsatta esip gürlemek de biraz abesle iştigal olmuyor mu sence demokratik bir ortamda? ülkemizde olan bu. zırt pırt verilen demokrasi bekçiliği demeçleri, sözlü muhtıralar, yürüyüşler, ataya şikayetler vs vs. nedir yani ne oluyor?





    Alıntıları Göster
    konu ile alakalı bir köşe yazısı

    Laiklik mi, demokrasi mi? (!!!!!!)
    Yegane anladığım, sürekli olarak ‘laik Cumhuriyet’ ifadesini kullananların zihinlerinde demokrasinin pek öyle vazgeçilemez bir kategori olmadığı.

    --------------------------------------------------------------------------------

    --------------------------------------------------------------------------------

    Laiklik mi, demokrasi mi?’ gibi bir sorunun son derece saçma, anlamsız bir soru olduğunu en baştan yüksek sesle söylemek şart.

    Beni ülkem adına kaygılandıran konuların başında da bu sorunun son dönemlerde sıkça soruluyor, üstelik sene hesabına vurursanız eğitim düzeyi az olmayan kişiler tarafından soruluyor olması.

    Türkiye’nin daha özgür ve daha zengin bir ülke olabilmesi için kanımca ilk koşul hemen, hiç gecikmeksizin normalleşme sürecini tamamlaması.

    Normalleşme için ise demokrasi, laiklik ve hukuk devleti ilkeleri birlikte, biri diğerine ne kısa ne orta ne de uzun vadede tercih edilmeden yaşama geçirilecektir, bu şarttır.

    ***

    İngilizlerin ünlü ‘The Economist’ haftalık dergisinin son sayısı Türkiye’ye büyük bir yer ayırıyor ve başyazıda da bu konu yani ‘laiklik mi, demokrasi mi’ konusu tartışılıyor.

    Ve, The Economist dergisi çok net bir biçimde demokrasinin daha temel bir değer olduğu noktasına vurgu yapıyor.

    Bir önceki alman şansölyesi Sayın Schroeder de, Türkiye ile ilgili yeni bir demecinde aynı saptamayı yapıyor ve demokrasinin çok daha önemli bir mesele olduğu konusunu gündeme getiriyor.

    Ben de hem The Economist hem de Schroeder’in saptamalarına büyük ölçüde katılıyorum.

    ***

    ‘Laiklik mi, demokrasi mi?’ yanlış sorusunun altında bir nebze de olsa bizim ülke aydınlarının bir bölümünün matematik mantığı ile ilgisizliklerini seziyorum.

    Türkiye’de devletin tüm kurumlarının yurttaşların inanç ya da inançsızlık tercih ve uygulamalarına hukuk devleti ilkeleri içinde eşit mesafede durması olarak tanımlayacağımız laiklik ilkesi demokrasinin ön koşulu.

    Başka bir ifade ile yukarıda tanımlamaya çalıştığım laiklik ilkesi tüm kuralları ile benimsenmeden zaten demokrasi ilkesinin yaşama geçmesi mümkün değil.

    ***

    Yani siz, bir yurttaş olarak demokrasiyi savunduğunuz zaman çağdaş bir anlamda laiklik ilkesini de beraber savunmuş oluyorsunuz çünkü laiklik olmadan demokrasi olamıyor.

    Ancak, bu basit matematik ön koşul ilişkisi laikliği temel hedef alanlar için geçerli değil zira demokrasi laikliğin ön koşulu değil, demokrasi olmadan da laiklik olabiliyor, dünya bu tür modellerle, üstelik çok çirkin modellerle dolu.

    Bizim ülkemizde insanların üstelik kendine aydınlanmayı referans alan insanların önemli bir bölümünün bu basit matematik ön koşul ilişkisini nasıl anlayamadıklarını da ben anlamıyorum.

    Sözün özü

    Yegane anladığım, sürekli olarak ‘laik Cumhuriyet’ ifadesini kullananların zihinlerinde demokrasinin pek öyle vazgeçilemez bir kategori olmadığı.

    Bunun önemli bir göstergesi de ‘laik cumhuriyetçilerin’ 27 Nisan muhtırasına karşı müsamahakar hatta destekleyici tutumları.

    Bizim ülkemizde olsa olsa demokrasinin hukuk devleti ilke ve gerekleri ile nasıl bezeneceği konusu tartışılabilir, eksik oradadır ama ‘laiklik mi, demokrasi mi?’ sorusu, tabiri mazur görün, ya aptalcadır ya da demokrasiye ara vermek isteyenlerin bir formülüdür.

    Bizler bu basit matematik konuları yazmaktan, çizmekten sıkıldık ama konular gündemimizde kalmaktan sıkılmadı, ben de buna çok üzülüyorum.

    ekarakas@stargazete.com
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Deep Impact

    konu ile alakalı bir köşe yazısı

    Laiklik mi, demokrasi mi? (!!!!!!)
    Yegane anladığım, sürekli olarak ‘laik Cumhuriyet’ ifadesini kullananların zihinlerinde demokrasinin pek öyle vazgeçilemez bir kategori olmadığı.

    --------------------------------------------------------------------------------

    --------------------------------------------------------------------------------

    Laiklik mi, demokrasi mi?’ gibi bir sorunun son derece saçma, anlamsız bir soru olduğunu en baştan yüksek sesle söylemek şart.

    Beni ülkem adına kaygılandıran konuların başında da bu sorunun son dönemlerde sıkça soruluyor, üstelik sene hesabına vurursanız eğitim düzeyi az olmayan kişiler tarafından soruluyor olması.

    Türkiye’nin daha özgür ve daha zengin bir ülke olabilmesi için kanımca ilk koşul hemen, hiç gecikmeksizin normalleşme sürecini tamamlaması.

    Normalleşme için ise demokrasi, laiklik ve hukuk devleti ilkeleri birlikte, biri diğerine ne kısa ne orta ne de uzun vadede tercih edilmeden yaşama geçirilecektir, bu şarttır.

    ***

    İngilizlerin ünlü ‘The Economist’ haftalık dergisinin son sayısı Türkiye’ye büyük bir yer ayırıyor ve başyazıda da bu konu yani ‘laiklik mi, demokrasi mi’ konusu tartışılıyor.

    Ve, The Economist dergisi çok net bir biçimde demokrasinin daha temel bir değer olduğu noktasına vurgu yapıyor.

    Bir önceki alman şansölyesi Sayın Schroeder de, Türkiye ile ilgili yeni bir demecinde aynı saptamayı yapıyor ve demokrasinin çok daha önemli bir mesele olduğu konusunu gündeme getiriyor.

    Ben de hem The Economist hem de Schroeder’in saptamalarına büyük ölçüde katılıyorum.

    ***

    ‘Laiklik mi, demokrasi mi?’ yanlış sorusunun altında bir nebze de olsa bizim ülke aydınlarının bir bölümünün matematik mantığı ile ilgisizliklerini seziyorum.

    Türkiye’de devletin tüm kurumlarının yurttaşların inanç ya da inançsızlık tercih ve uygulamalarına hukuk devleti ilkeleri içinde eşit mesafede durması olarak tanımlayacağımız laiklik ilkesi demokrasinin ön koşulu.

    Başka bir ifade ile yukarıda tanımlamaya çalıştığım laiklik ilkesi tüm kuralları ile benimsenmeden zaten demokrasi ilkesinin yaşama geçmesi mümkün değil.

    ***

    Yani siz, bir yurttaş olarak demokrasiyi savunduğunuz zaman çağdaş bir anlamda laiklik ilkesini de beraber savunmuş oluyorsunuz çünkü laiklik olmadan demokrasi olamıyor.

    Ancak, bu basit matematik ön koşul ilişkisi laikliği temel hedef alanlar için geçerli değil zira demokrasi laikliğin ön koşulu değil, demokrasi olmadan da laiklik olabiliyor, dünya bu tür modellerle, üstelik çok çirkin modellerle dolu.

    Bizim ülkemizde insanların üstelik kendine aydınlanmayı referans alan insanların önemli bir bölümünün bu basit matematik ön koşul ilişkisini nasıl anlayamadıklarını da ben anlamıyorum.

    Sözün özü

    Yegane anladığım, sürekli olarak ‘laik Cumhuriyet’ ifadesini kullananların zihinlerinde demokrasinin pek öyle vazgeçilemez bir kategori olmadığı.

    Bunun önemli bir göstergesi de ‘laik cumhuriyetçilerin’ 27 Nisan muhtırasına karşı müsamahakar hatta destekleyici tutumları.

    Bizim ülkemizde olsa olsa demokrasinin hukuk devleti ilke ve gerekleri ile nasıl bezeneceği konusu tartışılabilir, eksik oradadır ama ‘laiklik mi, demokrasi mi?’ sorusu, tabiri mazur görün, ya aptalcadır ya da demokrasiye ara vermek isteyenlerin bir formülüdür.

    Bizler bu basit matematik konuları yazmaktan, çizmekten sıkıldık ama konular gündemimizde kalmaktan sıkılmadı, ben de buna çok üzülüyorum.

    ekarakas@stargazete.com


    Alıntıları Göster
    cumhuriyet: Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi:


    demokrasi : Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık. (TDK)

    demokrasi ve cumhuriyet öz itibari ile desteğini halktan alır.
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: redstorm

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm



    Ülkemin yasama ve yürütmedeki baş aktörleri, "Meclisimizin sivil, dindar ve demokrat bir cumhurbaşkanı seçecek olmasına yine itiraz ediliyor" ve "Demokrasi amaç değil, araçtır" gibi cümleleri sarfedebiliyorlarsa kavramlar zaten çoktan önemini yitirmiştir diye düşünüyorum.

    redstorm,
    meclisin sivil, dindar ve demokrat bir cumhurbaşkanı seçecek olmasına ülkenin yasama ve yürütmedeki "gerçek" baş aktörleri devamlı surette itiraz ederlerken kavramlar önemini yitirmiyor mu sence dostum?
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: redstorm

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm

    Kavramların içinde boğulmaya gerek yok. Hele hele kavramların anlamlarının, kim tarafından, ne kadar bilindiğini sorgulayarak içinde bulunduğumuz durumu gizlemeye çalışmanın hiç alemi yok.

    Ülkemin yasama ve yürütmedeki baş aktörleri, "Meclisimizin sivil, dindar ve demokrat bir cumhurbaşkanı seçecek olmasına yine itiraz ediliyor" ve "Demokrasi amaç değil, araçtır" gibi cümleleri sarfedebiliyorlarsa kavramlar zaten çoktan önemini yitirmiştir diye düşünüyorum.


    haklısın ...

    başka bir açıdan bakarsak

    AKP normal şartlarda cumhurbaşkanı seçebilecek hak ve imkana sahipken oyunun kuralı Anayasa mahkemesi tarafından değiştirilip 367 çalımı atılıyor. Oyunun kuralı birilerin işine gelmediği zaman hemen değişiyor.

    Hani fıkra vardır ya. İki talım karşılaşacak. Bende şu ş oyuncular var der biri, diğeri mühim değil hakem bizden der. Netice hakem kimden taraf ise o kazanır.

    Ülkede işte bu oldu. Hakem olan Anayasa mahkemesi takdir hakkını oyunun kurallarını değiştirme istikametinde kullandı.

    İsterseniz bir empati yapalım ve ne demek istediğimi daha iyi anlayalım.

    tersi olsa idi. AKP 200 CHP 350 vekil sahibi olsa AKP anayasa mahkemesine gitse 367 şart dese acaba;

    Anayasa Mahkemesi

    hemencecik karar verir mi idi ?

    hemencecik karar verse 367 şarttır der miydi ?

    anladınız siz soruyu ...

    DEMOKRASİ, HALK, HALKIN SEÇTİĞİ MECLİS, CUMHURUN TEMSİLCİLERİ, HALKIN KENDİNİ YÖNETMESİ OLAN CUMHURİYET NERDE ?

    OYUNUN KURALLARINI OYUN İÇERİSİNDE DEĞİŞTİREN ZÜMRE NEREDE ?

    hangi demokrasiden bahsediyor hakikaten ...
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm

    Kavramların içinde boğulmaya gerek yok. Hele hele kavramların anlamlarının, kim tarafından, ne kadar bilindiğini sorgulayarak içinde bulunduğumuz durumu gizlemeye çalışmanın hiç alemi yok.

    Ülkemin yasama ve yürütmedeki baş aktörleri, "Meclisimizin sivil, dindar ve demokrat bir cumhurbaşkanı seçecek olmasına yine itiraz ediliyor" ve "Demokrasi amaç değil, araçtır" gibi cümleleri sarfedebiliyorlarsa kavramlar zaten çoktan önemini yitirmiştir diye düşünüyorum.


    haklısın ...

    başka bir açıdan bakarsak

    AKP normal şartlarda cumhurbaşkanı seçebilecek hak ve imkana sahipken oyunun kuralı Anayasa mahkemesi tarafından değiştirilip 367 çalımı atılıyor. Oyunun kuralı birilerin işine gelmediği zaman hemen değişiyor.

    Hani fıkra vardır ya. İki talım karşılaşacak. Bende şu ş oyuncular var der biri, diğeri mühim değil hakem bizden der. Netice hakem kimden taraf ise o kazanır.

    Ülkede işte bu oldu. Hakem olan Anayasa mahkemesi takdir hakkını oyunun kurallarını değiştirme istikametinde kullandı.

    İsterseniz bir empati yapalım ve ne demek istediğimi daha iyi anlayalım.

    tersi olsa idi. AKP 200 CHP 350 vekil sahibi olsa AKP anayasa mahkemesine gitse 367 şart dese acaba;

    Anayasa Mahkemesi

    hemencecik karar verir mi idi ?

    hemencecik karar verse 367 şarttır der miydi ?

    anladınız siz soruyu ...

    DEMOKRASİ, HALK, HALKIN SEÇTİĞİ MECLİS, CUMHURUN TEMSİLCİLERİ, HALKIN KENDİNİ YÖNETMESİ OLAN CUMHURİYET NERDE ?

    OYUNUN KURALLARINI OYUN İÇERİSİNDE DEĞİŞTİREN ZÜMRE NEREDE ?

    hangi demokrasiden bahsediyor hakikaten ...

    Alıntıları Göster
    Anayasa Mahkemesi'nin siyasî olarak taraf tuttuğuna dair kişisel kanaate sahip olabilirsiniz ancak bu kanaatinize rağmen Anayasa Mahkemesi'nin statüsü ve sorumluluğu yüzünden kararların hukuk kuralları dahilinde verildiğini kabul etmeniz gerekir. Eğer bunu kabul etmiyorsanız bunun hukukî delillerini sunarsınız, kaldı ki ne siz ne de ben hukukçuyuz, o yüzden siyasî gerekçelerle çok önemli bir anayasal kurumu eleştirmemiz ya da övmemiz hiç etik olmaz.

    Ayrıca hukukla ilgili önemli kurumlarla ilgili bu tür siyasî söylemler olsa olsa bu kurumları hedef göstermeye yarar ve bizim ülkemizde hedef göstermenin kötü sonuçlar doğurduğu çok görülmüştür.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mfiz

    Anayasa Mahkemesi'nin siyasî olarak taraf tuttuğuna dair kişisel kanaate sahip olabilirsiniz ancak bu kanaatinize rağmen Anayasa Mahkemesi'nin statüsü ve sorumluluğu yüzünden kararların hukuk kuralları dahilinde verildiğini kabul etmeniz gerekir. Eğer bunu kabul etmiyorsanız bunun hukukî delillerini sunarsınız, kaldı ki ne siz ne de ben hukukçuyuz, o yüzden siyasî gerekçelerle çok önemli bir anayasal kurumu eleştirmemiz ya da övmemiz hiç etik olmaz.

    Ayrıca hukukla ilgili önemli kurumlarla ilgili bu tür siyasî söylemler olsa olsa bu kurumları hedef göstermeye yarar ve bizim ülkemizde hedef göstermenin kötü sonuçlar doğurduğu çok görülmüştür.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz
    Anayasa Mahkemesi'nin siyasî olarak taraf tuttuğuna dair kişisel kanaate sahip olabilirsiniz ancak bu kanaatinize rağmen Anayasa Mahkemesi'nin statüsü ve sorumluluğu yüzünden kararların hukuk kuralları dahilinde verildiğini kabul etmeniz gerekir. Eğer bunu kabul etmiyorsanız bunun hukukî delillerini sunarsınız, kaldı ki ne siz ne de ben hukukçuyuz, o yüzden siyasî gerekçelerle çok önemli bir anayasal kurumu eleştirmemiz ya da övmemiz hiç etik olmaz.

    Ayrıca hukukla ilgili önemli kurumlarla ilgili bu tür siyasî söylemler olsa olsa bu kurumları hedef göstermeye yarar ve bizim ülkemizde hedef göstermenin kötü sonuçlar doğurduğu çok görülmüştür.


    burada zaten kişisel kanaatimi dile getirdim. Normal şartlarda hukukçuların çoğunluğunun anayasaya göre gerek görmediği 367 şartı, anayasayı hazırlarken (eskiden nafile turlardan bıkan hukukçular) böyle bir şartın olmadığını belirtmelerine rağmen Anayasa mahkemesi böyle bir karar alması zeminin hukuktan siyasete kaydığı izlenimi oluşturmakta bende.

    Bir meclis düşünün. 185 vekilli muhalefet var. O muhalefetin dediği olmadığı müddetçe o meclis asla cumhurbaşkanı seçemez. Bu durumda seçimler de tekrarlanır durur. Böyle şartlar karşısında da meclisin cumhurbaşkanı seçme kaabiliyeti elinden alınmış olur. Kaosa imza atılmış olur. Bu 367 şartı ile de kaosa imza atılmıştır.

    Güzide kurumlar tabii ki saygıdeğerdirler, verdiği kararlar da hukuka (!) uygundur ancak eleştirilemezler anlamına gelmez.

    Hedef gösterme sözlerinize ise hiç katılmıyorum. Eğer öyle olsa idi burada başbakana neler söylendi neler.
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz
    Anayasa Mahkemesi'nin siyasî olarak taraf tuttuğuna dair kişisel kanaate sahip olabilirsiniz ancak bu kanaatinize rağmen Anayasa Mahkemesi'nin statüsü ve sorumluluğu yüzünden kararların hukuk kuralları dahilinde verildiğini kabul etmeniz gerekir. Eğer bunu kabul etmiyorsanız bunun hukukî delillerini sunarsınız, kaldı ki ne siz ne de ben hukukçuyuz, o yüzden siyasî gerekçelerle çok önemli bir anayasal kurumu eleştirmemiz ya da övmemiz hiç etik olmaz.

    Ayrıca hukukla ilgili önemli kurumlarla ilgili bu tür siyasî söylemler olsa olsa bu kurumları hedef göstermeye yarar ve bizim ülkemizde hedef göstermenin kötü sonuçlar doğurduğu çok görülmüştür.


    burada zaten kişisel kanaatimi dile getirdim. Normal şartlarda hukukçuların çoğunluğunun anayasaya göre gerek görmediği 367 şartı, anayasayı hazırlarken (eskiden nafile turlardan bıkan hukukçular) böyle bir şartın olmadığını belirtmelerine rağmen Anayasa mahkemesi böyle bir karar alması zeminin hukuktan siyasete kaydığı izlenimi oluşturmakta bende.

    Bir meclis düşünün. 185 vekilli muhalefet var. O muhalefetin dediği olmadığı müddetçe o meclis asla cumhurbaşkanı seçemez. Bu durumda seçimler de tekrarlanır durur. Böyle şartlar karşısında da meclisin cumhurbaşkanı seçme kaabiliyeti elinden alınmış olur. Kaosa imza atılmış olur. Bu 367 şartı ile de kaosa imza atılmıştır.

    Güzide kurumlar tabii ki saygıdeğerdirler, verdiği kararlar da hukuka (!) uygundur ancak eleştirilemezler anlamına gelmez.

    Hedef gösterme sözlerinize ise hiç katılmıyorum. Eğer öyle olsa idi burada başbakana neler söylendi neler.

    Alıntıları Göster
    Hedef gösterme konusuna örnek vermek ve bu konuda çok ayrıntılı yazmak istemiyorum. Sadece arşivleri karıştırmak (ki artık İnternet ortamında bu çok kolay) ve hafızalarımızı biraz zorlamak yeterli olacaktır. Biz Donanımhaber forum üyeleri olarak çoğunlukla belli bir eğitim ve kültür seviyesinin üstünde insanlarız (özellikle de forumun bu kısmına yazanları ele alırsak). Ancak toplumun her kesimi bu seviyede olmayabilir ve özellikle din ve milliyetçilikle ilgili konularda çok kolay dolduruluşa gelenler olabilir. Ne yazık ki belli siyasî görüşlere sahip olan politikacılar bu ülkede din ve/veya milliyetçilikten rant kazanma peşinde olmuştur hep (kendileri çoğu zaman inkâr etse de toplumun algısı böyledir). Bu çok tehlikeli bir yoldur. Umarım önümüzdeki süreçlerde herkes yeterince sağduyuyu ve özeni gösterir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 7 Mayıs 2007; 15:30:29 >
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mfiz

    Hedef gösterme konusuna örnek vermek ve bu konuda çok ayrıntılı yazmak istemiyorum. Sadece arşivleri karıştırmak (ki artık İnternet ortamında bu çok kolay) ve hafızalarımızı biraz zorlamak yeterli olacaktır. Biz Donanımhaber forum üyeleri olarak çoğunlukla belli bir eğitim ve kültür seviyesinin üstünde insanlarız (özellikle de forumun bu kısmına yazanları ele alırsak). Ancak toplumun her kesimi bu seviyede olmayabilir ve özellikle din ve milliyetçilikle ilgili konularda çok kolay dolduruluşa gelenler olabilir. Ne yazık ki belli siyasî görüşlere sahip olan politikacılar bu ülkede din ve/veya milliyetçilikten rant kazanma peşinde olmuştur hep (kendileri çoğu zaman inkâr etse de toplumun algısı böyledir). Bu çok tehlikeli bir yoldur. Umarım önümüzdeki süreçlerde herkes yeterince sağduyuyu ve özeni gösterir.

    Alıntıları Göster
    ülkede dindar olsan da suç desene. dindarsan rant peşindesin. türban takıyorsan siyasi simge.
    bunların ölçülerini kim koyup öyle olup olmadıklarına kim karar veriyor? dindar olmayanlar.
    bir şeyi eleştirsen "hedef gösterme"

    2007 yılı itibariyle artık sıktı bu işler. ne zaman aşacağız bunları merak ediyorum. ama ben görmeyeceğim, eminim.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: C4

    ülkede dindar olsan da suç desene. dindarsan rant peşindesin. türban takıyorsan siyasi simge.
    bunların ölçülerini kim koyup öyle olup olmadıklarına kim karar veriyor? dindar olmayanlar.
    bir şeyi eleştirsen "hedef gösterme"

    2007 yılı itibariyle artık sıktı bu işler. ne zaman aşacağız bunları merak ediyorum. ama ben görmeyeceğim, eminim.

    Alıntıları Göster
    Eğer bu ülkede geçtiğimiz yıllarda ve hatta on yıllarda hiç din adına milliyetçilik adına hedefler gösterilmemiştir deniliyorsa çok şaşırırım. Bizzat adını vermek istemediğim bir gazete Türkiye'nin önemli hukukçularının fotoğraflarını birinci sayfasından vererek onları açıkça hedef göstermiştir mesela. Demokrasi bence bu tür yayınlarla gaza gelen insan "modelini" doğru dürüst eğitim ve öğretim vererek bitirdikten sonra tam olarak işleyebilecektir. Türkiye'de bu korku ve tehdit kültürünü yok etmedikçe tam anlamıyla demokrasiden ve demokrat olmaktan bahsedemeyiz. Ha belki biz bahsederiz ama bu aramızda "entel dantel" bir demokrasi oyunu oynamaktan öteye gidemez.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mfiz

    Eğer bu ülkede geçtiğimiz yıllarda ve hatta on yıllarda hiç din adına milliyetçilik adına hedefler gösterilmemiştir deniliyorsa çok şaşırırım. Bizzat adını vermek istemediğim bir gazete Türkiye'nin önemli hukukçularının fotoğraflarını birinci sayfasından vererek onları açıkça hedef göstermiştir mesela. Demokrasi bence bu tür yayınlarla gaza gelen insan "modelini" doğru dürüst eğitim ve öğretim vererek bitirdikten sonra tam olarak işleyebilecektir. Türkiye'de bu korku ve tehdit kültürünü yok etmedikçe tam anlamıyla demokrasiden ve demokrat olmaktan bahsedemeyiz. Ha belki biz bahsederiz ama bu aramızda "entel dantel" bir demokrasi oyunu oynamaktan öteye gidemez.

    Alıntıları Göster
    mfiz;

    hassasiyetini anlıyorum ancak yazımda kışkırtıcı bir üslup olmadığı için seni kaygılandırmaması gerekir. sadece eleştirdim ve eleştirimde de sonuna kadar haklı olduğumu inanıyorum.
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Deep Impact

    mfiz;

    hassasiyetini anlıyorum ancak yazımda kışkırtıcı bir üslup olmadığı için seni kaygılandırmaması gerekir. sadece eleştirdim ve eleştirimde de sonuna kadar haklı olduğumu inanıyorum.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    mfiz;

    hassasiyetini anlıyorum ancak yazımda kışkırtıcı bir üslup olmadığı için seni kaygılandırmaması gerekir. sadece eleştirdim ve eleştirimde de sonuna kadar haklı olduğumu inanıyorum.


    Kesinlikle seni suçlamadım. Kişisel olarak her türlü fikri savunmakta özgür olmalıyız. Bizim kişisel olarak etki potansiyelimiz çok değildir.

    Ancak aynı şey politikacılar, gazeteciler gibi etki gücü yüksek olanlar için geçerli değil. Bu kişiler toplumu germemek için maksimum özeni göstermelidir.

    Topluma büyük etkiler yapabilecek insanlar öyle her istediklerini söyleyemezler. Sorumluluk sahibi olmak böyle birşeydir.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    mfiz;

    hassasiyetini anlıyorum ancak yazımda kışkırtıcı bir üslup olmadığı için seni kaygılandırmaması gerekir. sadece eleştirdim ve eleştirimde de sonuna kadar haklı olduğumu inanıyorum.


    Kesinlikle seni suçlamadım. Kişisel olarak her türlü fikri savunmakta özgür olmalıyız. Bizim kişisel olarak etki potansiyelimiz çok değildir.

    Ancak aynı şey politikacılar, gazeteciler gibi etki gücü yüksek olanlar için geçerli değil. Bu kişiler toplumu germemek için maksimum özeni göstermelidir.

    Topluma büyük etkiler yapabilecek insanlar öyle her istediklerini söyleyemezler. Sorumluluk sahibi olmak böyle birşeydir.

    Alıntıları Göster
    örnek veriyorum; erbakan çıkıp "bakalım tatlı mı olacak acı mı, kanlı mı olacak kansız mı" dedi de ne oldu? bir şeyler kanlı yada kansız oldu mu? söylediği laf kendi başına dolandı. kim ciddiye aldı o sözleri?

    bunun gibi, ülkenin istihbaratı-güvenlik güçleri var ve sapla saman, gerçekten hedef gösterenle yukarıdaki örnekteki gibi saçma-sapan dahi içindekini söyleyenler birbirinden ayrılmalı, herkes istediğini açıkca söylemeli. adam çıksın istediğini söylesin, isteyen ciddiye alsın isteyen almasın. senelerce tkp yöneticilerine hayat zindan edildi de ne oldu? şimdi legal işte. aldığı oya bir bakın. demek ki korkunun ecele faydası yok. ama demokrasiye çok zararı var.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: C4

    örnek veriyorum; erbakan çıkıp "bakalım tatlı mı olacak acı mı, kanlı mı olacak kansız mı" dedi de ne oldu? bir şeyler kanlı yada kansız oldu mu? söylediği laf kendi başına dolandı. kim ciddiye aldı o sözleri?

    bunun gibi, ülkenin istihbaratı-güvenlik güçleri var ve sapla saman, gerçekten hedef gösterenle yukarıdaki örnekteki gibi saçma-sapan dahi içindekini söyleyenler birbirinden ayrılmalı, herkes istediğini açıkca söylemeli. adam çıksın istediğini söylesin, isteyen ciddiye alsın isteyen almasın. senelerce tkp yöneticilerine hayat zindan edildi de ne oldu? şimdi legal işte. aldığı oya bir bakın. demek ki korkunun ecele faydası yok. ama demokrasiye çok zararı var.

    Alıntıları Göster
    Ben Prof. Dr. Özer OZANKAYA dan bir kaç paragraf vermek istiyorum,sanırım Türkiye de ve islam dünyasın da,ılımlı İslam ile oynanmak istenen oyunlara ve niye özellikle Türkiyede ki laikliği, sözde Demokrasi adına,altını oyup,ortadan kaldırmak istediklerine dair bir bilgi verir sanıyorum.


    Batı sömürgeciliği, 20. yüzyıl boyunca, Türkiye dışındaki İslam dünyasını, sözde komünizme karşı korumak gerekçesiyle ve islami yönetim biçimi olduğu savıyla şeyh, kral, emir, şah, .. gibi ortaçağcıl işbirlikçi yerli güçler aracılığıyla güdüm altında tutmuştu. Sovyetlerin dağılması üzerine ise, yine petrol gibi doğal kaynaklarını sömürmek ve özellikle İsrail'e karşı direnişlerini ezmek için, bu kez sözde demokrasi getirmek bahanesi ile İslam dinini demokrasinin önündeki engel olarak göstermek oyununu oynamaya koyuldu.

    Bu Büyük Orta-Doğu Projesi denilen saldırgan siyasetiyle Batı, müslüman halklara dinlerini bile kendisi tanımlamağa ve yorumlamağa kalkışmış bulunuyor: Ilımlı İslam.

    Bu oyunu oynarken, laik Atatürk Cumhuriyeti'ne de öteki müslüman halklara örneklik etmemesi için "Ilımlı İslam" deli gömleğini giydirmek istiyor ve Cumhuriyet Devrimlerimizi, aka kara, karaya ak diyerek demokrasi dışı imiş gibi göstermeğe, tüm insanlığın özlediği özgürlük ve barışa dayalı bir uygarlık tasarımının sahibi olan Mustafa Kemal Atatürk'e kin kusuyor! Ve bu yolda içimizdeki dinsel baskıcıları ve bir bölüm sözde sivil-toplum kuruluşu diye sunulan çıkarcı bezirgânları kullanıyor.

    Bu sömürü oyununun merkezine ise, müslümanlığın demokrasiyle bağdaşmaz olduğu, onu demokrasiyle bağdaşır kılmak gerektiği, bunu ise işbirlikçileri aracılığı ile Batı'nın kendisinin yapabileceği savını koymuş bulunuyor! Bir yandan tarikatların desteklenmesi, "şeyh efendileri"nin (!?) Batı başkentlerinde ağırlanması, onlara bağlı okullar kurulması, "Dinler arası diyalog" kılıfı altında kimi orta-çağcıl konum sahiplerinin ve onların tanıtımını üstlenen iletişim ve bilim adamlarının beslenmesi ve bu davranışların Kur'ana İncil ve Tevrattan eklemeler yapmaya dek vardırılması; öte yandan da İslamın peygamberini terörist gösteren yayınlar yaptırarak bu dini yeniden düzenlemek gerektiği propagandasına ortamı hazırama çabaları ... Yani aynı sömürgeci eli, bir yandan İslamı kirleten çağdışı güçlerin onu temsil etmesini sağlıyor, bir yandan da İslam dünyasının insan, toplum, dünya ve evren anlayışını kendisi biçimlendirmek istiyor!

    Oysa Türk Demokrasi Devrimi İslam dininin laiklikle bağdaş­mayacağı savının gerçek dışı olduğunu 83 yıldan beri toplum ve birey yaşamında eylemli olarak kanıtlayıp onun saygınlığını sağlayarak, dinsel baskıcılık yanlıları ile İslamı Hristiyanlaştırmak da içinde olmak üzere her türlü sömürüden çıkar elde etmek isteyenlerin önünü kesecek önlemleri almıştır!

    Çünkü laiklik yalnız bir inancın değil, her türlü inancın saygı görmesi demektir. Ne kadar azınlıkta olursa olsun, her inançtan insanlar kamu yaşamında, ortak alanlarda eşit insan ve yurttaş hak ve yetkilerine tam olarak sahip olmalıdırlar. Görüldüğü gibi din baskıcıları­nın yavuz hırsızlığa kalkışıp laikliği din özgürlüğünün kaldırılması gibi sunmaları, gerçeğe taban tabana aykırıdır. Asıl din ve inanç özgürlüğü düşmanları, yalnız kendi dinsel inançlarına özgürlük tanımak isteyen, başka inançları ise sapkınlık, cehennemlik, tanrısızlık ... diye suçlayan, on­lara özgürlük tanımaya gerek görmeyenlerdir. Laikliğe düşman olmaları bundan dolayıdır. Oysa laik ortam dinsel inançlara, Atatürk'ün dediği gibi yücelme olanağı sağlar:

    "İnsanlıkta dine ilişkin duygular bilimin ve tekniğin ışıklarıyla dupduru olup yücelmelidir. Bu olmadıkça, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır."


    Prof. Dr. Özer OZANKAYA
    _____________________________
    Tanrı karşıma dikilse,bir elimde gerçekler var,diğer elimde gerçeklere götüren yol var dese,gerçekler sende kalsın,bana gerçeklere götüren yolu ver derdim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: rashamon

    Ben Prof. Dr. Özer OZANKAYA dan bir kaç paragraf vermek istiyorum,sanırım Türkiye de ve islam dünyasın da,ılımlı İslam ile oynanmak istenen oyunlara ve niye özellikle Türkiyede ki laikliği, sözde Demokrasi adına,altını oyup,ortadan kaldırmak istediklerine dair bir bilgi verir sanıyorum.


    Batı sömürgeciliği, 20. yüzyıl boyunca, Türkiye dışındaki İslam dünyasını, sözde komünizme karşı korumak gerekçesiyle ve islami yönetim biçimi olduğu savıyla şeyh, kral, emir, şah, .. gibi ortaçağcıl işbirlikçi yerli güçler aracılığıyla güdüm altında tutmuştu. Sovyetlerin dağılması üzerine ise, yine petrol gibi doğal kaynaklarını sömürmek ve özellikle İsrail'e karşı direnişlerini ezmek için, bu kez sözde demokrasi getirmek bahanesi ile İslam dinini demokrasinin önündeki engel olarak göstermek oyununu oynamaya koyuldu.

    Bu Büyük Orta-Doğu Projesi denilen saldırgan siyasetiyle Batı, müslüman halklara dinlerini bile kendisi tanımlamağa ve yorumlamağa kalkışmış bulunuyor: Ilımlı İslam.

    Bu oyunu oynarken, laik Atatürk Cumhuriyeti'ne de öteki müslüman halklara örneklik etmemesi için "Ilımlı İslam" deli gömleğini giydirmek istiyor ve Cumhuriyet Devrimlerimizi, aka kara, karaya ak diyerek demokrasi dışı imiş gibi göstermeğe, tüm insanlığın özlediği özgürlük ve barışa dayalı bir uygarlık tasarımının sahibi olan Mustafa Kemal Atatürk'e kin kusuyor! Ve bu yolda içimizdeki dinsel baskıcıları ve bir bölüm sözde sivil-toplum kuruluşu diye sunulan çıkarcı bezirgânları kullanıyor.

    Bu sömürü oyununun merkezine ise, müslümanlığın demokrasiyle bağdaşmaz olduğu, onu demokrasiyle bağdaşır kılmak gerektiği, bunu ise işbirlikçileri aracılığı ile Batı'nın kendisinin yapabileceği savını koymuş bulunuyor! Bir yandan tarikatların desteklenmesi, "şeyh efendileri"nin (!?) Batı başkentlerinde ağırlanması, onlara bağlı okullar kurulması, "Dinler arası diyalog" kılıfı altında kimi orta-çağcıl konum sahiplerinin ve onların tanıtımını üstlenen iletişim ve bilim adamlarının beslenmesi ve bu davranışların Kur'ana İncil ve Tevrattan eklemeler yapmaya dek vardırılması; öte yandan da İslamın peygamberini terörist gösteren yayınlar yaptırarak bu dini yeniden düzenlemek gerektiği propagandasına ortamı hazırama çabaları ... Yani aynı sömürgeci eli, bir yandan İslamı kirleten çağdışı güçlerin onu temsil etmesini sağlıyor, bir yandan da İslam dünyasının insan, toplum, dünya ve evren anlayışını kendisi biçimlendirmek istiyor!

    Oysa Türk Demokrasi Devrimi İslam dininin laiklikle bağdaş­mayacağı savının gerçek dışı olduğunu 83 yıldan beri toplum ve birey yaşamında eylemli olarak kanıtlayıp onun saygınlığını sağlayarak, dinsel baskıcılık yanlıları ile İslamı Hristiyanlaştırmak da içinde olmak üzere her türlü sömürüden çıkar elde etmek isteyenlerin önünü kesecek önlemleri almıştır!

    Çünkü laiklik yalnız bir inancın değil, her türlü inancın saygı görmesi demektir. Ne kadar azınlıkta olursa olsun, her inançtan insanlar kamu yaşamında, ortak alanlarda eşit insan ve yurttaş hak ve yetkilerine tam olarak sahip olmalıdırlar. Görüldüğü gibi din baskıcıları­nın yavuz hırsızlığa kalkışıp laikliği din özgürlüğünün kaldırılması gibi sunmaları, gerçeğe taban tabana aykırıdır. Asıl din ve inanç özgürlüğü düşmanları, yalnız kendi dinsel inançlarına özgürlük tanımak isteyen, başka inançları ise sapkınlık, cehennemlik, tanrısızlık ... diye suçlayan, on­lara özgürlük tanımaya gerek görmeyenlerdir. Laikliğe düşman olmaları bundan dolayıdır. Oysa laik ortam dinsel inançlara, Atatürk'ün dediği gibi yücelme olanağı sağlar:

    "İnsanlıkta dine ilişkin duygular bilimin ve tekniğin ışıklarıyla dupduru olup yücelmelidir. Bu olmadıkça, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır."


    Prof. Dr. Özer OZANKAYA

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: rashamon

    Ben Prof. Dr. Özer OZANKAYA dan bir kaç paragraf




    Çünkü laiklik yalnız bir inancın değil, her türlü inancın saygı görmesi demektir. Ne kadar azınlıkta olursa olsun, her inançtan insanlar kamu yaşamında, ortak alanlarda eşit insan ve yurttaş hak ve yetkilerine tam olarak sahip olmalıdırlar. Görüldüğü gibi din baskıcıları­nın yavuz hırsızlığa kalkışıp laikliği din özgürlüğünün kaldırılması gibi sunmaları, gerçeğe taban tabana aykırıdır. Asıl din ve inanç özgürlüğü düşmanları, yalnız kendi dinsel inançlarına özgürlük tanımak isteyen, başka inançları ise sapkınlık, cehennemlik, tanrısızlık ... diye suçlayan, on­lara özgürlük tanımaya gerek görmeyenlerdir. Laikliğe düşman olmaları bundan dolayıdır. Oysa laik ortam dinsel inançlara, Atatürk'ün dediği gibi yücelme olanağı sağlar:

    "İnsanlıkta dine ilişkin duygular bilimin ve tekniğin ışıklarıyla dupduru olup yücelmelidir. Bu olmadıkça, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır."


    Prof. Dr. Özer OZANKAYA




    yahu sanki din baskıcıları icraatteler de din düşmanları sütten çıkmış ak kaşık. herkese özgürlüğü bir verilsin ondan sonra din baskıcıları tespit edilip suçlansın. daha zavallı kızlar türbanları yüzünden okullara giremiyor, adamlar sütunlarında hala neler yazıyor. din baskıcıları şöyleymiş böyleymiş. din oyunu aktörleri var da, laiklik oyunu aktörleri yok mu? laiklik adı altında din düşmanlığı yapan legal kişiler, onlar ne oluyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 7 Mayıs 2007; 17:14:57 >
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: C4

    quote:

    Orjinalden alıntı: rashamon

    Ben Prof. Dr. Özer OZANKAYA dan bir kaç paragraf




    Çünkü laiklik yalnız bir inancın değil, her türlü inancın saygı görmesi demektir. Ne kadar azınlıkta olursa olsun, her inançtan insanlar kamu yaşamında, ortak alanlarda eşit insan ve yurttaş hak ve yetkilerine tam olarak sahip olmalıdırlar. Görüldüğü gibi din baskıcıları­nın yavuz hırsızlığa kalkışıp laikliği din özgürlüğünün kaldırılması gibi sunmaları, gerçeğe taban tabana aykırıdır. Asıl din ve inanç özgürlüğü düşmanları, yalnız kendi dinsel inançlarına özgürlük tanımak isteyen, başka inançları ise sapkınlık, cehennemlik, tanrısızlık ... diye suçlayan, on­lara özgürlük tanımaya gerek görmeyenlerdir. Laikliğe düşman olmaları bundan dolayıdır. Oysa laik ortam dinsel inançlara, Atatürk'ün dediği gibi yücelme olanağı sağlar:

    "İnsanlıkta dine ilişkin duygular bilimin ve tekniğin ışıklarıyla dupduru olup yücelmelidir. Bu olmadıkça, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır."


    Prof. Dr. Özer OZANKAYA




    yahu sanki din baskıcıları icraatteler de din düşmanları sütten çıkmış ak kaşık. herkese özgürlüğü bir verilsin ondan sonra din baskıcıları tespit edilip suçlansın. daha zavallı kızlar türbanları yüzünden okullara giremiyor, adamlar sütunlarında hala neler yazıyor. din baskıcıları şöyleymiş böyleymiş. din oyunu aktörleri var da, laiklik oyunu aktörleri yok mu? laiklik adı altında din düşmanlığı yapan legal kişiler, onlar ne oluyor

    Alıntıları Göster
    redstorm, onu diyorum zaten. o sözleri sadece asker ciddiye aldı. halktan kimse çıkıp da galeyana mı geldi hocanın bu sözleri ile? tabiri caizse, kendi başını yemedi mi?

    seçilen sivillerin istediklerini söyleyemedikleri ve her fırsatta aba altından sopa gösterilen bir düzene sen "demokratik düzen" mi diyorsun yoksa? bırakın seçilmişler ne isterlerse söylesinler. yandaş toplayan toplasın. bu da demokrasinin bir gereği değil mi?

    bu ülkede seçilmişler, ne zamana kadar bazılarının "desturları ile" söz söylemeye devam edecekler? ve görüyorum ki sizler bundan biraz da olsa mutluluk duymaktasınız. yanılıyormuyum?
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: redstorm

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    Ben Türkiye'nin Konjektürel bir zorunluluk sonucu Laik olduğunu savunuyorum.Savaş yıllarının şartlarını bi düşünün, Topraklarımız dört bir yandan kuşatılmaya çalışılıyo ve Batı dünyası büyük bir nefret ve intikam dugusuyla üzerimize geliyordu.General Muhsin Batur bu durumu bir tv programında şöyle özetliyordu ;
    'Batı, İslam dünyasının üzerine 1400 yıllık bir kinle yürüyordu. Türkiye'nin bu yürüyüşü tek başına durdurması mümkün değildi. Gerçekçi olalım; Yunan'ı denize dökmekle Yavuz'ların, Kanuni'lerin gücüne ulaşmış olmadık. Türkiye rövanşa hazır olmadığı için laik oldu.'

    Atatürk bu savaşı dini bir kimlikle yürütmenin zorluğunu farketmiş olduğundan Diplomatik bir Tedbir alarak Devlatin Laikleşmesine imkan tanımıştır.Bunun tamamen Konjektürel bir manevra olduğunu düşünüyorum..Musatafa Özdağ'ın şu sözleride oldukça çarpıcıdır;

    “Yeni Türkiye'nin laik devlet oluşu İslami iman ve itikadı reddetme, bir başka din ve mezhep arama, dinsiz toplum yaratma çabası değil, zaferle elde edilen sonuçları güvene alma, barışı koruma ve sürdürme amacıyla ilgili psikolojik, politik, diplomatik tedbir olarak görülmeli ve anlaşılmalı”ydı.

    Bugün Kemalistlerin inandığı gibi Atatürk'ten Laik bir Dogma miras kalmamıştır.80 yıl önceki şartlar tamamen değişmiştir.

    Benim garip bulduğum asıl husus, kendini Atatürkçü/Laik/Kemalist olarak tanımlayanların , Atatürk'ün dönemin konjektürel ,siyasi , kültürel ve toplumsal yapısına dayanarak izlediği bir takım politikalardan değişmez , tartışılmaz ilke ve dogmalar üretmesidir.

    Türkiyenin asıl problemi ,bir çeşit akıl tutulmasına uğramış bu anlayıştır.

    Saygılar...
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: C4

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really

    quote:

    Orjinalden alıntı: yattara 61

    generallerin bağışladığı kadar demokrasiyi reddediyorum.

    Türkiyede demokrasi falan yok.


    Demokrasi demek devletin değiştirilemez ilkelerini değiştirmeye çalışmak değil ki. Sen araba kullanırken keyfince yolun sağ tarafından sürmeye kalkarsan bu demokrasi mi olur?

    iyi. generaller karar versin neyin ne olduğuna, neyin tehlike neyin gerekli olduğuna. bizde generallerin arabanın sağdan mı soldan mı gittiğine karar vermelerine bakıp "iyi ki varlar yoksa halimiz ne olurdu. ne demokrasi kalırdı ne laiklik" diye sevinelim. bu mu olması gereken?

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: C4


    quote:

    Orjinalden alıntı: Really

    quote:

    Orjinalden alıntı: yattara 61

    generallerin bağışladığı kadar demokrasiyi reddediyorum.

    Türkiyede demokrasi falan yok.


    Demokrasi demek devletin değiştirilemez ilkelerini değiştirmeye çalışmak değil ki. Sen araba kullanırken keyfince yolun sağ tarafından sürmeye kalkarsan bu demokrasi mi olur?

    iyi. generaller karar versin neyin ne olduğuna, neyin tehlike neyin gerekli olduğuna. bizde generallerin arabanın sağdan mı soldan mı gittiğine karar vermelerine bakıp "iyi ki varlar yoksa halimiz ne olurdu. ne demokrasi kalırdı ne laiklik" diye sevinelim. bu mu olması gereken?


    Generaller karar vermiyor ki, zaten kurallar anayasada belirlenmiş. Onlar da anayasa doğrultusunda uyarı yapıyorlar. Son yapılan yazılı uyarının içeriğine(dikkatini çekerim uyarı değil içerik diyorum) kimse katılmasaydı itiraz etmekte haklı olabilirdin. Ama zaten o uyarı halkın rahatsızlığını dile getiriyordu. Yani neye karşı durduğumuzu iyi bilmek gerek.
    _____________________________
    Her domates sulu olsa imtihan olur muydu?




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.